67. MÜLK SÛRESİ

        Sure, Medine döneminde inmiştir ve nüzul sırasına göre 77. suredir. Sure, adını ilk ayette geçen “Mülk” kelimesinden alır. Sure 30 ayettir.

 

Rahmânir-Râhiym (Merhamet eden Merhametli) Allah’ın Adıyla

1. Mülk elinde olanı Allah ne Tebarek’tir2. O, her şeye Kadir’dir (her şeye gücü yetendir).

ı “Mülk elinde olan” sözü ile; Evrenin Maliki (sahibi), yönetim ve egemenlik yetkisi elinde bulunan demektir.

2 “Tebarek” sözcüğü ile ilgili açıklama 25:1’de yer alır.

2. Hanginizin daha güzel işler yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. Ve O, Azizul-Ğafur’dur (günahları örten ve bağışlayan mutlak güç sahibidir).

3. Yedi göğü (evreni) katmanlar1 halinde yarıp/yaratıp ortaya çıkaran O’dur.2 Rahmân’ın yaratmasında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Dön ve bir bak, herhangi bir kusur görebilecek misin?

            1 “طَبَقٌ” (tâbâkâ) sözcüğü, “tabaka” ya da “katman” anlamlarına gelir. Bu sözcük, Kur’an’da 4 kez geçer: 67:3; 71:15; 84:19 (2 kez).

2 Yüce Allah yedi gök (evren) yaratmıştır. İçinde yaşadığımız Dünya da yedinci evrendedir. Benzer mesaj: 65:12

4. Sonra bakışını iki defa çevir. O bakışların, bitkin ve umudu kesmiş olarak sana geri (ters) döner.

5. Biz Dünya’nın göğünü, kandillerleı (yıldızlarla) süsledik. Şeytanlar için de onu recmeden2 kıldık ve onlara yakıcı ateşi3 azabını hazırladık.4

            ı “مِصْبَاحٌ” (misbah) sözcüğü, “kandil, fener, lamba” gibi anlamlara gelmektedir ve Kur’an’da 3 yerde geçer: 24:35; 41:12; 67:5.

            2 رَّجِيمِ (raciym) sözcüğü, Arapça’da “taşlanmış, dışlanmış, kovulmuş” anlamlarına gelir. “רֶ֧גֶם” (recem) sözcüğü, Tevrat’ta da geçmektedir ve İbranice’de “taşlamak, taşa tutmak” anlamlarına gelir.

3 “سَعِيرًۭ” (sa’iyrân) sözcüğü “alevli ateş, yakıcı ateş” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da 19 kez geçer: 4:10, 55; 17:97; 22:4; 25:11; 31:21; 33:64; 34:12; 35:6; 42:7; 48:13; 54:24, 47; 65:5, 10, 11; 76:4; 81:12; 84:12.

4 Cinler, uzayda diledikleri gibi gezemez ve gelecek hakkındaki bilgilere ulaşamazlar. Ayrıntılı açıklama 72:1 ayetinde yer alır.

6. Rablerini inkâr edenler (hakkı bilerek inkar edenler; onun üstünü örtenler) için cehennem azabı vardır. O ne kötü varış yeridir!

7. Oraya atıldıklarında, kaynarken homurtusunu işitirler.

8. Neredeyse öfkeden çatlayacak!1 Oraya her bir grup2 atıldığında, oranın bekçileri onlara “Size bir uyarıcı gelmedi mi?” diye sordu.3

1 Cehennemin, bir canlı gibi konuşmasıyla ilgili benzer mesajlar: 50:30; 67:8; 70:17.

            2 Bu sözcük, “فَوْج” (fevc) kökünden türetilmiştir.  Kök anlamı da “topluluklar”, “bölükler”, “kafileler”, “gruplar” demektir. Bu kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 5 kez geçer: 27:83; 38:59; 67:8; 78:18; 110:2.

3 Kur’an sıklıkla, Ahiret hakkında geçmiş zamanla konuşur. Bunun nedeni şudur, bunlar Yüce Allah tarafından hâlihazırda şahit olunan gelecekteki olaylardır ve kesinlikle gerçekleşecektir.

