32. SECDE SÛRESİ

        Sure, Mekke döneminde inmiştir ve nüzul sırasına göre 75. suredir. Adını, Allah’a secde eden müminlerin anlatıldığı 15’inci ayetinden almıştır. Sure 30 ayettir.

 

Rahmânir-Râhiym (Merhamet eden Merhametli) Allah’ın Adıyla

1. Elif, Lam Mim.1

1 ‘Elif, Lam, Mim’ Başlangıç harfleri ile başlayan 6 surede (2:1, 3:1, 29:1, 30:1, 31:1, 32:1) toplam; 8944 tane ‘Elif’, 6494 tane ‘Lam’, 4436 tane de ‘Mim’ harfi vardır. Hepsinin de toplamı 19874’tür. Bu da 19’un 1046 katıdır. Huruf-u Mukatâ ile ilgili açıklama 2:1’de yer alır.

2. Kendisinde reyb1 (belirsizlik, kararsızlık, korku, şüphe) olmayan bu Kitabın indirilişi, alemlerin Rabbindendir.

1 Reyb ile ilgili açıklama 2:2’de yer alır.

3. Yoksa “Onu uydurdu” mu diyorlar?1 Bilakis o, senden önce kendilerine hiçbir uyarıcı gelmemiş bir toplumu, belki hidayete ererler2 diye uyarman için Rabbinden gelen haktır (gerçektir, hakikattir).

1 Bu, yalnızca bir soru değil, aynı zamanda sürpriz bir durumla karşılaşmanın ifadesidir. Kastedilen şudur: Kitabın, Allah’tan gelen bir vahiy olduğu hakkında bunca delile rağmen bu insanlar inatla Muhammed’in onu uydurduğunu ve onu haksız şekilde Allah’a isnat ettiğini mi söylüyorlar hâlâ? Böyle saçma ve temelsiz bir suçlamayı yaparken hiç mi düşünmüyorlar? Benzer mesajlar: 10:38; 11:13; 16:101; 21:5; 25:4; 34:8; 42:24; 46:8.

2 Benzer mesajlar: 28:46; 34:44. Bu üç ayetin konusu, 36:6’dan farklıdır.

4. Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan, sonra arşa istiva eden (hakim olan, yerleşen) Allah’tır.1 Sizin O’nun dışında veliniz (dostunuz, rehberiniz, koruyup gözeteniniz) ve şefaatçiniz2 yoktur. Öğüt almayacak mısınız?

1 Gökler ve yerin yaratıldığı altı gün (7:54; 32:5) bizim dünyamızdaki 6000 yıla denk gelmektedir. Gün, arş ve istiva ile ilgili açıklamalar 7:54 ayetinde yer alır.

2 Kişinin kendisini Yüce Allah’a yaklaştıracak aracılar edinmesi şirktir ve eğer tevbe edilmezse, 4:48 ve 116’da da belirtildiği gibi Allah tarafından affedilmeyecek tek günah olarak tanıtılmaktadır. Şefaat ile ilgili açıklama, 2:48 ayetinde yer alır.

5. Gökten yere kadar tüm işler O’nun kontrolündedir. Sonra miktarı sizin hesabınıza göre 1000 yıl süren bir gün içinde (tüm işler) O’na yükselir.

6. O, gaybı1 ve şehadeti bilen, Azizur-Râhîm’dir (Merhamet eden mutlak güç sahibidir).

1 “gaybı ve şehadeti bilen” ifadesi Kur’an’da 10 yerde (6:73; 9:94, 105; 13:9; 23:92; 32:6; 39:46; 59:22; 62:8; 64:18) tekrarlanır.

7. O, yarattığı her şeyi ahsen (en güzel, en iyi) şekilde yarattı. İnsanı yoktan var ederek yaratmaya1 çamurdan başladı.

1 “بَدَأَ” (bada’a) ifadesi, “bir şeyi ilk defa yapmak, başlatmak, yoktan var etmek” anlamlarına gelir. Benzerleri 10:34, 30:11 ve 27’de de yer alır. Bu ifade Kur’an’da 15 kez geçer: 7:29; 9:13; 10:34 (2 kez); 12:76; 21:104; 27:64; 29:19, 20; 30:11, 27; 32:7; 34:49; 85:13.

