Sure, Mekke döneminde inmiştir ve nüzul sırasına göre 24.
suredir. Adını, Nebi’nin bir davranışını
eleştiren ilk ayetindeki “Abese” kelimesinden alır. Sure 42 ayettir.
Rahmânir-Râhiym (Merhamet
eden Merhametli) Allah’ın Adıyla
1. Suratını astı1 ve yüz
çevirdi.
1 “عَبَسَ”
(‘abese) sözcüğü, “yüzünü ekşitti”, “asık suratlı oldu” anlamına
gelmektedir. Bu, hoşnutsuzluk veya memnuniyetsizliği ifade eden bir eylemdir. Bu
kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 3 kez geçer: 74:22; 76:10; 80:1.
2. Ona âmâ geldi diye.
3. Ve sen nereden biliyorsun? Belki de o arınacak!
4. Ya da o öğüt
alacak. Böylece öğüt kendisine fayda sağlayacak.
5. Ama kim istiğna1 ederse,
1 “ستغنى” (isteğna) sözcüğü, “Kendisini
zengin görmek, kimseye ihtiyacı olmadığını düşünmek, kendini minnetsiz görmek,
eyvallah etmemek” anlamlarına gelir. “İstiğna” sözcüğü, Kur’an’da 4 kez geçer:
64:6; 80:5; 92:8; 96:7.
6. İşte sen, ona ilgi gösteriyorsun!1
1 “تَصَدّٰى” (tesedde) sözcüğü, “Sen
ona yöneliyorsun” ya da “Sen ona ilgi gösteriyorsun” anlamlarına gelir. Bu sözcük, Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.
7. Ve sana ne! O, arınmasın! (Benzer mesaj: 2:272, 28:56)
8. Fakat
sana koşarak1 gelene,
1 “سَعْي”
(sa’y), “çaba, gayret, çalışma, koşmak, hızla hareket etme” anlamlarına gelir.
9.
Ve o huşu duyana,
10. İşte
sen, ona ilgisiz kaldın.1
1 “تَلَهّٰى”
(talahha), “yüz çevirdi, ilgilenmedi, ihmal etti” anlamlarına gelir. Bu
sözcük, Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.
11. Asla!
Elbette ki o bir tezkiredir (hatırlatıcıdır, uyarıcıdır).
12. O
halde isteyen kişi onu zikreder!
Bu ayet, 80:12 ayetinde de tekrarlamaktadır. Benzer mesajlar:
73:19; 76:29; 78:39; 80:11-12; 81:27-28.
13. Kerim
(onurlandırılmış, saygın)1 suhufların (sayfaların)
içindedir;
1 Bu
kelime “saygın”, “cömert olmak”, “şerefli olmak”, “onurlu” olmak” anlamına
gelen “كَرَمَ” (kereme) fiil kökünden türetilmiştir. Bu
kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 47 kez geçer: 4:31; 8:4, 74; 12:21, 31;
17:23, 62, 70; 21:26; 22:18, 50; 23:116; 24:26; 25:72; 26:7, 58; 27:29, 40;
31:10; 33:31, 44; 34:4; 36:11, 27; 37:42; 44:17, 26, 49; 49:13; 51:24; 55:27,
78; 56:44, 77; 57:11, 18; 69:40; 70:35; 80:13, 16; 81:19; 82:6, 11; 89:15 (2
kez), 17; 96:3.
14.
Yükseltilmiş, arındırılmış,
15.
Sefirlerin1 elleriyle,
1 “سَفَرَةٍ”
(sefretin) sözcüğü, bağlama göre “sefir”, “diplomat”, “yazıcılar”, “görevliler”,
“vahyi aktaranlar”, “seyahat edenler” anlamlarına gelir. Bu
sözcük, Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.
16. Kerim
(saygın, onurlu) olan, ebrar olan.1
1 13-16 ayetlerinin
tek bir cümle şeklindeki çevirisi şöyledir: (Bu Kur’an), Kerim (kerem
sahibi, değerli, şerefli) ve ebrar (iyi, doğru ve erdemli) olan sefirlerin
(yazıcıların, görevlilerin) elleriyle yüceltilmiş ve arındırılmış
değerli sayfalardadır.
