Sure, Mekke döneminde
inmiştir ve nüzul sırasına göre 75. suredir. Adını, Allah’a secde eden
müminlerin anlatıldığı 15’inci ayetinden almıştır. Sure 30 ayettir.
Rahmânir-Râhiym (Merhamet eden Merhametli) Allah’ın Adıyla
1. Elif, Lam Mim.1
1 ‘Elif, Lam, Mim’
Başlangıç harfleri ile başlayan 6 surede (2:1, 3:1, 29:1, 30:1, 31:1, 32:1) toplam;
8944 tane ‘Elif’, 6494 tane ‘Lam’, 4436 tane de ‘Mim’ harfi vardır.
Hepsinin de toplamı 19874’tür. Bu da 19’un 1046
katıdır. Huruf-u Mukatâ ile ilgili açıklama 2:1’de yer alır.
2. Kendisinde reyb1 (belirsizlik,
kararsızlık, korku, şüphe) olmayan bu Kitabın indirilişi, alemlerin
Rabbindendir.
1 Reyb ile ilgili açıklama 2:2’de yer
alır.
3. Yoksa “Onu uydurdu” mu diyorlar?1
Bilakis o, senden önce kendilerine hiçbir uyarıcı gelmemiş bir toplumu, belki hidayete
ererler2 diye uyarman için Rabbinden gelen haktır (gerçektir, hakikattir).
1 Bu, yalnızca bir soru
değil, aynı zamanda sürpriz bir durumla karşılaşmanın ifadesidir. Kastedilen
şudur: Kitabın, Allah’tan gelen bir vahiy olduğu hakkında bunca delile rağmen
bu insanlar inatla Muhammed’in onu uydurduğunu ve onu haksız şekilde Allah’a
isnat ettiğini mi söylüyorlar hâlâ? Böyle saçma ve temelsiz bir suçlamayı
yaparken hiç mi düşünmüyorlar? Benzer mesajlar: 10:38; 11:13; 16:101; 21:5; 25:4;
34:8; 42:24; 46:8.
2 Benzer mesajlar: 28:46; 34:44. Bu üç ayetin konusu, 36:6’dan
farklıdır.
4. Gökleri, yeri ve ikisinin
arasındakileri altı günde yaratan, sonra arşa istiva eden (hakim
olan, yerleşen) Allah’tır.1
Sizin O’nun dışında veliniz (dostunuz, rehberiniz, koruyup gözeteniniz) ve
şefaatçiniz2 yoktur. Öğüt almayacak mısınız?
1 Gökler ve yerin yaratıldığı altı gün (7:54; 32:5)
bizim dünyamızdaki 6000 yıla denk gelmektedir. Gün, arş ve istiva ile
ilgili açıklamalar 7:54 ayetinde yer alır.
2 Kişinin kendisini Yüce Allah’a yaklaştıracak
aracılar edinmesi şirktir ve eğer tevbe edilmezse, 4:48 ve 116’da da belirtildiği
gibi Allah tarafından affedilmeyecek tek günah olarak tanıtılmaktadır. Şefaat ile ilgili açıklama, 2:48 ayetinde yer alır.
5. Gökten yere kadar tüm işler O’nun
kontrolündedir. Sonra miktarı sizin hesabınıza göre 1000 yıl süren bir gün
içinde (tüm işler) O’na
yükselir.
6. O, gaybı1 ve şehadeti bilen, Azizur-Râhîm’dir (Merhamet
eden mutlak güç sahibidir).
1 “gaybı
ve şehadeti bilen” ifadesi Kur’an’da 10 yerde (6:73; 9:94, 105; 13:9; 23:92;
32:6; 39:46; 59:22; 62:8; 64:18) tekrarlanır.
7. O, yarattığı her şeyi
ahsen (en güzel, en iyi) şekilde yarattı. İnsanı yoktan
var ederek yaratmaya1 çamurdan başladı.
1 “بَدَأَ”
(bada’a) ifadesi, “bir şeyi ilk defa yapmak, başlatmak, yoktan
var etmek” anlamlarına gelir. Benzerleri 10:34, 30:11 ve 27’de de yer alır.
Bu ifade Kur’an’da 15 kez geçer: 7:29; 9:13;
10:34 (2 kez); 12:76; 21:104; 27:64; 29:19, 20; 30:11, 27; 32:7; 34:49; 85:13.
8. Sonra, onun soyunu basit1 bir suyun özünden (sperm
ile) devam ettirdi.
1 “مَه۪ين”
(mehin) kelimesi “basit”, “değersiz”, “hor”, “hakir”, “önemsiz” demektir.
