81. TEKVİR SÛRESİ

        Sure, Mekke döneminde inmiştir ve nüzul sırasına göre 7. suredir.  Adını, birinci ayette geçen “Tekvir” kelimesinden alır. Sure 29 ayettir.

 

Rahmânir-Râhiym (Merhamet eden Merhametli) Allah’ın Adıyla

1. Güneş dürüldüğünde,1

 1 ‘Tekvir’ sözcüğü, Arapça’da “dürülmek, küçülmek, sönmek, sarmak, büzülmek, kıvrılmak ve toplanmak” anlamlarına gelir.

2. Ve yıldızlar karardığında,1

            1 “كَدَرَتْ” sözcüğü, Arapça’da “bulanıklaşmak, kirlenmek, kararmak” anlamlarına gelir.

3. Ve dağlar1 yürütüldüğünde,2

1 “جَبَلٍ” “cebel” sözcüğü “dağ” demektir. Bu sözcük Kur’an’da 39 kez geçer: 2:260; 7:74, 143 (2), 171; 11:42, 43; 13:31; 14:46; 15:82; 16:68, 81; 17:37; 18:47; 19:90; 20:105; 21:79; 22:18; 24:43; 26:149; 27:88; 33:72; 34:10; 35:27; 36:62; 38:18; 52:10; 56:5; 59:21; 70:9; 73:14 (2 (kez); 77:10; 78:7, 20; 79:32; 81:3; 88:19; 101:5.

2 “سُيِّرَتْ” sözcüğü, Arapça’da “yürütülmek, sevk edilmek ve hareket ettirilmek” anlamlarına gelir.

4. Ve onluklar1 başıboş bırakıldığında,2

            1 عِشَارُ” sözcüğü, Arapça’da “onluk” anlamına gelmektedir. Kur’an çevirilerinde buna mecaz olarak; Araplar için değerli olan ve doğuma yakın olan “on aylık gebe develer”, değerli mallar, kıyılmaz mallar gibi anlamlar verilmektedir.

2 “عُطِّلَتْۖ” sözcüğü, Arapça’da “boş bırakılmak, salınmak, durdurulmak, iptal edilmek ve işlevsiz hale gelmek” anlamlarına gelir.

5. Ve vahşi hayvanlar toplatıldıklarında,

Bir afet durumunda dehşete düşen vahşi hayvanların, bir başka hayvana ne saldırır ne de onu yemeyi düşünür.

6. Ve denizler fokurdatıldığında,1

            1 “سَجَرَ” sözcüğü, Arapça’da “kaynatıldı, kaynadı, fokurdadı” anlamlarına gelir.

7. Ve nefisler eşleştirildiğinde,1

 1 Ruhlar, yeni bir vücut ile birleştirildiğinde; 15:29 ve 17:85 ayetlerinde ilk insanın bedeni ile ruhunun birleştirilmesi gibi.

8. Ve gömülerek öldürülene1 sorulduğunda,

            1 “لْمَوْءُ۫دَةُ” sözcüğü, Arapça’da “gömülerek öldürülen” anlamına gelmektedir.

9. “Hangi günahtan1 dolayı katledildi?”

1 “ذَنْبٌ” (zenb) sözcüğü, “bir şeyin sonu” veya “arka tarafı” anlamlarına gelir. Deyimsel olarak, birinin sorumlu tutulabileceği ve karşılığında ceza ya da pişmanlık duyacağı eylemleri ifade eder ve "suç", "sorumluluk", "günah" gibi anlamlara gelebilir. Ancak dini bağlamda en yaygın çevirisi "günah" şeklindedir. Bu sözcük, türevleriyle birlikte Kur’an’da 38 yerde geçer: 3:11, 16, 31, 135 (2), 147, 193; 5:18, 49; 6:6; 7:100; 8:52, 54; 9:102; 12:29, 97; 14:10; 17:17; 25:58; 26:14; 28:78; 29:40; 33:71; 39:53; 40:3, 21, 55; 46:31; 47:19; 48:2; 51;59 (2); 55:39; 61:12; 67:11; 71:4; 81:9; 91:14.

