71. NUH SÛRESİ

            Sure, Mekke döneminde inmiştir ve nüzul sırasına göre 71. suredir. Nuh Nebi’nin mücadelesi anlatıldığı için bu adı almıştır. Sure 28 ayettir.

 

Rahmânir-Râhîm (Merhamet eden Merhametli) Allah’ın Adıyla

1. Elbette Nuh’u kendi kavmine Biz gönderdik: “Can yakıcı1 bir azap gelmeden önce kavmini uyar!”

            1 “اَل۪يمٌ” (elîm) kelimesi “şiddetli acı veren”, “can yakıcı”, “çok ızdıraplı” gibi anlamlara gelmektedir.  Bu ifade Kur’an’da 75 kez geçer.

2. Dedi ki: “Ey halkım! Şüphesiz ki ben, sizin için apaçık bir uyarıcıyım.

3. Allah’a ibadet (kulluk, hizmet) edin. Ve O’na karşı takvalı1 olun (Allah’ın emirlerine uyup, yasaklarından kaçının) ve bana itaat edin!

2 “وَقَى” (vekâ) sözcüğü, “korumak”, “muhafaza etmek” anlamına gelen bir fiil köküdür. Bu kökten türeyen birçok kelime, korunma ve sakınma anlamlarıyla ilişkilidir. “تقوى” (takvâ) kelimesi de aynı kökten gelir ve "Allah'a karşı gelmekten sakınmak", "kendini koruma altına almak" anlamında kullanılır.

 Nuh, tebliğe başladığında kavmini bu üç şeye davet etmişti: Allah’a kulluk etmeye, takva sahibi olmaya ve Resul’e itaat etmeye.

“Öyleyse Allah’a karşı takvalı olun, bana da itaat edin.” ifadesi, aynı sözcüklerle toplam sekiz ayette (108, 110, 126, 131, 144, 150, 163, 179; 43:63 ve 71:3’te) daha tekrarlanmaktadır.

4. Sizin için günahlarınızdan1 bağışlasın ve sizi bir ecele (ölüm zamanına) kadar ertelesin (yaşatsın). Allah’ın eceli (ölüm zamanı) gelince şüphesiz ki ertelenmez.2 Bir bilseydiniz!”

1 “ذَنْبٌ” (zenb) sözcüğü, “bir şeyin sonu” veya “arka tarafı” anlamlarına gelir. Deyimsel olarak, birinin sorumlu tutulabileceği ve karşılığında ceza ya da pişmanlık duyacağı eylemleri ifade eder ve "suç", "sorumluluk", "günah" gibi anlamlara gelebilir. Ancak dini bağlamda en yaygın çevirisi "günah" şeklindedir. Bu sözcük, türevleriyle birlikte Kur’an’da 38 yerde geçer: 3:11, 16, 31, 135 (2), 147, 193; 5:18, 49; 6:6; 7:100; 8:52, 54; 9:102; 12:29, 97; 14:10; 17:17; 25:58; 26:14; 28:78; 29:40; 33:71; 39:53; 40:3, 21, 55; 46:31; 47:19; 48:2; 51;59 (2); 55:39; 61:12; 67:11; 71:4; 81:9; 91:14.

2 Ecel-i müsemma” ile ilgili açıklama 2:282’de yer alır.

5. Dedi ki: “Rabbim! Şüphesiz ki ben, kavmimi gece gündüz davet ettim.

Ayetteki “de’avtü” fiili tebliğde “davet”in esas olduğunu öğretmektedir. Yüce Allah kullarını inanmaya mecbur tutmadığına ve sonuçlarına katlanmak üzere onları tercihlerinde serbest bıraktığına göre, dine davet edenler zorlamaya, baskıya veya insanlık dışı muamelelere başvuramazlar. Bu yüzden, gönüllere işleyecek şekilde davette bulunmak tebliğin esasıdır.

6. Fakat davetim, onların firarını1 artırmaktan başka bir işe yaramadı.

            1 “ٱلْفِرَار” (firar) kelimesi “kaçmak, fırlamak, hızla uzaklaşmak” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da 11 kez geçer: 18:18; 26:21; 33:13, 16 (2 kez); 51:50; 62:8; 71:6; 74:51; 75:10; 80:34.

7. Ve onları ne zaman bağışlaman için davet etsem, şüphesiz ki parmaklarını kulaklarına tıkadılar1 ve giysileriyle2 başlarını kapladılar3. Ve direttiler ve kibirlendikçe kibirlendiler.

1 Benzer mesajlar: 9:32; 14:9; 61:7-8.

2 “ثِيَابَهُمْ” (siyâbehum) kelimesi “elbiseleri, giysileri” anlamlarına gelir.

