Sure, Mekke döneminde inmiştir ve nüzul sırasına göre 8.
suredir. Adını, ilk ayette geçen “el-A’lâ” kelimesinden alır. Sure 19 ayettir.
Rahmânir-Râhiym (Merhamet
eden Merhametli) Allah’ın Adıyla
1. Rabbinin
en yüce adını tesbih1 et.2
1 Bu kelime, "yüzmek”, “uzaklaşmak” ve “yüceltmek"
gibi anlamlara gelen “س-ب-ح” (sīn-be-ḥe)
kökünden türemiştir.
“تَسْبِيح” (tesbih) ifadesi, yüceltmek veya tenzih
etmek (her türlü eksiklikten uzak tutmak) anlamına gelir.
“Allah’ı tesbih etmek” ise, “Allah’ın kusursuz, eşsiz ve her türlü
noksanlıktan uzak olduğunu bilerek O’nu yüceltmek ve O’na saygı göstermek”
demektir.
Allah’ı tesbih ederken
kullanılan “سُبْحَانَ اللّٰهُ”
(Sûbhânallah) ifadesi de, “Allah, her türlü eksiklikten ve kusurdan
münezzehtir (uzaktır) ve yücedir” anlamına gelir.
Kur'an'da, evrendeki tüm varlıkların (melekler,
dağlar, kuşlar, yıldızlar, vb.) da Allah’ı tesbih ettiği belirtilir: 13:13;
17:44; 24:41; 40:7; 41:38; 42:5; 55:6. Bu nedenle “tesbih etmeyi”, sadece
tesbih çekmeye indirgemek bidat ve hurafedir.
2 Bu
ayete istinaden secdelerde, “Sûbhâne Rabbiyel-ala” (En yüce olan Rabbim, her
türlü eksiklikten ve kusurdan münezzehtir -uzaktır- ve yücedir) tesbihi okunur.
2. O1, yarattı
ve tesviye etti (düzenledi, biçimlendirdi, son şeklini verdi).
1 “الَّذِي”
(ellezi) sözcüğü, “O (kişi)” veya “ki o” anlamlarına gelmektedir ve belirli
bir kişiyi veya şeyi işaret etmektedir.
3. Ve
O, takdir etti ve yol gösterdi.1
1 Kainat
plansız, programsız yaratılmadı. Her varlığa kendine özgü özellikler verildi ve
ona uygun imkânlar sunuldu. Benzer mesaj: 20:50
4. Ve
O, merayı (yeşilliği, otlağı) çıkardı.
5. Ardından
onu kuruyup kararmış çer çöp haline getirdi.
6.
Sana kıraat ettireceğiz (okutacağız, bildirteceğiz), böylece
unutmayacaksın.
7. Ancak
Allah neyi isterse. Şüphesiz ki O, açığa çıkanı1 da gizli
olanı da bilir.
1 “جَهْرِ”
(cehr) sözcüğü, “yüksek sesle söylemek,
açığa vurmak, duyurarak yapmak, ses yükseltmek” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da 16 kez
geçer: 2:55; 4:148, 153; 6:3, 47; 7:205; 13:10; 16:75; 17:110; 20:7; 21:110;
49:2 (2 kez); 67:13; 71:8; 87:7.
8. Ve
seni kolaylığa yönelterek kolaylaştıracağız.
9. O
halde zikir (hatırlatma ve uyarı) faydalı olacaksa zikret.
10. Huşu
duyan (derin saygı ve içten sevgi
besleyen) kimse zikri (öğüdü, uyarıyı) alacaktır.
11. Şaki
(bahtsız, azgın) olan da ondan kaçınacaktır.
12. O,
en büyük ateşe yaslanacak.
13. Sonra,
orada ne ölür ne de yaşar.1
1 Aynı
ifadeler 20:74 ayetinde de yer alır.
