90. BELED SÛRESİ

        Sure, Mekke döneminde inmiştir ve nüzul sırasına göre 35. suredir. Adını, ilk ayette geçen “el-Beled” (şehir, belde) kelimesinden alır. Sure 20 ayettir.

 

Rahmânir-Râhiym (Merhamet eden Merhametli) Allah’ın Adıyla

1. Hayır! Bu belde1 ile kasem ederim ki2.

            1 Sure Mekke döneminde indirildiği için “belde, şehir” ile Mekke’nin kastedildiği düşünülmektedir.

2 “قسم” (kasem) sözcüğü, “yemin etmek, kastetmek veya emin olmak” gibi anlamlara gelen önemli bir fiildir. Yüce Allah, Mekke şehri üzerinden yemin ederek sözüne başlamak suretiyle sözlerinin önemini ve doğruluğunu vurgulamaktadır. Bu yemin (kasem) ifadesi Kur’an’da 8 kez geçer: 56:75; 69:38; 70:40; 75:1, 2; 81:15; 84:16; 90:1.

2. Sen de bu beldede serbestsin1.

            1 “حِلّ” (hill) sözcüğü, “izin verilmiş”, “serbest”, “özgür”, “helal”, “mübah” gibi anlamlara gelir.

3. Doğurana (babaya) da evladına da.

4. Şüphesiz ki Biz, insanı zorluk1 içinde yarattık.

            1 “كَبَدٍ” (kebed) sözcüğü, “Zorluk, sıkıntı, zahmet, sabır, metanet” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir. 

5. Kimsenin kendisi üzerinde muktedir olmadığını mı hesap ediyor?

6. Diyor ki: “Yığınla1 mal (servet) helak ettim (tükettim).”

1 “لِبَداً” (libede) sözcüğü, “topluca, yığınlar halinde” anlamına gelir. Bu ayette, Nebi mescitte salata, duaya kalktığında onun etrafını sardıkları, ona yaklaşıp üzerine topluca üşüştükleri anlatılmaktadır. Bu sözcükten türemiş ifadeler Kur’an’da 2 kez geçer: 72:19, 90:6.

7. Kimsenin kendisini görmediğini mi hesap ediyor?

8. Ona, iki göz vermedik mi,

9. Ve bir dil ve iki dudak?

10. Ve ona iki yol gösterdik.

            1 “نجدين” (necdeyn) “iki yol, iki taraf, iki kaynak” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir. Ayet şu şekilde de anlaşılabilir: Ona iki yol (doğru ve eğri, hak ve batıl, iman ve küfür, iyilik ve kötülük) ve iki amaç gösterdik....

11. Ne var ki o, akabeyi1 (akıbeti, zorluğu) göze alamadı2.

            1 “عَقَبَ” (akabe) sözcüğü, “engin, zorlu yol, zorluk, sıkıntı, akıbet, sonuç netice” anlamlarına gelir.

            2 “اقْتَحَمَ” (ektâhamel) sözcüğü “içinde dalmak, zora gelmek, göze almak” anlamlarına gelir. Bu sözcük Kur’an’da 2 ayette geçer:  38:59: 90:11.

12. Akabe nedir, nereden bileceksin?

13. Rakabeyi1 çözmektir2.

1 Rakabe: Bir boyunduruk altında olan, esir, tutsak, borç nedeniyle başkalarına hizmetkarlık yapmak zorunda bırakılan anlamlarına gelmektedir ve Kur’an’da 6 kez geçer: 2:177, 4:92, 5:89, 9:60, 58:3, 90:13. 

Rakabeyi özgürlüğüne kavuşturmak, boynuna geçirilmiş sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik sömürü zincirlerinin kulu (hizmetkarı) olanları gözetip onları kurtarmaktır ve bir tek Allah’a kulluk etmelerini sağlamaktır. Bu ayetlerden de anlaşılıyor ki; kulları (borç nedeniyle başkalarına hizmetkarlık yapmak zorunda bırakılanları, köleleri) özgürlüğüne kavuşturmak Allah’ın teşvik ettiği bir husustur.

2 “فَكُّ” (fekku) sözcüğü, “çözmek, sökmek, bırakmak” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da 2 yerde geçer: 90:13; 98:1.

