75. KIYAMET SÛRESİ

            Sure, Mekke döneminde inmiştir ve nüzul sırasına göre 31. suredir. Adını, ilk ayette geçen ve mahşer gününe işaret eden “Kıyame” (diriliş, kalkış) kelimesinden alır. Sure 40 ayettir.

 

Rahmânir-Râhîm (Merhamet eden Merhametli) Allah’ın Adıyla

1. Hayır! Kıyamet gününe kasem1 ederim ki,

 1 “قسم” (kasem) sözcüğü, “yemin etmek, kastetmek veya emin olmak” gibi anlamlara gelen önemli bir fiildir. Yüce Allah, yemin ederek sözüne başlamak suretiyle sözlerinin önemini ve doğruluğunu vurgulamaktadır. Bu yemin (kasem) ifadesi Kur’an’da 8 kez geçer: 56:75; 69:38; 70:40; 75:1, 2; 81:15; 84:16; 90:1.

2. Ve hayır! Kınayan nefse (nefsil levvameye)1 kasem ederim ki,

1 Kur’an’da insan nefsi, üç tip olarak sınıflandırılmaktadır. Birincisi, insanı kötülük yapmaya teşvik eder, bunun ismi nefsi emmare’dir ve bu ifade 12:53 ayetinde geçer.  İkincisi yanlış bir iş ve düşünceye niyet ettiği zaman o kişiyi bu yüzden kınar ve azarlar, buna nefsi levvame denir ve bu ifade 75:2 ayetinde geçer. Bugün buna biz vicdan adını vermekteyiz. Üçüncüsü de doğru yol üzerinde sebat ederek sapık yollardan sakınmak suretiyle tatmin olan nefistir, buna da nefsi mutmainne denir ve bu ifade 89:27,28 ayetinde geçer.

3. İnsan, kemiklerini asla bir araya getirmeyeceğimizi1 mi sanıyor?

            1 “جَمْعَ” (ceme’e), "bir araya getirmek", "toplamak" veya "biriktirmek" anlamlarını taşır.

4. Elbette ki onun parmak uçlarını dahi yeniden tesviye etmeye1 kadiriz.

            1 “س-و-ي” (seveye), "düzeltmek”, “düzenlemek”, “eşit hale getirmek”, “yeniden biçimlendirmek” gibi anlamlara gelir.

5. Bilakis, insan önündekini (geleceğini) azgınca yaşamak1 ister.

1 “فُجُورَ” (fücur) kelimesi, temel olarak “yarmak”, “açmak” anlamına gelen “فَجَرَ” (fe-ce-ra) kökünden türemiştir. “فُجُورَ” (fücur) kelimesi de metaforik olarak “sınırları aşmayı”, “ahlaki değerleri çiğnemeyi”, “azgınlığı”, “sapkınlığı” ifade eder. Bunları yapanlara da facir denir. Bu kelime Kur’an’da 7 kez geçer: 38:28; 71:27; 75:5; 80:42; 82:14; 83:7; 91:8.

6. “Kıyamet Günü ne zamanmış?” diye sorar durur.

7. Görüş1 kamaştığı2 zaman,3

            1 “بَصَرُ” (basar) kelimesi Arapça’da “görüş” anlamına gelir. Ancak bu kelime, yalnızca fiziksel gözle görülen şeyleri değil, aynı zamanda idrak edilen ve kavranılan şeyleri de kapsar.

2 “ب-ر-ق” (berekê), “parlamak”, “kamaşmak”, “şaşırıp kalmak” anlamlarını taşır. Bu kelime Kur’an’da 7 kez geçer: 2:19, 20; 13:12; 24:43; 30:24; 75:7.

3 Bir başka ayette onların durumu “Onları, korkudan gözlerin donup kalacağı bir güne erteliyor.” (14:42) şeklinde tarif edilmiştir.

8. Ve ay1 karardı2,

1 “لْقَمَرُ” (el-kamer), "Ay" demektir. Bu kelime Kur’an’da 27 kez geçer.

