Sure, Mekke
döneminde inmiştir ve nüzul sırasına göre 80. suredir. Adını, ikinci ayette geçen “en-Nebe” kelimesinden
alır. Sure 40 ayettir.
Rahmânir-Râhiym
(Merhamet eden
Merhametli) Allah’ın Adıyla
1. Birbirlerine
neyi1 soruyorlar?
1 “عَمَّ” (âmme)
sözcüğü, “hangi şeyden”, “ne hakkında” anlamlarına gelir.
2. Âzîm
(muazzam) olan nebeden1 mi?
“نَّبَ”
(nebe) sözcüğü, “ن ب أ” (n-b-e)” kökünden türemiştir ve “haber”, “önemli bilgi” anlamlarına gelir.
“نَبِيّ” (nebi) sözcüğü de aynı kökten türemiştir ve “Allah’tan
haber getiren kişi”, “peygamber” demektir. Allah’tan haber getirmek de
ayetlerle olur.
Sonraki
ayetlerden “âzîm nebe” ifadesiyle, Kıyamet Gününün veya ahiret gününün
kastedildiği kanaati oluşmaktadır. Bu
ifade, 38:67 ayetinde de geçmektedir.
3. Ki
onlar onda ihtilaf halindedirler.
4. Asla!
Yakında bilecekler.
5. Sonra
Asla! Yakında bilecekler.
6. Yeryüzünü1 yaşanılacak
bir yer2 yapmadık mı?
1 “ارض” (arz)
sözcüğü, bağlama göre “Dünya”, “yeryüzü”, “toprak”, “yer”, “zemin”, “memleket”
ve “ülke” anlamlarına gelir.
2 “مهد” (mehede)
kökü, üzerine oturulacak, yaşanılacak ya da dinlenilecek şekilde
hazırlanmış yer anlamında kullanılır. “مِهَاداًۙ” (mihâd) sözcüğü ise “yayılmış yer”, “hazırlanmış
yer”, “yaygı” veya “döşek” gibi anlamlara gelir. Bu ifade
Kur’an’da 16 kez geçer: 2:206; 3:12, 46, 197; 5:110; 7:41; 13:18; 19:29; 20:53;
30:44; 38:56; 43:10; 51:48; 74:14 (2 kez); 78:6.
7. Ve
dağları1 birer kazık2.
1 “جَبَلٍ” “cebel” sözcüğü “dağ” demektir. Bu
sözcük Kur’an’da 39 kez geçer: 2:260; 7:74, 143 (2), 171; 11:42, 43; 13:31;
14:46; 15:82; 16:68, 81; 17:37; 18:47; 19:90; 20:105; 21:79; 22:18; 24:43;
26:149; 27:88; 33:72; 34:10; 35:27; 36:62; 38:18; 52:10; 56:5; 59:21; 70:9;
73:14 (2 (kez); 77:10; 78:7, 20; 79:32; 81:3; 88:19; 101:5.
2 “اَوْتَاد”
(evtâd) sözcüğü, “وَتَدٌ” (veted) olan bir kelimenin çoğuludur ve
genellikle “kazıklar”, “direkler”, “sabitleyici unsurlar” gibi anlamlara gelir.
Bu sözcük Kur’an’da 3 kez geçer: 38:12; 8:7; 89:10.
8. Ve
sizleri çiftler olarak yarattık.1
1 Benzer
mesajlar: 4:1; 30:20; 35:11.
9. Ve
uykunuzu bir dinlenme (aracı)1 kıldık.
1 “سُبَاتاً” (subâten) kelimesi, “سَبَتَ”
(sebete) kökünden türemiş bir isimdir ve “dinlenme anı” “rahatlama anı” gibi
anlamlara gelir. “Sebt”, yani “cumartesi” sözcüğü de bu kökten türemiş.
Kur’an’da, bu kökten türemiş 9 sözcük geçmektedir: 2:65; 4:47, 154; 7:163 (3 kez);
16:124; 25:47; 78:9.
10. Ve
geceyi bir elbise yaptık.
11. Ve
gündüzü geçimlik1 yaptık.
