87. ALA SÛRESİ

        Sure, Mekke döneminde inmiştir ve nüzul sırasına göre 8. suredir. Adını, ilk ayette geçen “el-A’lâ” kelimesinden alır. Sure 19 ayettir.

 

Rahmânir-Râhiym (Merhamet eden Merhametli) Allah’ın Adıyla

1. Rabbinin en yüce adını tesbih1 et.2

1 Bu kelime, "yüzmek”, “uzaklaşmak” ve “yüceltmek" gibi anlamlara gelen “س-ب-ح” (sīn-be-ḥe) kökünden türemiştir.

 “تَسْبِيح” (tesbih) ifadesi, yüceltmek veya tenzih etmek (her türlü eksiklikten uzak tutmak) anlamına gelir.

“Allah’ı tesbih etmek” ise, “Allah’ın kusursuz, eşsiz ve her türlü noksanlıktan uzak olduğunu bilerek O’nu yüceltmek ve O’na saygı göstermek” demektir.

Allah’ı tesbih ederken kullanılan “سُبْحَانَ اللّٰهُ” (Sûbhânallah) ifadesi de, “Allah, her türlü eksiklikten ve kusurdan münezzehtir (uzaktır) ve yücedir” anlamına gelir.

Kur'an'da, evrendeki tüm varlıkların (melekler, dağlar, kuşlar, yıldızlar, vb.) da Allah’ı tesbih ettiği belirtilir: 13:13; 17:44; 24:41; 40:7; 41:38; 42:5; 55:6. Bu nedenle “tesbih etmeyi”, sadece tesbih çekmeye indirgemek bidat ve hurafedir.

2 Bu ayete istinaden secdelerde, “Sûbhâne Rabbiyel-ala” (En yüce olan Rabbim, her türlü eksiklikten ve kusurdan münezzehtir -uzaktır- ve yücedir) tesbihi okunur.

2. O1, yarattı ve tesviye etti (düzenledi, biçimlendirdi, son şeklini verdi).

            1 “الَّذِي” (ellezi) sözcüğü, “O (kişi)” veya “ki o” anlamlarına gelmektedir ve belirli bir kişiyi veya şeyi işaret etmektedir.

3. Ve O, takdir etti ve yol gösterdi.1

1 Kainat plansız, programsız yaratılmadı. Her varlığa kendine özgü özellikler verildi ve ona uygun imkânlar sunuldu. Benzer mesaj: 20:50

4. Ve O, merayı (yeşilliği, otlağı) çıkardı.

5. Ardından onu kuruyup kararmış çer çöp haline getirdi.

6. Sana kıraat ettireceğiz (okutacağız, bildirteceğiz), böylece unutmayacaksın.

7. Ancak Allah neyi isterse. Şüphesiz ki O, açığa çıkanı1 da gizli olanı da bilir.

1 “جَهْرِ” (cehr) sözcüğü, “yüksek sesle söylemek, açığa vurmak, duyurarak yapmak, ses yükseltmek” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da 16 kez geçer: 2:55; 4:148, 153; 6:3, 47; 7:205; 13:10; 16:75; 17:110; 20:7; 21:110; 49:2 (2 kez); 67:13; 71:8; 87:7.

8. Ve seni kolaylığa yönelterek kolaylaştıracağız.

9. O halde zikir (hatırlatma ve uyarı) faydalı olacaksa zikret.

10. Huşu duyan (derin saygı ve içten sevgi besleyen) kimse zikri (öğüdü, uyarıyı) alacaktır.

11. Şaki (bahtsız, azgın) olan da ondan kaçınacaktır.

