3. Levililer

Bu kitabın orijinal adı, İbranice Tevrat’ta “Ve O çağırdı” anlamına gelen “Vayikra”dır. Bu ismi, ilk ayetin ilk kelimesinden almıştır. Bu bölümün Yunanca çevirisindeki ismi ise “Leviticus” yani Levililer’dir.

Bu kitap, yaklaşık 400 yıl boyunca Mısır'da köle olarak yaşayan ve onların putperest inançlarından etkilenen İsrailoğullarına tevhit inancını öğreten ve onlara rehberlik eden öğreti ve yasaları içermektedir.

Kitabın büyük bölümü kurbanlar ve kimlerin ne tür kurbanlar keseceği ile ilgilidir. Bununla birlikte İsrailoğullarına kan ve hayvanların içyağını yeme yasağı (3:17) da getirilmektedir. Ayrıca da günah durumunda kefaret olarak getirilecek kurbanlar açıklanmaktadır (4:1 - 5:26). Bu konunun bir devamı olarak yasak olan ve olmayan diğer yiyecek türleri de açıklanmaktadır (11:1-47).

Kurban kesmenin İsrailoğullarına çölde emredilişi ve hikmetiyle ilgili olarak Yahudilerin önemli düşünürlerinden olan Musa bin Meymun (1135-1204) ilginç bir yorumda bulunmaktadır. Ona göre, Musa Nebi zamanında putperestlerin çoğu inek kesmeyi kerih görür ve ineklere tazim ederlerdi. Bu sapkın düşüncelerin zihinlerden silinmesi için de Yahwe, İsrailoğullarına  “Sizden bir kişi Yahwe’ye kurban getirdiğinde onu davardan (küçükbaş hayvanlardan) veya sığırdan getirsin.” (Levililer, 1:2) şeklinde emir verdi. Buna ilaveten Yahwe bir de İsrailoğullarına Pesah (fısıh) kuzusu kesmelerini emretti. Böylece, bu emirlerle putperestlerin büyük bir günah olarak gördükleri bir eylem, Yahwe’ye yaklaştıran bir ibadete dönüştürülmüş oldu. Ayrıca, insanların mali durumlarının buna yetmemesi durumunda kumru ve yavru güvercinleri kurban etmekle (Levililer, 1:14), buna da güçleri yetmeyenlere bir ekmeği sunu olarak takdim etmekle emrolunduklarını belirtmektedir (İbn Meymun, Delaletü'l-Hâirin, III:46).

Bu kitap, 27 bap ve 859 ayetten oluşmaktadır.

 

1. Bap

Genel Kurban Kuralları

            Büyükbaş hayvanlardan sunulan ola (yakmalık) kurbanı

1:1- Ve Yahwe Musa’yı çağırdı ve Yaklaşma Çadırında (Mişkanda) ona dedi ki: 

2- “İsrailoğullarıyla konuş ve onlara de ki: “Sizden bir kişi Yahwe’ye kurban getirdiğinde onu davardan (küçükbaş hayvanlardan) veya sığırdan getirsin.

3- Ola (yakmalık) kurbanı sığır ise; kusursuz ve erkek olacak. Onu da kendi isteğiyle Yaklaşma Çadırının girişinde Yahwe’nin huzurunda sunsun. 

Ola kurbanı:  Kesilen hayvandan hiçbir şey yenilmeden, mizbah üzerinde tamamının yakılmak suretiyle Yahwe’ye hediye edilen kurbandır.

4- Elini de ola (yakmalık) kurbanının başına koysun. (Böylece) kurban kabul edilecek ve onun (suçları, günahları) için kefaret olacak.

5- Genç boğayı da Yahwe’nin huzurunda kessin. Kohenler (din adamları) de kanı getirsinler ve Yaklaşma Çadırının girişindeki sunağın tüm duvarlarına serpsinler. 

            Ola kurbanı kanının, sunağın duvarlarının alt kısmına doğru serpildiği belirtilmektedir.

6- Ola (yakmalık) kurbanının derisi de yüzsün ve (etini) parçalara bölsün. 

7- Harun’un oğullarından olan kohenler de sunak üzerinde ateş yaksınlar. Ateşin üzerine de odun dizsinler. 

8- Harun’un oğullarından olan kohenler de hayvanın parçalarını, kellesini ve yağlı karın zarını (içyağını) sunaktaki ateşin üzerindeki odunların üstüne dizsinler. 

9- İç organları ve paçaları ise suyla yıkasınlar. Kohen de (kurbanın) tümünü sunakta yaksın. Bu bir ola (yakmalık) kurbanıdır; Yahwe’nin huzurunda memnuniyetle kabul edilen bir ola (yakmalık) kurbanı.

            Küçükbaş hayvanlardan sunulan ola (yakmalık) kurbanı

10- Eğer ola (yakmalık) kurbanı davardan, koyun veya keçiden ise; (hayvan) kusursuz ve erkek olsun. 

11- Onu da Yahwe’nin huzurunda, sunağın kuzey tarafında kessin. Harun’un oğullarından olan kohenler de (kurbanın) kanını sunağın tüm duvarlarına serpsinler. 

12- Onu da parçalara ayırsın. Kohen de onlarla (parçalarla) birlikte kellesini ve içyağını da sunakta yanan odunların üzerine dizsin. 

13- İç organları ve paçaları ise suyla yıkasın. Sonra da kohen tümünü sunakta yaksın. Bu bir ola (yakmalık) kurbanıdır; Yahwe’nin huzurunda memnuniyetle kabul edilen bir ola (yakmalık) kurbanı.

            Kuşlardan sunulan ola (yakmalık) kurbanı

14-  Yahwe’ye sunulacak ola (yakmalık) kurbanı kuşlardan ise; bunu kumru veya güvercin yavrundan getirsin. 

15-  Kohen de onu sunağa getirsin. Başını kessin ve sunakta yaksın. Kanı ise sunağın duvarlarına akıtsın. 

16- (Kuşun) kursağını da tüyüyle birlikte çıkarsın. Onu da yanın (sunağın rampasının) doğu tarafına, küllerin bulunduğu yere atsın. 

17- (Kuşu) kanatlarından (kanatlarının altından) ayırsın, fakat onu parçalamasın. Sonra, kohen de onu sunakta ateşin üzerindeki odunların üzerinde yaksın. Bu bir ola (yakmalık) kurbanıdır; Yahwe’nin huzurunda memnuniyetle kabul edilen  bir ola (yakmalık) kurbanı.

 

2. Bap

Tahıl Sunusu

            Minha, hediye demektir ve statü olarak yüksek birine sunulan ve bu statünün kabul edildiğini ifade eden hediye için kullanılmaktadır.

Bu bapta, gönüllü ve bireysel olarak getirilen minha kurbanının 5 farklı türünden söz edilmektedir. Bunların hepsi de belirli malzemeleri içerdiği halde farklı şekillerde pişirilip minha kurbanı (hediye sunusu) olarak sunulur.

            Has (kepeksiz) Un Minhası (minhat solet)

2:1-  “Eğer bir nefis (can), Yahwe’ye bir minha kurbanı (tahıl sunusu) getirecekse, sunusu (kurbanı) ince undan olsun. Üzerine de yağ döksün ve günlük koysun.

            Minha kurbanı; en iyi kalite kepeksiz buğday unu, zeytinyağı (Mısır’dan Çıkış 27:20) ve günlükten (bir ağacın reçinesi) oluşturulur.

2- Onu da Harun’un oğullarından olan kohenlerden (din adamlarından) birine getirsin. Kohen de günlüğün hepsi ile undan ve yağdan bir avuç dolusu alsın ve zikir (hatırlatma) payı olarak sunakta yaksın. Bu, Yahwe’nin huzurunda memnuniyetle kabul edilen bir ateşte yakılan kurbandır (sunudur). 

3- Minhadan (tahıl sunusundan) artakalan, Yahwe için yakılan sunulardan olduğu için çok kutsaldır. Bu da Harun ve oğulları içindir.

            Tandırda Pişirilen  Minha (Minhat-Maafe-Tanur)

4- Eğer tandırda pişirilmiş bir minha getireceksen, ince undan ya yağla yoğrulmuş matsa somunları (mayasız halka ekmek) ya da üzeri yağlanmış matsa gevreği (mayasız yufka ekmeği) olsun.

            Tavada Pişirilen Minha (minha al ha-mahabat)

5- Eğer kurbanın, tava (sac) üstünde bir minha ise; yağla yoğrulmuş ince undan matsa (mayasız) olsun.

            Burada sözü edilen tavanın düz metal bir tava olduğu belirtilmektedir.

6-  Onu da küçük parçalara böl ve üzerine yağ dök. Bu (da) bir minhadır.

            Tencerede Pişirilen Minha (minhat marheşet)

7- Eğer kurbanın, tencerede (kızartılmış) bir minha ise, yağ içinde ince unla yapılmış olsun. 

8- Bunlardan, Yahwe için hazırlanmış olan minhayı da kohene getireceksin. O da onu sunağa yaklaştırsın. 

9- Kohen minhadan biraz alsın ve zikir (hatırlatma) payı olarak sunakta yaksın. Bu bir minha kurbanıdır; Yahwe’nin huzurunda memnuniyetle kabul edilen bir minha kurbanı.

10- Minhadan artakalan da Yahwe için yakılan kurbanlardan (sunulardan) olduğu için çok kutsaldır. Bu da Harun ve oğulları içindir.

11- Yahwe’ye sunacağınız minhanın hiçbiri de hamets (mayalı) olmayacak. Çünkü Yahwe adına yakılan kurban olarak hiçbir maya ve hiçbir bal yakılamaz.

12-  Onları Yahwe’ye ilk ürün sunusu olarak sunabilirsiniz; fakat memnuniyetle kabul edilmesi için sunağın üzerine konulmayacak.

13- Her minha kurbanını tuzla tuzlamalısın. Yücenin (ilahının) ahdini sana hatırlatan tuzu tahıl sunularından eksik etmeyeceksin. Bütün kurbanlara da tuz katacaksın.

İlk Tahıl Minhası

14-  Eğer aldığın ilk üründen Yahwe’ye minha getirirsen; yeşil başaklardan çıkarılmış ve  kavrulmuş ve dövülmüş taze tahıl sunacaksın. Bu da ilk tahıl (ürün) minhasıdır. 

15- Üzerine de yağ dökeceksin ve günlük koyacaksın. Bu da bir minhadır. 

16-  Kohen de zikir (hatırlatma) payı olarak günlüğün hepsini ve dövülmüş tahıl ile yağın bir kısmını alsın ve yaksın. Bu da Yahwe için yakılan bir minhadır.”

 

3. Bap

Şelamim Kurbanları

            Büyükbaş hayvanlardan sunulan şelamim kurbanı

3:1-  “Ve eğer (kişinin) kurbanı bir şelamim ise ve (kurban olarak) bir sığır getiriyorsa; kusursuz bir erkek ya da dişiyi Yahwe’nin huzuruna getirsin. 

Şelamim kurbanı: Bir bölümü kohene verilen, bir bölümü sunan kişi tarafından yenen, bir bölümü de sunakta yakılmak suretiyle Yahwe’ye hediye edilen kurbandır.

Üç türlü şelamim kurbanı vardır: şükür (loda) kurbanı, adak (neder) kurbanı ve gönüllü kesim (nedeva). Şelamim kurbanları genelde bireysel olarak kesilmekteydi. Evcil olması şartıyla kurban olmaya elverişli erkek ya da dişilerden yapılan bu kurban Mişkanın (Yaklaşma Çadırının)) girişinde, avlunun dışında yapılırdı. Kesimden sonra da kohen kanı sunağa serperdi. Uzuvlar ise "hoş bir koku (rayiha)'' (reah, ha-nihoah) olarak sunakta yakılırdı. Tevrat'ta genelde "kesim" (zevah) kelimesi ile zikredilen "şelamim kurbanı" bu kitabın 3:11-21; 7:29-34 ayetlerinde  anlatılmaktadır.

2- Elini kurbanının başına koysun ve onu Yaklaşma Çadırının girişinde kessin. Harun’un oğulları olan kohenler de kanı sunağın duvarlarına serpsinler.

3- (Kişi) şelamim kesiminden Yahwe adına (bunları) yakılan kurban olarak sunsun: İç organları örten içyağını ve iç organların üzerindeki tüm içyağını,

4- İki böbreği ve üzerlerindekini ve böğürlerin üst kısmında kalan içyağını. Karaciğer ile birlikte (ona bitişik olan) zarı da böbreklerle beraber çıkarılacak. 

5- Harun’un oğulları da bunu sunakta, ateşin üzerindeki odunların üstündeki ola (yakmalık) kurbanının ardından, Yahwe’nin huzurunda memnuniyetle kabul edilen yakılan bir kurban olarak yakacakler.

Küçükbaş hayvanlardan sunulan şelamim kurbanı

6- Ve eğer Yahwe adına sunulan şelamim davardan ise; kusursuz bir erkek ya da dişi olmalı.

7- Kurbanını koyun (cinsinden) getiriyorsa, onu Yahwe’nin Huzuruna yaklaştırsın.

8- Elini, kurbanının başına koysu ve onu Yaklaşma Çadırının girişinde kessin. Harun’un oğulları da (hayvanın) kanını sunağın duvarlarına serpsinler.

9- (Kişi) şelamim kesiminden Yahwe adına (bunları) yakılan kurban olarak sunsun: En makbul kısmı olan böbreğin karşısına gelen kuyruk yağının tümünü çıkarsın. Ayrıca iç organları örten içyağını ve iç organların üzerindeki tüm içyağını,

10- İki böbreği ve üzerlerindekini ve böğrün (iki yanının) üst kısmında kalan içyağını. Karaciğer üzerindeki zarı da böbreklerle birlikte çıkaracak. 

11-  Kohen de tüm bunları, Yahwe adına yakılan bir kurban olarak sunakta yakacak.

12- Eğer kurbanı keçi (cinsinden) ise, onu Yahwe’nin Huzuruna getirsin.

13- Elini (hayvanın) başına koysun ve onu Yaklaşma Çadırının girişinde kessin. Harun’un oğulları da (hayvanın) kanını sunağın duvarlarına serpsinler.

14- Ondan Yahwe adına (bunları) yakılan kurban olarak sunsun:  İç organları örten içyağını ve iç organların üzerindeki tüm içyağını,

15- İki böbreği ve üzerlerindekini ve böğrün (iki yanının) üst kısmında kalan içyağını. Karaciğer üzerindeki zarı da böbreklerle birlikte çıkaracak. 

16- Kohen de onları, memnuniyetle kabul edilen yakılan bir kurban olarak sunakta yakacak. En makbul olan bu kısımların tümü Yahwe’ye aittir.

            Yahudilere, hayvanın içyağını (helev) ve kan (dam) yeme yasağı getiriliyor

17-  Yaşadığınız her yerde, nesilleriniz için ebedi bir kuraldırı: Her türlü içyağını ve kanı yemeyeceksiniz.

         ı Bazı ayetlerde “חֻקַּ֥ת” (chukat), bazılarında ise “תוֹרַ֖ת”(torah) (Levililer, 7:37; 14:54,57) sözcüğü geçtiği halde her ikisi sözcüğün de aynı şekilde “kanun” veya “yasa” şeklinde Türkçeye çevrildiği görülmektedir. Bu nedenle bu iki sözcüğü ve aralarındaki farkı inceleyelim:

Her iki kelime de İbranice'de dinî ve hukuki bağlamda kullanılır ve "yasa", "kanun" veya "tüzük" gibi anlamlara gelir.

Fakat aralarında bazı nüanslar da mevcuttur:

חֻקַּ֥ת (chukat):

*Daha spesifik ve ayrıntılı yasalara atıfta bulunur.

*Genellikle dini veya ahlaki kuralları içerir.

*Tevrat'ta ve diğer İbranice metinlerde daha yaygın olarak kullanılır.

תוֹרַ֖ת (torah):

*Daha geniş ve genel yasaları kapsar.

*Dini ve ahlaki kuralların yanı sıra tarihi ve ritüel öğeleri de içerir.

*Yahwe’nin Musa'ya verdiği yasa olarak da bilinir.

            Özetle: חֻקַּ֥ת (chukat), Dini ve ahlaki kuralları içeren daha spesifik yasalara atıfta bulunur. תוֹרַ֖ת (torah) ise dini, ahlaki, tarihi ve ritüel öğeleri içeren daha geniş bir yasa sistemidir.

Aralarındaki farkı birer örnek ile de gösterelim:

חֻקַּ֥ת (chukat): "Şabat'ı kutsal tutmak için hangi kurallara uymalıyız?"

תוֹרַ֖ת (torah): "Tevrat'ta hangi yasalar bulunur?"

      Bu nedenle çeviride “חֻקַּ֥ת” (chukat) sözcüğünün yeri “kural”; “תוֹרַ֖ת”(torah) sözcüğünün geçtiği yeri de “yasa, kanun” şeklinde çevirdik.

 

4. Bap

            Baş kohenin (kohen gadol) hata (suç) işlemesi durumunda sunacağı Hatat (kefaret) kurbanı

4:1-  Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:

2- “İsrailoğullarıyla konuş ve onlara de ki, ‘Eğer biri yanlışlıkla Yahwe’nin yapılmamasını emrettiği bir şeyi yapıp hata (suç) işlerse;

3- Eğer meshedilmiş Kohen bir hata işler, halkını da suçlu duruma düşürürse; işlemiş olduğu hatası nedeniyle, sağlıklı genç bir boğayı hatat (kefaret, arınma) sunusu olarak Yahwe’ye sunacak. 

4- Boğayı da Yaklaşma Çadırının girişine, Yahwe’nin huzuruna getirsin ve elini boğanın başına koysun ve onu Yahwe’nin huzurunda kessin. 

5- Meshedilmiş kohen boğanın kanından biraz alsın ve Yaklaşma Çadırına getirsin. 

6- Parmağını yedi kez kana batırsın ve Kutsalın (kutsal mekanın) perdesinin önünde, Yahwe’nin huzurunda  yere serpsin. 

7- Ve kandan biraz alsın ve Yaklaşma Çadırında, Yahwe’nin huzurunda güzel kokulu buhur yakmak için duran sunağın çıkıntılarına (boynuzlarına) sürsün. Boğanın kanının geri kalanını da Yaklaşma Çadırının girişindeki ola (yakılan) kurbanı sunağının dibine döksün.

8- Hatat (kefaret) kurbanı olan boğanın bütün yağını da alsın; iç organları kaplayan yağı, bağırsakların üzerindeki tüm yağı, 

9- iki böbrekle onların üzerinde bulunan yağlar ile iç organları da alsın. Böbreklerle birlikte karaciğer üzerindeki yağı da çıkarsın. 

10- Şelamim kurbanı olarak sunulan boğadaki gibi aynı kısımlar ayrılacak. Kohen de bunları ola kurbanı sunağında yaksın.

11-  Boğanın derisini de kellesini de tüm etini de paçalarını da bağırsaklarını da işkembesini (gübresi ile birlikte) de, 

12- Tüm bunları (boğanın hepsini) da kamp yerinin dışına, temiz bir yere, yağlı küllerin döküldüğü yere çıkarsın ve odunlar üzerinde ateşte yaksın. (Bunlar) küllerin döküldüğü yerde yakılsın.

            Çölde iç içe olan 3 yerleşkeden (kampüsten) söz edilmektedir. Bunlardan en içte olanı Mişkan yerleşkesi, onun çevresinde Levililerin yerleşik olduğu yerleşke. En dışta da İsrailoğulları cemaatlerinin ikamet ettikleri yerleşkedir. Bu yakma işleminin de en dıştaki yerleşkenin de dışında gerçekleştiği belirtilmektedir.

13- Eğer tüm İsrail topluluğu bir hata yaparsa, topluluk (sorumlular) da bunu fark etmez ve  Yahwe’nin yapılmamasını emrettiği şeylerden birini yaptıkları için suçlu duruma düşerlerse; 

14-  Sonra da yaptıklarının hata (suç) olduğunu anlarlarsa, o cemaat genç bir boğayı hatat (kefaret) kurbanı olarak sunacaktır. Boğayı da Yaklaşma Çadırının önüne getirecekler. 

15-  Topluluğun ihtiyarları da Yahwe’nin önünde ellerini boğanın başına koysun ve boğa Yahwe’nin önünde kesilsin.

16- Sonra da meshedilmiş kohen, boğanın kanından biraz alsın ve Yaklaşma Çadırına getirsin. 

17- Parmağını da yedi kez kana batırsın ve Yahwe’nin huzurunda, perdenin önünde yere serpsin. 

18-  Kandan da biraz alsın ve Yaklaşma Çadırında bulunan Yahwe’nin huzurundaki sunağın çıkıntılarına (boynuzlarına) sürsün. Kanın geri kalanını da çadırın girişindeki ola kurbanı sunağının dibine döksün. 

19- Hayvanın bütün yağını da çıkarsın ve sunakta yaksın. 

20- Boğaya da hatat (kefaret) kurbanına yaptığı gibi yapsın. Aynı şekilde yapsın ve kohen halk için istiğfarda bulunacak (bağışlanma dileyecek). Onlar da bağışlanacaklar. 

21- Boğayı kamp alanının dışına taşıtacak ve diğer boğayı yaktığı gibi bunu da yakacak. Bu da cemaatin hatat (kefaret) kurbanıdır.

            Halkın Liderinin Hatat (kefaret) Kurbanı

22- Bir kabile (boy) lideri, Yücesi (ilahı) Yahwe’nin yapılmamasını emrettiği bir şeyi yapar ve hata (suç) işlerse, 

23- Ve işlediği hatanın (suçun) farkına varırsa, kurban olarak sağlıklı bir erkek oğlak getirecek. 

24- Elini de oğlağın başına koysun ve onu Yahwe’nin huzurunda, ola kurbanının her zaman kesildiği yerde kessin. Bu da bir hatat (kefaret) kurbanıdır.  

25- Kohen de hatat (kefaret) kurbanının kanından parmağıyla biraz alsın ve ola kurbanı sunağının çıkıntılarına (boynuzlarına) sürsün. Kanın geri kalanını da ola kurbanı sunağının dibine döksün. 

26- Yağın tümünü de şelamim kurbanının yağı gibi sunakta yaksın. Kohen de onun (kabile lideri) için istiğfarda bulunacak (bağışlanma dileyecek). O da bağışlanacak. 

            Halktan Birinin Hatat (kefaret) Kurbanı

27- Eğer ülkenin halkından bir can, Yahwe’nin yapılmamasını emrettiği bir şeyi yapar ve hata (suç) işlerse, 

28-  İşlediği hata (suç) kendisine gösterildiğinde, suçu için kurban olarak sağlıklı bir dişi oğlak getirecek. 