14. Kendini
tezkiye eden (arındıran)
kimse muhakkak felaha (kurtuluşa) ermiştir;
15. Rabbinin ismini zikrederek salat1 eden (duaya, desteğe yönelen) de.
1 “صَّلٰوةَ” (salât)
kelimesi, Sami dillerindeki “ṣ-l-ṭ” kökünden türemiş olup, Süryanice “ṣlotha”
(ܨܠܘܬܐ) kelimesiyle bağlantılıdır. Bu kök, “bir şeyi hedef almak, bir yöne
yönelmek” anlamına gelir. Süryanice’de “ṣlotha”, Allah’a yönelme ve dua etme
anlamında kullanılmıştır.
Bu yönelme hem fiziksel hem de metaforik anlam taşır. Örneğin, “Allah’a
yönelmek”, kişinin ruhsal anlamda O’na yakınlaşmasını ifade eder. Kur’an’da
“salât” kelimesi, bağlama göre farklı şekillerde anlam kazanır. Bunlardan
bazıları şunlardır:
1- Allah’ın salat etmesi: Müminlere ve Nebiye
yardım etmek ve desteklemek anlamındadır. Bkz: 2:157;
33:43, 56.
2- Müminlerin, Allah’a salat etmesi: Allah’a dua ve kulluk (hizmet)
etmek anlamındadır. Bkz: 2:43, 83, 110, 238, 239;
4:101, 162; 5:12, 58; 7:205; 8:35; 11:114; 17:78; 20:14; 24:58; 11:87; 107:4.
3- Meleklerin salat etmesi: Müminlere ve Nebiye
yardım etmek, desteklemek ve onlar için dua etmek anlamındadır. Bkz: 2:157;
33:43, 56.
4- Nebi’nin, Müminlere salat etmesi: Onlara destek olması,
onlarla dayanışma içinde olması ve onlar için dua etmesi anlamındadır. Bkz:
9:103; 33:43.
5- Müminlerin, Nebiye salat etmesi: Ona destek olmak ve onunla
dayanışma içinde olmak anlamındadır. Bkz: 9:99; 33:56
6- Müminlerin, müminlere salat etmesi: Müminlere destek olmak,
onlarla dayanışma içinde olmak (75:31,
32; 5:58; 107:4) ve onlar ile ölüleri dua etmek (5:106; 9:84,) anlamındadır.
7- Göklerdeki ve yeryüzündeki bütün varlıkların salat etmesi:
Allah’a dua ve kulluk (hizmet) etmek anlamındadır. Bkz: 24:41
Bu nedenle, salât yalnızca ritüelistik bir ibadet (örneğin namaz)
anlamına gelmez. Kelimenin temel anlamı “yönelmek” olsa da bu tanım onun zengin
bağlamsal ve kavramsal anlamlarını tam olarak yansıtmaz.
Sonuç olarak; salât, fiziksel ve ruhsal anlamda bir
hedefe veya kişiye yönelme eylemi olup, dua, kulluk (hizmet), destek veya
bağlılık gibi çok yönlü anlamlar içerir.
16. Hayır!
Sizler, dünya hayatını tercih ediyorsunuz.
17. Oysa
ahiret hayırlı olandır ve kalıcı olandır.
18. Şüphesiz
ki bu, gerçekten de1 ilk sahifelerde vardır.
1 “لَفِي” (lefi)
ifadesi, “Gerçekten de bu, ... içindedir” şeklinde çevrilebilir. “لَ” (le)
burada vurgulama yapmaktadır. Bu ifade Kur’an’da 10 kez geçer: 12:95; 15:72;
26:97, 196; 36:24; 51:8; 82:13, 14; 83:22; 87:18.
19.
İbrahim’in ve Musa’nın suhuflarda1…
1 İbrahim’in
ve Musa’nın suhufları (sahifeleri) şeklindeki ifade 53:36-37’de de
zikredilmiştir. Tevrat, Musa’nın sahifeleri de dâhil olmak üzere
İsrailoğullarına gönderilen nebilere vahyedilen ayetlerin bütünüdür. Kur’an’da,
Musa’ya “Tevrat” verildiğinin belirtildiğini görmeyiz.