Sure, Mekke döneminde inmiştir ve nüzul sırasına göre 23.
suredir. Adını, ilk ayetteki ‘necm’ (yıldız) kelimesinden alır. Sure 62
ayettir.
Rahmânir-Râhiym
(Merhamet eden
Merhametli) Allah’ın Adıyla
1. Ve
düşen yıldıza (andolsun ki),
ı “وَ”
(ve) bağlacı (harf-i atıf), Kur’an’da bağlaç olarak veya yemin için kullanılan
bir ifadedir. Bu nedenle, bu ayetteki ‘وَ’ (ve) bağlacı, bağlamına göre
cümleye yemin anlamı kazandırarak “andolsun” şeklinde tercüme
edilebilir. Bu bağlaç, ayetin vurgulamak istediği hakikate dikkat çekmek için
yemin anlamı taşır.
2. Sahibinizı (yoldaşınız
olan elçi) sapmadı2 da sapıtmadı da!
ı “صحب” (sahib); dost, kafadar, arkadaşlık etmek,
yoldaşlık etmek ve eşlik etmek anlamlarına gelir. “أَصْحَـٰب” (eshab)
da aynı kökten türemiş olan bir sözcüktür.
2 “ضلل” (ḍâlle) sözcüğü, bilinçli ya da bilinçsiz olarak
veya dışsal etkilerle, “yoldan sapma, uzaklaşma, kaybolma, hata yapma” gibi
anlamlara gelir. Bu sözcük tek başına
Kur’an’da 27 kez geçer: 2:108; 4:116, 136, 167; 5:12, 77, 105; 6:140; 7:37,
149; 10:108; 16:125; 17:15, 67; 18:104: 20:92; 25:17; 27:92; 33:36; 37:71;
39:41; 40:74; 46:28; 53:2, 30; 60:1; 68:7.
3 “غَوٰىۚ” (ğava) sözcüğü, bilinçli olarak ve isteyerek “sapıtmak,
yoldan çıkmak, kötü yola girmek” gibi anlamlara gelir. Bu sözcük Kur’an’da 20 kez geçer: 2:256; 7:16,
146, 175, 202; 11:34; 15:39 (2 kez), 42; 19:59; 20:121; 26:91; 28:18, 63 (3 kez);
37:32 (2 kez): 38:82; 53:2.
3. Kendi
hevasıyla (arzu ve isteğiyle) da bir söylemde bulunmazı.2
ı “يَنْطِقُ” (yentiku) ifadesi, kökü
“نَطَقَ” (naṭaka) olan bir fiildir ve “konuşmak, ifade etmek,
söylemde bulunmak” gibi anlamlara gelir. Bu nedenle, “nutuk atar, söylemde
bulunur, kendini ifade eder” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da 12 kez geçer: 21:63, 65;
23:62; 27:16, 85; 37:92; 41:21 (2 kez); 45:29; 51:23; 53:3; 77:35.
2 Muhammed,
kendi düşüncesi olan bir şeye vahiydir diyemez; vahiy ayetlerine hiçbir ekleme
yapamaz veya eksik söyleyemez. Bu husus, tüm nebiler için geçerlidir.
Buna,
Araf Suresi 7:175 ayetinde söz edilen kişi olduğunu düşündüğümüz Bel’am Bin
Beor isimli birini örnek verebiliriz. Çünkü Tevrat’ta, nebiliğini kaybedeceği
ve helak olacağı, helak olduğu anda da suçunu anlayacağı Bel’am’ın kendisine iki
defa söyletildiğini görmekteyiz:
“Yüce’nin sözlerini işitenin beyanıdır; Her Şeye Kadir Olan
Yahve’nin vizyonlarını görenin, düşen ve gözleri açılanın. (Çölde Sayım, 24:4)
“Yüce’nin sözlerini işitenin beyanıdır; En Yüce’nin
niyetini bilenin, Ve Her şeye Kadir Olan Yahve’nin vizyonlarını görenin, düşen
ve gözleri açılanın.” (Çölde Sayım, 24:16)
4. O
(Kur’an), kendisine vahyedilenden başka bir şey değildir.