8. Sonra, onun soyunu basit1 bir suyun özünden (sperm ile) devam ettirdi.

            1 “مَه۪ين” (mehin) kelimesi “basit”, “değersiz”, “hor”, “hakir”, “önemsiz” demektir. Kur’an’da 4 kez geçer: 38:8; 43:52; 68:10; 77:20

9. Sonra onu tesviye etti (düzenledi, biçimlendirdi, son şeklini verdi) ve ona ruhundan1 üfledi. Size duyum (algı) yetisi ve basiret (sezgi) yetisi ve fuad2 verdi. Ne kadar az şükrediyorsunuz!

1 2:87 ayetinde yer alan “Meryem oğlu İsa’ya da beyyineler verdik ve onu Rûhulkuds (Kutsal Ruh) ile destekledik.” Şeklindeki ifade ile İsa Nebi’nin Kutsal Ruh (Rûhulkuds) ile desteklendiği belirtilmektedir.

Tevrat’ta da Ruh’tan söz edilmektedir: “Yüce meleklerin Ruhu da suların yüzü üzerinde geziniyordu.” (Başlangıç 1:2)

“Yahve de bir bulutun içinde indi ve onunla konuştu ve (Musa’nın) üzerindeki Ruh’tan arttırdı ve ihtiyar (ileri gelen, seçkin) 70 kişinin üzerine yerleştirdi. Ve öyle oldu. Ruh da üzerlerine çöker çökmez (bu kişiler) nebilik ettiler ve devam etmediler. (Sayılar, 11:25)

Ruh’un ve Kutsal Ruh’un tam olarak ne olduğu konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Bazı görüşlere göre bu ifade ile Cebrail kastedilmiş olabilir. Ancak Ruh’un ve Kutsal Ruh’un, bilinen meleklerden ayrı ve özel bir varlık olduğu da düşünülmektedir. “Ruh” ifadesi Kur’an’da 19 yerde 20 kez geçer: 2:87, 253; 4:171; 5:110; 15:29; 16:2, 102; 17:85 (2 kez); 19:17; 26:193; 32:9; 38:72; 40:15; 42:52; 58:22; 66:12; 70:4; 78:38; 97:4.

2 ‘Fuad’ (idrak etme, algılama, düşünme, akıl yürütme, gönül) ile ilgili açıklama 6:110 ayetinde yer alır.

10. Dediler ki: “Toprağa karışıp kaybolduktan sonra biz yeniden mi yaratılacağız?” Onlar, Rableriyle buluşmayı inkâr ediyorlar.

11. De ki: “Size vekil kılınan (görevlendirilen) ölüm meleği sizi vefat ettirecek, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.”1

1 Bu ayette de görüldüğü gibi, Azrail isimli meleğin herkesin canını aldığına dair inanç doğru değildir. Ölüm melekleriyle ilgili ayetler için Bkz: 4:97; 6:61, 93; 7:37; 8:50; 16:28, 32; 47:27.

12. O mücrimlerin (suçluların), Rablerinin huzurunda başlarını öne eğmiş halde “Rabbimiz, gördük ve duyduk. Bizi (dünyaya) geri gönder, salihât (doğru, yapıcı, erdemli fiiller) işleyelim. Artık biz kesin olarak iman edenleriz.” dedikleri anı bir görsen!1

1 Benzer mesajlar: 2:167; 6:27; 7:53; 23:99-100; 35:37; 39:58

13. İsteseydik herkese hidayetini verirdik, fakat Benim “Kesinlikle cehennemi, cinlerden ve insanlardan olan bir toplulukla dolduracağım1!” sözüm (kararım) hak (gerçek, hakikat) oldu.2

1 “لَاَمْلَـَٔنَّ” (Le’emlenne) ifadesi “kesinlikle dolduracağım” demektir. Bu ifade Kur’an’da 4 kez geçer: 7:18; 38:85; 11:119; 32:13.

İnsanların çoğunluğu, Yüce Allah’ın onları günahtan kurtarma davetlerini göz ardı etmeyi seçerek Cehenneme gitmekte “ısrar ediyorlar.” Allah, tek bir insanı bile Cehenneme koymayacaktır. Putperestliklerini kınayıp, yalnızca Allah’a adanarak kendilerini günahtan kurtarmayı başaramayanlar ve Yaratıcımız tarafından emredilen pratiklerle ruhlarını geliştiremeyenler, kendi iradeleriyle Cehenneme koşacaklardır. Allah’ın enerjisinin fiziksel varlığına dayanamayacak kadar zayıf olacaklardır

 2 Benzer mesajlar: 5:48; 6:35, 107, 149; 10:99; 11:118-119; 13:31; 16:9, 93; 42:8.

14. “Bu buluşma gününüzü unutmanızın karşılığını tadın! Biz de sizi unuttuk,1 yaptıklarınız nedeniyle de kalıcı azabı tadın!”

