78. NEBE SÛRESİ

            Sure, Mekke döneminde inmiştir ve nüzul sırasına göre 80. suredir.  Adını, ikinci ayette geçen “en-Nebe” kelimesinden alır. Sure 40 ayettir.

 

Rahmânir-Râhiym (Merhamet eden Merhametli) Allah’ın Adıyla

1. Birbirlerine neyi1 soruyorlar?

1 “عَمَّ” (âmme) sözcüğü, “hangi şeyden”, “ne hakkında” anlamlarına gelir. 

2. Âzîm (muazzam) olan nebeden1 mi?

“نَّبَ” (nebe) sözcüğü, “ن ب أ” (n-b-e)” kökünden türemiştir ve  “haber”, “önemli bilgi” anlamlarına gelir. “نَبِيّ” (nebi) sözcüğü de aynı kökten türemiştir ve “Allah’tan haber getiren kişi”, “peygamber” demektir. Allah’tan haber getirmek de ayetlerle olur.

Sonraki ayetlerden “âzîm nebe” ifadesiyle, Kıyamet Gününün veya ahiret gününün kastedildiği kanaati oluşmaktadır.  Bu ifade, 38:67 ayetinde de geçmektedir.

3. Ki onlar onda ihtilaf halindedirler.

4. Asla! Yakında bilecekler.

5. Sonra Asla! Yakında bilecekler.

6. Yeryüzünü1 yaşanılacak bir yer2 yapmadık mı?

1 “ارض” (arz) sözcüğü, bağlama göre “Dünya”, “yeryüzü”, “toprak”, “yer”, “zemin”, “memleket” ve “ülke” anlamlarına gelir.

2 “مهد” (mehede) kökü, üzerine oturulacak, yaşanılacak ya da dinlenilecek şekilde hazırlanmış yer anlamında kullanılır. “مِهَاداًۙ” (mihâd) sözcüğü ise “yayılmış yer”, “hazırlanmış yer”, “yaygı” veya “döşek” gibi anlamlara gelir. Bu ifade Kur’an’da 16 kez geçer: 2:206; 3:12, 46, 197; 5:110; 7:41; 13:18; 19:29; 20:53; 30:44; 38:56; 43:10; 51:48; 74:14 (2 kez); 78:6.

7. Ve dağları1 birer kazık2.

1 “جَبَلٍ” “cebel” sözcüğü “dağ” demektir. Bu sözcük Kur’an’da 39 kez geçer: 2:260; 7:74, 143 (2), 171; 11:42, 43; 13:31; 14:46; 15:82; 16:68, 81; 17:37; 18:47; 19:90; 20:105; 21:79; 22:18; 24:43; 26:149; 27:88; 33:72; 34:10; 35:27; 36:62; 38:18; 52:10; 56:5; 59:21; 70:9; 73:14 (2 (kez); 77:10; 78:7, 20; 79:32; 81:3; 88:19; 101:5.

            2 “اَوْتَاد” (evtâd) sözcüğü, “وَتَدٌ” (veted) olan bir kelimenin çoğuludur ve genellikle “kazıklar”, “direkler”, “sabitleyici unsurlar” gibi anlamlara gelir. Bu sözcük Kur’an’da 3 kez geçer: 38:12; 8:7; 89:10.

8. Ve sizleri çiftler olarak yarattık.1

1 Benzer mesajlar: 4:1; 30:20; 35:11.

9. Ve uykunuzu bir dinlenme (aracı)1 kıldık.

            1 “سُبَاتاً” (subâten) kelimesi, “سَبَتَ” (sebete) kökünden türemiş bir isimdir ve “dinlenme anı” “rahatlama anı” gibi anlamlara gelir. “Sebt”, yani “cumartesi” sözcüğü de bu kökten türemiş. Kur’an’da, bu kökten türemiş 9 sözcük geçmektedir: 2:65; 4:47, 154; 7:163 (3 kez); 16:124; 25:47; 78:9.