Kur’an’da 4 kez geçer: 38:8; 43:52; 68:10; 77:20
9. Sonra onu tesviye etti (düzenledi, biçimlendirdi, son şeklini verdi)
ve ona ruhundan1 üfledi. Size duyum (algı) yetisi ve
basiret (sezgi) yetisi ve fuad2 verdi. Ne kadar az
şükrediyorsunuz!
1 2:87 ayetinde yer alan “Meryem oğlu İsa’ya da
beyyineler verdik ve onu Rûhulkuds (Kutsal Ruh) ile destekledik.” Şeklindeki ifade ile İsa Nebi’nin Kutsal Ruh
(Rûhulkuds) ile desteklendiği belirtilmektedir.
Tevrat’ta da Ruh’tan
söz edilmektedir: “Yüce
meleklerin Ruhu da suların yüzü üzerinde geziniyordu.” (Başlangıç 1:2)
“Yahve
de bir bulutun içinde indi ve onunla konuştu ve (Musa’nın) üzerindeki Ruh’tan
arttırdı ve ihtiyar (ileri gelen, seçkin) 70 kişinin üzerine yerleştirdi. Ve öyle oldu. Ruh da üzerlerine çöker çökmez
(bu kişiler) nebilik ettiler ve devam etmediler. (Sayılar, 11:25)
Ruh’un ve Kutsal Ruh’un tam olarak ne olduğu
konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Bazı görüşlere göre bu ifade ile
Cebrail kastedilmiş olabilir. Ancak Ruh’un ve Kutsal Ruh’un, bilinen
meleklerden ayrı ve özel bir varlık olduğu da düşünülmektedir. “Ruh” ifadesi
Kur’an’da 19 yerde 20 kez geçer: 2:87, 253; 4:171; 5:110; 15:29; 16:2,
102; 17:85 (2 kez); 19:17; 26:193; 32:9; 38:72; 40:15; 42:52; 58:22; 66:12;
70:4; 78:38; 97:4.
2 ‘Fuad’ (idrak etme, algılama, düşünme, akıl
yürütme, gönül) ile ilgili açıklama 6:110 ayetinde yer alır.
10. Dediler ki: “Toprağa karışıp kaybolduktan
sonra biz yeniden mi yaratılacağız?” Onlar, Rableriyle buluşmayı inkâr
ediyorlar.
11. De ki: “Size vekil kılınan (görevlendirilen) ölüm meleği sizi vefat
ettirecek, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.”1
1 Bu ayette de görüldüğü gibi, Azrail isimli
meleğin herkesin canını aldığına dair inanç doğru değildir. Ölüm melekleriyle
ilgili ayetler için Bkz: 4:97; 6:61, 93; 7:37; 8:50; 16:28, 32; 47:27.
12. O mücrimlerin (suçluların), Rablerinin huzurunda başlarını
öne eğmiş halde “Rabbimiz, gördük ve duyduk. Bizi (dünyaya) geri gönder,
salihât (doğru, yapıcı, erdemli fiiller) işleyelim. Artık biz kesin
olarak iman edenleriz.” dedikleri anı bir görsen!1
1 Benzer
mesajlar: 2:167; 6:27; 7:53; 23:99-100; 35:37; 39:58
13. İsteseydik herkese hidayetini verirdik, fakat
Benim “Kesinlikle cehennemi, cinlerden ve insanlardan olan bir toplulukla dolduracağım1!” sözüm (kararım)
hak (gerçek, hakikat) oldu.2
1 “لَاَمْلَـَٔنَّ” (Le’emlenne) ifadesi “kesinlikle
dolduracağım” demektir. Bu ifade Kur’an’da 4 kez geçer: 7:18; 38:85; 11:119;
32:13.
İnsanların çoğunluğu, Yüce Allah’ın onları
günahtan kurtarma davetlerini göz ardı etmeyi seçerek Cehenneme gitmekte “ısrar
ediyorlar.” Allah, tek bir insanı bile Cehenneme koymayacaktır.
Putperestliklerini kınayıp, yalnızca Allah’a adanarak kendilerini günahtan
kurtarmayı başaramayanlar ve Yaratıcımız tarafından emredilen pratiklerle
ruhlarını geliştiremeyenler, kendi iradeleriyle Cehenneme koşacaklardır. Allah’ın
enerjisinin fiziksel varlığına dayanamayacak kadar zayıf olacaklardır
2 Benzer
mesajlar: 5:48; 6:35, 107, 149; 10:99; 11:118-119; 13:31; 16:9, 93; 42:8.