29- Elini de onun başına koysun ve onu ola kurbanın kesildiği yerde kessin. 

30- Kohen de parmağıyla kandan biraz alsın ve ola kurbanı sunağının çıkıntılarına (boynuzlarına) sürsün. Kanın geri kalanını da sunağın dibine döksün. 

31- Tüm iç yağını da şelamim kurbanının yağı nasıl çıkarılırsa öyle çıkarsın. Kohen de Yahwe için hoş koku olarak yağı sunakta yaksın. Kohen, onun (kişi) için de istiğfarda bulunacak (bağışlanma dileyecek). O da bağışlanacak. 

32-  Eğer kişi hatat (kefaret) kurbanı olarak kuzu getirirse, hayvan sağlıklı ve dişi olacak. 

33-  Elini hatat kurbanının başına koysun ve ola kurbanın kesildiği yerde hatat (kefaret) kurbanı olarak kessin.

34-  Kohen de hatat (kefaret) kurbanının kanından parmağıyla biraz alsın ve ola kurbanı sunağının çıkıntılarına (boynuzlarına) sürsün. Kanın geri kalanını da sunağın dibine döksün. 

35-  Tüm iç yağını da şelamim kurbanı olarak sunulan genç koçun yağının çıkarıldığı gibi çıkarsın. Kohen de bunları, Yahwe için ateşte yakılan kurbanlarla birlikte yaksın. Kohen, onun (kişi) için de istiğfarda bulunacak (bağışlanma dileyecek). O da bağışlanacak. 

 

5. Bap

            Kişinin maddi durumuna göre değişen hatat (kefaret) kurbanı

5:1-  “Bir kimse, gördüğü veya bilgi sahibi olduğu bir olayla ilgili olarak tanıklık çağrısını işitirse, ancak tanıklık yapmayarak hata (suç) işlerse, suçun sorumluluğunu yüklenmiş olur.

2- Bir kimse, tameı olan bir şeye dokunursa veya necis olan yabani ya da evcil bir hayvanın leşine veya necis olan ufak hayvanlardan birinin leşine dokunur, bunun farkında olmazsa da necis ve suçlu sayılır. 

“טָמֵא֒” (tame) ” necis, kirli, pis, murdar demektir. Arapçadaki “نجس”   (necis) kelimesi gibi “dine göre fiziki olarak kirli olmanın yanı sıra, manevi olarak da dine göre kirlenmiş olan” demektir.

3- Ya da insandan kaynaklanan bir necasete, kendisini necis yapacak bir şeye farkında olmadan dokunursa, bunu fark ettiğinde suçlu sayılır.

4- Veya bir kişi, kötülük ya da iyilik edeceğine dair dudaklarıyla telaffuz etme suretiyle dahi yemin ederse suçludur. O sırada farkında olmasa bile yemininin ciddiyetini anladığında suçlu sayılır.

5- Kişi, bunlardan birinden suçlu durumuna düştüğünde hatasını (suçunu) itiraf edecek. 

6-  İşlediği suç için de Yahwe’ye aşem (suçlu, kabahatli) kurbanı getirecek. Hatat (kefaret) kurbanı olarak, davardan dişi bir kuzu veya oğlak sunacak. Kohen de onun (kişi) için istiğfarda bulunacak.

            “אְשַׁ֖ם” (aşam) ile “חָטָ֖א” (hata) kelimeleri Tevrat'ta suç ile ilgili olarak kullanılan iki İbranice kelimedir. Her ikisi de belirli türdeki suçları ifade eder, ancak bazı önemli nüanslar ve farklılıklar da içerirler.

            “חָטָ֖א” (hata):  Yasa dışı veya ahlaki açıdan yanlış herhangi bir eylemi kapsayabilir. Kasıtlı veya kasıtsız, büyük veya küçük olabilir.

            “אְשַׁ֖ם” (aşam) ise; belirli türdeki suçları ifade eder. Bu suçlar genellikle yalan söyleme, hırsızlık veya gasp gibi yasal veya etik ihlalleri içerir.

7- Eğer kuzu sunmaya gücü yetmezse, o zaman işlediğine (suça) karşılık Yahwe’ye aşem (kabahatli) kurbanı olarak iki kumru veya iki yavru güvercin getirecek. Bunlardan biri hatat (kefaret) kurbanı, diğeri de ola kurbanı olacak. 

8- Bunları kohene getirecek. Kohen önce hatat (kefaret) kurbanı için olanı sunacak. Kuşun kafasını tırnağıyla boynun ön kısmından çentikler (keser, kanatır) fakat (tamamen) koparmayacak. 

9- Hatat (kefaret) kurbanının kanının bir kısmını da sunağın duvarlarına serpecek. Artakalan kanı da sunağın dibine akıtılacak. Bu bir hatat (kefaret) kurbanıdır. 

10- Kohen, diğerini de ola kurbanı olarak usulüne göre sunacak. Kişinin işlediği suç için de istiğfarda bulunacak (bağışlanma dileyecek). O da bağışlanacak. 

11- Eğer iki kumru veya iki yavru güvercin sunmaya gücü yetmiyorsa, o zaman işlediğine (suça) karşılık onda bir efa ince unu hatat (kefaret) kurbanı olarak getirecek. Üzerine de yağ dökmeyecek, günlük de koymayacak. Çünkü bu bir hatat (kefaret) kurbanıdır. 

12-  Bunu da kohene getirecek. Kohen de zikir (hatırlatma) payı olarak ondan bir avuç alacak ve sunakta, Yahwe için ateşte yakılan kurbanlarla birlikte yakacak. Bu bir hatat (kefaret) kurbanıdır. 

13-  Kohen de bu hatalardan (suçlardan) birini işleyen kişi için istiğfarda bulunacak (bağışlanma dileyecek). O da bağışlanacak. Kurbanın geri kalanı da tahıl sunusunda olduğu gibi kohenin olacak.”

            Küçük suçlar veya necaset için kefaret amaçlı takdim edilen aşem (kabahatli) kurbanı

14-  Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:

15-  “Bir kimse Yahwe’nin kutsal şeylerine karşı uygunsuz olarak kazara bir hata (suç) işlerse aşem (kabahatli) kurbanını getirecek. Aşem (kabahatli) kurbanı olarak da Yahwe’ye davardan, kutsiyet şekeline göre 1 gümüş şekel (22,8 gramdır) değerinde sağlıklı bir koç.

16-  Kişi, kutsaldan hakkında hata (suç) işlemiş olduğunu böylece tazmin eder. Üzerine de bu bedelin beşte birini de ekler ve kohene verir. Kohen de aşem (kabahatli) kurbanı olan koç ile onun için istiğfarda bulunacak (bağışlanma dileyecek). O da bağışlanacak. 

            Muallaktaki (kuşkulu durumdaki) suç için kurban

17-  Bir kimse Yahwe’nin yapılmamasını emrettiği bir şeyi farkında olmada yaparsa, yine de hata (suç) işlemiş sayılır. Onun sorumluluğunu da üstlenir. 

18-  Davar cinsinden de rayiç değerinde sağlıklı bir koçu kurban (aşem kurbanı) olarak getirecek. Kohen de onu bilmeden ve kasıt olmadan işlediği hata (suç) için istiğfarda bulunacak (bağışlanma dileyecek). O da bağışlanacak. 

19-  Bu bir aşem (kabahatli) kurbanıdır. Kişi Yahwe’ye karşı kabahat işlemiştir.”

 

6. Bap

6:1-  Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:

2- “Eğer bir can, Yahwe’ye karşı hata (suç) işliyor veya sadakatsizce davranıyorsa,  kendisine emanet edilen veya teminat olarak bırakılan veya çalıntı bir şey hakkında akranına (muhatabına) yalan söylüyordur,

3- veya kayıp bir şey bulmuştur ve yalan söyleyerek bunu inkar etmektedir. Bu hatalardan (suçlardan) birini işlediği halde yalan yere de yemin ediyorsa, o kişi hata (suç) işliyor demektir.

4- Ve hatasından (suçundan) dolayı suçludur. O zaman da çaldığı veya hileyle ele geçirdiği veya kendisine emanet edilen emaneti ya da bulmuş olduğu kayıp şeyi,

5- Veya hakkında yalan yere yemin ettiği şeyi tazmin edecek. Tam bedelini ödeyecek. Üzerine de beşinci paylarını (o malın değerinin dörtte bir kadarını) da ekleyecek. Onu (malı) da suçunun günündeki değeriyleı (iade edecek). 

            “suçunun günündeki değeriyle” yani suçu işlediği gün, söz konusu malın değeri neyse onu iade edecek.

            Bu ayetlerde verilen örneklerde, suçlu olan kişi, karşı tarafı dolandırmak, emanetine ihanet etmek, ya da malını çalmakla kalmamış, üzerine yalan yere yemin ederek, suçuna suç eklemiştir. Bu nedenle de Yahwe, onunla ilgili ceza potansiyelini arttırarak cezasına ceza eklemiştir.

6- Yahwe için de kohene aşem (kabahatli) kurbanı getirecek. Aşem (kabahatli) kurbanı olarak da davardan (kutsiyet şekeline göre 1 gümüş şekel) değerinde sağlıklı bir koç.

7- Kohen de aşem (kabahatli) kurbanı getiren kişi için Yahwe’nin huzurunda istiğfarda bulunacak (bağışlanma dileyecek). Ve böylece kişi bu hatalardan (suçlardan) hangisini işlemiş olursa olsun bağışlanacak.”

Kohenlerin ola (yakmalık) kurbanı ile ilgili olarak yapmaları gerekenler

8- Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:

9- “Harun’a ve oğullarına da emret: Ola (yakmalık) kurbanın hükmü şudur: Ola kurbanı bütün gece boyunca sabaha kadar sunaktaki ateşin üzerinde kalacak. Sunaktaki ateş de onda (sürekli) yanacak. 

10- Kohen de keten entarisini (ketonetini) ve keten donunu giyecek ve sunakta ola kurbanından kalan yağlı külleri alacak ve sunağın yanına koyacak. 

11-  Ve giysilerini çıkaracak ve başka giysi giyecek ve yağlı külleri konaklama yerinin dışında temiz bir yere götürecek. 

12-  Sunaktaki ateş devamlı yanacak; sönmeyecek. Kohen, her sabah ateşin üzerine odun koyacak. Ola kurbanın parçalarını da üzerine dizecek ve bunların üzerinde de şelamim (paylaşma) kurbanının yağlı kısımlarını yakacak. 

13-  Sunaktaki ateş devamlı yanacak; sönmeyecek.

Kohenlerin minha (tahıl sunusu, tahıl hediyesi) ile ilgili yapmaları gerekenler

14-  Minhanın (tahıl sunusunun) da hükmü şudur: Harun’un oğulları onu sunağın önünde, Yahwe’nin huzurunda sunacak. 

15-   (Onlardan biri), minhanın unundan ve yağdan bir avuç, üzerindeki günlüğün de tümünü alacak. Bunları da sunakta Yahwe için zikir (hatırlatma) payı ve hoş koku olarak yakacak. 

16-  Artakalanı da Harun ve oğulları yiyecek. Bundan da matsa (mayasız ekmek) yapılacak ve kutsal yerde yenilecek. Onu Yaklaşma Çadırının avlusunda yiyecekler. 

17-  Minha (mayalı) olarak pişirilemez. Onu, Bana getirilen ola kurbanlarımdan onların payı  olarak ayırdım. Hatat (kefaret) ve aşem (kabahatli) kurbanı gibi bu da çok kutsaldır. 

18-  Harun’un oğullarından olan her erkek de ondan yiyebilir. Yahwe’nin ola kurbanlarından (onlara bir pay verilmesi) ebedi bir kanun olacak. Ona (bu kurbana) değen her şey de kutsal olacak.”

            Kohenlerin takdim edecekleri minhalar (tahıl sunuları)

19- Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:

20- “Harun ve oğullarının meshedileceği gün Yahwe için getirecekleri kurban da şudur: Daima (her gün) minha olarak 1/10 efa (2,2 lt) un; bunun yarısı sabah, diğer yarısı da akşam (sunulacak)

21- Onu da tavada yağ içinde pişirilip getirecek ve Yahwe’nin huzurunda hoş koku olarak tandırda pişirilmiş olarak sunacaksın. 

22- Harun’un yerine oğullarından meshedilecek olan kohen de bunu sunacak. Bu, devirler boyu bir kanun olacak. (Bu minhayı da) Yahwe için tamamen yakacak. 

23- Kohenin sunacağı tüm minhalar da böyle olacak ve yenilmeyecek.”

            Kohenlerin takdim edecekleri hatat (kefaret) kurbanı ile ilgili yasalar

24- Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:

25- Harun ve oğullarına de ki: “ Hatat (kefaret) kurbanının hükmü şudur: Hatat kurbanı ola (yakılan) kurbanın kesildiği yerde, Yahwe’nin huzurunda kesilecek. Bu çok kutsaldır. 

26- Hatat kurbanını sunan kohen de ondan yiyebilir. Sadece Yaklaşma Çadırının avlusunda, kutsal bir yerde yenecek.

27- (Kurbanın) etine değen her şey (yiyecek) de kutsal olacak. Eğer onun kanından bir giysiye sıçrarsa, giysi kutsal bir yerde yıkanacak. 

28- (O etin) içinde piştiği toprak kap (tava) kırılacak. Bakır bir kapta pişirilmişse, kap temizlenip suyla durulanır.

29- Kohenlerden her erkek de ondan yiyebilir. Bu çok kutsaldır. 

30-  Ancak, Kodeşte (Kutsal Mekanda) kefarette bulunmak amacıyla kanı Yaklaşma Çadırına getirilen hatat (kefaret) kurbanı yenilmeyecek; ateşte yakılmalıdır.”

 

7. Bap

            Kohenlerin aşem (suçlu, kabahatli) kurbanına yapmaları gereken işlemler

7:1- “Aşem kurbanının da hükmü şudur: Bu (sunu) çok kutsaldır. 

2- Aşem kurbanını, ola (yakılan) kurbanının kesildiği yerde kesecekler. Kanı da sunağın tüm duvarlarına serpilecek. 

3- Ve en makbul kısmının tümünü ondan (ayırıp) sunar: Kuyruk yağını, iç organları örten içyağını,

4- iki böbrek ve üzerlerindeki böğrün üst kısmındaki iç yağını, karaciğerin üzerindeki yağ da çıkarılacak. 

5- Ve kohen, bunları Yahwe için ola kurbanı olarak sunakta yakacak. Bu bir aşem (kabahatli) kurbanıdır.

6- Kohenlerden olan her erkek bundan yiyebilir. Kutsal yerde yenmelidir, çünkü çok kutsaldır. 

7- Aşem (kabahatli) kurbanı, hatat (kefaret) kurbanı gibidir. İkisinin de torası (yasası) aynıdır. Onunla (suçlu adına) istiğfarda bulunan kohene aittir.

8- Kendisine getirilen ola’yı (ola -yakılan- kurbanını) sunan kohen, işleri tamamladıktan sonra da ola kurbanının derisinde ortak olur.

9- Tandırda pişirilmiş ya da tencerede veya tavada hazırlanmış her minha da onun işlemlerini yapacak olan kohene ait olacak.

10- Yağsız veya yağla yoğrulmuş her minha (tahıl sunusu) da Harun’un oğullarının tümüne eşit paylar ile ait olacak.

            Şelamim (selamet) kesimi ile ilgili kurallar

11- Yahwe için getirilecek şelamim kesiminin de hükmü şudur:

12- Eğer, onu toda (şükür) kurbanı olarak takdim ediyorsa; onu yağla yoğrulmuş matsa (mayasız) pideler ve yağ sürülmüş matsa (mayasız) gevrekleri ve yağla yoğrulup kaynatılmış undan pideleriyle birlikte takdim etmelidir.

            Toda kurbanı, Bir kişi, hayatını tehdit eden bir krizden kurtulmuşsa, Allah’a minnettarlığını göstermek ve kendisini kurtaranın Allah olduğunu bildiğini ifade etmek için, bir hayvan keser. Davut Nebi’nin olan ve Mezmurlar Kitabının 107’nci babında yer alan “Şükür Duası”nda, tehlikeli bir yolculuktan kurtulan, esaretten (mahkumiyetten kurtulan), ciddi bir hastalıktan kurtulan ve bir deniz yolculuğundan dönenler için toda (şükür) kurbanı kessinler denilmektedir. (Mezmurlar, 107:1-22)

            Toda kurbanı bir tür Şelamim (selamet) kurbanıdır. Ancak bu ayetlerde belirtildiği üzere aralarında iki fark vardır: 1- Toda kurbanı, kesimin yapıldığı gün ve gece boyunca yenebilirken, normal bir Şelamim kurbanı buna ek olarak ertesi gün akşama kadar olan vakit boyunca da yenebiliyordu. 2- Toda kurbanının yanında, bu bölümde açıklanan 40 adet unlu mamul da getirilmelidir.

13- Ayrıca toda (şükür) olan bu şelamim (selamet) kurbanıyla birlikte hamets (mayasız) pideleri de sunacak.

14-  Yahwe adına sunduğu her kurbandan (ekmekten) birer taneyi de teruma (bağış) olarak şelamim kurbanının kanını (sunağa) serpen kohenin olacak.

15- Toda (şükür) kurbanı olarak sunulan şelamim kurbanlarının eti de sunulduğu gün yenecek; sabaha bırakılmayacak.

16- Ancak kurban, adak (nezir, vaat) veya bağış (gönüllü sunu) ise, eti sunulduğu gün yenecek; kalırsa ertesi gün de yenebilir. 

17- Fakat kurban etinden üçüncü güne kalan yakılacak. 

18- Eğer şelamim (selamet, paylaşma) kurbanının eti üçüncü gün yenirse, kurbanı sunan kişiden kabul edilmeyecek, ona fayda sağlamayacak, eti de pigul (geçersiz, tiksindirici) sayılacak, ondan yiyen can (nefis) da günahını yüklenmiş olacak.

             Aynı ifadenin geçtiği Levililer, 19:8’den de anlaşıldığı üzere, bu ifade, Karet cezasını gerektirir. Pigul (geçersiz, tiksindirici) demektir ve kurbanın yenme özelliğini kaybetmesini ifade etmektedir. Kurban kesen kohenin, eti paylaştırmadan yemesi ya da etin belirlenen süre dışında (Levililer 19:7) yenmesi gibi bir niyet ya da tavır içerisinde olunması nedeniyle kurban bu duruma düşer. Dolayısıyla kurbanın Pigul olduğunu bilen tek kişi de kohendir. Böyle bir durumda kurban işlemi yerine getirilmiş olmamakta, kurbanı kesen kohene "karet" cezası verilmektedir. Eğer kohen, kurban sahibine durumu bildirirse ve kurban sahibi de eti buna rağmen yerse o da bu cezaya layık olur. Fakat bilmeden işlenmiş hiçbir günah Karet ile cezalandırılmaz. Karet cezası ile ilgili açıklama Levililer, 17:4’te yer almaktadır.

19- Herhangi bir tameye (necis, murdar şeye) değen et yenmeyecek, ateşte yakılmalıdır. Temiz eti ise, tahir olan herkes (dokunup) yiyebilir.

“טָמֵא֒” (tame) ” necis, kirli, pis, murdar demektir. Arapçadaki “نجس”   (necis) kelimesi gibi “dine göre fiziki olarak kirli olmanın yanı sıra, manevi olarak da dine göre kirlenmiş olan” demektir.

“Tahir” sözcüğü de tamenin (necasetin) zıddıdır ve sadece fiziki temizliği değil, manevi bir temizliği de ifade eder.

20- Fakat bir kimse tame (necis, murdar) iken Yahwe’ye sunulan şelamim kurbanının etini yerse, o can halkından karet edilecek.

            Buradaki kişilerin murdarlığı kapsamına sünnetsizlik de giriyor olabilir. Çünkü daha önce de Pesah (fısıh) kurbanını sadece sünnetli olanlar yiyebiliyordu. (Çıkı, 12:48)

21- İnsandan çıkan necasete ya da tame (necis, murdar) olan bir hayvana ya da tame sayılan bir şeye ya da tame olan bir şeyle temas eden bir kimse, Yahwe’ye sunulan şelamim kurbanının etinden yerse, o can (nefis) da halkından karet edilecek.

İç yağı ve kan yeme yasağı

22- Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:

23- İsrailoğullarıyla konuş ve onlara de ki, “Sığır, koyun ve keçinin (her türlü) yağını yemeyin. 

24- Ölmüş bir hayvanın yağı veya parçalanmış bir hayvanın yağı ise başka amaçla kullanılabilir, fakat onu yemeyeceksiniz. 

25- Kim Yahwe için sunulan ola kurbanının yağından yerse, o can (nefis) halkından karet edilecek.

26- Yaşadığınız bütün yerlerde de kuş ya da başka bir hayvanın olsun, hiçbir kanı yemeyin.

27- Kim kan yerse o can (nefis) halkından karet edilecek.

28- Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:

29- İsrailoğullarıyla konuş ve onlara de ki, “Yahwe’ye şelamim (selamet, paylaşma) kurbanı getiren kişi, sunusunun bir kısmını Yahwe’ye verecek. 

30-  Yahwe için sunulan ola kurbanını da kendi elleriyle getirecek. Döşüyle beraber iç yağını getirecek ve onu Yahwe’nin huzurunda tenufa (iyi bir sallayış) ile sallayacak.

            Tenufa işlemi şöyle imiş: Kurban sahibi parçaları elinde tutarken, Kohen kendi ellerini, onun ellerinin altına yerleştirir ve parçaları birlikte sallıyorlar.

31-  Kohen yağı sunakta yakacak, döş ise Harun’un ve oğullarının olacak.

32-  Şelamim (selamet, paylaşma) kurbanının sağ budunu da kutsal pay olarak kohene vereceksiniz. 

33-   Şelamim kurbanı kanını ve yağını Harun’un oğullarından kim sunmuşsa, sağ but onun payı olacak. 

34-  Şelamim kurbanının sallama sunusu olan döşünü de kutsal pay olan budunu da İsrailoğullarından alıyor ve kohen Harun’a ve oğullarına veriyorum. Bunlar İsrailoğullarından alınacak ve onlara verilecek ve ebedi bir yasa olacak.

35-  Bunlar, Harun’un ve oğullarının Kohen olarak meshidir (mesh edilme paylarıdır). (Bu), Yahwe için sunulan ola (yakmalık) kurbanlarından alacakları paydır.

36- Çünkü Yahwe onları İsrailoğullarından seçtiği ve meshettiği gün, bu payın onlara verilmesini emretmişti. Bu, tüm nesiller boyunca ebedi bir kural olacak.”