1 “مَعَاشاًۖ”
(meâşen) kelimesi, “عَاشَ” (‘âşe)” kökünden türemiştir ve “yaşam”, “geçim”,
“geçim kaynağı” gibi anlamlara gelir. Kur’an’da, bu kökten türemiş 8 sözcük
geçmektedir: 7:10; 15:20; 20:124; 28:58; 43:32; 69:21; 78:11; 101:7.
12. Ve
üzerinize yedi dayanıklıyı1 bina2
ettik.3
1 “شِدَاداًۙ”
(şidâdan), “شِدَّة” (şiddet) kelimesinin çoğuludur ve “şiddetli”, “güçlü”,
“kuvvetli”, “dayanıklı” anlamlarına gelir. Kur’an’da, bu kökten türemiş 102
sözcük geçmektedir.
2 Bu sözcük, “ب ن
ي” (b-n-y) kökünden türetilmiş bir fiildir. Bu kök genellikle “kurmak”, “yapı”,
“bina”, “inşa etmek”, “bina yapmak”, “düzenlemek” anlamlarını taşır. Kur’an’da,
bu kökten türemiş 13 sözcük geçmektedir: 2:22; 9:110 (2 kez); 16:26; 18:21 (2 kez);
37:97; 38:37; 40:64; 50:6; 51:47; 61:4; 78:12.
3 Bu
ifade, “göklerin (evrenlerin sayısının) yedi olduğu” şeklinde anlaşılmalıdır. 7
gök (evren) ile ilgili Bkz: 2:29; 17:44; 23:86; 41:12; 65:12; 67:3; 71:15.
Bununla birlikte “yedi yol” (23:17) ifadesi de bulunmaktadır.
13. Ve
parıl parıl parlayan1 bir ışık kaynağı2.
1 “وَهَّاجاًۖ”
(vehhâcen) sözcüğü, “parıl parıl parlayan” demektir ve Kur’an’da yalnızca bu
ayette geçmektedir.
2 “سِرَاجا”
(sirac) sözcüğü, “ışık kaynağı”, “ışık yayan” gibi anlamlara gelir. Bu
sözcük, Kur’an’da 4 kez geçer: 25:61; 33:46; 71:16; 78:13.
14. Ve
sıkıştırılanlardan (bulutlardan) şırıl şırıl akan1 su
indirdik.
1 “ثَجَّاجاً”
(seccâcen) kelimesi, “şırıl şırıl akan” veya “bolca dökülen”
anlamına gelir. Bu ifade, Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.
15.
Onunla tohum1 ve bitkiler2
çıkaralım diye.
1 “حَباًّ”
(habben) sözcüğü, “tohumlar, tahıl taneleri” demektir. Bu
sözcük Kur’an’da 10 kez geçer: 6:59, 95, 99; 21:47; 31:16; 36:33; 50:9; 55:12;
78:15; 80:27.
2 “نَبَاتًۭا”
(nebâten) sözcüğü, “bitki” demektir. Bu sözcük, Kur’an’da 26 kez
geçer.
16. Ve
dolanmış1 (iç içe girmiş) cennetler (bahçeler).
1 Bu
sözcük, “لَفَّ” (leffe) kökünden türemiştir ve kök anlamı “sarıp
sarmalamak”, “çevrelemek”, “bir araya toplamak” gibi anlamlar taşır. Bu kökten
türemiş kelimeler Kur’an’da 3 kez geçer: 17:104; 75:29; 78:16.
17. Şüphesiz
ayırma1 günü belirlenmiş bir vakittir.
1 Bu
sözcük, “ف-ص-ل” (fa-sa-la) kökünden türetilmiştir. Kök anlamı da “ayırmak, açıklamak,
detaylandırmak” demektir. “Yevmel fasl” “ayırma günü” ifadesi ise Kur’an’da 6 kez
geçer: 37:21; 44:40; 77:13, 14, 38; 78:17.
18. O
gün Sura1 üflenir. Derken gruplar2
halinde gelirsiniz.
1 “الصُّورِ”
(es-sûr) kelimesi, “ص-و-ر” (savr) kökünden türemiştir. Bu kök genelde
“seslenmek”, “ses çıkarmak”, “eğmek”, “bükmek” gibi anlamlara gelir. Sûr
kelimesi, bu kökün “ses çıkaran” ve “eğri” özellikleriyle ilişkilendirilmiştir.
