Bu kitabın orijinal adı,
İbranice Tevrat’ta “Ve O çağırdı” anlamına gelen “Vayikra”dır. Bu ismi,
ilk ayetin ilk kelimesinden almıştır. Bu bölümün Yunanca çevirisindeki ismi ise
“Leviticus” yani Levililer’dir.
Bu kitap, yaklaşık 400 yıl boyunca Mısır'da
köle olarak yaşayan ve onların putperest inançlarından etkilenen İsrailoğullarına tevhit inancını öğreten ve onlara rehberlik
eden öğreti ve yasaları içermektedir.
Kitabın
büyük bölümü kurbanlar ve kimlerin ne tür kurbanlar keseceği ile ilgilidir.
Bununla birlikte İsrailoğullarına kan ve hayvanların içyağını yeme yasağı
(3:17) da getirilmektedir. Ayrıca da günah durumunda kefaret olarak getirilecek
kurbanlar açıklanmaktadır (4:1 - 5:26). Bu konunun bir devamı olarak yasak olan
ve olmayan diğer yiyecek türleri de açıklanmaktadır (11:1-47).
Kurban kesmenin İsrailoğullarına çölde emredilişi ve hikmetiyle ilgili olarak
Yahudilerin önemli düşünürlerinden olan Musa bin Meymun (1135-1204) ilginç bir yorumda
bulunmaktadır. Ona göre, Musa Nebi zamanında putperestlerin çoğu inek kesmeyi
kerih görür ve ineklere tazim ederlerdi. Bu sapkın düşüncelerin zihinlerden
silinmesi için de Yahwe, İsrailoğullarına
“Sizden bir kişi Yahwe’ye kurban getirdiğinde onu davardan (küçükbaş
hayvanlardan) veya sığırdan getirsin.” (Levililer, 1:2) şeklinde emir verdi.
Buna ilaveten Yahwe bir de İsrailoğullarına Pesah (fısıh) kuzusu kesmelerini
emretti. Böylece, bu emirlerle putperestlerin büyük bir günah olarak gördükleri
bir eylem, Yahwe’ye yaklaştıran bir ibadete dönüştürülmüş oldu. Ayrıca,
insanların mali durumlarının buna yetmemesi durumunda kumru ve yavru
güvercinleri kurban etmekle (Levililer, 1:14), buna da güçleri yetmeyenlere bir
ekmeği sunu olarak takdim etmekle emrolunduklarını belirtmektedir (İbn Meymun,
Delaletü'l-Hâirin, III:46).
Bu kitap, 27 bap ve 859 ayetten oluşmaktadır.
1.
Bap
Genel Kurban Kuralları
Büyükbaş hayvanlardan
sunulan ola (yakmalık) kurbanı
1:1- Ve
Yahwe Musa’yı çağırdı ve Yaklaşma Çadırında (Mişkanda) ona dedi ki:
2- “İsrailoğullarıyla
konuş ve onlara de ki: “Sizden bir kişi Yahwe’ye kurban getirdiğinde onu davardan
(küçükbaş hayvanlardan) veya sığırdan getirsin.
3- Ola (yakmalık) kurbanı sığır
ise; kusursuz ve erkek olacak. Onu da kendi isteğiyle Yaklaşma Çadırının
girişinde Yahwe’nin huzurunda sunsun.
Ola
kurbanı: Kesilen hayvandan hiçbir şey yenilmeden,
mizbah üzerinde tamamının yakılmak suretiyle Yahwe’ye hediye edilen kurbandır.
4- Elini
de ola (yakmalık) kurbanının
başına koysun. (Böylece) kurban kabul edilecek ve onun (suçları,
günahları) için
kefaret olacak.
5- Genç
boğayı da Yahwe’nin huzurunda kessin. Kohenler (din adamları) de kanı getirsinler
ve Yaklaşma Çadırının girişindeki sunağın tüm duvarlarına serpsinler.
Ola kurbanı kanının, sunağın
duvarlarının alt kısmına doğru serpildiği belirtilmektedir.
6- Ola (yakmalık) kurbanının derisi de
yüzsün ve (etini) parçalara bölsün.
7- Harun’un
oğullarından olan kohenler de sunak üzerinde ateş yaksınlar. Ateşin üzerine de
odun dizsinler.
8- Harun’un oğullarından olan kohenler de hayvanın parçalarını, kellesini
ve yağlı karın zarını
(içyağını) sunaktaki ateşin üzerindeki odunların üstüne dizsinler.
9- İç
organları ve paçaları
ise suyla yıkasınlar. Kohen de (kurbanın) tümünü sunakta yaksın. Bu bir
ola (yakmalık) kurbanıdır; Yahwe’nin huzurunda memnuniyetle kabul edilen
bir ola (yakmalık) kurbanı.
Küçükbaş hayvanlardan
sunulan ola (yakmalık) kurbanı
10- Eğer
ola (yakmalık) kurbanı davardan, koyun veya keçiden ise; (hayvan)
kusursuz ve erkek olsun.
11- Onu
da Yahwe’nin huzurunda, sunağın kuzey tarafında kessin. Harun’un oğullarından
olan kohenler de (kurbanın) kanını sunağın tüm duvarlarına serpsinler.
12- Onu
da parçalara ayırsın. Kohen de onlarla (parçalarla) birlikte kellesini
ve içyağını da sunakta yanan odunların üzerine dizsin.
13- İç
organları ve paçaları ise suyla yıkasın. Sonra da kohen tümünü sunakta yaksın. Bu
bir ola (yakmalık) kurbanıdır; Yahwe’nin huzurunda memnuniyetle kabul
edilen bir ola (yakmalık) kurbanı.
Kuşlardan sunulan ola
(yakmalık) kurbanı
14- Yahwe’ye
sunulacak ola (yakmalık) kurbanı kuşlardan ise; bunu kumru veya
güvercin yavrundan getirsin.
15- Kohen
de onu sunağa getirsin. Başını kessin ve sunakta yaksın. Kanı ise sunağın
duvarlarına akıtsın.
16- (Kuşun)
kursağını da tüyüyle birlikte çıkarsın. Onu da yanın (sunağın
rampasının) doğu tarafına, küllerin bulunduğu yere atsın.
17- (Kuşu)
kanatlarından (kanatlarının altından) ayırsın, fakat onu parçalamasın. Sonra,
kohen de onu sunakta ateşin üzerindeki odunların üzerinde yaksın. Bu bir ola (yakmalık)
kurbanıdır; Yahwe’nin huzurunda memnuniyetle kabul edilen bir ola (yakmalık) kurbanı.
2.
Bap
Tahıl
Sunusu
Minha, hediye demektir ve statü
olarak yüksek birine sunulan ve bu statünün kabul edildiğini ifade eden hediye
için kullanılmaktadır.
Bu
bapta, gönüllü ve bireysel olarak getirilen minha kurbanının 5 farklı türünden
söz edilmektedir. Bunların hepsi de belirli malzemeleri içerdiği halde farklı
şekillerde pişirilip minha kurbanı (hediye sunusu) olarak sunulur.
Has (kepeksiz) Un
Minhası (minhat solet)
2:1-
“Eğer bir nefis (can), Yahwe’ye bir minha kurbanı (tahıl sunusu) getirecekse,
sunusu (kurbanı) ince undan olsun. Üzerine de yağ döksün ve günlük koysun.
Minha kurbanı; en
iyi kalite kepeksiz buğday unu, zeytinyağı (Mısır’dan Çıkış 27:20) ve günlükten
(bir ağacın reçinesi) oluşturulur.
2- Onu da Harun’un oğullarından olan
kohenlerden (din
adamlarından) birine getirsin. Kohen de günlüğün hepsi ile undan ve
yağdan bir avuç dolusu alsın ve zikir (hatırlatma) payı olarak
sunakta yaksın. Bu, Yahwe’nin huzurunda memnuniyetle kabul edilen bir ateşte
yakılan kurbandır (sunudur).
3- Minhadan
(tahıl sunusundan) artakalan, Yahwe için yakılan sunulardan olduğu için çok
kutsaldır. Bu da Harun ve oğulları içindir.
Tandırda Pişirilen Minha (Minhat-Maafe-Tanur)
4- Eğer
tandırda pişirilmiş bir minha getireceksen, ince undan ya yağla yoğrulmuş matsa
somunları (mayasız halka ekmek) ya da üzeri yağlanmış matsa gevreği
(mayasız yufka ekmeği) olsun.
Tavada Pişirilen
Minha (minha al ha-mahabat)
5- Eğer
kurbanın, tava (sac) üstünde bir minha ise; yağla yoğrulmuş ince undan
matsa (mayasız) olsun.
Burada sözü edilen tavanın düz
metal bir tava olduğu belirtilmektedir.
6-
Onu da küçük parçalara böl ve üzerine yağ dök. Bu (da) bir
minhadır.
Tencerede Pişirilen
Minha (minhat marheşet)
7- Eğer
kurbanın, tencerede (kızartılmış) bir minha ise, yağ içinde ince unla
yapılmış olsun.
8- Bunlardan,
Yahwe için hazırlanmış olan minhayı da kohene getireceksin. O da onu
sunağa yaklaştırsın.
9- Kohen
minhadan biraz alsın ve zikir (hatırlatma) payı olarak sunakta yaksın.
Bu bir minha kurbanıdır; Yahwe’nin huzurunda memnuniyetle kabul edilen bir
minha kurbanı.
10- Minhadan
artakalan da Yahwe için yakılan kurbanlardan (sunulardan) olduğu için
çok kutsaldır. Bu da Harun ve oğulları içindir.
11- Yahwe’ye
sunacağınız minhanın hiçbiri de hamets (mayalı) olmayacak. Çünkü Yahwe
adına yakılan kurban olarak hiçbir maya ve hiçbir bal yakılamaz.
12- Onları
Yahwe’ye ilk ürün sunusu olarak sunabilirsiniz; fakat memnuniyetle kabul
edilmesi için sunağın üzerine konulmayacak.
13- Her
minha kurbanını tuzla tuzlamalısın. Yücenin (ilahının) ahdini sana
hatırlatan tuzu tahıl sunularından eksik etmeyeceksin. Bütün kurbanlara da
tuz katacaksın.
İlk Tahıl Minhası
14- Eğer
aldığın ilk üründen Yahwe’ye minha getirirsen; yeşil başaklardan çıkarılmış
ve kavrulmuş ve dövülmüş taze tahıl
sunacaksın. Bu da ilk tahıl (ürün) minhasıdır.
15- Üzerine
de yağ dökeceksin ve günlük koyacaksın. Bu da bir minhadır.
16- Kohen
de zikir (hatırlatma) payı olarak günlüğün hepsini ve dövülmüş
tahıl ile yağın bir kısmını alsın ve yaksın. Bu da Yahwe için yakılan bir
minhadır.”
3.
Bap
Şelamim
Kurbanları
Büyükbaş hayvanlardan
sunulan şelamim kurbanı
3:1- “Ve
eğer (kişinin) kurbanı bir şelamim ise ve (kurban olarak) bir
sığır getiriyorsa; kusursuz bir erkek ya da dişiyi Yahwe’nin huzuruna getirsin.
Şelamim
kurbanı: Bir
bölümü kohene verilen, bir bölümü sunan kişi tarafından yenen, bir bölümü de
sunakta yakılmak suretiyle Yahwe’ye hediye edilen kurbandır.
Üç türlü şelamim kurbanı vardır: şükür (loda)
kurbanı, adak (neder) kurbanı ve gönüllü kesim (nedeva). Şelamim kurbanları
genelde bireysel olarak kesilmekteydi. Evcil olması şartıyla kurban olmaya
elverişli erkek ya da dişilerden yapılan bu kurban Mişkanın (Yaklaşma
Çadırının)) girişinde, avlunun dışında yapılırdı. Kesimden sonra da kohen kanı sunağa
serperdi. Uzuvlar ise "hoş bir koku (rayiha)'' (reah, ha-nihoah) olarak sunakta
yakılırdı. Tevrat'ta genelde "kesim" (zevah) kelimesi ile zikredilen
"şelamim kurbanı" bu kitabın 3:11-21; 7:29-34 ayetlerinde anlatılmaktadır.
2- Elini kurbanının başına koysun ve
onu Yaklaşma Çadırının girişinde kessin. Harun’un oğulları olan kohenler de
kanı sunağın duvarlarına serpsinler.
3- (Kişi)
şelamim kesiminden Yahwe adına (bunları) yakılan kurban olarak
sunsun: İç organları örten içyağını ve iç organların üzerindeki tüm içyağını,
4- İki
böbreği ve üzerlerindekini ve böğürlerin üst kısmında kalan içyağını. Karaciğer
ile birlikte (ona bitişik olan) zarı da böbreklerle beraber
çıkarılacak.
5- Harun’un
oğulları da bunu sunakta, ateşin üzerindeki odunların üstündeki ola (yakmalık)
kurbanının ardından, Yahwe’nin huzurunda memnuniyetle kabul edilen yakılan
bir kurban olarak yakacakler.
Küçükbaş hayvanlardan sunulan şelamim kurbanı
6- Ve
eğer Yahwe adına sunulan şelamim davardan ise; kusursuz bir erkek ya da dişi olmalı.
7- Kurbanını
koyun (cinsinden) getiriyorsa, onu Yahwe’nin Huzuruna yaklaştırsın.
8- Elini,
kurbanının başına koysu ve onu Yaklaşma Çadırının girişinde kessin. Harun’un
oğulları da (hayvanın) kanını sunağın duvarlarına serpsinler.
9- (Kişi)
şelamim kesiminden Yahwe adına (bunları) yakılan kurban olarak
sunsun: En makbul kısmı olan böbreğin karşısına gelen kuyruk yağının
tümünü çıkarsın. Ayrıca iç organları örten içyağını ve iç organların üzerindeki
tüm içyağını,
10- İki
böbreği ve üzerlerindekini ve böğrün (iki yanının) üst kısmında kalan
içyağını. Karaciğer üzerindeki zarı da böbreklerle birlikte çıkaracak.
11- Kohen
de tüm bunları, Yahwe adına yakılan bir kurban olarak sunakta yakacak.
12- Eğer kurbanı keçi (cinsinden) ise, onu Yahwe’nin Huzuruna getirsin.
13- Elini
(hayvanın) başına koysun ve onu Yaklaşma Çadırının girişinde kessin.
Harun’un oğulları da (hayvanın) kanını sunağın duvarlarına serpsinler.
14- Ondan
Yahwe adına (bunları) yakılan kurban olarak sunsun: İç organları örten içyağını ve iç organların
üzerindeki tüm içyağını,
15- İki
böbreği ve üzerlerindekini ve böğrün (iki yanının) üst kısmında kalan
içyağını. Karaciğer üzerindeki zarı da böbreklerle birlikte çıkaracak.
16- Kohen
de onları, memnuniyetle kabul edilen yakılan bir kurban olarak sunakta yakacak.
En makbul olan bu kısımların tümü Yahwe’ye aittir.
Yahudilere, hayvanın
içyağını (helev) ve kan (dam) yeme yasağı getiriliyor
17- Yaşadığınız
her yerde, nesilleriniz için ebedi bir kuraldırı: Her türlü içyağını
ve kanı yemeyeceksiniz.
ı
Bazı ayetlerde “חֻקַּ֥ת” (chukat), bazılarında ise “תוֹרַ֖ת”(torah) (Levililer,
7:37; 14:54,57) sözcüğü geçtiği halde her ikisi sözcüğün de aynı şekilde
“kanun” veya “yasa” şeklinde Türkçeye çevrildiği görülmektedir. Bu nedenle bu
iki sözcüğü ve aralarındaki farkı inceleyelim:
Her iki kelime de İbranice'de dinî ve hukuki
bağlamda kullanılır ve "yasa", "kanun" veya
"tüzük" gibi anlamlara gelir.
Fakat aralarında bazı nüanslar da mevcuttur:
חֻקַּ֥ת
(chukat):
*Daha spesifik ve ayrıntılı yasalara atıfta bulunur.
*Genellikle dini veya ahlaki kuralları içerir.
*Tevrat'ta ve
diğer İbranice metinlerde daha yaygın olarak kullanılır.
תוֹרַ֖ת
(torah):
*Daha geniş ve genel yasaları kapsar.
*Dini ve ahlaki kuralların yanı sıra tarihi ve ritüel öğeleri de
içerir.
*Yahwe’nin Musa'ya verdiği yasa olarak da bilinir.
Özetle:
חֻקַּ֥ת (chukat), Dini ve ahlaki kuralları içeren daha spesifik yasalara atıfta
bulunur. תוֹרַ֖ת (torah) ise dini, ahlaki, tarihi ve ritüel öğeleri içeren daha
geniş bir yasa sistemidir.
Aralarındaki farkı birer örnek ile de gösterelim:
חֻקַּ֥ת (chukat): "Şabat'ı kutsal tutmak için hangi kurallara
uymalıyız?"
תוֹרַ֖ת (torah): "Tevrat'ta hangi yasalar bulunur?"
Bu nedenle çeviride “חֻקַּ֥ת” (chukat)
sözcüğünün yeri “kural”; “תוֹרַ֖ת”(torah) sözcüğünün geçtiği yeri de “yasa,
kanun” şeklinde çevirdik.
4.
Bap
Baş kohenin (kohen
gadol) hata (suç) işlemesi durumunda sunacağı Hatat (kefaret) kurbanı
4:1- Ve
Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:
2- “İsrailoğullarıyla
konuş ve onlara de ki, ‘Eğer biri yanlışlıkla Yahwe’nin yapılmamasını
emrettiği bir şeyi yapıp hata (suç) işlerse;
3- Eğer
meshedilmiş Kohen bir hata işler, halkını da suçlu duruma düşürürse; işlemiş
olduğu hatası nedeniyle, sağlıklı genç bir boğayı hatat (kefaret,
arınma) sunusu olarak Yahwe’ye sunacak.
4- Boğayı
da Yaklaşma Çadırının girişine, Yahwe’nin huzuruna getirsin ve elini boğanın
başına koysun ve onu Yahwe’nin huzurunda kessin.
5- Meshedilmiş
kohen boğanın kanından biraz alsın ve Yaklaşma Çadırına getirsin.
6- Parmağını
yedi kez kana batırsın ve Kutsalın (kutsal mekanın) perdesinin
önünde, Yahwe’nin huzurunda yere serpsin.
7- Ve
kandan biraz alsın ve Yaklaşma Çadırında, Yahwe’nin huzurunda güzel kokulu
buhur yakmak için duran sunağın çıkıntılarına (boynuzlarına) sürsün.
Boğanın kanının geri kalanını da Yaklaşma Çadırının girişindeki ola (yakılan)
kurbanı sunağının dibine döksün.
8- Hatat
(kefaret) kurbanı olan boğanın bütün yağını da alsın; iç organları
kaplayan yağı, bağırsakların üzerindeki tüm yağı,
9- iki
böbrekle onların üzerinde bulunan yağlar ile iç organları da alsın. Böbreklerle
birlikte karaciğer üzerindeki yağı da çıkarsın.
10- Şelamim
kurbanı olarak sunulan boğadaki gibi aynı kısımlar ayrılacak. Kohen de
bunları ola kurbanı sunağında yaksın.
11- Boğanın
derisini de kellesini de tüm etini de paçalarını da bağırsaklarını da işkembesini
(gübresi ile birlikte) de,
12- Tüm
bunları (boğanın hepsini) da kamp yerinin dışına, temiz bir yere,
yağlı küllerin döküldüğü yere çıkarsın ve odunlar üzerinde ateşte yaksın. (Bunlar)
küllerin döküldüğü yerde yakılsın.
Çölde iç içe olan 3 yerleşkeden
(kampüsten) söz edilmektedir. Bunlardan en içte olanı Mişkan yerleşkesi, onun
çevresinde Levililerin yerleşik olduğu yerleşke. En dışta da İsrailoğulları
cemaatlerinin ikamet ettikleri yerleşkedir. Bu yakma işleminin de en dıştaki
yerleşkenin de dışında gerçekleştiği belirtilmektedir.
13- Eğer
tüm İsrail topluluğu bir hata yaparsa, topluluk (sorumlular) da bunu fark
etmez ve Yahwe’nin yapılmamasını
emrettiği şeylerden birini yaptıkları için suçlu duruma düşerlerse;
14- Sonra
da yaptıklarının hata (suç) olduğunu anlarlarsa, o cemaat genç bir boğayı
hatat (kefaret) kurbanı olarak sunacaktır. Boğayı da Yaklaşma Çadırının
önüne getirecekler.
15- Topluluğun
ihtiyarları da Yahwe’nin önünde ellerini boğanın başına koysun ve boğa Yahwe’nin
önünde kesilsin.
16- Sonra
da meshedilmiş kohen, boğanın kanından biraz alsın ve Yaklaşma Çadırına
getirsin.
17- Parmağını
da yedi kez kana batırsın ve Yahwe’nin huzurunda, perdenin önünde yere serpsin.
18- Kandan
da biraz alsın ve Yaklaşma Çadırında bulunan Yahwe’nin huzurundaki sunağın çıkıntılarına
(boynuzlarına) sürsün. Kanın geri kalanını da çadırın girişindeki ola
kurbanı sunağının dibine döksün.
19- Hayvanın
bütün yağını da çıkarsın ve sunakta yaksın.
20- Boğaya
da hatat (kefaret) kurbanına yaptığı gibi yapsın. Aynı şekilde yapsın ve
kohen halk için istiğfarda bulunacak (bağışlanma dileyecek).
Onlar da bağışlanacaklar.
21- Boğayı kamp alanının dışına
taşıtacak ve diğer boğayı yaktığı gibi bunu da yakacak. Bu da cemaatin
hatat (kefaret)
kurbanıdır.
Halkın Liderinin
Hatat (kefaret) Kurbanı
22- Bir
kabile (boy) lideri, Yücesi (ilahı) Yahwe’nin yapılmamasını
emrettiği bir şeyi yapar ve hata (suç) işlerse,
23- Ve
işlediği hatanın (suçun) farkına varırsa, kurban olarak sağlıklı bir
erkek oğlak getirecek.
24- Elini
de oğlağın başına koysun ve onu Yahwe’nin huzurunda, ola kurbanının her
zaman kesildiği yerde kessin. Bu da bir hatat (kefaret) kurbanıdır.
25- Kohen
de hatat (kefaret) kurbanının kanından parmağıyla biraz alsın ve ola
kurbanı sunağının çıkıntılarına (boynuzlarına) sürsün. Kanın geri
kalanını da ola kurbanı sunağının dibine döksün.
26- Yağın
tümünü de şelamim kurbanının yağı gibi sunakta yaksın. Kohen de onun (kabile
lideri) için istiğfarda bulunacak (bağışlanma dileyecek). O da
bağışlanacak.
Halktan
Birinin Hatat (kefaret) Kurbanı
27- Eğer
ülkenin halkından bir can, Yahwe’nin yapılmamasını emrettiği bir şeyi yapar
ve hata (suç) işlerse,
28- İşlediği
hata (suç) kendisine gösterildiğinde, suçu için kurban olarak sağlıklı
bir dişi oğlak getirecek.
29- Elini
de onun başına koysun ve onu ola kurbanın kesildiği yerde kessin.
30- Kohen
de parmağıyla kandan biraz alsın ve ola kurbanı sunağının çıkıntılarına (boynuzlarına) sürsün.
Kanın geri kalanını da sunağın dibine döksün.
31- Tüm
iç yağını da şelamim kurbanının yağı nasıl çıkarılırsa öyle çıkarsın.
Kohen de Yahwe için hoş koku olarak yağı sunakta yaksın. Kohen,
onun (kişi) için de istiğfarda bulunacak (bağışlanma dileyecek).
O da bağışlanacak.
32- Eğer
kişi hatat (kefaret) kurbanı olarak kuzu getirirse, hayvan
sağlıklı ve dişi olacak.
33- Elini
hatat kurbanının başına koysun ve ola kurbanın kesildiği yerde hatat (kefaret)
kurbanı olarak kessin.
34- Kohen
de hatat (kefaret) kurbanının kanından parmağıyla biraz alsın
ve ola kurbanı sunağının çıkıntılarına (boynuzlarına) sürsün. Kanın geri kalanını da sunağın
dibine döksün.
35- Tüm
iç yağını da şelamim kurbanı olarak sunulan genç koçun yağının çıkarıldığı gibi
çıkarsın. Kohen de bunları, Yahwe için ateşte yakılan kurbanlarla
birlikte yaksın. Kohen, onun (kişi) için de istiğfarda bulunacak (bağışlanma
dileyecek). O da bağışlanacak.
5.
Bap
Kişinin maddi
durumuna göre değişen hatat (kefaret) kurbanı
5:1- “Bir
kimse, gördüğü veya bilgi sahibi olduğu bir olayla ilgili olarak tanıklık
çağrısını işitirse, ancak tanıklık yapmayarak hata (suç) işlerse, suçun
sorumluluğunu yüklenmiş olur.
2- Bir kimse, tameı olan
bir şeye dokunursa veya necis olan yabani ya da evcil bir hayvanın leşine veya
necis olan ufak hayvanlardan birinin leşine dokunur, bunun farkında olmazsa da
necis ve suçlu sayılır.
“טָמֵא֒”
(tame) ” necis, kirli, pis, murdar demektir. Arapçadaki “نجس” (necis) kelimesi gibi “dine göre fiziki
olarak kirli olmanın yanı sıra, manevi olarak da dine göre kirlenmiş olan”
demektir.
3- Ya
da insandan kaynaklanan bir necasete, kendisini necis yapacak bir şeye farkında
olmadan dokunursa, bunu fark ettiğinde suçlu sayılır.
4- Veya
bir kişi, kötülük ya da iyilik edeceğine dair dudaklarıyla telaffuz etme
suretiyle dahi yemin ederse suçludur. O sırada farkında olmasa bile
yemininin ciddiyetini anladığında suçlu sayılır.
5- Kişi,
bunlardan birinden suçlu durumuna düştüğünde hatasını (suçunu)
itiraf edecek.
6- İşlediği
suç için de Yahwe’ye aşem (suçlu, kabahatli) kurbanı getirecek. Hatat (kefaret)
kurbanı olarak, davardan dişi bir kuzu veya oğlak sunacak. Kohen de onun (kişi)
için istiğfarda bulunacak.
“אְשַׁ֖ם” (aşam) ile “חָטָ֖א”
(hata) kelimeleri Tevrat'ta suç ile ilgili olarak kullanılan iki İbranice
kelimedir. Her ikisi de belirli türdeki suçları ifade eder, ancak bazı önemli
nüanslar ve farklılıklar da içerirler.
“חָטָ֖א” (hata): Yasa dışı veya ahlaki açıdan yanlış herhangi
bir eylemi kapsayabilir. Kasıtlı veya kasıtsız, büyük veya küçük olabilir.
“אְשַׁ֖ם” (aşam) ise; belirli
türdeki suçları ifade eder. Bu suçlar genellikle yalan söyleme, hırsızlık veya
gasp gibi yasal veya etik ihlalleri içerir.
7- Eğer
kuzu sunmaya gücü yetmezse, o zaman işlediğine (suça) karşılık Yahwe’ye
aşem (kabahatli) kurbanı olarak iki kumru veya iki yavru güvercin
getirecek. Bunlardan biri hatat (kefaret) kurbanı, diğeri de ola
kurbanı olacak.
8- Bunları
kohene getirecek. Kohen önce hatat (kefaret) kurbanı için
olanı sunacak. Kuşun kafasını tırnağıyla boynun ön kısmından çentikler (keser,
kanatır) fakat (tamamen) koparmayacak.
9- Hatat
(kefaret) kurbanının kanının bir kısmını da sunağın duvarlarına serpecek.
Artakalan kanı da sunağın dibine akıtılacak. Bu bir hatat (kefaret)
kurbanıdır.
10- Kohen,
diğerini de ola kurbanı olarak usulüne göre sunacak. Kişinin işlediği suç için de
istiğfarda bulunacak (bağışlanma dileyecek). O da bağışlanacak.
