107. MAÛN SÛRESİ

        Sure, Mekke döneminde inmiştir ve nüzul sırasına göre 17. suredir. Adını, son ayette geçen ve “Küçük bir yardım” anlamına gelen “Maun” kelimesinden alır. Sure 7 ayettir.

 

Râhmânir-Râhîm (Merhamet eden Merhametli) Allah’ın Adıyla

1. Din ile1 yalanlayan kişiyi gördün mü?2

            1 “بِالدّ۪ينِ” (bi'd-dîn) ifadesi, “din ile” anlamına geldiği gibi, bağlama göre “din hakkında, din konusunda” gibi anlamlara da gelebilmektedir. Bu ifade Kur'an'da 3 yerde geçer: 82:9; 95:7; 107:1.

Burada, Dini din ile yalanlamaktan söz edilmektedir. Yani Allah’ın göndermiş olduğu ayetlerini, şirk bulaştırılan dinle ya da tahrif edilen Allah’ın ayetleriyle yalanladıkları belirtilmektedir.

2 Bu ayet, bir çok çeviride “Dini yalanlayanı gördün mü?” şeklinde çevrilmektedir. 

2. İşte o, yetimi1 itip kakan kimsedir.

1 Yetim: Anne ve babasından biri veya her ikisi ölen yahut anne ve babasından biri kayıp olan çocukları ifade eder.

3. Miskini1 doyurmayı da teşvik etmez2.3 

1 Miskin: Temel ihtiyaçlarını (beslenme, barınma, sağlık vb.) dahi karşılayamayan veya büyük zorluk çeken kişi. Fakir ise; Temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan ancak miskine göre daha az muhtaç olan kişidir. Miskin kelimesi Kur’an’da 25 kez geçer: 2:61, 83, 177, 184, 215; 3:112; 4:8, 36; 5:89, 95; 8:41; 9:60; 17:26; 18:79; 24:22; 30:38; 58:4; 59:7; 68:24; 69:34; 74:44; 76:8; 88:18; 90:16; 107:3.

2 “يَحُضُّ” (yahuddu) sözcüğü, “teşvik etmek, cesaretlendirmek, ön ayak olmak, özendirmek” anlamlarına gelir. Bu sözcük, Kur’an’da 3 yerde geçer: 69:34; 89:18; 107:3.

3 Bu ayet, 69:34 ayetinde de tekrarlanmaktadır.

4. O halde veyl1 olsun o salat2 edenlere (yönelenlere; Allah’a duaya, insanlara yardım ve dayanışmaya yönelenlere);

Veyl kelimesi Arapça’da “وَ-يْ-ل” (ve-ye-le) kökünden türemiştir. Bu kelime, sözlük itibariyle “azap, sıkıntı, keder, acı, felaket, hüzün, yazık, eyvah ve küçük düşürme” anlamlarına gelir. “Veyl olsun” ifadesi de “Azap olsun! Yazıklar olsun! Vay haline! ve Helak olsun!” anlamlarına gelir. Bu sözcük Kur’an’da 39 kez geçer: 2:79 (2 kez); 5:31; 11:72; 14:2; 18:49; 19:37; 20:61; 21:14, 18, 46, 97; 25:28; 28:80; 36:52; 37:20; 38:27; 39:22; 41:6; 43;65; 45:7; 46:17, 51:60; 52:11; 68:31; 77:15, 19, 24, 28, 34, 37, 40, 45, 47, 49; 83:1, 10; 104:1; 107:4.

 2 “صَّلٰوةَ” (salât) kelimesi, Sami dillerindeki “ṣ-l-ṭ” kökünden türemiş olup, Süryanice “ṣlotha” (ܨܠܘܬܐ) kelimesiyle bağlantılıdır. Bu kök, “bir şeyi hedef almak, bir yöne yönelmek” anlamına gelir. Süryanice’de “ṣlotha”, Allah’a yönelme ve dua etme anlamında kullanılmıştır.

Bu yönelme hem fiziksel hem de metaforik anlam taşır. Örneğin, “Allah’a yönelmek”, kişinin ruhsal anlamda O’na yakınlaşmasını ifade eder. Kur’an’da “salât” kelimesi, bağlama göre farklı şekillerde anlam kazanır. Bunlardan bazıları şunlardır:

1- Allah’ın salat etmesi: Müminlere ve Nebiye yardım etmek ve desteklemek anlamındadır. Bkz: 2:157; 33:43, 56.

2- Müminlerin, Allah’a salat etmesi: Allah’a dua ve kulluk (hizmet) etmek anlamındadır. Bkz: 2:43, 83, 110, 238, 239; 4:101, 162; 5:12, 58; 7:205; 8:35; 11:114; 17:78; 20:14; 24:58; 11:87; 107:4.

3- Meleklerin salat etmesi: Müminlere ve Nebiye yardım etmek, desteklemek ve onlar için dua etmek anlamındadır. Bkz: 2:157; 33:43, 56.

4- Nebi’nin, Müminlere salat etmesi: Onlara destek olması, onlarla dayanışma içinde olması ve onlar için dua etmesi anlamındadır. Bkz: 9:103; 33:43.

5- Müminlerin, Nebiye salat etmesi: Ona destek olmak ve onunla dayanışma içinde olmak anlamındadır. Bkz: 9:99; 33:56

6- Müminlerin, müminlere salat etmesi: Müminlere destek olmak, onlarla  dayanışma içinde olmak (75:31, 32; 5:58; 107:4) ve onlar ile ölüleri dua etmek (5:106; 9:84,) anlamındadır.

7- Göklerdeki ve yeryüzündeki bütün varlıkların salat etmesi: Allah’a dua ve kulluk (hizmet) etmek anlamındadır. Bkz: 24:41

Bu nedenle, salât yalnızca ritüelistik bir ibadet (örneğin namaz) anlamına gelmez. Kelimenin temel anlamı “yönelmek” olsa da bu tanım onun zengin bağlamsal ve kavramsal anlamlarını tam olarak yansıtmaz.

Sonuç olarak; salât, fiziksel ve ruhsal anlamda bir hedefe veya kişiye yönelme eylemi olup, dua, kulluk (hizmet), destek veya bağlılık gibi çok yönlü anlamlar içerir.

5. İşte onlar, salatlarını umursamazlar1.

            1 “سَاهُونَۙ” (sahun) “gaflet içinde olmak, dikkatsizlik, umursamazlık veya bir şeyi unutmak” anlamlarına gelir. Bu sözcük Kur’an’da 2 yerde geçer: 51:11; 107:5.

6. İşte onlar gösteriş1 yapanlardır.

1 “riya yapmak, gösteriş yapmak, başkalarına gösteriş olsun diye bir işi yapmak” gibi anlamlara gelen “رَاءَى” (râ-â) sözcüğünden türemiş olan “يُرَٓاؤُ۫نَ” (yurâûne) sözcüğü, “riyakar olanlar, gösteriş yapanlar” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da 6 yerde geçer: 2:264; 4:38, 142; 8:47; 19:74; 107:6.

7. En ufak bir yardıma1 da mani olurlar.

1 “الْمَاعُونَ” (el-Mâûn) sözcüğü “Küçük yardımlar veya herkesin ihtiyaç duyduğu basit şeyler” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.