Sure, Mekke
döneminde inmiştir ve nüzul sırasına göre 27. suredir. Adını, ilk ayette geçen “el-Burûc” kelimesinden
alır. Sure 22 ayettir.
Rahmânir-Râhiym (Merhamet
eden Merhametli) Allah’ın Adıyla
1. Ve1 burçları2
olan semâya (andolsun ki),
1 “وَ”
(ve) bağlacı (harf-i atıf), Kur’an’da bağlaç olarak veya yemin için kullanılan
bir ifadedir. Bu nedenle, bu ayetteki ‘وَ’ (ve) bağlacı, bağlamına göre
cümleye yemin anlamı kazandırarak “andolsun” şeklinde tercüme
edilebilir. Bu bağlaç, ayetin vurgulamak istediği hakikate dikkat çekmek için
yemin anlamı taşır.
2 “الْبُرُوجِ”
(el-buruc) sözcüğü “burçlar”, “kaleler, yüksek kuleler” veya “yıldız
kümeleri veya takımyıldızlar” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da 4 kez geçer:
4:78; 15:16; 25:61; 85:1.
2. Ve
vadedilmiş o güne (hesap gününe
andolsun ki),
3. Ve
tanıklık edene ve tanıklık edilene (andolsun ki),
O
gün ilahi mahkemede şahitlik eden elçilere, meleklere, İslam davetçilerine ve
kendileri için şahitlik edilen toplumlara, inancından dolayı işkencelere maruz
kalan mazlumların intikamı alınacaktır.
4. Uhdud1
Ashabı katledildi (yok edildi)!2
1 “الْاُخْدُودِ”
(uhdud) sözcüğü, “hendek”, “büyük bir çukur” veya “yarık” anlamlarına
gelir. Bu ayette, kazdıkları hendeklerde
masum insanları diri diri yakan zalimlerin kastedildiği ifade edilmektedir.
Ancak, bu zulmü kimin yaptığına dair ayrıntı verilmemiştir; böylece mesaj
evrensel bir boyut kazanmıştır. Aynı zamanda bu ayet hem zalimlere bir uyarı
hem de mazlumlara bir teselli niteliğindedir.
2 “قُتِلَ”
(kutila) ifadesi, birinin aşırı derecede sıkıntı çekmesini ya da kötü bir
şekilde etkilenmesini anlatan bir tabirdir ve “öldürüldü” “katledildi” ya da “canı
çıkası” anlamında kullanılır. Bu ifade Kur’an’da 5 kez geçer: 51:10; 74:19, 20;
80:17; 85:4.
5. Tutuşturucusu1
olan2 o ateşin,
1 “الْوَقُودِ”
(el-vakûd) sözcüğü, “tutuşturucu, yakıt, çıra” anlamlarına gelir. Bu ifade
Kur’an’da 11 kez geçer: 2:17, 24; 3:10; 5:64; 13:17; 24:35; 28:38; 36:80; 66:6;
85:5; 107:6.
2 “ذَاتِ”
(zati) ifadesi, “sahip olan” veya “ile birlikte” anlamına gelmektedir ve bu
bağlamda ateşi nitelemektedir, onun bir özelliğini vurgulamaktadır. Bu ifade
Kur’an’da 10 kez geçer: 18:18; 51:7; 54:16; 55:11; 85:1, 5; 86:11, 12; 89:7;
111:3.
6. Onun
üzerinde oturmuşlardı hani!
7. Ve
onlar, müminlerle yaptıklarına (müminlere yaptıkları
vahşetlere) tanıklık ediyorlardı.
8. Ve onlardan intikam almaları, yalnızca Azizil-Hamid (övgü ve şükre lâyık olan mutlak güç sahibi) olan
Allah ile1 iman etmeleriydi.
