64. TEĞABÜN SÛRESİ

            Sure, Medine döneminde inmiştir ve nüzul sırasına göre 108. suredir.  Adını, 9’uncu ayette geçen “Teğabun” kelimesinden alır. Sure 18 ayettir.

 

Rahmânir-Râhiym (Merhamet eden Merhametli) Allah’ın Adıyla

1. Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ı tesbih1 ediyor. Mülk (egemenlik, bütün varlıklar) O’nundur ve hamd (övgü) O’nundur. O, her şeye Kadir’dir (her şeye gücü yetendir).

1 Bu kelime, "yüzmek”, “uzaklaşmak” ve “yüceltmek" gibi anlamlara gelen “س-ب-ح” (sīn-be-ḥe) kökünden türemiştir.

 “تَسْبِيح” (tesbih) ifadesi, yüceltmek veya tenzih etmek (her türlü eksiklikten uzak tutmak) anlamına gelir.

“Allah’ı tesbih etmek” ise, “Allah’ın kusursuz, eşsiz ve her türlü noksanlıktan uzak olduğunu bilerek O’nu yüceltmek ve O’na saygı göstermek” demektir.

Allah’ı tesbih ederken kullanılan “سُبْحَانَ اللّٰهُ” (Sûbhânallah) ifadesi de, “Allah, her türlü eksiklikten ve kusurdan münezzehtir (uzaktır) ve yücedir” anlamına gelir.

Kur'an'da, evrendeki tüm varlıkların (melekler, dağlar, kuşlar, yıldızlar, vb.) da Allah’ı tesbih ettiği belirtilir: 13:13; 17:44; 24:41; 40:7; 41:38; 42:5; 55:6. Bu nedenle “tesbih etmeyi”, sadece tesbih çekmeye indirgemek bidat ve hurafedir.

2. Sizi yaratan O’dur. Kiminiz kâfir ve kiminiz müminsiniz.ı Allah yaptıklarınızı görendir. (ı Benzer mesajlar: 18:29; 76:3)

3. O, gökleri ve yeri bir hak (amaç) ile yaratmıştır.ı Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel biçimde yaptı.2 Dönüşünüz de O’nadır.

ı Biz, Yüce Allah’ın engin rahmetinden ötürü bu dünyadayız. En Lütufkâr Olan, bize kendimizi günahtan kurtarmamız için bir şans vermiştir. Reşat Halife, Ek 7’ye bakınız. Benzer mesajlar: 6:73; 10:5; 14:19; 15:85; 16:3; 29:44; 30:8; 39:5; 45:22; 46:3; 44:39.

2 Benzer mesajlar: 3:6; 40:64; Tin 95:4; 82:7-8.

4. Göklerde ve yerde olanları bilir. Gizlediklerinizi de açığa vurduğunuzu da bilir. Allah, göğüslerin özünü bilendir.

5. Daha önce inkar edip, yaptıklarının vebalini tadanların haberi size ulaşmadı mı? Onlar için elim bir azap vardır.

6. Resulleri onlara beyyineler (apaçık deliller) getirirlerdi. Ancak onlar “Bir beşer mi bizi hidayete erdirecek (bize kılavuzluk edecek)?” diyerekı küfrettiler ve yüz çevirdiler. Allah da istiğna etti2. Allah da Ğani’dir, Hamid’dir (Zengindir, övülmeye layık olandır).

ı İnkârcıların bir insan olan elçilerle alay edişleriyle ilgili benzer mesajlar: 11:27; 14:10-11; 17:94; 21:3, 36; 23:24, 33-34, 47; 25:41; 26:154, 186; 36:15; 54:24-25; 64:6.

2 “ستغنى” (isteğna) sözcüğü, “Kendisini zengin görmek, kimseye ihtiyacı olmadığını düşünmek, kendini minnetsiz görmek, eyvallah etmemek” anlamlarına gelir. “İstiğna” sözcüğü, Kur’an’da 4 kez geçer: 64:6; 80:5; 92:8; 96:7.

7. Kâfirler, diriltilmeyeceklerini iddia ettiler.ı De ki: “Evet, Rabbime andolsun ki diriltileceksiniz. Sonra da yaptıklarınız size bildirilecektir ve bu, Allah için çok kolaydır.”