11- Eğer
iki kumru veya iki yavru güvercin sunmaya gücü yetmiyorsa, o zaman
işlediğine (suça) karşılık onda bir efa ince unu hatat (kefaret)
kurbanı olarak getirecek. Üzerine de yağ dökmeyecek, günlük de koymayacak. Çünkü bu bir hatat
(kefaret)
kurbanıdır.
12- Bunu
da kohene getirecek. Kohen de zikir (hatırlatma) payı olarak
ondan bir avuç alacak ve sunakta, Yahwe için ateşte yakılan kurbanlarla
birlikte yakacak. Bu bir hatat (kefaret) kurbanıdır.
13- Kohen
de bu hatalardan (suçlardan) birini işleyen kişi için istiğfarda bulunacak
(bağışlanma dileyecek). O da bağışlanacak. Kurbanın geri
kalanı da tahıl sunusunda olduğu gibi kohenin olacak.”
Küçük suçlar veya
necaset için kefaret amaçlı takdim edilen aşem (kabahatli) kurbanı
14- Ve
Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:
15- “Bir
kimse Yahwe’nin kutsal şeylerine karşı uygunsuz olarak kazara bir hata (suç)
işlerse aşem (kabahatli) kurbanını getirecek. Aşem (kabahatli)
kurbanı olarak da Yahwe’ye davardan, kutsiyet şekeline göre 1 gümüş şekel (22,8
gramdır) değerinde sağlıklı bir koç.
16- Kişi,
kutsaldan hakkında hata (suç) işlemiş olduğunu böylece tazmin eder. Üzerine
de bu bedelin beşte birini de ekler ve kohene verir. Kohen de aşem
(kabahatli) kurbanı olan koç ile onun için istiğfarda bulunacak (bağışlanma
dileyecek). O da bağışlanacak.
Muallaktaki
(kuşkulu durumdaki) suç için kurban
17- Bir
kimse Yahwe’nin yapılmamasını emrettiği bir şeyi farkında olmada yaparsa, yine
de hata (suç) işlemiş sayılır. Onun sorumluluğunu da üstlenir.
18- Davar
cinsinden de rayiç değerinde sağlıklı bir koçu kurban (aşem kurbanı)
olarak getirecek. Kohen de onu bilmeden ve kasıt olmadan işlediği hata (suç)
için istiğfarda bulunacak (bağışlanma dileyecek). O da bağışlanacak.
19- Bu
bir aşem (kabahatli) kurbanıdır. Kişi Yahwe’ye karşı kabahat
işlemiştir.”
6.
Bap
6:1- Ve
Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:
2- “Eğer
bir can, Yahwe’ye karşı hata (suç) işliyor veya sadakatsizce
davranıyorsa, kendisine emanet edilen
veya teminat olarak bırakılan veya çalıntı bir şey hakkında akranına (muhatabına)
yalan söylüyordur,
3- veya
kayıp bir şey bulmuştur ve yalan söyleyerek bunu inkar etmektedir. Bu hatalardan
(suçlardan) birini işlediği halde yalan yere de yemin ediyorsa, o kişi
hata (suç) işliyor demektir.
4- Ve
hatasından (suçundan) dolayı suçludur. O zaman da çaldığı
veya hileyle ele geçirdiği veya kendisine emanet edilen emaneti ya da bulmuş
olduğu kayıp şeyi,
5- Veya
hakkında yalan yere yemin ettiği şeyi tazmin edecek. Tam bedelini ödeyecek.
Üzerine de beşinci paylarını (o malın değerinin dörtte bir kadarını) da
ekleyecek. Onu (malı) da suçunun günündeki değeriyleı (iade
edecek).
“suçunun günündeki değeriyle”
yani suçu işlediği gün, söz konusu malın değeri neyse onu iade edecek.
Bu ayetlerde verilen örneklerde,
suçlu olan kişi, karşı tarafı dolandırmak, emanetine ihanet etmek, ya da malını
çalmakla kalmamış, üzerine yalan yere yemin ederek, suçuna suç eklemiştir. Bu
nedenle de Yahwe, onunla ilgili ceza potansiyelini arttırarak cezasına ceza
eklemiştir.
6- Yahwe
için de kohene aşem (kabahatli)
kurbanı getirecek. Aşem (kabahatli) kurbanı olarak da davardan (kutsiyet
şekeline göre 1 gümüş şekel) değerinde sağlıklı bir koç.
7- Kohen
de aşem (kabahatli)
kurbanı getiren kişi için Yahwe’nin huzurunda istiğfarda bulunacak (bağışlanma
dileyecek). Ve böylece kişi bu hatalardan (suçlardan) hangisini
işlemiş olursa olsun bağışlanacak.”
Kohenlerin ola (yakmalık) kurbanı ile ilgili olarak yapmaları
gerekenler
8- Ve
Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:
9- “Harun’a
ve oğullarına da emret: Ola (yakmalık)
kurbanın hükmü şudur: Ola kurbanı bütün gece boyunca sabaha kadar sunaktaki
ateşin üzerinde kalacak. Sunaktaki ateş de onda (sürekli) yanacak.
10- Kohen
de keten entarisini (ketonetini)
ve keten
donunu giyecek ve sunakta ola kurbanından kalan yağlı külleri alacak
ve sunağın yanına koyacak.
11- Ve
giysilerini çıkaracak ve başka giysi giyecek ve yağlı külleri konaklama yerinin
dışında temiz bir yere götürecek.
12- Sunaktaki
ateş devamlı yanacak; sönmeyecek. Kohen, her sabah ateşin üzerine odun koyacak.
Ola kurbanın parçalarını da üzerine dizecek ve bunların üzerinde de şelamim (paylaşma) kurbanının yağlı
kısımlarını yakacak.
13- Sunaktaki
ateş devamlı yanacak; sönmeyecek.
Kohenlerin minha (tahıl sunusu, tahıl hediyesi) ile ilgili
yapmaları gerekenler
14- Minhanın
(tahıl sunusunun)
da hükmü şudur: Harun’un oğulları onu sunağın önünde, Yahwe’nin huzurunda
sunacak.
15- (Onlardan biri), minhanın unundan
ve yağdan bir avuç, üzerindeki günlüğün de tümünü alacak. Bunları da sunakta Yahwe
için zikir (hatırlatma) payı ve hoş koku olarak yakacak.
16- Artakalanı
da Harun ve oğulları yiyecek. Bundan da matsa (mayasız ekmek) yapılacak
ve kutsal yerde yenilecek. Onu Yaklaşma Çadırının avlusunda yiyecekler.
17- Minha
(mayalı) olarak
pişirilemez. Onu, Bana getirilen ola kurbanlarımdan onların payı olarak ayırdım. Hatat (kefaret) ve aşem
(kabahatli) kurbanı gibi bu da çok kutsaldır.
18- Harun’un
oğullarından olan her erkek de ondan yiyebilir. Yahwe’nin ola kurbanlarından (onlara bir pay verilmesi) ebedi
bir kanun olacak. Ona (bu kurbana) değen her şey de kutsal olacak.”
Kohenlerin takdim
edecekleri minhalar (tahıl sunuları)
19- Ve
Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:
20- “Harun
ve oğullarının meshedileceği gün Yahwe için getirecekleri kurban da şudur:
Daima (her gün) minha olarak 1/10 efa (2,2
lt) un; bunun yarısı sabah, diğer yarısı da akşam (sunulacak).
21- Onu
da tavada yağ içinde pişirilip getirecek ve Yahwe’nin huzurunda hoş koku olarak
tandırda pişirilmiş olarak sunacaksın.
22- Harun’un
yerine oğullarından meshedilecek olan kohen de bunu sunacak. Bu, devirler
boyu bir kanun olacak. (Bu
minhayı da) Yahwe için tamamen yakacak.
23- Kohenin
sunacağı tüm minhalar da böyle olacak ve yenilmeyecek.”
Kohenlerin takdim
edecekleri hatat (kefaret) kurbanı ile ilgili yasalar
24- Ve
Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:
25- Harun
ve oğullarına de ki: “ Hatat (kefaret)
kurbanının hükmü şudur: Hatat kurbanı ola (yakılan) kurbanın kesildiği
yerde, Yahwe’nin huzurunda kesilecek. Bu çok kutsaldır.
26- Hatat
kurbanını sunan kohen de ondan yiyebilir. Sadece Yaklaşma Çadırının
avlusunda, kutsal bir yerde yenecek.
27- (Kurbanın) etine değen her şey (yiyecek)
de kutsal olacak. Eğer onun kanından bir giysiye sıçrarsa, giysi kutsal
bir yerde yıkanacak.
28- (O etin) içinde piştiği
toprak kap (tava) kırılacak. Bakır bir kapta pişirilmişse, kap temizlenip
suyla durulanır.
29- Kohenlerden
her erkek de ondan yiyebilir. Bu çok kutsaldır.
30- Ancak, Kodeşte (Kutsal Mekanda) kefarette
bulunmak amacıyla kanı Yaklaşma Çadırına getirilen hatat (kefaret)
kurbanı yenilmeyecek; ateşte yakılmalıdır.”
7.
Bap
Kohenlerin aşem
(suçlu, kabahatli) kurbanına yapmaları gereken işlemler
7:1- “Aşem
kurbanının da hükmü şudur: Bu (sunu)
çok kutsaldır.
2- Aşem
kurbanını, ola (yakılan)
kurbanının kesildiği yerde kesecekler. Kanı da sunağın tüm
duvarlarına serpilecek.
3- Ve
en makbul kısmının tümünü ondan (ayırıp)
sunar: Kuyruk yağını, iç organları örten içyağını,
4- iki
böbrek ve üzerlerindeki böğrün üst kısmındaki iç yağını, karaciğerin üzerindeki
yağ da çıkarılacak.
5- Ve
kohen, bunları Yahwe için ola kurbanı olarak sunakta yakacak. Bu bir aşem (kabahatli) kurbanıdır.
6- Kohenlerden olan her erkek bundan
yiyebilir. Kutsal yerde yenmelidir, çünkü çok kutsaldır.
7- Aşem
(kabahatli)
kurbanı, hatat (kefaret) kurbanı gibidir. İkisinin de torası (yasası)
aynıdır. Onunla (suçlu adına) istiğfarda bulunan kohene aittir.
8- Kendisine
getirilen ola’yı (ola
-yakılan- kurbanını) sunan kohen, işleri tamamladıktan sonra da ola
kurbanının derisinde ortak olur.
9- Tandırda
pişirilmiş ya da tencerede veya tavada hazırlanmış her minha da onun
işlemlerini yapacak olan kohene ait olacak.
10- Yağsız veya
yağla yoğrulmuş her minha (tahıl
sunusu) da Harun’un oğullarının tümüne eşit paylar ile ait olacak.
Şelamim (selamet)
kesimi ile ilgili kurallar
11- Yahwe
için getirilecek şelamim kesiminin de hükmü şudur:
12- Eğer, onu toda (şükür) kurbanı olarak takdim ediyorsa; onu yağla
yoğrulmuş matsa (mayasız) pideler ve yağ sürülmüş matsa (mayasız)
gevrekleri ve yağla yoğrulup kaynatılmış undan pideleriyle birlikte takdim
etmelidir.
Toda kurbanı bir tür Şelamim
(selamet) kurbanıdır. Ancak bu ayetlerde belirtildiği üzere aralarında iki fark
vardır: 1- Toda kurbanı, kesimin yapıldığı gün ve gece boyunca yenebilirken, normal
bir Şelamim kurbanı buna ek olarak ertesi gün akşama kadar olan vakit boyunca
da yenebiliyordu. 2- Toda kurbanının yanında, bu bölümde açıklanan 40 adet unlu
mamul da getirilmelidir.
13- Ayrıca toda (şükür) olan bu şelamim (selamet)
kurbanıyla birlikte hamets (mayasız) pideleri de sunacak.
14- Yahwe adına sunduğu her
kurbandan (ekmekten) birer
taneyi de teruma (bağış) olarak şelamim kurbanının kanını (sunağa)
serpen kohenin olacak.
15- Toda
(şükür) kurbanı
olarak sunulan şelamim kurbanlarının eti de sunulduğu gün yenecek; sabaha
bırakılmayacak.
16- Ancak kurban, adak (nezir, vaat) veya bağış (gönüllü
sunu) ise, eti sunulduğu gün yenecek; kalırsa ertesi gün de
yenebilir.
17- Fakat
kurban etinden üçüncü güne kalan yakılacak.
18- Eğer
şelamim (selamet,
paylaşma) kurbanının eti üçüncü gün yenirse, kurbanı sunan kişiden kabul edilmeyecek,
ona fayda sağlamayacak, eti de pigul (geçersiz, tiksindirici) sayılacak,
ondan yiyen can (nefis) da günahını yüklenmiş olacak.
Aynı ifadenin geçtiği Levililer,
19:8’den de anlaşıldığı üzere, bu ifade, Karet cezasını gerektirir. Pigul
(geçersiz, tiksindirici) demektir ve kurbanın yenme özelliğini kaybetmesini
ifade etmektedir. Kurban kesen kohenin, eti paylaştırmadan yemesi ya da etin
belirlenen süre dışında (Levililer 19:7) yenmesi gibi bir niyet ya da tavır
içerisinde olunması nedeniyle kurban bu duruma düşer. Dolayısıyla kurbanın
Pigul olduğunu bilen tek kişi de kohendir. Böyle bir durumda kurban işlemi
yerine getirilmiş olmamakta, kurbanı kesen kohene "karet" cezası
verilmektedir. Eğer kohen, kurban sahibine durumu bildirirse ve kurban sahibi
de eti buna rağmen yerse o da bu cezaya layık olur. Fakat bilmeden işlenmiş
hiçbir günah Karet ile cezalandırılmaz. Karet cezası ile ilgili açıklama Levililer,
17:4’te yer almaktadır.
19- Herhangi bir tameye (necis, murdar şeye) değen et yenmeyecek, ateşte
yakılmalıdır. Temiz
eti ise, tahir olan herkes (dokunup)
yiyebilir.
“טָמֵא֒”
(tame) ” necis, kirli, pis, murdar demektir. Arapçadaki “نجس” (necis) kelimesi gibi “dine göre fiziki
olarak kirli olmanın yanı sıra, manevi olarak da dine göre kirlenmiş olan”
demektir.
“Tahir” sözcüğü
de tamenin (necasetin) zıddıdır ve sadece fiziki temizliği değil, manevi bir
temizliği de ifade eder.
20- Fakat
bir kimse tame (necis,
murdar) iken Yahwe’ye sunulan şelamim kurbanının etini yerse, o can halkından
karet edilecek.
Buradaki kişilerin murdarlığı
kapsamına sünnetsizlik de giriyor olabilir. Çünkü daha önce de Pesah (fısıh)
kurbanını sadece sünnetli olanlar yiyebiliyordu. (Çıkı, 12:48)
21- İnsandan
çıkan necasete ya da tame (necis,
murdar) olan bir hayvana ya da tame sayılan bir şeye ya da tame olan bir
şeyle temas eden bir kimse, Yahwe’ye sunulan şelamim kurbanının etinden yerse,
o can (nefis) da halkından karet edilecek.
İç yağı ve kan yeme yasağı
22- Ve
Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:
23- İsrailoğullarıyla
konuş ve onlara de ki, “Sığır, koyun ve keçinin (her türlü) yağını yemeyin.
24- Ölmüş
bir hayvanın yağı veya parçalanmış bir hayvanın yağı ise başka amaçla
kullanılabilir, fakat onu yemeyeceksiniz.
25- Kim
Yahwe için sunulan ola kurbanının yağından yerse, o can (nefis) halkından karet edilecek.
26- Yaşadığınız
bütün yerlerde de kuş ya da başka bir hayvanın olsun, hiçbir kanı yemeyin.
27- Kim
kan yerse o can (nefis)
halkından karet edilecek.
28- Ve
Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:
29- İsrailoğullarıyla
konuş ve onlara de ki, “Yahwe’ye şelamim (selamet, paylaşma) kurbanı getiren kişi, sunusunun
bir kısmını Yahwe’ye verecek.
30- Yahwe için sunulan ola
kurbanını da kendi elleriyle getirecek. Döşüyle beraber iç yağını getirecek ve
onu Yahwe’nin huzurunda tenufa (iyi
bir sallayış) ile sallayacak.
Tenufa işlemi şöyle imiş: Kurban
sahibi parçaları elinde tutarken, Kohen kendi ellerini, onun ellerinin altına
yerleştirir ve parçaları birlikte sallıyorlar.
31- Kohen yağı sunakta yakacak,
döş ise Harun’un ve oğullarının olacak.
32- Şelamim (selamet, paylaşma) kurbanının sağ
budunu da kutsal pay olarak kohene vereceksiniz.
33- Şelamim kurbanı kanını ve yağını
Harun’un oğullarından kim sunmuşsa, sağ but onun payı olacak.
34- Şelamim kurbanının sallama
sunusu olan döşünü de kutsal pay olan budunu da İsrailoğullarından alıyor
ve kohen Harun’a ve oğullarına veriyorum. Bunlar İsrailoğullarından alınacak ve
onlara verilecek ve ebedi bir yasa olacak.
35- Bunlar, Harun’un ve
oğullarının Kohen olarak meshidir (mesh
edilme paylarıdır). (Bu), Yahwe için sunulan ola (yakmalık)
kurbanlarından alacakları paydır.
36- Çünkü
Yahwe onları İsrailoğullarından seçtiği ve meshettiği gün, bu payın onlara
verilmesini emretmişti. Bu, tüm nesiller boyunca ebedi bir kural olacak.”
37- Ola (yakılan), minha (tahıl),
hatat (kefaret), aşem (kabahatli) ve tamamlama (kohenliğe atanma)
kurbanları ile şelamim (selamet, paylaşım) kurbanlarının torası (kanunu)
budur.
38- Yahwe, Musa’ya Sina Dağında (bunları) emretti. İsrailoğullarına,
Yahwe için Sina Çölünde kurbanlar getirmeleri emredildiği gün bu hüküm verildi.
Sina çölünde bulunan
İsrailoğullarına vahiy Sina Dağı’nda inmekte idi.
8.
Bap
Kohenlerin göreve
atanması
8:1- Ve
Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:
2- “Harun’u,
yanında da oğullarını ve giysileri ve mesh yağını ve hatat (kefaret) boğasını ve iki koçu ve matsa sepetini al.
3- Tüm
halkı da Yaklaşma Çadırının girişine topla.”
4- Musa
da Yahwe’nin emrini yerine getirdi ve halkı Yaklaşma Çadırının girişine topladı.
5- Ve Musa onlara “Bu, Yahwe’nin yapılmasını
emrettiğidir.” dedi.
6- Ve
Harun ile oğullarını yaklaştırdı ve suda yıkadı.
7- Ve (Harun’un) üzerine entariyi (ketoneti)
giydirdi, beline de kuşağı bağladı. Kolsuz kaftanı (mimtarayı, şalı),
üzerine de efodu (yeleği) giydirdi. Efodun kuşağını da beline
sıkıca bağladı.
Bu pasuk (ayet), Tora’nın tam
ortasındaki ayettir. 5 Kitaptan (Başlangıç, Çıkış, Leviller, Sayılar ve Yasanın
Tekrarı) oluşan ve Musa Nebi’ye vahyedilmiş olan Tora’da 5851 ayet yer
almaktadır. Bu ayet de 2926’ncı ayettir.
8- Ardından
göğüslüğü (hoşen)
takıp, içine de ‘urim ve tummim’i koydu.
“Urim ve tumim”in ne olduğu
hakkında bir fikir birliği yoktur. Bazı yorumlarda bu terkibin Yahwe’nin adı
olduğu ifade edilmektedir. Yahudi kültürüne bunu Kullanma yetkisi başkohene
aitti. Kral, Sanhedrin başkanı ya da cemaatin
önemli bir hizmetini yürüten kimseler dışında da başkohene danışma yetkisi de yoktu.
Göğüslük (hösen) ikiye katlanır “urim ve tumim” de bunun arasına konurdu. Bu
nedenle de hösene “hüküm giysisi” denirdi. Söylenenler göre beklenen bir
konuyla ilgili olarak Yahwe’den parlak harfler (or/urim) şeklinde gelen bilgi,
haberi (cevabı) oluşturmak üzere bir araya gelirdi. Bunun “urim” olduğu
belirtilir. “Tumim” ise diğer kutsal isimlerdi. Kohen bu kutsal isimlerin
vasıtasıyla urimin gösterdiği parlak harflerden verilmek istenen kutsal mesajı
oluştururdu. Gelen bu bilgi de “kesin” (tam/ tumim) haber niteliği taşıdığı
için “tumim” olarak adlandırılırdı. (Bk. RaŞY, ll, 393). Gelen haber ya da
cevabın sadece “evet” ya da “hayır” şeklinde olduğu da belirtilir. Davut Nebi
zamanına kadar baş kohenler tarafından aktif şekilde kullanılan “urim ve tumim”in,
Ahid Sandığı gibi, Mabed'in Babiller tarafından yıkılması sırasında kaybolduğu
belirtilir. Sürgünden dönüş sonrasındaki dönemlerde “urim ve tumim”e neredeyse
hiç atıf yapılmamaktadır.
9- Başına sarığı
yerleştirdi. Üzerine de yüzüne doğru kutsal tacı (ayni) altın levhayı taktı. Musa, bunları Yahwe’nin emrettiği
gibi yaptı.
10- Musa,
mesh yağını da aldı, Mişkanı (Kutsal
Çadırı) ve içindeki her şeyi meşhetti ve onları kutsadı.
11- Ondan
(yağdan),
sunağın üzerine de yedi kez serpti ve onları da kutsamak amacıyla sunağı da tüm
takımını da kazanı da kaidesini de meshetti.
12- Mesh
yağından Harun’un başına da döktü ve onu da kutsamak amacıyla meshetti.
13- Ve
Musa, Harun’un oğullarını da yaklaştırdı. Onlara da entarileri giydirdi, kuşaklarını
da bağladı. Başlarına da başlıklarını sardı. Musa, bunları da Yahwe’nin
emrettiği gibi yaptı.
Musa, hatat (kefaret)
kurbanının takdim edilme şeklini öğretiyor
14- Hatat
(kefaret) kurbanı
olarak sunulacak boğayı da getirdi. Harun ve oğulları da ellerini boğanın
başına koydular.
15- Musa
da (boğayı)
kesti. Kanından da aldı ve parmağıyla sunağın etrafına ve çıkıntılarına (boynuzlarının)
sürdü ve sunağı arındırdı. Kanın geri kalanını da sunağın dibine döktü ve böylece
üzerinde istiğfarda bulunabilmek için onu kutsadı.
16-
Musa, iç organların üzerindeki tüm içyağını, karaciğerin zarını, iki böbrekle
onların içyağlarını aldı ve sunakta yaktı.
17- Boğayı
da derisini, etini ve gübresini kamp alanının dışında yaktı. Musa, bunları
Yahwe’nin emrettiği gibi yaptı.
Musa, ola (yakılan)
kurbanının takdim edilme şeklini öğretiyor
18- Ola (yakılan) koçunu
da yaklaştırdı. Harun ve oğulları da ellerini koçun başına koydular.
19- Musa
(koçu) kesti ve
kanını sunağa çepçevre serpti.
20- Koçu
da parçalara ayırdı. Kelleyi, diğer parçaları ve içyağını da sunakta yaktı.
21- Bağırsakları
ve paçaları da suyla yıkadı ve koçun tümünü yaktı. Bu, hoş koku olarak
yakılan bir sunuydu. Yahwe için bir ola (yakılan) kurbandı. Musa, bunları da Yahwe’nin
emrettiği gibi yaptı.
Musa, kohenliğe
atanma kurbanının takdim edilme şeklini öğretiyor
22- Tamamlama
(kohenliğe atanma)
kurbanı olarak da ikinci koçu yaklaştırdı. Harun ve oğulları da ellerini koçun
başına koydular.
23- Musa
da koçu kesti ve kanından aldı ve Harun’un sağ kulakmemesine ve sağ elinin
başparmağına ve sağ ayağının başparmağına sürdü.
24- Ardından
da Harun’un oğullarını yaklaştırdı. Onların da sağ kulakmemelerine ve sağ
ellerinin başparmaklarına ve sağ ayaklarının başparmaklarına kandan sürdü.
Kanın geri kalanını da sunağa çepçevre serpti.
Musa, kesimden sonra
kurbanlara yapılacak işlemleri öğretiyor
25- Ve
içyağı, kuyrukyağını, bağırsakları kaplayan tüm yağı, karaciğer üzerindeki
yağı, iki böbrekle üzerlerindeki yağı ve sağ budu da aldı.
26- Yahwe’nin
huzurundaki matsa (mayasız)
ekmek sepetinden de bir tane matsa pide, bir tane de yağla yoğrulmuş pide ve bir
tane de gevrek aldı. Bunları da yağların ve sağ budun üzerine koydu.
27- Hepsini
de Harun’un ve oğullarının avuçlarına koydu ve Yahwe’nin huzurunda sallama
sunusu olarak salladı.
28- Ve
bunları onların ellerinden aldı ve sunakta, ola kurbanının ardından yaktı. Bu, Yahwe
huzurunda hoş koku olarak sunulan tamamlama (kohenliğe atanma) kurbanıydı; bir ola kurbanıydı.
29- Musa,
döşü de aldı ve Yahwe’nin huzurunda sallama sunusu olarak salladı. Bu
da Yahwe’nin emrettiği gibi Musa’nın, tamamlama (kohenliğe atanma kurbanı) koçundan
olan payı idi.
30- Musa, mesh yağından ve
sunaktaki kandan da aldı ve Harun’a da giysilerine de onun yanındaki oğullarına
da onların giysilerine de serpti. Böylece Harun’u da giysilerini de oğullarını da giysilerini de kutsadı.
31- Musa, Harun ve oğullarına da
dedi ki: “Eti Yaklaşma Çadırının girişinde pişir (pişirilmesini emret). “Onu, Harun
ile oğulları yiyecek.” şeklindeki talimata göre de atanma (kohenliğe atanma
töreninde kullanılan) sepetindeki ekmekle birlikte eti orada yiyin.
32- Etten ve ekmekten arta kalanı
da ateşte yakacaksınız.
33- Atanma günleriniz (kurban kesme eğitimi ile ilgili
görevleriniz) tamamlanana kadar, yedi gün boyunca Yaklaşma Çadırının girişi civarını
terk etmeyin. Zira elleriniz yedi günde doldurulacak (yetkilendirileceksiniz).
34- Yahwe, size bağışlanma
sağlamak için, (yedi
günün her birinde) bugün yapıldığı gibi yapılmasını emretti.
35- Yedi gün boyunca, gece ve
gündüz Yaklaşma Çadırının girişinde kalacaksınız. Ölmeyesiniz diye de Yahwe’nin
zorunlu kıldığı nöbeti tutun. Zira bana böyle emredildi.”
36- Harun
ve oğulları da Yahwe’nin, Musa aracılığıyla emrettiği her şeyi yerine
getirdiler.
9.
Bap
9:1- Sekizinci
gün Musa, Harun ile oğullarını ve İsrail’in ihtiyarlarını çağırdı.
2- Ve
Harun’a dedi ki: “Kendin için de hatat (kefaret) kurbanı olarak kusursuz bir erkek buzağı,
ola (yakılan) kurban olarak da kusursuz bir koç al ve Yahwe’ye
sun.
3- İsrailoğullarına
da de ki: ‘Hatat (kefaret)
kurbanı olarak bir (erkek) oğlak, ola (yakılan) kurbanı olarak da
bir yaşında kusursuz bir buzağı ile bir kuzu alın.
4- Yahwe’nin
huzurunda kesilmek üzere şelamim (esenlik,
paylaşım) kurbanı olarak bir boğa ve bir koç ile birlikte yağla yoğrulmuş
minha (tahıl, hediye) sunusu da (getirin). Zira Yahwe bugün size
görünecektir.’”
