85. BURÛC SÛRESİ

            Sure, Mekke döneminde inmiştir ve nüzul sırasına göre 27. suredir.  Adını, ilk ayette geçen “el-Burûc” kelimesinden alır. Sure 22 ayettir.

 

Rahmânir-Râhiym (Merhamet eden Merhametli) Allah’ın Adıyla

1. Ve1 burçları2 olan semâya (andolsun ki),

1 “وَ” (ve) bağlacı (harf-i atıf), Kur’an’da bağlaç olarak veya yemin için kullanılan bir ifadedir. Bu nedenle, bu ayetteki ‘وَ’ (ve) bağlacı, bağlamına göre cümleye yemin anlamı kazandırarak “andolsun” şeklinde tercüme edilebilir. Bu bağlaç, ayetin vurgulamak istediği hakikate dikkat çekmek için yemin anlamı taşır.

2 “الْبُرُوجِ” (el-buruc) sözcüğü “burçlar”, “kaleler, yüksek kuleler” veya “yıldız kümeleri veya takımyıldızlar” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da 4 kez geçer: 4:78; 15:16; 25:61; 85:1.

2. Ve vadedilmiş o güne (hesap gününe andolsun ki),

3. Ve tanıklık edene ve tanıklık edilene (andolsun ki),

O gün ilahi mahkemede şahitlik eden elçilere, meleklere, İslam davetçilerine ve kendileri için şahitlik edilen toplumlara, inancından dolayı işkencelere maruz kalan mazlumların intikamı alınacaktır.              

4. Uhdud1 Ashabı katledildi (yok edildi)!2

1 “الْاُخْدُودِ” (uhdud) sözcüğü, “hendek”, “büyük bir çukur” veya “yarık” anlamlarına gelir.  Bu ayette, kazdıkları hendeklerde masum insanları diri diri yakan zalimlerin kastedildiği ifade edilmektedir. Ancak, bu zulmü kimin yaptığına dair ayrıntı verilmemiştir; böylece mesaj evrensel bir boyut kazanmıştır. Aynı zamanda bu ayet hem zalimlere bir uyarı hem de mazlumlara bir teselli niteliğindedir.

2 “قُتِلَ” (kutila) ifadesi, birinin aşırı derecede sıkıntı çekmesini ya da kötü bir şekilde etkilenmesini anlatan bir tabirdir ve “öldürüldü” “katledildi” ya da “canı çıkası” anlamında kullanılır. Bu ifade Kur’an’da 5 kez geçer: 51:10; 74:19, 20; 80:17; 85:4.

5. Tutuşturucusu1 olan2 o ateşin,

            1 “الْوَقُودِ” (el-vakûd) sözcüğü, “tutuşturucu, yakıt, çıra” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da 11 kez geçer: 2:17, 24; 3:10; 5:64; 13:17; 24:35; 28:38; 36:80; 66:6; 85:5; 107:6.

            2 “ذَاتِ” (zati) ifadesi, “sahip olan” veya “ile birlikte” anlamına gelmektedir ve bu bağlamda ateşi nitelemektedir, onun bir özelliğini vurgulamaktadır. Bu ifade Kur’an’da 10 kez geçer: 18:18; 51:7; 54:16; 55:11; 85:1, 5; 86:11, 12; 89:7; 111:3.

6. Onun üzerinde oturmuşlardı hani!

7. Ve onlar, müminlerle yaptıklarına (müminlere yaptıkları vahşetlere) tanıklık ediyorlardı.

8. Ve onlardan intikam almaları, yalnızca Azizil-Hamid (övgü ve şükre lâyık olan mutlak güç sahibi) olan Allah ile1 iman etmeleriydi.