ı Ahireti inkâr edenlerin ellerinde hiçbir delil yoktur. Fakat buna rağmen çok iddialı bir şekilde ahiretin olmadığına inanırlar. Benzer mesajlar: 13:5; 17:49, 98; 19:66; 23:35, 82; 27:67; 32:10; 36:78; 37:16, 53; 44:35; 50:3, 15; 56:47; 79:11.

8. O halde Allah ve Resulü ve indirdiğimiz o nur ile (Allah, Resulü ve Kur’an aracılığıyla) iman edin! Ve Allah, yapıyor olduklarınızdan da haberdardır.

9. Toplanma günü için sizi bir araya toplayacağı gün, işte o teğâbun günüdür.1 Ve kim, Allah ile iman eder ve salihât (doğru, yapıcı, erdemli fiiller) işlerse, (Allah) onun kötülüklerini2 örter ve onu altlarından nehirler akan cennetlere yerleştirecektir. Orada sürekli kalıcıdırlar. Âzîm (muazzam) kurtuluş işte budur.

1 Teğâbun günü; gerçek kâr ve zararın ortaya çıktığı aldanma günüdür. O gün, kimin hayatındaki sermayeyi yanlış bir işe yatırarak iflas ettiği ve hüsrana uğradığı; kimin de yeteneklerini, vaktini, malını kârlı bir işe yatırarak kâr ettiği ve mutlu sona erdiği belli olacaktır.

2 Bu sözcük, “سُوء” (sû’) kökünden türetilmiştir. Kök anlamı da “kötü”, “zarar”, “rahatsızlık”, “kötülük”, “çirkinlik” demektir. Aynı kökten türetilmiş olan “سَيِّـَٔا” (seyyie) sözcüğü ise, genellikle bir kötü eylem veya yasaklanmış bir davranışı ifade eder.

10. İnkar edip ayetlerimiz ile1 yalanlayanlar ise; işte onlar, içinde ebedî kalacakları ateş ehlidirler ve ne kötü bir varış yeridir.

1 “بِاٰيَاتِنَا” (bi-âyâtinâ) ifadesi “ayetlerimiz ile” anlamına gelir. Ancak bu ifade, birçok meal ve tefsirde “ayetlerimizi” veya “ayetlerimize” şeklinde çevrilmektedir. Bu çeviriler düzeltildiğinde, ilgili ayetlerde bahsedilen kişi veya toplumların, kendi zihinlerinde tasavvur ettikleri bir Allah anlayışına inanan müşrikler oldukları ve Allah’ın ayetlerini kendilerince delil göstererek, kendilerini uyaran elçilere ve vahye karşı çıktıkları net bir şekilde anlaşılır. “ayetlerimiz ile” anlamına gelen “بِاٰيَاتِنَا” (bi-âyâtinâ) ifadesi Kur’an’da 57 kez geçer. Konu ile ilgili ayrıntılı açıklama 2:39 ayeti dipnotunda yer alır.

11. Musibetten her ne isabet ederse ancak Allah’ın izniyledir.1 Ve kim Allah ile iman ederse (O’nun aracılığıyla inanır ve güvenirse), onun kalbini hidayete (doğru rehberliğe) erdirir. Ve Allah, her şey ile (tüm ayrıntılarıyla) Bilendir.

Bu cümlede, her şeyin Yüce Allah’ın belirlediği yasalara göre şekillendiği belirtilmektedir.

12. Allah’a itaat edin ve Resul’e itaat edin.ı Yüz çevirirseniz, Resulümüze düşen sadece açıkça tebliğdir (çağrıdır).2

ı “Allah’a ve Resul’e itaat” ile ilgili açıklama 5:92 ayetinde yer alır. Yüce Allah’a ve resulüne itaatle ilgili mesajlar: 3:132; 4:59; 5:92; 8:1, 20, 46; 24:52, 54; 33:71; 47:33; 48:17; 58:13; 64:12.

2 Tebliğle ilgili olarak Bkz: 5:67, 99; 13:40; 16:35, 82; 24:54; 29:18; 36:17; 42:48; 88:21.

13. Allah, O’nun dışında ilah (En Yüce olan) yoktur. Müminler de Allah’a tevekkül etsinler.

“Tevekkül” ile ilgili açıklama 8:2 ayetinde yer alır.