37-  Ola (yakılan), minha (tahıl), hatat (kefaret), aşem (kabahatli) ve tamamlama (kohenliğe atanma) kurbanları ile şelamim (selamet, paylaşım) kurbanlarının torası (kanunu) budur.

38-  Yahwe, Musa’ya Sina Dağında (bunları) emretti. İsrailoğullarına, Yahwe için Sina Çölünde kurbanlar getirmeleri emredildiği gün bu hüküm verildi.

            Sina çölünde bulunan İsrailoğullarına vahiy Sina Dağı’nda inmekte idi.

 

8. Bap

            Kohenlerin göreve atanması

8:1-   Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:

2- “Harun’u, yanında da oğullarını ve giysileri ve mesh yağını ve hatat (kefaret)  boğasını ve iki koçu ve matsa sepetini al.

3- Tüm halkı da Yaklaşma Çadırının girişine topla.”

4- Musa da Yahwe’nin emrini yerine getirdi ve halkı Yaklaşma Çadırının girişine topladı. 

5- Ve Musa onlara “Bu, Yahwe’nin yapılmasını emrettiğidir.” dedi. 

6- Ve Harun ile oğullarını yaklaştırdı ve suda yıkadı. 

7- Ve (Harun’un) üzerine entariyi (ketoneti) giydirdi, beline de kuşağı bağladı. Kolsuz kaftanı (mimtarayı, şalı), üzerine de efodu (yeleği) giydirdi. Efodun kuşağını da beline sıkıca bağladı. 

            Bu pasuk (ayet), Tora’nın tam ortasındaki ayettir. 5 Kitaptan (Başlangıç, Çıkış, Leviller, Sayılar ve Yasanın Tekrarı) oluşan ve Musa Nebi’ye vahyedilmiş olan Tora’da 5851 ayet yer almaktadır. Bu ayet de 2926’ncı ayettir.

8- Ardından göğüslüğü (hoşen) takıp, içine de ‘urim ve tummim’i koydu. 

            “Urim ve tumim”in ne olduğu hakkında bir fikir birliği yoktur. Bazı yorumlarda bu terkibin Yahwe’nin adı olduğu ifade edilmektedir. Yahudi kültürüne bunu Kullanma yetkisi başkohene aitti.  Kral, Sanhedrin başkanı ya da cemaatin önemli bir hizmetini yürüten kimseler dışında da başkohene danışma yetkisi de yoktu. Göğüslük (hösen) ikiye katlanır “urim ve tumim” de bunun arasına konurdu. Bu nedenle de hösene “hüküm giysisi” denirdi. Söylenenler göre beklenen bir konuyla ilgili olarak Yahwe’den parlak harfler (or/urim) şeklinde gelen bilgi, haberi (cevabı) oluşturmak üzere bir araya gelirdi. Bunun “urim” olduğu belirtilir. “Tumim” ise diğer kutsal isimlerdi. Kohen bu kutsal isimlerin vasıtasıyla urimin gösterdiği parlak harflerden verilmek istenen kutsal mesajı oluştururdu. Gelen bu bilgi de “kesin” (tam/ tumim) haber niteliği taşıdığı için “tumim” olarak adlandırılırdı. (Bk. RaŞY, ll, 393). Gelen haber ya da cevabın sadece “evet” ya da “hayır” şeklinde olduğu da belirtilir. Davut Nebi zamanına kadar baş kohenler tarafından aktif şekilde kullanılan “urim ve tumim”in, Ahid Sandığı gibi, Mabed'in Babiller tarafından yıkılması sırasında kaybolduğu belirtilir. Sürgünden dönüş sonrasındaki dönemlerde “urim ve tumim”e neredeyse hiç atıf yapılmamaktadır.

9- Başına sarığı yerleştirdi. Üzerine de yüzüne doğru kutsal tacı (ayni) altın levhayı taktı. Musa, bunları Yahwe’nin emrettiği gibi yaptı.

10- Musa, mesh yağını da aldı, Mişkanı (Kutsal Çadırı) ve içindeki her şeyi meşhetti ve onları kutsadı.

11- Ondan (yağdan), sunağın üzerine de yedi kez serpti ve onları da kutsamak amacıyla sunağı da tüm takımını da kazanı da kaidesini de meshetti.

12- Mesh yağından Harun’un başına da döktü ve onu da kutsamak amacıyla meshetti.

13- Ve Musa, Harun’un oğullarını da yaklaştırdı. Onlara da entarileri giydirdi, kuşaklarını da bağladı. Başlarına da başlıklarını sardı. Musa, bunları da Yahwe’nin emrettiği gibi yaptı.

            Musa, hatat (kefaret) kurbanının takdim edilme şeklini öğretiyor

14- Hatat (kefaret) kurbanı olarak sunulacak boğayı da getirdi. Harun ve oğulları da ellerini boğanın başına koydular. 

15- Musa da (boğayı) kesti. Kanından da aldı ve parmağıyla sunağın etrafına ve çıkıntılarına (boynuzlarının) sürdü ve sunağı arındırdı. Kanın geri kalanını da sunağın dibine döktü ve böylece üzerinde istiğfarda bulunabilmek için onu kutsadı. 

16-  Musa, iç organların üzerindeki tüm içyağını, karaciğerin zarını, iki böbrekle onların içyağlarını aldı ve sunakta yaktı.

17- Boğayı da derisini, etini ve gübresini kamp alanının dışında yaktı. Musa, bunları Yahwe’nin emrettiği gibi yaptı.

            Musa, ola (yakılan) kurbanının takdim edilme şeklini öğretiyor

18- Ola (yakılan) koçunu da yaklaştırdı. Harun ve oğulları da ellerini koçun başına koydular. 

19- Musa (koçu) kesti ve kanını sunağa çepçevre serpti. 

20- Koçu da parçalara ayırdı. Kelleyi, diğer parçaları ve içyağını da sunakta yaktı. 

21- Bağırsakları ve paçaları da suyla yıkadı ve koçun tümünü yaktı. Bu, hoş koku olarak yakılan bir sunuydu. Yahwe için bir ola (yakılan) kurbandı. Musa, bunları da Yahwe’nin emrettiği gibi yaptı.

            Musa, kohenliğe atanma kurbanının takdim edilme şeklini öğretiyor

22- Tamamlama (kohenliğe atanma) kurbanı olarak da ikinci koçu yaklaştırdı. Harun ve oğulları da ellerini koçun başına koydular. 

23- Musa da koçu kesti ve kanından aldı ve Harun’un sağ kulakmemesine ve sağ elinin başparmağına ve sağ ayağının başparmağına sürdü. 

24- Ardından da Harun’un oğullarını yaklaştırdı. Onların da sağ kulakmemelerine ve sağ ellerinin başparmaklarına ve sağ ayaklarının başparmaklarına kandan sürdü. Kanın geri kalanını da sunağa çepçevre serpti.

            Musa, kesimden sonra kurbanlara yapılacak işlemleri öğretiyor

25- Ve içyağı, kuyrukyağını, bağırsakları kaplayan tüm yağı, karaciğer üzerindeki yağı, iki böbrekle üzerlerindeki yağı ve sağ budu da aldı. 

26- Yahwe’nin huzurundaki matsa (mayasız) ekmek sepetinden de bir tane matsa pide, bir tane de yağla yoğrulmuş pide ve bir tane de gevrek aldı. Bunları da yağların ve sağ budun üzerine koydu. 

27- Hepsini de Harun’un ve oğullarının avuçlarına koydu ve Yahwe’nin huzurunda sallama sunusu olarak salladı. 

28- Ve bunları onların ellerinden aldı ve sunakta, ola kurbanının ardından yaktı. Bu, Yahwe huzurunda hoş koku olarak sunulan tamamlama (kohenliğe atanma) kurbanıydı; bir ola kurbanıydı.

29- Musa, döşü de aldı ve Yahwe’nin huzurunda sallama sunusu olarak salladı. Bu da Yahwe’nin emrettiği gibi Musa’nın, tamamlama (kohenliğe atanma kurbanı) koçundan olan payı idi.

30-  Musa, mesh yağından ve sunaktaki kandan da aldı ve Harun’a da giysilerine de onun yanındaki oğullarına da onların giysilerine de serpti. Böylece Harun’u da giysilerini de  oğullarını da giysilerini de kutsadı.

31-  Musa, Harun ve oğullarına da dedi ki: “Eti Yaklaşma Çadırının girişinde pişir (pişirilmesini emret). “Onu, Harun ile oğulları yiyecek.” şeklindeki talimata göre de atanma (kohenliğe atanma töreninde kullanılan) sepetindeki ekmekle birlikte eti orada yiyin. 

32-  Etten ve ekmekten arta kalanı da ateşte yakacaksınız. 

33-  Atanma günleriniz (kurban kesme eğitimi ile ilgili görevleriniz) tamamlanana kadar, yedi gün boyunca Yaklaşma Çadırının girişi civarını terk etmeyin. Zira elleriniz yedi günde doldurulacak (yetkilendirileceksiniz).

34-  Yahwe, size bağışlanma sağlamak için, (yedi günün her birinde) bugün yapıldığı gibi yapılmasını emretti.

35-  Yedi gün boyunca, gece ve gündüz Yaklaşma Çadırının girişinde kalacaksınız. Ölmeyesiniz diye de Yahwe’nin zorunlu kıldığı nöbeti tutun. Zira bana böyle emredildi.”

36- Harun ve oğulları da Yahwe’nin, Musa aracılığıyla emrettiği her şeyi yerine getirdiler.

 

9. Bap

9:1-   Sekizinci gün Musa, Harun ile oğullarını ve İsrail’in ihtiyarlarını çağırdı. 

2- Ve Harun’a dedi ki: “Kendin için de hatat (kefaret) kurbanı olarak kusursuz bir erkek buzağı, ola (yakılan) kurban olarak da kusursuz bir koç al ve Yahwe’ye sun. 

3- İsrailoğullarına da de ki: ‘Hatat (kefaret) kurbanı olarak bir (erkek) oğlak, ola (yakılan) kurbanı olarak da bir yaşında kusursuz bir buzağı ile bir kuzu alın.

4- Yahwe’nin huzurunda kesilmek üzere şelamim (esenlik, paylaşım) kurbanı olarak bir boğa ve bir koç ile birlikte yağla yoğrulmuş minha (tahıl, hediye) sunusu da (getirin). Zira Yahwe bugün size görünecektir.’”

5- Musa’nın emrettiklerini Yaklaşma Çadırı’nın önüne getirdiler. Herkes de yaklaştı ve  Yahwe’nin huzurunda ayakta durdular.

            “Yahwe’nin huzurunda ayakta durdular.” eylemi ile Musa, Harun ve oğulları ile İsrailoğullarının liderlerinin Yahwe’nin huzurunda dua ettikleri veya bir dua eylemi olan salat (namazı) eylemini yerine getirdikleri kanaati oluşmaktadır. Çünkü Kur’an’da da ayakta yapılan salat (dua) eylemi için “akimu-s salat” salatı ikame edin, yani salatı ayakta tutun/yerine getirin ifadesi kullanılmaktadır.

6- Musa da dedi ki: “Yahwe yapmanızı emrettiği şey şudur. diyor. Yahwe’nin yüceliği size görünecektir.”

7- Ve Musa, Harun’a dedi ki: “Sunağa git, hatat (kefaret) ve ola (yakılan) kurbanı sun. Ve hem kendin hem de halk için kefarette bulun. Yahwe’nin emrettiği gibi de halkın kurbanını sun ve onlar için kefarette bulun.”

            “כַּפְּרָ֑הּ” (kapperah), kefâret demektir. Yani suç ve günahları örten, telafi eden, bağışlanma sağlayan gibi anlamlara gelmektedir.

8- Harun da sunağa gitti ve kendisi için hatat (kefaret) kurbanı olarak sunulacak buzağıyı kesti.

9- Oğulları da buzağının kanını ona getirdiler. Harun da parmağını kana batırıp sunağın çıkıntılarına (boynuzlarına) sürdü. Artan kanı da sunağın dibine döktü.

10- Yahwe’nin Musa’ya emrettiği şekilde de hatat (kefaret) kurbanının yağını, böbreklerini, karaciğerinin zarını sunakta yaktı.

11- Eti ve derisini ise ordugahın dışında yaktı.

12- Ola (yakılan) kurbanını da kesti. Oğulları da sununun kanını kendisine verdiler. O da kanı sunağın her yanına döktü.

13- Kurbanın bütün parçalarını ve kellesini de hazırladırlar. Harun da hepsini sunakta yaktı.

14- İç organlarını ve paçalarını da sunakta ola (yakılan) kurbanı ile birlikte yaktı.

15- (Harun) halkın kurbanını da yaklaştırdı. (Erkek) oğlağı da halk için hatat (kefaret) kurbanı olarak kesti ve ilk sunu gibi bunu da sundu.

16- Ola (yakılan) kurbanını yaklaştırdı ve belirtilen kurallara göre sundu.

17- Minha (tahıl, hediye) sunusunu da yaklaştırdı. Ondan bir avuç aldı ve sabah yakılan sunuya ek olarak sunağın üzerinde yaktı.

18- Halk için şelamim (esenlik, paylaşım) kurbanları olarak sunulacak olan boğayı ve koçu da kesti. Oğulları da kurbanların kanını kendisine verdiler. O da kanı sunağın her yanına döktü.

19- Boğa ile koçun yağlarını, kuyruk yağını, bağırsağını, işkembe yağlarını, böbreklerini ve karaciğerlerinin zarını (hazırladılar).

20- ve göğüslerin üzerine koydular. Harun da bunları sunakta yaktı.

21- Musa’nın emrettiği gibi de göğüsleri ve sağ budu tenufa (sallama sunusu) olarak Yahwe’nin huzurunda salladı.

22- Ve Harun, hatat (suç), ola (yakılan) ve şelamim (selamet, paylaşım) kurbanlarını da sunduktan sonra (sunaktan) indi ve ellerini halka doğru kaldırdı (uzattı) ve onları bereketli kıldı.

23- Musa da Harun ile birlikte Yaklaşma Çadırı’na girdi. Çıktıklarında da halkı bereketli kıldılar. Yahwe’nin görkemi de (o zaman) halka göründü.

24- Ve Yahwe’nin huzurunda de bir ateş çıktı ve sunağın üzerindeki ola (yakılan) kurbanını ve yağları yaktı ve tüketti. Bunu gören halk da sevinçle (Yahwe’ye) yakardılar (övgülerde bulundular) ve yüzüstü yere (secdeye) kapandılar.

 

10. Bap

            Harun'un iki oğlu, Nadav ve Avihu'nun tütsü takdimi esnasında yanmaları

10:1-   Harun’un oğulları Nadab ve Abihu, buhurdanlıklarına ateş (köz) koydular. Üzerine de tütsü (buhur) koydular ve Yahwe’nin huzurunda, kendilerine emredilmemiş şekilde yetkisiz bir ateş sundular. 

2-  Yahwe’nin huzurundan ateş çıktı ve onları tüketti. Ve Yahwe’nin huzurunda öldüler. 

            Kurban işlemleri ile ilgili ayetleri okurken bir anda, Harun Nebi’nin en büyük iki oğlu olan ve aynı zamanda Çıkış Kitabı 24:1 ayetinde isimleri Musa ve Harun’dan sonra, ancak İsrailoğullarından olan 70 seçkin kişiden önce anılan Nadab ve Abihu’nun yaşadığı bir trajediyle karşılaşıyoruz. Harun'un en büyük iki oğlunun neden helak oldukları hususu Tevrat’ta belirtilmediğinden dolayı şunlardan birini işlemiş olabilecekleri kanaati oluşmaktadır:

1- Harun Nebi’nin görevi olan tütsü yakma işlemini yetkisiz oldukları halde yaktıkları için olabilir. (Çıkış, 30:7-8)

2- Harun Nebi’nin dahi girmesine izin verilmemiş olan Mişkandaki (Yaklaşma Çadırındaki) Kutsal Mekana girmiş olabilirler. (Çıkış, 28:35)

3- Orada yakılması emredilen tütsüden farklı bir tütsü yakmış olabilirler. (Çıkış, 30:9)

4- Tütsüyü, sunağın üzerindeki ateş yerine başka bir ateşle yakmış olabilirler. (Levililer, 16:12-14)

5- Mişkan için özel olan tüm kıyafetlerini giymeden o mekana girmiş olabilirler.  (Çıkış, 28:35, 43)

6-  Mişkana yıkanmadan (vudu, abdest almadan) girmiş olabilirler.  (Çıkış, 40:31,32)

7- Mişkana sarhoş olarak girmiş olabilirler (Levililer 10:9)

8- Harun Nebi’nin dahi belirlenen zamanlarda girmesine izin verilen Kutsal Mekandaki Sandığın önüne gitmiş olabilirler. (Levililer 16:2)

İşledikleri fiil ne olursa olsun, bu suçu işlerken Tevrat’ta belirtilmiş olan uyarıları ciddiye almamış da olabilirler.

3-  Musa da Harun’a dedi ki: “Yahwe, ‘Kutsallığımı yanıma gelenler aracılığıyla göstereceğim. Yüceliğimi de tüm halkın önünde göstereceğim!’ derken bunu kastetmiş demek ki. ” Harun da sessiz kaldı.

4- Musa da Harun’un amcası Uzziel’in oğulları Mişael ve Elsafan’ı çağırdı ve onlara “Buraya yaklaşın. Kardeşlerinizi de Kodeş’in (Kutsal Mekanın) önünden alın ve kampın  dışına taşıyın.” dedi.

5-  Musa’nın dediği gibi, ikisi de yaklaştılar ve Nadab ile Abihu’yu üzerlerindeki entarilerle kampın dışına taşıdılar.

6- Musa da Harun’a ve oğulları Eleazar ile İtamar’a dedi ki: “Saçlarınızı dağıtmayın, üstünüzü başınızı yırtmayın, yoksa ölürsünüz. Yahwe de bütün topluluğa öfkelenir. Ama bütün İsrail evi (halkı) Yahwe’nin ateşle yaktığı kardeşleriniz için yas tutsun.

7-  Yaklaşma Çadırının giriş bölümünden (kohenlik vazifenizden) de ayrılmayın, yoksa ölürsünüz. Çünkü üzerinizde Yahwe’nin mesh yağı var.” Harun ile oğulları da Musa’nın dediği gibi yaptılar.

8-  Ve Yahwe, Harun ile konuştu ve ona dedi ki:

9-  “Sen ve oğulların, Yaklaşma Çadırına gireceğiniz zaman, şarap veya başka herhangi bir içki içmeyin ki ölmeyesiniz. (Bu), nesiller boyu ebedi bir kural olacak. 

10-   (Bu sayede) Kutsal olanla olmayan ve tame (necis, murdar) olanla tahirı olan arasında ayrım yapabilecek.

ı “טָמֵא֒” (tame) ” necis, kirli, pis, murdar demektir. Arapçadaki “نجس”   (necis) kelimesi gibi “dine göre fiziki olarak kirli olmanın yanı sıra, manevi olarak da dine göre kirlenmiş olan” demektir.

“Tahir” sözcüğü de tamenin (necasetin) zıddıdır ve sadece fiziki temizliği değil, manevi bir temizliği de ifade eder.

11-  İsrailoğullarına da Yahwe’nin, Musa aracılığıyla bildirdiği tüm talimatları öğreteceksiniz.”

12- Musa da Harun ile sağ kalan oğulları Eleazar ve İtamar’a dedi ki: “Yahwe için ateşte sunulanlardan olan minhadan (tahıl sunusundan) artakalanı da alın ve bunu matsa (mayasız) olarak hazırlayın ve sunağın yanında yiyin. Çünkü çok kutsaldır. 

13- Onu da kutsal bir yerde yiyeceksiniz. Çünkü o, Yahwe’ye ateşte sunulan minhadan senin ve oğullarının payıdır. Bu şekilde talimat aldım. 

14- Tenufa göğüslüğü ve terumaı budunu da temiz bir yerde yiyeceksiniz. Seninle birlikte oğulların ve kızların da yiyebilecekıı. Çünkü bunlar, İsrailoğullarının şelamim (esenlik, paylaşma) kurbanlarından sana ve oğullarına pay olarak verilmiştir. 

ı Teruma sözcüğünün kaldırıp indirmeyi, Tenufanın ise dört ana yöne doğru sallamayı ifade ettiği belirtilmektedir.

ıı Kurban etleri sadece, görevli kohen grubuna dahil olup buna engel teşkil eden herhangi bir konumda olmayan erkek kohenler arasında paylaştırılır (Levililer 7:7). “En Üst Düzeyde Kutsal” olanlar, sadece bu erkekler tarafından yenebilir. “Düşük Kutsiyete Sahip” kurban etleri ise, yine aynı grup arasında paylaştırılmasına karşın, kohen ailesine mensup bayanlar tarafından da yenebilir. Başka bir deyişle paylaşma yine erkekler arasında yapılır, ancak bir kohene ait paydan, eşi ya da kızı da yiyebilir. (Raşi; Mizrahi).

15- Teruma budu ve Tenufa göğsünü, Yahwe’nin huzurunda tenufa hareketleriyle sallamak için de üzere kurbanların yağlarını da getirsinler. Bu, Yahwe’nin emrettiği gibi, nesiller boyu senin ve oğullarının payı olacak.”

16- Musa, hatat (kefaret) (erkek) oğlağını soruşturdu, fakat yakılmıştı. Ve (Musa), Harun'un sağ kalan oğulları Elazar'la İtamar'a çok öfkelendi ve dedi ki:

17-  “Hatat kurbanını neden kutsal yerde yemediniz? Çünkü o çok kutsaldır. Halkın suçunu taşımak ve Yahwe’nin önünde onlar için kefarette bulunmak üzere size verilmiştir. O çok kutsaldır. Halkın günahını yüklenmeniz ve Yahwe’nin huzurunda onlar için istiğfarda bulunmanız için size vermişti.

18- Bakın, kurbanın kanı da kutsal yere götürülmemiş. Bana verilen emre göre, onu mutlaka kutsal yerde yemeliydiniz.” 

19-  Harun da Musa’ya (sertçe) dedi ki: “Onlar, ola (yakılan) ve hatat (kefaret) kurbanlarını Yahwe’nin huzurunda bugün sundular. Başıma bu (felaket) gelmişken, günün  hatat (kefaret) kurbanlarından yeseydim Yahwe onaylar mıydı? (Bunu hoş görür müydü?)” 

20-  Musa da Harun’un bu sözlerini dinledi ve hoşuna gitti (bu davranışlarını yerinde buldu).