12. O, en büyük ateşe yaslanacak. 

13. Sonra, orada ne ölür ne de yaşar.1

1 Aynı ifadeler 20:74 ayetinde de yer alır.

14. Kendini tezkiye eden (arındıran) kimse muhakkak felaha (kurtuluşa) ermiştir;

15. Rabbinin ismini zikrederek salat1 eden (duaya, desteğe yönelen) de.

1 “صَّلٰوةَ” (salât) kelimesi, Sami dillerindeki “ṣ-l-ṭ” kökünden türemiş olup, Süryanice “ṣlotha” (ܨܠܘܬܐ) kelimesiyle bağlantılıdır. Bu kök, “bir şeyi hedef almak, bir yöne yönelmek” anlamına gelir. Süryanice’de “ṣlotha”, Allah’a yönelme ve dua etme anlamında kullanılmıştır.

Bu yönelme hem fiziksel hem de metaforik anlam taşır. Örneğin, “Allah’a yönelmek”, kişinin ruhsal anlamda O’na yakınlaşmasını ifade eder. Kur’an’da “salât” kelimesi, bağlama göre farklı şekillerde anlam kazanır. Bunlardan bazıları şunlardır:

1- Allah’ın salat etmesi: Müminlere ve Nebiye yardım etmek ve desteklemek anlamındadır. Bkz: 2:157; 33:43, 56.

2- Müminlerin, Allah’a salat etmesi: Allah’a dua ve kulluk (hizmet) etmek anlamındadır. Bkz: 2:43, 83, 110, 238, 239; 4:101, 162; 5:12, 58; 7:205; 8:35; 11:114; 17:78; 20:14; 24:58; 11:87; 107:4.

3- Meleklerin salat etmesi: Müminlere ve Nebiye yardım etmek, desteklemek ve onlar için dua etmek anlamındadır. Bkz: 2:157; 33:43, 56.

4- Nebi’nin, Müminlere salat etmesi: Onlara destek olması, onlarla dayanışma içinde olması ve onlar için dua etmesi anlamındadır. Bkz: 9:103; 33:43.

5- Müminlerin, Nebiye salat etmesi: Ona destek olmak ve onunla dayanışma içinde olmak anlamındadır. Bkz: 9:99; 33:56

6- Müminlerin, müminlere salat etmesi: Müminlere destek olmak, onlarla  dayanışma içinde olmak (75:31, 32; 5:58; 107:4) ve onlar ile ölüleri dua etmek (5:106; 9:84,) anlamındadır.

7- Göklerdeki ve yeryüzündeki bütün varlıkların salat etmesi: Allah’a dua ve kulluk (hizmet) etmek anlamındadır. Bkz: 24:41

Bu nedenle, salât yalnızca ritüelistik bir ibadet (örneğin namaz) anlamına gelmez. Kelimenin temel anlamı “yönelmek” olsa da bu tanım onun zengin bağlamsal ve kavramsal anlamlarını tam olarak yansıtmaz.

Sonuç olarak; salât, fiziksel ve ruhsal anlamda bir hedefe veya kişiye yönelme eylemi olup, dua, kulluk (hizmet), destek veya bağlılık gibi çok yönlü anlamlar içerir.

16. Hayır! Sizler, dünya hayatını tercih ediyorsunuz.

17. Oysa ahiret hayırlı olandır ve kalıcı olandır.

18. Şüphesiz ki bu, gerçekten de1 ilk sahifelerde vardır.

            1 “لَفِي” (lefi) ifadesi, “Gerçekten de bu, ... içindedir” şeklinde çevrilebilir. “لَ” (le) burada vurgulama yapmaktadır. Bu ifade Kur’an’da 10 kez geçer: 12:95; 15:72; 26:97, 196; 36:24; 51:8; 82:13, 14; 83:22; 87:18.

19. İbrahim’in ve Musa’nın suhuflarda1

1 İbrahim’in ve Musa’nın suhufları (sahifeleri) şeklindeki ifade 53:36-37’de de zikredilmiştir. Tevrat, Musa’nın sahifeleri de dâhil olmak üzere İsrailoğullarına gönderilen nebilere vahyedilen ayetlerin bütünüdür. Kur’an’da, Musa’ya “Tevrat” verildiğinin belirtildiğini görmeyiz.