5- Musa’nın
emrettiklerini Yaklaşma Çadırı’nın önüne getirdiler. Herkes de yaklaştı ve Yahwe’nin huzurunda ayakta durdular.
“Yahwe’nin huzurunda ayakta
durdular.” eylemi ile Musa, Harun ve oğulları ile
İsrailoğullarının liderlerinin Yahwe’nin huzurunda dua ettikleri veya bir dua
eylemi olan salat (namazı) eylemini yerine getirdikleri kanaati oluşmaktadır.
Çünkü Kur’an’da da ayakta yapılan salat (dua) eylemi için “akimu-s salat”
salatı ikame edin, yani salatı ayakta tutun/yerine getirin ifadesi
kullanılmaktadır.
6- Musa
da dedi ki: “Yahwe yapmanızı emrettiği şey şudur. diyor. Yahwe’nin yüceliği
size görünecektir.”
7- Ve
Musa, Harun’a dedi ki: “Sunağa git, hatat (kefaret) ve ola (yakılan) kurbanı sun. Ve hem
kendin hem de halk için kefarette bulun. Yahwe’nin emrettiği gibi de halkın kurbanını
sun ve onlar için kefarette bulun.”
“כַּפְּרָ֑הּ” (kapperah), kefâret demektir. Yani suç ve
günahları örten, telafi eden, bağışlanma sağlayan gibi anlamlara gelmektedir.
8- Harun
da sunağa gitti ve kendisi için hatat (kefaret)
kurbanı olarak sunulacak buzağıyı kesti.
9- Oğulları
da buzağının kanını ona getirdiler. Harun da parmağını kana batırıp sunağın çıkıntılarına
(boynuzlarına) sürdü.
Artan kanı da sunağın dibine döktü.
10- Yahwe’nin
Musa’ya emrettiği şekilde de hatat (kefaret)
kurbanının yağını, böbreklerini, karaciğerinin zarını sunakta yaktı.
11- Eti
ve derisini ise ordugahın dışında yaktı.
12- Ola
(yakılan)
kurbanını da kesti. Oğulları da sununun kanını kendisine verdiler. O da kanı
sunağın her yanına döktü.
13- Kurbanın bütün parçalarını ve kellesini de hazırladırlar.
Harun da hepsini sunakta yaktı.
14- İç
organlarını ve paçalarını da sunakta ola (yakılan) kurbanı ile birlikte yaktı.
15- (Harun)
halkın kurbanını da yaklaştırdı. (Erkek) oğlağı da halk için hatat (kefaret)
kurbanı olarak kesti ve ilk sunu gibi bunu da sundu.
16- Ola
(yakılan)
kurbanını yaklaştırdı ve belirtilen kurallara göre sundu.
17- Minha
(tahıl, hediye)
sunusunu da yaklaştırdı. Ondan bir avuç aldı ve sabah yakılan sunuya ek olarak sunağın
üzerinde yaktı.
18- Halk
için şelamim (esenlik, paylaşım) kurbanları olarak sunulacak olan boğayı ve
koçu da kesti. Oğulları da kurbanların kanını kendisine verdiler. O da kanı
sunağın her yanına döktü.
19- Boğa
ile koçun yağlarını, kuyruk yağını, bağırsağını, işkembe yağlarını,
böbreklerini ve karaciğerlerinin zarını (hazırladılar).
20- ve
göğüslerin üzerine koydular. Harun da bunları sunakta yaktı.
21- Musa’nın
emrettiği gibi de göğüsleri ve sağ budu tenufa (sallama sunusu) olarak Yahwe’nin
huzurunda salladı.
22- Ve
Harun, hatat (suç),
ola (yakılan) ve şelamim (selamet, paylaşım) kurbanlarını da sunduktan
sonra (sunaktan) indi ve ellerini halka doğru kaldırdı (uzattı)
ve onları bereketli kıldı.
23- Musa
da Harun ile birlikte Yaklaşma Çadırı’na girdi. Çıktıklarında da halkı bereketli
kıldılar. Yahwe’nin görkemi de (o
zaman) halka göründü.
24- Ve Yahwe’nin huzurunda de bir ateş çıktı
ve sunağın üzerindeki ola (yakılan)
kurbanını ve yağları yaktı ve tüketti. Bunu gören halk da sevinçle (Yahwe’ye)
yakardılar (övgülerde bulundular) ve yüzüstü yere (secdeye) kapandılar.
10.
Bap
Harun'un iki oğlu, Nadav ve
Avihu'nun tütsü takdimi esnasında yanmaları
10:1- Harun’un
oğulları Nadab ve Abihu, buhurdanlıklarına ateş (köz) koydular. Üzerine de tütsü
(buhur) koydular ve Yahwe’nin huzurunda, kendilerine emredilmemiş
şekilde yetkisiz bir ateş sundular.
2-
Yahwe’nin huzurundan ateş çıktı ve onları tüketti. Ve Yahwe’nin huzurunda
öldüler.
Kurban işlemleri ile ilgili
ayetleri okurken bir anda, Harun Nebi’nin en büyük iki oğlu olan ve aynı
zamanda Çıkış Kitabı 24:1 ayetinde isimleri Musa ve Harun’dan sonra, ancak
İsrailoğullarından olan 70 seçkin kişiden önce anılan Nadab ve Abihu’nun
yaşadığı bir trajediyle karşılaşıyoruz. Harun'un en büyük iki oğlunun neden
helak oldukları hususu Tevrat’ta belirtilmediğinden dolayı şunlardan birini
işlemiş olabilecekleri kanaati oluşmaktadır:
1-
Harun Nebi’nin görevi olan tütsü yakma işlemini yetkisiz oldukları halde
yaktıkları için olabilir. (Çıkış, 30:7-8)
2-
Harun Nebi’nin dahi girmesine izin verilmemiş olan Mişkandaki (Yaklaşma Çadırındaki)
Kutsal Mekana girmiş olabilirler. (Çıkış, 28:35)
3-
Orada yakılması emredilen tütsüden farklı bir tütsü yakmış olabilirler. (Çıkış,
30:9)
4-
Tütsüyü, sunağın üzerindeki ateş yerine başka bir ateşle yakmış olabilirler. (Levililer,
16:12-14)
5-
Mişkan için özel olan tüm kıyafetlerini giymeden o mekana girmiş
olabilirler. (Çıkış, 28:35, 43)
6- Mişkana yıkanmadan (vudu, abdest almadan)
girmiş olabilirler. (Çıkış, 40:31,32)
7-
Mişkana sarhoş olarak girmiş olabilirler (Levililer 10:9)
8-
Harun Nebi’nin dahi belirlenen zamanlarda girmesine izin verilen Kutsal Mekandaki
Sandığın önüne gitmiş olabilirler. (Levililer 16:2)
İşledikleri
fiil ne olursa olsun, bu suçu işlerken Tevrat’ta belirtilmiş olan uyarıları
ciddiye almamış da olabilirler.
3-
Musa da Harun’a
dedi ki: “Yahwe, ‘Kutsallığımı yanıma gelenler aracılığıyla göstereceğim. Yüceliğimi
de tüm halkın önünde göstereceğim!’ derken bunu kastetmiş demek ki. ” Harun
da sessiz kaldı.
4- Musa
da Harun’un amcası Uzziel’in oğulları Mişael ve Elsafan’ı çağırdı ve
onlara “Buraya yaklaşın. Kardeşlerinizi de Kodeş’in (Kutsal Mekanın) önünden alın ve
kampın dışına taşıyın.” dedi.
5- Musa’nın dediği gibi, ikisi
de yaklaştılar ve Nadab ile Abihu’yu üzerlerindeki entarilerle kampın dışına
taşıdılar.
6- Musa
da Harun’a ve oğulları Eleazar ile İtamar’a dedi ki: “Saçlarınızı dağıtmayın,
üstünüzü başınızı yırtmayın, yoksa ölürsünüz. Yahwe de bütün topluluğa
öfkelenir. Ama bütün İsrail evi (halkı)
Yahwe’nin ateşle yaktığı kardeşleriniz için yas tutsun.
7- Yaklaşma Çadırının giriş bölümünden
(kohenlik
vazifenizden) de ayrılmayın, yoksa ölürsünüz. Çünkü üzerinizde Yahwe’nin
mesh yağı var.” Harun ile oğulları da Musa’nın dediği gibi yaptılar.
8- Ve Yahwe, Harun ile konuştu
ve ona dedi ki:
9- “Sen ve oğulların, Yaklaşma
Çadırına gireceğiniz zaman, şarap veya başka herhangi bir içki içmeyin ki ölmeyesiniz.
(Bu), nesiller
boyu ebedi bir kural olacak.
10- (Bu sayede) Kutsal olanla olmayan
ve tame (necis, murdar) olanla tahirı olan arasında ayrım yapabilecek.
ı “טָמֵא֒”
(tame) ” necis, kirli, pis, murdar demektir. Arapçadaki “نجس” (necis) kelimesi gibi “dine göre fiziki
olarak kirli olmanın yanı sıra, manevi olarak da dine göre kirlenmiş olan”
demektir.
“Tahir”
sözcüğü
de tamenin (necasetin) zıddıdır ve sadece fiziki temizliği değil, manevi bir
temizliği de ifade eder.
11-
İsrailoğullarına da Yahwe’nin, Musa aracılığıyla bildirdiği tüm talimatları öğreteceksiniz.”
12- Musa
da Harun ile sağ kalan oğulları Eleazar ve İtamar’a dedi ki: “Yahwe için ateşte
sunulanlardan olan minhadan (tahıl
sunusundan) artakalanı da alın ve bunu matsa (mayasız) olarak
hazırlayın ve sunağın yanında yiyin. Çünkü çok kutsaldır.
13- Onu
da kutsal bir yerde yiyeceksiniz. Çünkü o, Yahwe’ye ateşte sunulan minhadan senin
ve oğullarının payıdır. Bu şekilde talimat aldım.
14- Tenufa göğüslüğü ve terumaı
budunu da temiz bir yerde yiyeceksiniz. Seninle birlikte oğulların ve
kızların da yiyebilecekıı. Çünkü bunlar, İsrailoğullarının şelamim
(esenlik,
paylaşma) kurbanlarından sana ve oğullarına pay olarak verilmiştir.
ı
Teruma
sözcüğünün kaldırıp indirmeyi, Tenufanın ise dört ana yöne doğru sallamayı
ifade ettiği belirtilmektedir.
ıı
Kurban
etleri sadece, görevli kohen grubuna dahil olup buna engel teşkil eden herhangi
bir konumda olmayan erkek kohenler arasında paylaştırılır (Levililer 7:7). “En
Üst Düzeyde Kutsal” olanlar, sadece bu erkekler tarafından yenebilir. “Düşük
Kutsiyete Sahip” kurban etleri ise, yine aynı grup arasında paylaştırılmasına
karşın, kohen ailesine mensup bayanlar tarafından da yenebilir. Başka bir
deyişle
paylaşma yine erkekler arasında yapılır, ancak bir kohene ait paydan, eşi ya da
kızı da yiyebilir. (Raşi; Mizrahi).
15- Teruma budu ve Tenufa
göğsünü, Yahwe’nin
huzurunda tenufa
hareketleriyle sallamak için de üzere kurbanların yağlarını da getirsinler.
Bu, Yahwe’nin emrettiği gibi, nesiller boyu senin ve oğullarının
payı olacak.”
16- Musa,
hatat (kefaret) (erkek)
oğlağını soruşturdu, fakat yakılmıştı. Ve (Musa),
Harun'un sağ kalan oğulları Elazar'la İtamar'a çok öfkelendi ve dedi ki:
17-
“Hatat kurbanını neden kutsal yerde yemediniz? Çünkü o çok kutsaldır. Halkın
suçunu taşımak ve Yahwe’nin önünde onlar için kefarette bulunmak üzere size
verilmiştir. O çok kutsaldır. Halkın günahını yüklenmeniz ve Yahwe’nin
huzurunda onlar için istiğfarda bulunmanız için size vermişti.
18- Bakın, kurbanın kanı da kutsal yere
götürülmemiş. Bana verilen emre göre, onu mutlaka kutsal yerde
yemeliydiniz.”
19- Harun da Musa’ya (sertçe) dedi ki: “Onlar, ola (yakılan)
ve hatat (kefaret) kurbanlarını Yahwe’nin huzurunda bugün
sundular. Başıma bu (felaket) gelmişken, günün hatat (kefaret) kurbanlarından yeseydim
Yahwe onaylar mıydı? (Bunu hoş görür müydü?)”
20- Musa
da Harun’un bu sözlerini dinledi ve hoşuna gitti (bu davranışlarını yerinde buldu).
Musa’nın, yaşanan felakete rağmen Harun
ve iki oğluna bu acılı günlerinde dahi vazifelerini tam yapmadıklarını ve
kutsal olan eti kutsal olmayan bir yerde yediklerini, bu nedenle başka bir
felakete neden olabileceklerini düşünerek kızdığı görülmektedir. Ancak Harun’u
dinleyince onların mantık yürüterek yapmış oldukları şeyin daha uygun olduğunu anlamış
olduğu ve sevindiği görülmektedir.
11.
Bap
Kaşerut Kuralları;
Yenmesi yasak olan ve olmayan hayvanlar ile ilgili hükümler
11:1- Ve
Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:
2- İsrailoğullarıyla
konuşun ve onlar deyin ki: “Yeryüzündeki tüm hayvanlardan, yiyebileceğiniz canlılar
şunlardır:
3- Hayvanlar içinde, çatal ve yarık tırnaklı, geviş getiren
hayvanların her birini yiyebilirsiniz.
4- Geviş getiren ve toynaklı (çatal tırnaklı) olan ama etini yememeniz gereken hayvanlar
da şunlardır: Deve geviş getirir, ama toynaklı değildir. O, sizin için tamedir (necistir,
murdardır).
5- Yaban faresi de geviş getirir, ancak toynaklı değildir. O, sizin
için tamedir.
6- Tavşan geviş getirir, ama toynaklı değildir. O, sizin için tamedir.
7- Domuz çatal ve yarık tırnaklıdır, ama geviş getirmez. O, sizin için
tamedir.
8- Bu hayvanların etini yemeyecek, leşine dokunmayacaksınız, o, sizin
için tamedir.
9- Sudaki her şeyden (tüm su canlılarından) yiyebilirsiniz. Denizde ve akarsularda
yaşayan pullu ve yüzgeçli canlıları yiyebilirsiniz.
10- Denizdeki ve akarsulardaki tüm canlılardan, sudaki tüm hayvanlardan
pulsuz ve yüzgeçsiz olanları ise sizin için tiksinti kaynağıdır (uzak durmanız gerekir).
11- Ve sizin için tiksinti kaynağı
kalacak. Etlerini de yemeyin, leşlerini de iğrenç sayın.
12- Suda yaşayan bütün pulsuz ve yüzgeçsiz canlılar sizin için tiksinti
kaynağıdır.
13- Uçanlardan (kuşlardan)
ise şunları iğrenç sayacaksınız (yemeyeceksiniz): Kartalı da kuzu
kartalını da balık kartalını da,
14- Çaylağı (yırtıcı
bir kuştur) da akbaba türlerini de,
15- Her çeşit karga (veya kuzgun) türünü de,
16- Devekuşunu da baykuşu da martıyı da atmaca türlerini de,
17- Şahini de karabatağı da Mısır turnasını da,
18- Kuğuyu da pelikanı da saksağanı da,
19- Leyleği de balıkçıl türlerini de çavuş kuşunu da yarasayı da,
20- Dört ayaklıymış gibi yürüyen her uçucu böcek de sizin için tiksinti
kaynağıdır.
21- 4 ayaklı ve uçucu böceklerden de şunları yiyebilirsiniz: Yer üzerinde, üstünde
sıçrayabilmek için ayakları olanları,
22- Bunlardan kırmızı çekirge türlerini ve sarı çekirge türlerini ve benekli
gri çekirge türlerini ve beyaz çekirge türlerini (yiyebilirsiniz).
23- (Diğer) dört ayaklı uçucu böcekler ise sizin için tiksinti kaynağıdır.
Leşlerle (nevela) ilgili hükümler
24- Sizi tame (necis,
murdar) yapacak şeyler de şunlardır: Aşağıdaki hayvanların leşine dokunan herkes
akşama kadar tame (necis, murdar) sayılacaktır;
25- (O) leşlerden taşıyan herkes giysilerini mikyeve daldırmalı. Gün
batımına kadar da tame (necis, murdar) kalacak.
Mikve, içinde en az 332 litre su
kapasitesine sahip olan küçük havuza/küvete denmektir. Buna arınma (temizlenme)
havuzu da demektir.
Yahudi dinini kabul eden kişilerin ve muayyen (regl, adet) dönemlerinden
sonra kadınların ve evlenecek olan kadınların ve dinen kirli sayılanların
temizlenmek için girmek zorunda oldukları havuzdur (küvettir).
26- Toynaklı, ancak tırnağı yarık olmayan ve geviş getirmeyen her
hayvan sizin için tamedir (necistir, murdardır). Bunlara dokunan herkes de tame olur.
27- Dört ayaklıymış gibi yürüyen hayvanlardan pençeleri üzerinde
yürüyenlerin hepsi sizin için tamedir. Leşlerine dokunan herkes de gün batımına
kadar tame (necis,
murdar) kalacak.
28- Leşlerini taşıyan da giysilerini mikveye (havuza, küvete) daldırmalıdır
ve gün batımına kadar tame kalacaktır.
29- Yeryüzünde sürünen küçük canlılar içinde de sizin için tame
olanlar şunlardır: Gelincik, fare, kara kurbağası türleri,
30- Ve kirpi, bukalemun, kertenkele,
salyangoz ve köstebek,
31- Bütün küçük canlılar arasından sizin için tame olanlar bunlardır. Öldüklerinde
bunlara dokunan herkes de gün batımına kadar tame kalacaktır.
32- Bunların leşi neyin üzerine düşerse o tamedir. İster tahta kap
ister giysi ister deri ister çul olsun mikveye (havuza, küvete) daldırmalıdır.
Akşama kadar da tame sayılacak, akşam da tahir olacaktır.
“טָמֵא֒” (tame) ” necis,
kirli, pis, murdar demektir. Arapçadaki “نجس” (necis) kelimesi gibi “dine göre fiziki olarak
kirli olmanın yanı sıra, manevi olarak da dine göre kirlenmiş olan” demektir.
“Tahir” sözcüğü
de tamenin (necasetin) zıddıdır ve sadece fiziki temizliği değil, manevi bir
temizliği de ifade eder.
33- Bunlardan (necis
olan leşten) kil (toprak) kabın içine düşerse, kabın içindekiler de
tame sayılacak, onu (kil kabı) da kırmalısınız.
34- Kil kaptaki sulu yiyecek de her içecek de tame sayılacaktır.
35- Üzerine (bu
hayvanların) leşlerden düşen her şey tame (necis, murdar) olur. (Böyle
bir durumda, kilden mamul bir) tandır (fırın) da ocak da parçalanmalıdır.
Zira tamedirler, (bunlar) sizin için de tame olacak.
36- Ancak su kaynağı ya da su dolu bir mikve (havuz, küvet) saf (temiz)
sayılacaktır. Bunların leşine dokunan ise tame sayılacak.
37- (Bu hayvanların) leşi ekilmiş veya ekilecek tohumunun üzerine
düşerse, o tahirdir.
38- Onun (tohumun)
üzerine su konmuşsa ve üzerine de leş düşerse o tame (necis, murdar) olacak.
Hayvan leşine dokunanların durumu
39- Sizin için yiyecek olabilecek hayvanlardan ölürse, onun leşine
dokunan da gün batımına kadar tame kalır.
40- Leşinden yiyen de giysilerini mikveye daldırır ve gün batımına
kadar tame kalır; leşini taşıyan da giysilerini mikveye daldırır ve gün
batımına kadar tame kalır.
Mikve, içinde en az 332 litre su
kapasitesine sahip olan küçük havuza/küvete denmektir.
41- Yeryüzünde sürünen her türlü küçük canlı tiksinti kaynağıdır;
yenmeyecektir.
42- Yeryüzünde sürünen her türlü küçük canlıdan karnı üzerinde
ilerleyenlerin hiçbirini de dört
ayaklıymış gibi yürüyenlerin hiçbirini de yemeyin. Çünkü tiksinti
kaynağıdırlar.
43- Kendinizi, sürünen her türlü küçük canlı ile tiksinti kaynağı
haline getirmeyin ve bunlarla tame (necis, murdar) olmayın.
44- Zira Ben, Yüceniz Olan (İlahınız) Yahwe’yim. Kendinizi kutsayın ve
mukaddes olun. Zira Ben Kuddüs’üm (Kutsal’ım). Nefsinizi (kendinizi),
yeryüzünde sürünen her türlü küçük canlı ile de tame hale getirmeyin.
45- Zira Yüceniz olmak için sizi Mısır'dan çıkaran Yahwe Benim. Kutsal
olun, çünkü Ben Kuddüs’üm.
46- Hayvanlar, uçucular, suda kümelenen tüm hayvanlar ve yeryüzünde
sürünen tüm küçük canlılarla ilgili tora (yasa, şeriat) budur.
47- Bu, arasında tame (necis, murdar) olan ile tahir (helal, temiz) olan
hayvanları; yenebilir olan ile yenmemesi gereken hayvanları ayırt etmek
içindir.”
12.
Bap
Doğum yapan
kadınların durumu ve temizlikleriyle ilgili hükümler
12:1- Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi
ki:
2-
“Bir kadın hamile kalır ve bir oğlan doğurursa, 7 gün boyunca tame (necis) olur; adet döneminde
olduğu gibi tamedir.
Erkek çocuk doğuran kadının doğum sonrasındaki ilk 7 gün, adetli
dönemindeki gibi necis (temea) olduğu belirtilmektedir.
3- Sekizinci gününde de (bebeğin) sünnet derisi
kesilecek (sünnet edilecek).
4- (Kadın) kanının saf (temiz) sayılacağı
30 gün boyunca (evde) bekler. Kutsal hiçbir şeye dokunmayacak, arınma
günlerini doldurmadan da kutsal bir yere girmeyecek.
5- Eğer kadın bir kız doğurursa, 2
hafta boyunca âdet halindeki gibi temea (necis) olur ve kanının saf (temiz)
sayılacağı 66 gün boyunca (evde) bekler.
Kız çocuk doğuran kadının doğum sonrasındaki ilk 14 gün, adetli
dönemindeki gibi necis (temea) olduğu belirtilmektedir.
6- Erkek
ya da kız çocuk doğuran kadının temiz sayılması için geçmesi gereken günler
dolunca kohene, Yaklaşma Çadırının giriş bölümüne ola (yakılan) kurban olarak bir
yaşında bir kuzu, hatat (kefaret) kurbanı olarak da bir güvercin ya da
bir kumru getirir.
7- Kohen de Yahwe’nin huzurunda (gerekli) işlemleri yapar ve onun (anne) için
istiğfarda bulunur. Böylece kadın kanamalı halinden kurtulmuş ve tahir (temiz,
arınmış) olur. Erkek veya kız doğuran kadın ile ilgili tora (yasa,
şeriat) budur.
8- Eğer kadının genç bir
koç getirmeye gücü yetmezse, o zaman biri ola (yakılan) kurban, diğeri de hatat
(kefaret) kurbanı olarak iki kumru veya iki yavru güvercin getirir.
Kohen de onun için istiğfar der ve (kadın) tahir (temiz, arınmış)
olur.”
13.
Bap
Tsaraat; cüzzam ve
benzeri bulaşıcı hastalıklarla ilgili hükümler
13:1- Ve
Yahwe, Musa ve Harun ile konuştu ve onlara dedi ki:
2- “Vücudunun
derisinde bir benek, bir pullanma ya da bir leke oluşur, sonra da cüzzam belirtisi
olan kişi Kohen Harun’a ya da onun kohen oğullarından birine getirilecek.
3- Kohen de derideki belirtileri
görecek. Eğer lekenin kılları beyaza dönmüş ve lekenin görüntüsü vücudun
derisinden daha derin (gibi)
ise, bu cüzzam belirtisidir. Kohen onu (cüzzamı)
görünce (hemen) tame (necis) ilan edecektir.
4- Fakat
derideki belirti beyazsa ve cilt altına inmiş görünmüyorsa, üzerindeki kıllar
da beyaza dönmemişse, kohen o zaman onu 7 gün ayrı bir yerde (karantinada) tutacak.
5- Kohen yedinci gün kişiyi görecek.
Belirtiler değişmemişse ve deride yayılmamışsa, kohen o kişiyi 7 gün daha ayrı
bir yerde (karantinada)
tutacak.
6- Kohen
bu yedinci günün sonunda ona yine bakacak. Belirtinin rengi solmuş ve deride
yayılmamışsa, kişi tahir ilan edecektir. Bu bir pullanmadır. Kişi giysilerini
yıkayacak ve tahir sayılacak.
“טָמֵא֒”
(tame) ” necis, kirli, pis, murdar demektir. Arapçadaki “نجس” (necis) kelimesi gibi “dine göre fiziki
olarak kirli olmanın yanı sıra, manevi olarak da dine göre kirlenmiş olan”
demektir.
“Tahir” sözcüğü
de tamenin (necasetin) zıddıdır ve sadece fiziki temizliği değil, manevi bir
temizliği de ifade eder.
7- Fakat kohene göründükten ve tahir
ilan edildikten sonra pullanma deride yayılırsa, tekrar kohene görünecek.
8- Kohen de bakacak ve eğer pullanma deride
yayılmışsa kohen onu tame (necis)
ilan edecek. Hastalık cüzzamdır.
9- Bir kimsede cüzzam belirtisi
görülürse o kişi de kohene getirilecek.
10- Kohen de bakacak. Eğer deride beyaz
döküntü varsa, kıllar da ağarmışsa ve döküntüde yaralar oluşmuşsa,
11- Bu uzun süreli (eski) cüzzamdır. Kohen de
o kişiyi tame (necis) ilan edecek, onu ayrı bir yerde (karantinada) tutmaz. Çünkü o tamedir.
12- Cüzzam bedene yayılmışsa, kohene
göre de hastalık baştan ayağa bütün bedeni kaplamışsa,
13- Kohen bakacaktır; cüzzam, (kişinin) tüm bedenini kaplamışsa
onu tahir ilan eder. (Yaraların) hepsi beyaza dönmüş ise o (kişi) tahirdir.
14- Fakat ne zaman bir açık yara
görülürse kişi tame (necis)
sayılacaktır.
15- Kohen de yaraya bakacak ve
kişiyi tame (necis)
ilan edecek. Zira cüzzamla
ortaya çıkan açık yara necistir.
16- Eğer
yara iyileşir ve beyazlaşırsa, (hasta)
kişi o zaman kohene gelecek.
17- Kohen de ona bakacak; yara
beyazlaşmışsa, yarayı tahir ilan edecek. Kişi de tahirdir.
18- Eğer birinin vücudunda bir
çıban çıkar ve iyileşirse,
19- Sonra da çıbanın yerinde beyaz bir
döküntü veya kırmızımsı beyaz bir leke oluşursa, kişi gidip kohene
görünecek.
20- Kohen de bakacak. Eğer yara cilt
altına inmiş görünüyorsa ve üzerindeki kıllar beyazlamışsa, onu tame (necis) ilan edecek. Zira bu çıban ile
yayılan bir cüzzam hastalığıdır.
21- Fakat kohen yaraya bakar ve yaranın
üzerinde hiç beyaz kıl görmezse; yara cilt altına da inmemişse, rengi de
donuksa; o zaman kohen kişiyi 7 gün ayrı bir yerde (karantinada) tutacak.
22- Eğer yaranın deride yayıldığı
açıkça görülüyorsa, kohen kişiyi tame (necis)
ilan edecek. Çünkü
hastalıklıdır.
23- Fakat eğer leke yayılmıyor ve yerinde
duruyorsa, bu çıban şişliğidir. Kohen de kişiyi tahir ilan edecek.