10. Ve defterler teşhir edildiğinde,

11. Sema da kazındığında,

12. Cahim (cehennem ateşi) de alevlendirildiğinde1,

1 “سَعِيرًۭ” (sa’iyrân) sözcüğü “alevli ateş, yakıcı ateş” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da 19 kez geçer: 4:10, 55; 17:97; 22:4; 25:11; 31:21; 33:64; 34:12; 35:6; 42:7; 48:13; 54:24, 47; 65:5, 10, 11; 76:4; 81:12; 84:12.

13. Cennet de yaklaştırıldığında,1

1 Benzer mesaj, 26:90; 50:31 ayetlerinde de var.

14. Her nefis (ruh, can), (ahireti için) ne hazırlamış olduğunu bilecektir.

15. Hayır! hannaslara1 kasem ederim,2

 1 Hannas; “gizlenen, gizemli olan, bilinmeyen ve insanın idrak edemeyeceği şeyler yapan” anlamlarına gelir. 15-17’nci ayetlerle ilgili olarak, surenin ilk altı ayetiyle uyumlu bir yorum yapacak olursak, buradaki hannas sözcüğü ile “karanlığa gömülenler veya kara delikler” kastediliyor olabilir. Bu sözcük Kur’an’da 2 kez geçer: 81:15; 11:4.

 2 “قسم” (kasem) sözcüğü, “yemin etmek, kastetmek veya emin olmak” gibi anlamlara gelen önemli bir fiildir. Yüce Allah, yemin ederek sözüne başlamak suretiyle sözlerinin önemini ve doğruluğunu vurgulamaktadır. Bu yemin (kasem) ifadesi Kur’an’da 8 kez geçer: 56:75; 69:38; 70:40; 75:1, 2; 81:15; 84:16; 90:1.

16. (Belirlenen rotalarda) Akıp giden kunnasa,1

            1 “الْكُنَّسِ” sözcüğü, “gizli, saklı, örtülü1 anlamlarına gelir. “Kunnas” ile yıldızlar veya gezegenlerin kastedildiği de öne sürülmüştür.

17. Ve kararmaya1 başladığı an geceye,

            1 Sadece bu ayette geçen “عَسْعَسَ” sözcüğü, temel olarak “yaşlanmak” ve “ihtiyarlamak” anlamlarına gelse de mecazi olarak “kararan” veya “yönelen” gibi anlamlara da gelebildiği öne sürülmüştür.

18. Ve nefes alıp vermeye başladığı an sabaha1 (kasem ederim ki),2

1 "صَبَاح" (sabah), günün doğumuyla başlayan ve sabahın genel zaman dilimini ifade eden geniş bir terimdir. Bu kelime, güneşin doğuşu ile başlayan ve hareketliliğin başladığı sabahın erken saatlerini ifade eden "غُدُوّ" (ğuduv) gibi belirli saatlere değil, sabahın tüm zaman dilimine atıfta bulunur. “بُكْرَة” (bukrâh) kelimesi ise, fecirden (tan vaktinden) güneşin doğumuna kadar olan ve sabahtan önceki vakittir. "صَبَاح" (sabah) kelimesi, Kur’an’da 41 kez geçer: 3:103; 5:30, 31, 52, 53, 102; 6:96; 7:78, 91; 11:67, 81 (2 kez), 94; 15:66, 83; 18:40, 41, 42, 45; 22:63; 23:40; 26:157; 28:10, 18, 82; 29:37; 30:17; 37:137, 177; 41:23; 46:25; 49:6, 54:38; 61:14; 67:30; 68:17, 20, 21; 74:34; 81:18; 100:3.

2 Benzer mesaj, 74:32-34 ayetlerinde var.

19. Şüphesiz ki o, kerim (saygın, onurlandırılmış)1 bir resulün sözüdür.2

                1 Bu kelime “saygın”, “cömert olmak”, “şerefli olmak”, “onurlu” olmak” anlamına gelen “كَرَمَ” (kereme) fiil kökünden türetilmiştir. Bu kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 47 kez geçer: 4:31; 8:4, 74; 12:21, 31; 17:23, 62, 70; 21:26; 22:18, 50; 23:116; 24:26; 25:72; 26:7, 58; 27:29, 40; 31:10; 33:31, 44; 34:4; 36:11, 27; 37:42; 44:17, 26, 49; 49:13; 51:24; 55:27, 78; 56:44, 77; 57:11, 18; 69:40; 70:35; 80:13, 16; 81:19; 82:6, 11; 89:15 (2 kez), 17; 96:3.

