80. ABESE SÛRESİ

        Sure, Mekke döneminde inmiştir ve nüzul sırasına göre 24. suredir.  Adını, Nebi’nin bir davranışını eleştiren ilk ayetindeki “Abese” kelimesinden alır. Sure 42 ayettir.

 

Rahmânir-Râhiym (Merhamet eden Merhametli) Allah’ın Adıyla

1. Suratını astı1 ve yüz çevirdi.

            1 “عَبَسَ” (‘abese) sözcüğü, “yüzünü ekşitti”, “asık suratlı oldu” anlamına gelmektedir. Bu, hoşnutsuzluk veya memnuniyetsizliği ifade eden bir eylemdir. Bu kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 3 kez geçer: 74:22; 76:10; 80:1.

2. Ona âmâ geldi diye.

3. Ve sen nereden biliyorsun? Belki de o arınacak!

4. Ya da o öğüt alacak. Böylece öğüt kendisine fayda sağlayacak.

5. Ama kim istiğna1 ederse,

1 “ستغنى” (isteğna) sözcüğü, “Kendisini zengin görmek, kimseye ihtiyacı olmadığını düşünmek, kendini minnetsiz görmek, eyvallah etmemek” anlamlarına gelir. “İstiğna” sözcüğü, Kur’an’da 4 kez geçer: 64:6; 80:5; 92:8; 96:7.

6. İşte sen, ona ilgi gösteriyorsun!1

            1 “تَصَدّٰى” (tesedde) sözcüğü, “Sen ona yöneliyorsun” ya da “Sen ona ilgi gösteriyorsun” anlamlarına gelir. Bu sözcük, Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.

7. Ve sana ne! O, arınmasın! (Benzer mesaj: 2:272, 28:56)

8. Fakat sana koşarak1 gelene,

1 “سَعْي” (sa’y), “çaba, gayret, çalışma, koşmak, hızla hareket etme” anlamlarına gelir.

9. Ve o huşu duyana,

10. İşte sen, ona ilgisiz kaldın.1

            1 تَلَهّٰى (talahha), “yüz çevirdi, ilgilenmedi, ihmal etti” anlamlarına gelir. Bu sözcük, Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.

11. Asla! Elbette ki o bir tezkiredir (hatırlatıcıdır, uyarıcıdır).

12. O halde isteyen kişi onu zikreder!

Bu ayet, 80:12 ayetinde de tekrarlamaktadır. Benzer mesajlar: 73:19; 76:29; 78:39; 80:11-12; 81:27-28.

13. Kerim (onurlandırılmış, saygın)1 suhufların (sayfaların) içindedir;

                1 Bu kelime “saygın”, “cömert olmak”, “şerefli olmak”, “onurlu” olmak” anlamına gelen “كَرَمَ” (kereme) fiil kökünden türetilmiştir. Bu kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 47 kez geçer: 4:31; 8:4, 74; 12:21, 31; 17:23, 62, 70; 21:26; 22:18, 50; 23:116; 24:26; 25:72; 26:7, 58; 27:29, 40; 31:10; 33:31, 44; 34:4; 36:11, 27; 37:42; 44:17, 26, 49; 49:13; 51:24; 55:27, 78; 56:44, 77; 57:11, 18; 69:40; 70:35; 80:13, 16; 81:19; 82:6, 11; 89:15 (2 kez), 17; 96:3.

14. Yükseltilmiş, arındırılmış,

15. Sefirlerin1 elleriyle,

            1 “سَفَرَةٍ” (sefretin) sözcüğü, bağlama göre “sefir”, “diplomat”, “yazıcılar”, “görevliler”, “vahyi aktaranlar”, “seyahat edenler” anlamlarına gelir. Bu sözcük, Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.

16. Kerim (saygın, onurlu) olan, ebrar olan.1

            1 13-16 ayetlerinin tek bir cümle şeklindeki çevirisi şöyledir: (Bu Kur’an), Kerim (kerem sahibi, değerli, şerefli) ve ebrar (iyi, doğru ve erdemli) olan sefirlerin (yazıcıların, görevlilerin) elleriyle yüceltilmiş ve arındırılmış değerli sayfalardadır.