1 Pişmanlığınızı, yalvarıp yakarmanızı dikkate almayacağız. Benzer mesajlar: 7:51; 9:67; 20:126; 45:34; 59:19.

15. Ancak ayetlerimiz ile1 iman eden kimseler, kendilerine zikredildiği (hatırlatıldığı) zaman onunla (Zikir olan Kur’an ile) secdeye kapandılar, Rablerinin hamdi ile de tesbih2 ettiler. Ve onlar büyüklük taslamazlar.

1 “بِاٰيَاتِنَا” (bi-âyâtinâ) ifadesi “ayetlerimiz ile” anlamına gelir. Ancak bu ifade, birçok meal ve tefsirde “ayetlerimizi” veya “ayetlerimize” şeklinde çevrilmektedir. Bu çeviriler düzeltildiğinde, gerçek müminlerin Allah’ın ayetleri ile, yani sadece Allah’ın vahiy kitaplarında bildirdikleri ile iman eden kişiler olduğu görülecektir. Konu ile ilgili ayrıntılı açıklama 2:39 ayeti dipnotunda yer alır. “ayetlerimiz ile” anlamına gelen “بِاٰيَاتِنَا” (bi-âyâtinâ) ifadesi Kur’an’da 57 kez geçer.

2 Bu kelime, "yüzmek”, “uzaklaşmak” ve “yüceltmek" gibi anlamlara gelen “س-ب-ح” (sīn-be-ḥe) kökünden türemiştir.

 “تَسْبِيح” (tesbih) ifadesi, yüceltmek veya tenzih etmek (her türlü eksiklikten uzak tutmak) anlamına gelir.

“Allah’ı tesbih etmek” ise, “Allah’ın kusursuz, eşsiz ve her türlü noksanlıktan uzak olduğunu bilerek O’nu yüceltmek ve O’na saygı göstermek” demektir.

Allah’ı tesbih ederken kullanılan “سُبْحَانَ اللّٰهُ” (Sûbhânallah) ifadesi de, “Allah, her türlü eksiklikten ve kusurdan münezzehtir (uzaktır) ve yücedir” anlamına gelir.

Kur'an'da, evrendeki tüm varlıkların (melekler, dağlar, kuşlar, yıldızlar, vb.) da Allah’ı tesbih ettiği belirtilir: 13:13; 17:44; 24:41; 40:7; 41:38; 42:5; 55:6. Bu nedenle “tesbih etmeyi”, sadece tesbih çekmeye indirgemek bidat ve hurafedir.

16. Yanları yataklarından uzaklaşır (ibadet için uyanırlar); korku ve ümitle Rablerine dua ederler.1 Kendilerine rızık olarak verdiklerimizden de infak ederler (Allah’ın razı olacağı işlerde harcarlar)

1 Benzer mesajlar: 3:17, 113; 17:79; 20:130; 25:64; 32:16; 39:9; 50:39; 51:16-18; 52:49; 73:2-4, 20; 76:26.

17. Yapmakta olduklarına ceza (karşılık) olarak, kendileri için hangi göz aydınlıklarının (göz kamaştıran güzelliklerin) gizlendiğini1 kimse bilemez.

1 “خَفَى” (khafa) “gizli, gizli bir şekilde, sessiz” anlamlarına gelir.

18. Mümin olan (Allah ile inanan ve doğrulayan), fasık olan (Allah’ın emirlerinden sapan, itaat etmeyen) gibi olur mu? Eşit değillerdir.

19. İman edip salihât (doğru, erdemli fiiller) işleyenlere, yaptıklarının karşılığı olarak onlar için ağırlanacakları cennetler vardır.

20. Fasık olanların ise, barınağı ateştir. Oradan her çıkmayı dilediklerinde iade edilirler1 ve onlara, “Yalanlamış olduğunuz cehennem azabını tadın!” denir.

1 Benzer mesajlar: 2:167; 5:37; 22:22; 23:107; 35:37; 40:11; 45:35.

21. Belki dönerler diye en büyük azaptan önce onlara en az azaptan tattıracağız.1

1 “En az azap” ifadesi ile kastedilen, dünya hayatında yaşanan (ölüm, hastalık, kazalar, maddi ve manevi yıkımlar vb) sıkıntılardır. Bunlar, muhatapların gerçeğe geri dönmeleri yani tevbe etmeleri içindir. Sanıldığı veya iddia edildiği gibi bu ayette kabir azabına dair hiçbir işaret yoktur. Dünyada yaşanan sıkıntılar ne kadar ağır olursa olsun, ahirette yaşanacak azaptan kesinlikle daha hafiftirler.

