Sure, Medine
döneminde inmiştir ve nüzul sırasına göre 108. suredir. Adını, 9’uncu ayette geçen “Teğabun” kelimesinden
alır. Sure 18 ayettir.
Rahmânir-Râhiym
(Merhamet eden
Merhametli) Allah’ın Adıyla
1. Göklerde
ve yerde ne varsa Allah’ı tesbih1 ediyor. Mülk (egemenlik, bütün varlıklar) O’nundur
ve hamd (övgü) O’nundur. O, her şeye Kadir’dir
(her
şeye gücü yetendir).
1 Bu kelime, "yüzmek”, “uzaklaşmak” ve “yüceltmek"
gibi anlamlara gelen “س-ب-ح” (sīn-be-ḥe)
kökünden türemiştir.
“تَسْبِيح” (tesbih) ifadesi, yüceltmek veya tenzih
etmek (her türlü eksiklikten uzak tutmak) anlamına gelir.
“Allah’ı tesbih etmek” ise, “Allah’ın kusursuz, eşsiz ve her türlü
noksanlıktan uzak olduğunu bilerek O’nu yüceltmek ve O’na saygı göstermek”
demektir.
Allah’ı tesbih ederken
kullanılan “سُبْحَانَ اللّٰهُ”
(Sûbhânallah) ifadesi de, “Allah, her türlü eksiklikten ve kusurdan
münezzehtir (uzaktır) ve yücedir” anlamına gelir.
Kur'an'da, evrendeki tüm varlıkların (melekler,
dağlar, kuşlar, yıldızlar, vb.) da Allah’ı tesbih ettiği belirtilir: 13:13;
17:44; 24:41; 40:7; 41:38; 42:5; 55:6. Bu nedenle “tesbih etmeyi”, sadece
tesbih çekmeye indirgemek bidat ve hurafedir.
2. Sizi
yaratan O’dur. Kiminiz kâfir ve kiminiz müminsiniz.ı Allah
yaptıklarınızı görendir. (ı Benzer
mesajlar: 18:29; 76:3)
3. O,
gökleri ve yeri bir hak (amaç) ile yaratmıştır.ı
Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel biçimde yaptı.2 Dönüşünüz
de O’nadır.
ı Biz,
Yüce Allah’ın engin rahmetinden ötürü bu dünyadayız. En Lütufkâr Olan, bize
kendimizi günahtan kurtarmamız için bir şans vermiştir. Reşat Halife, Ek 7’ye bakınız.
Benzer mesajlar: 6:73; 10:5; 14:19; 15:85; 16:3; 29:44; 30:8; 39:5; 45:22; 46:3;
44:39.
2 Benzer
mesajlar: 3:6; 40:64; Tin 95:4; 82:7-8.
4. Göklerde
ve yerde olanları bilir. Gizlediklerinizi de açığa vurduğunuzu da bilir. Allah,
göğüslerin özünü bilendir.
5. Daha
önce inkar edip, yaptıklarının vebalini tadanların haberi size ulaşmadı mı? Onlar
için elim
bir azap vardır.
6. Resulleri onlara beyyineler
(apaçık deliller) getirirlerdi. Ancak
onlar “Bir beşer mi bizi hidayete erdirecek (bize
kılavuzluk edecek)?” diyerekı küfrettiler ve yüz çevirdiler. Allah da
istiğna etti2. Allah
da Ğani’dir, Hamid’dir
(Zengindir, övülmeye
layık olandır).
ı İnkârcıların
bir insan olan elçilerle alay edişleriyle ilgili benzer mesajlar: 11:27; 14:10-11;
17:94; 21:3, 36; 23:24, 33-34, 47; 25:41; 26:154, 186; 36:15; 54:24-25; 64:6.
2 “ستغنى”
(isteğna) sözcüğü, “Kendisini zengin görmek, kimseye ihtiyacı olmadığını
düşünmek, kendini minnetsiz görmek, eyvallah etmemek” anlamlarına gelir. “İstiğna”
sözcüğü, Kur’an’da 4 kez geçer: 64:6; 80:5; 92:8; 96:7.
7. Kâfirler,
diriltilmeyeceklerini iddia ettiler.ı De ki: “Evet, Rabbime andolsun
ki diriltileceksiniz. Sonra da yaptıklarınız size bildirilecektir ve bu, Allah
için çok kolaydır.”