10. Ve geceyi bir elbise yaptık.

11. Ve gündüzü geçimlik1 yaptık.

            1 “مَعَاشاًۖ” (meâşen) kelimesi, “عَاشَ” (‘âşe)” kökünden türemiştir ve “yaşam”, “geçim”, “geçim kaynağı” gibi anlamlara gelir. Kur’an’da, bu kökten türemiş 8 sözcük geçmektedir: 7:10; 15:20; 20:124; 28:58; 43:32; 69:21; 78:11; 101:7.

12. Ve üzerinize yedi dayanıklıyı1 bina2 ettik.3

            1 “شِدَاداًۙ” (şidâdan), “شِدَّة” (şiddet) kelimesinin çoğuludur ve “şiddetli”, “güçlü”, “kuvvetli”, “dayanıklı” anlamlarına gelir. Kur’an’da, bu kökten türemiş 102 sözcük geçmektedir.

            2 Bu sözcük, “ب ن ي” (b-n-y) kökünden türetilmiş bir fiildir. Bu kök genellikle “kurmak”, “yapı”, “bina”, “inşa etmek”, “bina yapmak”, “düzenlemek” anlamlarını taşır. Kur’an’da, bu kökten türemiş 13 sözcük geçmektedir: 2:22; 9:110 (2 kez); 16:26; 18:21 (2 kez); 37:97; 38:37; 40:64; 50:6; 51:47; 61:4; 78:12.

3 Bu ifade, “göklerin (evrenlerin sayısının) yedi olduğu” şeklinde anlaşılmalıdır. 7 gök (evren) ile ilgili Bkz: 2:29; 17:44; 23:86; 41:12; 65:12; 67:3; 71:15. Bununla birlikte “yedi yol” (23:17) ifadesi de bulunmaktadır.

13. Ve parıl parıl parlayan1 bir ışık kaynağı2.

            1 “وَهَّاجاًۖ” (vehhâcen) sözcüğü, “parıl parıl parlayan” demektir ve Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.

            2 “سِرَاجا” (sirac) sözcüğü, “ışık kaynağı”, “ışık yayan” gibi anlamlara gelir. Bu sözcük, Kur’an’da 4 kez geçer: 25:61; 33:46; 71:16; 78:13.

14. Ve sıkıştırılanlardan (bulutlardan) şırıl şırıl akan1 su indirdik.

            1 ثَجَّاجاً” (seccâcen) kelimesi, “şırıl şırıl akan” veya “bolca dökülen” anlamına gelir. Bu ifade, Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.

15. Onunla tohum1 ve bitkiler2 çıkaralım diye.

            1 “حَباًّ” (habben) sözcüğü, “tohumlar, tahıl taneleri” demektir. Bu sözcük Kur’an’da 10 kez geçer: 6:59, 95, 99; 21:47; 31:16; 36:33; 50:9; 55:12; 78:15; 80:27.

            2 “نَبَاتًۭا” (nebâten) sözcüğü, “bitki” demektir. Bu sözcük, Kur’an’da 26 kez geçer.

16. Ve dolanmış1 (iç içe girmiş) cennetler (bahçeler).

            1 Bu sözcük, “لَفَّ” (leffe) kökünden türemiştir ve kök anlamı “sarıp sarmalamak”, “çevrelemek”, “bir araya toplamak” gibi anlamlar taşır. Bu kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 3 kez geçer: 17:104; 75:29; 78:16.

17. Şüphesiz ayırma1 günü belirlenmiş bir vakittir.

1 Bu sözcük, “ف-ص-ل” (fa-sa-la) kökünden türetilmiştir.  Kök anlamı da “ayırmak, açıklamak, detaylandırmak” demektir. “Yevmel fasl” “ayırma günü” ifadesi ise Kur’an’da 6 kez geçer: 37:21; 44:40; 77:13, 14, 38; 78:17.

18. O gün Sura1 üflenir. Derken gruplar2 halinde gelirsiniz.

            1 “الصُّورِ” (es-sûr) kelimesi, “ص-و-ر” (savr) kökünden türemiştir. Bu kök genelde “seslenmek”, “ses çıkarmak”, “eğmek”, “bükmek” gibi anlamlara gelir. Sûr kelimesi, bu kökün “ses çıkaran” ve “eğri” özellikleriyle ilişkilendirilmiştir. Özellikle Arap dilinde “eğri boynuz” ya da “üfleyerek ses çıkaran bir alet” anlamını taşır. Bu sözcük, Kur’an’da 10 kez geçer: 6:73; 18:99; 20:102; 23:101; 27:87; 36:51; 39:68; 50:20; 69:13; 78:18.