17. Canı
çıkası1 insan, ne kadar da kafirdir (hakkı örtendir)!
1 “قُتِلَ” (kutila) ifadesi, birinin
aşırı derecede sıkıntı çekmesini ya da kötü bir şekilde etkilenmesini anlatan bir
tabirdir ve “öldürüldü” ya da “canı çıkası” anlamında kullanılır. Bu ifade Kur’an’da
5 kez geçer: 51:10; 74:19, 20; 80:17; 85:4.
18. Onu hangi şeyden yarattı?
19. Onu bir nutfeden1 (bir damla sıvıdan) yarattı, sonra da
ona takdirini verdi2.
1 “نُطْفَة” (nutfe) sözcüğü, kelime
anlamıyla “bir damla sıvı” demektir. Bununla da “sperm” olduğu ya da “hem
erkeğin sperm hücresini hem de kadının yumurtasıyla birleşim sürecini içeren
embriyonik başlangıç safhası için kullanılan bir terim” olduğu yönünde görüşler
mevcuttur.
2 “قَدَّرَ” (kâddere)
sözcüğü, “ölçtü-biçti, takdirini verdi, oluşturdu, düzenledi, planladı” anlamlarına
gelir. Bu ifade, insanın fiziksel ve ruhsal özelliklerinin düzenlenmesi
ve kaderinin belirlenmesi anlamını da taşır.
20. Sonra yolu (hayatı)
ona kolaylaştırdı.
21. Sonra
onu öldürdü, böylece kabre1
koydurdu.
1 “قبر” (kabr),
sözcüğü “kabir”, “mezar” anlamına gelmektedir. Bu sözcük
Kur’an’da 8 kez geçer: 9:84; 22:7; 35:22; 60:13; 80:21; 82:4; 100:9; 102:2.
22. Sonra
istediği zaman onu teşhir etti1.
1 “Açılmış, yayılmış, gözler önüne serilmiş, teşhir
edilmiş” anlamına gelen “نَشَرَ”
(neşere) kökünden türemiş bu tür ifadeler Kur’an’da 21 kez geçer: 17:13; 18:16;
21:21; 25:3, 40, 47; 30:20; 33:53; 35:9; 42:28; 43:11; 44:35; 52:3; 54:7;
62:10; 67:15; 74:52; 77:3 (2 kez); 80:22; 81:10.
23. Asla!
(Allah’ın) kendisine emrettiği şeyi yerine getirmedi.
24. Öyleyse
insan şu yiyeceğine bir baksın!
25. Şüphesiz
ki Biz, suyu döktükçe1 döktük.
1 “صَبَّ” (sabba)
sözcüğü, “dökme, akıtma, bolca akıtma” anlamına gelir. Bu sözcük Kur’an’da 5 kez
geçer: 22:19; 44:48; 80:25 (2 kez); 89:13.
26.
Sonra, toprağı yardıkça1 yardık.
1 “شقق”
(şikak) sözcüğü, “bir şeyi yarma”, “ikiye ayırma”, “çatlatma” veya “açma” anlamlarına
gelir. Bu sözcük Kur’an’da 28 kez geçer: 2:74, 137, 176; 4:35, 115; 8:13 (2 kez);
9:42; 11:89; 13:34; 16:7, 27; 19:90; 22:53; 25:25; 28:27; 38:2; 41:52; 47:32;
50:44; 54:1; 55:37; 59:4 (2 kez); 69:16; 80:26 (2 kez); 84:1.
27. Böylece
orada daneler (habbeler, tahıl taneleri, tohumlar) bitirdik;
28. Ve
üzümler1 ve yeşillikler2…
1 “أَعْنَـٰبٍ”
(a’nâb) sözcüğü, “üzüm” demektir. Bu sözcük Kur’an’da 11 kez geçer: 2:266;
6:99; 13:4; 16:11, 67; 17:91; 18:32; 23:19; 36:34; 78:32; 80:28.