14. “Bu buluşma gününüzü unutmanızın karşılığını
tadın! Biz de sizi unuttuk,1 yaptıklarınız nedeniyle
de kalıcı azabı tadın!”
1 Pişmanlığınızı,
yalvarıp yakarmanızı dikkate almayacağız. Benzer mesajlar: 7:51; 9:67; 20:126;
45:34; 59:19.
15. Ancak ayetlerimiz ile1 iman eden kimseler, kendilerine
zikredildiği (hatırlatıldığı) zaman onunla (Zikir olan
Kur’an ile) secdeye kapandılar, Rablerinin hamdi ile de tesbih2
ettiler. Ve onlar büyüklük taslamazlar.
1 “بِاٰيَاتِنَا”
(bi-âyâtinâ) ifadesi “ayetlerimiz ile” anlamına gelir. Ancak
bu ifade, birçok meal ve tefsirde “ayetlerimizi” veya
“ayetlerimize” şeklinde çevrilmektedir. Bu çeviriler düzeltildiğinde,
gerçek müminlerin Allah’ın ayetleri ile, yani sadece Allah’ın vahiy
kitaplarında bildirdikleri ile iman eden kişiler olduğu görülecektir. Konu ile
ilgili ayrıntılı açıklama 2:39 ayeti dipnotunda yer alır. “ayetlerimiz ile” anlamına gelen “بِاٰيَاتِنَا”
(bi-âyâtinâ) ifadesi Kur’an’da 57 kez geçer.
2 Bu kelime, "yüzmek”,
“uzaklaşmak” ve “yüceltmek" gibi anlamlara gelen “س-ب-ح”
(sīn-be-ḥe) kökünden türemiştir.
“تَسْبِيح”
(tesbih) ifadesi, yüceltmek veya tenzih etmek (her türlü
eksiklikten uzak tutmak) anlamına gelir.
“Allah’ı tesbih etmek”
ise, “Allah’ın kusursuz, eşsiz ve her türlü noksanlıktan uzak olduğunu
bilerek O’nu yüceltmek ve O’na saygı göstermek” demektir.
Allah’ı tesbih ederken kullanılan
“سُبْحَانَ اللّٰهُ” (Sûbhânallah) ifadesi de, “Allah, her türlü
eksiklikten ve kusurdan münezzehtir (uzaktır) ve yücedir” anlamına
gelir.
Kur'an'da,
evrendeki tüm varlıkların (melekler, dağlar, kuşlar, yıldızlar, vb.) da Allah’ı
tesbih ettiği belirtilir: 13:13; 17:44; 24:41; 40:7; 41:38; 42:5; 55:6. Bu
nedenle “tesbih etmeyi”, sadece tesbih çekmeye indirgemek bidat ve hurafedir.
16. Yanları
yataklarından uzaklaşır (ibadet için uyanırlar); korku ve ümitle
Rablerine dua ederler.1 Kendilerine rızık olarak
verdiklerimizden de infak ederler (Allah’ın razı olacağı işlerde harcarlar).
1 Benzer mesajlar: 3:17, 113; 17:79; 20:130; 25:64;
32:16; 39:9; 50:39; 51:16-18; 52:49; 73:2-4, 20; 76:26.
17. Yapmakta olduklarına ceza (karşılık) olarak, kendileri için hangi göz aydınlıklarının
(göz kamaştıran
güzelliklerin) gizlendiğini1 kimse bilemez.
1 “خَفَى” (khafa) “gizli, gizli bir şekilde, sessiz” anlamlarına
gelir.
18. Mümin olan (Allah
ile inanan ve doğrulayan),
fasık olan (Allah’ın emirlerinden
sapan, itaat etmeyen) gibi olur mu? Eşit değillerdir.
19. İman edip salihât (doğru, erdemli fiiller) işleyenlere,
yaptıklarının karşılığı olarak onlar için ağırlanacakları cennetler vardır.
20. Fasık olanların ise, barınağı ateştir.
Oradan her çıkmayı dilediklerinde iade edilirler1 ve onlara, “Yalanlamış olduğunuz cehennem azabını tadın!”
denir.
1 Benzer
mesajlar: 2:167; 5:37; 22:22; 23:107; 35:37; 40:11; 45:35.