            2 Bu sözcük, “فَوْج” (fevc) kökünden türetilmiştir.  Kök anlamı da “topluluklar”, “bölükler”, “kafileler”, “gruplar” demektir. Bu kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 5 kez geçer: 27:83; 38:59; 67:8; 78:18; 110:2.

19. Ve gökler açıldı, o zaman kapılar oldu.1

1 Gök, Kıyamet günü beyaz bulutlar şeklinde yarılacak ve melekler ardı sıra indirilecek. (25:25)

20. Ve dağlar yürütülür, o zaman serap1 hâline gelir.

            1 “سَرَابًا” (serâbe) sözcüğü, “serap” demektir ve göz aldanması sonucu görülen ancak aslında var olmayan bir şey anlamına gelir. Bu sözcük, Kur’an’da 3 kez geçer: 18:61; 24:39; 78:20.

21. Şüphesiz ki Cehennem izlemektedir,

22. Azgınlar için bir dönüş yeridir1.

            1 Bu sözcük, “أ-و-ب” (evebe) kökünden türetilmiştir. Kök anlamı da “geri dönmek”, “tövbe etmek”, “yönelmek” demektir. Bu kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 17 kez geçer: 3:14; 13:29, 36; 17:25; 34:10; 38:17, 19, 25, 30, 40, 44, 49, 55; 50:32; 78:22, 39; 88:25.

23. Orada uzun bir zaman1 kalacaklar.

1 “أَحْقَابًا” (eḥkâben) sözcüğü “devirler”, “dönemler”, “uzun bir zaman”, “çağlar” anlamlarına gelir. Bu ifade, Kur’an’da 2 kez geçer: 18:60; 78:23.

24. Orada ne bir serinlik ve ne de bir şarap (içecek) tadarlar.

25. Sadece kaynar su ve ğassak1,

1 “غَسَّاقًا” (ğessâke), “irin” veya “kan” anlamına gelir. Bu, daha çok kötü ve pis bir sıvıyı, acı verici bir sıvıyı ifade eder. Bu ifade, Kur’an’da 2 kez geçer: 38:57; 78:25.

26. (Yaptıklarına) uygun bir ceza (karşılık).1

1 “جزَاءُ” (cezâ) kelimesi “bedel” ve “karşılık” gibi anlamlara gelir. Bu kelime hem olumlu hem de olumsuz anlam taşıdığı için, bağlama göre "yaptırım", "zarar" ya da "ödül" anlamında kullanılabilir. Cezâ kelimesi, türevleriyle birlikte Kur’an’da 117 kez geçer.

27. Şüphesiz ki onlar, hesabı ummuyorlardı.

28. Ayetlerimiz ile1 de bir yalanlamayla yalanladılar.

1 “بِاٰيَاتِنَا” (bi-âyâtinâ) ifadesi “ayetlerimiz ile” anlamına gelir. Ancak bu ifade, birçok meal ve tefsirde “ayetlerimizi” veya “ayetlerimize” şeklinde çevrilmektedir. Bu çeviriler düzeltildiğinde, ilgili ayetlerde bahsedilen kişi veya toplumların, kendi zihinlerinde tasavvur ettikleri bir Allah anlayışına inanan müşrikler oldukları ve Allah’ın ayetlerini kendilerince delil göstererek, kendilerini uyaran elçilere ve vahye karşı çıktıkları net bir şekilde anlaşılır. Konu ile ilgili ayrıntılı açıklama 2:39 ayeti dipnotunda yer alır. “ayetlerimiz ile” anlamına gelen “بِاٰيَاتِنَا” (bi-âyâtinâ) ifadesi Kur’an’da 10 kez geçer: 2:39; 4:56; 5:10, 86; 6:39, 49; 7:36, 40; 54:42; 78:28.