24- Eğer deride bir yanık izi varsa ve
bu yanık yarası kırmızımsı beyaz ya da beyaz bir lekeye dönüşürse,
25- Kohen bakacak, lekedeki kıllar beyazlamışsa
ve leke cilt altına inmiş görünüyorsa, bu, yanıkta gelişmiş bir cüzzamdır.
Kohen onu tame (necis)
ilan eder; bu bir cüzzam lekesidir.
26- Fakat
kohen baktığında, lekede beyaz kıl görmezse ve leke deri altına inmemişse,
rengi de soluksa, o zaman kohen kişiyi yedi gün ayrı bir yerde (karantinada) tutacak.
27- Kohen onu yedinci gün görecek. Eğer
lekenin deride yayıldığı açıkça görülüyorsa, kohen kişiyi tame (necis) ilan edecek; bu bir
cüzzam lekesidir.
28- Fakat leke olduğu gibi
duruyorsa, deride de yayılmamışsa ve rengi soluksa, bu, yanığa bağlı bir
benektir. Kohen kişiyi tahir ilan edecek. Çünkü bu bir yanık izidir.
29- Bir erkek veya kadının
başında ya da çenesinde bir leke (yara)
belirirse;
30- Kohen bu belirtiye bakacak, deri
altına inmiş görünüyorsa, kıllar da sararmış ve seyrekleşmişse, kohen bu kişiyi
tame (necis) ilan
edecek. Bu netektir (saçkırandır). Başta veya çenedeki cüzzamdır (bulaşıcı
hastalıktır).
31- Ve eğer Kohen, bu saçkıranın olduğu
yaraya bakarsa ve yaranın deri altına inmediğini ve üzerinde siyah kıl
olmadığını görürse, hastayı 7 gün ayrı bir yerde (karantinada) tutacak.
32- Kohen 7 gün yaraya bakacak.
Saçkıran yayılmamış, yaradaki kıllar da sararmamışsa ve kılların
döküldüğü hastalıklı kısım cilt altına inmiş görünmüyorsa,
33- Kişi tıraş edilecek, fakat
kıl dökülmesinin olduğu yer tıraş edilmeyecek. Kohen de onu 7 gün daha
ayrı bir yerde (karantinada)
tutacak.
34- Kohen saçkıranın olduğu yeri
yedinci gün görecek. Kıl dökülmesi deride yayılmamışsa, leke de deri altına inmemişse,
o zaman kişiyi tahir ilan edecek. Kişi de giysilerini yıkayacak ve tahir
sayılacak.
35- Fakat kohen tarafından temiz
ilan edildikten sonra, kıl dökülmesi deride apaçık yayılırsa,
36- Kohen
kişiyi görecek. Kıl dökülmesi yayılmışsa, sarı kıl olup olmadığına bakmayacak;
o kişi tamedir (necistir).
37- Fakat kıl dökülmesi durmuş ve
siyah kıllar çıkmışsa, hastalık iyileşmiştir. Kişi tahirdir, kohen de onu tahir
ilan eder.
38- Bir erkek veya kadının derisinde
beyaz lekeler çıkarsa,
39- Kohen bakacak. Derideki lekeler solmuş
beyazsa bu, deride çıkmış zararsız bir döküntüdür. Kişi tahirdir.
Kafada görülen
şüpheli durumlarla ilgili hükümler
40- Bir
erkeğin tepesindeki saçı dökülürse, bu kelliktir. Kişi tahirdir.
41- Eğer
saçı önden dökülmüşse, alnında kellik vardır. Kişi tahirdir.
42- Fakat
tepesindeki veya alnındaki kelde kırmızımsı beyaz leke çıkarsa, bu kısımlarda cüzzam
var demektir.
43- Kohen kişiye
bakacak. Tepesindeki veya alnındaki kelde, derideki cüzzamın görünümüne benzer
kırmızımsı beyaz bir döküntü varsa,
44- Kişi
cüzzam hastasıdır; tamedir (necistir).
Kohen onu tame (necis) ilan edecek. Hastalık başında çıkmıştır.
45- Cüzzam
hastası olan kişi yırtılmış bir giysi giyecek ve saçı başı dağınık olacak.
Üst dudağına kadar da örtünecek (dolayısıyla
da ağzını örtmüş olacak) ve “Tameyim! (Necisim!) Tameyim!” diye
bağıracak.
46- Hastalığı
süresince de tame sayılacak; kişi tamedir (necistir). (Bu nedenle) yalnız kalmalıdır,
yeri de kampın dışıdır (herkesten uzakta yaşayacak).
Giysilerde
görülen şüpheli lekelerle ilgili hükümler
47- Üzerinde
cüzzam lekesi (kuşkusu)
olan giysideyse; yün veya keten giyside,
48- Ya
da keten veya yün dokuma ipliğinde veya deride ya da deriden yapılmış bir
eşyada görülürse;
49- Giysi,
deri, dokuma veya deri eşyadaki leke de sarımsı yeşil veya kırmızıysa; bu cüzzam
hastalığıdır, Kohene gösterilmelidir.
50- Kohen bakacak ve hastalık
bulunan eşyayı 7 gün ayrı bir yerde tutacak.
51- Kohen yedinci gün bakacak, giyside,
dokumada veya hangi amaçla kullanılırsa kullanılsın deriden yapılmış
eşyada hastalık yayılmışsa, kötücül (zararlı,
ölümcül) cüzzamdır ve o (eşya) tamedir (necistir).
52- Kohen de giysiyi veya yün veya
keten olan o dokumayı veya hastalığın bulunduğu deri eşyayı yakacak. Çünkü
bu kötücül (zararlı,
ölümcül) cüzzamdır ve ateşte yakılmalıdır.
53- Fakat Kohen bakar ve hastalığın
giyside, dokumada ya da deri eşyada yayılmadığını görürse,
54- Hastalığın görüldüğü eşyanın
yıkanmasını emredecek ve onu 7 gün herkesten ayrı bir yerde (karantinada) tutacak.
55- Eşya yıkandıktan sonra Kohen ona
tekrar bakacak. Hastalık lekesinin görünüşü değişmemişse, leke yayılmamış olsa
da eşya yine tamedir (necistir);
ateşte yakılmalıdır. Bu yıpranmış ya da yeni (giysideki zararlı veya
kuşkulu) bir lekedir.
56- Kohen,
eşya yıkandıktan sonra lekeli olan yerin soluk bir renk aldığını görürse; giysi
olsun, deri eşya olsun veya dokuma olsun, o kısmı yırtıp atacak.
57- Fakat giyside, dokumada veya
deri eşyada leke yine belirirse, hastalık tekrar çıkıyor demektir. Leke bulunan
eşya yakılacak.
58- Fakat giysi, dokuma veya deri eşya
yıkandığında, hastalık lekesi yok olmuşsa, bunlar ikinci kez yıkanacak ve tahir
sayılacak.
59- Cüzzam hastalığı bulunan yün veya
keten giysiyi ya da dokumayı veya deri eşyasını tame (necis) ya da tahir ilan etme
torası (yasası, hükmü) budur.”
14.
Bap
14:1- Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi
ki:
2- “Arınma
gününde bir metsora (cüzzamlı
hasta) ile ilgili tora (yasa) şudur: (Kişi) kohene getirilir.
3- Kohen
kampın dışına çıkar. Kohen inceleme yapar ve hastadaki cüzzam lekesinin
iyileştiğini tespit edince,
4- Kohen
talimat verir. Kişi de arınmak için iki canlı kaşer (tahir) kuş, bir sedir (ağacı)
dalı, kırmızı (yün) ip ve bir zufa otu getirir.
5- Kohenin
talimatıyla da kuşlardan biri, içinde akar sudan alınmış su bulunan bir
toprak (kil) kap
üzerinde kesilir.
6- Canlı
kuşa gelince, (kohen)
onu, sedir dalını, kırmızı (yünü) ipi ve zufa otunu alır; onları ve
canlı kuşu, kesilen kuşun kaynak suyuyla karışmış olan kanına daldırır.
7- Ve
cüzzamdan arınacak kişinin üzerine kanı 7 kez serper ve onu arındırır. Canlı
kuşu da kıra doğru salıverir.
8- Arınmakta
olan kişi de giysilerini mikveye daldırır ve tüm kıllarını da tıraş eder. (Bu kişi) Mikveye dalarak (ilk
aşama için) arınmış olur, sonrasında da kampa girebilir. Ancak yedi gün
boyunca çadırının dışında kalacak.
Mikve, içinde en az 332 litre su
kapasitesine sahip olan küçük havuza/küvete denmektir.
9- Yedinci
gün de başındaki saçları ve sakalını ve kaşlarını ve (diğer) kıllarını tıraş edecek. Giysilerini
mikveye daldırır, bedenini de mikveye daldırır ve (ikinci aşama için)
arınmış olur.
10- Sekizinci
günde de iki kusursuz (erkek)
kuzu ile ilk yaşında kusursuz bir (dişi) kuzu; minha (hediye tahıl
sunusu) olarak da yağla yoğrulmuş 3/10 efa (6,6 lt) ince un ve 1 log
yağ (300-420 ml zeytinyağı) alır.
11- Arındırma
işleminden sorumlu kohen de arınmakta olan kişiyi ve bunları Yaklaşma Çadırının
girişinde, Yahwe’nin Huzurunda tutar.
12- Kohen,
bir (erkek)
kuzuyu alır ve onu aşem (suçlu, kabahatli) kurbanı olarak, bir log yağla
birlikte yaklaştırır ve bunları Yahwe’nin Huzurunda tenufa (hareketleriyle)
sallar.
13- Ve
kuzuyu, kutsal bölgede hatat ve ola kurbanlarının kesildiği yerde keser. Zira (bu) aşem (kabahatli) kurbanı
kohen için kutsaldır ve hatat (kefaret) kurbanıyla aynıdır.
14- Kohen,
aşem (kabahatli)
kurbanının kanından alır ve arınmakta olan kişinin sağ kulak kıkırdağına ve sağ
el baş parmağına ve sağ ayak baş parmağına sürer.
15- 1
log yağdan da biraz alır ve kendi sol avcuna döker.
16- Kohen,
sağ işaret parmağını da sol avucundaki yağa daldırır ve işaret parmağıyla o
yağdan Yahwe’nin Huzurunda yedi kez serper.
17- Kohen,
avucundaki yağ fazlasından da arınmakta olan kişinin sağ kulak kıkırdağına ve
sağ el baş parmağına ve sağ ayak baş parmağına ve aşem (kabahatli) kurbanının kanının
üzerine sürer.
18- Kohen,
avucundaki yağ artığını da arınmakta olan kişinin başına sürer ve Yahwe’nin
Huzurunda onun için istiğfar eder.
19- Kohen
de hatat (kefaret)
kurbanını sunacak ve tamesinden (necasetinden) arınacak kişi için
istiğfar edecek. Ardından da ola (yakılan) kurbanını kesecek.
20- Ola
(yakılan)
kurbanı ve minhayı (hediyeyi, tahıl
sunusunu) sunakta sunar. Böylece o kişi için istiğfarda bulunmuş olacak ve (o
kişi) tahir sayılacak.
21- Ve
eğer (kişi) fakir
(yoksul) ise, bunları sunmaya da gücü yetmiyorsa, kefaret
amacıyla tenufa (sallama) ve aşem (kabahatli) kurbanı 1 (erkek)
kuzu, minha (hediye, tahıl sunusu) olarak da yağla yoğrulmuş 1/10 (efa=2,2
lt) ince un ve 1 log yağ (300-420 ml zeytinyağı) alır.
22- Gücüne
göre de 2 kumru ya da 2 yavru güvercin getirecek. Bunlardan biri aşem (kabahatli) kurbanı, diğeri de
ola (yakılan) kurbanı olacak.
23- Tahir
ilan edilmek için de bunları sekizinci gün Yaklaşma Çadırının
girişine getirecek ve Yahwe’nin huzurunda kohene verecek.
24- Kohen
de aşem (kabahatli)
kurbanı olacak (erkek) kuzuyu ve 1 log yağı alır ve onları Yahwe’nin huzurunda
sallama sunusu olarak sallar.
25- Ve
aşem (kabahatli)
kurbanı olacak kuzuyu keser. Kohen, kandan da biraz alacak ve arınacak olan
kişinin sağ kulakmemesine ve sağ elinin başparmağına ve sağ ayağının
başparmağına sürer.
26- Ve
kohen, yağdan biraz alır ve kendi sol avcuna döker.
27- Ve
kohen, sağ işaret parmağını da sol avucundaki yağa daldırır ve işaret
parmağıyla o yağdan Yahwe’nin huzurunda yedi kez serper.
28- Ve
avcundaki yağdan yine alır ve arınacak olan kişinin sağ kulakmemesine ve sağ
elinin başparmağına ve sağ ayağının başparmağına, aşem (kabahatli) kurbanının kanının (sürülmüş
olduğu) yerlere sürer.
29- Kohen,
avcundaki yağın geri kalanını da Yahwe’nin huzurunda kişi için istiğfarda
bulunmak üzere onun (hastalıktan
iyileşenin) başına sürer.
30- Ve kişinin gücüne
göre getirdiği kumrulardan veya yavru güvercinlerden
31- Birini aşem (kabahatli) kurbanı olarak,
diğerini de ola (yakılan) kurbanı olarak sunacak. Kişinin gücüne
göre getirdiği bu kurbanları da minha (hediye tahıl sunusu) ile birlikte
takdim eder. Arınacak kişi için de Yahwe’nin huzurunda istiğfar eder.
32- Üzerinde cüzzam lekesi olan ve arınmak
için (maddi) gücü
yetmeyen ile ilgili tora (yasa) budur.”
33- Sonra Yahwe, Musa ve Harun’a şöyle
dedi:
34- “Size mülk olarak vereceğim
Kenan diyarına gittiğiniz zaman, mülkünüz olan diyarda bir eve cüzzam
hastalığı verirsem,
35- O
evin sahibi de
kohene gelmeli ve ‘Evimin duvarında cüzzama benzeyen lekeler var.’ demelidir.
36- Kohen de talimat verir ve kohen
lekeyi görmeye gelmeden önce evi boşaltırlar. Bu sayede evdeki her şey tame (necis) olmaz. Kohen de bunun
ardından evi görmeye gelir.
37- Ve evin duvarlarındaki lekelere
bakar. Lekeler sarımsı yeşil veya kırmızımsıysa ve duvarın içine işlemiş
görünüyorsa,
38- Kohen evin kapısına çıkar ve evi 7
gün kapatır.
39- Kohen yedinci gün tekrar gelir ve
bakar. Lekeler evin duvarlarında yayılmışsa,
40- Lekeli
taşların sökülmesini emreder. Taşlar da şehrin dışında tahir olmayan bir
yere atılır.
41- Evin
tüm iç sıvasını da kazıtır. Kazınan sıva
da şehrin dışında tahir olmayan bir yere atılır.
42- Eski
taşların yerine da başka taşlar konur. Ve kohen yeni harç yaptırır ve evi
bununla sıvatır.
43- Taşların
sökülüp sıvanın kazınmasından ve yeni sıva yapılmasından sonra lekeler evde
tekrar ortaya çıkarsa;
44- Kohen gelir
ve bakar. Lekeler duvarlarda yayılmışsa, bu kötücül (zararlı, ölümcül) cüzzamdır. Ev
tamedir (necistir).
45- Kohen
de evi yıktırır. Taşlarını, kerestesini ve sıvasını da şehrin dışında tahir
olmayan bir yere taşıtır.
46- Evin
kapalı tutulduğu günlerde içeri giren kişi de akşama kadar tame (necis) sayılır.
47- Bu
evde yatan ya da yemek yiyen kişi de giysisini yıkayacak.
48- Fakat
Kohen gelip baktığında, yeni sıvadan sonra lekenin yayılmadığını görürse, evi tahir
ilan eder. Çünkü hastalık geçmiştir.
49- Evi
arındırmak için de 2 kuş, 1 sedir (ağacı) dalı, 1 kırmızı (yün) ip ve
zufa otu alır.
Tevrat'ta "ezov" olarak geçen
bu bitkinin, "zufa otu" veya "çördük" veya botanik
biliminde "hiyssopus offıcinalis bitkisi" olduğu belirtilmektedir. Bu
bitkinin, 30 cm boyunda, mavi çiçekleri olan, alt tarafı ağaca benzeyen,
dalları ise yana doğru uzanan bu bitki, koku giderici özelliğe sahip olduğu da
belirtilmektedir. Çoğunlukla da Mısır ve Filistin'de duvar diplerinde, taşların
kenarlarında ya da taş duvarların aralarında yetişen ezovun, alçakgönüllülüğü
ve sadeliği temsil ettiği kabul edilmektedir. (Tefsirü't-Tevrat bi'l-Arabiyye, (N.
Arslantaş Çev.). İstanbul. TYEKB Yayınları (2018). I. 778)
50- Kuşlardan birini de içinde akar
sudan alınmış su bulunan bir toprak (kil) kap üzerinde keser.
51- Ve sedir dalını, zufa otunu, kırmızı
ipi ve canlı kuşu alır ve bunları kesilen kuşun kanına ve suya batırıp eve 7
kez serper.
52- Ve kuşun kanı, akar sudan alınmış
su, canlı kuş, sedir ağacı dalı, zufa otu ve kırmızı ip ile evi arındırmış olur.
53- Canlı kuşu da şehrin dışında kıra doğru
salıverir. Ev için de istiğfar eder ve ev tahir sayılır.
54- Her türlü cüzzam lekesi ve
netek (saçkıran)
için tora (yasa) budur.
55- Ve giysi ve
evdeki cüzzam,
56- Ve derideki benek ve pullanma ve
leke ile ilgili tora (yasa)
da budur.
57- Bir şeyin ne zaman tame
(necis) ne
zaman tahir olduğuna dair talimatlar buna göre verilecek. Bu, cüzzam ile ilgili
toradır (yasadır).”
15.
Bap
Erkeklerin bedensel
temizliği ile ilgili ayetler
15:1- Sonra
Yahwe, Musa’yla Harun’a şöyle dedi:
2- “İsrailoğullarıyla
konuşun, onlara deyin ki: “Bir erkeğin (cinsel) organından akıntı geliyorsa, akıntı tamedir
(necistir).
“טָמֵא֒”
(tame) ” necis, kirli, pis, murdar demektir. Arapçadaki “نجس” (necis)
kelimesi gibi “dine göre fiziki olarak kirli olmanın yanı sıra, manevi olarak
da dine göre kirlenmiş olan” demektir.
3- Akıntıdan
dolayı necisliği şöyledir: Organından gelen akıntı devam etse de tıkanmadan
dolayı dursa da kişiyi necistir.
4- Akıntısı
olan kişinin yattığı yatak da necis sayılacak. Üzerine oturduğu her şey de
necis sayılacak.
5- Onun
yatağına dokunan kişi de giysilerini mikveye daldıracak.
Kendisi de mikveye dalacak,
akşama kadar da necis sayılacak.
6- Akıntısı
olanın oturduğu şeye oturan kişi de giysilerini mikveye
daldıracak. Kendisi de mikveye dalacak, akşama kadar da necis sayılacak.
7- Akıntısı olanın
bedenine dokunan da giysilerini mikveye daldıracak. Kendisi de mikveye dalacak, akşama kadar da necis sayılacak.
8- Ve
eğer akıntı sahibinin salyası tahir birinin üzerine değerse, bu kişi de giysilerini
mikveye daldıracak. Kendisi de mikveye dalacak, akşama kadar da necis sayılacak.
9- Bu durumdaki birinin üzerine
bindiği eyer de necis sayılacak.
10- Üzerine
oturduğu eşyaya dokunan da akşama kadar da tame (necis) sayılacak. Bu
eşyaları taşıyan da giysilerini mikveye daldıracak. Kendisi de mikveye dalacak,
akşama kadar da necis sayılacak.
11- Akıntısı olan
kişi ellerini yıkamadan birine dokunursa, dokunduğu kişi de giysilerini mikveye
daldıracak. Kendisi de mikveye dalacak,
akşama kadar da necis sayılacak.
12- Akıntısı
olan kişinin dokunduğu toprak kap parçalanacak; ağaç kap suyla
yıkanacak.
13- Ve
eğer kişinin akıntısı kesilirse, akıntının kesilmesinin ardından arınmak için
7 gün bekleyecek, sonra elbiselerini mikveye daldıracak. Kendisi de akar sudan
alınmış suyla yıkanacak ve böylece tahir sayılacak.
“Tahir” sözcüğü de tamenin (necasetin) zıddıdır ve sadece fiziki temizliği
değil, manevi bir temizliği de ifade eder.
14- Sekizinci
gün de kendisi için 2 kumru veya 2 yavru güvercin alacak ve Yaklaşma Çadırının
girişine gelecek ve Yahwe’nin huzurunda onları kohene verecek.
15- Kohen
de bunların birini aşem (kabahatli)
kurbanı, diğerini de ola (yakılan) kurbanı olarak sunacak, akıntısından
dolayı kişi için de Yahwe’nin huzurunda istiğfar edecek.
16- Eğer
bir erkekten (uyku
veya başka nedenlerle) meni akarsa, tüm bedenini mikveye daldırır,
akşama kadar da necis sayılır.
17- Meni
bulaşan giysi ve deri eşya da mikveye daldırır, akşama kadar da necis sayılır.
18- Bir
erkek bir kadınla birlikte olur ve menisi akarsa, ikisi de suda mikveye dalar, akşama
kadar da necis sayılır.
Kadınların bedensel
temizliği ile ilgili ayetler
19- Bir
kadının akıntısı varsa ve bedenindeki bu akıntı kan ise,
âdet halinden dolayı 7 gün necis sayılır. Ona dokunan herkes de akşama kadar
necis sayılacak.
20- Âdet
sırasında, üzerinde yattığı her şey necis sayılacak. Üzerine oturduğu her şey de
necis sayılacak.
21- Onun
yatağına dokunan kişi de giysilerini mikveye daldıracak. Kendisi de mikveye dalacak, akşama kadar da necis sayılacak.
22- Üzerine
oturduğu eşyaya dokunan da giysilerini mikveye daldıracak. Kendisi de mikveye
dalacak, akşama
kadar da necis sayılacak.
23- Kadının
oturduğu yatağa yada bir eşyaya dokunan da kişi akşama kadar necis
sayılacak.
24- Eğer
erkek onunla birlikte olur ve (o
kişi) kadının âdet kanıyla kirlenirse 7 gün necis sayılacak, yattığı
yatak da necis sayılacak.
25- Bir
kadının, âdet dönemi dışında günlerce devam eden bir kan akıntısı
varsa veya akıntısı âdet hali kirliliğinden sonra da devam ediyorsa, kan
akıntısı olduğu tüm günler boyunca, âdet hali günlerinde olduğu gibi necis
sayılacak.
26- Akıntısı
olduğu günlerde yattığı yatak da kendisi için âdet hali kirliliğinde yattığı
yatak gibi (necis)
olacak. Üzerine oturduğu her eşya âdet hali günlerinde olduğu gibi necis sayılacak.
27- Bu
eşyaya dokunan da necis sayılacak ve giysilerini mikveye daldıracak. Kendisi de
mikveye dalacak, akşama
kadar da necis sayılacak.
28- Kadının
akıntısı kesilirse, 7 gün bekleyecek ve sonra tahir sayılacak.
29- Sekizinci
gün de kendisi için 2 kumru veya 2 yavru güvercin alacak ve bunları Yaklaşma
Çadırının girişinde kohene verecek.
30- Kohen
de bunlardan birini aşem (kabahatli)
kurbanı, diğerini de ola (yakılan) kurbanı yapacak ve akıntının neden
olduğu kirlilikten dolayı kadın için Yahwe’nin huzurunda istiğfar edecek.
31- İsrailoğullarını
necasetten uzak tutun ki, aralarında bulunan Mişkanımı (Kutsal Çadırımı) necis
ettikleri için necis bir durumda ölmesinler.
32- Bunlar
(bu hükümler),
akıntısı olan erkek, kendisinden meni akarak necis olan erkek,
33- Ve
adet gören (kadın);
akıntısı devam eden erkek ya da kadının ve tame (necis) olan bir
kadınla birlikte olan erkek ile ilgilidir.”
16.
Bap
İki oğlunun ölümünden
sonra Yaklaşma Çadırına ve Kodeşe (kutsal yere) giriş ile ilgili olarak Harun’a
yapılan uyarılar
16:1- Harun’un
iki oğlunun, Yahwe’nin huzuruna yaklaşırken ölmelerinin ardından Yahwe,
Musa’yla konuştu.
Harun’un iki oğlunun ölümü Levililer
10:1-2 ayetlerinde anlatılmaktadır.
2-
Yahwe, Musa’ya dedi ki: “Ağabeyin Harun’a söyle, perdenin arkasındaki
Kodeşe (Kutsal
yere)ı Sandığın üzerindeki kapağın önüne her zaman gelmesin ki
ölmesin! Çünkü Ben, kapağın üstündeki bulutta hazır bulunacağım.
ı Kodeş, Mişkanın (Yaklaşma Çadırının)
içerisinde bulunan yer olup (Çıkış 26:33) Yaklaşma Çadırından daha kutsal bir
yerdir.
3- Harun, (bu iç) Kodeşe (kutsal yere)
şu koşullarda gelecektir: Hatat (kefaret) kurbanı olarak genç bir boğa ve
ola (yakılan) kurbanı olarak bir koçla birlikte (gelir).
4- Ketenden
bir kutsiyet (kutsallık)
entarisi giymeli, bedeninin üzerinde keten bir don olmalı. (Beline) keten
bir kuşak sarmalı ve (başına) keten bir sarık dolamalı. Bunlar kutsiyet
giysileridir. Onları da bedenini mikveye daldırdıktan sonra giyecek.
Burada, Harun Nebi’ye kulluk
(hizmet) vazifesinden önce, Müslümanların “gusül abdesti” olarak bildiği tüm
vücudunu suyla yıkayarak arındırmasının emredildiği görülmektedir.
5- İsrailoğulları toplumundan da hatat
(kefaret)
kurbanı olarak iki (erkek) oğlak, ola (yakılan) kurbanı olarak da
bir koç alacak.
6- Harun kendine ait hatat (kefaret) boğasını yaklaştıracak
ve kendisi ve evi (ailesi) için istiğfar edecek.
7- İki (erkek) oğlağı da alacak ve
onları Yahwe’nin Huzurunda, Yaklaşma Çadırının girişinde tutacak.
8- Harun, bu iki (erkek) oğlak için iki tane kura
atacak; bir tanesi Yahwe için, diğer kura ise Azazel için.
Azazel’in ne olduğu bilinmemektedir.
Azazel" hakkında çok farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bunun bir
"yer adı" ya da "şeytan veya cin" gibi "manevi bir güç"ün
ismi olduğu da iddia edilmiştir. Yer adı olduğunu iddia edenler Azazel'in Kefaret
Günü keçilerden birinin gönderildiği kayalıklarla dolu "bir dağın
adı" olduğu; bu dağın da Sina Dağı'na yakın bir yerde bulunduğu
görüşündedirler. Keçinin düşüp ölmesi için bu dağ sivri kayalıklarla dolu sarp
bir yer olarak tasvir edilmektedir. Azazel'in "çöI" olduğunu iddia
edenler ise buranın Kudüs'ün 12 mil doğusunda bulunduğunu ileri sürmüşlerdir. Türkçede
de kullanılan “günah keçisi” tabirinin kaynağı budur.
İbn
Ezra, buraya günah keçisi gönderme uygulamasının Beyti Makdis’in inşasından
sonra başladığı görüşündedir. (Bk. III, 124- 125. Diğer yorumlar için bk. Raşy,
III.196; Ramban, III.217; Roş, Tur, III.881). Bu keçi, İsrailoğullarının
günahlarını çöle taşıyacak ve onların günahlardan arınmalarını sağlayacaktır.
