63. MÜNAFİKUN SÛRESİ

            Sure, Medine döneminde inmiştir ve nüzul sırasına göre 104. suredir. Adını, ilk ayette geçen ve ikiyüzlüler anlamına gelen “Münafikun” kelimesinden alır. Sure 11 ayettir.

 

Rahmânir-Râhiym (Merhamet eden Merhametli) Allah’ın Adıyla

1. Münafıklar sana geldiklerinde “Şahitlik ederiz ki sen, Allah’ın Resulüsün!” derler. Allah, senin kendi resul olduğunu biliyor. Allah, münafıkların yalancı olduklarına şahitlik ediyor.

1 “İslam’ın ilk direği,” 3:18 ayetinde belirtildiği gibi Allah’ın tek ilah olduğuna şehadet (tanıklık) etmektir. Fakat art niyetli gelenekçi Müslüman alimler, “Muhammed Allah’ın Resulüdür” ifadesini şehadet kelimesine eklediler ve bu, birtakım buyrukları ihlal etmektedir (Bkz: 2:285). Bu ayet (63:1), Kur’an’da böyle bir ifadenin yazıldığı tek yerdir. Sadece ikiyüzlüler böyle bir açıklamayı yaparlar.

Bu surenin ilk sekiz ayetinde, “Ey Muhammed, Senin, Allah’ın resulü olduğuna şehadet ederiz!” diyen Müslüman görünümlü ikiyüzlüler ile ilgili olarak Allah tarafından uyarılmaktadır. 4:142, 9:101 ve 58:8 gibi birçok ayette, Nebimiz Muhammed çevresindeki Müslim görünümlü ikiyüzlülerin cehennemlik olduğu bildirilmiştir. 24:11-17 ayetlerinde de kimi ikiyüzlü bazı Müslimler tarafından, Nebi’nin eşine atılan çirkin iftiraya ve diğer Müslimlerin bu iftira karşısında tepkisiz kalmalarına Allah’ın öfkesi bildirilmiştir.

Sonuç olarak, “Ashabım, gökteki yıldızlar gibidir; hangisine tutunursanız, kurtuluşa erişirsiniz.” söyleminin Muhammed tarafından söylenmediği gayet açıktır. Çünkü her toplumda ve her dönemde olduğu gibi, Nebinin sahabeleri arasında da yalancı, iftiracı ve ikiyüzlü kişilerin bulunduğu açıkça anlaşılmaktadır.

2. Yeminlerini (yalanlarına ve sahtekarlıklarına) kalkan yaparak Allah’ın yolundan alıkoydular.ı Yaptıkları ne kötüdür!

ı Benzer mesajlar: 58:16. 2:8,9

3. Bunun nedeni, önce iman etmeleri sonra da inkâr etmeleridir. Böylece kalpleri damgalandı.ı Artık onlar, hakikati idrak etmezler.

ı Tab etmek (damgalamak, işaretlemek) ifadesi Kur’an’da 11 defa (4:155; 7:100, 101; 9:87, 93; 10:74; 16:108; 30:59; 40:35; 47:16; 63:3) geçmektedir. 2:7, 6:46, 42:24, 45:23 ayetlerinde ise inkârcıların kalplerinin hatem edildiğinden “mühürlendiğinden” söz edilmektedir.

4. Onları gördüğünde görünüşleri seni etkiler1. Konuştuklarında (etkileyici) da dediklerine kulak verirsin. Onlar, cilalanmış kütük gibidirler. Her sözü (gürültüyü) kendi aleyhlerinde sanırlar. Onlar düşmandır, onlara karşı tedbirinizi alın2. Allah onları kahretsin. Nasıl da saptırılıyorlar3.

            1 Bu sözcük, bağlama göre "şaşırmak”, “hayret etmek”, “etkilenmek", beğenmek” gibi anlamlara gelen “عَجَبَ” (‘âcebe) kökünden türemiştir.  Bu ifade Kur’an’da 12 kez geçer: 2:204, 221 (2 kez); 5:100; 9:25, 55, 85; 33:52; 48:29; 57:20; 63:4; 72:1.

2 “يَحْذَرُ” (yahzâru) sözcüğü, “Sakınan, tehlikeyi gören, tedbirini alan” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da 21 kez geçer: 2:19, 235, 243; 3:28, 30; 4:71, 102 (2 kez); 5:41, 49, 92; 9:64 (2 kez), 122; 15:57; 24:63; 26:56; 28:6; 39:9; 63:4; 64:14.

3 فِكَ” kökünden türemiş olan bu fiil; “gerçeği çarpıtmak”, “gerçeği saptırmak”, “haktan çevrilmek”, “yalan uydurmak” gibi anlamlara gelir. Bu fiilden türemiş kelimeler Kur’an’da 27 kez geçer: 5:75; 6:95; 7:117; 9:30; 10:34; 24:11, 12; 25:4; 26:45, 222; 29:17, 61; 30:55; 34:43; 35:3; 37:86, 151; 40:62, 63; 43:87; 45:7; 46:11, 22, 28; 51:9 (2); 63:4.