9. Onlar dediler ki: “Evet, bize bir uyarıcı geldi, fakat biz onu yalanladık ve ‘Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz büyük bir delalet (sapkınlık) içindesiniz.’ dedik”

10. Ve dediler ki: “Eğer işitseydik veya akıl yürütseydik, yakıcı ateşin halkından olmazdık.”

11. Böylece günahlarınıı itiraf ettiler. Yakıcı ateşin halkı uzak olsun2!

1 “ذَنْبٌ” (zenb) sözcüğü, “bir şeyin sonu” veya “arka tarafı” anlamlarına gelir. Deyimsel olarak, birinin sorumlu tutulabileceği ve karşılığında ceza ya da pişmanlık duyacağı eylemleri ifade eder ve "suç", "sorumluluk", "günah" gibi anlamlara gelebilir. Ancak dini bağlamda en yaygın çevirisi "günah" şeklindedir. Bu sözcük, türevleriyle birlikte Kur’an’da 38 yerde geçer: 3:11, 16, 31, 135 (2), 147, 193; 5:18, 49; 6:6; 7:100; 8:52, 54; 9:102; 12:29, 97; 14:10; 17:17; 25:58; 26:14; 28:78; 29:40; 33:71; 39:53; 40:3, 21, 55; 46:31; 47:19; 48:2; 51;59 (2); 55:39; 61:12; 67:11; 71:4; 81:9; 91:14.

2 فَسُحْقًا” (fesuhkan) sözcüğü; kahrolsun, helâk olsun, yok olsun, rahmet ve merhametten payı olmasın, anlamlarına gelir.

12. Görmedikleri halde Rablerinden huşu (korku, saygı) duyanlar için mağfiret ve büyük bir ecir (karşılık) vardır.

ı Benzer mesajlar: 21:49; 35:18; 36:11; 50:33.

13. Ve sözünüzü ister gizleyin ya da onu açığa vurunı, şüphesiz ki O, göğüslerde olanı (kalplerinden geçeni) bilendir.2

ı “جَهْرِ” (cehr) sözcüğü, “yüksek sesle söylemek, açığa vurmak, duyurarak yapmak, ses yükseltmek” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da 16 kez geçer: 2:55; 4:148, 153; 6:3, 47; 7:205; 13:10; 16:75; 17:110; 20:7; 21:110; 49:2 (2 kez); 67:13; 71:8; 87:7.

2 Benzer mesajlar: 2:33; 3:29; 5:99; 6:3; 14:38; 20:7; 21:110; 24:29; 27:25; 33:54; 40:19; 60:1; 87:7.

14. Yaratan bilmez mi hiç! Ve O, Latiful-Habir’dir (kullarının ihtiyaçlarını bilen ve karşılayandır; her şeyden haberdar).

15. O, yeryüzünü size boyun eğdirmiş1 olandır. Haydi onun üzerinde dolaşın ve O’nun rızkından yiyin. Ve onun için teşhir edileceksiniz2.

1 “الذُّلِّ” (zûll), zillet durumunu, yani aşağılanma, itibarsızlık, zayıflık, boyun eğme veya acizlik durumunu ifade eder. Kur’an’da bu kökten türemiş 24 kelime geçer: 2:61, 71; 3:26, 112, 123; 5:54; 7:152; 10:26, 27; 16:69; 17:24, 111; 20:134; 27:34, 37; 36:72; 42:45; 58:20; 63:8; 67:15; 68:43; 70:44; 76:14 (2 kez)

2 Açılmış, yayılmış, gözler önüne serilmiş, teşhir edilmiş” anlamına gelen “نَشَرَ” (neşere) kökünden türemiş bu tür ifadeler Kur’an’da 21 kez geçer: 17:13; 18:16; 21:21; 25:3, 40, 47; 30:20; 33:53; 35:9; 42:28; 43:11; 44:35; 52:3; 54:7; 62:10; 67:15; 74:52; 77:3 (2 kez); 80:22; 81:10.

16. Gökte Olanın (Allah’ın), sizi batırmayacağına dair güvenceniz mi var? Bir de bakmışsınız yer sarsılıyor!

17. Yine Gökte Olanın, üzerinize taş yağdırmasından emin misiniz? Uyarımın nasıl olduğunu anlayacaksınız.

18. Onlardan öncekiler de yalanladılar. İnkarım (beni inkâr etmek) nasılmış gördüler.

19. Sıra halinde süzülerek üzerlerinde kanat çırpan kuşları düşünmediler mi?1 Onları Rahmân’dan başkası tutmuyor2. O, her şeyi Görendir.