2 “قَضْبا”
(kâdbân) sözcüğü, genellikle “ot” veya “yeşillik” anlamına gelir. Bu sözcük, Kur’an’da
yalnızca bu ayette geçmektedir.
29. Ve
zeytinler1 ve hurmalar2…
1 “زَيْتُونا”
(zeytûn) sözcüğü, “zeytin” ve “yağ elde edilen” anlamlarına gelir. Bu
sözcük Kur’an’da 6 kez geçer: 6:99, 141; 16:11; 24:35; 80:29 (2 kez); 95:1.
2 “نَخْلًۭا”
(nehlen) sözcüğü, “hurmalar” veya “hurma ağaçları” anlamlarına gelir. Bu
sözcük Kur’an’da 20 kez geçer: 2:266; 6:99, 141; 13:4; 16:11, 67; 17:91; 18:32;
19:23, 25; 20:71; 23:19; 26:148; 36:34; 50:10; 54:20; 55:11, 68; 69:7; 80:29.
30. Ve
gür1 bahçeler2…
1 “غُلْباً”
(ğulbâ) sözcüğü, “sık”, “yoğun”, “gür”, “kuvvetli” anlamlarına gelir.
Bu sözcük, Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.
2 “حَدَائِقَ”
(ḥedâik) kelimesi, “حدق” (hedeke) kökünden türetilmiştir. Bu kök, “çevrelemek”
veya “sarmak” anlamına gelir. “حَدَائِقَ” (ḥadā'iq) ise, çevresi
ağaçlarla sarılmış ve içinde çeşitli bitkiler yetişen alanları, yani “bahçeleri”
ifade eder. Bu sözcük Kur’an’da 3 yerde geçer: 27:60; 78:32; 80:30.
31. Ve
meyveler ve çayırlar1 (bitirdik).
1 “اَباًّ”
(ebbâ) sözcüğü, “ot”, “çayır”, “yeşillik” gibi anlamlara gelmektedir ve daha
çok hayvanların tüketimi için uygun olan otlar veya çayır anlamında kullanılır.
Bu sözcük, Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.
32. (Bunlar)
Sizler ve hayvanlarınız1 için faydalanmadır2.
1 "نِعْمَ"
kelimesi de, "güzel" veya "iyi" anlamına gelir. Kur'an'da
bu kökten türeyen farklı kelimeler de bulunmaktadır. Örneğin: “نِعْمَ”
(ni’me), güzel
veya iyi bir durumu ifade eder. “نَعِيم” (nâ’îm), bolluk,
mutluluk veya nimet anlamına gelir. “أَنْعَام” (en’âm) ise, “hoş ve
faydalı varlıklar” demektir ve bu da genellikle "sürü hayvanları"
için kullanılır. “أَنْعَام” (en’âm) kelimesi Kur’an’da 29 kez
geçer: 4:119; 5:1, 95; 6:136, 138 (3 kez), 139, 142; 7:179; 10:24; 16:5, 66,
80; 20:54; 22:28, 30, 34; 23:21; 25:44, 49; 32:27; 36:71; 40:79; 42:11; 43:12;
47:12; 79:33; 80:32.
2 “المتعة” (metâ), faydalanılan şey; yani eş, mal, ürün,
sermaye vb anlamlara gelmektedir. “المتعة”
(mût’a) sözcüğü de faydalanma ve menfaat sağlama anlamına gelmektedir.
İşte,
evrenin her zerresinde şahit olduğunuz bu muazzam sistem ve sizi çepeçevre
saran bunca nimetler, kâinatın mükemmel bir ölçü ve hesaba göre yaratıldığını
ve varlık aleminde nihai anlamda zulme, haksızlığa asla yer olmadığını gözler
önüne sermekte ve ilahi adalet gereğince insanın mutlaka diriltilip hesaba
çekileceğini göstermektedir. Bu ayet, 79:33’te de tekrarlanmaktadır.
33. Kulakları
sağır eden o ses1 geldiği zaman,
1 “الصَّٓاخَّةُ”
(es-sâkhkhat) ifadesi, “kulakları sağır eden, çınlayan bir ses, güçlü bir
gürültü” anlamlarına gelir. Bu sözcük, Kur’an’da yalnızca bu
ayette geçmektedir.