1 “بِاللّٰهِ” (billâhi) ifadesi, “Allah ile” anlamına gelir. Ancak bu ifade, birçok meal ve tefsirde “Allah’a” şeklinde çevrilmektedir ve söz konusu toplum, Allah’a inancı olmayan bir toplummuş gibi tasvir edilmektedir. Oysa “ile” ve “aracılığıyla” anlamına gelen “بِ” (bi) edatının doğru çevrilmesi durumunda, ilgili ayetlerde bahsedilen zalim toplumun, kendi kafalarına göre tanımladıkları bir Allah’a inanan müşrik veya fasık bir toplum oldukları, ayrıca “Allah ile” yani O’nun (ayetlerinin, elçilerinin) aracılığıyla iman eden müminleri diri diri yaktıkları açıkça anlaşılır. Konuyla ilgili ayrıntılı açıklama 2:39 ayeti dipnotunda yer almaktadır.

9. O ki, göklerin ve yerin mülkü (saltanatı, hükümranlığı) O’na aittir.  Ve Allah, her şeye tanıktır.

10. Şüphesiz ki iman eden erkekleri ve iman eden kadınları fitneye düşüren (baskı ve işkence yapan), sonra tevbe etmeyenler, işte onlar için cehennem azabı vardır. Yakıcı azap da onlar içindir.

11. Şüphesiz ki iman eden ve salihât (doğru ve erdemli davranışlar) işleyen kimseler, işte onlar için altından nehirler akan cennetler vardır. Büyük başarı işte budur.

12. Rabbinin kuvvetli yakalayışı1, şüphesiz ki çok şiddetlidir.

            1 “بَطْش” (bâtş) sözcüğü, “şiddetle yakalama, sertçe ele geçirme, şiddetli bir şekilde kavrama” anlamlarına gelir. Bu sözcüğün kökü olan “bṭş”, aynı zamanda insanın herhangi bir şeyi kuvvetle kavraması veya üstün bir güçle birine galip gelmesini de ifade eder. Bu, hem somut (fiziksel güç) hem de soyut (otorite veya güç anlamında) bir kuvveti ima edebilir. Bu sözcük Kur’an’da 10 kez geçer: 7:195; 26:130 (2 kez); 28:19; 43:8; 44:16 (2 kez); 50:36; 54:36; 84:12.

13. Şüphesiz ki O’dur; (hayatı) yoktan var eden1 ve yeniden başlatan O’dur2.

1 “بَدَأَ” (bada’a) ifadesi, “bir şeyi ilk defa yapmak, başlatmak, yoktan var etmek” anlamlarına gelir. Benzerleri 10:34, 30:11 ve 27’de de yer alır. Bu ifade Kur’an’da 15 kez geçer: 7:29; 9:13; 10:34 (2 kez); 12:76; 21:104; 27:64; 29:19, 20; 30:11, 27; 32:7; 34:49; 85:13.

2 “يُعِيدُ” (yu’iyd) ifadesi, “geri döndürmek, tekrar yapmak ve yeniden başlatmak” anlamlarına gelir. Bu fiil, bir şeyi önceki durumuna getirmek anlamını taşımaktadır.

14. Gafur-ul Vedud1 (kullarının günahlarını örtüp bağışlayan ve sevgiyle kucaklayan) da O’dur.

            1 “ٱلْوَدُودُ” (el-veduvd) ifadesi, Allah’ın  güzel isimlerinden (Esmaü’l-Hüsna) biridir ve “çok seven”, “sevgiyle kucaklayan” anlamlarına gelir. Allah için kullanılan bu ifade Kur’an’da 2 kez geçer: 11:90; 85:14.

15. Arş-il Meciyd’din sahibidir (yüksek mertebeye sahip, izzetli ve şerefli olan tahtın) sahibidir.

16. Ne isterse yapandır.

17. Orduların hadisi (haberi, olayı) sana ulaştı mı?

18. Firavunun ve Semud’un.

19. Doğrusu küfreden (gerçeği örten) kimseler yalanlama içindedir.

20. Allah da onları arkalarından kuşatandır.1

1 Onları, hiç hesaba katmadıkları şekilde, her yönden kuşatmıştır.

21. Hayır! O mecid (yüksek mertebeli, şerefli) bir Kur’an’dır,

22. Levh-i Mahfuz’dadır (korunan bir levhadadır).1

1 Yüce Allah, Kur’an’ın (bildirilenin, aktarılanın) korunan bir kayıtta, yani “Levh-i Mahfuz”da (Korunan Levha) yazılı olduğunu belirtmektedir.