14. Ya da zorluk1 gününde doyurmaktır;

1 “مَسْغَبَةٍۙ” (mesğabet) sözcüğü, “Meşguliyet, iş, uğraşı, yoğunluk, zorluk” anlamlarına gelir. Bu sözcük Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.

15. Akraba olan yetimi.

16. Ya da hiçbir şeyi olmayan miskini1.

1 Miskin: Temel ihtiyaçlarını (beslenme, barınma, sağlık vb.) dahi karşılayamayan veya büyük zorluk çeken kişidir. Fakir ise; Temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan ancak miskine göre daha az muhtaç olan kişidir Bu kelime Kur’an’da 25 kez geçer: 2:61, 83, 177, 184, 215; 3:112; 4:8, 36; 5:89, 95; 8:41; 9:60; 17:26; 18:79; 24:22; 30:38; 58:4; 59:7; 68:24; 69:34; 74:44; 76:8; 88:18; 90:16; 107:3.

17. Sonra, müminlerden olmaktır ve (birbirlerine) sabrı1 tavsiye etmektir ve merhameti tavsiye etmektir.

1 Sabır: Sözlükte “engellemek, hapsetmek; güçlü ve dirençli olmak” anlamlarına gelir. Kur’an’da bildirildiğine göre Allah insanları korku, açlık, yoksulluk, yakınların ölümü, ürün kaybı (zara, iflas vb) gibi musibetlerle imtihan eder. Bu musibetlere sabredenlerin (zorluklara göğüs germeye çalışan, yılgınlık göstermeyen, direnenlerin) ve Allah’a teslimiyet gösterenlerin rablerinin lütfuna, rahmetine ve ebedî kurtuluşa erecekleri müjdelenmektedir. (2:155-157)

18. İşte onlar, ashab-ı meymenedir1.

 1 “Ashab’ul-Meymene”; Sağın arkadaşları, sağın adamları, yüksek mertebede olanlar, uğurlu, bahtı iyi olan, saadet sahipleri” anlamlarına gelir. Bunlar, 56:11 ayetinde Allah’a yaklaştırılanlar sınıflardan biri olarak vasıflandırılmaktadır. Bu ifade Kur’an’da 3 kez geçer: 56:8, 90:18.

19. Ayetlerimiz ile1 küfreden (hakkı örten) kimseler de ashab-ı meşemedir2.

1 “بِاٰيَاتِنَا” (bi-âyâtinâ) ifadesi “ayetlerimiz ile” anlamına gelir. Ancak bu ifade, birçok meal ve tefsirde “ayetlerimizi” veya “ayetlerimize” şeklinde çevrilmektedir. Bu çeviriler düzeltildiğinde, ilgili ayetlerde bahsedilen kişi veya toplumların, kendi zihinlerinde tasavvur ettikleri bir Allah anlayışına inanan müşrikler oldukları ve Allah’ın ayetlerini kendilerince delil göstererek, kendilerini uyaran elçilere ve vahye karşı çıktıkları net bir şekilde anlaşılır. “ayetlerimiz ile” anlamına gelen “بِاٰيَاتِنَا” (bi-âyâtinâ) ifadesi Kur’an’da 57 kez geçer. Konu ile ilgili ayrıntılı açıklama 2:39 ayeti dipnotunda yer alır.

2 “Ashab-ul Meş’eme” ifadesi, "sol ehli", "kötülüğe uğrayanlar" veya "uğursuzluk ehli" anlamlarına gelir. Bunlar, 90:20 ayetinde ateşe atılan sınıflardan biri olarak vasıflandırılmaktadır. Bu ifade Kur’an’da 3 kez geçer: 56:9 (2 kez), 90:19.

Açıklama; 18 ve 19’üncu ayetlerde geçen “sağın adamları” ile “solun adamları” ifadelerinin, günümüzde sağ-sol olarak tabir edilen siyasi ideolojik görüşlerle hiç bir ilgisi bulunmamaktadır.

20. Üzerlerine sıkıca kapatılmış1 bir ateş vardır.

1 “مُؤْصَدَةٌ” (mu’sadet) sözcüğü, “kapatılmış, mühürlenmiş, kapalı, sıkıca kapalı” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da 2 kez geçer: 90:20; 104:8.