Yahudi geleneğinde Kefaret Günü'nde (Yom Kippur’da) günahların affedileceği
düşüncesinin temeli buna dayanmaktadır. Bazıları ise Azazel’in kötü bir ruhun
ya da şeytanın ismi olduğu görüşündedir. Yahwe’nin sunakta yanan kurbanı, Azazel'in
ise günah sunusunu kabul ettiği; bunun da çölde yaşayan kötü bir ruh olduğu
ileri sürülmüştür. Beyt-i Makdis’in ayakta olduğu dönemlerde başkohen, günah
keçisine kırmızı renkte yünden mamul bir ip bağlar, Mabed'in kapısının yanında
okuduğu bazı dualardan sonra İsrailoğullarının Yahwe’ye karşı işledikleri
günahları dile getirdikten sonra keçiyi bir adamla (iş ili) çöle gönderir; bu
adam da onu çölde bir uçurumun kenarından aşağıya atardı. Bu keçinin günahları
taşıdığına inanıldığı için yerleşim birimlerine dönüp gelmemesi için öldürüldüğü
ifade edilmektedir. Tevrat araştırmacıları farklı isimlerde Arap ve Sabii
kültüründe de var olan "Awzel" düşünce ve uygulamasının Yahudilerdeki
kökeninin Babil'e dayandığını tespit etmişlerdir.
Helenistik
dönemde bazı toplumlarda "günah keçisi" olarak bir insan
gönderilirken, diğer bazı bölgelerde tehlikeli dönemlerde; başka bazı
bölgelerde ise her yıl düzenli olarak bir günah keçisinin çöle gönderilme
adetinden bahsedilmektedir. Helen toplumlarında keçinin öldürülme adetinden söz
edilmemektedir. Konuyla ilgili detaylı bilgi için bk. Easton. İllustrated Bible
Dictionary, s. 68; Davis, A Dictionary of the Bible, s. 62; Jastrow v.dğr.
"Azazel", JE, II, 365-367; Ahituv, "Azazel", Ejd. II.
763-764.)
9- Ve Harun, kurada Yahwe’ye
çıkan (erkek) oğlağı
getirecek ve onu hatat (kefaret) kurbanı yapacak.
10- Kurada Azazel için çıkan (erkek) oğlak ise canlı olarak Yahwe’nin
huzurunda durdurularak onun için istiğfar edilecek ve Azazel için çöle salınacak.
11- Harun kendine ait hatat (kefaret) boğasını
yaklaştıracak, kendisi ve kendi evi (ailesi) için istiğfar edecek ve
kendisine ait olan hatat (kefaret) boğasını kesecek
12- Yahwe’nin huzurunda bulunan
sunaktaki ateşten de kor alacak ve buhurdanlığa dolduracak. İki avuç
dolusu da ince öğütülmüş güzel kokulu tütsü (buhur) alacak ve bunları
perdenin arkasına götürecek.
13- Tütsüyü de Yahwe’nin huzurunda korların
üzerine koyacak. (Böylece)
tütsünün dumanı Tanıklığın (Şehadet -hatırlatma- Sandığının) üzerindeki
kapağı kaplayacak ve (Harun) ölmeyecek!
14- Boğanın kanından da biraz alacak
ve doğu tarafında kapağın önünde parmağıyla yere serpecek. Bunu da kapağın
önünde yedi kez yapacak.
15- Halka ait hatat (kefaret) (erkek) oğlağını
kesecek. Kanını da perdenin iç kısmına getirecek ve kanıyla, boğanın kanına
yaptığı gibi yapacak ve onu kapağın (hizasının) üzerine ve kapağın önüne
doğru serpecek.
16- Kodeş (Kutsal Mekan) için de İsrailoğullarının
necasetleri ve kötülükleri ve tüm hataları (suçları) için istiğfar
edecek. Aynısını Yaklaşma Çadırı için de yapacak. Çünkü necaset durumdaki
insanların arasında bulunuyor.
17- Harun’un istiğfar etmek için kodeşe
(kutsal mekana)
girdiği andan çıkacağı zamana kadar da Yaklaşma Çadırında başka kimse olmayacak.
Ve (Harun) kendisi ve evi ve İsrail toplumu için istiğfar edecek.
18- Yahwe’nin huzurunda bulunan
sunağa da çıkacak ve sunak için istiğfar
edecek. Boğanın kanından ve (erkek)
oğlağın kanından da alacak ve çevresi boyunca sunağın çıkıntılarına (boynuzlarına)
sürecek.
19- Parmağıyla da kandan alacak
ve yedi kez (sunağın)
üzerine serpecek ve sunağı İsrailoğullarının necasetinden arındıracak ve kutsal
kılacak.
İsrailoğullarının günahlarının
yüklendiği keçinin çöle salınması
20- Harun,
kodeş (kutsal yer)
ve Yaklaşma Çadırı ve sunak için istiğfar ettikten sonra da canlı (erkek)
oğlağı yaklaştıracak.
21- İki
elini de canlı (erkek)
oğlağın başına koyacak ve İsrailoğullarının tüm günahlarını ve kötülüklerini ve
hatalarını (suçları) itiraf edecek ve bunları (erkek) oğlağın
başına yükleyecek ve (erkek) oğlağı bu iş için görevlendirilmiş kişi
ile çöle gönderecek.
22- Adam
da (erkek) oğlağı
çöle salacak. (Erkek) oğlak da onların tüm günahlarını çöle
taşıyacak.
23- Harun
da Yaklaşma Çadırına girecek ve kodeşe (kutsal yere) gelirken giymiş olduğu keten
giysileri çıkarıp orada bırakacak.
24- Bedenini
de kutsal bölgede mikveye daldıracak (tüm
vücudunu yıkayacak) ve (normal) giysilerini giyecek ve çıkıp kendi ola
(yakılan) kurbanını da halkın ola (yakılan) kurbanını da sunacak
ve hem kendisi hem de halk için istiğfar edecek.
25- Hatat
(kefaret)
kurbanının yağlarını da sunakta yakacak.
26- (Erkek) oğlağı Azazel için salan
kişi de giysilerini mikveye daldıracak, bedenini de mikveye daldıracak ve sonra
kampa gelebilecek.
27- Kanları
kodeşte (kutsal
yerde) kefaret olması için de getirilen hatat (kefaret) boğası ile hatat
(kefaret) (erkek) oğlağı kampın dışına çıkarılacak ve derileri de
etleri de artıkları da orada yakılacak.
28- Bunları
yakan kişi de giysilerini mikveye daldıracak, bedenini de mikveye daldıracak ve
sonra kampa gelebilecek.
Yom Kipur (Kefaret
Günü) orucu
29- Ve
(bunlar) sizin
için ebedi bir kural olacaktır. (Her yıl) 7’nci
ayda, ayın 10’unda nefsinizi kıracaksınız (oruç tutacaksınız) ve hem ezrah (doğuştan
Yahudi olan) hem de aranıza katılan ger (yabancı) de hiçbir melaha (iş)
yapmayacak.
30- Çünkü
o gün sizi tahir ilan etmek için (başkohen)
sizin için istiğfar edecek ve Yahwe’nin huzurunda
tüm günahlarınızdan arınacaksınız.
31- Bu,
sizin için bir dinlenme günü olan bir şabattır. O gün nefsinizi kıracaksınız (oruç tutacaksınız). Ebedi bir kural
(olacak).
32- Babasının
yerine kohen olmak üzere meshedilen veya yetkili kılınan kohen de istiğfar
edecek (bağışlanma
dileyecek). Bu keten giysileri, kutsiyet giysilerini de (sadece o) giyecek.
33- Ve
kodeşte (kutsal
yerde) ve Yaklaşma Çadırında ve sunağı yanında istiğfar edecek. Hem kohenler
hem de tüm İsrail halkı için istiğfar edecek.
34- Bu,
yılda bir (kez)
İsrailoğulları adına tüm hataları (suçları) için istiğfar etmek (bağışlanma
dilemek) için ebedi bir kural olacak. Ve (Harun), Yahwe’nin Musa’ya
emrettiği şekilde yaptı.
Bazı ayetlerde “חֻקַּ֥ת”
(chukat) (bkz 16:29, 31, 34)
bazılarında ise “תוֹרַ֖ת”(torah) (16:29, 34) sözcüğü geçtiği halde her ikisi
sözcüğün de aynı şekilde “kanun” veya “yasa” şeklinde Türkçeye çevrildiği
görülmektedir. Bu nedenle bu iki sözcüğü ve aralarındaki farkı inceleyelim:
Her iki kelime de İbranice'de dinî ve hukuki
bağlamda kullanılır ve "yasa", "kanun" veya
"tüzük" gibi anlamlara gelir.
Fakat aralarında bazı nüanslar da mevcuttur:
חֻקַּ֥ת
(chukat):
*Daha spesifik ve ayrıntılı yasalara atıfta bulunur.
*Genellikle dini veya ahlaki kuralları içerir.
*Tevrat'ta ve
diğer İbranice metinlerde daha yaygın olarak kullanılır.
תוֹרַ֖ת
(torah):
*Daha geniş ve genel yasaları kapsar.
*Dini ve ahlaki kuralların yanı sıra tarihi ve ritüel öğeleri de
içerir.
*Yahwe’nin Musa'ya verdiği yasa olarak da bilinir.
Özetle:
חֻקַּ֥ת (chukat), Dini ve ahlaki kuralları içeren daha spesifik yasalara atıfta
bulunur. תוֹרַ֖ת (torah) ise dini, ahlaki, tarihi ve ritüel öğeleri içeren daha
geniş bir yasa sistemidir.
Aralarındaki farkı birer örnek ile de gösterelim:
חֻקַּ֥ת (chukat): "Şabat'ı kutsal tutmak için hangi kurallara
uymalıyız?"
תוֹרַ֖ת (torah): "Tevrat'ta hangi yasalar bulunur?"
Bu nedenle çeviride “חֻקַּ֥ת” (chukat)
sözcüğünün yeri “kural”; “תוֹרַ֖ת”(torah) sözcüğünün geçtiği yeri de “yasa,
kanun” şeklinde çevirdik.
17.
Bap
Yahwe dışında başka
bir varlık için kurban kesmenin yasaklanması
17:1- Ve
Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:
2- “Harun,
oğulları ve tüm İsrailoğulları ile konuş ve onlara de ki, ‘Bu Yahwe’nin emridir:
3- İsrail’
evinden (ailesinden)
biri, bir boğayı veya koyunu ya da keçiyi kampın içinde keserse veya kampın
dışında keserse;
4- Ve
onu, Yahwe’nin Mişkanı’nın (Yaklaşma
Çadırının) önüne, Yahwe’ye kurban olarak takdim etmek üzere Mişkanın girişine
getirmemiş (demektir) ve o kişi için kan (dökmüş) gibi kabul
edilecek ve o kişi halkından karet edilecek.
Kelime olarak “kökünü kazıma, izole
etme, yok etme ve
imha'“ gibi anlamlara gelen ''karet” dini ve toplumsal kurallara uymayan bir
Yahudi’nin “cemaatten atılması” demektir. Kurumsallaşmasından önce “karet”
cezasını hak eden birinin çocuklarının çok küçük yaşta öleceği, kendisinin de
çok uzun yaşamayacağı, Mesela 50 ya da 60 yaşına gelmeden bu dünyadan
ayrılacağı kabul ediliyordu.
Kareti
hak eden kimse, iyi ve erdemli biri ise gelecek dünyada ruhlar alemindeki payını
kaybetmeyeceği; kötü biri ise ruhu bedeninden ayrılıncaya kadar 12 ay boyunca
ceza göreceği. 12 ayın sonunda ise bedenin ortadan kalkarak ruhunun yakılacağı
ve bunların bir rüzgarla savrulup tamamen yok edilmek suretiyle
cezalandırılacağı kabul ediliyordu. Ancak din adamları cemaatlerini disiplinli
hale getirmek ve dini emirlerin uygulanabilirliğini artırmak için bu cezayı
maddi-fiziki bir şekle büründürmüşler ve bu cezayı hereme
dönüştürmüşlerdir.
Hıristiyanlıktaki
aforoza tekabül eden “herem”, “kurallara uymayan bir kimseyi toplumdan dışlamak”
anlamına geliyordu. Köken itibariyle Eski Ahid'e dayansa da bir ceza biçimi
olarak sürgün sonrası dönemde geliştirilmiş, Talmudik dönemde de şekillenip
kurumsallaşmıştır.
Putperestlik, Sebt (Şabata) kurallarına
uymamak, zina, nikah düşmeyen akraba ile cinsel ilişki kurmak,
kaşer olmayan gıdaları tüketmek ve Fısıh’ta mayalı yeme başta
olmak üzere, sonraki süreçte 24 farklı suça verilen üç türlü herem ortaya
çıkmıştır: “Vezifa” “nidyy” veya “şam'ata” ve “ahramta”, “Nezifa”. Heremin
en hafifi olup bir cemaat yöneticisine veya din adamına karşı yapılan
saygısızlık durumlarında verilmekteydi. Cezalı Yahudi bu süre zarfında hakaret
ve saygısızlık yaptığı kimseyle karşılaşmamaya dikkat eder. Çoğunlukla evinde
oturur, az konuşur ve hüzünlü görünerek pişmanlığını göstermeye çalışırdı. “Niduy'“
veya “şam ata” ise biraz daha ağırlaştırılmış beremdi. Dini ve sosyal
kuralların ihlalinde verilen bu cezanın süresi ise 30 gündü. Mücrim bu süreçte
pişmanlık duymazsa süreye 30 gün daha ilave edilebilirdi.
Cezalı
kimsenin yıkanması, tırnaklarını kesmesi ve ayakkabı giymesi yasaktı. Ceza
sırasında ölen biri için yas tutulmaz, defninden sonra mezarının başına bir taş
konurdu. Bu taş Tevrat'ta bahsi geçen taşlama (recm) cezasını sembolize ederdi.
Heremin
en ağırı ise “ahramta” adı verilen türüydü. Cezalı kimse cemaatten tamamen
atılır, dini ya da sosyal herhangi bir cemiyetten asla kabul görmezdi. Cezayı
alan kimse aşağılanır, hakarete uğrar ve saçları kesilirdi. Bet din gerekli
görürse mallarını müsadere ederek cemaat malı (hefker) ilan edebilirdi.
Heremler,
cemaat üzerindeki manevi baskıyı artırmak için genelde sinagoglarda ya da
mukaddes kabul edilen mekanlarda ilan edilirdi. (Tefsirü't-Tevrat bi'l-Arabiyye, (N. Arslantaş Çev.).
İstanbul. TYEKB Yayınları (2018). I. 782,783)
5- Bundan böyle İsrailoğulları kırda (çölde) kesmek istedikleri
kurbanlıkları (kesimlik hayvanları) Yahwe için Mişkanın girişine,
kohene getirecekler ve Yahwe için bir şelamim (dağıtılan) kesimi olarak
kesecekler.
6- Kohen de kanı Mişkanın girişindeki Yahwe’nin
sunağına serpecek. Yağı da Yahwe’ye hoş koku olması için yakacak.
7- Bundan böyle de (İsrailoğulları) kurbanlarını
şairimı (kötü ruhlar, cinler, iblisler, şeytanlar) için
kesmeyecekler. Ki onlar zinaıı yapıyorlar. Bu onlar için nesiller
boyunca ebedi bir tora (yasa) olacaktır.ııı
ı Mısırdan çıkarılan
İsrailoğullarının, felaketlere sebep olan varlığın Mısırlıların etkisinde
kalarak (erkek) oğlak şekilde tahayyül ettikleri belirtilmektedir. (Bk. İbn
Ezra. III. 135) Bu ayetten de anlaşılacağı üzere İsrailoğullarından
bazılarının, bunların şerrinden korunmak için onlara hâlâ kurban adamakta
oldukları anlaşılmaktadır.
ıı Arapçası “zani” İbranicesi
de “זֹנִ֖י” (zoni) kelimesi “זָנָה” (zanah) kelimesinden türemiş olabilir. Bu
fiil "zina yapmak", "ahlak yolundan sapmak”, “ahlaksızlık
yapmak" veya "yasaklanmış cinsel ilişkiye girmek" anlamlarına
gelir.
"Zina" kelimesi ile bu
ayette Yahwe’den bir başka ilaha kurban kesmenin ahlaksızlık sayılacağına,
kendilerini kölelikten kurtaran Yahwe’nin yolundan da saparak O’na ihanet etmiş
olunacağına dikkat çekilmektedir.
ııı Böylece Yahwe dışında
hiçbir varlığa kurban kesilmemesi ve sunulmaması İsrailoğulları için ebedi bir
kanun oldu.
8- Ve onlara de ki: ‘İsrail evinden
biri veya aranızda yaşayan bir yabancı, ola (yakılan) kurbanı veya kesim
(şelamim-paylaşma-kurbanı) yakarsa,
9- Onu da Yahwe’ye takdim etmek için Mişkanın
girişine getirmezse, o kişi halkından karet edilecek.
10- Ve İsrail
evinden biri veya aranızda yaşayan bir yabancı bir kan yerse, kan yiyen o
candan yüz çevireceğim ve onu halkından karet edeceğim.
11- Çünkü bir varlığın canı kandadır. Ben
de onu (kanı)
canlarınız bağışlansın diye sunak için ayırdım. Çünkü can (nefis) için
kefaret sağlayan kandır.
12- Bu nedenle, İsrailoğullarına dedim
ki: ‘Sizden hiçbir can kan yemeyecek. Aranıza katılan hiçbir yabancı da kan
yemeyecek.”
13- İsrailoğullarından biri veya
aranızda yaşayan bir yabancı, eti yenen bir yaban hayvanı veya bir kuş avlarsa,
kanını akıtacak (onu
kesecek) ve onu (kanı) toprakla örtecek.
14- Zira her canlı bedenin canı kandadır.
Bu nedenle İsrailoğullarına dedim ki: “Hiçbir etin kanını yemeyin. Çünkü her
bedenin canı kanıdır. Onu yiyen, (halkından)
karet edilecek.ı
ı Karet cezası ile ilgili açıklama Levililer,
17:4’te yer almaktadır.
15- İster ezrah (doğuştan Yahudi olan) ister
yabancı olsun, ölmüş veya vahşi bir hayvan tarafından parçalanmış bir hayvanın
etini yiyen her nefis (can, kişi), giysilerini mikveye (havuza,
küvete) daldıracak, kendisi de mikveye (havuza, küvete) dalacak ve
akşama tame (necis) sayılacak. Sonra tahir sayılacak.
16- Eğer giysilerini mikveye daldırmaz (yıkamaz), kendisi de mikveye
dalmazsa (yıkanmazsa), günahını taşıyacaktır (suçunun cezasına
katlanacaktır).”
18.
Bap
18:1- Ve
Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:
2- İsrailoğullarıyla
konuş ve onlara de ki: “Ben, Yüceniz Olan (İlahınız) Yahwe’yim.
3- Topraklarında
yaşamış olduğunuz Mısırlıların yaptıklarını (kurallarını, adetlerini)
yapmayın. Sizi götürmekte olduğum Kenan diyarının halkının da yaptıkları (kuralları,
adetleri) yapmayın. Onların kurallarına (hükümlerine, adetlerine) da uymayın.
4- Hükümlerimi
yerine getirin ve kurallarımı gözetin ve onları takip edin.ı Ben, Yüceniz
Olan (İlahınız)
Yahwe’yim.
ı “מִשְׁפָּ֖ט” (mişpat) sözcüğünün kapsamı
“חֹ֥ק” (hok=kural) sözcüğünden daha geniştir ve insan ile insan ya da insan ile
ilahı arasındaki görev ve sorumlukların hepsini içermektedir. Belli dayanağı
olan, insan akıl ve mantığının açıklayabileceği türdeki bu kanunlar sadece dini
değil, aynı zamanda medeni ve cezai her türden hükümleri ifade etmektedir.
Bunlar, Tevrat'ta belirtilmemiş dahi olsa, insanların akıl ve tecrübeleriyle
düşünüp yürürlüğe koyabilecekleri türden hükümler olup, toplumsal düzeni
sağladıkları için rahat ve huzurlu bir hayatın var olmasını sağlamaya
yöneliktir. Detaylı bilgi için bk. Raşy, III. 215; Roş Tur, III. 891; Elon, “Mishpat
Ivri”. EJd. XIV. 332-333. “Hak” ve “mişpat”
ile ilgili şöyle bir örnek verilir. Mesela. Fısıh (Pesab) bayramında davar
cinsinden 1 yaşında kusursuz bir oğlak getirmek “hok” yani kural; kurbanla
ilgili işlem yapılırken hayvanın başı, bacakları ve iç organlarının birlikte
yakılması ile kurbana bağlı olarak mayalı (hamets) yememek ise “mişpat” yani
hükümdür. (Bk. Raşy, IV. 98) (Tefsirü't-Tevrat bi'l-Arabiyye, (N. Arslantaş
Çev.). İstanbul. TYEKB Yayınları (2018). I. 807)
5- Hükümlerime
ve kurallarıma uyacaksınız. Bunlarla amel eden (uygulayan/yapan)
insan yaşayacak. Ben Yahwe’yim.
6- Hiç kimse yakın akrabasına, onun çıplaklığını ortaya çıkarmak (onunla cinsel ilişkide bulunmak) için
yaklaşmasın. Ben Yahwe’yim.
7- Babanın çıplaklığını
da annenin çıplaklığını da ortaya çıkarmayacaksın (onunla cinsel ilişkide bulunmayacaksın).
Annene gelince, o senin annendir; onun çıplaklığını da ortaya çıkarmayacaksın!
8- Babanın karısına da gelince, o
babanın karısıdır; onun çıplaklığını da ortaya çıkarmayacaksın.
9- Kız kardeşinin de ortaya
çıkarmayacaksın. Aynı evde ya da başka yerde doğmuş olsun, babanın veya annenin
kızının çıplaklığını da ortaya çıkarmayacaksın.
10- Oğlunun kızının veya kızının
kızının (torunlarının)
çıplaklığını da ortaya çıkarmayacaksın. Çünkü onların çıplaklığı senin de çıplaklığındır.
11- Babanın üvey annenden doğan kızının
çıplaklığını da ortaya çıkarmayacaksın; o senin kız kardeşindir.
12- Halanın onun çıplaklığını da ortaya
çıkarmayacaksın. Onun babanla kan bağı vardır.
13- Teyzenin onun çıplaklığını da
ortaya çıkarmayacaksın. Onun annenle kan bağı vardır.
14- Amcanın onun çıplaklığını da ortaya
çıkarmayacaksın. Onun karısına da yaklaşmayacaksın; o senin halandır.
15- Gelininin çıplaklığını da
ortaya çıkarmayacaksın. O, oğlunun karısıdır. Onun çıplaklığını ortaya
çıkarmayacaksın.
16- Kardeşinin karısının da
çıplaklığını ortaya çıkarmayacaksın. O kardeşinin çıplaklığıdır.
17- Evlendiğin kadının kızının çıplaklığını
da ortaya çıkarmayacaksın. Onun oğlunun kızının da kızının kızının da çıplaklığını ortaya çıkarmayacaksın. Aralarında
kan bağı vardır. Bu bir zimadır.
Zima
“זמה”, hile, fesat, şeytanlık, fuhuş ve ahlaksızlık gibi anlamlara gelmektedir.
18- Çıplaklığını ortaya çıkarmak için
kız kardeşi ile birlikte bir kadınla hayattayken rakip (ikinci eş) olarak
evlenmeyeceksin.
19- Âdetli (regl) iken bir kadının çıplaklığını
ortaya çıkarmak için ona yaklaşmayacaksın.
20-
Akranının
(bir başkasının)
karısıyla da ilişkiye girmeyeceksin.
Onunla kendinizi kirletmeyeceksiniz.
21- Soyunuzdan kimseyi de Moleh’e kurban
etmeyin. Bunu yaparak da İlahınızın adına halelı getirmeyeceksiniz. Ben
Yahwe’yim.
ı “חַלֵּ֛ל”
(halel), saygısızlık etmek, ihlal etmek, kutsallığını bozmak gibi anlamlara
gelmektedir.
Moleh’in (מֹ֕לֶךְ), Amonilerin taptığı,
o dönemde Kenan diyarında da yaygın olarak tapılan bir put olduğu
belirtilmektedir (I. Krallar, 11/5,7). Bu
halklar bu putlarına çocuk kurban ederlerdi.
22- Kadınla yatar gibi erkekle de yatmayacaksın; bu
iğrenç (rezil) bir
şeydir.
23- Hayvanlarla
da yatıp kendini tame (necis,
murdar) etmeyeceksin. Kadın da bir hayvanla ilişkiye girmek için onun önünde
durmayacak. Bu sapıklıktır.
24- Kendinizi bu şeylerin hiçbiriyle tame
(necis, murdar)
bir hale sokmayın. Çünkü önünüzden kovacağım milletler de bütün bunlarla tame (necis,
murdar) hale gelmişlerdi.
25- Memleket de (bu nedenle) tame (necis,
murdar) oldu. Hesabını sordum ve ülke de sakinlerini kustu (onları
oradan söküp attı).
Bu ayetten anlaşılıyor ki İsrail
oğullarına vadedilen topraklardaki halk zaten ahlaksızlıklarından ve
sapıklıklarından dolayı Allah onları oradan söküp attırarak onları
cezalandırmış.
26- Sizler de hükümlerime ve
kurallarıma uyacaksınız ve ezrah (doğuştan
Yahudi olan) olan da aranızda yaşayan yabancı da kimse bu iğrençliklerin
herhangi birini yapmayacak.
27- Sizden önce o memlekette yaşayanlar
bu iğrenç şeyleri yaptığı için memleket tame (necis, murdar) oldu.
28- (Dikkatli olun!) Onu tame (necis,
murdar) ettiğinizde, ülke sizden önceki ulusu kustuğu gibi sizi de kusmasın!
29- Bu iğrençliklerden herhangi birini
kim yaparsa, onlar halklarından karet edilecekler.
Karet cezası ile ilgili açıklama Levililer,
17:4’te yer almaktadır.
30- Sizden
önce orada uygulanan iğrenç âdetlerin hiçbirini yapmamak için de kurallarıma
uyacaksınız ki kendinizi bu şeylerle kendinizi tame (necis, murdar) etmeyin. Ben, Yüceniz
Olan (İlahınız) Yahwe’yim.
19.
Bap
19:1- Ve
Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:
2- “Tüm
İsrail topluluğuyla konuş, onlara de ki: ‘Kutsal olacaksınız, çünkü Ben Kuddüs
olan ve Yüceniz Olan (İlahınız)
Yahwe’yim.
3- Herkes
anne ve babasına karşı takvalıı olsun. Sebt günlerime de uyacaksınız. Ben
Yüceniz Olan Yahwe ’yim.
ı “תִּ֣ירְאִ֔” (tira)
kelimesi, “saygı duymak, dikkat etmek, korkmak ve utanmak” gibi anlamlara
gelmektedir. Bu sözcüğün Arapça karşılığı da
“تَّقْوٰ”
"takva" sözcüğüdür. “Allah’a karşı takvalı olmak” da
kısaca “Allah’ın rızasını kazanmak için emirlerini yerine getirmek,
yasaklarından da kaçınmak” şeklinde tarif edilebilir.
4- İlahlara
(yücelere)
yönelmeyin, kendinize de dökme ilahlar (putlar) yapmayın. Ben Yüceniz
Olan Yahwe ’yim.
5- Yahwe adına şelamim (paylaşma) kesimi yaptığınızda, onu
(Yahwe’nin) sizden razı olacağı şekilde şekilde keseceksiniz.
6- Kesim yaptığınız gün ve ertesi gün
yenecek, üçüncü güne kalan (et)
ise yakılacak.
7- Üçüncü gün de yenirse o pigul
olmuştur. (Kurban
olarak) kabul görmeyecektir.