29. Ve her şeyi bir kitap (yazı) olarak kaydettik1.

            1 Bu sözcük, “ح-ص-ي” (ḥ-s-y) kökünden türetilmiştir. Kök anlamı da “saymak”, “hesaplamak”, “kayıt altına almak” gibi anlamlar taşır. Bu kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 11 kez geçer: 14:34; 16:18; 18:12, 49; 19:94; 36:12; 58:6; 65:1; 72:28; 73:20; 78:29.

30. O halde tadın! Artık size azaptan başkasını artırmayacağız.1

1 28’inci ayette de işaret edildiği üzere inkârlarının artmasına uygun olarak cezaları da artacaktır; yoksa onlara herhangi bir haksızlık söz konusu değildir. Benzer mesaj: 16:88.

31. Şüphesiz ki muttakiler için ödül vardır;

1 “وَقَى” (vekâ) sözcüğü, “korumak”, “muhafaza etmek” anlamına gelen bir fiil köküdür. Bu kökten türeyen birçok kelime, korunma ve sakınma anlamlarıyla ilişkilidir. “تقوى” (takvâ) kelimesi de aynı kökten gelir ve "Allah'a karşı gelmekten sakınmak", "kendini koruma altına almak" anlamında kullanılır.

32. Bahçeler1 ve üzüm bağları2,

1 “حَدَائِقَ” (ḥedâik) kelimesi, “حدق” (hedeke) kökünden türetilmiştir. Bu kök, “çevrelemek” veya “sarmak” anlamına gelir. “حَدَائِقَ” (ḥadā'iq) ise, çevresi ağaçlarla sarılmış ve içinde çeşitli bitkiler yetişen alanları, yani “bahçeleri” ifade eder. Bu sözcük Kur’an’da 3 yerde geçer: 27:60; 78:32; 80:30.

2 “أَعْنَاب” (e’nâb) ifadesi, “üzümler” veya “üzüm bağları” anlamlarına gelir. Bu sözcük Kur’an’da 11 yerde geçer: 2:266; 6:99; 13:4; 16:11, 67; 17:91; 18:32; 23:19; 36:34; 78:32; 80:28.

33. Ve akran1 ve dolgun2,3

1 “اَتْـرَاباًۙ” (atrāben) kelimesi, “yaşıtlar, akran, aynı yaşta olanlar” anlamına gelir. Genellikle fiziksel özelliklerin ve yaşın eşit olduğu durumları ifade etmek için kullanılmaktadır. Bu sözcük Kur’an’da 3 yerde geçer: 38:52; 56:37; 78:33.

2 “كَوَاعِبَ” sözcüğü  ك-ع-ب (k-a-b) kökünden türetilmiştir. Bu kök, “yuvarlak, dolgun, çıkıntılı, belirgin” gibi anlamlara gelebilmektedir. Bu sözcük Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir. Ancak aynı kökten türemiş 3 sözcük daha vardır. Onlar da Mekke’deki Ka’be (5:95, 97) ve topuklar (5:6) için kullanılmaktadır.

3 Bu ayetin çevirisi, etik olmayan ve Kur’an’ın nezihliğine yakışmayan argo bir dille; “göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar” şeklinde yapılmaktadır. Kaldı ki, cennette verilecek nimetlerin erkeklere has olduğunu gösteren Kur’an’da, bir ayet dahi yoktur. Ancak, erkeği üstün gören ve gösteren bu tür çeviriler, çeviriyi yapan kişinin hangi düşünce yapısı ile ayetleri anlamaya çalıştığını ortaya koyması açısından önem arz ediyor.

34. Ve zengin1 kaseler.

            1 “دِهَاق” (dihâk) kelimesi, “bol”, “bereketli”, “zengin” gibi anlamlara gelir. Bu sözcük, Kur’an’da sadece bu ayette geçmektedir.

35. İçinde boş söz1 ve yalan işitmezler.

 1 “لَغْواً” (lağven) sözcüğü, “boş laf”, “gereksiz konuşma” veya “batıl söz” anlamına gelir. Kur’an’da aynı kökten türemiş 11 sözcük vardır: 2:225; 5:89; 19:62; 23:3; 25:72; 28:55; 41:26; 52:23; 56:25; 78:35; 88:11.