1 “بِاللّٰهِ”
(billâhi) ifadesi, “Allah ile” anlamına gelir. Ancak bu ifade, birçok meal
ve tefsirde “Allah’a” şeklinde çevrilmektedir ve söz konusu toplum, Allah’a
inancı olmayan bir toplummuş gibi tasvir edilmektedir. Oysa “ile” ve
“aracılığıyla” anlamına gelen “بِ” (bi) edatının doğru çevrilmesi
durumunda, ilgili ayetlerde bahsedilen zalim toplumun, kendi kafalarına göre
tanımladıkları bir Allah’a inanan müşrik veya fasık bir toplum oldukları,
ayrıca “Allah ile” yani O’nun (ayetlerinin, elçilerinin) aracılığıyla iman eden
müminleri diri diri yaktıkları açıkça anlaşılır. Konuyla ilgili ayrıntılı
açıklama 2:39 ayeti dipnotunda yer almaktadır.
9. O
ki, göklerin ve yerin mülkü (saltanatı, hükümranlığı)
O’na aittir. Ve Allah, her şeye tanıktır.
10. Şüphesiz
ki iman eden erkekleri ve iman eden kadınları fitneye düşüren (baskı
ve işkence yapan), sonra tevbe etmeyenler, işte onlar için cehennem azabı
vardır. Yakıcı azap da onlar içindir.
11. Şüphesiz
ki iman eden ve salihât (doğru
ve erdemli davranışlar) işleyen kimseler, işte onlar
için altından nehirler akan cennetler vardır. Büyük başarı işte budur.
12. Rabbinin
kuvvetli yakalayışı1, şüphesiz ki çok
şiddetlidir.
1 “بَطْش”
(bâtş) sözcüğü, “şiddetle yakalama, sertçe ele geçirme, şiddetli bir şekilde
kavrama” anlamlarına gelir. Bu sözcüğün kökü olan “bṭş”, aynı zamanda insanın
herhangi bir şeyi kuvvetle kavraması veya üstün bir güçle birine galip
gelmesini de ifade eder. Bu, hem somut (fiziksel güç) hem de soyut (otorite
veya güç anlamında) bir kuvveti ima edebilir. Bu sözcük Kur’an’da 10 kez geçer:
7:195; 26:130 (2 kez); 28:19; 43:8; 44:16 (2 kez); 50:36; 54:36; 84:12.
13. Şüphesiz
ki O’dur; (hayatı) yoktan var eden1 ve yeniden
başlatan O’dur2.
1 “بَدَأَ”
(bada’a) ifadesi, “bir şeyi ilk defa yapmak, başlatmak, yoktan
var etmek” anlamlarına gelir. Benzerleri 10:34, 30:11 ve 27’de de yer alır. Bu ifade Kur’an’da 15 kez geçer: 7:29; 9:13;
10:34 (2 kez); 12:76; 21:104; 27:64; 29:19, 20; 30:11, 27; 32:7; 34:49; 85:13.
2 “يُعِيدُ”
(yu’iyd) ifadesi, “geri döndürmek, tekrar yapmak ve yeniden başlatmak” anlamlarına
gelir. Bu fiil, bir şeyi önceki durumuna getirmek anlamını taşımaktadır.
14. Gafur-ul Vedud1 (kullarının
günahlarını örtüp
bağışlayan ve sevgiyle kucaklayan) da
O’dur.
1
“ٱلْوَدُودُ” (el-veduvd)
ifadesi, Allah’ın güzel isimlerinden (Esmaü’l-Hüsna) biridir ve
“çok seven”, “sevgiyle kucaklayan” anlamlarına gelir. Allah için kullanılan bu
ifade Kur’an’da 2 kez geçer: 11:90; 85:14.
15. Arş-il
Meciyd’din sahibidir (yüksek mertebeye sahip, izzetli ve şerefli olan tahtın) sahibidir.
16. Ne
isterse yapandır.
17. Orduların
hadisi (haberi, olayı) sana ulaştı mı?
18. Firavunun
ve Semud’un.
19. Doğrusu
küfreden (gerçeği örten) kimseler yalanlama içindedir.
20. Allah
da onları arkalarından kuşatandır.1
1 Onları,
hiç hesaba katmadıkları şekilde, her yönden kuşatmıştır.
21. Hayır!
O mecid (yüksek mertebeli, şerefli) bir Kur’an’dır,
22.
Levh-i Mahfuz’dadır (korunan bir levhadadır).1
1 Yüce
Allah, Kur’an’ın (bildirilenin, aktarılanın) korunan bir kayıtta, yani “Levh-i
Mahfuz”da (Korunan Levha) yazılı olduğunu belirtmektedir.