5. Onlara “Gelin, Allah’ın resulü sizin için bağışlanma dilesin.” denilirse başlarını çevirirler. Sen de onların büyüklük tasladıklarını ve uzaklaştıklarını görürsün.

6. Onlar için bağışlanma dilesen de dilemesen de aynıdır. Allah onları bağışlamayacaktır.ı Allah fasık (sapkın, itaat etmeyen) topluluğu hidayete erdirmez.2

ı Bu ayetin iki anlamı vardır: Birincisi; Dua, hidayet üzerinde olanlar, yani Müslimler için fayda sağlar. Dini reddeden ve itaat yerine fısk (sapkınlık) ve tuğyan (azgınlık) yolunu benimseyen kimse için Allah’ın resulü dahi dua etse yine de bir yararı olmaz.

İkinci anlamı da Allah’ın hidayetine sırt çeviren ve davet edildiğinde kibirle reddeden bir kimseye Allah hidayet (kılavuzluk) etmez. Benzer mesaj: 9:80.

Oysa milyonlarca insan; Nebimiz Muhammed’in sünneti olduğu iddia edilen şeyleri yaparlarsa ve ona dua ederlerse, kendilerine şefaat edeceği inancıyla onu putlaştırmaktadırlar (Reşat Halife, Ek 8).

7. Onlar “Allah’ın Resulünün yanında bulunanlara infak (yardım) etmeyin ki dağılıp gitsinler!” diyenlerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır. Ancak münafıklar idrak etmezler.

8. Onlar “Medine’ye dönersek, izzetli olan, zelil1 olanı oradan çıkaracaktır!” diyorlardı. İzzet (şeref, itibar, üstünlük) Allah’ın, resulünün ve müminlerindir. Ancak münafıklar bilmezler.

1 “الذُّلِّ” (zûll), zillet durumunu, yani aşağılanma, itibarsızlık, zayıflık, boyun eğme veya acizlik durumunu ifade eder. Kur’an’da bu kökten türemiş 24 kelime geçer: 2:61, 71; 3:26, 112, 123; 5:54; 7:152; 10:26, 27; 16:69; 17:24, 111; 20:134; 27:34, 37; 36:72; 42:45; 58:20; 63:8; 67:15; 68:43; 70:44; 76:14 (2 kez)

9. Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız, sizi Allah’ı zikretmekten alıkoymasın!ı Kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanlardır.

ı Ayette yer alan zikrullahı tamlaması “beş vakit salat (Allah’a yönelme duası)” olarak yorumlansa da burada kastedilen mesaj, Allah’a yönelme duası da içerecek şekilde bütün ibadetler ve duyarlılıklar yani genel anlamda Allah’a itaattir. Dahası zikrullah ifadesi hayatı Allah bilinciyle yaşama bilincidir ki bunu sağlayan da bir adı zikr olan Kur’an’dır.

Bu buyruk, Yüce Allah’ı anarak hayatı O’nun istediği gibi yaşamanın önüne hiçbir şeyi geçirmemek gerektiğinin delilidir. Burada “mal ve çocukların” özellikle zikredilerek vurgulanması, insanların umumiyetle mal ve çocuklarının hatırı için imanın sorumluluklarından yüz çevirmeleri nedeniyledir. Çünkü insan genellikle bunlar yüzünden nifak, iman zaafı, fısk ve itaatsizliğin bataklığına saplanır. Şayet insan her an başıboş olmadığını, Allah’ın bir kulu olduğunu, Allah’ın kendisinin her yaptığından haberdar olduğunu ve yaptıklarından bir gün hesaba çekileceğini hatırında tutarsa, işte o zaman hiçbir sapıklık ve dalâlete düşmez. Beşeri zaafları dolayısıyla bir hata yapsa bile, hata yaptığını anlar anlamaz kendine çeki düzen verir.

10. Sizden birine ölüm gelince, “Rabbim, ölümümü yakın bir zamana kadar ertelesen de sadaka versem ve salihlerden (dürüst ve erdemli) olsam.”ı demeden önce de size verdiğimiz rızıktan infak edin.2

ı Benzer mesajlar: 23:100; 35:37.

2 Bu surenin ilk sekiz ayetinde münafıklardan söz edildikten sonra, surenin son ayetlerinde infaktan söz edilmesi, infak yapmanın münafıklığın panzehiri olduğunu göstermektedir. İnfak yapmak, kişinin münafık olmamasını sağlayan en önemli fedakârlık göstergelerinden birisidir. Ayetteki hitaptan anlaşılıyor ki infak bir iman eylemidir; imkânla sınırlı değildir. İmanı olan herkesin infak edebilecek bir şeyleri mutlaka vardır. Çünkü infak sanıldığı gibi sadece ekonomik mal varlığından ibaret değildir. Bilgi, ilgi, tecrübe, ekonomi, servet, bedensel yardım, fedakârlık vs. şeylerin infakı olduğu gibi canını Yüce Allah yolunda vermek de infakın zirvesidir.

11. Allah, eceli (ölüm zamanı) gelen kimseyi ertelemez. Allah, yapıyor olduklarınızdan da haberdardır.