Sure, Mekke döneminde inmiştir ve nüzul sırasına göre 7.
suredir. Adını, birinci ayette geçen “Tekvir”
kelimesinden alır. Sure 29 ayettir.
Rahmânir-Râhiym (Merhamet
eden Merhametli) Allah’ın Adıyla
1.
Güneş dürüldüğünde,1
1 ‘Tekvir’ sözcüğü, Arapça’da
“dürülmek, küçülmek, sönmek, sarmak, büzülmek, kıvrılmak ve toplanmak” anlamlarına
gelir.
2. Ve
yıldızlar karardığında,1
1 “كَدَرَتْ”
sözcüğü, Arapça’da “bulanıklaşmak, kirlenmek, kararmak” anlamlarına gelir.
3. Ve
dağlar1 yürütüldüğünde,2
1 “جَبَلٍ” “cebel” sözcüğü “dağ” demektir. Bu
sözcük Kur’an’da 39 kez geçer: 2:260; 7:74, 143 (2), 171; 11:42, 43; 13:31;
14:46; 15:82; 16:68, 81; 17:37; 18:47; 19:90; 20:105; 21:79; 22:18; 24:43;
26:149; 27:88; 33:72; 34:10; 35:27; 36:62; 38:18; 52:10; 56:5; 59:21; 70:9;
73:14 (2 (kez); 77:10; 78:7, 20; 79:32; 81:3; 88:19; 101:5.
2 “سُيِّرَتْ”
sözcüğü, Arapça’da “yürütülmek, sevk edilmek ve hareket ettirilmek” anlamlarına
gelir.
4. Ve
onluklar1 başıboş bırakıldığında,2
1 “عِشَارُ”
sözcüğü, Arapça’da “onluk” anlamına gelmektedir. Kur’an çevirilerinde buna
mecaz olarak; Araplar için değerli olan ve doğuma yakın olan “on aylık gebe
develer”, değerli mallar, kıyılmaz mallar gibi anlamlar verilmektedir.
2 “عُطِّلَتْۖ”
sözcüğü, Arapça’da “boş bırakılmak, salınmak, durdurulmak, iptal edilmek ve işlevsiz
hale gelmek” anlamlarına gelir.
5. Ve
vahşi hayvanlar toplatıldıklarında,
Bir
afet durumunda dehşete düşen vahşi hayvanların, bir başka hayvana ne saldırır
ne de onu yemeyi düşünür.
6. Ve
denizler fokurdatıldığında,1
1 “سَجَرَ”
sözcüğü, Arapça’da “kaynatıldı, kaynadı, fokurdadı” anlamlarına gelir.
7. Ve
nefisler eşleştirildiğinde,1
1 Ruhlar,
yeni bir vücut ile birleştirildiğinde; 15:29 ve 17:85 ayetlerinde ilk insanın
bedeni ile ruhunun birleştirilmesi gibi.
8. Ve
gömülerek öldürülene1 sorulduğunda,
1 “لْمَوْءُ۫دَةُ”
sözcüğü, Arapça’da “gömülerek öldürülen” anlamına gelmektedir.
9. “Hangi
günahtan1 dolayı katledildi?”
1 “ذَنْبٌ” (zenb) sözcüğü, “bir şeyin
sonu” veya “arka tarafı” anlamlarına gelir. Deyimsel olarak, birinin sorumlu
tutulabileceği ve karşılığında ceza ya da pişmanlık duyacağı eylemleri ifade
eder ve "suç", "sorumluluk", "günah" gibi
anlamlara gelebilir. Ancak dini bağlamda en yaygın çevirisi "günah"
şeklindedir. Bu sözcük, türevleriyle birlikte Kur’an’da 38 yerde geçer: 3:11,
16, 31, 135 (2), 147, 193; 5:18, 49; 6:6; 7:100; 8:52, 54; 9:102; 12:29, 97;
14:10; 17:17; 25:58; 26:14; 28:78; 29:40; 33:71; 39:53; 40:3, 21, 55; 46:31;
47:19; 48:2; 51;59 (2); 55:39; 61:12; 67:11; 71:4; 81:9; 91:14.