Özellikle Arap dilinde “eğri boynuz” ya da “üfleyerek ses çıkaran bir alet”
anlamını taşır. Bu sözcük, Kur’an’da 10 kez geçer: 6:73; 18:99; 20:102; 23:101;
27:87; 36:51; 39:68; 50:20; 69:13; 78:18.
2 Bu
sözcük, “فَوْج”
(fevc) kökünden türetilmiştir. Kök
anlamı da “topluluklar”, “bölükler”, “kafileler”, “gruplar” demektir. Bu
kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 5 kez geçer: 27:83; 38:59; 67:8; 78:18;
110:2.
19. Ve
gökler açıldı, o zaman kapılar oldu.1
1 Gök,
Kıyamet günü beyaz bulutlar şeklinde yarılacak ve melekler ardı sıra indirilecek.
(25:25)
20. Ve
dağlar yürütülür, o zaman serap1
hâline gelir.
1 “سَرَابًا” (serâbe) sözcüğü, “serap”
demektir ve göz aldanması sonucu görülen ancak aslında var olmayan bir şey
anlamına gelir. Bu sözcük, Kur’an’da 3 kez geçer: 18:61; 24:39; 78:20.
21.
Şüphesiz ki Cehennem izlemektedir,
22. Azgınlar
için bir dönüş yeridir1.
1 Bu
sözcük, “أ-و-ب” (evebe) kökünden türetilmiştir. Kök anlamı da “geri
dönmek”, “tövbe etmek”, “yönelmek” demektir. Bu kökten türemiş kelimeler
Kur’an’da 17 kez geçer: 3:14; 13:29, 36; 17:25; 34:10; 38:17, 19, 25, 30, 40,
44, 49, 55; 50:32; 78:22, 39; 88:25.
23. Orada
uzun bir zaman1 kalacaklar.
1 “أَحْقَابًا”
(eḥkâben) sözcüğü “devirler”, “dönemler”, “uzun bir zaman”, “çağlar”
anlamlarına gelir. Bu ifade, Kur’an’da 2 kez geçer: 18:60; 78:23.
24.
Orada ne bir serinlik ve ne de bir şarap (içecek) tadarlar.
25.
Sadece kaynar su ve ğassak1,
1 “غَسَّاقًا”
(ğessâke), “irin” veya “kan” anlamına gelir. Bu, daha çok kötü ve pis bir
sıvıyı, acı verici bir sıvıyı ifade eder. Bu ifade, Kur’an’da 2 kez geçer:
38:57; 78:25.
26. (Yaptıklarına)
uygun bir ceza (karşılık).1
1 “جزَاءُ” (cezâ) kelimesi “bedel” ve
“karşılık” gibi anlamlara gelir. Bu kelime hem olumlu hem de olumsuz anlam
taşıdığı için, bağlama göre "yaptırım", "zarar" ya da
"ödül" anlamında kullanılabilir. Cezâ kelimesi, türevleriyle birlikte
Kur’an’da 117 kez geçer.
27. Şüphesiz
ki onlar, hesabı ummuyorlardı.
28. Ayetlerimiz
ile1 de bir
yalanlamayla yalanladılar.
1 “بِاٰيَاتِنَا”
(bi-âyâtinâ) ifadesi “ayetlerimiz ile” anlamına gelir. Ancak
bu ifade, birçok meal ve tefsirde “ayetlerimizi” veya
“ayetlerimize” şeklinde çevrilmektedir. Bu çeviriler düzeltildiğinde,
ilgili ayetlerde bahsedilen kişi veya toplumların, kendi zihinlerinde tasavvur
ettikleri bir Allah anlayışına inanan müşrikler oldukları ve Allah’ın
ayetlerini kendilerince delil göstererek, kendilerini uyaran elçilere ve vahye
karşı çıktıkları net bir şekilde anlaşılır. Konu ile ilgili ayrıntılı açıklama
2:39 ayeti dipnotunda yer alır. “ayetlerimiz ile” anlamına
gelen “بِاٰيَاتِنَا”
(bi-âyâtinâ) ifadesi Kur’an’da 10 kez geçer: 2:39; 4:56; 5:10, 86; 6:39, 49;
7:36, 40; 54:42; 78:28.
29. Ve her şeyi bir
kitap (yazı)
olarak kaydettik1.