22. Rabbinin ayetleri ile1 kendisine zikredildikten sonra onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir? Şüphesiz ki Biz, mücrimlerden (azılı suçlulardan) intikam alıcılarız.

1 “بِاٰيَاتِ رَبِّه۪” (bi-âyâti rabbihi) ifadesi “Rabbinin ayetleri ile” anlamına gelir. Ancak bu ifade, birçok meal ve tefsirde “Rabbinin ayetleri” şeklinde çevrilmektedir. Bu çeviri düzeltildiğinde Allah’ın, kitabında belirtildiği şekilde değil de kendi kafalarına göre niteledikleri bir kendi zihinlerinde tasavvur ettikleri bir Allah anlayışına inanan müşriklerden söz edildiği  anlaşılacaktır. Konu ile ilgili ayrıntılı açıklama 2:39 ayeti dipnotunda yer alır. “Rabbinin ayetleri ile” anlamına gelen “بِاٰيَاتِ رَبِّه۪” (bi-âyâti rabbihi) ifadesi Kur’an’da 3 kez geçer: 18:57; 20:127; 32:22.

23. Musa’ya da Kitabı (Tora’yı) Biz verdik. Onunla karşılaştığın için kuşku etme. Onu da İsrailoğulları için bir hidayet (kılavuz) kıldık.

24. Sabrettikleri ve ayetlerimiz ile kesin olarak iman ettiklerinde, aralarından buyruğumuzla hidayete erdiren (kılavuzluk eden) önderler çıkardık.

25. Senin Rabbin, ayrılığa düştükleri şey hakkında Kıyamet Günü aralarında hükmünü verecek.1

1 Benzer mesajlar: 2:113; 10:93; 16:124; 45:17.

26. Yurtlarında dolaştıkları kendilerinden önceki nice nesilleri helâk etmiş olmamız onları hidayete erdirmedi mi? Bunda ayetler (dersler, ibretler) vardır. Duymuyorlar mı?

27. Bizim kuru1 bir yere su sürdüğümüzü, ardından onunla hayvanlarının2 ve nefislerinin (kendilerinden olanların) yiyeceği ekinler çıkardığımızı görmüyorlar mı?3

1 “جُرُزًا” (curuzan) kelimesi, “kurumuş” veya “verimsiz” anlamına gelir. Bu sözcük Kur’an’da 2 kez geçer: 18:8; 32:27.

2 "نِعْمَ" kelimesi de, "güzel" veya "iyi" anlamına gelir. Kur'an'da bu kökten türeyen farklı kelimeler de bulunmaktadır. Örneğin: “نِعْمَ” (ni’me), güzel veya iyi bir durumu ifade eder. “نَعِيم” (nâ’îm), bolluk, mutluluk veya nimet anlamına gelir. “أَنْعَام” (en’âm) ise, “hoş ve faydalı varlıklar” demektir ve insanın bir şekilde yararlandığı tüm hayvanları kapsar. “أَنْعَام” (en’âm) kelimesi Kur’an’da 29 kez geçer: 4:119; 5:1, 95; 6:136, 138 (3 kez), 139, 142; 7:179; 10:24; 16:5, 66, 80; 20:54; 22:28, 30, 34; 23:21; 25:44, 49; 32:27; 36:71; 40:79; 42:11; 43:12; 47:12; 79:33; 80:32.

3 Benzer mesajlar: 16:8; 36:36; 55:29.

28. Diyorlar ki “Doğru sözlü iseniz bu fetih ne zamanmış?”1

1 Benzer mesajlar: 10:48; 21:38; 27:71; 34:29; 36:48; 51:12; 67:25; 75:6.

29. De ki: “Kafirlere fetih (kıyamet, yargı) günündeki imanları olanlara fayda etmeyecek,1 kendilerine de bakılmayacak!”

1 Son Saat’te ya da ahirette iman etmenin fayda etmeyeceği hususu ile ilgili mesajlar: 4:18; 6:158; 10:90-91; 34:52; 40:85; 44:13; 47:18.

30. Artık onlardan yüz çevir ve bekle. Onlar da bekleyenlerdir.