10. Ve
defterler teşhir edildiğinde,
11. Sema
da kazındığında,
12. Cahim
(cehennem ateşi) de alevlendirildiğinde1,
1 “سَعِيرًۭ” (sa’iyrân) sözcüğü “alevli ateş, yakıcı ateş” anlamlarına
gelir. Bu ifade Kur’an’da 19 kez geçer: 4:10, 55; 17:97; 22:4; 25:11; 31:21;
33:64; 34:12; 35:6; 42:7; 48:13; 54:24, 47; 65:5, 10, 11; 76:4; 81:12; 84:12.
13. Cennet
de yaklaştırıldığında,1
1 Benzer
mesaj, 26:90; 50:31 ayetlerinde de var.
14. Her
nefis (ruh, can), (ahireti için) ne hazırlamış olduğunu bilecektir.
15. Hayır!
hannaslara1 kasem ederim,2
1
Hannas; “gizlenen, gizemli olan, bilinmeyen ve insanın idrak edemeyeceği
şeyler yapan” anlamlarına gelir. 15-17’nci ayetlerle ilgili olarak, surenin ilk
altı ayetiyle uyumlu bir yorum yapacak olursak, buradaki hannas sözcüğü ile “karanlığa
gömülenler veya kara delikler” kastediliyor olabilir. Bu sözcük Kur’an’da 2 kez
geçer: 81:15; 11:4.
2 “قسم”
(kasem) sözcüğü, “yemin etmek, kastetmek veya emin olmak” gibi anlamlara
gelen önemli bir fiildir. Yüce Allah, yemin ederek sözüne başlamak suretiyle
sözlerinin önemini ve doğruluğunu vurgulamaktadır. Bu yemin (kasem) ifadesi Kur’an’da
8 kez geçer: 56:75; 69:38; 70:40; 75:1, 2; 81:15; 84:16; 90:1.
16. (Belirlenen
rotalarda) Akıp giden kunnasa,1
1 “الْكُنَّسِ” sözcüğü, “gizli, saklı,
örtülü1 anlamlarına gelir. “Kunnas” ile yıldızlar veya gezegenlerin
kastedildiği de öne sürülmüştür.
17. Ve
kararmaya1 başladığı an geceye,
1 Sadece bu ayette
geçen “عَسْعَسَ” sözcüğü, temel olarak “yaşlanmak” ve “ihtiyarlamak”
anlamlarına gelse de mecazi olarak “kararan” veya “yönelen” gibi anlamlara da
gelebildiği öne sürülmüştür.
18. Ve
nefes alıp vermeye başladığı an sabaha1 (kasem
ederim ki),2
1 "صَبَاح"
(sabah), günün doğumuyla başlayan ve sabahın genel zaman dilimini ifade eden
geniş bir terimdir. Bu kelime, güneşin doğuşu ile başlayan ve hareketliliğin
başladığı sabahın erken saatlerini ifade eden "غُدُوّ" (ğuduv)
gibi belirli saatlere değil, sabahın tüm zaman dilimine atıfta bulunur. “بُكْرَة”
(bukrâh) kelimesi ise, fecirden (tan vaktinden) güneşin doğumuna kadar olan
ve sabahtan önceki vakittir. "صَبَاح" (sabah) kelimesi,
Kur’an’da 41 kez geçer: 3:103; 5:30, 31, 52, 53, 102; 6:96; 7:78, 91; 11:67, 81
(2 kez), 94; 15:66, 83; 18:40, 41, 42, 45; 22:63; 23:40; 26:157; 28:10, 18, 82;
29:37; 30:17; 37:137, 177; 41:23; 46:25; 49:6, 54:38; 61:14; 67:30; 68:17, 20,
21; 74:34; 81:18; 100:3.
2 Benzer
mesaj, 74:32-34 ayetlerinde var.
19. Şüphesiz
ki o, kerim (saygın,
onurlandırılmış)1 bir resulün sözüdür.2
1
Bu
kelime “saygın”, “cömert olmak”, “şerefli olmak”, “onurlu” olmak” anlamına
gelen “كَرَمَ”
(kereme) fiil kökünden türetilmiştir. Bu kökten türemiş kelimeler
Kur’an’da 47 kez geçer: 4:31; 8:4, 74; 12:21, 31; 17:23, 62, 70; 21:26; 22:18,
50; 23:116; 24:26; 25:72; 26:7, 58; 27:29, 40; 31:10; 33:31, 44; 34:4; 36:11,
27; 37:42; 44:17, 26, 49; 49:13; 51:24; 55:27, 78; 56:44, 77; 57:11, 18; 69:40;
70:35; 80:13, 16; 81:19; 82:6, 11; 89:15 (2 kez), 17; 96:3.