17. Canı çıkası1 insan, ne kadar da kafirdir (hakkı örtendir)!

1 “قُتِلَ” (kutila) ifadesi, birinin aşırı derecede sıkıntı çekmesini ya da kötü bir şekilde etkilenmesini anlatan bir tabirdir ve “öldürüldü” ya da “canı çıkası” anlamında kullanılır. Bu ifade Kur’an’da 5 kez geçer: 51:10; 74:19, 20; 80:17; 85:4.

18. Onu hangi şeyden yarattı?

19. Onu bir nutfeden1 (bir damla sıvıdan) yarattı, sonra da ona takdirini verdi2.

            1 “نُطْفَة” (nutfe) sözcüğü, kelime anlamıyla “bir damla sıvı” demektir. Bununla da “sperm” olduğu ya da “hem erkeğin sperm hücresini hem de kadının yumurtasıyla birleşim sürecini içeren embriyonik başlangıç safhası için kullanılan bir terim” olduğu yönünde görüşler mevcuttur.

            2 “قَدَّرَ” (kâddere) sözcüğü, “ölçtü-biçti, takdirini verdi, oluşturdu, düzenledi, planladı” anlamlarına gelir. Bu ifade, insanın fiziksel ve ruhsal özelliklerinin düzenlenmesi ve kaderinin belirlenmesi anlamını da taşır.

20. Sonra yolu (hayatı) ona kolaylaştırdı.

21. Sonra onu öldürdü, böylece kabre1 koydurdu.

            1 “قبر” (kabr), sözcüğü “kabir”, “mezar” anlamına gelmektedir. Bu sözcük Kur’an’da 8 kez geçer: 9:84; 22:7; 35:22; 60:13; 80:21; 82:4; 100:9; 102:2.

22. Sonra istediği zaman onu teşhir etti1.

1 Açılmış, yayılmış, gözler önüne serilmiş, teşhir edilmiş” anlamına gelen “نَشَرَ” (neşere) kökünden türemiş bu tür ifadeler Kur’an’da 21 kez geçer: 17:13; 18:16; 21:21; 25:3, 40, 47; 30:20; 33:53; 35:9; 42:28; 43:11; 44:35; 52:3; 54:7; 62:10; 67:15; 74:52; 77:3 (2 kez); 80:22; 81:10.

23. Asla! (Allah’ın) kendisine emrettiği şeyi yerine getirmedi.

24. Öyleyse insan şu yiyeceğine bir baksın!

25. Şüphesiz ki Biz, suyu döktükçe1 döktük.

            1 “صَبَّ” (sabba) sözcüğü, “dökme, akıtma, bolca akıtma” anlamına gelir. Bu sözcük Kur’an’da 5 kez geçer: 22:19; 44:48; 80:25 (2 kez); 89:13.

26. Sonra, toprağı yardıkça1 yardık.

            1 “شقق” (şikak) sözcüğü, “bir şeyi yarma”, “ikiye ayırma”, “çatlatma” veya “açma” anlamlarına gelir. Bu sözcük Kur’an’da 28 kez geçer: 2:74, 137, 176; 4:35, 115; 8:13 (2 kez); 9:42; 11:89; 13:34; 16:7, 27; 19:90; 22:53; 25:25; 28:27; 38:2; 41:52; 47:32; 50:44; 54:1; 55:37; 59:4 (2 kez); 69:16; 80:26 (2 kez); 84:1.

27. Böylece orada daneler (habbeler, tahıl taneleri, tohumlar) bitirdik;

28. Ve üzümler1 ve yeşillikler2

            1 “أَعْنَـٰبٍ” (a’nâb) sözcüğü, “üzüm” demektir. Bu sözcük Kur’an’da 11 kez geçer: 2:266; 6:99; 13:4; 16:11, 67; 17:91; 18:32; 23:19; 36:34; 78:32; 80:28.