            Musa’nın, yaşanan felakete rağmen Harun ve iki oğluna bu acılı günlerinde dahi vazifelerini tam yapmadıklarını ve kutsal olan eti kutsal olmayan bir yerde yediklerini, bu nedenle başka bir felakete neden olabileceklerini düşünerek kızdığı görülmektedir. Ancak Harun’u dinleyince onların mantık yürüterek yapmış oldukları şeyin daha uygun olduğunu anlamış olduğu ve  sevindiği görülmektedir.

 

11. Bap

            Kaşerut Kuralları; Yenmesi yasak olan ve olmayan hayvanlar ile ilgili hükümler

11:1- Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:

2- İsrailoğullarıyla konuşun ve onlar deyin ki: “Yeryüzündeki tüm hayvanlardan, yiyebileceğiniz canlılar şunlardır:

3- Hayvanlar içinde, çatal ve yarık tırnaklı, geviş getiren hayvanların her birini yiyebilirsiniz.

4- Geviş getiren ve toynaklı (çatal tırnaklı) olan ama etini yememeniz gereken hayvanlar da şunlardır: Deve geviş getirir, ama toynaklı değildir. O, sizin için tamedir (necistir, murdardır).

5- Yaban faresi de geviş getirir, ancak toynaklı değildir. O, sizin için tamedir.

6- Tavşan geviş getirir, ama toynaklı değildir. O, sizin için tamedir.

7- Domuz çatal ve yarık tırnaklıdır, ama geviş getirmez. O, sizin için tamedir.

8- Bu hayvanların etini yemeyecek, leşine dokunmayacaksınız, o, sizin için tamedir.

9- Sudaki her şeyden (tüm su canlılarından) yiyebilirsiniz. Denizde ve akarsularda yaşayan pullu ve yüzgeçli canlıları yiyebilirsiniz.

10- Denizdeki ve akarsulardaki tüm canlılardan, sudaki tüm hayvanlardan pulsuz ve yüzgeçsiz olanları ise sizin için tiksinti kaynağıdır (uzak durmanız gerekir).

11- Ve sizin için tiksinti kaynağı kalacak. Etlerini de yemeyin, leşlerini de iğrenç sayın.

12- Suda yaşayan bütün pulsuz ve yüzgeçsiz canlılar sizin için tiksinti kaynağıdır.

13- Uçanlardan (kuşlardan) ise şunları iğrenç sayacaksınız (yemeyeceksiniz): Kartalı da kuzu kartalını da balık kartalını da,

14- Çaylağı (yırtıcı bir kuştur) da akbaba türlerini de,

15- Her çeşit karga (veya kuzgun) türünü de,

16- Devekuşunu da baykuşu da martıyı da atmaca türlerini de,

17- Şahini de karabatağı da Mısır turnasını da,

18- Kuğuyu da pelikanı da saksağanı da,

19- Leyleği de balıkçıl türlerini de çavuş kuşunu da yarasayı da,

20- Dört ayaklıymış gibi yürüyen her uçucu böcek de sizin için tiksinti kaynağıdır.

21- 4 ayaklı ve uçucu böceklerden de şunları yiyebilirsiniz: Yer üzerinde, üstünde sıçrayabilmek için ayakları olanları,

22- Bunlardan kırmızı çekirge türlerini ve sarı çekirge türlerini ve benekli gri çekirge türlerini ve beyaz çekirge türlerini (yiyebilirsiniz).

23- (Diğer) dört ayaklı uçucu böcekler ise sizin için tiksinti kaynağıdır.

            Leşlerle (nevela) ilgili hükümler

24- Sizi tame (necis, murdar) yapacak şeyler de şunlardır: Aşağıdaki hayvanların leşine dokunan herkes akşama kadar tame (necis, murdar) sayılacaktır;

25- (O) leşlerden taşıyan herkes giysilerini mikyeve daldırmalı. Gün batımına kadar da tame (necis, murdar) kalacak.

            Mikve, içinde en az 332 litre su kapasitesine sahip olan küçük havuza/küvete denmektir. Buna arınma (temizlenme) havuzu da demektir. Yahudi dinini kabul eden kişilerin ve muayyen (regl, adet) dönemlerinden sonra kadınların ve evlenecek olan kadınların ve dinen kirli sayılanların temizlenmek için girmek zorunda oldukları havuzdur (küvettir).

26- Toynaklı, ancak tırnağı yarık olmayan ve geviş getirmeyen her hayvan sizin için tamedir (necistir, murdardır). Bunlara dokunan herkes de tame olur.

27- Dört ayaklıymış gibi yürüyen hayvanlardan pençeleri üzerinde yürüyenlerin hepsi sizin için tamedir. Leşlerine dokunan herkes de gün batımına kadar tame (necis, murdar) kalacak.

28- Leşlerini taşıyan da giysilerini mikveye (havuza, küvete) daldırmalıdır ve gün batımına kadar tame kalacaktır.

29- Yeryüzünde sürünen küçük canlılar içinde de sizin için tame olanlar şunlardır: Gelincik, fare, kara kurbağası türleri,

30- Ve kirpi, bukalemun, kertenkele, salyangoz ve köstebek,

31- Bütün küçük canlılar arasından sizin için tame olanlar bunlardır. Öldüklerinde bunlara dokunan herkes de gün batımına kadar tame kalacaktır.

32- Bunların leşi neyin üzerine düşerse o tamedir. İster tahta kap ister giysi ister deri ister çul olsun mikveye (havuza, küvete) daldırmalıdır. Akşama kadar da tame sayılacak, akşam da tahir olacaktır.

 “טָמֵא֒” (tame) ” necis, kirli, pis, murdar demektir. Arapçadaki “نجس”   (necis) kelimesi gibi “dine göre fiziki olarak kirli olmanın yanı sıra, manevi olarak da dine göre kirlenmiş olan” demektir.

“Tahir” sözcüğü de tamenin (necasetin) zıddıdır ve sadece fiziki temizliği değil, manevi bir temizliği de ifade eder.

33- Bunlardan (necis olan leşten) kil (toprak) kabın içine düşerse, kabın içindekiler de tame sayılacak, onu (kil kabı) da kırmalısınız.

34- Kil kaptaki sulu yiyecek de her içecek de tame sayılacaktır.

35- Üzerine (bu hayvanların) leşlerden düşen her şey tame (necis, murdar) olur. (Böyle bir durumda, kilden mamul bir) tandır (fırın) da ocak da parçalanmalıdır. Zira tamedirler, (bunlar) sizin için de tame olacak.

36- Ancak su kaynağı ya da su dolu bir mikve (havuz, küvet) saf (temiz) sayılacaktır. Bunların leşine dokunan ise tame sayılacak.

37- (Bu hayvanların) leşi ekilmiş veya ekilecek tohumunun üzerine düşerse, o tahirdir.

38- Onun (tohumun) üzerine su konmuşsa ve üzerine de leş düşerse o tame (necis, murdar) olacak.

            Hayvan leşine dokunanların durumu

39- Sizin için yiyecek olabilecek hayvanlardan ölürse, onun leşine dokunan da gün batımına kadar tame kalır.

40- Leşinden yiyen de giysilerini mikveye daldırır ve gün batımına kadar tame kalır; leşini taşıyan da giysilerini mikveye daldırır ve gün batımına kadar tame kalır.

            Mikve, içinde en az 332 litre su kapasitesine sahip olan küçük havuza/küvete denmektir.

41- Yeryüzünde sürünen her türlü küçük canlı tiksinti kaynağıdır; yenmeyecektir.

42- Yeryüzünde sürünen her türlü küçük canlıdan karnı üzerinde ilerleyenlerin hiçbirini de  dört ayaklıymış gibi yürüyenlerin hiçbirini de yemeyin. Çünkü tiksinti kaynağıdırlar.

43- Kendinizi, sürünen her türlü küçük canlı ile tiksinti kaynağı haline getirmeyin ve bunlarla tame (necis, murdar) olmayın.

44- Zira Ben, Yüceniz Olan (İlahınız) Yahwe’yim. Kendinizi kutsayın ve mukaddes olun. Zira Ben Kuddüs’üm (Kutsal’ım). Nefsinizi (kendinizi), yeryüzünde sürünen her türlü küçük canlı ile de tame hale getirmeyin.

45- Zira Yüceniz olmak için sizi Mısır'dan çıkaran Yahwe Benim. Kutsal olun, çünkü Ben Kuddüs’üm.

46- Hayvanlar, uçucular, suda kümelenen tüm hayvanlar ve yeryüzünde sürünen tüm küçük canlılarla ilgili tora (yasa, şeriat) budur.

47- Bu, arasında tame (necis, murdar) olan ile tahir (helal, temiz) olan hayvanları; yenebilir olan ile yenmemesi gereken hayvanları ayırt etmek içindir.”

 

12. Bap

            Doğum yapan kadınların durumu ve temizlikleriyle ilgili hükümler

12:1- Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:

2-  “Bir kadın hamile kalır ve bir oğlan doğurursa, 7 gün boyunca tame (necis) olur; adet döneminde olduğu gibi tamedir.

Erkek çocuk doğuran kadının doğum sonrasındaki ilk 7 gün, adetli dönemindeki gibi necis (temea) olduğu belirtilmektedir.

3-  Sekizinci gününde de (bebeğin) sünnet derisi kesilecek (sünnet edilecek)

4- (Kadın) kanının saf (temiz) sayılacağı 30 gün boyunca (evde) bekler. Kutsal hiçbir şeye dokunmayacak, arınma günlerini doldurmadan da kutsal bir yere girmeyecek.

5-  Eğer kadın bir kız doğurursa, 2 hafta boyunca âdet halindeki gibi temea (necis) olur ve kanının saf (temiz) sayılacağı 66 gün boyunca (evde) bekler. 

Kız çocuk doğuran kadının doğum sonrasındaki ilk 14 gün, adetli dönemindeki gibi necis (temea) olduğu belirtilmektedir.

6- Erkek ya da kız çocuk doğuran kadının temiz sayılması için geçmesi gereken günler dolunca kohene, Yaklaşma Çadırının giriş bölümüne ola (yakılan) kurban olarak bir yaşında bir kuzu, hatat (kefaret) kurbanı olarak da bir güvercin ya da bir kumru getirir.

7-  Kohen de Yahwe’nin huzurunda (gerekli) işlemleri yapar ve onun (anne) için istiğfarda bulunur. Böylece kadın kanamalı halinden kurtulmuş ve tahir (temiz, arınmış) olur. Erkek veya kız doğuran kadın ile ilgili tora (yasa, şeriat) budur.

8-  Eğer kadının genç bir koç getirmeye gücü yetmezse, o zaman biri ola (yakılan) kurban, diğeri de hatat (kefaret) kurbanı olarak iki kumru veya iki yavru güvercin getirir. Kohen de onun için istiğfar der ve (kadın) tahir (temiz, arınmış) olur.”

 

13. Bap

            Tsaraat; cüzzam ve benzeri bulaşıcı hastalıklarla ilgili hükümler

13:1-  Ve Yahwe, Musa ve Harun ile konuştu ve onlara dedi ki:

2- “Vücudunun derisinde bir benek, bir pullanma ya da bir leke oluşur, sonra da cüzzam belirtisi olan kişi Kohen Harun’a ya da onun kohen oğullarından birine getirilecek.

            Bu ayette; benek olarak çevrilen “שְׂאֵ֤ת” (seet), pullanma olarak çevrilen “סַפַּ֙חַת֙” (sapahat) ve leke olarak çevrilen “בַהֶ֔רֶת” (baheret)’in farklı cilt hastalıkları veya cüzzam çeşitleri oldukları yönünde görüşler mevcuttur.

3-  Kohen de derideki belirtileri görecek. Eğer lekenin kılları beyaza dönmüş ve lekenin görüntüsü vücudun derisinden daha derin (gibi) ise, bu cüzzam belirtisidir. Kohen  onu (cüzzamı) görünce (hemen) tame (necis) ilan edecektir. 

4- Fakat derideki belirti beyazsa ve cilt altına inmiş görünmüyorsa, üzerindeki kıllar da beyaza dönmemişse, kohen o zaman onu 7 gün ayrı bir yerde (karantinada) tutacak. 

5-  Kohen yedinci gün kişiyi görecek. Belirtiler değişmemişse ve deride yayılmamışsa, kohen o kişiyi 7 gün daha ayrı bir yerde (karantinada) tutacak.

6- Kohen bu yedinci günün sonunda ona yine bakacak. Belirtinin rengi solmuş ve deride yayılmamışsa, kişi tahir ilan edecektir. Bu bir pullanmadır. Kişi giysilerini yıkayacak ve tahir sayılacak.

“טָמֵא֒” (tame) ” necis, kirli, pis, murdar demektir. Arapçadaki “نجس”   (necis) kelimesi gibi “dine göre fiziki olarak kirli olmanın yanı sıra, manevi olarak da dine göre kirlenmiş olan” demektir.

“Tahir” sözcüğü de tamenin (necasetin) zıddıdır ve sadece fiziki temizliği değil, manevi bir temizliği de ifade eder.

7-  Fakat kohene göründükten ve tahir ilan edildikten sonra pullanma deride yayılırsa, tekrar kohene görünecek. 

8-  Kohen de bakacak ve eğer pullanma deride yayılmışsa kohen onu tame (necis) ilan edecek. Hastalık cüzzamdır.

9-  Bir kimsede cüzzam belirtisi görülürse o kişi de kohene getirilecek. 

10-  Kohen de bakacak. Eğer deride beyaz döküntü varsa, kıllar da ağarmışsa ve döküntüde yaralar oluşmuşsa, 

11-  Bu uzun süreli (eski) cüzzamdır. Kohen de o kişiyi tame (necis)  ilan edecek, onu ayrı bir yerde (karantinada) tutmaz. Çünkü o tamedir.

12-  Cüzzam bedene yayılmışsa, kohene göre de hastalık baştan ayağa bütün bedeni kaplamışsa, 

13-  Kohen bakacaktır; cüzzam, (kişinin) tüm bedenini kaplamışsa onu tahir ilan eder. (Yaraların) hepsi beyaza dönmüş ise o (kişi) tahirdir.

14-  Fakat ne zaman bir açık yara görülürse kişi tame (necis) sayılacaktır. 

15-  Kohen de yaraya bakacak ve kişiyi tame (necis) ilan edecek. Zira cüzzamla ortaya çıkan açık yara necistir.

16- Eğer yara iyileşir ve beyazlaşırsa, (hasta) kişi o zaman kohene gelecek. 

17- Kohen de ona bakacak; yara beyazlaşmışsa, yarayı tahir ilan edecek. Kişi de tahirdir.

18- Eğer birinin vücudunda bir çıban çıkar ve iyileşirse, 

19- Sonra da çıbanın yerinde beyaz bir döküntü veya kırmızımsı beyaz bir leke oluşursa, kişi gidip kohene görünecek. 

20- Kohen de bakacak. Eğer yara cilt altına inmiş görünüyorsa ve üzerindeki kıllar beyazlamışsa, onu tame (necis) ilan edecek. Zira bu çıban ile yayılan bir cüzzam hastalığıdır.

21- Fakat kohen yaraya bakar ve yaranın üzerinde hiç beyaz kıl görmezse; yara cilt altına da inmemişse, rengi de donuksa; o zaman kohen kişiyi 7 gün ayrı bir yerde (karantinada) tutacak. 

22- Eğer yaranın deride yayıldığı açıkça görülüyorsa, kohen kişiyi tame (necis) ilan edecek. Çünkü hastalıklıdır. 

23- Fakat eğer leke yayılmıyor ve yerinde duruyorsa, bu çıban şişliğidir. Kohen de kişiyi tahir ilan edecek.

24- Eğer deride bir yanık izi varsa ve bu yanık yarası kırmızımsı beyaz ya da beyaz bir lekeye dönüşürse, 

25-  Kohen bakacak, lekedeki kıllar beyazlamışsa ve leke cilt altına inmiş görünüyorsa, bu, yanıkta gelişmiş bir cüzzamdır. Kohen onu tame (necis) ilan eder; bu bir cüzzam lekesidir.

26- Fakat kohen baktığında, lekede beyaz kıl görmezse ve leke deri altına inmemişse, rengi de soluksa, o zaman kohen kişiyi yedi gün ayrı bir yerde (karantinada) tutacak. 

27-  Kohen onu yedinci gün görecek. Eğer lekenin deride yayıldığı açıkça görülüyorsa, kohen kişiyi tame (necis) ilan edecek; bu bir cüzzam lekesidir. 

28-  Fakat leke olduğu gibi duruyorsa, deride de yayılmamışsa ve rengi soluksa, bu, yanığa bağlı bir benektir. Kohen kişiyi tahir ilan edecek. Çünkü bu bir yanık izidir.

29-  Bir erkek veya kadının başında ya da çenesinde bir leke (yara) belirirse; 

30-  Kohen bu belirtiye bakacak, deri altına inmiş görünüyorsa, kıllar da sararmış ve seyrekleşmişse, kohen bu kişiyi tame (necis) ilan edecek. Bu netektir (saçkırandır). Başta veya çenedeki cüzzamdır (bulaşıcı hastalıktır)

31-  Ve eğer Kohen, bu saçkıranın olduğu yaraya bakarsa ve yaranın deri altına inmediğini ve üzerinde siyah kıl olmadığını görürse, hastayı 7 gün ayrı bir yerde (karantinada) tutacak. 

32-  Kohen 7 gün yaraya bakacak. Saçkıran yayılmamış, yaradaki kıllar da sararmamışsa ve kılların döküldüğü hastalıklı kısım cilt altına inmiş görünmüyorsa, 

33-  Kişi tıraş edilecek, fakat kıl dökülmesinin olduğu yer tıraş edilmeyecek. Kohen de onu 7 gün daha ayrı bir yerde (karantinada) tutacak.

34-  Kohen saçkıranın olduğu yeri yedinci gün görecek. Kıl dökülmesi deride yayılmamışsa, leke de deri altına inmemişse, o zaman kişiyi tahir ilan edecek. Kişi de giysilerini yıkayacak ve tahir sayılacak. 

35-  Fakat kohen tarafından temiz ilan edildikten sonra, kıl dökülmesi deride apaçık yayılırsa, 

36- Kohen kişiyi görecek. Kıl dökülmesi yayılmışsa, sarı kıl olup olmadığına bakmayacak; o kişi tamedir (necistir).

37-  Fakat kıl dökülmesi durmuş ve siyah kıllar çıkmışsa, hastalık iyileşmiştir. Kişi tahirdir, kohen de onu tahir ilan eder.

38-  Bir erkek veya kadının derisinde beyaz lekeler çıkarsa, 

39-  Kohen bakacak. Derideki lekeler solmuş beyazsa bu, deride çıkmış zararsız bir döküntüdür. Kişi tahirdir.

            Kafada görülen şüpheli durumlarla ilgili hükümler

40- Bir erkeğin tepesindeki saçı dökülürse, bu kelliktir. Kişi tahirdir. 

41- Eğer saçı önden dökülmüşse, alnında kellik vardır. Kişi tahirdir. 

42- Fakat tepesindeki veya alnındaki kelde kırmızımsı beyaz leke çıkarsa, bu kısımlarda cüzzam var demektir. 

43- Kohen kişiye bakacak. Tepesindeki veya alnındaki kelde, derideki cüzzamın görünümüne benzer kırmızımsı beyaz bir döküntü varsa, 

44- Kişi cüzzam hastasıdır; tamedir (necistir). Kohen onu tame (necis) ilan edecek. Hastalık başında çıkmıştır. 

45- Cüzzam hastası olan kişi yırtılmış bir giysi giyecek ve saçı başı dağınık olacak. Üst dudağına kadar da örtünecek (dolayısıyla da ağzını örtmüş olacak) ve “Tameyim! (Necisim!) Tameyim!” diye bağıracak. 

46- Hastalığı süresince de tame sayılacak; kişi tamedir (necistir). (Bu nedenle) yalnız kalmalıdır, yeri de kampın dışıdır (herkesten uzakta yaşayacak).

            Giysilerde görülen şüpheli lekelerle ilgili hükümler

47- Üzerinde cüzzam lekesi (kuşkusu) olan giysideyse; yün veya keten giyside, 

48- Ya da keten veya yün dokuma ipliğinde veya deride ya da deriden yapılmış bir eşyada görülürse; 

49- Giysi, deri, dokuma veya deri eşyadaki leke de sarımsı yeşil veya kırmızıysa; bu cüzzam hastalığıdır, Kohene gösterilmelidir. 

50-  Kohen bakacak ve hastalık bulunan eşyayı 7 gün ayrı bir yerde tutacak. 

51-  Kohen yedinci gün bakacak, giyside, dokumada veya hangi amaçla kullanılırsa kullanılsın deriden yapılmış eşyada hastalık yayılmışsa, kötücül (zararlı, ölümcül) cüzzamdır ve o (eşya) tamedir (necistir)

52-  Kohen de giysiyi veya yün veya keten olan o dokumayı veya hastalığın bulunduğu deri eşyayı yakacak. Çünkü bu kötücül (zararlı, ölümcül) cüzzamdır ve ateşte yakılmalıdır.

53-  Fakat Kohen bakar ve hastalığın giyside, dokumada ya da deri eşyada yayılmadığını görürse, 

54- Hastalığın görüldüğü eşyanın yıkanmasını emredecek ve onu 7 gün herkesten ayrı bir yerde (karantinada) tutacak. 

55-  Eşya yıkandıktan sonra Kohen ona tekrar bakacak. Hastalık lekesinin görünüşü değişmemişse, leke yayılmamış olsa da eşya yine tamedir (necistir); ateşte yakılmalıdır. Bu yıpranmış ya da yeni (giysideki zararlı veya kuşkulu) bir lekedir.

56- Kohen, eşya yıkandıktan sonra lekeli olan yerin soluk bir renk aldığını görürse; giysi olsun, deri eşya olsun veya dokuma olsun, o kısmı yırtıp atacak. 

57-  Fakat giyside, dokumada veya deri eşyada leke yine belirirse, hastalık tekrar çıkıyor demektir. Leke bulunan eşya yakılacak. 

58-  Fakat giysi, dokuma veya deri eşya yıkandığında, hastalık lekesi yok olmuşsa, bunlar ikinci kez yıkanacak ve tahir sayılacak.

59-  Cüzzam hastalığı bulunan yün veya keten giysiyi ya da dokumayı veya deri eşyasını tame (necis) ya da tahir ilan etme torası (yasası, hükmü) budur.”

 

14. Bap

14:1- Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:

2- “Arınma gününde bir metsora (cüzzamlı hasta) ile ilgili tora (yasa) şudur: (Kişi) kohene  getirilir.

3- Kohen kampın dışına çıkar. Kohen inceleme yapar ve hastadaki cüzzam lekesinin iyileştiğini tespit edince,

4- Kohen talimat verir. Kişi de arınmak için iki canlı kaşer (tahir) kuş, bir sedir (ağacı) dalı, kırmızı (yün) ip ve bir zufa otu getirir. 