ı Ahireti
inkâr edenlerin ellerinde hiçbir delil yoktur. Fakat buna rağmen çok iddialı
bir şekilde ahiretin olmadığına inanırlar. Benzer mesajlar: 13:5; 17:49, 98; 19:66;
23:35, 82; 27:67; 32:10; 36:78; 37:16, 53; 44:35; 50:3, 15; 56:47; 79:11.
8. O
halde Allah ve Resulü ve indirdiğimiz o nur ile (Allah, Resulü ve Kur’an aracılığıyla) iman
edin! Ve Allah, yapıyor
olduklarınızdan da haberdardır.
9. Toplanma
günü için sizi bir araya toplayacağı gün, işte o teğâbun günüdür.1 Ve
kim, Allah ile iman eder ve salihât (doğru,
yapıcı, erdemli fiiller) işlerse, (Allah)
onun kötülüklerini2 örter ve onu altlarından nehirler akan
cennetlere yerleştirecektir. Orada sürekli kalıcıdırlar. Âzîm (muazzam) kurtuluş
işte budur.
1 Teğâbun
günü; gerçek kâr ve zararın ortaya çıktığı aldanma günüdür. O
gün, kimin hayatındaki sermayeyi yanlış bir işe yatırarak iflas ettiği ve
hüsrana uğradığı; kimin de yeteneklerini, vaktini, malını kârlı bir işe
yatırarak kâr ettiği ve mutlu sona erdiği belli olacaktır.
2 Bu sözcük, “سُوء” (sû’) kökünden türetilmiştir. Kök anlamı da “kötü”, “zarar”,
“rahatsızlık”, “kötülük”, “çirkinlik” demektir. Aynı kökten türetilmiş
olan “سَيِّـَٔا” (seyyie) sözcüğü ise, genellikle bir kötü eylem veya
yasaklanmış bir davranışı ifade eder.
10. İnkar
edip ayetlerimiz ile1 yalanlayanlar ise; işte onlar, içinde
ebedî kalacakları ateş ehlidirler ve ne kötü bir varış yeridir.
1 “بِاٰيَاتِنَا” (bi-âyâtinâ) ifadesi “ayetlerimiz ile” anlamına
gelir. Ancak bu ifade, birçok meal ve tefsirde “ayetlerimizi”
veya “ayetlerimize” şeklinde çevrilmektedir. Bu çeviriler
düzeltildiğinde, ilgili ayetlerde bahsedilen kişi veya toplumların, kendi
zihinlerinde tasavvur ettikleri bir Allah anlayışına inanan müşrikler oldukları
ve Allah’ın ayetlerini kendilerince delil göstererek, kendilerini uyaran
elçilere ve vahye karşı çıktıkları net bir şekilde anlaşılır. “ayetlerimiz ile” anlamına gelen “بِاٰيَاتِنَا” (bi-âyâtinâ) ifadesi Kur’an’da 57 kez geçer. Konu
ile ilgili ayrıntılı açıklama 2:39 ayeti dipnotunda yer alır.
11. Musibetten
her ne isabet ederse ancak Allah’ın izniyledir.1 Ve
kim Allah ile iman ederse (O’nun aracılığıyla inanır ve güvenirse),
onun kalbini hidayete (doğru rehberliğe) erdirir. Ve Allah, her şey ile (tüm
ayrıntılarıyla) Bilendir.
Bu cümlede,
her şeyin Yüce Allah’ın belirlediği yasalara göre şekillendiği
belirtilmektedir.
12. Allah’a
itaat edin ve Resul’e itaat edin.ı Yüz çevirirseniz, Resulümüze
düşen sadece açıkça tebliğdir (çağrıdır).2
ı “Allah’a
ve Resul’e itaat” ile ilgili açıklama 5:92 ayetinde yer alır. Yüce Allah’a ve resulüne
itaatle ilgili mesajlar: 3:132; 4:59; 5:92; 8:1, 20, 46; 24:52, 54; 33:71; 47:33;
48:17; 58:13; 64:12.
2 Tebliğle ilgili olarak Bkz: 5:67, 99; 13:40;
16:35, 82; 24:54; 29:18; 36:17; 42:48; 88:21.
13.
Allah, O’nun dışında ilah
(En Yüce olan) yoktur.
Müminler de Allah’a tevekkül etsinler.