            2 “قَضْبا” (kâdbân) sözcüğü, genellikle “ot” veya “yeşillik” anlamına gelir. Bu sözcük, Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.

29. Ve zeytinler1 ve hurmalar2

            1 “زَيْتُونا” (zeytûn) sözcüğü, “zeytin” ve “yağ elde edilen” anlamlarına gelir. Bu sözcük Kur’an’da 6 kez geçer: 6:99, 141; 16:11; 24:35; 80:29 (2 kez); 95:1.

            2 “نَخْلًۭا” (nehlen) sözcüğü, “hurmalar” veya “hurma ağaçları” anlamlarına gelir. Bu sözcük Kur’an’da 20 kez geçer: 2:266; 6:99, 141; 13:4; 16:11, 67; 17:91; 18:32; 19:23, 25; 20:71; 23:19; 26:148; 36:34; 50:10; 54:20; 55:11, 68; 69:7; 80:29.

30. Ve gür1 bahçeler2

            1 “غُلْباً” (ğulbâ) sözcüğü, “sık”, “yoğun”, “gür”, “kuvvetli” anlamlarına gelir. Bu sözcük, Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.

2 “حَدَائِقَ” (ḥedâik) kelimesi, “حدق” (hedeke) kökünden türetilmiştir. Bu kök, “çevrelemek” veya “sarmak” anlamına gelir. “حَدَائِقَ” (ḥadā'iq) ise, çevresi ağaçlarla sarılmış ve içinde çeşitli bitkiler yetişen alanları, yani “bahçeleri” ifade eder. Bu sözcük Kur’an’da 3 yerde geçer: 27:60; 78:32; 80:30.

31. Ve meyveler ve çayırlar1 (bitirdik).

            1 “اَباًّ” (ebbâ) sözcüğü, “ot”, “çayır”, “yeşillik” gibi anlamlara gelmektedir ve daha çok hayvanların tüketimi için uygun olan otlar veya çayır anlamında kullanılır. Bu sözcük, Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.

32. (Bunlar) Sizler ve hayvanlarınız1 için faydalanmadır2.

1 "نِعْمَ" kelimesi de, "güzel" veya "iyi" anlamına gelir. Kur'an'da bu kökten türeyen farklı kelimeler de bulunmaktadır. Örneğin: “نِعْمَ” (ni’me), güzel veya iyi bir durumu ifade eder. “نَعِيم” (nâ’îm), bolluk, mutluluk veya nimet anlamına gelir. “أَنْعَام” (en’âm) ise, “hoş ve faydalı varlıklar” demektir ve bu da genellikle "sürü hayvanları" için kullanılır. “أَنْعَام” (en’âm) kelimesi Kur’an’da 29 kez geçer: 4:119; 5:1, 95; 6:136, 138 (3 kez), 139, 142; 7:179; 10:24; 16:5, 66, 80; 20:54; 22:28, 30, 34; 23:21; 25:44, 49; 32:27; 36:71; 40:79; 42:11; 43:12; 47:12; 79:33; 80:32.

2 “المتعة” (metâ), faydalanılan şey; yani eş, mal, ürün, sermaye vb  anlamlara gelmektedir. “المتعة” (mût’a) sözcüğü de faydalanma ve menfaat sağlama anlamına gelmektedir.

İşte, evrenin her zerresinde şahit olduğunuz bu muazzam sistem ve sizi çepeçevre saran bunca nimetler, kâinatın mükemmel bir ölçü ve hesaba göre yaratıldığını ve varlık aleminde nihai anlamda zulme, haksızlığa asla yer olmadığını gözler önüne sermekte ve ilahi adalet gereğince insanın mutlaka diriltilip hesaba çekileceğini göstermektedir. Bu ayet, 79:33’te de tekrarlanmaktadır.

33. Kulakları sağır eden o ses1 geldiği zaman,

            1 “الصَّٓاخَّةُ” (es-sâkhkhat) ifadesi, “kulakları sağır eden, çınlayan bir ses, güçlü bir gürültü” anlamlarına gelir. Bu sözcük, Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.