2 “خَسَفَ” (hasafe), “karardı”, “karanlığa gömüldü”, “ışığını kaybetti" anlamına gelir. Bu kelime Kur’an’da 8 kez geçer: 16:45; 17:68; 28:81, 82; 29:40; 34:9; 67:16; 74:8.

9. Ve güneş ile ay bir araya getirildiğinde,

“O gün Güneş dürülmüş olacağı için” (81:1) “Rabbinin aydınlığı ile yeryüzü aydınlanır ve kitap (amel defterleri) ortaya konur. Nebiler ve tanıklar getirilir ve aralarında hak (hakikat, adalet) ile hüküm verilir. Onlara asla haksızlık edilmez.” (39:69),

10. O gün insan, “Firar edilebilecek yer neresidir?” diyecek.

            1 “الْمَفَرُّ” (el-meferrû), "kaçış yeri", "kaçılabilecek yer", "firar edilebilecek yer" demektir. Bu kelime Kur’an’da 11 kez geçer: 18:18; 26:21; 33:13, 16 (2 kez); 51:50; 62:8; 71:6; 74:51; 75:10; 80:34.

11. Hayır, öyle değil! Sorumluluktan kaçış yoktur.

            1 “كَلَّا” (kellâ), "Asla!", "Hayır, öyle değil!" gibi anlamlara gelir. Bu kelime Kur’an’da 10 kez geçer: 19:79, 82; 70:15, 39; 74:16, 32, 53, 54; 75:11, 20.

            2 “وَزَرَ” (vezerâ) kelimesi, “و-ز-ر” (v-z-r) kökünden türetilmiştir. Bu kök, genelde “yük”, “sorumluluk”, “destek” gibi anlamlarla ilişkilendirilir. Kur’an’da bu kökten türemiş kelimeler 27 kez geçer: 6:31 (2 kez), 164 (3 kez); 16:25 (3 kez); 17:15 (3 kez); 20:29, 87, 100; 25:35; 35:18 (3 kez); 39:7 (3 kez); 47:4; 53:38 (3 kez); 75:11; 94:2.

12. O gün varılacak yer Rabbinedir.

13. O gün, (yapıp) takdim ettiği ve (yapmayıp) geride bıraktığı ne varsa insana bildirilir.

14. Doğrusu, insan kendi nefsine basirettir (kanıttır, delildir),

1 Basiret; gerçeğin ortaya çıkmasını, yani hak ile batılın, hidayet ile dalaletin, hayır ile şerrin, doğru ile yanlışın açıklığa kavuşmasını sağlayan şey; bilgi, kesinlik, delil, kanıt, kalp gözüdür.

15. Mazeretler (özürler) ileri sürse bile.

16. Onu (amel defterini) aceleye getirip dilini kımıldatma.

17. Onu toplamak da okutmak (bildirmek, ilan etmek) da bize düşer. 

18. Onu okuduğumuz (bildirdiğimiz) zaman, onun okunuşunu izle.

19. Sonra, onun beyanı (onu açıklamak) yalnızca bize düşer.

Nebi’nin Kur’an’ı ezberlemesindeki aceleciliğini uyarı konusu edindiğine dair yapılan çevirilerin doğru olmadığı kanaatindeyiz. Çünkü gerek konu bütünlüğüne ve gerek ayetin bağlamına bakıldığında, “amel defterleri” kendilerine verilip, okumaları istenen müşriklerin nasıl bir şaşkınlık ve endişe içinde telaşa kapıldıkları ve deyim yerinde ise dillerinin damaklarına yapıştığını ifade etmektedir. Önceki ve sonraki ayetler dikkate alınarak okunduğunda bunun böyle olduğu açıkça görülmektedir. Örnek: “Kitabını oku! Bugün hesap görücü olarak sana kendi nefsin yeter.” (17:14)

20. Hayır! Bilakis, siz çabucak geçeni (dünyayı) seviyordunuz.

21. Ahireti de umursamıyordunuz.

 Bu, ahireti inkârın ikinci sebebidir. Birincisi 5’inci ayette beyan edilmişti.