Pigul (geçersiz, tiksindirici)
demektir ve kurbanın yenme özelliğini kaybetmesini ifade etmektedir. Kurban
kesen kohen veya kurbanın sahibi üçüncü gün yerse onlara "karet"
cezası verilmektedir. Karet cezası ile ilgili açıklama Levililer, 17:4’te yer
almaktadır.
8- Ondan yiyen günahını (suçunun sorumluluğunu)
taşıyacak. Çünkü Yahwe’ye ait olan kutsala halelı getirmiştir. O can halkından karet edilecek.
ı “חַלֵּ֛ל” (halel), saygısızlık
etmek, ihlal etmek, kutsallığını bozmak gibi anlamlara gelmektedir.
9- Topraklarında hasat yaptığında da
tarlanın kenarını tamamen biçme, kalan (yere dökülen taneleri) başakları da toplama.
10- Bağında artakalanı da toplama,
yere düşmüş üzümleri de alma. Onları da fakirler (yoksullar) ve yabancılar için
bırak. Ben Yüceniz Olan Yahwe ’yim.
11- Çalmayın, kimseyi aldatmayın (doğruları inkar etmeyin), birbirinize
de yalan söylemeyin.
12- Benim adımla boş yere de yemin
etmeyin. Çünkü bu, İlahınızın adına halel getirmektir. Ben Yahwe’yim.
13- Akranına (bir başkasına) da zulmetme ve
onu soyma (hakkını yeme). (Tuttuğun) işçinin ücreti de sabaha kadar
yanında gecelemeyecek.
Tevrat, işçi sabah tutulmuşsa
yevmiyesinin akşama, akşam tutulmuşsa yevmiyesinin sabaha verilmesini
emretmektedir
14- Duymayana lanet etme, görmeyenin
önüne de engel koyma. İlahına karşı da takvalı ol (Yahwe’nin rızasını kazanmak için emirlerini yerine
getir, yasaklarından da kaçın). Ben Yahwe’yim.
“תִּ֣ירְאִ֔” (tira)
kelimesi anlamı “saygı duymak, dikkat etmek, korkmak ve utanmak gibi anlamlara
gelmektedir ve bu sözcüğün Arapça karşılığı “تَّقْوٰ” "takva" sözcüğüdür. “Allah’a
karşı takvalı olmak” da kısaca “Allah’ın rızasını kazanmak için emirlerini
yerine getirmek, yasaklarından da kaçınmak” şeklinde tarif edilebilir.
15- Yargıda da adaletsizlik yapmayın. Fakirin
yüzünü kaldırma, güçlüyü de onurlandırmaı. Halkın arasında adaletle
hüküm ver.
ı Fakire acıyıp onu haklı çıkarma,
güçlü olanın gözüne girmek için de onu haklı çıkarma.
16- Halkının arasında da dolaşıp
dedikodu yapma. Akranının (bir
başkasının) kanına karşı da durmaı. Ben Yahwe’yim.
Başkasının hayatını tehlikeye
düşürecek bir şey yapma, hayatı da tehlikede ise seyirci kalma, ona yardım et.
17- Kalbinde de kardeşine karşı nefret besleme.
Akranını (muhatabını)
da ikaz et; onun günah ve vebalini taşıma.
18- İntikamcı olma, halkının evladına
da kin besleme. Akranını (muhatabını)
da kendin gibi sev. Ben Yahwe’yim.
19- Kurallarımı da gözeteceksiniz (hükümlerime uyacak ve onlara sahip
çıkacaksınız). İki farklı türdeki hayvanı çiftleştirme. Tarlana da iki farklı tohum
ekme. İki tür ip ile dokunmuş kumaştan yapılmış giysi de giyme.
20- Bir erkek bir şifha (kadın
hizmetçi) ile ilişkiye girerse ve o kadının bir nişanlısı varsa; bedeli
ödenip özgür kılınmış veya özgürlüğü verilmemiş fark etmez, öldürülmeyecekler.
Ancak bu had (kırbaç) cezası gerektiren bir durumdur. Çünkü kadın (henüz)
azat (özgür) değildir.
21- Ve o (erkek), Yahwe’ye, Yaklaşma Çadırının
girişine bir aşam (kabahatli) kurbanı olarak bir koç getirecek.
22- İşlediği hatadan (suçtan) dolayı da kohen aşam (kabahatli)
kurbanı olan koçla Yahwe’nin önünde onun için istiğfar edecek ve kişinin işlediği hata (suç) bağışlanacak.
23- Ve
eğer ülkeye gelirseniz ve (meyvesi)
yenebilir her türlü ağaç dikerseniz, onun meyvesi sizin için 3 yıl sünnetsiz biri
gibi (necis, uzak durulması gereken) sayılacak ve yenmeyecek.
24- Dördüncü yıl ağacın tüm
meyvesi kuddüs (kutsal,
Yahwe’ye ait) sayılacak ve Yahwe için büyük bir yüceltme olacak.
25- Beşinci yıl ise ağacın meyvesini yiyebilirsiniz.
O zaman size bol ürün verecek. Ben, Yüceniz Olan (İlahınız) Yahwe’yim.
26- Üzerinde kan olanı (kanlı bir yemeği) yemeyin.
Nahaşı ya da büyücülük (sihir, üfürükçülük) yapmayın.
“נַחֲשׁ֖” (Nihaş), kelime olarak
"kehanette bulunmak, yıldızların hareketlerini ve tesirlerini hesaplama ve
tahmin etme, müneccimlik (astrologluk) yapma, geleceğe dair zan ve tahminde
bulunma, falcılık" gibi anlamlara gelmektedir.
27- Başlarınızın yanlarını (favorileri) yuvarlamayın,
sakalınızın kenarlarını da yok etmeyin.
Yahudilere göre favorileri tamamen
keserek, kulak arkasındaki ile yüz önündeki saç çizgisini eşit hizaya getirmek
yasaktır (Talmud – Makot 20a-b; Raşi). Sakalı da bir bıçak (jilet) kullanarak
tamamen tıraş etmek de yasaktır. (Mitsvat Lo Taase No. 150 -Sefer Ahinuh)
28- Ölmüş bir can için de bedeninize
bir kesik (yara)
açmayın, üzerine de dövme işaretleri yapmayın. Ben Yahwe’yim.
29- Kızını da fuhşa sürükleyerek ona
halelı getirme ki ülke düşmesin, memleket da zimaıı dolmasın.
ı “חַלֵּ֛ל” (halel), saygısızlık
etmek, ihlal etmek, kutsallığını bozmak gibi anlamlara gelmektedir.
ıı
Zima
“זמה”, hile, fesat, şeytanlık, fuhuş ve ahlaksızlık gibi anlamlara gelmektedir.
30- Şabatlarımı
(şabat/sebt
yasaklarımı) muhafaza edin. Kutsallarıma da karşı da takvalıı olun.
Ben Yahwe’yim.
ı “תִּ֣ירְאִ֔” (tira)
kelimesi, “saygı duymak, dikkat etmek, korkmak ve utanmak” gibi anlamlara
gelmektedir. Bu sözcüğün Arapça karşılığı da
“تَّقْوٰ”
"takva" sözcüğüdür. “Allah’a karşı takvalı olmak” da
kısaca “Allah’ın rızasını kazanmak için emirlerini yerine getirmek,
yasaklarından da kaçınmak” şeklinde tarif edilebilir.
31- Ov
veya Yideonime başvurmayın, peşlerinden de gitmeyin. Onlarla da kendinizi tame (necis) etmeyin. Ben, Yüceniz
Olan (İlahınız) Yahwe’yim.
32- Ak
saçlının önünde ayağa kalk, ihtiyaraı da saygı göster, Yücen Olana (İlahına) karşı da takvalı ol
(Yahwe’nin rızasını kazanmak için emirlerini yerine getir, yasaklarından da
kaçın). Ben Yahwe’yim.
İhtiyar sözcüğü her ne kadar
genellikle yaşlılar için kullanılıyor olsa da asıl anlamı “seçkin” demektir.
Tevrat’ta geçen “ihtiyar heyeti” ifadesi de buna bir örnek olarak
gösterilebilir.
33- Ve
eğer ger (Yahudi
olmayan yabancı), memleketinizde sizinle yaşıyorsa, ona kötülük etmeyin.
34- Aranıza
katılan ger (yabancı)
de sizin için sizden bir yerli gibi olmalıdır. Onu kendin gibi sevmelisin. Çünkü
siz de Mısır diyarında yabancıydınız. Ben, Yüceniz Olan (İlahınız) Yahwe’yim.
35- Hüküm
verirken adaletsizlik yapmayın. Uzunluk, ağırlık ve hacim ölçümünde de (hile ve haksızlık yapmayın).
36- Tartınız
da doğru, ağırlığınız (ölçen)
da doğru, (tahıl ve sıvı) ölçekleriniz de doğru olmalı. Ben, sizi Mısır diyarından çıkaran Yüceniz
Olan Yahwe’yim.
37- Böylece
tüm hükümlerime de kurallarıma da uyacaksınız ve onları yerine
getireceksiniz. Ben Yahwe’yim.”
20.
Bap
Cezalar
20:1- Ve
Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:
2- “İsrailoğullarına
da yine de ki: İsrailoğullarından biri veya İsrail’de yaşayan bir ger (yabancı), soyundan (birini)
Moleh’eı teslim eden (kurban eden) kişi öldürülecek. Memleket
halkı da onu taşla recmedecekıı.
ı Moleh’in (מֹ֕לֶךְ), Amonilerin taptığı,
o dönemde Kenan diyarında da yaygın olarak tapılan bir put olduğu
belirtilmektedir (I. Krallar, 11/5,7). Bu
halklar bu putlarına çocuk kurban ederlerdi.
ıı “רֶ֧גֶם”
(recem) sözcüğünün Arapçadaki karşılığı “رْجَم” (recm) sözcüğüdür ve “taşlamak, taşa
tutmak, kovmak” gibi anlamlara gelmektedir.
3- O
kişiye yüzümü asacağım ve halkından karet edeceğim. Zira o soyundan (bir çocuğu) Moleh’e sunarak Kutsal
mekânımı (Kenan topraklarını) tame (necis) etmiş, Kutsal Adıma da
halelı getirmiştir.
ı
“חַלֵּ֛ל”
(halel), saygısızlık etmek, ihlal etmek, kutsallığını bozmak gibi anlamlara gelmektedir.
4- Memleket
halkı da soyundan (bir
çocuğu) Moleh’e sunan kişiye göz yumar, onu öldürmezse,
5- Ona ve soyuna yüz vermeyeceğim. Onu
da ve Moleh’in peşinden gidip zimaı yapan herkesi de halkından karetıı
edeceğim.
ı
Zima
“זמה”, hile, fesat, şeytanlık, fuhuş ve ahlaksızlık gibi anlamlara gelmektedir.
ıı
Kelime
olarak “kökünü kazıma, izole etme, yok etme ve imha'“ gibi anlamlara gelen
''karet” dini ve toplumsal kurallara uymayan bir Yahudi’nin “cemaatten atılması”
demektir. Kurumsallaşmasından önce “karet” cezasını hak eden birinin çocuklarının
çok küçük yaşta öleceği, kendisinin de çok uzun yaşamayacağı, Mesela 50 ya da
60 yaşına gelmeden bu dünyadan ayrılacağı kabul ediliyordu.
Kareti
hak eden kimse, iyi ve erdemli biri ise gelecek dünyada ruhlar alemindeki payını
kaybetmeyeceği; kötü biri ise ruhu bedeninden ayrılıncaya kadar 12 ay boyunca
ceza göreceği. 12 ayın sonunda ise bedenin ortadan kalkarak ruhunun yakılacağı
ve bunların bir rüzgarla savrulup tamamen yok edilmek suretiyle
cezalandırılacağı kabul ediliyordu. Ancak din adamları cemaatlerini disiplinli
hale getirmek ve dini emirlerin uygulanabilirliğini artırmak için bu cezayı
maddi-fiziki bir şekle büründürmüşler ve bu cezayı hereme
dönüştürmüşlerdir.
Hıristiyanlıktaki
aforoza tekabül eden “herem”, “kurallara uymayan bir kimseyi toplumdan dışlamak”
anlamına geliyordu. Köken itibariyle Eski Ahid'e dayansa da bir ceza biçimi
olarak sürgün sonrası dönemde geliştirilmiş, Talmudik dönemde de şekillenip
kurumsallaşmıştır.
6- Peşleri sıra saparak Ov veya
Yideoniye başvuran canı da yüz vermeyeceğim, onu da halkından karet edeceğim.
Ov ve yideoni'nin, o dönemde sihir
yapmak ya da kehanette bulunmak amacıyla kullanılan gereçler olduğu yönünde
görüşler vardır.
7- Kendinizi (Yahwe’ye kul olarak) has kılın ve
mukaddes olun. Ben, Yüceniz Olan (İlahınız) Yahwe’yim.
8- Kurallarımı da gözetin ve onlarla
amel edin (onlara
uyun). Zira Ben, sizi mukaddes kılan Yahwe’yim.
9- Babasına ve annesine lanet
eden kişi öldürülecek. Lanet ettiği, babası ve annesidir. Kanı
üzerindedir (bunun
vebali boynunadır).
10- Bir kişi bir erkeğin karısıyla ya
da akranının (bir başkasının)
karısıyla zina ederse, hem zani (zina eden erkek) hem de zaniye (zina
eden kadın) öldürülecek.
Bu ve sonraki tüm ayetlerde
belirtilen durumlarda kadın tecavüze uğramışsa, ceza sadece erkek içindir.
11- Babasının karısıyla yatan kişi,
babasının çıplaklığını ortaya çıkarmıştır. İkisi de öldürülecek. Onların kanı da
üzerlerindedir (bunun
vebali kendi boyunlarındadır).
12- Bir kişi geliniyle yatarsa, ikisi
de öldürülecek. Yaptıkları sapıklıktır. Onların kanı da üzerlerindedir (bunun vebali kendi boyunlarındadır).
13- Bir
erkek, kadınla yatar gibi erkekle yatarsa, ikisi de iğrençlik yapmıştır. İkisi
de öldürülecek. Onların kanı da üzerlerindedir (bunun vebali kendi boyunlarındadır).
14- Bir kişi hem bir kadını hem
de onun annesini alırsa, bu zimadır. Hem o hem de onlar ateşte yakılmalıdır. Aranızda
zimaı olmayacak.
ı
Zima
“זמה”, hile, fesat, şeytanlık, fuhuş ve ahlaksızlık gibi anlamlara gelmektedir.
15- Bir kişi bir hayvanla da yatarsa öldürülecek;
hayvanı da öldürün.
16- Bir kadın da birleşmek için bir
hayvana yaklaşmışsa, kadını da hayvanı da öldürün. Öldürülecekler, onların kanı
da üzerlerindedir (bunun
vebali kendi boyunlarındadır).
17- Bir kişi kız kardeşini, babasının
kızını ya da annesinin kızını alırsa ve onun çıplaklığını görürse… -Ona (kız kardeşler) hesed et.ı-
(Bunlarla ilişkiye giren) Halklarının önünde karet edilecekler. Kişi de
kız kardeşinin çıplaklığını açtığı için kanı da kendi üzerlerindedir (bunun
vebali kendi boynundadır).
ı Çevirilerde “bu
ayetteki “hesed” sözcüğü, kötü, çirkin, yüzkarası şeklinde çevrilmektedir.
Oysa "חֶ֕סֶד" (hesed); “merhamet,
iyilik, lütuf, sevgi, ihsan, hayırda bulunma, şefaat, adalet, erdem ve fazilet”
gibi anlamlara gelmektedir. Dolayısıyla da bu ayette kız kardeşlere “hesed”
yani merhamet, nezaket, şefkat ve iyilikle davranılması gerektiği
anlaşılmaktadır.
18- Bir kişi adetli (regl) olan bir kadınla yatar ve
onun çıplaklığını açarsa, kadının kanını ifşa etmiştir; kadın da kanını ifşa etmiştir. İkisi
de halkından karet edilecekler.
19- Annenin kız kardeşinin de babanın
kız kardeşinin de çıplaklığını açmayacaksın. Yakınının çıplaklığını açanlar
günahlarının (suçlarının)
sorumluluğunu taşıyacaklar.
20- Amcasının (veya dayısının) karısıyla yatan
kişi de amcasının (veya dayısının) çıplaklığını açmış demektir.
Günahlarının (suçlarının) sorumluluğunu taşıyacaklar ve çocuksuz
ölecekler.
21- Bir kişi kardeşinin karısını nidaya
rağmen (uzak
durması gerektiği halde) alırsa. Kardeşinin çıplaklığını açmış demektir; çocuksuz
olacaklar.
Nida, adetli (regl) olan kadınla cinsel
ilişkiye girme yasağı demektir. Burada da kardeşinin eşiyle ilişkiye girme bu
duruma benzetilmiş gibi anlaşılmaktadır.
“alırsa” ifadesi de evlenirse
demektir. Bununla ilgili farklı görüşler vardır: İbn Ezra, kardeşi ölse ve onun
çocuğu varsa, o zaman yengesiyle evlenmemesi gerektiği yönünde bir görüş
belirtir. Aynı anneni çocuğu olan erkek kardeşlerden birinin dul kalan yengesiyle
evlenemeyeceğine dair bir görüş de var. (Torat Koanim; Şulhan Aruh- Even Aezer
157:1).
22- Tüm bu hükümlerimi ve
kurallarımı gözeteceksiniz ve onlarla amel edeceksiniz (onlara uyacaksınız) ki,
oturmanız için götürdüğüm memleket sizi kusup atmasın.
Levililer 18:27, 28 ayetlerinde
şöyle belirtilmişti. “ Sizden önce o
memlekette (Kenan Diyarında) yaşayanlar bu iğrenç şeyleri yaptığı için memleket
necis oldu. (Dikkatli olun!) Onu tame necis, ettiğinizde, ülke sizden önceki
ulusu kustuğu gibi sizi de kusmasın!”
23- Önünüzden
sürüp çıkardığım milletlerin geleneklerine (inanç, örf ve adetlerine) uymayın. Çünkü onlar tüm
bu şeyleri yaptılar. Ben de onlardan tiksindim.
24- Ve (bu nedenle) size dedim ki: “Onların
topraklarını siz miras alacaksınız. Süt ve bal akan o diyarı mülk
edinmeniz için size vereceğim. Ben, sizi diğer tüm halklardan ayıran Yüceniz
Olan (İlahınız) Yahwe’yim.
25- Tahir (temiz, faydalı, sağlıklı) hayvanlarla
tame (necis) olan hayvanları da necis kuşlarla tahir olan kuşları da ayırt
edeceksiniz. Sizin için necis olduğunu bildirip ayırdığım bir hayvanla da
kuşla da toprakta yaşayan bir canlıyla da kendinizi tame (necis, murdar) hale
getirmeyeceksiniz.
26- Ve Benim için mukaddes (kutsal, Yahwe’ye adanmış)
olacaksınız. Çünkü Ben Kuddüs olan Yahwe’yim, sizi diğer tüm halklardan Kendim
için ayırdım (seçtim).
27- Ov veya Yideoniye sahip olan erkek de
kadın da öldürülecek ve taşla recmedilecek, kanları da kendi üzerlerinde olacak
(bunun vebali de
kendi boyunlarındadır).
Ov
ve yideoni'nin, o dönemde sihir yapmak ya da kehanette bulunmak amacıyla
kullanılan gereçler olduğu yönünde görüşler vardır.
21.
Bap
Kohenlere
özel kurallar
21:1- Ve
Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki: “Harun’un oğulları kohenlerle konuş ve
onlara de ki: ‘Kimse halkından ölen bir can için kendisini tame (necis, murdar) yapmayacak.
Kohen, bir cesede dokunduğunda tame
(necis) duruma düşeceği için buna sınırlama getirilmektedir.
2- Sadece
(kohen) kendisine
en yakın (öz) olan yakını, annesi, babası, oğlu, kızı ve erkek kardeşi,
3- Ve
kendisine yakın (öz)
olan ve bir erkeğe varmamış (evlenmemiş) kız kardeşi için kendisini tame
(necis) yapmalıdır.
Bir kohen 2 ve 3’üncü ayette
zikredilen akrabalarının kefenleme ve defnetme işleriyle ilgilenebilir.
Başkohene ise bunların hepsi yasaktır (21:11).
4- (Kohen) halkı arasında bir baal
olarak kendine halel getirmeyecek.
“בַּ֣עַל” (baal),
İbranicede sahip,
efendi, lider ve koca gibi anlamlara
gelen bir kelimedir.
“חַלֵּ֛ל” (halel), saygısızlık
etmek, ihlal etmek, kutsallığını bozmak gibi anlamlara gelmektedir.
5- Ve kohenler, (yas nedeniyle) kel bölge
yaratmayacaklar (saçını kazıtmayacak ya da yolmayacaklar), sakallarının kenarlarını tıraş etmeyecekler, bedenlerinde
de kesik (yara, çizik, dövme) açmayacaklar.
6- İlahları (Yüceleri olan) için kuddüs (kutsal,
adanmış) olmalı ve İlahlarının ismine halel getirmemelidirler. Çünkü onlar Yüceleri
Olanın (İlahları) yakılanını (kurbanlarını) ve Yüceleri Olana ait
ekmeği sunuyorlar. Kuddüs (kutsal, Yahwe’ye adanmış) olmalıdırlar.
7- Zina yapmış ya da halalaı
olan kadını da kocasından boşanmış kadını da almayacaklar (nikahlamayacaklar). Çünkü onların
her biri (her bir kohen), Yüceleri Olan için kuddüstür (kutsaldır, Yahwe’ye
adanmış).
ı “חֲלָלָה֙”
(halala) “ihlal edilmiş, bozulmuş, halel getirilmiş demektir. Örneğin, evlenilmesi
yasak olan bir kadınla ilişkisi sonucu doğan kızlar bu sınıfına girer.
8- Onun (kohenin) kutsiyetini
korumalısın. Çünkü o, senin İlahının ekmeğini sunan kişidir. O, senin için de
mukaddes olacak. Çünkü Ben, seni kutsayan (takdis eden) Yahwe’yim;
Kuddüs’üm (Kutsalım).
9- Bir kohenin kızı zina yaparak kendine
halel getirirse, babasına da halel getirmiş olur; o ateşle yakılmalıdır.
10- Başına mesh yağı dökülen ve kutsal
giysileri giyerek yetkili kılınan kardeşlerin arasındaki başkohen de
başını (saçını)
dağıtmayacak, giysisini de yırtmayacak.
11- Babası ve annesi dahi olsa ölü bir
cana yaklaşmayacak ve kendisini tame (necis) yapmayacak.
12- Mikdaştan (Kutsal mekândan, mabetten) da
ayrılmayacak ve Yüce Olanın Mikdaşına da halel getirmeyecek. Çünkü Yücesinin (ilahının)
mesh yağı tacı onun üzerindedir. Ben Yahwe’yim.
13- (Kohen), ancak bakire bir
kız alabilir.
14- Dul, boşanmış, halalaı
ya da zina yapmış bir kadın almayacak; sadece kendi halkından bakire bir kız
alabilir.
ı “חֲלָלָה֙” (halala) “ihlal edilmiş,
bozulmuş, halel getirilmiş demektir. Örneğin, evlenilmesi yasak olan bir
kadınla ilişkisi sonucu doğan kızlar bu sınıfına girer.
15- Böylece halkı içinde de soyuna
halel getirmiş olmayacak. Çünkü Ben, onu mukaddes kılan Yahwe’yim.’”
16- Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi
ki:
17- “Harun’la konuş ve ona de ki: ‘Nesilleriniz
boyunca, senin soyundan gelen ve bir kusuru olan kimse Yüce Olanın ekmeğini
(kurbanlarını) sunmak
için sunağa yaklaşmayacak.
18- Bir kusuru olan kimse oraya yaklaşmayacak;
kör, topal, burun kemeri çökmüş olan ve uzuvları (kol, bacak, göz, kulak vb)
orantısız olan bir kişi,
19- Veya ayağında
veya elinde kırık bulunan bir kişi,
20- Veya kamburu olan, iyi görmeyen
küçük gözlü, gözünde yumru olan, egzaması olan, çıbanı ya da erbezleri ezilmiş
olan (sunağa
yaklaşmayacak).
21- Kohen Harun’un soyundan kusur
bulunan herhangi biri de Yahwe’ye yakılanını (kurbanını) sunu sunmak için sunağa
yaklaşmayacak. Kusuru olduğu müddetçe İlahının ekmeğini sunmak üzere (sunağa)
yaklaşmayacak.
22- Ancak (bu kişi) kutsal şeylerden ya
da en kutsal şeylerden olan İlahının ekmeğinden yiyebilir.
23- Fakat
(Yaklaşma
Çadırındaki) ayıraca (perdeye) girmeyecek, sunağa da yaklaşmayacak.
Çünkü kusuru vardır; Kutsallarıma halel getirmeyecek. Zira Ben, onları mukaddes
kılan Yahwe’yim.’”
24- Musa, Harun’a ve oğullarına ve tüm
İsrailoğullarına bunları anlattı.
22. Bap
22:1- Ve
Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:
2- “Harun
ve oğullarıyla konuş. İsrailoğullarının Benim adıma adadıkları mukaddeslere
karşı dikkatli olsunlar ki Benim Kutsal İsmime halel getirmesinler. Ben Yahwe’yim.
“חַלֵּ֛ל” (halel), saygısızlık
etmek, ihlal etmek, kutsallığını bozmak gibi anlamlara gelmektedir.
3- Ve
onlara de ki: “Nesilleriniz boyunca soyunuzdan biri, İsrailoğullarının Yahwe adına
takdis ettikleri (Yahwe
için adadıkları), sunulara necis haldeyken yaklaşırsa, o can Huzurumdan
kopartılacak (atılacak). Ben Yahwe’yim.
4- Harun’un
soyundan cüzzamlı veya akıntısı olan hiç kimse, tahir sayılıncaya kadar
kutsal şeylerden yemeyecek. Ölü bir cana değdiği için necis olan birine dokunan
erkek; akıntısı olan erkek,
5- Ve onu tame (necis) yapacak küçük canlıdan
birine (leşine) ya da herhangi bir nedenle necis durumda olan bir
kişiye dokunan da onlardan yemeyecek.
6- (Bunlardan herhangi birine) Temas
etmiş kişi gün batımına kadar tamedir ve bedenini mikveye daldırmadığı sürece
kutsallardan (kurbanlardan) yemeyecek.
7- Güneş batınca da tahir
sayılacak ve o zaman kutsallardan yiyebilecek. Çünkü onun ekmeğidir (yiyeceğidir).
8- Ölü bulunmuş veya vahşi hayvan
tarafından parçalanmış bir hayvanın etini yiyerek de kendisini necis
yapmayacak. Ben Yahwe’yim.
9- Onlar (kohenler), kendilerinden
korumalarını istediğim şeyleri korusunlar ve bu konuda herhangi bir günah ve
vebal yüklenmesinler ki, bundan dolayı kendilerine halel getirerek ölmesinler!
Zira Ben, onları mukaddes kılan Yahwe’yim.
10- Kohen olmayan kimse kutsallardan (onların payı olan kurbanlardan)
yiyemez. Bir kohenl yaşayan da onun ücretli işçisi de kutsallardan yiyemez.
11- Fakat kohenin kendi
parasıyla satın aldığı bir can ondan yiyebilir. Evinde doğan köleler de onun
ekmeğinden yiyebilir.
12- Kohenin kızı da dışarıdan biriyle
evlenirse, artık kutsallardan (kohenlerin
payı olan kurbanlardan) yemeyecek.
13- Fakat
Kohenin kızı, dul kalmışsa veya kocası onu boşamışsa ve çocuksuzsa; babasının
evine geri döndüğünde, gençliğinde olduğu gibi babasının ekmeğinden
yiyebilir. Ancak dışarıdan hiç kimse ondan yemeyecek.
14- Bir kimse yanlışlıkla kutsallardan
yerse, sununun üzerine beşte birini daha ekleyerek kohene verecek.