5- Kohenin talimatıyla da kuşlardan biri, içinde akar sudan alınmış su bulunan bir toprak (kil) kap üzerinde kesilir. 

6- Canlı kuşa gelince, (kohen) onu, sedir dalını, kırmızı (yünü) ipi ve zufa otunu alır; onları ve canlı kuşu, kesilen kuşun kaynak suyuyla karışmış olan kanına daldırır.

7- Ve cüzzamdan arınacak kişinin üzerine kanı 7 kez serper ve onu arındırır. Canlı kuşu da kıra doğru salıverir.

8- Arınmakta olan kişi de giysilerini mikveye daldırır ve tüm kıllarını da tıraş eder. (Bu kişi) Mikveye dalarak (ilk aşama için) arınmış olur, sonrasında da kampa girebilir. Ancak yedi gün boyunca çadırının dışında kalacak.

            Mikve, içinde en az 332 litre su kapasitesine sahip olan küçük havuza/küvete denmektir.

9- Yedinci gün de başındaki saçları ve sakalını ve kaşlarını ve (diğer) kıllarını tıraş edecek. Giysilerini mikveye daldırır, bedenini de mikveye daldırır ve (ikinci aşama için) arınmış olur.

10- Sekizinci günde de iki kusursuz (erkek) kuzu ile ilk yaşında kusursuz bir (dişi) kuzu; minha (hediye tahıl sunusu) olarak da yağla yoğrulmuş 3/10 efa (6,6 lt) ince un ve 1 log yağ (300-420 ml zeytinyağı) alır.

11- Arındırma işleminden sorumlu kohen de arınmakta olan kişiyi ve bunları Yaklaşma Çadırının girişinde, Yahwe’nin Huzurunda tutar.

12- Kohen, bir (erkek) kuzuyu alır ve onu aşem (suçlu, kabahatli) kurbanı olarak, bir log yağla birlikte yaklaştırır ve bunları Yahwe’nin Huzurunda tenufa (hareketleriyle) sallar.

13- Ve kuzuyu, kutsal bölgede hatat ve ola kurbanlarının kesildiği yerde keser. Zira (bu) aşem (kabahatli) kurbanı kohen için kutsaldır ve hatat (kefaret) kurbanıyla aynıdır.

14- Kohen, aşem (kabahatli) kurbanının kanından alır ve arınmakta olan kişinin sağ kulak kıkırdağına ve sağ el baş parmağına ve sağ ayak baş parmağına sürer.

15- 1 log yağdan da biraz alır ve kendi sol avcuna döker. 

16- Kohen, sağ işaret parmağını da sol avucundaki yağa daldırır ve işaret parmağıyla o yağdan Yahwe’nin Huzurunda yedi kez serper.

17- Kohen, avucundaki yağ fazlasından da arınmakta olan kişinin sağ kulak kıkırdağına ve sağ el baş parmağına ve sağ ayak baş parmağına ve aşem (kabahatli) kurbanının kanının üzerine sürer.

18- Kohen, avucundaki yağ artığını da arınmakta olan kişinin başına sürer ve Yahwe’nin Huzurunda onun için istiğfar eder.

19- Kohen de hatat (kefaret) kurbanını sunacak ve tamesinden (necasetinden) arınacak kişi için istiğfar edecek. Ardından da ola (yakılan) kurbanını kesecek. 

20- Ola (yakılan) kurbanı ve  minhayı (hediyeyi, tahıl sunusunu) sunakta sunar. Böylece o kişi için istiğfarda bulunmuş olacak ve (o kişi) tahir sayılacak.

21- Ve eğer (kişi) fakir (yoksul) ise, bunları sunmaya da gücü yetmiyorsa, kefaret amacıyla tenufa (sallama) ve aşem (kabahatli) kurbanı 1 (erkek) kuzu, minha (hediye, tahıl sunusu) olarak da yağla yoğrulmuş 1/10 (efa=2,2 lt) ince un ve 1 log yağ (300-420 ml zeytinyağı) alır.

22- Gücüne göre de 2 kumru ya da 2 yavru güvercin getirecek. Bunlardan biri aşem (kabahatli) kurbanı, diğeri de ola (yakılan) kurbanı olacak. 

23- Tahir ilan edilmek için de bunları sekizinci gün Yaklaşma Çadırının girişine getirecek ve Yahwe’nin huzurunda kohene verecek.

24- Kohen de aşem (kabahatli) kurbanı olacak (erkek) kuzuyu ve 1 log yağı alır ve onları Yahwe’nin huzurunda sallama sunusu olarak sallar. 

25- Ve aşem (kabahatli) kurbanı olacak kuzuyu keser. Kohen, kandan da biraz alacak ve arınacak olan kişinin sağ kulakmemesine ve sağ elinin başparmağına ve sağ ayağının başparmağına sürer. 

26- Ve kohen, yağdan biraz alır ve kendi sol avcuna döker. 

27- Ve kohen, sağ işaret parmağını da sol avucundaki yağa daldırır ve işaret parmağıyla o yağdan Yahwe’nin huzurunda yedi kez serper.

28- Ve avcundaki yağdan yine alır ve arınacak olan kişinin sağ kulakmemesine ve sağ elinin başparmağına ve sağ ayağının başparmağına, aşem (kabahatli) kurbanının kanının (sürülmüş olduğu) yerlere sürer.

29- Kohen, avcundaki yağın geri kalanını da Yahwe’nin huzurunda kişi için istiğfarda bulunmak üzere onun (hastalıktan iyileşenin) başına sürer.

30-  Ve kişinin gücüne göre getirdiği kumrulardan veya yavru güvercinlerden 

31-  Birini aşem (kabahatli) kurbanı olarak, diğerini de ola (yakılan) kurbanı olarak sunacak. Kişinin gücüne göre getirdiği bu kurbanları da minha (hediye tahıl sunusu) ile birlikte takdim eder. Arınacak kişi için de Yahwe’nin huzurunda istiğfar eder.

32-  Üzerinde cüzzam lekesi olan ve arınmak için (maddi) gücü yetmeyen ile ilgili tora (yasa) budur.”

33-  Sonra Yahwe, Musa ve Harun’a şöyle dedi: 

34-  “Size mülk olarak vereceğim Kenan diyarına gittiğiniz zaman, mülkünüz olan diyarda bir eve cüzzam hastalığı verirsem, 

35-  O evin sahibi de kohene gelmeli ve ‘Evimin duvarında cüzzama benzeyen lekeler var.’ demelidir. 

36-  Kohen de talimat verir ve kohen lekeyi görmeye gelmeden önce evi boşaltırlar. Bu sayede evdeki her şey tame (necis) olmaz. Kohen de bunun ardından evi görmeye gelir.

37-  Ve evin duvarlarındaki lekelere bakar. Lekeler sarımsı yeşil veya kırmızımsıysa ve duvarın içine işlemiş görünüyorsa, 

38-  Kohen evin kapısına çıkar ve evi 7 gün kapatır.

39-  Kohen yedinci gün tekrar gelir ve bakar. Lekeler evin duvarlarında yayılmışsa, 

40- Lekeli taşların sökülmesini emreder. Taşlar da şehrin dışında tahir olmayan bir yere atılır. 

41- Evin tüm iç sıvasını  da kazıtır. Kazınan sıva da şehrin dışında tahir olmayan bir yere atılır. 

42- Eski taşların yerine da başka taşlar konur. Ve kohen yeni harç yaptırır ve evi bununla sıvatır.

43- Taşların sökülüp sıvanın kazınmasından ve yeni sıva yapılmasından sonra lekeler evde tekrar ortaya çıkarsa; 

44- Kohen gelir ve bakar. Lekeler duvarlarda yayılmışsa, bu kötücül (zararlı, ölümcül) cüzzamdır. Ev tamedir (necistir)

45- Kohen de evi yıktırır. Taşlarını, kerestesini ve sıvasını da şehrin dışında tahir olmayan bir yere taşıtır. 

46- Evin kapalı tutulduğu günlerde içeri giren kişi de akşama kadar tame (necis) sayılır. 

47- Bu evde yatan ya da yemek yiyen kişi de giysisini yıkayacak.

48- Fakat Kohen gelip baktığında, yeni sıvadan sonra lekenin yayılmadığını görürse, evi tahir ilan eder. Çünkü hastalık geçmiştir. 

49- Evi arındırmak için de 2 kuş, 1 sedir (ağacı) dalı, 1 kırmızı (yün) ip ve zufa otu alır. 

            Tevrat'ta "ezov" olarak geçen bu bitkinin, "zufa otu" veya "çördük" veya botanik biliminde "hiyssopus offıcinalis bitkisi" olduğu belirtilmektedir. Bu bitkinin, 30 cm boyunda, mavi çiçekleri olan, alt tarafı ağaca benzeyen, dalları ise yana doğru uzanan bu bitki, koku giderici özelliğe sahip olduğu da belirtilmektedir. Çoğunlukla da Mısır ve Filistin'de duvar diplerinde, taşların kenarlarında ya da taş duvarların aralarında yetişen ezovun, alçakgönüllülüğü ve sadeliği temsil ettiği kabul edilmektedir. (Tefsirü't-Tevrat bi'l-Arabiyye, (N. Arslantaş Çev.). İstanbul. TYEKB Yayınları (2018). I. 778)

50-  Kuşlardan birini de içinde akar sudan alınmış su bulunan bir toprak (kil) kap üzerinde keser. 

51-  Ve sedir dalını, zufa otunu, kırmızı ipi ve canlı kuşu alır ve bunları kesilen kuşun kanına ve suya batırıp eve 7 kez serper. 

52-  Ve kuşun kanı, akar sudan alınmış su, canlı kuş, sedir ağacı dalı, zufa otu ve kırmızı ip ile evi arındırmış olur. 

53-  Canlı kuşu da şehrin dışında kıra doğru salıverir. Ev için de istiğfar eder ve ev tahir sayılır.

54-  Her türlü cüzzam lekesi ve netek (saçkıran) için tora (yasa) budur.

55-  Ve giysi ve evdeki cüzzam, 

56-  Ve derideki benek ve pullanma ve leke ile ilgili tora (yasa) da budur. 

57-  Bir şeyin ne zaman tame (necis) ne zaman tahir olduğuna dair talimatlar buna göre verilecek. Bu, cüzzam ile ilgili toradır (yasadır).”

 

15. Bap

            Erkeklerin bedensel temizliği ile ilgili ayetler

15:1-   Sonra Yahwe, Musa’yla Harun’a şöyle dedi: 

2- “İsrailoğullarıyla konuşun, onlara deyin ki: “Bir erkeğin (cinsel) organından akıntı geliyorsa, akıntı tamedir (necistir)

“טָמֵא֒” (tame) ” necis, kirli, pis, murdar demektir. Arapçadaki “نجس”   (necis) kelimesi gibi “dine göre fiziki olarak kirli olmanın yanı sıra, manevi olarak da dine göre kirlenmiş olan” demektir.

3-  Akıntıdan dolayı necisliği şöyledir: Organından gelen akıntı devam etse de tıkanmadan dolayı dursa da kişiyi necistir.

4-  Akıntısı olan kişinin yattığı yatak da necis sayılacak. Üzerine oturduğu her şey de necis sayılacak. 

5-  Onun yatağına dokunan kişi de giysilerini mikveye daldıracak. Kendisi de mikveye dalacak, akşama kadar da necis sayılacak. 

6- Akıntısı olanın oturduğu şeye oturan kişi de giysilerini mikveye daldıracak. Kendisi de mikveye dalacak, akşama kadar da necis sayılacak. 

7- Akıntısı olanın bedenine dokunan da giysilerini mikveye daldıracak. Kendisi de mikveye dalacak, akşama kadar da necis sayılacak. 

8- Ve eğer akıntı sahibinin salyası tahir birinin üzerine değerse, bu kişi de giysilerini mikveye daldıracak. Kendisi de mikveye dalacak, akşama kadar da necis sayılacak. 

9- Bu durumdaki birinin üzerine bindiği eyer de necis sayılacak.

10- Üzerine oturduğu eşyaya dokunan da akşama kadar da tame (necis) sayılacak. Bu eşyaları taşıyan da giysilerini mikveye daldıracak. Kendisi de mikveye dalacak, akşama kadar da necis sayılacak. 

11- Akıntısı olan kişi ellerini yıkamadan birine dokunursa, dokunduğu kişi de giysilerini mikveye daldıracak. Kendisi de mikveye dalacak, akşama kadar da necis sayılacak. 

12- Akıntısı olan kişinin dokunduğu toprak kap parçalanacak; ağaç kap suyla yıkanacak.

13- Ve eğer kişinin akıntısı kesilirse, akıntının kesilmesinin ardından arınmak için 7 gün bekleyecek, sonra elbiselerini mikveye daldıracak. Kendisi de akar sudan alınmış suyla yıkanacak ve böylece tahir sayılacak.

“Tahir” sözcüğü de tamenin (necasetin) zıddıdır ve sadece fiziki temizliği değil, manevi bir temizliği de ifade eder.

14- Sekizinci gün de kendisi için 2 kumru veya 2 yavru güvercin alacak ve Yaklaşma Çadırının girişine gelecek ve Yahwe’nin huzurunda onları kohene verecek. 

15-  Kohen de bunların birini aşem (kabahatli) kurbanı, diğerini de ola (yakılan) kurbanı olarak sunacak, akıntısından dolayı kişi için de Yahwe’nin huzurunda istiğfar edecek.

16- Eğer bir erkekten (uyku veya başka nedenlerle) meni akarsa, tüm bedenini mikveye daldırır, akşama kadar da necis sayılır.

17- Meni bulaşan giysi ve deri eşya da mikveye daldırır, akşama kadar da necis sayılır.

18- Bir erkek bir kadınla birlikte olur ve menisi akarsa, ikisi de suda mikveye dalar, akşama kadar da necis sayılır.

            Kadınların bedensel temizliği ile ilgili ayetler

19- Bir kadının akıntısı varsa ve bedenindeki bu akıntı kan ise, âdet halinden dolayı 7 gün necis sayılır. Ona dokunan herkes de akşama kadar necis sayılacak. 

20-  Âdet sırasında, üzerinde yattığı her şey necis sayılacak. Üzerine oturduğu her şey de necis sayılacak. 

21-  Onun yatağına dokunan kişi de giysilerini mikveye daldıracak. Kendisi de mikveye dalacak, akşama kadar da necis sayılacak. 

22-  Üzerine oturduğu eşyaya dokunan da giysilerini mikveye daldıracak. Kendisi de mikveye dalacak, akşama kadar da necis sayılacak. 

23-  Kadının oturduğu yatağa yada bir eşyaya dokunan da kişi akşama kadar necis sayılacak. 

24-  Eğer erkek onunla birlikte olur ve (o kişi) kadının âdet kanıyla kirlenirse 7 gün necis sayılacak, yattığı yatak da necis sayılacak.

25-  Bir kadının, âdet dönemi dışında günlerce devam eden bir kan akıntısı varsa veya akıntısı âdet hali kirliliğinden sonra da devam ediyorsa, kan akıntısı olduğu tüm günler boyunca, âdet hali günlerinde olduğu gibi necis sayılacak. 

26-  Akıntısı olduğu günlerde yattığı yatak da kendisi için âdet hali kirliliğinde yattığı yatak gibi (necis) olacak. Üzerine oturduğu her eşya âdet hali günlerinde olduğu gibi necis sayılacak. 

27-  Bu eşyaya dokunan da necis sayılacak ve giysilerini mikveye daldıracak. Kendisi de mikveye dalacak, akşama kadar da necis sayılacak. 

28-  Kadının akıntısı kesilirse, 7 gün bekleyecek ve sonra tahir sayılacak. 

29-  Sekizinci gün de kendisi için 2 kumru veya 2 yavru güvercin alacak ve bunları Yaklaşma Çadırının girişinde kohene verecek. 

30-  Kohen de bunlardan birini aşem (kabahatli) kurbanı, diğerini de ola (yakılan) kurbanı yapacak ve akıntının neden olduğu kirlilikten dolayı kadın için Yahwe’nin huzurunda istiğfar edecek.

31-  İsrailoğullarını necasetten uzak tutun ki, aralarında bulunan Mişkanımı (Kutsal Çadırımı) necis ettikleri için necis bir durumda ölmesinler.

32-  Bunlar (bu hükümler), akıntısı olan erkek, kendisinden meni akarak necis olan erkek, 

33-  Ve adet gören (kadın); akıntısı devam eden erkek ya da kadının ve tame (necis) olan bir kadınla birlikte olan erkek ile ilgilidir.”

 

16. Bap

            İki oğlunun ölümünden sonra Yaklaşma Çadırına ve Kodeşe (kutsal yere) giriş ile ilgili olarak Harun’a yapılan uyarılar

16:1-  Harun’un iki oğlunun, Yahwe’nin huzuruna yaklaşırken ölmelerinin ardından Yahwe, Musa’yla konuştu. 

            Harun’un iki oğlunun ölümü Levililer 10:1-2 ayetlerinde anlatılmaktadır.

2- Yahwe, Musa’ya dedi ki: “Ağabeyin Harun’a söyle, perdenin arkasındaki Kodeşe (Kutsal yere)ı Sandığın üzerindeki kapağın önüne her zaman gelmesin ki ölmesin! Çünkü Ben, kapağın üstündeki bulutta hazır bulunacağım.

            ı Kodeş, Mişkanın (Yaklaşma Çadırının) içerisinde bulunan yer olup (Çıkış 26:33) Yaklaşma Çadırından daha kutsal bir yerdir.

3-  Harun, (bu iç) Kodeşe (kutsal yere) şu koşullarda gelecektir: Hatat (kefaret) kurbanı olarak genç bir boğa ve ola (yakılan) kurbanı olarak bir koçla birlikte (gelir).

4- Ketenden bir kutsiyet (kutsallık) entarisi giymeli, bedeninin üzerinde keten bir don olmalı. (Beline) keten bir kuşak sarmalı ve (başına) keten bir sarık dolamalı. Bunlar kutsiyet giysileridir. Onları da bedenini mikveye daldırdıktan sonra giyecek.

            Burada, Harun Nebi’ye kulluk (hizmet) vazifesinden önce, Müslümanların “gusül abdesti” olarak bildiği tüm vücudunu suyla yıkayarak arındırmasının emredildiği görülmektedir.

5-  İsrailoğulları toplumundan da hatat (kefaret) kurbanı olarak iki (erkek) oğlak, ola (yakılan) kurbanı olarak da bir koç alacak.

6-  Harun kendine ait hatat (kefaret) boğasını yaklaştıracak ve kendisi ve evi (ailesi) için istiğfar edecek.

7-  İki (erkek) oğlağı da alacak ve onları Yahwe’nin Huzurunda, Yaklaşma Çadırının girişinde tutacak.

8-  Harun, bu iki (erkek) oğlak için iki tane kura atacak; bir tanesi Yahwe için, diğer kura ise Azazel için.

            Azazel’in ne olduğu bilinmemektedir. Azazel" hakkında çok farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bunun bir "yer adı" ya da "şeytan veya cin" gibi "manevi bir güç"ün ismi olduğu da iddia edilmiştir. Yer adı olduğunu iddia edenler Azazel'in Kefaret Günü keçilerden birinin gönderildiği kayalıklarla dolu "bir dağın adı" olduğu; bu dağın da Sina Dağı'na yakın bir yerde bulunduğu görüşündedirler. Keçinin düşüp ölmesi için bu dağ sivri kayalıklarla dolu sarp bir yer olarak tasvir edilmektedir. Azazel'in "çöI" olduğunu iddia edenler ise buranın Kudüs'ün 12 mil doğusunda bulunduğunu ileri sürmüşlerdir. Türkçede de kullanılan “günah keçisi” tabirinin kaynağı budur.

İbn Ezra, buraya günah keçisi gönderme uygulamasının Beyti Makdis’in inşasından sonra başladığı görüşündedir. (Bk. III, 124- 125. Diğer yorumlar için bk. Raşy, III.196; Ramban, III.217; Roş, Tur, III.881). Bu keçi, İsrailoğullarının günahlarını çöle taşıyacak ve onların günahlardan arınmalarını sağlayacaktır. Yahudi geleneğinde Kefaret Günü'nde (Yom Kippur’da) günahların affedileceği düşüncesinin temeli buna dayanmaktadır. Bazıları ise Azazel’in kötü bir ruhun ya da şeytanın ismi olduğu görüşündedir. Yahwe’nin sunakta yanan kurbanı, Azazel'in ise günah sunusunu kabul ettiği; bunun da çölde yaşayan kötü bir ruh olduğu ileri sürülmüştür. Beyt-i Makdis’in ayakta olduğu dönemlerde başkohen, günah keçisine kırmızı renkte yünden mamul bir ip bağlar, Mabed'in kapısının yanında okuduğu bazı dualardan sonra İsrailoğullarının Yahwe’ye karşı işledikleri günahları dile getirdikten sonra keçiyi bir adamla (iş ili) çöle gönderir; bu adam da onu çölde bir uçurumun kenarından aşağıya atardı. Bu keçinin günahları taşıdığına inanıldığı için yerleşim birimlerine dönüp gelmemesi için öldürüldüğü ifade edilmektedir. Tevrat araştırmacıları farklı isimlerde Arap ve Sabii kültüründe de var olan "Awzel" düşünce ve uygulamasının Yahudilerdeki kökeninin Babil'e dayandığını tespit etmişlerdir.

Helenistik dönemde bazı toplumlarda "günah keçisi" olarak bir insan gönderilirken, diğer bazı bölgelerde tehlikeli dönemlerde; başka bazı bölgelerde ise her yıl düzenli olarak bir günah keçisinin çöle gönderilme adetinden bahsedilmektedir. Helen toplumlarında keçinin öldürülme adetinden söz edilmemektedir. Konuyla ilgili detaylı bilgi için bk. Easton. İllustrated Bible Dictionary, s. 68; Davis, A Dictionary of the Bible, s. 62; Jastrow v.dğr. "Azazel", JE, II, 365-367; Ahituv, "Azazel", Ejd. II. 763-764.)

9-  Ve Harun, kurada Yahwe’ye çıkan (erkek) oğlağı getirecek ve onu hatat (kefaret) kurbanı yapacak. 

10-  Kurada Azazel için çıkan (erkek) oğlak ise canlı olarak Yahwe’nin huzurunda durdurularak onun için istiğfar edilecek ve Azazel için çöle salınacak.

11-  Harun kendine ait hatat (kefaret) boğasını yaklaştıracak, kendisi ve kendi evi (ailesi) için istiğfar edecek ve kendisine ait olan hatat (kefaret) boğasını kesecek

12- Yahwe’nin huzurunda bulunan sunaktaki ateşten de kor alacak ve buhurdanlığa dolduracak. İki avuç dolusu  da ince öğütülmüş güzel kokulu tütsü (buhur) alacak ve bunları perdenin arkasına götürecek. 