3 “غشي” (ğâşî) kökü, bağlama göre “kaplamak”, “kuşatmak” ve “etki altına almak” gibi anlamlar taşır. Bu kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 29 kez geçer: 2:7; 3:154; 7:41, 54, 189; 8:11; 10:27; 11:5; 12:107; 13:3; 14:50; 20:78 (2 kez); 24:40; 29:55; 31:32; 33:19; 36:9; 44:11; 45:23; 47:20; 53:16 (2 kez), 54 (2 kez); 71:7; 88:1; 91:4; 92:1.

8. Sonra onları aleni olarak1 davet ettim.

1 “جَهْرِ” (cehr) sözcüğü, “yüksek sesle söylemek, açığa vurmak, duyurarak yapmak, ses yükseltmek” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da 16 kez geçer: 2:55; 4:148, 153; 6:3, 47; 7:205; 13:10; 16:75; 17:110; 20:7; 21:110; 49:2 (2 kez); 67:13; 71:8; 87:7.

9. Ardından, onlara hem açıkça ilan ettim hem de gizlice onlara gizli söyledim.

10. Ve dedim ki: “Rabbinize istiğfar edin. Çünkü O, Ğaffar (günahları örten ve bağışlayan) olandır.

11. Semayı üzerinize yağmur1 olarak göndersin!

1 “مِّدْرَارًۭ” (midraren) kelimesi, Arapça’da “akan, yağan, süzülen, akıntılı” anlamlarına gelir. Bu sözcük, türevleriyle birlikte Kur’an’da 4 yerde geçer: 6:6; 11:52; 24:35; 71:11.

12. Ve sizi mallarla ve oğullarla desteklesin. Ve sizin için cennetler (bahçeler) kılsın ve size nehirler akıtsın.”

1 “uzatmak, desteklemek, yardım etmek” gibi anlamlara gelen “أَمَدَّ” (amadda) fiilinden türemiş olan “يُمْدِدْ” (yumdid) fiili de “arttırır, genişletir, destekler, yardım eder” anlamlarına gelir.

13. Size ne oluyor da Allah için vakarlı bir tavır takınmıyorsunuz?

14. Andolsun ki O, sizi aşamalardan geçirerek1 yarattı.

            1 “اَطْوَاراً” (etvâren) “evrelerden geçirmek”, “aşamalardan geçirmek” anlamına gelir. Bu ifade Kur’an’da sadece bu ayette geçer.

15. Allah’ın, yedi semayı1 katmanlar şeklinde nasıl yarattığını görmez misiniz?

1 Yedi kat gök (evren) ile ilgili benzer mesajlar Bkz: 2:29; 17:44; 23:86; 41:12; 65:12; 67:3; 71:15. Bununla birlikte “yedi yol” (23:17) ve “yedi güçlü yapı” (78:12) ifadeleri de bulunmaktadır.

2 “طَبَقٌ” (tâbâkâ) sözcüğü, “tabaka” ya da “katman” anlamlarına gelir. Bu sözcük, Kur’an’da 4 kez geçer: 67:3; 71:15; 84:19 (2 kez).

16. Ay’ı da onların içinde bir nur (ışık) yaptı. Güneş’i de ışık kaynağı1 yaptı.

            1 “سِرَاجا” (sirac) sözcüğü, “ışık kaynağı”, “ışık yayan” gibi anlamlara gelir. Bu sözcük, Kur’an’da 4 kez geçer: 25:61; 33:46; 71:16; 78:13.

17. Allah, sizi de yerden bir bitki gibi bitirdi.1

1 Benzer mesajlar: 11:61; 53:32.

18. Sonra sizi ona (toprağa) geri döndürecek. Ve sizi oradan bir çıkışla çıkaracaktır.1

1 Benzer mesajlar: 7:25; 20:55; 22:6; 30:19; 35:9; 50:11,42; 43:11.

19. Ve Allah, yeryüzünü sizin için yaydı (bir halı gibi serdi);

20. Ondaki geniş yollarda gidesiniz diye.

Benzer mesajlar: 16:15; 20:53; 21:31; 43:10.

21. Nuh dedi ki: “Rabbim! Şüphesiz ki onlar bana isyan ettiler. Malı ve evladı da kendisi için zarardan başka bir şey artırmayan kimseye tabi oldular.

22. Ve büyük planlar planladılar.1

            1 “مَكَرُوا” (mekerû), “plan yapmak”, “hile yapmak” anlamına gelir. Bu kelime Kur’an’da 43 kez geçer: 3:54 (3 kez); 6:123 (2 kez), 124; 7:99 (2 kez); 7:123 (2 kez); 8:30 (4 kez); 10:21 (3 kez); 12:31, 102; 13:33, 42 (2 kez); 14:46 (4 kez); 16:26, 45, 127; 27:50 (4 kez), 51, 70; 34:33; 35:10 (2 kez), 43 (2 kez); 40:45; 72:22 (2 kez).