15- Kohenler de İsrailoğullarının Yahwe
için bağışladıkları sunuların kutsallığını bozmayacaklar.
16- Ve onların (başkalarının), kutsallardan yeme
suçundan dolayı cezalandırılmalarına sebep olmayacaklar. Ben, onları mukaddes
kılan Yahwe’yim.”
Kurban edilmeye uygun
olmayan hayvanlar
17- Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi
ki:
18- “Harun’la ve oğullarıyla ve tüm
İsrailoğullarıyla konuş ve onlara de ki: ‘İsrail evinden biri veya İsrail’deki
bir ger (yerleşik yabancı),
adak (nezir) veya gönüllü sunu olarak Yahwe’ye ola (yakılan)
kurbanı sunduğu zaman,
19- kabul görmek için, kurban
edilecek hayvanı sığırdan, koyunlardan veya keçilerden seçecek; kurban kusursuz ve
erkek olacak.
20-
Kusurlu
olanı sunmayacaksınız. Çünkü böyle bir kurban sizden kabul edilmeyecek.
21- Bir kimse adağını yerine
getirmek veya gönüllü bir sunu sunmak amacıyla Yahwe’ye şelamim (paylaşma) kurbanı
getirirse, ondan kabul edilmesi için kurbanı sığır veya davardan seçecek
ve kurban sağlıklı olacak, hiçbir kusuru da bulunmayacak.
22- Kör, kırığı, kesiği, şişliği olan, uyuz
veya mantar hastalığı bulunan hayvanı Yahwe’ye getirmeyeceksiniz.
Bunlardan birini de Yahwe için ola (yakılan)
kurbanı olarak sunağın üzerine yerleştirmeyeceksiniz.
23- Uzuvları
orantısız ya da (toynakları)
birleşik olan bir sığır veya davarı gönülden bir hediye (sunu) olarak sunabilirsin.
Ancak böyle bir hayvan) adak (nezir) olarak sunulursa kabul
görmeyecek.
24- Erbezleri (testisleri) sıkılmış, ezilmiş,
çıkarılmış veya kesilmiş hayvanı Yahwe’ye sunmayacaksınız. Memleketinizde de böyle
sunular sunmayacaksınız.
25- Bir yabancının elinden de bir
hayvanı alıp İlahınızın ekmeği (yiyecek) olarak
sunmayacaksınız, çünkü sakatlıkları vardır. Üzerlerinde kusur olan (hayvan)
sizin için kabul görmeyecektir.’”
Yabancı
milletlerin iyi hayvan anlayışı ile İsrailoğullarının kurbanlık hayvan
anlayışının farkına dikkat çeken bu ayet, başka milletlerin iyi dediği bir
hayvanın, kurban olmaya elverişli kriterde olamayacağına işaret etmektedir.
(Bk. Sforno, s. 597-598.)
Kurban edilmeye uygun olan hayvanlar
26- Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi
ki:
27- “(Erkek) bir buzağı, kuzu veya oğlak doğduğunda
annesinin yanında yedi gün kalacak, ancak sekizinci günden itibaren Yahwe
için ola (yakılan) kurbanı olarak kabul edilecek.
28- Sığır ya da davar olsun, bu
hayvanları yavrularıyla aynı gün kesmeyeceksiniz.
Kurban kesiminde
dikkat edilmesi gereken diğer hususlar
29- Ve eğer Yahwe’ye toda kesimi (şükür kurbanı) sunarsanız, onu
kabul göreceğiniz şekilde sunacaksınız.
30- Ve o gün yenilecek. Sabaha
ondan hiç bırakılmayacak. Ben Yahwe’yim.
31- Emirlerimi gözetin ve onlarla amel
edin (onlara uyun).
Ben Yahwe’yim.
32- Kutsal ismime de halel
getirmeyin. İsrailoğullarının arasında da Kutsal kılınmalıyım. Ben, sizi kutsal
kılan Yahwe’yim.
33- Yüceniz Olan olduğumu
göstermek için sizi Mısır diyarından çıkaran Benim. Ben Yahwe’yim.”
23.
Bap
Kurbanların
sunulacağı özel günler; Bayramlar
23:1-
Ve Yahwe, Musa ile
konuştu ve ona dedi ki:
2- “İsrailoğullarıyla
konuş ve onlara de ki: ‘Kutsal miqra (dini
bildiri için toplanma günü) olarak ilan edeceğiniz Yahwe’nin tayin edilmiş bayramları,
Bunlar Benim bayramlarımdır:
3- Altı
gün boyunca iş yapılabilir; ancak 7’nci gün işten tamamen el çekeceksiniz. O (gün) Şabat’tır (sept/cumartesidir),
kutsal miqradır (dini bildiri için toplanmadır);
hiçbir melahaı (iş) yapmayacaksınız. O (gün),
yaşadığınız her yerde Yahwe adına Şabat olacak.
ı“melaha”, yaratıcı iş anlamına gelmektedir.
Ancak bu kavramın içine nelerin girdiği Tevrat’ta belirtilmemiş. Yahudi din
bilginleri ise, Talmut kitaplarında yapılmaması gereken 39 tane iş
belirlemişler.
4-
Bunlar Yahwe’nin bayramlarıdır; belirlenmiş zamanlarda ilan edeceğiniz mukaddes
(kutsal)
miqralardır (dini bildiri için toplanma günülerdir):
1- Fısıh (Pesah), diğer adı Matsa (Hamursuz) Bayramı
5- İlk ayda, ayın 14’ünde, iki akşam
üstü arasında Yahwe’nin Fısıh (Pesah)
Bayramı.
Tevrat’a göre yeni yılın ilk ayı Tişri
ayıdır. Yeni yıl, Tevrat’ta Çıkış Kitabının 12:2 ayetinde belirtildiği Mısır'dan
Çıkışın (kölelikten kurtuluşun) önemine binaen Nisan ayında başlamaktadır.
İbrani kameri takvimindeki ayların Tevrat’a göre
sıralanışı şöyledir: 1. Nisan (Ester 3:7), 2.
İyar, 3. Sivan (Ester 8:9), 4. Tamuz, 5. Av, 6. İlul, 7. Tişri, 8. Bul (Hesvan) (1.
Krallar 6:38), 9. Kislev (Zekeriya 7:1), 10. Tevet, 11. Şevat (Zekeriya
1:7), 12. Adar (Ester 3:7,13)
Ancak: Yahudiler, tarımsal faaliyetlerin
planlanması amacıyla Güneş esaslı 12 aydan oluşan “Resmi Takvime”
dönüştürmüşler. Güneş ayı 30-31 gün, güneş (gregoryen) yılı 365 gün
sürmektedir. Bu nedenle de Yahudiler bu artık günlerin toplamını bazı yıllara 1
ay ekleyerek, yani söz konusu yılı 13’üncü ay olarak ekleyerek
eşitlemektedirler.
Oysa bu durum Kur’an’da şöyle
belirtilmiştir:
“Allah’ın, gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah’ın
kitabında (Esas olan Kitapta/Tevrat, İncil ve Kur'an’da) ayların sayısı on
ikidir. Bunlardan dördü haramdır… (Haram
ayları) ertelemek (sırasını değiştirmek), küfürde ileri gitmektir. Onunla
kafirler (hakkı
bildiği halde inkar edenler, onun üstünü bilerek örtenler) saptırılır. Allah’ın haram kıldığı kadarını
bir yıl helal, bir yıl da haram sayarak Allah’ın haram kıldığını ihlal ederler.
Yapıyor oldukları kötü işleri kendilerine süslü gösterildi. Allah, kâfirler
topluluğunu hidayete erdirmez.” (Tevbe, 9:36, 37)
6- Ayın 15’inci gününde de Yahwe için Matsa
Haccıdır (Mayasız
Bayramıdır); 7 gün boyunca matsa (mayasız yemek) yiyeceksiniz.
7- İlk gün sizin için mukaddes (kutsal olan) bir miqradır (dini
bildiri için toplanma günüdür); hiçbir melaha avodaı yapmayacaksınız.
ı “melaha avoda”,
çalışılan iş demektir. Bununla da kazanç
elde edilen işlerin kastedildiği yönünde farklı görüşler vardır. Raşi’ye
göre bu ifade, birinin zorunluluk olarak gördüğü bir işi, yani “yapılmaması
durumunda ciddi bir kayba yol açacak zaruri bir işi” ifade eder. Ramban’a göre,
sözcük, özellikle, bir fabrika ya da tarlada yapılanlar gibi ağır işleri
tanımlar.
8- 7 gün boyunca da Yahwe Adına yakılan
kurbanlar getireceksiniz. 7’nci gün de mukaddes bir miqradır (dini bildiri için toplanma günüdür);
hiçbir melaha avoda yapmayın.’”
9- Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi
ki:
10- “İsrailoğullarıyla konuş ve onlara
de ki, ‘Size vermekte olduğum diyara geleceğiniz ve hasadını toplayacağınız
zaman, hasadınızın ilk omerini (1
demet tahılı) kohene getireceksiniz.
1 omer, 2,2 litrelik bir hacim
miktarı kadardır (Çıkış, 16:36). Omer, bu hacimdeki “1 demet” yeni
biçilmiş tahıl anlamında da kullanılmaktadır. (Yasanın Tekrarı, 24:19)
11- (Kohen) omeri (1 demet
tahılı) Yahwe’nin huzurunda sizden razı olacağı şekilde sallayacak; bunu
şabatın (sebtin, cumartesinin) ertesi günü yapacak.
12- Kohenin omeri (tahıl demetini) sallayacağı günde
de ilk yılında kusursuz bir (erkek) kuzuyu Yahwe Adına ola (yakılan)
kurbanı yapın.
13- Minha (tahıl sunusu) olarak da yağla
yoğrulmuş, 2/10 efa (4,4 lt) oranında ince unu Yahwe’ye hoş koku olarak
ateşte yakılarak sunulacak. Neseh (şarap sunusu) olarak da 1/4 hin (0,9
litre) şarap sunulacak.
14- Tam olarak bugüne kadar, Yüceniz Olanın
(ilahınızın)
kurbanını getirinceye kadar yeni hasadın ekmeğinden de kavrulmuş buğdayından da
tahılından da yemeyeceksiniz. (Bu), yaşadığınız her yerde
nesilleriniz boyunca ebedi bir kural olacak.
Omer’in Sayılması
15- Şabatın ertesi gününden, (yani) sallama sunusu (tenufa)
olan omeri getirdiğiniz günden itibaren 7 şabat (sebt, cumartesi)
sayacaksınız. Tam 7 şabat olacak.
Fısıh (Pesafh/Matsa/Hamursuz)
Bayramının 2’nci gecesi itibarıyla (16 Nisan), omer saymaya başlanır. Bu sayış,
yaklaşan Şavuot’u hatırlatmak amaçlı olan, Şavout’tan 50 gün önce başlayan bir
süreçtir.
Omer’in
sayılmasıyla ilgili bir diğer açıklama, Hamursuz Bayramı’yla Şavuot arasındaki
bağı gösterdiğidir. İsrailoğulları Mısır’dan Çıkışlarıyla kavuştukları
özgürlük, Sina Dağı’nda, Tevrat’la birlikte kazandıkları inanç sistemi ile
devam eder.
7’nci sept (cumartesi) gününe kadar süren ‘Omer’in
sayılması’ Şavuot (Haftalar) Bayramı ile sonuçlanır.
2- Şavuot (Haftalar) Bayramı
16- Yedinci Sebtin ertesi gününe kadar
da 50 gün geçmiş olacak ve Yahwe’ye yeni bir minha (tahıl sunusu) sunacaksınız.
17- Yaşadığınız yerlerden de 2/10 (efa -4,4 lt- undan mamul)
sallama sunusu olarak iki ekmek getireceksiniz. (Bunlar) en kaliteli
undan olacak ve hamets (mayasız) pişirilip ilk tahıl (minhası)
olarak Yahwe’ye sunulacak.
18- Ekmeğin yanında da birer yaşında
kusursuz yedi (erkek)
kuzu, genç bir boğa ve iki koç getireceksiniz. (Bunlar) minhalar ve nesehler
(şarap sunusu) ile birlikte Yahwe’nın huzurunda memnuniyetle kabul
edilen birer ola (yakılan) kurban, Yahwe Adına birer ola (yakılan)
kurbanı, ateşte sunulan kurban olarak sunulacak; hepsi Yahwe için hoş koku
olacak.
19- Hatat (kefaret) kurbanı olarak da bir (erkek)
oğlak, şelamim (paylaşma) kurbanı olarak da bir yaşında iki (erkek)
kuzu sunacaksınız.
20-
Kohen ilk
tahıldan (minhadan)
yapılmış ekmeklerle birlikte iki (erkek) kuzuyu da Yahwe’nin huzurunda
sallama sunusu olarak sallayacak. Bu sunular Yahwe için kutsaldır ve kohene
aittir.
21- Tam da o günde kutlama
yapacaksınız. Sizin için kutsal bir miqradır (dini bildiri için toplanma günüdür); hiçbir melaha
avoda (kazanç getiren iş) yapmayın. Bu, Nesilleriniz boyunca,
yaşadığınız her yerde ebedi bir kural olacak.
22- Topraklarınızda ekin
biçtiğinizde, tarlanızın kenarını tamamen biçmeyeceksiniz, kalan başakları da toplamayacaksınız.
Onları fakirler (yoksullar) ve
yabancılar için bırakacaksınız. Ben Yüceniz Olan Yahwe’yim.’”
3- Roş Aşana (Yılbaşı) Bayramı
23- Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve
ona dedi ki:
24- “İsrailoğullarına söyle, ‘7’nci
ayda, ayın ilk günü sizin için şabattır (dinlenme günüdür); Şofar (borazan/trompet) sesi
ile duyurulacak bir anma, kutsal bir miqradır (dini bildiri için
toplanma günüdür).
25- O gün hiçbir melaha
avoda (kazanç
getiren iş) yapmayacaksınız. Yahwe’ye ateşte yakılan sunu sunacaksınız.’”
4- Yom Kippur (Kefaret Günü) Bayramı
26- Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve
ona dedi ki:
27- “7’nci ayın onuncu günü de
Yom Kippur’dur (Kefaret
Günüdür). Sizin için kodeş (kutsal) bir miqra (dini bildiri
için toplanma günü) olacak. Nefsinizin isteklerini dizginleyin ve Yahwe
adına yakılan kurbanlar (fısıh kurbanları) getirin. O gün hiçbir iş
yapmayın.
28- O gün hiçbir melaha avoda (kazanç getiren
iş) da yapmayın. Çünkü o, Yüceniz (ilahınız) Yahwe’nin huzurunda sizin için kefaret (bağışlanma) olacak olan Kefaret Günüdür.
29- O gün nefsinin
isteklerini dizginlemeyen (oruç tutmayan) kişi halkından kesilip
atılacak (koparılacak).
30- O
gün, melaha avoda (kazanç
getiren iş) yapan canı da halkından koparacağım.
31- Hiçbir
melaha
avoda (kazanç
getiren iş) yapmayın; (bu), nesiller boyunca yaşadığınız her yerde ebedi bir kural
olacak.
32- O, sizin için
Şabat’tır; tam bir dinlenme (işten el çekme) günü olacak. Nefsinizin
isteklerini dizginleyin (oruç tutun) ve ayın 9’uncu gününün akşamından
(ertesi) akşama kadar Şabat'ınızı uygulayın..”
5- Çardaklar (Sukot) Bayramı
33- Ve
Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:
34- “İsrailoğullarıyla
konuş ve onlara de ki: ‘Bu 7’nci ayın (Tışri
Ayının) 15’inci günü Yahwe için Çardak Haccıdır (Bayramıdır); yedi
gün sürecek.
35- İlk
gün miqra (dini
bildiri için toplanılacak günü) olacak ve hiçbir melaha avoda (kazanç
getiren iş) yapmayacaksınız.
36- 7
gün boyunca Yahwe’ye ateşte yakılan sunu sunacaksınız. 8’inci gün ise sizin
için miqra (dini
bildiri için toplanma günü) olacak ve Yahwe’ye ateşte yakılan bir sunu
sunacaksınız. Bu miqra (dini bildiri için toplanma) olacak. Hiçbir melaha
avoda (kazanç getiren iş) yapmayacaksınız.
37- Bunlar,
Yahwe için ola (yakılan)
kurbanları ve minhalar (tahıl sunuları) ve şelamim (paylaşım)
kurbanları ve nesehlerden (şarap sunusu), her gün, günün gününe Yahwe için
yakılan sunu olarak takdim etmek için Yahwe için mukaddes miqralar (dini
bildiri için toplanma günler) olarak ilan edeceğiniz bayramlardır.
38-
Yahwe’nin şabat (dinlenme için belirlemiş olduğu) günleri,
Yahwe için verdiğiniz tüm hediyelerin ve
adakların ve gönüllü sunuların dışındadır.
39- 7’nci
ayın 15’inci gününde, memlekette ürünü topladığınız dönemde de 7
gün boyunca Yahwe için haccedeceksiniz (bayram olarak kutlayacaksınız). İlk gün şabat
(bir dinlenme günü) olacak, 8’inci gün de şabat olacak.
40- İlk
günde de kendiniz için hoş ağacın meyvesinden, hurma dalından, örgülü ağaç
dallarından ve dere söğütlerinin (kavakların)
dalından getirecek ve Yüceniz Olan Yahwe’nin huzurunda 7 gün sevineceksiniz.
41- Bunu
da yılda 7 gün boyunca Yahwe için haccedeceksiniz. Bu, nesilleriniz
boyunca, yaşadığınız her yerde ebedi bir kuraldır. Ve onu 7’nci ayda
kutlayacaksınız.
42- 7
gün boyunca da çardaklarda oturacaksınız. İsrail’de doğanların hepsi de çardaklarda
oturacak.
43- Tüm
nesilleriniz de İsrailoğullarını Mısır diyarından çıkardığım zaman onları
çardaklarda oturttuğumu bilecek. Ben Yüceniz Olan Yahwe’yim.’”
44-
Musa da Yahwe’nin tayin ettiği bayramları İsrailoğullarına bildirdi.
24.
Bap
Menora (7 kollu
şamdan)
24:1- Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve
ona dedi ki:
2- “İsrailoğullarına
emret; aydınlatma için kandil devamlı yansın diye sana ezilmiş zeytinden
berrak zeytinyağı getirsinler.
3- Harun
da onu düzenli olarak, Yaklaşma Çadırındaki Şehadetin (Tanıklık Sandığının) perdesinin
dışarı bakan tarafında, Yahwe’nin huzurunda akşamdan sabaha kadar (yanacak
şekilde) düzenleyecek. (Bu), tüm nesilleriniz için (geçerli olan)
ebedi bir kural olacak.
4- (Harun) kandilleri de sürekli
olarak Yahwe’nin huzurundaki saf (altın) Menoranın (7 kollu şamdanın)
üzerinde (yanık) tutacak.
5- Ve ince un alacaksın ve 12 tane
halka ekmek pişireceksin. Her bir halka ekmek de 2/10 efa (4,4 lt) ölçüsünde undan
yapılacak.
6- Ekmekleri de Yahwe’nin huzurundaki
saf altın olan masanın üzerine, her birinde üst üste 6 tane olmak üzere,
iki dizi halinde koysun.
7- Her bir sıranın üzerine de safı
akgünlük (veya
kenevir otu) koy ki, ekmek üzerinde Yahwe için ateşte yakılan bir zikir
(hatırlatma) sunusu olsun.
8- Ekmekler de her zaman Yahwe’nin
huzurunda dizili duracak ve her şabat (cumartesi)
günü değiştirilecek. Bu, Benimle İsrailoğulları arasında ebedi bir ahit (işareti)
olacak.
9- Ekmekler de Harun ve oğullarına ait
olacak ve onları mukaddes (kutsal)
bir yerde yiyecekler. Yahwe’ye ateşte yakılan sunulardan olan bu ekmekler kohen
için de mukaddestir ve ebedi olarak bir hak (kural) olacak.”
10- İsrailli bir kadının oğlu, o Mısırlı
bir adamın oğluydu. İsrailoğulları arasından çıktı. Bu İsrailli kadının oğlu, İsrailli
bir adamın ile kampta kavgaya tutuştu.
11- İsrailli kadının oğlu İsmi telaffuz
etti ve (O’na)
lanet okudu. Onu Musa’ya getirdiler. (Bu adamın) annesinin adı da Dan
kabilesinden Dibri’nin kızı Şelomit idi.
12- Yahwe’nin (onun hakkındaki) emri
kendilerine bildirilinceye kadar da onu hapsettiler.
13- Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona
dedi ki:
14- “Lanet eden erkeği kampın dışına
çıkarın ve ettiği laneti duyan herkes de elini onun başına koysun ve tüm topluluk
onu recmetsin (taşlasın).
15- İsrailoğullarına da de ki: ‘Kim Yüce
Olana lanet ederse, günahının vebalini taşıyacak.
16- Yahwe’nin ismine saygısızlık eden
herkes mutlaka öldürülecek. Tüm halk da o kişiyi recmedecek (taşlayacak). İster ger (yerleşik
yabancı) ister yerli (İsrailli) olsun kim (Yahwe’nin) İsmi’ne
saygısızlık ederse öldürülecek.
Öldüren, yaralayan, sakatlayan
kişiye verilecek cezalar
17- Herhangi bir insanın canına kıyan (onu öldüren) kişi mutlaka
öldürülecektir.
18- Bir başkasının hayvanın canına
kıyan da ödeme yapmalıdır. Cana karşılık can.
19- Bir kişi akranını (başkasını) sakatlarsa, kendisine
de aynısı yapılacak.
20-
Kırığa
kırık, göze göz, dişe diş; akranında (başkasında)
hangi sakatlığa yol açmışsa, kendisine de aynısı yapılacak.
21- Bir hayvanı yaralayan, ödeme
yapacak; bir insanı öldüren öldürülecek.
22- Hepiniz için hüküm birdir. Ger
(yerleşik yabancı)
için de yerli (Yahudi) için de aynı hüküm geçerli olacak. Zira Ben,
Yüceniz Olan (ilahınız) Yahwe’yim.’”
23- Musa da bunları
İsrailoğullarına bildirdi. Onlar da lanet eden kişiyi kampı dışına çıkardılar
ve recmettiler. İsrailoğulları, Yahwe’nin Musa’ya emrettiği gibi yaptılar.
25.
Bap
6 yıl ekilen toprağın 7’nci yıl
nadasa bırakılması
25:1- Ve Yahwe, Sina Dağında
Musa’ya dedi ki:
2- “İsrailoğullarıyla
konuş ve onlara de ki: ‘Size vermekte olduğum topraklara diyara geldiğinizde, toprak
Yahwe için şabat yılı olacak (nadasa/dinlenmeye
bırakılacak).
Şabat yılı’na Yahudiler “şemita”
demektedirler. Şabat yılında toprak (arazi, bağ, bahçe) serbest bırakılır;
arazi sahibi onu ekmez ve biçmez, isteyen herkes yetişen üründen yiyebilir.
3- 6
yıl tarlanı ekebilir, 6 yıl da bağını budayabilir ve memleketin ürününü toplayabilirsin.
4-
7’nci yıl ise yer (toprak)
için bir şabat yılı (toprağın serbest bırakılma yılı) olacak; Yahwe
için bir şabat. Tarlanı ekmeyeceksin, bağını da budamayacaksın.
5- Hasadın dökülen tanelerinden
de yetişmiş olanı biçmeyeceksin, budanmamış asmanın üzümlerini de toplamayacaksın.
Bu, topraklar için bir şemita (toprağın
serbest bırakılma yılı) olacak.
6- Şabat yılında toprakta yetişen
ürün, senin için de kulların (erkek
hizmetkarların) için de âmâtın (kadın hizmetkarların) için de
kiraladığın kişi için de ve aranızda yaşayan gerler (yerleşik yabancılar)
için de (yiyecek olacak),
7- Hayvanların için de memleketteki
yaban hayvanları için de yiyecek olacak. Toprağın verdiği bütün ürün yiyecek
olacak.
Yovel’de (Jübile Yılında)
yapılacaklar
8- Kendine de 7 şabat yılı sayacaksın;
7 kere 7 yıl. Bu 7 şabat yılının toplamı 49 yıl olacak.
9- Ve 7’nci ayın 10’unda kesik
şofar (trompet)
sesi duyuracaksın. Şofarı da tüm memlekette de Kefaret Gününde duyurmalısınız.
10- 50’nci yılı da kutsayacaksın, tüm
memleket halkı için de özgürlük ilan edeceksin. Sizin için Yovel (Jübile Yılı) olacak;
herkes mülkünü geri alacak ve ailesinin yanına geri dönecek.
11- 50’nci yıl sizin için Yovel (Jübile Yılı) olacak. Tohum
ekmeyeceksiniz, dökülen tanelerden yetişeni de biçmeyeceksiniz, budanmamış
asmanın üzümünü de toplamayacaksınız.
12- Çünkü Yoveldir (Jübile Yılıdır). Sizin için mukaddes
(kutsal) olacak. Toprağın verdiği ürünü yiyebilirsiniz.
13- Yovelde (Jübile Yılında) herkes kendi
mülküne geri dönecek.
14- Ve eğer akranına (bir başkasına) (bir şey)
satarsan ya da ondan satın alırsan; kimse kardeşini aldatmasın.
Satıcı da alıcı da diğerini
aldatmayacak. Piyasa şartlarından habersiz bir satıcı malın çok altında bir
değerde satar da alıcı malın gerçek değerini bilmesine rağmen sesini çıkarmazsa
aldatmış demektir. Bu ayet bu tür aldatıcılığı yasaklamaktadır. (Sforno, s.617)
15- Akranından (bir başkasından) bir tarla
satın alırken Yovelden (Jübile Yılından) sonraki yıllara göre (gerçek
değerinde) alacaksın. O da sana ürün alınacak yıl sayısına göre
satacak.
16- (Ürün) alış yılı arttıkça
bedeli artıracak; (ürün) alış yılı azaldıkça da bedeli azaltacak. Çünkü
o, alacağın ürün sayısının miktarına göre sana satmaktadır.
17- Sizden hiç biriniz (alış verişte) akranlar (muhatabını)
rencide etmesin (hakaret etmesin). Yüceniz Olana (ilahınıza) karşı
da takvalıı olun. Çünkü Ben Yüceniz Olan Yahwe ’yim.
ı “תִּ֣ירְאִ֔” (tira)
kelimesi, “saygı duymak, dikkat etmek, korkmak ve utanmak” gibi anlamlara
gelmektedir. Bu sözcüğün Arapça karşılığı da
“تَّقْوٰ”
"takva" sözcüğüdür. “Allah’a karşı takvalı olmak” da
kısaca “Allah’ın rızasını kazanmak için emirlerini yerine getirmek,
yasaklarından da kaçınmak” şeklinde tarif edilebilir.
18- Kurallarımla amel edecek (onlara uyacak), hükümlerimi de
muhafaza edeceksiniz ve onları uygulayacaksınız. (Bu sayede) memlekette
güvenlik içinde oturacaksınız.
19- Memleket de ürününü verecek ve
doyasıya yiyeceksiniz ve orada güvenlik içinde yaşayacaksınız.
Yüce Yahwe, kendi emir ve
yasaklarına uymaları durumunda hem refah ve güven içinde yaşayacaklarını hem
de İsrailoğullarını Kenan diyarından
çıkarmayacağını belirtmektedir.
20- ‘Ekip biçmeyeceğimiz bu 7’nci yılda
biz ne yiyeceğiz?' diyecek olursanız;
21- 6’ncı yıl üzerinize bereket
yağdıracağım ve toprak 3 yıllık ürün verecek.
22- 8’inci yıl da tohum ekeceksiniz ve 9’uncu
yıla kadar eski üründen yiyeceksiniz. 9’uncu yıl ürün çıkıncaya kadar da eski
ürünü yiyeceksiniz.
Satılan arazilerin
(tarla, bağ, bahçe vb) toprağın kurtarılması hususu
23- “Ülke (toprak) temelli satılamaz.