36. Bunlar, Rabbinden hesaba (emeklerine) karşılık olarak verilen bir cezadır1 (karşılıktır).

1 “جزَاءُ” (cezâ) kelimesi “bedel” ve “karşılık” gibi anlamlara gelir. Bu kelime hem olumlu hem de olumsuz anlam taşıdığı için, bağlama göre "yaptırım", "zarar" ya da "ödül" anlamında kullanılabilir. Cezâ kelimesi, türevleriyle birlikte Kur’an’da 117 kez geçer.

37. Göklerin ve yerin ve ikisinin arasında bulunanların Rabbi  Râhmân’dır (merhametlidir, bağışlayandır). O’nun huzurunda konuşmaya1 malik (yetkili) değildirler.

            1 “خَطَبَ” (hitab) sözcüğü “hitap etme, konuşma, seslenme, teklif, karşılık vermek” anlamlarına gelir. Bu sözcük Kur’an’da 12 kez geçer: 2:235; 11:37; 12:51; 15:57; 20:95; 23:27; 25:63; 28:23; 38:20, 23; 51:31; 78:37.

38. O gün Ruh1 ve melekler sıra sıra dururlar. Râhmân’ın izin verdikleri hariç kimse konuşamaz. Ve doğruyu2 dedi:

1 2:87 ayetinde yer alan “Meryem oğlu İsa’ya da beyyineler verdik ve onu Rûhulkuds (Kutsal Ruh) ile destekledik.” Şeklindeki ifade ile İsa Nebi’nin Kutsal Ruh (Rûhulkuds) ile desteklendiği belirtilmektedir.

Tevrat’ta da Ruh’tan söz edilmektedir: “Yüce meleklerin Ruhu da suların yüzü üzerinde geziniyordu.” (Başlangıç 1:2)

“Yahve de bir bulutun içinde indi ve onunla konuştu ve (Musa’nın) üzerindeki Ruh’tan arttırdı ve ihtiyar (ileri gelen, seçkin) 70 kişinin üzerine yerleştirdi. Ve öyle oldu. Ruh da üzerlerine çöker çökmez (bu kişiler) nebilik ettiler ve devam etmediler. (Sayılar, 11:25)

Ruh’un ve Kutsal Ruh’un tam olarak ne olduğu konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Bazı görüşlere göre bu ifade ile Cebrail kastedilmiş olabilir. Ancak Ruh’un ve Kutsal Ruh’un, bilinen meleklerden ayrı ve özel bir varlık olduğu da düşünülmektedir. “Ruh” ifadesi Kur’an’da 20 kez geçer: 2:87, 253; 4:171; 5:110; 15:29; 16:2, 102; 17:85 (2 kez); 19:17; 26:193; 32:9; 38:72; 40:15; 42:52; 58:22; 66:12; 70:4; 78:38; 97:4.

2 “صَوَاباً” (sevebân) sözcüğü, “doğruyu, isabetli bir şekilde” anlamlarına gelir. Bu sözcük Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.

39. “Hak (gerçek) gün işte budur. Artık isteyen Rabbine varan bir dönüş yeri seçer.1

            1 Bu sözcük, “أ-و-ب” (evebe) kökünden türetilmiştir. Kök anlamı da “geri dönmek”, “tövbe etmek”, “yönelmek” demektir. Bu kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 17 kez geçer: 3:14; 13:29, 36; 17:25; 34:10; 38:17, 19, 25, 30, 40, 44, 49, 55; 50:32; 78:22, 39; 88:25.

40. Şüphesiz ki Biz, yakın bir azapla sizi uyardık. O gün kişi, kendi elleriyle takdim ettiğine bakar. Kafir de “Keşke1 toprak olsaydım.” der.”

1 Türkçe’ye “keşke” olarak çevrilen “لَيْتَ” (leyte) sözcüğü, umut ve temenni bildiren bir ifadedir ve Kur’an’da 15 ayette geçmektedir. Bu sözcük, genellikle pişmanlık (4:73; 6:27; 18:42; 25:28; 28:79; 33:66; 43:38; 69:25, 27; 78:40; 89:24), istek (19:23; 25:27) ve temenni (36:26) anlamlarında kullanılmıştır.