34. İşte o gün kişi kardeşinden kaçar;

            1 “يَفِرُّ” (yefirr) ifadesi, “kaçmak, fırlamak, hızla uzaklaşmak” anlamlarına gelir. Bu sözcük Kur’an’da 11 kez geçer: 18:18; 26:21; 33:13, 16 (2 kez); 51:50; 62:8; 71:6; 74:51; 75:10; 80:14.

35. Ve annesinden ve babasından…

36. Ve eşinden1 ve çocuklarından...2

1 “صحب” (sahib); dost, kafadar, arkadaşlık etmek, yoldaşlık etmek ve eşlik etmek anlamlarına gelir.

2 O gün… Dost dostun durumunu sormaz. Birbirlerine gösterileceklerdir. O suçlu kişi, o günün azabından (kurtulmak için) çocuğunu, eşini, kardeşini, kendisini koruyup barındıran yakınlarını ve yeryüzünde kim varsa hepsini kendisini (azaptan) kurtarması için fidye vermek isteyecektir. (70:9-14)

37. O gün, her birinin kendisine yetecek kadar bir meselesi1 vardır.

            1 “شَأْنٌ” (şe’en) sözcüğü “durum, mesele, iş, konu” anlamlarına gelir. Bu sözcük Kur’an’da 4 kez geçer: 10:61; 24:62; 55:29; 80:37.

38. O gün bazı yüzler aydınlıktır1,

            1 “مُسْفِرَةٌ” (musfirah) sözcüğü, “parlak”, “aydınlık”, “gülümseyen”, “neşeli” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da 2 kez geçer: 74:34; 80:38.

39. Güleçtir1 ve sevinçlidir2.

            1 “ضَاحِكَةٌ” (dâhikâh) sözcüğü, “gülen”, “gülümseyen” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da 10 kez geçer: 9:82; 11:71; 23:110; 27:19; 43:47; 53:43, 60; 80:39; 83:29, 34.

2 “مُسْتَبْشِرَةٌ” (mustabşirah) ifadesi, “müjde alan”, “müjdelenen” demektir.

40. Ve o gün, yüzlerinin üzerinde geride kalmışlık hali1 var.

1 “لْغَابِرِينَ” (al-ğâbiryn) sözcüğü, “geride kalanlar, arkada kalanlar” anlamlarına gelir. Bu sözcük, Kur’an’da 10 kez geçer: 10:26, 27; 18:73, 80; 68:43; 70:44; 72:6, 13; 74:17; 80:41.

41. Onları bir karamsarlık1 bürümüş2.

            1 “قَتَرَ” (katârâ) sözcüğü, “karanlık, duman, karamsarlık, kasvet” gibi anlamlar gelmektedir. Bu sözcük, Kur’an’da 5 kez geçer: 2:236; 10:26; 17:100; 25:67; 80:41.

2 “Bu sözcük, “zorlamak”, “baskı yapmak”, “zorlamak”, “bürümek”, “sarmak” anlamlarına gelen “رَهَقَ” (rehekâ) kökünden türetilmiştir. Bu kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 10 kez geçer: 10:26, 27; 18:73, 80; 68:43; 70:44; 72:6, 13; 74:17; 80:41.

42. İşte onlar, facir1 kafir (bilerek hakkı inkar eden, üstünü örten) olanlar onlardır.

1 “فُجُورَ” (fücur) kelimesi, temel olarak “yarmak”, “açmak” anlamına gelen “فَجَرَ” (fe-ce-ra) kökünden türemiştir. “فُجُورَ” (fücur) kelimesi de metaforik olarak “sınırları aşmayı”, “ahlaki değerleri çiğnemeyi” ifade eder. Bunları yapanlara da facir denir. Bu kelime Kur’an’da 7 kez geçer: 38:28; 71:27; 75:5; 80:42; 82:14; 83:7; 91:8.