21. Belki dönerler diye en büyük azaptan önce
onlara en az azaptan tattıracağız.1
1 “En az
azap” ifadesi ile kastedilen, dünya hayatında yaşanan (ölüm, hastalık, kazalar,
maddi ve manevi yıkımlar vb) sıkıntılardır. Bunlar, muhatapların gerçeğe geri
dönmeleri yani tevbe etmeleri içindir. Sanıldığı veya iddia edildiği gibi bu
ayette kabir azabına dair hiçbir işaret yoktur. Dünyada yaşanan sıkıntılar ne
kadar ağır olursa olsun, ahirette yaşanacak azaptan kesinlikle daha
hafiftirler.
22. Rabbinin
ayetleri ile1
kendisine zikredildikten sonra onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir?
Şüphesiz ki Biz, mücrimlerden (azılı suçlulardan) intikam alıcılarız.
1 “بِاٰيَاتِ رَبِّه۪” (bi-âyâti rabbihi) ifadesi “Rabbinin
ayetleri ile” anlamına gelir. Ancak bu ifade, birçok meal ve tefsirde “Rabbinin
ayetleri” şeklinde çevrilmektedir. Bu çeviri düzeltildiğinde Allah’ın,
kitabında belirtildiği şekilde değil de kendi kafalarına göre niteledikleri bir
kendi zihinlerinde tasavvur ettikleri bir Allah anlayışına inanan müşriklerden
söz edildiği anlaşılacaktır. Konu ile
ilgili ayrıntılı açıklama 2:39 ayeti dipnotunda yer alır. “Rabbinin ayetleri ile” anlamına gelen “بِاٰيَاتِ رَبِّه۪” (bi-âyâti rabbihi)
ifadesi Kur’an’da 3 kez geçer: 18:57; 20:127; 32:22.
23. Musa’ya da Kitabı (Tora’yı)
Biz verdik. Onunla karşılaştığın için kuşku etme. Onu da
İsrailoğulları için bir hidayet (kılavuz) kıldık.
24. Sabrettikleri ve ayetlerimiz ile kesin
olarak iman ettiklerinde, aralarından buyruğumuzla hidayete erdiren (kılavuzluk
eden) önderler
çıkardık.
25. Senin Rabbin, ayrılığa
düştükleri şey hakkında Kıyamet Günü aralarında hükmünü verecek.1
1 Benzer
mesajlar: 2:113; 10:93; 16:124; 45:17.
26. Yurtlarında dolaştıkları kendilerinden önceki
nice nesilleri helâk etmiş olmamız onları hidayete erdirmedi mi? Bunda ayetler (dersler, ibretler) vardır. Duymuyorlar mı?
27. Bizim kuru1 bir yere su sürdüğümüzü, ardından onunla hayvanlarının2 ve nefislerinin (kendilerinden olanların) yiyeceği ekinler çıkardığımızı
görmüyorlar mı?3
1 “جُرُزًا” (curuzan) kelimesi, “kurumuş” veya “verimsiz”
anlamına gelir. Bu sözcük Kur’an’da 2 kez geçer: 18:8; 32:27.
2 "نِعْمَ"
kelimesi de, "güzel" veya "iyi" anlamına gelir. Kur'an'da
bu kökten türeyen farklı kelimeler de bulunmaktadır. Örneğin: “نِعْمَ”
(ni’me), güzel
veya iyi bir durumu ifade eder. “نَعِيم” (nâ’îm), bolluk,
mutluluk veya nimet anlamına gelir. “أَنْعَام” (en’âm) ise, “hoş ve
faydalı varlıklar” demektir ve insanın bir şekilde yararlandığı tüm hayvanları
kapsar. “أَنْعَام” (en’âm) kelimesi Kur’an’da 29 kez geçer:
4:119; 5:1, 95; 6:136, 138 (3 kez), 139, 142; 7:179; 10:24; 16:5, 66, 80;
20:54; 22:28, 30, 34; 23:21; 25:44, 49; 32:27; 36:71; 40:79; 42:11; 43:12;
47:12; 79:33; 80:32.
3 Benzer
mesajlar: 16:8; 36:36; 55:29.
28. Diyorlar ki “Doğru sözlü iseniz bu fetih ne
zamanmış?”1
1 Benzer
mesajlar: 10:48; 21:38; 27:71; 34:29; 36:48; 51:12; 67:25; 75:6.
29. De ki: “Kafirlere fetih (kıyamet, yargı) günündeki imanları olanlara
fayda etmeyecek,1 kendilerine de bakılmayacak!”
1 Son
Saat’te ya da ahirette iman etmenin fayda etmeyeceği hususu ile ilgili
mesajlar: 4:18; 6:158; 10:90-91; 34:52; 40:85; 44:13; 47:18.
30. Artık onlardan yüz çevir ve bekle. Onlar da
bekleyenlerdir.