13-  Tütsüyü de Yahwe’nin huzurunda korların üzerine koyacak. (Böylece) tütsünün dumanı Tanıklığın (Şehadet -hatırlatma- Sandığının) üzerindeki kapağı kaplayacak ve (Harun) ölmeyecek!

14-  Boğanın kanından da biraz alacak ve doğu tarafında kapağın önünde parmağıyla yere serpecek. Bunu da kapağın önünde yedi kez yapacak.

15-  Halka ait hatat (kefaret) (erkek) oğlağını kesecek. Kanını da perdenin iç kısmına getirecek ve kanıyla, boğanın kanına yaptığı gibi yapacak ve onu kapağın (hizasının) üzerine ve kapağın önüne doğru serpecek.

16- Kodeş (Kutsal Mekan) için de İsrailoğullarının necasetleri ve kötülükleri ve tüm hataları (suçları) için istiğfar edecek. Aynısını Yaklaşma Çadırı için de yapacak. Çünkü necaset durumdaki insanların arasında bulunuyor.

17- Harun’un istiğfar etmek için kodeşe (kutsal mekana) girdiği andan çıkacağı zamana kadar da Yaklaşma Çadırında başka kimse olmayacak. Ve (Harun) kendisi ve evi ve İsrail toplumu için istiğfar edecek.

18- Yahwe’nin huzurunda bulunan sunağa da çıkacak ve  sunak için istiğfar edecek. Boğanın kanından ve (erkek) oğlağın kanından da alacak ve çevresi boyunca sunağın çıkıntılarına (boynuzlarına) sürecek. 

19- Parmağıyla da kandan alacak ve yedi kez (sunağın) üzerine serpecek ve sunağı İsrailoğullarının necasetinden arındıracak ve kutsal kılacak.

            İsrailoğullarının günahlarının yüklendiği keçinin çöle salınması

20- Harun, kodeş (kutsal yer) ve Yaklaşma Çadırı ve sunak için istiğfar ettikten sonra da canlı (erkek) oğlağı yaklaştıracak. 

21- İki elini de canlı (erkek) oğlağın başına koyacak ve İsrailoğullarının tüm günahlarını ve kötülüklerini ve hatalarını (suçları) itiraf edecek ve bunları (erkek) oğlağın başına yükleyecek ve (erkek) oğlağı bu iş için görevlendirilmiş kişi ile çöle gönderecek. 

22- Adam da (erkek) oğlağı çöle salacak. (Erkek) oğlak da onların tüm günahlarını çöle taşıyacak.

23- Harun da Yaklaşma Çadırına girecek ve kodeşe (kutsal yere) gelirken giymiş olduğu keten giysileri çıkarıp orada bırakacak.

24- Bedenini de kutsal bölgede mikveye daldıracak (tüm vücudunu yıkayacak) ve (normal) giysilerini giyecek ve çıkıp kendi ola (yakılan) kurbanını da halkın ola (yakılan) kurbanını da sunacak ve hem kendisi hem de halk için istiğfar edecek.

25- Hatat (kefaret) kurbanının yağlarını da sunakta yakacak.

26- (Erkek) oğlağı Azazel için salan kişi de giysilerini mikveye daldıracak, bedenini de mikveye daldıracak ve sonra kampa gelebilecek.

27- Kanları kodeşte (kutsal yerde) kefaret olması için de getirilen hatat (kefaret) boğası ile hatat (kefaret) (erkek) oğlağı kampın dışına çıkarılacak ve derileri de etleri de artıkları da orada yakılacak. 

28- Bunları yakan kişi de giysilerini mikveye daldıracak, bedenini de mikveye daldıracak ve sonra kampa gelebilecek.

            Yom Kipur (Kefaret Günü) orucu

29- Ve (bunlar) sizin için ebedi bir kural olacaktır. (Her yıl) 7’nci ayda, ayın 10’unda nefsinizi kıracaksınız (oruç tutacaksınız) ve hem ezrah (doğuştan Yahudi olan) hem de aranıza katılan ger (yabancı) de hiçbir melaha (iş) yapmayacak. 

30- Çünkü o gün sizi tahir ilan etmek için (başkohen) sizin için istiğfar edecek ve  Yahwe’nin huzurunda tüm günahlarınızdan arınacaksınız. 

31- Bu, sizin için bir dinlenme günü olan bir şabattır. O gün nefsinizi kıracaksınız (oruç tutacaksınız). Ebedi bir kural (olacak).

32- Babasının yerine kohen olmak üzere meshedilen veya yetkili kılınan kohen de istiğfar edecek (bağışlanma dileyecek). Bu keten giysileri,  kutsiyet giysilerini de (sadece o) giyecek.

33- Ve kodeşte (kutsal yerde) ve Yaklaşma Çadırında ve sunağı yanında istiğfar edecek. Hem kohenler hem de tüm İsrail halkı için istiğfar edecek.

34- Bu, yılda bir (kez) İsrailoğulları adına tüm hataları (suçları) için istiğfar etmek (bağışlanma dilemek) için ebedi bir kural olacak. Ve (Harun), Yahwe’nin Musa’ya emrettiği şekilde yaptı.

         Bazı ayetlerde “חֻקַּ֥ת” (chukat) (bkz 16:29, 31, 34) bazılarında ise “תוֹרַ֖ת”(torah) (16:29, 34) sözcüğü geçtiği halde her ikisi sözcüğün de aynı şekilde “kanun” veya “yasa” şeklinde Türkçeye çevrildiği görülmektedir. Bu nedenle bu iki sözcüğü ve aralarındaki farkı inceleyelim:

Her iki kelime de İbranice'de dinî ve hukuki bağlamda kullanılır ve "yasa", "kanun" veya "tüzük" gibi anlamlara gelir.

Fakat aralarında bazı nüanslar da mevcuttur:

חֻקַּ֥ת (chukat):

*Daha spesifik ve ayrıntılı yasalara atıfta bulunur.

*Genellikle dini veya ahlaki kuralları içerir.

*Tevrat'ta ve diğer İbranice metinlerde daha yaygın olarak kullanılır.

תוֹרַ֖ת (torah):

*Daha geniş ve genel yasaları kapsar.

*Dini ve ahlaki kuralların yanı sıra tarihi ve ritüel öğeleri de içerir.

*Yahwe’nin Musa'ya verdiği yasa olarak da bilinir.

            Özetle: חֻקַּ֥ת (chukat), Dini ve ahlaki kuralları içeren daha spesifik yasalara atıfta bulunur. תוֹרַ֖ת (torah) ise dini, ahlaki, tarihi ve ritüel öğeleri içeren daha geniş bir yasa sistemidir.

Aralarındaki farkı birer örnek ile de gösterelim:

חֻקַּ֥ת (chukat): "Şabat'ı kutsal tutmak için hangi kurallara uymalıyız?"

תוֹרַ֖ת (torah): "Tevrat'ta hangi yasalar bulunur?"

      Bu nedenle çeviride “חֻקַּ֥ת” (chukat) sözcüğünün yeri “kural”; “תוֹרַ֖ת”(torah) sözcüğünün geçtiği yeri de “yasa, kanun” şeklinde çevirdik.

 

17. Bap

            Yahwe dışında başka bir varlık için kurban kesmenin yasaklanması

17:1-  Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:

2- “Harun, oğulları ve tüm İsrailoğulları ile konuş ve onlara de ki, ‘Bu Yahwe’nin emridir:

3- İsrail’ evinden (ailesinden) biri, bir boğayı veya koyunu ya da keçiyi kampın içinde keserse veya kampın dışında keserse;

4- Ve onu, Yahwe’nin Mişkanı’nın (Yaklaşma Çadırının) önüne, Yahwe’ye kurban olarak takdim etmek üzere Mişkanın girişine getirmemiş (demektir) ve o kişi için kan (dökmüş) gibi kabul edilecek ve o kişi halkından karet edilecek.

            Kelime olarak “kökünü kazıma, izole etme, yok etme ve imha'“ gibi anlamlara gelen ''karet” dini ve toplumsal kurallara uymayan bir Yahudi’nin “cemaatten atılması” demektir. Kurumsallaşmasından önce “karet” cezasını hak eden birinin çocuklarının çok küçük yaşta öleceği, kendisinin de çok uzun yaşamayacağı, Mesela 50 ya da 60 yaşına gelmeden bu dünyadan ayrılacağı kabul ediliyordu.

Kareti hak eden kimse, iyi ve erdemli biri ise gelecek dünyada ruhlar alemindeki payını kaybetmeyeceği; kötü biri ise ruhu bedeninden ayrılıncaya kadar 12 ay boyunca ceza göreceği. 12 ayın sonunda ise bedenin ortadan kalkarak ruhunun yakılacağı ve bunların bir rüzgarla savrulup tamamen yok edilmek suretiyle cezalandırılacağı kabul ediliyordu. Ancak din adamları cemaatlerini disiplinli hale getirmek ve dini emirlerin uygulanabilirliğini artırmak için bu cezayı maddi-fiziki bir şekle büründürmüşler ve bu cezayı hereme dönüştürmüşlerdir.

Hıristiyanlıktaki aforoza tekabül eden “herem”, “kurallara uymayan bir kimseyi toplumdan dışlamak” anlamına geliyordu. Köken itibariyle Eski Ahid'e dayansa da bir ceza biçimi olarak sürgün sonrası dönemde geliştirilmiş, Talmudik dönemde de şekillenip kurumsallaşmıştır.

Putperestlik, Sebt (Şabata) kurallarına uymamak, zina, nikah düşmeyen akraba ile cinsel ilişki kurmak, kaşer olmayan gıdaları tüketmek ve Fısıh’ta mayalı yeme başta olmak üzere, sonraki süreçte 24 farklı suça verilen üç türlü herem ortaya çıkmıştır: “Vezifa” “nidyy” veya “şam'ata” ve “ahramta”, “Nezifa”. Heremin en hafifi olup bir cemaat yöneticisine veya din adamına karşı yapılan saygısızlık durumlarında verilmekteydi. Cezalı Yahudi bu süre zarfında hakaret ve saygısızlık yaptığı kimseyle karşılaşmamaya dikkat eder. Çoğunlukla evinde oturur, az konuşur ve hüzünlü görünerek pişmanlığını göstermeye çalışırdı. “Niduy'“ veya “şam ata” ise biraz daha ağırlaştırılmış beremdi. Dini ve sosyal kuralların ihlalinde verilen bu cezanın süresi ise 30 gündü. Mücrim bu süreçte pişmanlık duymazsa süreye 30 gün daha ilave edilebilirdi.

Cezalı kimsenin yıkanması, tırnaklarını kesmesi ve ayakkabı giymesi yasaktı. Ceza sırasında ölen biri için yas tutulmaz, defninden sonra mezarının başına bir taş konurdu. Bu taş Tevrat'ta bahsi geçen taşlama (recm) cezasını sembolize ederdi.

Heremin en ağırı ise “ahramta” adı verilen türüydü. Cezalı kimse cemaatten tamamen atılır, dini ya da sosyal herhangi bir cemiyetten asla kabul görmezdi. Cezayı alan kimse aşağılanır, hakarete uğrar ve saçları kesilirdi. Bet din gerekli görürse mallarını müsadere ederek cemaat malı (hefker) ilan edebilirdi.

Heremler, cemaat üzerindeki manevi baskıyı artırmak için genelde sinagoglarda ya da mukaddes kabul edilen mekanlarda ilan edilirdi. (Tefsirü't-Tevrat bi'l-Arabiyye, (N. Arslantaş Çev.). İstanbul. TYEKB Yayınları (2018). I. 782,783)

5-  Bundan böyle İsrailoğulları kırda (çölde) kesmek istedikleri kurbanlıkları (kesimlik hayvanları) Yahwe için Mişkanın girişine, kohene getirecekler ve Yahwe için bir şelamim (dağıtılan) kesimi olarak kesecekler.

6-  Kohen de kanı Mişkanın girişindeki Yahwe’nin sunağına serpecek. Yağı da Yahwe’ye hoş koku olması için yakacak. 

7-  Bundan böyle de (İsrailoğulları) kurbanlarını şairimı (kötü ruhlar, cinler, iblisler, şeytanlar) için kesmeyecekler. Ki onlar zinaıı yapıyorlar. Bu onlar için nesiller boyunca ebedi bir tora (yasa) olacaktır.ııı

            ı Mısırdan çıkarılan İsrailoğullarının, felaketlere sebep olan varlığın Mısırlıların etkisinde kalarak (erkek) oğlak şekilde tahayyül ettikleri belirtilmektedir. (Bk. İbn Ezra. III. 135) Bu ayetten de anlaşılacağı üzere İsrailoğullarından bazılarının, bunların şerrinden korunmak için onlara hâlâ kurban adamakta oldukları anlaşılmaktadır.

            ıı Arapçası “zani” İbranicesi de “זֹנִ֖י” (zoni) kelimesi “זָנָה” (zanah) kelimesinden türemiş olabilir. Bu fiil "zina yapmak", "ahlak yolundan sapmak”, “ahlaksızlık yapmak" veya "yasaklanmış cinsel ilişkiye girmek" anlamlarına gelir.

            "Zina" kelimesi ile bu ayette Yahwe’den bir başka ilaha kurban kesmenin ahlaksızlık sayılacağına, kendilerini kölelikten kurtaran Yahwe’nin yolundan da saparak O’na ihanet etmiş olunacağına dikkat çekilmektedir.

            ııı Böylece Yahwe dışında hiçbir varlığa kurban kesilmemesi ve sunulmaması İsrailoğulları için ebedi bir kanun oldu.

8-  Ve onlara de ki: ‘İsrail evinden biri veya aranızda yaşayan bir yabancı, ola (yakılan) kurbanı veya kesim (şelamim-paylaşma-kurbanı) yakarsa,

9-  Onu da Yahwe’ye takdim etmek için Mişkanın girişine getirmezse, o kişi halkından karet edilecek.

10-  Ve İsrail evinden biri veya aranızda yaşayan bir yabancı bir kan yerse, kan yiyen o candan yüz çevireceğim ve onu halkından karet edeceğim.

11-  Çünkü bir varlığın canı kandadır. Ben de onu (kanı) canlarınız bağışlansın diye sunak için ayırdım. Çünkü can (nefis) için kefaret sağlayan kandır.

12-  Bu nedenle, İsrailoğullarına dedim ki: ‘Sizden hiçbir can kan yemeyecek. Aranıza katılan hiçbir yabancı da kan yemeyecek.”

13-  İsrailoğullarından biri veya aranızda yaşayan bir yabancı, eti yenen bir yaban hayvanı veya bir kuş avlarsa, kanını akıtacak (onu kesecek) ve onu (kanı) toprakla örtecek.

14-  Zira her canlı bedenin canı kandadır. Bu nedenle İsrailoğullarına dedim ki: “Hiçbir etin kanını yemeyin. Çünkü her bedenin canı kanıdır. Onu yiyen, (halkından) karet edilecek.ı

            ı Karet cezası ile ilgili açıklama Levililer, 17:4’te yer almaktadır.

15-  İster ezrah (doğuştan Yahudi olan) ister yabancı olsun, ölmüş veya vahşi bir hayvan tarafından parçalanmış bir hayvanın etini yiyen her nefis (can, kişi), giysilerini mikveye (havuza, küvete) daldıracak, kendisi de mikveye (havuza, küvete) dalacak ve akşama tame (necis) sayılacak. Sonra tahir sayılacak. 

16- Eğer giysilerini mikveye daldırmaz (yıkamaz), kendisi de mikveye dalmazsa (yıkanmazsa), günahını taşıyacaktır (suçunun cezasına katlanacaktır).”

 

18. Bap

18:1- Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:

2- İsrailoğullarıyla konuş ve onlara de ki: “Ben, Yüceniz Olan (İlahınız) Yahwe’yim.

3- Topraklarında yaşamış olduğunuz Mısırlıların yaptıklarını (kurallarını, adetlerini) yapmayın. Sizi götürmekte olduğum Kenan diyarının halkının da yaptıkları (kuralları, adetleri) yapmayın. Onların kurallarına (hükümlerine, adetlerine) da uymayın. 

4- Hükümlerimi yerine getirin ve kurallarımı gözetin ve onları takip edin.ı Ben, Yüceniz Olan (İlahınız) Yahwe’yim.

            ı “מִשְׁפָּ֖ט” (mişpat) sözcüğünün kapsamı “חֹ֥ק” (hok=kural) sözcüğünden daha geniştir ve insan ile insan ya da insan ile ilahı arasındaki görev ve sorumlukların hepsini içermektedir. Belli dayanağı olan, insan akıl ve mantığının açıklayabileceği türdeki bu kanunlar sadece dini değil, aynı zamanda medeni ve cezai her türden hükümleri ifade etmektedir. Bunlar, Tevrat'ta belirtilmemiş dahi olsa, insanların akıl ve tecrübeleriyle düşünüp yürürlüğe koyabilecekleri türden hükümler olup, toplumsal düzeni sağladıkları için rahat ve huzurlu bir hayatın var olmasını sağlamaya yöneliktir. Detaylı bilgi için bk. Raşy, III. 215; Roş Tur, III. 891; Elon, “Mishpat Ivri”. EJd. XIV. 332-333. “Hak” ve  “mişpat” ile ilgili şöyle bir örnek verilir. Mesela. Fısıh (Pesab) bayramında davar cinsinden 1 yaşında kusursuz bir oğlak getirmek “hok” yani kural; kurbanla ilgili işlem yapılırken hayvanın başı, bacakları ve iç organlarının birlikte yakılması ile kurbana bağlı olarak mayalı (hamets) yememek ise “mişpat” yani hükümdür. (Bk. Raşy, IV. 98) (Tefsirü't-Tevrat bi'l-Arabiyye, (N. Arslantaş Çev.). İstanbul. TYEKB Yayınları (2018). I. 807)

5-  Hükümlerime ve kurallarıma uyacaksınız. Bunlarla amel eden (uygulayan/yapan) insan yaşayacak. Ben Yahwe’yim.

6-  Hiç kimse yakın akrabasına, onun çıplaklığını ortaya çıkarmak (onunla cinsel ilişkide bulunmak) için yaklaşmasın. Ben Yahwe’yim. 

7-  Babanın çıplaklığını da annenin çıplaklığını da ortaya çıkarmayacaksın (onunla cinsel ilişkide bulunmayacaksın). Annene gelince, o senin annendir; onun çıplaklığını da ortaya çıkarmayacaksın!

8- Babanın karısına da gelince, o babanın karısıdır; onun çıplaklığını da ortaya çıkarmayacaksın.

9-  Kız kardeşinin de ortaya çıkarmayacaksın. Aynı evde ya da başka yerde doğmuş olsun, babanın veya annenin kızının çıplaklığını da ortaya çıkarmayacaksın.

10- Oğlunun kızının veya kızının kızının (torunlarının) çıplaklığını da ortaya çıkarmayacaksın. Çünkü onların çıplaklığı senin de  çıplaklığındır.

11-  Babanın üvey annenden doğan kızının çıplaklığını da ortaya çıkarmayacaksın; o senin kız kardeşindir.

12-  Halanın onun çıplaklığını da ortaya çıkarmayacaksın. Onun babanla kan bağı vardır.

13-  Teyzenin onun çıplaklığını da ortaya çıkarmayacaksın. Onun annenle kan bağı vardır.

14-  Amcanın onun çıplaklığını da ortaya çıkarmayacaksın. Onun karısına da yaklaşmayacaksın; o senin halandır.

15-  Gelininin çıplaklığını da ortaya çıkarmayacaksın. O, oğlunun karısıdır. Onun çıplaklığını ortaya çıkarmayacaksın.

16- Kardeşinin karısının da çıplaklığını ortaya çıkarmayacaksın. O kardeşinin çıplaklığıdır.

17- Evlendiğin kadının kızının çıplaklığını da ortaya çıkarmayacaksın. Onun oğlunun kızının da kızının kızının da  çıplaklığını ortaya çıkarmayacaksın. Aralarında kan bağı vardır. Bu bir zimadır.

Zima “זמה”, hile, fesat, şeytanlık, fuhuş ve ahlaksızlık gibi anlamlara gelmektedir.

18- Çıplaklığını ortaya çıkarmak için kız kardeşi ile birlikte bir kadınla hayattayken rakip (ikinci eş) olarak evlenmeyeceksin.

19-  Âdetli (regl) iken bir kadının çıplaklığını ortaya çıkarmak için ona yaklaşmayacaksın.

20-  Akranının (bir başkasının)  karısıyla da ilişkiye girmeyeceksin. Onunla kendinizi kirletmeyeceksiniz.

21-  Soyunuzdan kimseyi de Moleh’e kurban etmeyin. Bunu yaparak da İlahınızın adına halelı getirmeyeceksiniz. Ben Yahwe’yim.

            ı “חַלֵּ֛ל” (halel), saygısızlık etmek, ihlal etmek, kutsallığını bozmak gibi anlamlara gelmektedir.

            Moleh’in (מֹ֕לֶךְ), Amonilerin taptığı, o dönemde Kenan diyarında da yaygın olarak tapılan bir put olduğu belirtilmektedir (I. Krallar, 11/5,7).  Bu halklar bu putlarına çocuk kurban ederlerdi.

22-  Kadınla yatar gibi erkekle de yatmayacaksın; bu iğrenç (rezil) bir şeydir.

23- Hayvanlarla da yatıp kendini tame (necis, murdar) etmeyeceksin. Kadın da bir hayvanla ilişkiye girmek için onun önünde durmayacak. Bu sapıklıktır.

24-  Kendinizi bu şeylerin hiçbiriyle tame (necis, murdar) bir hale sokmayın. Çünkü önünüzden kovacağım milletler de bütün bunlarla tame (necis, murdar) hale gelmişlerdi.

25-  Memleket de (bu nedenle) tame (necis, murdar) oldu. Hesabını sordum ve ülke de sakinlerini kustu (onları oradan söküp attı).

            Bu ayetten anlaşılıyor ki İsrail oğullarına vadedilen topraklardaki halk zaten ahlaksızlıklarından ve sapıklıklarından dolayı Allah onları oradan söküp attırarak onları cezalandırmış.

26- Sizler de hükümlerime ve kurallarıma uyacaksınız ve ezrah (doğuştan Yahudi olan) olan da aranızda yaşayan yabancı da kimse bu iğrençliklerin herhangi birini yapmayacak. 

27-  Sizden önce o memlekette yaşayanlar bu iğrenç şeyleri yaptığı için memleket tame (necis, murdar) oldu.