34. İşte
o gün kişi kardeşinden kaçar;
1 “يَفِرُّ”
(yefirr) ifadesi, “kaçmak, fırlamak, hızla uzaklaşmak” anlamlarına
gelir. Bu sözcük Kur’an’da 11 kez geçer: 18:18; 26:21; 33:13, 16 (2 kez);
51:50; 62:8; 71:6; 74:51; 75:10; 80:14.
35. Ve
annesinden ve babasından…
36. Ve
eşinden1 ve çocuklarından...2
1 “صحب” (sahib); dost, kafadar, arkadaşlık etmek, yoldaşlık etmek ve
eşlik etmek anlamlarına gelir.
2 O
gün… Dost dostun durumunu sormaz. Birbirlerine gösterileceklerdir. O suçlu
kişi, o günün azabından (kurtulmak için) çocuğunu, eşini, kardeşini, kendisini
koruyup barındıran yakınlarını ve yeryüzünde kim varsa hepsini kendisini
(azaptan) kurtarması için fidye vermek isteyecektir. (70:9-14)
37. O
gün, her birinin kendisine yetecek kadar bir meselesi1 vardır.
1 “شَأْنٌ”
(şe’en) sözcüğü “durum, mesele, iş, konu” anlamlarına gelir. Bu sözcük
Kur’an’da 4 kez geçer: 10:61; 24:62; 55:29; 80:37.
38. O
gün bazı yüzler aydınlıktır1,
1 “مُسْفِرَةٌ”
(musfirah) sözcüğü, “parlak”, “aydınlık”, “gülümseyen”, “neşeli”
anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da 2 kez geçer: 74:34; 80:38.
39. Güleçtir1 ve sevinçlidir2.
1 “ضَاحِكَةٌ”
(dâhikâh) sözcüğü, “gülen”, “gülümseyen” anlamlarına gelir. Bu ifade
Kur’an’da 10 kez geçer: 9:82; 11:71; 23:110; 27:19; 43:47; 53:43, 60; 80:39;
83:29, 34.
2 “مُسْتَبْشِرَةٌ” (mustabşirah) ifadesi, “müjde alan”, “müjdelenen”
demektir.
40. Ve
o gün, yüzlerinin üzerinde geride kalmışlık hali1 var.
1 “لْغَابِرِينَ” (al-ğâbiryn) sözcüğü, “geride kalanlar, arkada
kalanlar” anlamlarına gelir. Bu sözcük, Kur’an’da 10 kez geçer: 10:26, 27; 18:73, 80; 68:43;
70:44; 72:6, 13; 74:17; 80:41.
41. Onları
bir karamsarlık1 bürümüş2.
1 “قَتَرَ”
(katârâ) sözcüğü, “karanlık, duman, karamsarlık, kasvet” gibi anlamlar
gelmektedir. Bu sözcük, Kur’an’da 5 kez
geçer: 2:236; 10:26; 17:100; 25:67; 80:41.
2 “Bu
sözcük, “zorlamak”, “baskı yapmak”, “zorlamak”, “bürümek”, “sarmak”
anlamlarına gelen “رَهَقَ” (rehekâ) kökünden türetilmiştir. Bu
kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 10 kez geçer: 10:26, 27; 18:73, 80; 68:43; 70:44; 72:6, 13; 74:17;
80:41.
42.
İşte onlar, facir1 kafir (bilerek hakkı inkar eden, üstünü örten) olanlar
onlardır.
1 “فُجُورَ”
(fücur) kelimesi, temel olarak “yarmak”, “açmak” anlamına gelen “فَجَرَ”
(fe-ce-ra) kökünden türemiştir. “فُجُورَ” (fücur) kelimesi de
metaforik olarak “sınırları aşmayı”, “ahlaki değerleri çiğnemeyi” ifade eder.
Bunları yapanlara da facir denir. Bu kelime Kur’an’da 7 kez geçer: 38:28;
71:27; 75:5; 80:42; 82:14; 83:7; 91:8.