23. Ve dediler ki: ‘Sakın ilahlarınızı bırakmayın! Sakın Vedd’i ve Suva’yı ve  Yeğus’u ve Yeuk’u ve Nesr’i bırakmayın!’1

1 Bunların, Nuh zamanında kendilerine tapınılan çeşitli putların isimleri olduğu belirtilmektedir. Bunların, çeşitli Arap kabilelerinin tapındığı putlar olduğu da ileri sürülmektedir. Buna göre, aşk tanrısı Vedd, Kelb’in; nesil tanrısı Süvâ, Hüzeyl’in; yağmur tanrısı Yeğûs, Tayy’in; güç tanrısı Ye’ûk, Hemdân’ın ve gök tanrısı Nesr ise Himyer’in putu olarak tanıtılmaktadır. Ayrıca Vedd’in, erkek; Suvâ’ın, kadın; Yeğûs’un, arslan; Ye’ûk’un, at ve Nesr’in de kartal suretinde sembolleştirildiği ifade edilmektedir (Râzî, Mefâtîhu’l-Ğayb, c. 30, s. 143).

24. Ve Andolsun ki bir çoklarını saptırdılar. Sen de o zalimlerin sapkınlıklarından başka bir şeylerini artırma!”1

1 Girişte de beyan edildiği gibi, Nuh’un bu bedduası sabırsızlık dolayısıyla değildi. Senelerce onların alaylarına dışlamalarına rağmen tebliğ ettikten ve hem kendisi hem de inananların güvenliği tehlikeye girdikten ve “Ben yenildim, yardım et” (54:10) dedikten sonra ağzından bu kelimeler döküldü. “Nuh’a vahyedildi: “Kavminden iman etmiş olanlar dışında kimse sana iman etmeyecek. Onların yapmakta olduklarından dolayı üzülme.” (11:36)

Asırlar sonra Musa’da aynı şartlar altında firavunun kavmi için beddua eder ve Yüce Allah, onun da duasını karşılık veriri (10:88-89).

25. Suçlarından1 dolayı suya gömüldüler2. Ardından da ateşe sokuldular. Kendilerine Allah’ın dışında yardımcılar da bulamadılar!

1 Arapça’da “suç” anlamına gelen خطأ “hata” sözcüğünün İbranice’deki karşılığı da “חֵטְא” (Het-Hata)’dır ve “suç” anlamına gelmektedir. “hata” sözcüğü, Kur’an’da 19 ayette geçmektedir. (2:58, 81, 286; 4:92, 112; 7:161; 12:29, 91, 97; 17:31; 20:73; 26:51; 28:8; 29:12; 33:5; 69:9,37; 71:25; 96:16)

2 “غَرِقَ” (ğark) sözcüğü, “suya batmak, suya gömülmek, boğulmak” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da 23 kez geçer: 2:50; 7:64, 136; 8:54; 10:73, 90; 11:37, 43; 17:69, 103; 18:71; 21:77; 23:27; 25:37; 26:66, 120; 29:40; 36:43; 37:82; 43:55; 44:24; 71:25; 79:1.

Nuh’un kıssası okunurken, Nuh’un öyküsünün geçtiği diğer sureler de göz önünde tutulmalıdır. Bkz: 7:59-64; 10:71-73; 11: 25-29; 23:23-31; 26:105-122; 29:14-15; 37:75-82; 54:9-16.

26. Nuh dedi ki: “Rabbim, o kâfirlerden yeryüzünde dolaşan1 kimse bırakma!

1 "دَيَّاراً" (deyyâran) kelimesi, "gezgin", "dolaşan" veya "sürekli hareket halinde olan" anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da sadece bu ayette geçer.

27. Çünkü Sen, eğer onları bırakırsan, kullarını saptırırlar. Facir1 ve kafir (hakkı öreten) kimselerden başkasını da doğurmazlar.

1 “فُجُورَ” (fücur) kelimesi, temel olarak “yarmak”, “açmak” anlamına gelen “فَجَرَ” (fe-ce-ra) kökünden türemiştir. “فُجُورَ” (fücur) kelimesi de metaforik olarak “sınırları aşmayı”, “ahlaki değerleri çiğnemeyi” ifade eder. Bunları yapanlara da facir denir. Bu kelime Kur’an’da 7 kez geçer: 38:28; 71:27; 75:5; 80:42; 82:14; 83:7; 91:8.

28. Rabbim! Beni ve ebeveynimi ve mümin olarak evime girenleri ve mümin erkekleri ve mümin kadınları da bağışla. Zalimlerin de sadece  yıkımlarını1 artır!”

1 “تَتْبِيرًا” (tetbirâ) sözcüğü, bir şeyin tamamen yok edilmesi, harabe edilmesi, kökünden kazınması anlamına gelir. Bu sözcük Kur’an’da 6 kez geçer: 7:139; 17:7 (2 kez); 25:39 (2 kez); 71:28.