1 Benzer mesajlar: 16:79; 24:41

2 “قبض” (kabz) sözcüğü, ““yakalamak”, “tutmak”, “sıkıştırmak” ve “kapmak” anlamlarına gelir. Bu kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 8 kez geçer: 2:245, 283; 9:67; 20:96 (2 kez); 25:46 (2 kez); 39:67; 67:19.

20. Yoksa Râhmân’a karşı size yardım edebilecek askerleriniz mi var? Kâfirler derin bir aldanış1 içindedirler.

1 “غَرَّ” (ğârra) sözcüğü “aldatmak, yanıltmak, kandırmak” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da 21 ayette 27 kez geçer: 3:24, 185, 196; 4:120; 6:70, 112, 130; 7:22, 51; 8:49; 17:64; 31:33 (3 kez); 33:12; 35:5 (3 kez), 40; 40:4; 45:35; 57:14 (3 kez), 20; 67:20; 82:6.

21. Rızkını tutacak olsa, size kim rızık verebilecek? Hayır! Onlar, azgınlık ve nefrette direnmektedir.

Benzer mesajlar: 21:42; 33:17; 35:2; 39:38; 67:28.

22. Yüzüstü sürünen kimse mi hedefe varır, yoksa sırat-ı müstakimde (dosdoğru olan yolda) düzgün (doğru) yürüyen mi?

“Sırat-ı Müstakim” ile ilgili açıklama 1:6’da yer alır.

23. De ki: Sizi inşa eden (yaratan), size işitme ve görme yetisi ile fuadları inşa eden (yaratan) O’dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz!

ı ‘Fuad’ (idrak etme, algılama, düşünme, akıl yürütme, gönül) ile ilgili açıklama 6:110 ayetinde yer alır.

24. De ki: “Sizi yeryüzünde yaratıp yayan O’dur ve O’nun huzurunda toplanacaksınız! (Benzer mesaj: 23:79)

25. Ve diyorlar ki: “Eğer sadıklardan (doğrulukta sebat eden, güvenilir olanlardan) iseniz, bu vaat ne zaman?”

Bu ayet, 10:48, 21:38, 21:71, 34:29, 36:48 ve 67:25 ayetinde de tekrarlanmaktadır.

26. De ki: “Onun bilgisi Allah’ın yanındadır.ı Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.”

ı Benzer mesajlar: 7:187; 20:15; 21:109; 31:34; 33:63; 41:47; 42:17; 43:85; 47:18; 67:26; 79:42-46.

27. Onu yakından gördükleri zaman da kâfirlerin yüzleri asılacak ve (onlara) “Çağırıp durduğunuz şey işte budur!” denilecek.

Benzer mesajlar: 30:56; 36:63; 37:21; 44:50; 50:20; 51:14; 52:14; 55:43; 70:44; 83:17.

28. De ki: “Düşündünüz mü? Allah, beni ve beraberimdekileri helak etse yahut bize merhamet etse, kâfirleri elem verici bir azaptan kim koruyacak?”

29. De ki: “O, Rahmân’dır. O’na iman ettik (inandık ve güvendik) ve O’na tevekkül ettik. Kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında öğreneceksiniz.”

“Tevekkül” ile ilgili açıklama 8:2 ayetinde yer alır.

30. De ki: “Düşündünüz mü? Eğer sabah1 suyunuz çekilirse, o zaman size akan bir suyu kim getirecek?

1 "صَبَاح" (sabah), günün doğumuyla başlayan ve sabahın genel zaman dilimini ifade eden geniş bir terimdir. "صَبَاح" (sabah) kelimesi, Kur’an’da 41 kez geçer: 3:103; 5:30, 31, 52, 53, 102; 6:96; 7:78, 91; 11:67, 81 (2 kez), 94; 15:66, 83; 18:40, 41, 42, 45; 22:63; 23:40; 26:157; 28:10, 18, 82; 29:37; 30:17; 37:137, 177; 41:23; 46:25; 49:6, 54:38; 61:14; 67:30; 68:17, 20, 21; 74:34; 81:18; 100:3.