5. Üstün
bir güç sahibi olan (Allah) ona öğretti.ı
ı “Râhmân
olan, Kur’an’ı öğretti.” (55:1,2)
6. Üstün
otoritenin sahibi istiva etti (hakim oldu, yerleşti).
İstiva ile ilgili açıklamalar 7:54 ayetinde yer
alır.
7. O,
en yüksek ufuktaki.
8.
Sonra aşağıya doğru yaklaştı.
9. İki
yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.
10. Ve
ardından kuluna vahyedilmesi gerekeni vahyetti (bildirdi).
11. Gördüğünü
fuadı (gönlü, kalbi) yalanlamadı.
‘Fuad’ (idrak etme, algılama, düşünme, akıl
yürütme, gönül) ile ilgili açıklama 6:110 ayetinde yer alır.
12. Onun
gördüğü şey hakkında kuşku mu duyuyorsunuz?
13. O’nu
başka bir inişte de görmüştü.
14. Sidretu’l
Münteha’nın (en uzaktaki sedir ağacının) yanında.
“Sidretü’l
münteha” terimi, bir sıra ağacın en sonundaki ağaca atfen kullanılır. Bazı
Kur’an çevirilerinde “en uzak nokta” olarak belirtilmiştir.
15.
Cennetül Me’va’nın yanında.
“Cennet’ul me’va”; barınılacak, yerleşmeye
değer yer,
16. Sidre'yi
kuşatan1, kuşattığında,2
1 “غشي”
(ğâşî) kökü, bağlama göre “kaplamak”, “kuşatmak” ve “etki altına almak” gibi
anlamlar taşır. “غَـٰشِيَةِ” sözcüğü ise bağlama göre somut durumlarda “kaplayan”,
soyut durumlarda “kuşatan” anlamına gelir. Bu kökten türemiş kelimeler
Kur’an’da 29 kez geçer: 2:7; 3:154; 7:41, 54, 189; 8:11; 10:27; 11:5; 12:107;
13:3; 14:50; 20:78 (2 kez); 24:40; 29:55; 31:32; 33:19; 36:9; 44:11; 45:23;
47:20; 53:16 (2 kez), 54 (2 kez); 71:7; 88:1; 91:4; 92:1.
2 Yüce
Allah, insanın tasavvur edemeyeceği boyutlarda olduğu gibi O’nu izah etmekte
mümkün değildir.
17. Bakış
şaşmadı, sınırı da aşmadı.
18. Rabbinin
büyük ayetlerinden (kanıt, işaret) gördü.
19.
Lat’ı ve Uzza’yı gördünüz mü?
20.
Ve üçüncüleri olan Menat’ı?
Bu
bölümde Mekke, Taif, Medine ve civarındaki Arapların tapmış oldukları üç sözde
tanrıça adı zikredilmektedir.
21. Erkek
sizin, dişi O’nun öyle mi?
Allah’a
kızlar yakıştırıyorsunuz, ancak kendi kızınızın olmasını utanç vesilesi sayıyorsunuz.
22. Bu,
insafsız bir paylaşımdır.
23. Bunlar,
haklarında Allah’ın bir
sultan (güçlü bir delil) indirmediği,
sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden (uydurduğu tanrılardan) başka
bir şey değildir. Onlar, ancak zanna (varsayımlara) ve nefislerinin
arzuladığına uyarlar.ı Oysa onlara Rablerinden bir kılavuz
gelmiştir.
ı Helal
ve harama aldırmadan yaşamak isteyenler, razı olmadıkları bir ahlâkî disipline karşı
çıkar ve arzularına uygun ilahlar icat ederler. Benzer mesajlar: 6:81; 7:71; 12:40.
24. Yoksa
insana temenni ettiği (arzuladığı, hayal ettiği) her şey mi
var?
25. Son
(Ahiret) da ilk (Dünya) de Allah’ındır.
26. Göklerde
meleklerden nicesi vardır ki onların şefaatleri hiçbir işe yaramaz. Allah’ın istediği
ve razı olduğu kimseye de izin vermedikçe şefaati fayda vermez.