 2 “Kerim bir resulün sözüdür.” anlamına gelen ve 69:40 ayetinde de tekrar edilen “Le kavlu resulun kerimin” tümcesi, kimi çevirilerde Cibril’e yönelik anlam verilerek “Onurlu bir resulün getirdiği sözdür.” biçiminde; kimi çevirilerde ise Nebimiz Muhammed kastedilerek “Onurlu bir resulün tebliğ ettiği sözdür.” biçiminde çevrilmiştir.

20. (O elçi) Kuvvet sahibidir, Arşın Sahibinin yanında mekindir1.

            1 “مَك۪ينٍ” sözcüğü, Arapça’da “yüce”, “itibarlı, saygın”, “güçlü bir konuma sahip” ve “egemen” anlamlarına gelir.

21. İtaat edilendir, orada emindir (güvenilendir).

22. Ve arkadaşınız1 mecnun (cinlenmiş, aklını kaybetmiş) değildir.

1 “صحب” (sahib); dost, kafadar, arkadaş, yoldaş ve eşlik eden anlamlarına gelir. “Balık sahibi” de “balığa eşlik, yoldaşlık eden” anlamına gelmektedir.

23. Andolsun ki mübin (apaçık, net) bir ufukla1 onu gördü.

1 “اُفُقِ” (ufk) sözcüğü, “gökyüzü ile yeryüzünün birleştiği nokta”, yani görüş alanının sonu anlamına gelmektedir. Bu anlamıyla, doğrudan coğrafi veya görsel bir kavramdır.

Mecazi olarak ise “اُفُقِ” (ufk) sözcüğü, “bir kişinin düşünce, bilgi veya perspektifinin sınırları” anlamına gelmektedir. Örneğin, bir kişinin “ufkunun geniş olması”, onun açık fikirli, bilgili veya ileri görüşlü olduğunu ifade eder.

“اُفُقِ” (ufk) sözcüğü, aynı zamanda “gelecek”, “vizyon” veya “hedef” anlamında da kullanılabilir.

24. O (Kur’an), gayb (sırlar) hakkında da dâniyn1 değildir.

1 Kur’an’da sadece bu ayette geçen “ضَن۪ينٍ” sözcüğü, “cimri”, “ketum”, “tutumlu” veya “bilgiyi saklayan” anlamlarına gelir. Bu sözcük sadece bu ayette geçmektedir.

25. O, recmedilmiş1 şeytanın (aldatanın, saptıranın) sözü de değildir.

1 رَّجِيمِ (raciym) sözcüğü, Arapça’da “taşlanmış, dışlanmış, kovulmuş” anlamlarına gelir. “רֶ֧גֶם” (recem) sözcüğü, Tevrat’ta da geçmektedir ve İbranice’de “taşlamak, taşa tutmak” anlamlarına gelir.

26. Öyleyse nereye gidiyorsunuz?

27. O, âlemler için sadece bir zikirdir (hatırlatmadır).1

1 Bu ayet, 38:87’de de tekrarlanmaktadır.

28. Sizden, istikamette (dosdoğru yolda) olmak isteyen kimse için.1

1 Benzer mesajlar: 73:19; 74:54-55; 76:29; 78:39; 80:11-12.

29. Ve siz isteyemezsiniz! Alemlerin Rabbi olan Allah’ın istemesi hariç, (siz doğru yolda olmayı isteyemezsiniz).1

 1 Kim hidayete ermeyi (yol gösterilmeyi) hak ettiyse Allah ona yol gösterir. Kim de dalaleti (sapkınlığı) hak ettiyse Allah onu saptırır. Kimin neyi hak ettiğine de Allah karar verir. Benzer mesajlar: 74:56; 76:20,30; 57:22-23.