14. Ey iman edenler, eşlerinizden ve evlatlarınızdan size düşman olan vardır.1 Onlara karşı önleminizi alın2 ve (Onları) affeder3 ve (yaptıklarına) aldırmaz4 ve bağışlarsanız, kuşkusuz Allah Gafur’dur, Rahim’dir (günahları örten ve bağışlayandır; merhamet edendir).

ı Yüce Allah, aile içi fertler bağlamında karşılıklı olarak eşler arasında ve bazı çocukların ana-babaları için düşmanlık yapabileceği tehlikesine dikkat çekmekte ve dikkatli olunmasını emretmektedir. İfadede yer alan min edatı “bir kısmı, bazısı” anlamını vermektedir ve bütün eşlerin ve çocukların değil, bir kısmının böyle olabileceği belirtilmektedir. Ayette özel olarak muhatapların “erkekler” olduğu ve ezvâc denen eşlerin de onların “hanımları” olduğu yaklaşımı hiçbir şekilde doğru değildir; ifade kadın ve erkek bütün eşleri içermektedir.

2 “يَحْذَرُ” (yahzâru) sözcüğü, “Sakınan, tehlikeyi gören, tedbirini alan” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da 21 kez geçer: 2:19, 235, 243; 3:28, 30; 4:71, 102 (2 kez); 5:41, 49, 92; 9:64 (2 kez), 122; 15:57; 24:63; 26:56; 28:6; 39:9; 63:4; 64:14.

3 Afv, azarlasa da cezalandırmaktan vazgeçmek; safh ise, azarlamaktan da cezadan da vazgeçmek demektir. Mağfiret ise, kulunun günahını örtüp kusurunu bağışlaması anlamına gelir. Mahşerde Yüce Allah tarafından bağışlanmak isteyenler önce kendileri bu dünyada bağışlama emrini yerine getirmelidir.

4 Bu kelime “görmezden gelmek”, “aldırmamak”, “vazgeçmek" gibi anlamlara gelen “صَفَحَ” (safaha) kökünden türemiştir. Bu kelime Kur’an’da  8 kez geçer: 2:109; 5:13; 15:85; 24:22; 43:5, 89, 64:14.

15. Mallarınız ve evlatlarınız birer fitnedir (sınavdır). Âzîm (büyük, muazzam) ecir (karşılık) ise O’nun, Allah’ın yanındadır. (Benzer mesaj: 8:28)

16. O halde gücünüz yettiğince Allah’a karşı takvalı1 olun, (vahyi) dinleyin, itaat edin ve kendiniz için infak edin.2 Kim nefsinin cimriliğinden korunursa1, felaha (kurtuluşa, saadete) erenler işte onlardır.

1 “وَقَى” (vekâ) sözcüğü, “korumak”, “muhafaza etmek” anlamına gelen bir fiil köküdür. Bu kökten türeyen birçok kelime, korunma ve sakınma anlamlarıyla ilişkilidir. “تقوى” (takvâ) kelimesi de aynı kökten gelir ve "Allah'a karşı gelmekten sakınmak", "kendini koruma altına almak" anlamında kullanılır.

2 İnfak, karşılıksız yardımda bulunmaktır. Benzer mesaj: 59:9.

17. Eğer Allah’a güzel bir borçı verirseniz, onu sizin için kat kat artırır ve size mağfiret eder. Allah, Şekur olandır (az bir iyiliğe çok mükâfat verendir), Halim olandır (Yumuşak huylu, sabırlı olan ve öfkesini kontrol  edendir).

ı Karz-ı hasen kavramı “güzel borç” anlamında Yüce Allah’a verilen yani karşılığı sadece O’ndan beklenen yardım demektir. Benzer mesajlar: 2:245; 5:12; 57:11, 18; 73:20.

18. O, gaybı ve şehadeti bilen Azizul-Hâkîm’dir (Hikmetiyle her şeyi doğru ve adil bir şekilde yöneten mutlak güç sahibi olandır).

“gaybı ve şehadeti Bilen” ifadesi Kur’an’da 10 yerde (6:73; 9:94, 105; 13:9; 23:92; 32:6; 39:46; 59:22; 62:8; 64:18) geçmektedir.