2 “Kerim
bir resulün sözüdür.” anlamına gelen ve 69:40 ayetinde de tekrar edilen “Le
kavlu resulun kerimin” tümcesi, kimi çevirilerde Cibril’e yönelik anlam
verilerek “Onurlu bir resulün getirdiği sözdür.” biçiminde; kimi çevirilerde
ise Nebimiz Muhammed kastedilerek “Onurlu bir resulün tebliğ ettiği sözdür.”
biçiminde çevrilmiştir.
20. (O
elçi) Kuvvet sahibidir, Arşın Sahibinin yanında mekindir1.
1
“مَك۪ينٍ”
sözcüğü, Arapça’da “yüce”, “itibarlı, saygın”, “güçlü bir konuma sahip” ve “egemen”
anlamlarına gelir.
21. İtaat edilendir, orada emindir (güvenilendir).
22. Ve arkadaşınız1
mecnun (cinlenmiş,
aklını kaybetmiş) değildir.
1 “صحب” (sahib); dost, kafadar,
arkadaş, yoldaş ve eşlik eden anlamlarına gelir. “Balık sahibi” de “balığa eşlik,
yoldaşlık eden” anlamına gelmektedir.
23. Andolsun ki mübin (apaçık, net) bir ufukla1 onu gördü.
1 “اُفُقِ” (ufk) sözcüğü, “gökyüzü
ile yeryüzünün birleştiği nokta”, yani görüş alanının sonu anlamına
gelmektedir. Bu anlamıyla, doğrudan coğrafi veya görsel bir kavramdır.
Mecazi olarak ise “اُفُقِ” (ufk) sözcüğü, “bir kişinin
düşünce, bilgi veya perspektifinin sınırları” anlamına gelmektedir. Örneğin,
bir kişinin “ufkunun geniş olması”, onun açık fikirli, bilgili veya ileri
görüşlü olduğunu ifade eder.
“اُفُقِ” (ufk) sözcüğü, aynı zamanda “gelecek”,
“vizyon” veya “hedef” anlamında da kullanılabilir.
24. O (Kur’an),
gayb (sırlar) hakkında da dâniyn1
değildir.
1 Kur’an’da sadece bu ayette geçen “ضَن۪ينٍ” sözcüğü, “cimri”,
“ketum”, “tutumlu” veya “bilgiyi saklayan” anlamlarına gelir. Bu sözcük sadece
bu ayette geçmektedir.
25. O, recmedilmiş1
şeytanın (aldatanın, saptıranın) sözü de değildir.
1 “رَّجِيمِ” (raciym) sözcüğü, Arapça’da
“taşlanmış, dışlanmış, kovulmuş” anlamlarına gelir.
“רֶ֧גֶם”
(recem) sözcüğü, Tevrat’ta da geçmektedir ve İbranice’de “taşlamak, taşa tutmak”
anlamlarına gelir.
26. Öyleyse nereye gidiyorsunuz?
27. O, âlemler
için sadece bir zikirdir (hatırlatmadır).1
1 Bu
ayet, 38:87’de de tekrarlanmaktadır.
28. Sizden,
istikamette (dosdoğru
yolda) olmak isteyen kimse için.1
1 Benzer
mesajlar: 73:19; 74:54-55; 76:29; 78:39; 80:11-12.
29. Ve
siz isteyemezsiniz! Alemlerin Rabbi olan Allah’ın istemesi hariç, (siz
doğru yolda olmayı isteyemezsiniz).1
1 Kim hidayete ermeyi (yol gösterilmeyi) hak
ettiyse Allah ona yol gösterir. Kim de dalaleti (sapkınlığı) hak ettiyse Allah
onu saptırır. Kimin neyi hak ettiğine de Allah karar verir. Benzer
mesajlar: 74:56; 76:20,30; 57:22-23.