“Tevekkül”
ile ilgili açıklama 8:2 ayetinde yer alır.
14. Ey
iman edenler, eşlerinizden ve evlatlarınızdan size düşman olan vardır.1 Onlara
karşı önleminizi alın2 ve (Onları)
affeder3 ve (yaptıklarına) aldırmaz4
ve bağışlarsanız, kuşkusuz Allah Gafur’dur, Rahim’dir (günahları örten ve bağışlayandır; merhamet edendir).
ı Yüce
Allah, aile içi fertler bağlamında karşılıklı olarak eşler arasında ve bazı
çocukların ana-babaları için düşmanlık yapabileceği tehlikesine dikkat çekmekte
ve dikkatli olunmasını emretmektedir. İfadede yer alan min edatı “bir kısmı,
bazısı” anlamını vermektedir ve bütün eşlerin ve çocukların değil, bir kısmının
böyle olabileceği belirtilmektedir. Ayette özel olarak muhatapların “erkekler”
olduğu ve ezvâc denen eşlerin de onların “hanımları” olduğu yaklaşımı hiçbir
şekilde doğru değildir; ifade kadın ve erkek bütün eşleri içermektedir.
2 “يَحْذَرُ” (yahzâru) sözcüğü, “Sakınan, tehlikeyi gören,
tedbirini alan” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da 21 kez geçer: 2:19, 235,
243; 3:28, 30; 4:71, 102 (2 kez); 5:41, 49, 92; 9:64 (2 kez), 122; 15:57;
24:63; 26:56; 28:6; 39:9; 63:4; 64:14.
3 Afv,
azarlasa da cezalandırmaktan vazgeçmek; safh ise, azarlamaktan da
cezadan da vazgeçmek demektir. Mağfiret ise, kulunun günahını örtüp kusurunu
bağışlaması anlamına gelir. Mahşerde Yüce Allah tarafından bağışlanmak
isteyenler önce kendileri bu dünyada bağışlama emrini yerine getirmelidir.
4 Bu kelime “görmezden gelmek”, “aldırmamak”, “vazgeçmek"
gibi anlamlara gelen “صَفَحَ” (safaha)
kökünden türemiştir. Bu kelime Kur’an’da 8 kez
geçer: 2:109; 5:13; 15:85; 24:22; 43:5, 89, 64:14.
15. Mallarınız
ve evlatlarınız birer fitnedir (sınavdır). Âzîm
(büyük, muazzam) ecir (karşılık) ise O’nun, Allah’ın yanındadır. (Benzer
mesaj: 8:28)
16. O halde gücünüz yettiğince Allah’a karşı takvalı1 olun, (vahyi) dinleyin, itaat edin ve kendiniz
için infak edin.2 Kim nefsinin cimriliğinden korunursa1,
felaha (kurtuluşa, saadete) erenler işte onlardır.
1 “وَقَى”
(vekâ) sözcüğü, “korumak”, “muhafaza etmek” anlamına gelen bir fiil köküdür. Bu
kökten türeyen birçok kelime, korunma ve sakınma anlamlarıyla ilişkilidir. “تقوى”
(takvâ) kelimesi de aynı kökten gelir ve "Allah'a karşı gelmekten
sakınmak", "kendini koruma altına almak" anlamında kullanılır.
2 İnfak, karşılıksız yardımda bulunmaktır.
Benzer mesaj: 59:9.
17. Eğer Allah’a güzel bir borçı verirseniz, onu
sizin için kat kat artırır ve size mağfiret eder. Allah, Şekur olandır (az bir iyiliğe çok mükâfat verendir),
Halim olandır (Yumuşak huylu, sabırlı olan ve öfkesini kontrol edendir).
ı Karz-ı
hasen kavramı “güzel borç” anlamında Yüce Allah’a verilen yani karşılığı sadece
O’ndan beklenen yardım demektir. Benzer mesajlar: 2:245; 5:12; 57:11, 18; 73:20.
18.
O, gaybı ve şehadeti bilen Azizul-Hâkîm’dir (Hikmetiyle her şeyi doğru ve adil bir şekilde yöneten mutlak
güç sahibi olandır).
“gaybı ve şehadeti Bilen” ifadesi Kur’an’da 10
yerde (6:73; 9:94, 105; 13:9; 23:92; 32:6; 39:46; 59:22; 62:8; 64:18) geçmektedir.