28-  (Dikkatli olun!) Onu tame (necis, murdar) ettiğinizde, ülke sizden önceki ulusu kustuğu gibi sizi de kusmasın!

29-  Bu iğrençliklerden herhangi birini kim yaparsa, onlar halklarından karet edilecekler.

            Karet cezası ile ilgili açıklama Levililer, 17:4’te yer almaktadır.

30- Sizden önce orada uygulanan iğrenç âdetlerin hiçbirini yapmamak için de kurallarıma uyacaksınız ki kendinizi bu şeylerle kendinizi tame (necis, murdar) etmeyin. Ben, Yüceniz Olan (İlahınız) Yahwe’yim.

 

19. Bap

19:1-   Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:

2- “Tüm İsrail topluluğuyla konuş, onlara de ki: ‘Kutsal olacaksınız, çünkü Ben Kuddüs olan ve Yüceniz Olan (İlahınız) Yahwe’yim.

3- Herkes anne ve babasına karşı takvalıı olsun. Sebt günlerime de uyacaksınız. Ben Yüceniz Olan Yahwe ’yim. 

            ı תִּ֣ירְאִ֔” (tira) kelimesi, “saygı duymak, dikkat etmek, korkmak ve utanmak” gibi anlamlara gelmektedir. Bu sözcüğün Arapça karşılığı da  “تَّقْوٰ” "takva" sözcüğüdür. “Allah’a karşı takvalı olmak” da kısaca “Allah’ın rızasını kazanmak için emirlerini yerine getirmek, yasaklarından da kaçınmak” şeklinde tarif edilebilir.

4- İlahlara (yücelere) yönelmeyin, kendinize de dökme ilahlar (putlar) yapmayın. Ben Yüceniz Olan Yahwe ’yim.

5- Yahwe adına şelamim (paylaşma) kesimi yaptığınızda, onu (Yahwe’nin) sizden razı olacağı şekilde şekilde keseceksiniz. 

6- Kesim yaptığınız gün ve ertesi gün yenecek, üçüncü güne kalan (et) ise yakılacak. 

7- Üçüncü gün de yenirse o pigul olmuştur. (Kurban olarak) kabul görmeyecektir.

            Pigul (geçersiz, tiksindirici) demektir ve kurbanın yenme özelliğini kaybetmesini ifade etmektedir. Kurban kesen kohen veya kurbanın sahibi üçüncü gün yerse onlara "karet" cezası verilmektedir. Karet cezası ile ilgili açıklama Levililer, 17:4’te yer almaktadır.

8- Ondan yiyen günahını (suçunun sorumluluğunu) taşıyacak. Çünkü Yahwe’ye ait olan kutsala halelı getirmiştir.  O can halkından karet edilecek.

            ı “חַלֵּ֛ל” (halel), saygısızlık etmek, ihlal etmek, kutsallığını bozmak gibi anlamlara gelmektedir.

9- Topraklarında hasat yaptığında da tarlanın kenarını tamamen biçme, kalan (yere dökülen taneleri) başakları da toplama. 

10- Bağında artakalanı da toplama, yere düşmüş üzümleri de alma. Onları da fakirler (yoksullar) ve yabancılar için bırak. Ben Yüceniz Olan Yahwe ’yim.

11- Çalmayın, kimseyi aldatmayın (doğruları inkar etmeyin), birbirinize de yalan söylemeyin. 

12- Benim adımla boş yere de yemin etmeyin. Çünkü bu, İlahınızın adına halel getirmektir. Ben Yahwe’yim. 

13- Akranına (bir başkasına) da zulmetme ve onu soyma (hakkını yeme). (Tuttuğun) işçinin ücreti de sabaha kadar yanında gecelemeyecek.

            Tevrat, işçi sabah tutulmuşsa yevmiyesinin akşama, akşam tutulmuşsa yevmiyesinin sabaha verilmesini emretmektedir

14-  Duymayana lanet etme, görmeyenin önüne de engel koyma. İlahına karşı da takvalı ol (Yahwe’nin rızasını kazanmak için emirlerini yerine getir, yasaklarından da kaçın). Ben Yahwe’yim.

            תִּ֣ירְאִ֔” (tira) kelimesi anlamı “saygı duymak, dikkat etmek, korkmak ve utanmak gibi anlamlara gelmektedir ve bu sözcüğün Arapça karşılığı “تَّقْوٰ” "takva" sözcüğüdür. “Allah’a karşı takvalı olmak” da kısaca “Allah’ın rızasını kazanmak için emirlerini yerine getirmek, yasaklarından da kaçınmak” şeklinde tarif edilebilir.

15-  Yargıda da adaletsizlik yapmayın. Fakirin yüzünü kaldırma, güçlüyü de onurlandırmaı. Halkın arasında adaletle hüküm ver.  

            ı Fakire acıyıp onu haklı çıkarma, güçlü olanın gözüne girmek için de onu haklı çıkarma.

16- Halkının arasında da dolaşıp dedikodu yapma. Akranının (bir başkasının) kanına karşı da durmaı. Ben Yahwe’yim.

            Başkasının hayatını tehlikeye düşürecek bir şey yapma, hayatı da tehlikede ise seyirci kalma, ona yardım et.

17- Kalbinde de kardeşine karşı nefret besleme. Akranını (muhatabını) da ikaz et; onun günah ve vebalini taşıma.

18- İntikamcı olma, halkının evladına da kin besleme. Akranını (muhatabını) da kendin gibi sev. Ben Yahwe’yim.

19-  Kurallarımı da gözeteceksiniz (hükümlerime uyacak ve onlara sahip çıkacaksınız). İki farklı türdeki hayvanı  çiftleştirme. Tarlana da iki farklı tohum ekme. İki tür ip ile dokunmuş kumaştan yapılmış giysi de giyme.

20- Bir erkek bir şifha (kadın hizmetçi) ile ilişkiye girerse ve o kadının bir nişanlısı varsa; bedeli ödenip özgür kılınmış veya özgürlüğü verilmemiş fark etmez, öldürülmeyecekler. Ancak bu had (kırbaç) cezası gerektiren bir durumdur. Çünkü kadın (henüz) azat (özgür) değildir. 

21-  Ve o (erkek), Yahwe’ye, Yaklaşma Çadırının girişine bir aşam (kabahatli) kurbanı olarak bir koç getirecek. 

22-  İşlediği hatadan (suçtan) dolayı da kohen aşam (kabahatli) kurbanı olan koçla Yahwe’nin önünde onun için istiğfar edecek  ve kişinin işlediği hata (suç) bağışlanacak.

23- Ve eğer ülkeye gelirseniz ve (meyvesi) yenebilir her türlü ağaç dikerseniz, onun meyvesi sizin için 3 yıl sünnetsiz biri gibi (necis, uzak durulması gereken) sayılacak ve yenmeyecek. 

24-  Dördüncü yıl ağacın tüm meyvesi kuddüs (kutsal, Yahwe’ye ait) sayılacak ve Yahwe için büyük bir yüceltme olacak. 

            “הִלּוּלִ֖ים” (ilulim), "medh, medih, övgü (sena), yüceltme" gibi anlamlara gelmektedir. Bu ifade Tevrat’ta sadece 2 yerde (Levililer, 19:24 ve Hakimler, 9:27) geçmektedir.

25-  Beşinci yıl ise ağacın meyvesini yiyebilirsiniz. O zaman size bol ürün verecek. Ben, Yüceniz Olan (İlahınız) Yahwe’yim.

26-  Üzerinde kan olanı (kanlı bir yemeği) yemeyin. Nahaşı ya da büyücülük (sihir, üfürükçülük) yapmayın.

            “נַחֲשׁ֖” (Nihaş), kelime olarak "kehanette bulunmak, yıldızların hareketlerini ve tesirlerini hesaplama ve tahmin etme, müneccimlik (astrologluk) yapma, geleceğe dair zan ve tahminde bulunma, falcılık" gibi anlamlara gelmektedir.

27-  Başlarınızın yanlarını (favorileri) yuvarlamayın, sakalınızın kenarlarını da yok etmeyin.

            Yahudilere göre favorileri tamamen keserek, kulak arkasındaki ile yüz önündeki saç çizgisini eşit hizaya getirmek yasaktır (Talmud – Makot 20a-b; Raşi). Sakalı da bir bıçak (jilet) kullanarak tamamen tıraş etmek de yasaktır. (Mitsvat Lo Taase No. 150 -Sefer Ahinuh)

28-  Ölmüş bir can için de bedeninize bir kesik (yara) açmayın, üzerine de dövme işaretleri yapmayın. Ben Yahwe’yim.

29-  Kızını da fuhşa sürükleyerek ona halelı getirme ki ülke düşmesin, memleket da zimaıı dolmasın.

            ı “חַלֵּ֛ל” (halel), saygısızlık etmek, ihlal etmek, kutsallığını bozmak gibi anlamlara gelmektedir.

ıı Zima “זמה”, hile, fesat, şeytanlık, fuhuş ve ahlaksızlık gibi anlamlara gelmektedir.

30- Şabatlarımı (şabat/sebt yasaklarımı) muhafaza edin. Kutsallarıma da karşı da takvalıı olun. Ben Yahwe’yim.

            ı תִּ֣ירְאִ֔” (tira) kelimesi, “saygı duymak, dikkat etmek, korkmak ve utanmak” gibi anlamlara gelmektedir. Bu sözcüğün Arapça karşılığı da  “تَّقْوٰ” "takva" sözcüğüdür. “Allah’a karşı takvalı olmak” da kısaca “Allah’ın rızasını kazanmak için emirlerini yerine getirmek, yasaklarından da kaçınmak” şeklinde tarif edilebilir.

31- Ov veya Yideonime başvurmayın, peşlerinden de gitmeyin.  Onlarla da kendinizi tame (necis) etmeyin. Ben, Yüceniz Olan (İlahınız) Yahwe’yim.

            Ov ve yideoni'nin, o dönemde sihir yapmak ya da kehanette bulunmak amacıyla kullanılan gereçler olduğu yönünde görüşler vardır.

32- Ak saçlının önünde ayağa kalk, ihtiyaraı da saygı göster, Yücen Olana (İlahına) karşı da takvalı ol (Yahwe’nin rızasını kazanmak için emirlerini yerine getir, yasaklarından da kaçın). Ben Yahwe’yim.

            İhtiyar sözcüğü her ne kadar genellikle yaşlılar için kullanılıyor olsa da asıl anlamı “seçkin” demektir. Tevrat’ta geçen “ihtiyar heyeti” ifadesi de buna bir örnek olarak gösterilebilir.

33- Ve eğer ger (Yahudi olmayan yabancı), memleketinizde sizinle yaşıyorsa, ona kötülük etmeyin. 

34- Aranıza katılan ger (yabancı) de sizin için sizden bir yerli gibi olmalıdır. Onu kendin gibi sevmelisin. Çünkü siz de Mısır diyarında yabancıydınız. Ben, Yüceniz Olan (İlahınız) Yahwe’yim.

35- Hüküm verirken adaletsizlik yapmayın. Uzunluk, ağırlık ve hacim ölçümünde de (hile ve haksızlık yapmayın).

36- Tartınız da doğru, ağırlığınız (ölçen) da doğru, (tahıl ve sıvı) ölçekleriniz de doğru  olmalı. Ben, sizi Mısır diyarından çıkaran Yüceniz Olan Yahwe’yim. 

37- Böylece tüm hükümlerime de kurallarıma da uyacaksınız ve onları yerine getireceksiniz. Ben Yahwe’yim.”

 

20. Bap

Cezalar

20:1-  Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:

2- “İsrailoğullarına da yine de ki: İsrailoğullarından biri veya İsrail’de yaşayan bir ger (yabancı), soyundan (birini) Moleh’eı teslim eden (kurban eden) kişi öldürülecek. Memleket halkı da onu taşla recmedecekıı.

            ı Moleh’in (מֹ֕לֶךְ), Amonilerin taptığı, o dönemde Kenan diyarında da yaygın olarak tapılan bir put olduğu belirtilmektedir (I. Krallar, 11/5,7).  Bu halklar bu putlarına çocuk kurban ederlerdi.

            ıı “רֶ֧גֶם” (recem) sözcüğünün Arapçadaki karşılığı “رْجَم” (recm) sözcüğüdür ve “taşlamak, taşa tutmak, kovmak” gibi anlamlara gelmektedir.

3- O kişiye yüzümü asacağım ve halkından karet edeceğim. Zira o soyundan (bir çocuğu) Moleh’e sunarak Kutsal mekânımı (Kenan topraklarını) tame (necis) etmiş, Kutsal Adıma da halelı getirmiştir.

ı “חַלֵּ֛ל” (halel), saygısızlık etmek, ihlal etmek, kutsallığını bozmak gibi anlamlara gelmektedir.

4- Memleket halkı da soyundan (bir çocuğu) Moleh’e sunan kişiye göz yumar, onu öldürmezse,

5- Ona ve soyuna yüz vermeyeceğim. Onu da ve Moleh’in peşinden gidip zimaı yapan herkesi de halkından karetıı edeceğim.

ı Zima “זמה”, hile, fesat, şeytanlık, fuhuş ve ahlaksızlık gibi anlamlara gelmektedir.

ıı Kelime olarak “kökünü kazıma, izole etme, yok etme ve imha'“ gibi anlamlara gelen ''karet” dini ve toplumsal kurallara uymayan bir Yahudi’nin “cemaatten atılması” demektir. Kurumsallaşmasından önce “karet” cezasını hak eden birinin çocuklarının çok küçük yaşta öleceği, kendisinin de çok uzun yaşamayacağı, Mesela 50 ya da 60 yaşına gelmeden bu dünyadan ayrılacağı kabul ediliyordu.

Kareti hak eden kimse, iyi ve erdemli biri ise gelecek dünyada ruhlar alemindeki payını kaybetmeyeceği; kötü biri ise ruhu bedeninden ayrılıncaya kadar 12 ay boyunca ceza göreceği. 12 ayın sonunda ise bedenin ortadan kalkarak ruhunun yakılacağı ve bunların bir rüzgarla savrulup tamamen yok edilmek suretiyle cezalandırılacağı kabul ediliyordu. Ancak din adamları cemaatlerini disiplinli hale getirmek ve dini emirlerin uygulanabilirliğini artırmak için bu cezayı maddi-fiziki bir şekle büründürmüşler ve bu cezayı hereme dönüştürmüşlerdir.

Hıristiyanlıktaki aforoza tekabül eden “herem”, “kurallara uymayan bir kimseyi toplumdan dışlamak” anlamına geliyordu. Köken itibariyle Eski Ahid'e dayansa da bir ceza biçimi olarak sürgün sonrası dönemde geliştirilmiş, Talmudik dönemde de şekillenip kurumsallaşmıştır.

6- Peşleri sıra saparak Ov veya Yideoniye başvuran canı da yüz vermeyeceğim, onu da halkından karet edeceğim.

            Ov ve yideoni'nin, o dönemde sihir yapmak ya da kehanette bulunmak amacıyla kullanılan gereçler olduğu yönünde görüşler vardır.

7- Kendinizi (Yahwe’ye kul olarak) has kılın ve mukaddes olun. Ben, Yüceniz Olan (İlahınız) Yahwe’yim.

8- Kurallarımı da gözetin ve onlarla amel edin (onlara uyun). Zira Ben, sizi mukaddes kılan Yahwe’yim.

9- Babasına ve annesine lanet eden kişi öldürülecek. Lanet ettiği, babası ve annesidir. Kanı üzerindedir (bunun vebali boynunadır).

10- Bir kişi bir erkeğin karısıyla ya da akranının (bir başkasının) karısıyla zina ederse, hem zani (zina eden erkek) hem de zaniye (zina eden kadın) öldürülecek. 

            Bu ve sonraki tüm ayetlerde belirtilen durumlarda kadın tecavüze uğramışsa, ceza sadece erkek içindir.

11- Babasının karısıyla yatan kişi, babasının çıplaklığını ortaya çıkarmıştır. İkisi de öldürülecek. Onların kanı da üzerlerindedir (bunun vebali kendi boyunlarındadır).

12- Bir kişi geliniyle yatarsa, ikisi de öldürülecek. Yaptıkları sapıklıktır. Onların kanı da üzerlerindedir (bunun vebali kendi boyunlarındadır).

13- Bir erkek, kadınla yatar gibi erkekle yatarsa, ikisi de iğrençlik yapmıştır. İkisi de öldürülecek. Onların kanı da üzerlerindedir (bunun vebali kendi boyunlarındadır).

14-  Bir kişi hem bir kadını hem de onun annesini alırsa, bu zimadır. Hem o hem de onlar ateşte yakılmalıdır. Aranızda zimaı olmayacak.

ı Zima “זמה”, hile, fesat, şeytanlık, fuhuş ve ahlaksızlık gibi anlamlara gelmektedir.

15-  Bir kişi bir hayvanla da yatarsa öldürülecek; hayvanı da öldürün. 

16- Bir kadın da birleşmek için bir hayvana yaklaşmışsa, kadını da hayvanı da öldürün. Öldürülecekler, onların kanı da üzerlerindedir (bunun vebali kendi boyunlarındadır).

17- Bir kişi kız kardeşini, babasının kızını ya da annesinin kızını alırsa ve onun çıplaklığını görürse… -Ona (kız kardeşler) hesed et.ı- (Bunlarla ilişkiye giren) Halklarının önünde karet edilecekler. Kişi de kız kardeşinin çıplaklığını açtığı için kanı da kendi üzerlerindedir (bunun vebali kendi boynundadır).

            ı Çevirilerde “bu ayetteki “hesed” sözcüğü, kötü, çirkin, yüzkarası şeklinde çevrilmektedir.

Oysa "חֶ֕סֶד" (hesed); “merhamet, iyilik, lütuf, sevgi, ihsan, hayırda bulunma, şefaat, adalet, erdem ve fazilet” gibi anlamlara gelmektedir. Dolayısıyla da bu ayette kız kardeşlere “hesed” yani merhamet, nezaket, şefkat ve iyilikle davranılması gerektiği anlaşılmaktadır.

18- Bir kişi adetli (regl) olan bir kadınla yatar ve onun çıplaklığını açarsa, kadının kanını ifşa etmiştir; kadın da kanını ifşa etmiştir. İkisi de halkından karet edilecekler.

19- Annenin kız kardeşinin de babanın kız kardeşinin de çıplaklığını açmayacaksın. Yakınının çıplaklığını açanlar günahlarının (suçlarının) sorumluluğunu taşıyacaklar. 

20- Amcasının (veya dayısının) karısıyla yatan kişi de amcasının (veya dayısının) çıplaklığını açmış demektir. Günahlarının (suçlarının) sorumluluğunu taşıyacaklar ve çocuksuz ölecekler. 

21- Bir kişi kardeşinin karısını nidaya rağmen (uzak durması gerektiği halde) alırsa. Kardeşinin çıplaklığını açmış demektir; çocuksuz olacaklar.

            Nida, adetli (regl) olan kadınla cinsel ilişkiye girme yasağı demektir. Burada da kardeşinin eşiyle ilişkiye girme bu duruma benzetilmiş gibi anlaşılmaktadır.

            “alırsa” ifadesi de evlenirse demektir. Bununla ilgili farklı görüşler vardır: İbn Ezra, kardeşi ölse ve onun çocuğu varsa, o zaman yengesiyle evlenmemesi gerektiği yönünde bir görüş belirtir. Aynı anneni çocuğu olan erkek kardeşlerden birinin dul kalan yengesiyle evlenemeyeceğine dair bir görüş de var. (Torat Koanim; Şulhan Aruh- Even Aezer 157:1).

22- Tüm bu hükümlerimi ve kurallarımı gözeteceksiniz ve onlarla amel edeceksiniz (onlara uyacaksınız) ki, oturmanız için götürdüğüm memleket sizi kusup atmasın. 

            Levililer 18:27, 28 ayetlerinde şöyle belirtilmişti. “ Sizden önce o memlekette (Kenan Diyarında) yaşayanlar bu iğrenç şeyleri yaptığı için memleket necis oldu. (Dikkatli olun!) Onu tame necis, ettiğinizde, ülke sizden önceki ulusu kustuğu gibi sizi de kusmasın!”

23- Önünüzden sürüp çıkardığım milletlerin geleneklerine (inanç, örf ve adetlerine) uymayın. Çünkü onlar tüm bu şeyleri yaptılar. Ben de onlardan tiksindim. 

24-  Ve (bu nedenle) size dedim ki: “Onların topraklarını siz miras alacaksınız. Süt ve bal akan o diyarı mülk edinmeniz için size vereceğim. Ben, sizi diğer tüm halklardan ayıran Yüceniz Olan (İlahınız) Yahwe’yim.

25- Tahir (temiz, faydalı, sağlıklı) hayvanlarla tame (necis) olan hayvanları da necis kuşlarla tahir olan kuşları da ayırt edeceksiniz. Sizin için necis olduğunu bildirip ayırdığım bir hayvanla da kuşla da toprakta yaşayan bir canlıyla  da kendinizi tame (necis, murdar) hale getirmeyeceksiniz. 

26- Ve Benim için mukaddes (kutsal, Yahwe’ye adanmış) olacaksınız. Çünkü Ben Kuddüs olan Yahwe’yim, sizi diğer tüm halklardan Kendim için ayırdım (seçtim).

27- Ov veya Yideoniye sahip olan erkek de kadın da öldürülecek ve taşla recmedilecek, kanları da kendi üzerlerinde olacak (bunun vebali de kendi boyunlarındadır).

Ov ve yideoni'nin, o dönemde sihir yapmak ya da kehanette bulunmak amacıyla kullanılan gereçler olduğu yönünde görüşler vardır.

 

21. Bap

Kohenlere özel kurallar

21:1-   Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki: “Harun’un oğulları kohenlerle konuş ve onlara de ki: ‘Kimse halkından ölen bir can için kendisini tame (necis, murdar) yapmayacak. 

            Kohen, bir cesede dokunduğunda tame (necis) duruma düşeceği için buna sınırlama getirilmektedir.

2- Sadece (kohen) kendisine en yakın (öz) olan yakını, annesi, babası, oğlu, kızı ve erkek kardeşi,

3- Ve kendisine yakın (öz) olan ve bir erkeğe varmamış (evlenmemiş) kız kardeşi için kendisini tame (necis) yapmalıdır. 

            Bir kohen 2 ve 3’üncü ayette zikredilen akrabalarının kefenleme ve defnetme işleriyle ilgilenebilir. Başkohene ise bunların hepsi yasaktır (21:11).

4- (Kohen) halkı arasında bir baal olarak kendine halel getirmeyecek.

            בַּ֣עַל” (baal), İbranicede sahip, efendi, lider ve  koca gibi anlamlara gelen bir kelimedir.