Kişinin kendisini Yüce Allah’a yaklaştıracak
aracılar edinmesi şirktir ve eğer tevbe edilmezse, 4:48 ve 116’da da
belirtildiği gibi Allah tarafından affedilmeyecek tek günah olarak
tanıtılmaktadır. Şefaat ile ilgili açıklama, 2:48 ayetinde yer alır. 🔗
27. Ahiret ile iman etmeyenler meleklere dişi isimler
verirler.
28.
Hâlbuki bu konuda hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece
zanna (varsayımlara)
uyuyorlar. Zan da haktan (gerçekten) yana bir anlam ifade etmez.
“Zan” ile
ilgili açıklama 49:12 ayetinde yer alır.
29. O
halde, Bizim zikrimizden (vahiyden)
yüz çeviren, dünya hayatından da başkasını arzu etmeyenlerden yüz çevir.
30. Bu
onların ilminin ölçüsüdür. Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi Bilendir ve O, hidayete
erenleri de Bilendir.
Benzer
mesajlar: 6:117; 16:125; 28:56, 85; 68:7.
31. Göklerde
ve yerde ne varsa Allah’ındır. Kötülük yapanların cezalandırır (karşılığını
verir), hüsna (daha güzelini, daha iyisini) yapanları da daha güzeliyle
cezalandırır (karşılığını verir).
İnsanın
sahip olduğunu sandığı her şey onun değildir. Her şey emanettir. İnsan, bunlara
karşı sınava tabi tutulmuştur. Emanete ihanet edenler de sahip çıkanlar da
yaptıklarının karşılığını bulacaktır. (11:7)
32. Onlar küçük kusurlar dışında büyük ismlerden1 (Allah’ın
yasakladığı büyük fiillerden) de fuhşiyattan2 da sakınırlar. Rabbinin bağışlaması
geniştir. Sizi topraktan inşa ettiğinde de annelerinizin karınlarında cenin
halindeyken de sizi en iyi Bilendir. Öyleyse nefisinizi temize çıkarmayın.3 O,
sakınan4 kimseyi en iyi Bilendir.
1 “İsm”, Allah’ın yasakladığı, insanı O’ndan
uzaklaştıran, ruhunu kirleten ve cehenneme götürebilecek her türlü söz, fiil ve
kötü düşünceye verilen isimdir.
2 Fahşa ve türevleri (fahişe, fevahiş) ile ilgili
açıklama 2:169’da yer alır.
3 Benzer mesajlar: 4:49; 24:21.
4 “وَقَى”
(vekâ) sözcüğü, “korumak”, “muhafaza etmek” anlamına gelen bir fiil köküdür. Bu
kökten türeyen birçok kelime, korunma ve sakınma anlamlarıyla ilişkilidir. “تقوى”
(takvâ) kelimesi de aynı kökten gelir ve "Allah'a karşı gelmekten
sakınmak", "kendini koruma altına almak" anlamında kullanılır.
33. O
yüz çevireni gördün mü?
34. Azıcık
verdi, gerisini ise sımsıkı elinde tuttu.
35.
Yoksa gaybın bilgisine sahip de onu (geleceği) mu görüyor?
36.
Musa’nın sahifelerinde bulunan ona haber verilmedi mi?
Musa Nebiye sahifeler verilmiştir. Tevrat
ise, Musa ile İsa Nebi arasında gelen nebilere verilen ayetlerin bütünüdür.
37.
Ve o çok vefakâr İbrahim’in?
Benzer
mesajlar: 6:90; 16:118; 26:196; 41:43; 42:13; 87:18-19.
38.
Hiçbir (günah) yüklü1, bir başkasının (günah) yükünü1
yüklenemez.
1 Vizr: Günah, yük, borç (Açıklama için bakınız:6:31) Bu
ayet; 6:164, 35:18 ve 39:7 ayetlerinde aynı sözcüklerle tekrarlanır.
39. Ve
İnsan için kendi çabasındanı başkası yoktur.2
ı “سَعْي”
(sa’y), “çaba, gayret, çalışma, koşmak, hızla hareket etme” anlamlarına gelir.