1 Bu sözcük, “ح-ص-ي” (ḥ-s-y) kökünden
türetilmiştir. Kök anlamı da “saymak”, “hesaplamak”, “kayıt altına almak” gibi
anlamlar taşır. Bu kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 11 kez geçer: 14:34;
16:18; 18:12, 49; 19:94; 36:12; 58:6; 65:1; 72:28; 73:20; 78:29.
30. O halde tadın! Artık size azaptan başkasını artırmayacağız.1
1 28’inci
ayette de işaret edildiği üzere inkârlarının artmasına uygun olarak cezaları da
artacaktır; yoksa onlara herhangi bir haksızlık söz konusu değildir. Benzer
mesaj: 16:88.
31. Şüphesiz
ki muttakiler için ödül vardır;
1 “وَقَى”
(vekâ) sözcüğü, “korumak”, “muhafaza etmek” anlamına gelen bir fiil köküdür. Bu
kökten türeyen birçok kelime, korunma ve sakınma anlamlarıyla ilişkilidir. “تقوى”
(takvâ) kelimesi de aynı kökten gelir ve "Allah'a karşı gelmekten
sakınmak", "kendini koruma altına almak" anlamında kullanılır.
32. Bahçeler1 ve
üzüm bağları2,
1 “حَدَائِقَ”
(ḥedâik) kelimesi, “حدق” (hedeke) kökünden türetilmiştir. Bu kök, “çevrelemek”
veya “sarmak” anlamına gelir. “حَدَائِقَ” (ḥadā'iq)
ise, çevresi ağaçlarla sarılmış ve içinde çeşitli bitkiler yetişen alanları,
yani “bahçeleri” ifade eder. Bu sözcük Kur’an’da 3 yerde geçer: 27:60; 78:32;
80:30.
2 “أَعْنَاب”
(e’nâb) ifadesi, “üzümler” veya “üzüm bağları” anlamlarına gelir. Bu sözcük
Kur’an’da 11 yerde geçer: 2:266; 6:99; 13:4; 16:11, 67; 17:91; 18:32; 23:19;
36:34; 78:32; 80:28.
33. Ve
akran1 ve dolgun2,3
1 “اَتْـرَاباًۙ”
(atrāben) kelimesi, “yaşıtlar, akran, aynı yaşta olanlar” anlamına gelir.
Genellikle fiziksel özelliklerin ve yaşın eşit olduğu durumları ifade etmek
için kullanılmaktadır. Bu sözcük Kur’an’da 3 yerde geçer: 38:52; 56:37; 78:33.
2 “كَوَاعِبَ”
sözcüğü ك-ع-ب (k-a-b) kökünden
türetilmiştir. Bu kök, “yuvarlak, dolgun, çıkıntılı, belirgin” gibi anlamlara
gelebilmektedir. Bu sözcük Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir. Ancak aynı
kökten türemiş 3 sözcük daha vardır. Onlar da Mekke’deki Ka’be (5:95, 97) ve
topuklar (5:6) için kullanılmaktadır.
3 Bu
ayetin çevirisi, etik olmayan ve Kur’an’ın nezihliğine yakışmayan argo bir
dille; “göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar” şeklinde yapılmaktadır. Kaldı
ki, cennette verilecek nimetlerin erkeklere has olduğunu gösteren Kur’an’da,
bir ayet dahi yoktur. Ancak, erkeği üstün gören ve gösteren bu tür çeviriler,
çeviriyi yapan kişinin hangi düşünce yapısı ile ayetleri anlamaya çalıştığını
ortaya koyması açısından önem arz ediyor.
34. Ve
zengin1 kaseler.
1 “دِهَاق”
(dihâk) kelimesi, “bol”, “bereketli”, “zengin” gibi anlamlara gelir. Bu
sözcük, Kur’an’da sadece bu ayette geçmektedir.
35. İçinde boş söz1 ve yalan
işitmezler.
1 “لَغْواً” (lağven)
sözcüğü, “boş laf”, “gereksiz konuşma” veya “batıl söz” anlamına gelir. Kur’an’da
aynı kökten türemiş 11 sözcük vardır: 2:225; 5:89; 19:62; 23:3; 25:72; 28:55;
41:26; 52:23; 56:25; 78:35; 88:11.