Çünkü Ülke (bu topraklar) Bana aittir. Siz de yanımda birer ger (yerleşik
yabancı) ve misafirsiniz.
24- Üzerinde tutunduğunuz (sahip olduğunuz) toprakların
tümünde de toprağa kurtarılma imkanı sağlayacaksınız.
Satılmış bir arazinin Yovel’de
(Jübile yılı olan 50’nci yılda) hiçbir para ya da fiyat olmaksızın sahibine geri dönmesi
Tora’nın emirlerinden biridir (25:13). Buna, arazideki ev de dahildir (25:31).
Ancak şehirde satılan ev bir yıl içerisinde geri alınmak istenmezse, ev artık
temelli olarak yeni alıcıya ait olur (25:29,30)
25- Eğer kardeşin yoksul düşer ve
toprağından satmak zorunda kalırsa, o zaman kendisine yakın bir kurtarıcısı (akrabası) gelir ve (kardeşinin
sattığını) kurtarabilir.
Bir kimse yoksulluk nedeniyle
toprağının bir kısmını satmak zorunda kalmışsa, söz konusu mülkü kurtarmak en
yakın akrabanın ya da orijinalinin tam anlamıyla belirttiği gibi
"kendisine en yakın olan kurtarıcının" görevidir.
"Kurtarıcı" ifadesi İbranicede, en yakın akraba olduğu için sadece
ailenin mirasını kurtarmakla kalmayıp, aynı zamanda erkek kardeşinin çocuksuz
dul kadınıyla evlenmek (Rut, 3:13) ve akrabasının kanının öcünü almak zorunda
kalan (Sayılar, 35:19-28; Yasanın Tekrarı 19:6-12) kişi olduğu yönünde görüşler
vardır.
26- Eğer kişinin kurtaracak kimsesi
yoksa, ancak kendisi onu kurtarabilir duruma gelirse,
27- Satıştan sonraki yıllarda topraktan
elde edilen ürünün değerini hesaplayacak ve (bu değeri düşüp) kalan miktarı sattığı kişiye
ödeyecek ve böylece mülküne dönecektir.
28- Ve eğer onu (mülkünü) kurtarabilecek gücü
bulamazsa, sattığı (mülk) Yovele (jübile yılına) kadar alıcısının
elinde kalacaktır. Yovelde (mülk yeni sahibinin elinden) çıkacak ve (o
kişi) mülküne dönebilecek.
Şehirlerdeki evlerin
ve arazilerin alım-satımı
29- Bir kişi surla çevrili bir şehirde
ev satarsa, satıştan bir yıl sonrasına kadar onu kurtarabilir (geri satın alabilir); geri
satın alma hakkı bir yıl geçerli olacak.
30- Ancak
surla çevrili şehirdeki ev bir yıl içinde geri satın alınmazsa, temelli olarak
nesilden nesle satın alanın kendi mülkü olacak. Yovelde (Jübile Yılında) de elinden
çıkmayacak.
31- Fakat
surla çevrili olmayan yerleşim yerlerindeki evler, memleketin toprağı gibi sayılacak.
(Bunun) hem
kurtarılma (geri satın alma) hakkı vardır hem de Yovelde (Jübile
Yılında satın alanın elinden) çıkacak.
Levililerin evlerinin
durumu
32- Levi
şehirlerine (Levioğullarının
yaşadığı şehirlere) gelince, Levililerin mülklerinin bulunduğu
şehirlerdeki evleri ise ebedi kurtarma (Levililerin onları geri satın
alma hakkı) olacak.
33- Eğer
Levililerden biri, mülkünün bulunduğu şehirde sattığı evi kurtarmaz ise,
Yovelde (Jübile
Yılında satın alanın elinden) çıkacak. Çünkü Levi şehirlerindeki evler,
onların (Levililerin) İsrailoğulları arasındaki mülkleridir.
34- Şehirlerinin
etrafındaki otlaklar da satılamaz. Çünkü bunlar da onların ebedi mülkleridir.
Yardımlaşma
35- Ve
eğer kardeşlerinden biri yoksul düşer ve senin yanında geçimini sağlayamazsa, gere
(yerleşik
yabancıya) ve misafire yaptığın gibi onu da destekleyeceksin ki seninle (aranızda)
yaşayabilsin.
36- Ondan
nesek (faizli)
veya tarbit (artan/katlanan faiz) alma. Yücen Olana (ilahına)
karşı takvalı ol (Yahwe’nin rızasını kazanmak için emirlerini yerine
getir, yasaklarından da kaçın) ki kardeşin yanında yaşasın.
37- Ona
kazancını nesek (faizli)
olarak verme. Yiyeceğini de tarbit (artan/katlanan faiz) ile verme
38- Ben,
size Kenan diyarını vermek ve ilahınız olmak için sizi Mısır diyarından
çıkaran Yüceniz Olan (ilahınız)
Yahwe’yim.
Abd (kul, hizmetkar) olmak
39- Ve
eğer yanında yaşayan kardeşlerinden biri yoksul düşer ve kendini sana satarsa,
onu ebedlerin (kulların,
hizmetkarların) işlerinde çalıştırma.
40- O,
senin için o ücretli bir işçi, bir ger (aranızda yaşayan bir yabancı) gibi olacak. Yovele (Jübile
Yılına) kadar sana hizmet edecek.
41- Ve
yanından ayrılacak; o ve onunla beraber oğulları (ailesi) da aşiretine ve
atalarının mülkiyetindeki topraklara geri dönecekler.
42- Çünkü
onlar Benim, Mısır diyarından çıkardığım kullarımdır. Kullar gibi satılamazlar.
43- Ona
hor davranmayacak ve ezmeyeceksin ve Yücen Olana (İlahına, Yahwe’ye) karşı
takvalı olacaksın.
Bir Yahudi’nin Yahudi
“kulu/hizmetkarı”: Tora, Yahudilere kendilerini başka bir Yahudi’ye kul
(hizmetkar) olarak satma hakkı vermiş olmasına karşın, bu gerçek anlamda bir
kölelik değildir. Yahudi kullar, toplumdaki sosyal veya dini konumlarını
kaybetmezlerdi. Yahudi bir “kul/hizmetkar” daha çok, ücretli işçi sınıfındaydı
ve hizmetleri karşılığında ya ihtiyacı olan bir parayı alırdı ya da
hırsızlığından kaynaklanan bir borcu bu yolla ödenirdi. Onları normal bir
ücretli hizmetkardan ayıran tek fark, hizmetlerini 6 yıl dolmadan terk
etmelerinin mümkün olmamasıydı. Öte yandan efendileri onlara özenle davranmakla
yükümlüydü. Birçok açıdan efendisi, Yahudi kölenin kendisiyle eş konumda
olmasını sağlamalıydı. Bundan dolayı da Yahudiler, “Kul/hizmetkar satın alan,
aslında kendine efendi satın almış olur” demişler. (Talmud – Kiduşin 20a).
44- Kullarını
(erkek
hizmetkarlar) âmâtlarını (kadın hizmetkarlar) da ancak çevrenizdeki
uluslardan edinebilirsin. Onlardan kullar âmâtlar satın alabilirsin.
45- Aranızda
yaşayan gerlerin (yabancıların)
çocuklarından da. Onlardan ya da yanınızdayken memleketinizde sahip oldukları
ailelerinden satın alabilirsiniz. Onlar da sizin malınız olabilir.
46- Onları,
sizden sonraki çocuklarınıza miras olarak da bırakabilir, onları bir mülk
olarak da miras alabilirsiniz. Onlar sizin kalıcı kullarınız (hizmetkarlarınız) olacaklar.
Ancak kardeşlerinize, İsrailoğullarına
gelince, kardeşlerinizi acımasızca yönetmemelisiniz.
47- Eğer
aranızda yaşayan ger (yerleşik
yabancı) veya geçici mukim (geçici ikamet eden yabancı) zenginleşir
ve onun yanındaki (Yahudi) kardeşin de yoksullaşır ve kendisini o gere veya
geçici mukimin ailesinden birine satarsa;
48- Satıldıktan
sonra kurtarılması (geri
alınma) hakkını saklı tutar. Kardeşlerinden biri onu kurtarmalıdır.
49- Amcası
da amcasının oğlu da ailesinden kan bağı olan herhangi bir akrabası da onu
kurtarabilir veya kendisi zenginleşirse kurtulabilir.
50- Satın alındığı yıldan Yovele (Jübile Yılına) kadar olan
yılları sayacak ve kendisini kurtaranla hesap görecek. Satış bedeli de o
yılların karşılığı olacak; ücretli bir işçinin hizmet günleri gibi
hesaplanacak.
51- Eğer Yovele (Jübile Yılına) çok yıl varsa,
kendisi için ödenen ücretin bu yıllara ait kısmını kurtarma ücreti olarak geri
verecek.
52- Yovele (Jübile Yılına) kadar olan
yılların sayısı çok azsa, kurtarma bedelinin bu kalan yıllara ait olan kısmını
hesaplayıp geri verecek.
53- (Bu Yahudi kul), onun (sahibinin)
yanında yıldan yıla tutulan ücretli bir işçi gibi olacaktır. (Sahibi),
senin gözünün önünde, ona hor davranarak ve onu ezerek ona sahiplik
yapamayacak.
54- Eğer bu usullerden biriyle fidyesi
(bedeli) ödenip kurtarılmazsa; Yovelde (Jübile Yılında) o ve oğulları (ailesi
kulluktan) çıkacak.
55- Çünkü İsrailoğulları Benim
kulumdur. Onlar Mısır diyarından çıkarmış olduğum Benim kullarımdır. Ben, Yüceniz
Olan Yahwe’yim.’”
26.
Bap
26:1- “‘Kendiniz için yüceler
(eller, putlar)
yapmayın. Kendiniz için heykel (oyma put) ve anıt (dikili taş) da
yerleştirmeyin. Önünde eğilmek için memleketinizde figürlü bir taş da
dikmeyin. Çünkü Ben Yüceniz Olan Yahwe’yim.
2-
Şabatlarımı gözeteceksiniz, mukaddes (kutsal)
mekânıma karşı da takvalıı olacaksınız. Ben Yahwe’yim.
ı “תִּ֣ירְאִ֔” (tira)
kelimesi, “saygı duymak, dikkat etmek, korkmak ve utanmak” gibi anlamlara
gelmektedir. Bu sözcüğün Arapça karşılığı da
“تَّقْوٰ”
"takva" sözcüğüdür. “Allah’a karşı takvalı olmak” da
kısaca “Allah’ın rızasını kazanmak için emirlerini yerine getirmek,
yasaklarından da kaçınmak” şeklinde tarif edilebilir.
3- Eğer
kurallarıma tabi olur (uyar),
emirlerimi gözetir ve onlara uyarsanız,
4- Yağmurlarınızı
zamanında veririm. Toprak da ürününü,
ülkedeki ağaç da meyvesini verir.
5- Harman da bağbozumuna yetişir, bağbozumu
da ekim zamanına kadar sürer. Ekmeğinizi de doya doya yiyecek ve
memleketinizde güvenle oturacaksınız.
6- Memlekete de selamet (barış ve huzur) getirim ve korkutan
olmadan da yatacaksınız. Tehlikeli hayvanları da memleketten uzak tutacağım. Memleketinize
kılıç da uğramayacak.
7- Düşmanlarınızı da kovalayacaksınız ve
önünüzde kılıçla yere serilecekler.
8- Sizden 5 (kişi) 100’ü; 100 (kişi)
de 10.000’i kovalayacak ve düşmanlarınız önünüzde kılıçla yere serilecek.
9- Ve yüzümü size çevireceğim. Sizi
verimli kılacak ve çoğaltacağım ve sizinle olan ahdimi yerine
getireceğim.
10- Ve eski, yıllanmış (ürünler) yiyeceksiniz; yenisine
(yeni ürüne) yer açmak için de eskisini çıkaracaksınız.
11- Mişkanımı (Yeruşalim’deki Beyt Makdis’i)
da aranıza kuracağım, nefsim de sizden nefret etmeyecek.
12- Ve aranızda bulunacağım ve sizin İlahınız
(Yüceniz Olan) olacağım.
Siz de Benim halkım olacaksınız.
13- Ben, sizi Mısır’daki kulluktan (kölelikten) kurtaran ve oradan
çıkaran Yüceniz Olan Yahwe’yim. Boyunduruğunuzu (esaretinizi) kırdım ve
sizi başınız dik yürüttüm.
14- Ancak, eğer Beni dinlemez ve tüm bu
emirlerime uymazsanız;
15- Ve eğer kurallarımdan iğrenirseniz,
nefsiniz de hükümlerimi reddeder ve emirlerimi yerine getirmeyip ahdimi
bozarsanız,
16- Ben de size şunu yapacağım: gözlere
hasret (onlardaki
umut ışığını söndüren) ve canlara ıstırap veren bir panik duygusu ve verem
ve hummayı üzerinize salacağım. Boş yere de tohum ekeceksiniz; onu (ektiğinizi)
düşmanlarınız yiyecek.
17- Ve size yüz vermeyeceğim,
düşmanlarınızın karşısında da yenilgiye uğrayacaksınız. Sizden nefret edenler de
sizi ayaklar altında çiğneyecek, sizi kovalayan olmadığı halde de kaçacaksınız.
18- Buna rağmen hâlâ Beni
dinlemezseniz, günahlarınıza karşılık sizi 7 (kat ceza, felaket) ve daha fazlasıyla
cezalandırırım.
19- Gücünüzü de gururunuzu da kıracağım.
Göklerinizi demir, toprağınızı da bakır gibi yapacağım.
20- Gücünüz de heba olacak; toprağınız
ürününü, ülkenin ağacı da meyvesini vermeyecek.
21- Ve eğer Bana zıt gider de (emir ve yasaklarıma) kulak
vermezseniz, günahlarınıza karşılık size 7 (kat ceza, felaket) ve daha
fazlasını getireceğim.
22- Aranıza da vahşi hayvanlar
salacağım. Sizi çocuklarınızdan edecekler, hayvanlarınızı da parçalayacaklar.
Sayınız azalacak, yollarınız da ıssız kalacak.
23- Eğer bu uyarılara kulak vermez ve
bana karşı gelmeye devam ederseniz
24- Ben de size karşı savaşacağım. Günahlarınıza
karşılık da size 7 (kat
ceza, felaket) ve daha fazlasıyla vuracağım.
25- Üzerinize de ahdimin intikamını bir
kılıç getireceğim. Şehirlerinize sığınacaksınız, aranıza salgın göndereceğim; düşman eline teslim
edileceksiniz.
26- Ekmeğinizi kestiğim zaman da
10 kadın ekmeğinizi tek bir fırında pişirecek, size de size tartıyla onu geri
verecekler. Yiyeceksiniz,
ancak doymayacaksınız.
27- Ve eğer bu akıbetlere rağmen hala Beni
dinlemezseniz ve Bana karşı kayıtsız kalırsanız;
28- Size karşı kayıtsızlık gazabıyla
davranacak ve günahlarınıza karşılık size 7 (kat ceza, felaket) ve daha fazlasıyla eziyet
edeceğim.
29- Ve (açlıktan) oğullarınızın
etlerini yiyeceksiniz ve kızlarınızın etlerini yiyeceksiniz.
30- Yüksek
yapılarınızı (kutsal
saydığınız yerleri) da yıkacağım. Güneşinizi/putlarınızı da yok edeceğim.
Leşlerinizi de putlarınızın cansız kalıntılarının üzerine sereceğim. Nefsim de
sizden tiksinecek.
31- Şehirlerinizi
harabe, mabetlerinizi de ıssız hale getireceğim. Güzel kokularınızı (yakılan kurbanlarınızı) da
koklamayacağım.
32- Ülke
ıssız hale gelecek. Üzerinde yerleşecek düşmanlarınız da (geldikleri vakit) şaşkına dönecek.
33- Sizi
ulusların arasına dağıtacağım ve kılıç çekip peşinize düşeceğim. Topraklarınız
da ıssız, şehirleriniz de harabe olacak.
Yahudi tarihinde Babil Kralı II.
Nabukadnezar’ın (Buhtunnasır, MÖ 605–562) MÖ 597 yılında Kudüs'ü işgal ederek
Yahuda Krallığını yıkması neticesinde İsrailoğullarının Mısır'a, Arap
topraklarına kaçmaları ve Babillilerin onları Kenan diyarından Babil
topraklarına sürmesi ve I. Beyti Makdis’in (Süleyman Mabedi’nin) yıkılmasıyla bu
cezalandırmanın gerçekleştiği kabul edilmektedir.
34- O
zaman da ülke, siz düşmanlarınızın ülkesindeyken ıssız kaldığı sürece Şabatlarını
telafi edecek. O zaman da memleket dinlenecek ve Şabatlarını telafi edecek.
35- Issızlığının
tüm günlerinde, siz onun üzerinde yaşarken Şabatlarınızda sahip olmadığı
dinlenmeye sahip olacak.
36- Sizden
geriye kalanlar da düşmanlarının topraklarında onların kalplerine (öyle bir) güvensizlik (duygusu)
getireceğim. Hışırdayan yaprağın sesi bile
onları kovalayacak. Takip eden olmadığı halde kılıçtan kaçar gibi de kaçacak ve
düşecekler.
37- Kimse
kovalamadığı halde kılıçtan kaçarken tökezleyenler gibi de tökezleyip
birbirlerinin üzerine yığılacak, düşmanlarınızın karşısında ayakta duracak gücünüz
de olmayacak.
38- Milletlerin
arasında da yok olacaksınız; düşmanlarınızın ülkesi sizi tüketecek.
39- Kalanlarınız
da düşmanlarınızın ülkelerinde günahları nedeniyle çürüyüp gidecek. Hem kendi
hem de atalarının günahları nedeniyle onlar da eriyip gidecekler.
40- Ve
(nihayet, kendi)
günahlarını da atalarının Bana ettikleri ihanetleri nedeniyle (işlemiş
oldukları) günahlarını da Bana karşı kayıtsız davranmış olduklarını da itiraf
edecekler.
41- Ben
de onlara karşı kayıtsız davrandığım ve onları getirdiğim düşmanlarının
topraklarında eğer o kılıflı (sünnetsiz)
kalpleri itaati öğrenir ve günahlarını telafi ederlerse;
42- O
zaman Ben de Yakup’la olan ahdimi zikredeceğim (hatırda tutacağım). Hem İshak
ile olan ahdimi hem de İbrahim ile olan ahdimi ve ülkeyi zikredeceğim
(hatırda tutacağım).
43- Ülke
de onlar tarafından terk edilmiş olacak. Onlarsız, ıssız iken de Şabatlarını
telafi edecek. Onlar da günahlarının cezasını çekecekler. Çünkü ve çünkü
hükümlerimden iğrendiler, nefisleri de kurallarımdan yüz çevirdi.
44- Yine
de düşmanlarının ülkesindeyken onları tamamen yok etmeyeceğim ve onlarla olan
antlaşmamı bozmak için onları kovmayacağım ve onlardan nefret etmeyeceğim. Çünkü
Ben, onların Yücesi Olan (İlahları)
Yahwe’yim.
45- Onların
İlahı (Yüceleri
Olan) olmak için ulusların gözleri önünde Mısır diyarından çıkarmış olduğum
ilk nesil ile olan antlaşmayı da onlar adına zikredeceğim (hatırda
tutacağım). Ben, onların Yücesi Olan (İlahları) Yahwe’yim.
46- Bunlar,
Yahwe’nin, Sina Dağında Musa aracılığıyla, Kendisi ve İsrailoğulları
arasında belirlediği Toralar ve hükümler ve kurallardır.
27.
Bap
27:1- Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve
ona dedi ki:
2- “İsrailoğullarıyla
konuş ve onlara de ki, ‘Bir kimse adakta
bulunur ve Yahwe’ye bir can adarsa, bunu kişiye verdiğiniz değere (kıymet, biçilen bedele) göre
değerlendirilecektir.
3- Eğer
kişi, 20 yaşından 60 yaşına kadar olan bir erkek ise; o zaman değerleme kutsal
mekân şekeliyle 50 şekel (1140 gram) gümüş
olacak.
4- Eğer kadın ise; değerleme 30 (684 gram) şekel olacak.
5- Eğer
kişi, 5 yaşından 20 yaşına kadar olan bir erkek ise; değerleme 20 şekel (456 gram) olacak. Kızlar için de 10 şekel (228
gram) olacak.
6- Eğer
1 aylıktan 5 yaşına kadar olan erkek çocuk ise; değerleme 5 şekel (114 gram) gümüş olacak. Kız çocuk için de 3 şekel (68,4
gram) gümüş olacak.
7- Eğer
kişi, 60 ve daha yukarı yaşta olan bir erkek ise; değerleme 15 şekel (342 gram) olacak. Kadın için de 10 şekel (228
gram) olacak.
8- Fakat
adakta bulunan kişi belirlenen bedeli ödeyemeyecek kadar yoksulsa, o zaman
adadığı kişiyi kohenin huzuruna getirecek. Kohen de onun için bir bedel
belirleyecek. Adağı adayanın gücüne göre bir değer (kıymet, bedel) söyleyecek.
9- Eğer
kişinin adağı, Yahwe’ye kurban edilebilecek türden bir hayvan ise, Yahwe’ye
verdiği şey qokeş (kutsal,
Yahwe için adanmış) olarak ayrılacaktır.
10- Onu
başkasıyla değiştiremeyecek. Daha kötüsüyle de daha tayyibı (iyi,
temiz, hoş, faydalı, sağlıklı) olanla
da değiştirmeyecek. Bir hayvanı başka bir hayvanla değiştirecek olursa, her iki
hayvan da mukaddes (Yahwe
için adanmış) olarak ayrılacak.
“ט֖וֹב” (tôwb) sözcüğü İbranicede
“iyi, temiz, hoş, faydalı ve sağlıklı” gibi anlamlara gelmektedir. Bu sözcüğün
Arapça karşılığı da “طيب” (tayyib) sözcüğüdür ve
aynı anlamlara gelmektedir.
11- Eğer
(adanan) tame (necis,
murdar) bir hayvan ya da Yahwe’ye kurban olarak sunulamayan hayvanlardan
ise, adağın sahibi hayvanı kohenin huzuruna getirecek.
12- Kohen
de ona tayyib (iyi, temiz, hoş, faydalı, sağlıklı) veya kötü durumuna göre bir değer
belirler. Kohenin değerlemesi nasılsa (hayvanın
bedeli) öyle olacak.
13- Eğer
(adak sahibi
hayvanı adak olmaktan) kurtarmak isterse, belirlenen değerin üzerine beşinci
payını (hayvanın ¼ değeri kadar bir pay) eklemelidir.
14- Bir
kimse evini Yahwe için takdis ederse (Allah
için adarsa), kohen evin durumunun tayyib (iyi, temiz, hoş, faydalı, sağlıklı) veya kötü oluşuna göre bir değer
biçecek. Kohenin değerlemesi nasılsa (evin değeri) öyle olacak.
15- Eğer
kişi kurtarmak isterse (evi
adamaktan vazgeçerse), bu değerlemenin üzerine beşinci payını (evin ¼
değeri kadar bir pay) ekleyecek ve ev onun olacak.
16- Bir
kimse sahip olduğu tarlanın bir kısmını Yahwe için takdis ederse (Allah için adarsa) değer,
ekilecek tohumun miktarına göre belirlenecek. 1 omer (2,2 litre) arpa
tohumu ekilebilen tarlanın değeri 50 şekel (1140 gram) gümüş olacak.
17- Eğer
tarlasını Yovel (Jübile)
yılından itibaren takdis ederse (Yahwe için adarsa), bedeli
belirlenmiş değere göre ikame edilecek (yerine getirilecek).
18- Eğer
tarlasını Yovel (Jübile)
yılından sonra takdis ederse (Yahwe için adarsa), kohen gelecek Yovel
(Jübile) yılına kadar geçecek yılların sayısına göre bedeli hesaplayacak
ve tarlanın değeri belirlenmiş olan bedelden düşük olacaktır.
19- Kişi
tarlayı kurtarmak isterse (adamaktan
vazgeçerse), bu değerlemenin üzerine beşinci payını (evin ¼ değeri kadar
bir pay) ekleyecek ve tarla onun olacak.
20- Eğer
kişi tarlayı kurtarmaz ve tarla başka birine satılırsa, o artık geri satın
alınamaz.
21- Tarla
Yovel (Jübile) yılında
elden çıktığında, herem (vakfedilmiş) arazisi gibi Yahwe için mukaddes (Allah
için adanmış) bir mülk olacak
ve kohenin mülkiyetine geçecek.
Tevrat'ta "herem arazisi"
Yahwe için Mişkan’a (Beyt Makdis’e) verilmek üzere ayrılan, kohene teslim
edilene kadar da kullanımı başkasına yasaklanan ve tasarruf hakkı da sadece
kohene ait olan arazi anlamına gelmektedir. (Bk. İbn Ezra, III. 284; Kaplan,
Torat Hayyim, III.648; Scherman, The Artscroll Tanach. s. 318.)
22- Eğer
kişi, aile mirası olan tarlayı değil de satın aldığı bir tarlayı Yahwe
için takdis ederse (Yahwe
için adarsa),
23- Kohen
Yovel (Jübile) yılına
kadar geçecek yılların sayısına göre bedeli hesaplayacak. Kişi belirlenen
bedeli o gün ödeyecek; bu Yahwe için ayrılmış olacak.
24- Yovel
(Jübile) yılında,
tarla kimden satın alındıysa ona, mülkün asıl sahibine geri dönecektir.
25- Tüm
bedeller kutsal mekân şekeliyle belirlenecek. 1 şekel, 20 gera (22,8 gram) olacak.
1 şekelin, 22,8 gram ağırlığındaki
yuvarlak gümüş paraya eşit denk geldiği belirtilmektedir.
26- Ancak
hiç kimse hayvanın behorunu takdis edemez (Yahwe için adayamaz). Çünkü behorlar zaten Yahwe’nindir. İster
sığır olsun ister davar olsun; o Yahwe’ye aittir.
Bir annenin doğurduğu
ilk çocuk erkek ise behor unvanı alır. Kadının il doğurduğu çocuk kız
ise, sonradan doğan ilk erkek çocuk behor olarak anılmamaktadır.
27- Fakat
tame (necis) sayılan
hayvanlardansa, belirlenen değere beşinci payını (evin ¼ değeri kadar
bir pay) ekleyerek onu kurtarabilir. Eğer hayvanın sahibi onu kurtarmazsa, (kohen
tarafından) belirlenen değere göre satılır.
28- Ancak
kişi insan, hayvan ya da ata toprağından sahip olduğu herhangi bir şeyi Yahwe
için ayırmış olduğu bir herem satılamaz ve kurtarılamaz. Her herem, kodeştir (kutsaldır), Yahwe için
mukaddestir (Allah için adanmıştır).
29- İnsandan
kendisine herem (cezası)
verilen heremli kişi de kurtarılamayacak; mutlaka öldürülecektir.
30- İster
toprağın ürünü ister ağacın meyvesi olsun, topraktan gelen her şeyin ondalığı (1/10’u, zekat) da Yahwe’ye
aittir. Bu Yahwe için kodeştir (kutsaldır).
31- Bir
kimse ondalığını kurtarmak (geri
almak) isterse, onun bedelinin üzerine beşinci payını (evin ¼ değeri
kadar bir pay) ekleyip verecek.
32- Sığır
ve davarların ondalığı, sopanın altından geçenlerin (her) onuncusu Yahwe için kodeştir
(kutsaldır).
33- Tayyib
(iyi, temiz, hoş, faydalı, sağlıklı) veya kötü olup olmadığına
bakılmayacak ve başka hayvanla değiştirilmeyecek.
Eğer yerine başkası konarsa hem o hem de yerini alan kodeş (kutsal) olur ve kurtarılamaz.
34- Bunlar,
İsrailoğulları için Yahwe’nin, Musa’ya emretmiş olduğu emirlerdir.