2 Bu
ayetlerden şunu anlıyoruz:
1)
Her şahıs, yaptığının karşılığını görecektir.
2)
Başkasının yaptığı amellere, kimse ortak olamaz, ancak yapılan amele iştirak
edilmişse, karşılığına da ortak edilebilir.
3)
Hiç kimse, yapmadığı bir şeyin karşılığını almaz.
40. Ve
şüphesiz ki çabaladığıı şey yakında görülecektir.
ı “سَعْي”
(sa’y), “çaba, gayret, çalışma, koşmak, hızla hareket etme” anlamlarına gelir.
41. Sonra
onu cezası (yaptığının karşılığı) ile cezalandırılacaktır (karşılığı
verilecektir).
42. Son
varış da Rabbinedir.
43. Güldüren
de O’dur, ağlatan da.
44. Öldüren de O’dur, dirilten de.
45. O’dur iki cinsi Yaratan, erkeği ve dişiyi,
46. Atıldığı zaman nutfeden (bir damla sıvıdan)
Çocuğun erkek ve dişi oluşu erkeğin
menisindeki sperm tarafından belirlenmektedir. Erkekten gelen sperm hücreleri
ya “X” ya da “Y” kromozomu taşır. Yumurta “X” kromozomu taşıyan bir sperm ile
döllenirse doğacak çocuk kız (“XX”); “Y” kromozomu taşıyan bir sperm ile
döllenirse doğacak çocuk erkek (“XY”) olur. Benzer mesaj: 75:37-39.
47. Yeniden inşa etmek (yaratmak)
da O’na aittir.
48. Zengin eden de O’dur ve kısan
da.
49. Ve şüphesiz ki O, Şi’ranını Rabbi O’dur.
ı “الشِّعْرَىٰ” (eş-şi’ra) sözcüğüne
genellikle bir galaksi ya da bir takım yıldızının adı olduğu denilmektedir. “الشِّعْرَىٰ”
kelimesindeki “elif meksûrâ” (ا) harfi, kelimenin bir yer yada varlık
adı olduğunu belirtir. Bu sözcük Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.
50. Ad’ı (Ad kavmini)
helak eden de O’dur,
51. Semud’u da. Geriye ne kaldı?
52. Önceki Nuh’un kavmini de. Onlar, en zalimleri ve azgınlarıydılar.
53. Altı
üstüne getirilenleri de yok etti.
54. Onları
kuşatan kuşattı.
53
ve 54’üncü ayetlerde Nebi Lut’un kavmi kastediliyor olabilir.
55.
O hâlde, Rabbinin hangi nimetinden1 kuşku duyuyorsunuz?
1 “لَاء”
(ālā') kelimesi, “nimetler” “ihsanlar” ve “lütuflar” gibi anlamına gelir. Bu
kelime, Allah’ın kullarına sunduğu çeşitli nimetleri ve iyilikleri ifade etmek
için kullanılmaktadır. Bu sözcük Kur’an’da 34 kez geçer: 7:69, 74; 53:55;
55:13, 16, 18, 21, 23, 25, 28, 30, 32, 34, 36, 38, 40, 42, 45, 47, 49, 51, 53,
55, 57, 59, 61, 63, 65, 67, 69, 71, 73, 75, 77.
56. Bu
(Kur’an), önceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır.
57. Yaklaşmakta
olan (kıyamet) yaklaştı.
58. Onu
(kıyamet zamanını), Allah’ın dışında açığa çıkaracak yoktur.
59. Bu
söz size acayip1 mi geldi?
1
“عَجِيب” (‘acîb)
sözcüğü, “hayret etmek”, “şaşırmak”, “garipsemek” gibi anlamlara gelir. Bu
ifade Kur’an’da 15 kez geçer: 7:63, 69; 10:2; 11:72, 73; 13:5 (2 kez); 18:9,
63; 37:12; 38:4, 5; 50:2 (2 kez); 53:59.
60. Ve
ağlayacağınıza gülüyor musunuz?
61. Gidişatınızda
ısrar mı ediyorsunuz?
62.
Haydi, Allah’a secde edin ve kulluk (hizmet) edin!