36. Bunlar,
Rabbinden hesaba (emeklerine) karşılık olarak verilen bir cezadır1
(karşılıktır).
1 “جزَاءُ” (cezâ) kelimesi “bedel” ve
“karşılık” gibi anlamlara gelir. Bu kelime hem olumlu hem de olumsuz anlam
taşıdığı için, bağlama göre "yaptırım", "zarar" ya da
"ödül" anlamında kullanılabilir. Cezâ kelimesi, türevleriyle birlikte
Kur’an’da 117 kez geçer.
37. Göklerin
ve yerin ve ikisinin arasında bulunanların Rabbi Râhmân’dır (merhametlidir,
bağışlayandır). O’nun huzurunda konuşmaya1 malik (yetkili)
değildirler.
1 “خَطَبَ”
(hitab) sözcüğü “hitap etme, konuşma, seslenme, teklif, karşılık vermek”
anlamlarına gelir. Bu sözcük Kur’an’da 12 kez geçer: 2:235; 11:37; 12:51; 15:57;
20:95; 23:27; 25:63; 28:23; 38:20, 23; 51:31; 78:37.
38.
O gün Ruh1 ve melekler sıra sıra dururlar. Râhmân’ın izin verdikleri hariç
kimse konuşamaz. Ve doğruyu2
dedi:
1 2:87 ayetinde yer alan “Meryem oğlu İsa’ya da
beyyineler verdik ve onu Rûhulkuds (Kutsal Ruh) ile destekledik.” Şeklindeki ifade ile İsa Nebi’nin Kutsal Ruh
(Rûhulkuds) ile desteklendiği belirtilmektedir.
Tevrat’ta da Ruh’tan
söz edilmektedir: “Yüce
meleklerin Ruhu da suların yüzü üzerinde geziniyordu.” (Başlangıç 1:2)
“Yahve
de bir bulutun içinde indi ve onunla konuştu ve (Musa’nın) üzerindeki Ruh’tan
arttırdı ve ihtiyar (ileri gelen, seçkin) 70 kişinin üzerine yerleştirdi. Ve öyle oldu. Ruh da üzerlerine çöker çökmez
(bu kişiler) nebilik ettiler ve devam etmediler. (Sayılar, 11:25)
Ruh’un ve Kutsal Ruh’un tam olarak ne olduğu
konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Bazı görüşlere göre bu ifade ile
Cebrail kastedilmiş olabilir. Ancak Ruh’un ve Kutsal Ruh’un, bilinen
meleklerden ayrı ve özel bir varlık olduğu da düşünülmektedir. “Ruh” ifadesi
Kur’an’da 20 kez geçer: 2:87, 253; 4:171; 5:110; 15:29; 16:2,
102; 17:85 (2 kez); 19:17; 26:193; 32:9; 38:72; 40:15; 42:52; 58:22; 66:12;
70:4; 78:38; 97:4.
2 “صَوَاباً”
(sevebân) sözcüğü, “doğruyu, isabetli bir şekilde” anlamlarına gelir. Bu sözcük
Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.
39. “Hak
(gerçek) gün işte budur. Artık isteyen Rabbine varan bir
dönüş yeri seçer.1
1 Bu
sözcük, “أ-و-ب” (evebe) kökünden türetilmiştir. Kök anlamı da “geri
dönmek”, “tövbe etmek”, “yönelmek” demektir. Bu kökten türemiş kelimeler
Kur’an’da 17 kez geçer: 3:14; 13:29, 36; 17:25; 34:10; 38:17, 19, 25, 30, 40,
44, 49, 55; 50:32; 78:22, 39; 88:25.
40. Şüphesiz
ki Biz, yakın bir azapla sizi uyardık. O gün kişi, kendi elleriyle takdim
ettiğine bakar. Kafir de “Keşke1
toprak olsaydım.” der.”
1 Türkçe’ye “keşke” olarak çevrilen “لَيْتَ” (leyte) sözcüğü, umut ve temenni
bildiren bir ifadedir ve Kur’an’da 15 ayette geçmektedir. Bu sözcük, genellikle
pişmanlık (4:73; 6:27; 18:42; 25:28; 28:79; 33:66; 43:38; 69:25, 27; 78:40;
89:24), istek (19:23; 25:27) ve temenni (36:26) anlamlarında kullanılmıştır.