Burada da ikinci sebep olarak ahireti inkâr edenlerin dar ve kısır görüşlü oldukları beyan edilmektedir. Onlar için bu dünyadaki işler ve bu işlerin sonuçları önemlidir.  

22. O gün yüzler parlaktır (ışıl ışıl, sevinç doludur)1,

            1 “نَضْرَةَ” (nedrâte) kelimesi, “parlaklık”, “aydınlık”, ve “mutluluk yansıtan bir görünüm” anlamlarına gelir ve sevinç ve mutluluğun yüz ifadesine yansımasını ifade eder. Bu kelime Kur’an’da 3 kez geçer: 75:22; 76:11; 83:24.

23. Rabbine bakar.

24. Ve o gün yüzler asıktır1.

            1 “بَاسِرَةٌ” (basiretun) kelimesi, "asık suratlı”, “somurtkan” anlamına gelir. Bu kelime Kur’an’da 2 kez geçer: 74:22; 75:24.

25. Ve bel kemiklerini kıran bir felakete uğratılacağını sanır.

26. Doğrusu, (can) boğaza gelip dayandığı,

27. Ve “Kimdir kurtaracak olan?” dendiğinde,

28. Bunun ayrılık anı olduğunu sanır (öyle varsayımda bulunur),

29. Ve bacağı bacağına dolanır1.

1 Bu sözcük, “لَفَّ” (leffe) kökünden türemiştir ve kök anlamı “sarıp sarmalamak”, “çevrelemek”, “bir araya toplamak” gibi anlamlar taşır. Bu kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 3 kez geçer: 17:104; 75:29; 78:16.

30. O gün varılacak yer Rabbinedir.

31. Fakat o, ne tasdik etti (doğruladı) ne de salat etti.

Ayette yer alan “salla” sözcüğüne “Allah’a yönelme duasını yapmak (namaz kılmak)” anlamı verilmektedir. Oysa “salla” sözcüğü, bu ayette “namaz kılmak” anlamını değil, destek olmak anlamını ifade etmektedir. 74:43 ayette de benzer bir ayet var: “salat edenlerden olmadık.” dediler.

1 “صَّلٰوةَ” (salât) kelimesi, Arapça "ص ل و" (s-l-v) kökünden türemiştir. Bu kök, "eğilmek, yönelmek ve bir şeyi takip etmek" gibi anlamlar taşımaktadır. Bu yönelme, hem fiziksel hem de mecazi anlam taşır. Kur’an’da ise “salât” bağlama göre şu anlamlarda kullanılmıştır:

Allah’a yönelik salât: "Allah’a yönelme, Allah’a dua etme" anlamına gelir.

Allah’ın salât etmesi: "Allah’ın rahmet ve yardım etmesi" şeklinde yorumlanır.

İnsanlar arası salât: "Birisi için dua etmek, destek olmak, dayanışma içinde olmak" gibi anlamlar taşır.

32. Bilakis yalanladı ve yüz çevirdi.

 Tevella, “salla” sözcüğünün karşıtıdır. Süreklilik ifade eden “tevella” sözcüğü, “sürekli geri durmak, sürekli ilgisiz kalmak, pasiflik göstermek, yapılan işleri kösteklemek” demektir.

33. Sonra böbürlenerek yandaşlarına gitti. (Benzer mesaj: 83:31)

34. Yazıklar olsun sana, sen hak ettin!

35. Yine yazıklar olsun sana, sen hak ettin!

36. İnsan, başıboş bırakılacağını mı sanıyor?

37. Yoksa o, dökülen menideki bir nutfeden (bir damla sıvıdan) değil miydi?

38. Sonra bir alaka (anne rahmine tutunan embriyo) oldu. Derken onu yarattı ve onu tesviye etti (düzenledi, biçimlendirdi, son şeklini verdi).

39. Sonra ondan iki cinsi, erkeği ve dişiyi yarattı?

40. Öyleyse, ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi?

Kur’an ayetlerine göre insanın topraktan sonra da anne rahminde yaratılış süreci 95:4 ayetinde yer alır.