            “חַלֵּ֛ל” (halel), saygısızlık etmek, ihlal etmek, kutsallığını bozmak gibi anlamlara gelmektedir.

5- Ve kohenler, (yas nedeniyle) kel bölge yaratmayacaklar (saçını kazıtmayacak ya da yolmayacaklar),  sakallarının kenarlarını tıraş etmeyecekler, bedenlerinde de kesik (yara, çizik, dövme) açmayacaklar.

6- İlahları (Yüceleri olan) için kuddüs (kutsal, adanmış) olmalı ve İlahlarının ismine halel getirmemelidirler. Çünkü onlar Yüceleri Olanın (İlahları) yakılanını (kurbanlarını) ve Yüceleri Olana ait ekmeği sunuyorlar. Kuddüs (kutsal, Yahwe’ye adanmış) olmalıdırlar.

7- Zina yapmış ya da halalaı olan kadını da kocasından boşanmış kadını da almayacaklar (nikahlamayacaklar). Çünkü onların her biri (her bir kohen), Yüceleri Olan için kuddüstür (kutsaldır, Yahwe’ye adanmış).

            ı “חֲלָלָה֙” (halala) “ihlal edilmiş, bozulmuş, halel getirilmiş demektir. Örneğin, evlenilmesi yasak olan bir kadınla ilişkisi sonucu doğan kızlar bu sınıfına girer.

8- Onun (kohenin) kutsiyetini korumalısın. Çünkü o, senin İlahının ekmeğini sunan kişidir. O, senin için de mukaddes olacak. Çünkü Ben, seni kutsayan (takdis eden) Yahwe’yim; Kuddüs’üm (Kutsalım).

9- Bir kohenin kızı zina yaparak kendine halel getirirse, babasına da halel getirmiş olur; o ateşle yakılmalıdır.

10- Başına mesh yağı dökülen ve kutsal giysileri giyerek yetkili kılınan kardeşlerin arasındaki başkohen de başını (saçını) dağıtmayacak, giysisini de yırtmayacak. 

11-  Babası ve annesi dahi olsa ölü bir cana yaklaşmayacak ve kendisini tame (necis) yapmayacak. 

12-  Mikdaştan (Kutsal mekândan, mabetten) da ayrılmayacak ve Yüce Olanın Mikdaşına da halel getirmeyecek. Çünkü Yücesinin (ilahının) mesh yağı tacı onun üzerindedir. Ben Yahwe’yim.

13- (Kohen), ancak bakire bir kız alabilir. 

14-  Dul, boşanmış, halalaı ya da zina yapmış bir kadın almayacak; sadece kendi halkından bakire bir kız alabilir. 

            ı “חֲלָלָה֙” (halala) “ihlal edilmiş, bozulmuş, halel getirilmiş demektir. Örneğin, evlenilmesi yasak olan bir kadınla ilişkisi sonucu doğan kızlar bu sınıfına girer.

15- Böylece halkı içinde de soyuna halel getirmiş olmayacak. Çünkü Ben, onu mukaddes kılan Yahwe’yim.’”

16- Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:

17- “Harun’la konuş ve ona de ki: ‘Nesilleriniz boyunca, senin soyundan gelen ve bir kusuru olan kimse Yüce Olanın ekmeğini (kurbanlarını) sunmak için sunağa yaklaşmayacak. 

18- Bir kusuru olan kimse oraya yaklaşmayacak; kör, topal, burun kemeri çökmüş olan ve uzuvları (kol, bacak, göz, kulak vb) orantısız olan bir kişi,

19- Veya ayağında veya elinde kırık bulunan bir kişi, 

20- Veya kamburu olan, iyi görmeyen küçük gözlü, gözünde yumru olan, egzaması olan, çıbanı ya da erbezleri ezilmiş olan (sunağa yaklaşmayacak)

21- Kohen Harun’un soyundan kusur bulunan herhangi biri de Yahwe’ye yakılanını (kurbanını) sunu sunmak için sunağa yaklaşmayacak. Kusuru olduğu müddetçe İlahının ekmeğini sunmak üzere (sunağa) yaklaşmayacak. 

22- Ancak (bu kişi) kutsal şeylerden ya da en kutsal şeylerden olan İlahının ekmeğinden yiyebilir. 

23- Fakat (Yaklaşma Çadırındaki) ayıraca (perdeye) girmeyecek, sunağa da yaklaşmayacak. Çünkü kusuru vardır; Kutsallarıma halel getirmeyecek. Zira Ben, onları mukaddes kılan Yahwe’yim.’”

24-  Musa, Harun’a ve oğullarına ve tüm İsrailoğullarına bunları anlattı.

 

22. Bap                     

22:1-   Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:

2- “Harun ve oğullarıyla konuş. İsrailoğullarının Benim adıma adadıkları mukaddeslere karşı dikkatli olsunlar ki Benim Kutsal İsmime halel getirmesinler. Ben Yahwe’yim. 

             “חַלֵּ֛ל” (halel), saygısızlık etmek, ihlal etmek, kutsallığını bozmak gibi anlamlara gelmektedir.

3- Ve onlara de ki: “Nesilleriniz boyunca soyunuzdan biri, İsrailoğullarının Yahwe adına takdis ettikleri (Yahwe için adadıkları),  sunulara necis haldeyken yaklaşırsa, o can Huzurumdan kopartılacak (atılacak). Ben Yahwe’yim. 

4- Harun’un soyundan cüzzamlı veya akıntısı olan hiç kimse, tahir sayılıncaya kadar kutsal şeylerden yemeyecek. Ölü bir cana değdiği için necis olan birine dokunan erkek; akıntısı olan erkek, 

5- Ve onu tame (necis) yapacak küçük canlıdan birine (leşine) ya da herhangi bir nedenle necis durumda olan bir kişiye dokunan da onlardan yemeyecek. 

6- (Bunlardan herhangi birine) Temas etmiş kişi gün batımına kadar tamedir ve bedenini mikveye daldırmadığı sürece kutsallardan (kurbanlardan) yemeyecek. 

7- Güneş batınca da tahir sayılacak ve o zaman kutsallardan yiyebilecek. Çünkü onun ekmeğidir (yiyeceğidir)

8- Ölü bulunmuş veya vahşi hayvan tarafından parçalanmış bir hayvanın etini yiyerek de kendisini necis yapmayacak. Ben Yahwe’yim.

9- Onlar (kohenler), kendilerinden korumalarını istediğim şeyleri korusunlar ve bu konuda herhangi bir günah ve vebal yüklenmesinler ki, bundan dolayı kendilerine halel getirerek ölmesinler! Zira Ben, onları mukaddes kılan Yahwe’yim.

10- Kohen olmayan kimse kutsallardan (onların payı olan kurbanlardan) yiyemez. Bir kohenl yaşayan da onun ücretli işçisi de kutsallardan yiyemez.

11-  Fakat kohenin kendi parasıyla satın aldığı bir can ondan yiyebilir. Evinde doğan köleler de onun ekmeğinden yiyebilir. 

12-  Kohenin kızı da dışarıdan biriyle evlenirse, artık kutsallardan (kohenlerin payı olan kurbanlardan) yemeyecek. 

13- Fakat Kohenin kızı, dul kalmışsa veya kocası onu boşamışsa ve çocuksuzsa; babasının evine geri döndüğünde, gençliğinde olduğu gibi babasının ekmeğinden yiyebilir. Ancak dışarıdan hiç kimse ondan yemeyecek.

14-  Bir kimse yanlışlıkla kutsallardan yerse, sununun üzerine beşte birini daha ekleyerek kohene verecek. 

15-  Kohenler de İsrailoğullarının Yahwe için bağışladıkları sunuların kutsallığını bozmayacaklar. 

16- Ve onların (başkalarının), kutsallardan yeme suçundan dolayı cezalandırılmalarına sebep olmayacaklar. Ben, onları mukaddes kılan Yahwe’yim.”

            Kurban edilmeye uygun olmayan hayvanlar

17- Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:

18- “Harun’la ve oğullarıyla ve tüm İsrailoğullarıyla konuş ve onlara de ki: ‘İsrail evinden biri veya İsrail’deki bir ger (yerleşik yabancı), adak (nezir) veya gönüllü sunu olarak Yahwe’ye ola (yakılan) kurbanı sunduğu zaman, 

19-  kabul görmek için, kurban edilecek hayvanı sığırdan, koyunlardan veya keçilerden seçecek; kurban kusursuz ve erkek olacak. 

20-  Kusurlu olanı sunmayacaksınız. Çünkü böyle bir kurban sizden kabul edilmeyecek.

21-  Bir kimse adağını yerine getirmek veya gönüllü bir sunu sunmak amacıyla Yahwe’ye şelamim (paylaşma) kurbanı getirirse, ondan kabul edilmesi için kurbanı sığır veya davardan seçecek ve kurban sağlıklı olacak, hiçbir kusuru da bulunmayacak. 

22- Kör, kırığı, kesiği, şişliği olan, uyuz veya mantar hastalığı bulunan hayvanı Yahwe’ye getirmeyeceksiniz. Bunlardan birini de Yahwe için ola (yakılan) kurbanı olarak sunağın üzerine yerleştirmeyeceksiniz.

23- Uzuvları orantısız ya da (toynakları) birleşik olan bir sığır veya davarı gönülden bir hediye (sunu) olarak sunabilirsin. Ancak böyle bir hayvan) adak (nezir) olarak sunulursa kabul görmeyecek.

24- Erbezleri (testisleri) sıkılmış, ezilmiş, çıkarılmış veya kesilmiş hayvanı Yahwe’ye sunmayacaksınız. Memleketinizde de böyle sunular sunmayacaksınız. 

25- Bir yabancının elinden de bir hayvanı alıp İlahınızın ekmeği (yiyecek) olarak sunmayacaksınız, çünkü sakatlıkları vardır. Üzerlerinde kusur olan (hayvan) sizin için kabul görmeyecektir.’”

Yabancı milletlerin iyi hayvan anlayışı ile İsrailoğullarının kurbanlık hayvan anlayışının farkına dikkat çeken bu ayet, başka milletlerin iyi dediği bir hayvanın, kurban olmaya elverişli kriterde olamayacağına işaret etmektedir. (Bk. Sforno, s. 597-598.)

Kurban edilmeye uygun olan hayvanlar

26- Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:

27- (Erkek) bir buzağı, kuzu veya oğlak doğduğunda annesinin yanında yedi gün kalacak, ancak sekizinci günden itibaren Yahwe için ola (yakılan) kurbanı olarak kabul edilecek. 

28- Sığır ya da davar olsun, bu hayvanları yavrularıyla aynı gün kesmeyeceksiniz.

            Kurban kesiminde dikkat edilmesi gereken diğer hususlar

29- Ve eğer Yahwe’ye toda kesimi (şükür kurbanı) sunarsanız, onu kabul göreceğiniz şekilde sunacaksınız. 

30- Ve o gün yenilecek. Sabaha ondan hiç bırakılmayacak. Ben Yahwe’yim.

31- Emirlerimi gözetin ve onlarla amel edin (onlara uyun). Ben Yahwe’yim. 

32- Kutsal ismime de halel getirmeyin. İsrailoğullarının arasında da Kutsal kılınmalıyım. Ben, sizi kutsal kılan Yahwe’yim.

33- Yüceniz Olan olduğumu göstermek için sizi Mısır diyarından çıkaran Benim. Ben Yahwe’yim.”

 

23. Bap

            Kurbanların sunulacağı özel günler; Bayramlar

23:1- Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:

2- “İsrailoğullarıyla konuş ve onlara de ki: ‘Kutsal miqra (dini bildiri için toplanma günü) olarak ilan edeceğiniz Yahwe’nin tayin edilmiş bayramları, Bunlar Benim bayramlarımdır:

3- Altı gün boyunca iş yapılabilir; ancak 7’nci gün işten tamamen el çekeceksiniz. O (gün) Şabat’tır (sept/cumartesidir),  kutsal  miqradır (dini bildiri için toplanmadır); hiçbir melahaı (iş) yapmayacaksınız. O (gün), yaşadığınız her yerde Yahwe adına Şabat olacak.

            ı“melaha”, yaratıcı iş anlamına gelmektedir. Ancak bu kavramın içine nelerin girdiği Tevrat’ta belirtilmemiş. Yahudi din bilginleri ise, Talmut kitaplarında yapılmaması gereken 39 tane iş belirlemişler.

4-  Bunlar Yahwe’nin bayramlarıdır; belirlenmiş zamanlarda ilan edeceğiniz mukaddes (kutsal) miqralardır (dini bildiri için toplanma günülerdir):

1- Fısıh (Pesah), diğer adı Matsa (Hamursuz) Bayramı

5-  İlk ayda, ayın 14’ünde, iki akşam üstü arasında Yahwe’nin Fısıh (Pesah) Bayramı.

            Tevrat’a göre yeni yılın ilk ayı Tişri ayıdır. Yeni yıl, Tevrat’ta Çıkış Kitabının 12:2 ayetinde belirtildiği Mısır'dan Çıkışın (kölelikten kurtuluşun) önemine binaen Nisan ayında başlamaktadır.

            Tevrat’a belirtilen takvim kamerî esaslı 12 aydan oluşmaktadır. Kameri ay 29-30 gün, Kameri yıl da 354 gün sürmektedir.

İbrani kameri takvimindeki ayların Tevrat’a göre sıralanışı şöyledir: 1. Nisan (Ester 3:7), 2. İyar, 3. Sivan (Ester 8:9), 4. Tamuz, 5. Av, 6. İlul, 7. Tişri, 8. Bul (Hesvan) (1. Krallar 6:38), 9. Kislev (Zekeriya 7:1), 10. Tevet, 11. Şevat (Zekeriya 1:7), 12. Adar (Ester 3:7,13)

Ancak: Yahudiler, tarımsal faaliyetlerin planlanması amacıyla Güneş esaslı 12 aydan oluşan “Resmi Takvime” dönüştürmüşler. Güneş ayı 30-31 gün, güneş (gregoryen) yılı 365 gün sürmektedir. Bu nedenle de Yahudiler bu artık günlerin toplamını bazı yıllara 1 ay ekleyerek, yani söz konusu yılı 13’üncü ay olarak ekleyerek eşitlemektedirler.

Oysa bu durum Kur’an’da şöyle belirtilmiştir: “Allah’ın, gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah’ın kitabında (Esas olan Kitapta/Tevrat, İncil ve Kur'an’da) ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haramdır… (Haram ayları) ertelemek (sırasını değiştirmek), küfürde ileri gitmektir. Onunla kafirler (hakkı bildiği halde inkar edenler, onun üstünü bilerek örtenler) saptırılır. Allah’ın haram kıldığı kadarını bir yıl helal, bir yıl da haram sayarak Allah’ın haram kıldığını ihlal ederler. Yapıyor oldukları kötü işleri kendilerine süslü gösterildi. Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.” (Tevbe, 9:36, 37)

6-  Ayın 15’inci gününde de Yahwe için Matsa Haccıdır (Mayasız Bayramıdır); 7 gün boyunca matsa (mayasız yemek) yiyeceksiniz.

7-  İlk gün sizin için mukaddes (kutsal olan) bir miqradır (dini bildiri için toplanma günüdür); hiçbir melaha avodaı yapmayacaksınız.

            ı “melaha avoda”, çalışılan iş demektir. Bununla da kazanç  elde edilen işlerin kastedildiği yönünde farklı görüşler vardır. Raşi’ye göre bu ifade, birinin zorunluluk olarak gördüğü bir işi, yani “yapılmaması durumunda ciddi bir kayba yol açacak zaruri bir işi” ifade eder. Ramban’a göre, sözcük, özellikle, bir fabrika ya da tarlada yapılanlar gibi ağır işleri tanımlar.

8- 7 gün boyunca da Yahwe Adına yakılan kurbanlar getireceksiniz. 7’nci gün de mukaddes bir miqradır (dini bildiri için toplanma günüdür); hiçbir melaha avoda yapmayın.’”

9-  Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:

10- “İsrailoğullarıyla konuş ve onlara de ki, ‘Size vermekte olduğum diyara geleceğiniz ve hasadını toplayacağınız zaman, hasadınızın ilk omerini (1 demet tahılı) kohene getireceksiniz.

            1 omer, 2,2 litrelik bir hacim miktarı kadardır (Çıkış, 16:36). Omer, bu hacimdeki “1 demet” yeni biçilmiş tahıl anlamında da kullanılmaktadır. (Yasanın Tekrarı, 24:19)

11-  (Kohen) omeri (1 demet tahılı) Yahwe’nin huzurunda sizden razı olacağı şekilde sallayacak; bunu şabatın (sebtin, cumartesinin) ertesi günü yapacak. 

12-  Kohenin omeri (tahıl demetini) sallayacağı günde de ilk yılında kusursuz bir (erkek) kuzuyu Yahwe Adına ola (yakılan) kurbanı yapın.

13-  Minha (tahıl sunusu) olarak da yağla yoğrulmuş, 2/10 efa (4,4 lt) oranında ince unu Yahwe’ye hoş koku olarak ateşte yakılarak sunulacak. Neseh (şarap sunusu) olarak da 1/4 hin (0,9 litre) şarap sunulacak. 

14-  Tam olarak bugüne kadar, Yüceniz Olanın (ilahınızın) kurbanını getirinceye kadar yeni hasadın ekmeğinden de kavrulmuş buğdayından da tahılından da yemeyeceksiniz. (Bu), yaşadığınız her yerde nesilleriniz boyunca ebedi bir kural olacak.

Omer’in Sayılması

15-  Şabatın ertesi gününden, (yani) sallama sunusu (tenufa) olan omeri getirdiğiniz günden itibaren 7 şabat (sebt, cumartesi) sayacaksınız.  Tam 7 şabat olacak. 

            Fısıh (Pesafh/Matsa/Hamursuz) Bayramının 2’nci gecesi itibarıyla (16 Nisan), omer saymaya başlanır. Bu sayış, yaklaşan Şavuot’u hatırlatmak amaçlı olan, Şavout’tan 50 gün önce başlayan bir süreçtir.

Omer’in sayılmasıyla ilgili bir diğer açıklama, Hamursuz Bayramı’yla Şavuot arasındaki bağı gösterdiğidir. İsrailoğulları Mısır’dan Çıkışlarıyla kavuştukları özgürlük, Sina Dağı’nda, Tevrat’la birlikte kazandıkları inanç sistemi ile devam eder.

7’nci sept (cumartesi) gününe kadar süren ‘Omer’in sayılması’ Şavuot (Haftalar) Bayramı ile sonuçlanır.

2- Şavuot (Haftalar) Bayramı

16- Yedinci Sebtin ertesi gününe kadar da 50 gün geçmiş olacak ve Yahwe’ye yeni bir minha (tahıl sunusu) sunacaksınız. 

17- Yaşadığınız yerlerden de 2/10 (efa -4,4 lt- undan mamul) sallama sunusu olarak iki ekmek getireceksiniz. (Bunlar) en kaliteli undan olacak ve hamets (mayasız) pişirilip ilk tahıl (minhası) olarak Yahwe’ye sunulacak. 

18- Ekmeğin yanında da birer yaşında kusursuz yedi (erkek) kuzu, genç bir boğa ve iki koç getireceksiniz. (Bunlar) minhalar ve nesehler (şarap sunusu) ile birlikte Yahwe’nın huzurunda memnuniyetle kabul edilen birer ola (yakılan) kurban, Yahwe Adına birer ola (yakılan) kurbanı, ateşte sunulan kurban olarak sunulacak; hepsi Yahwe için hoş koku olacak. 

19-  Hatat (kefaret) kurbanı olarak da bir (erkek) oğlak, şelamim (paylaşma) kurbanı olarak da bir yaşında iki (erkek) kuzu sunacaksınız. 

20-  Kohen ilk tahıldan (minhadan) yapılmış ekmeklerle birlikte iki (erkek) kuzuyu da Yahwe’nin huzurunda sallama sunusu olarak sallayacak. Bu sunular Yahwe için kutsaldır ve kohene aittir. 

21-  Tam da o günde kutlama yapacaksınız. Sizin için kutsal bir miqradır (dini bildiri için toplanma günüdür); hiçbir melaha avoda (kazanç getiren iş) yapmayın. Bu, Nesilleriniz boyunca, yaşadığınız her yerde ebedi bir kural olacak.

22-  Topraklarınızda ekin biçtiğinizde, tarlanızın kenarını tamamen biçmeyeceksiniz, kalan başakları da toplamayacaksınız.  Onları fakirler (yoksullar) ve yabancılar için bırakacaksınız. Ben Yüceniz Olan Yahwe’yim.’”

3- Roş Aşana (Yılbaşı) Bayramı

23-  Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:

24-  “İsrailoğullarına söyle, ‘7’nci ayda, ayın ilk günü sizin için şabattır (dinlenme günüdür); Şofar (borazan/trompet) sesi ile duyurulacak bir anma, kutsal bir miqradır (dini bildiri için toplanma günüdür)

25-  O gün hiçbir melaha avoda (kazanç getiren iş) yapmayacaksınız. Yahwe’ye ateşte yakılan sunu sunacaksınız.’”

4- Yom Kippur (Kefaret Günü) Bayramı

26-  Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:

27-  “7’nci ayın onuncu günü de Yom Kippur’dur (Kefaret Günüdür). Sizin için kodeş (kutsal) bir miqra (dini bildiri için toplanma günü) olacak. Nefsinizin isteklerini dizginleyin ve Yahwe adına yakılan kurbanlar (fısıh kurbanları) getirin. O gün hiçbir iş yapmayın.

28-  O gün hiçbir melaha avoda (kazanç getiren iş) da yapmayın. Çünkü o, Yüceniz (ilahınız) Yahwe’nin huzurunda sizin için kefaret (bağışlanma) olacak olan Kefaret Günüdür. 

29-  O gün nefsinin isteklerini dizginlemeyen (oruç tutmayan) kişi halkından kesilip atılacak (koparılacak).

30- O gün, melaha avoda (kazanç getiren iş) yapan canı da halkından koparacağım.

31- Hiçbir melaha avoda (kazanç getiren iş)  yapmayın; (bu), nesiller boyunca yaşadığınız her yerde ebedi bir kural olacak.

32- O, sizin için Şabat’tır; tam bir dinlenme (işten el çekme) günü olacak. Nefsinizin isteklerini dizginleyin (oruç tutun) ve ayın 9’uncu gününün akşamından (ertesi) akşama kadar Şabat'ınızı uygulayın..”

5- Çardaklar (Sukot) Bayramı

33- Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki: 

34- “İsrailoğullarıyla konuş ve onlara de ki: ‘Bu 7’nci ayın (Tışri Ayının) 15’inci günü Yahwe için Çardak Haccıdır (Bayramıdır); yedi gün sürecek. 

35- İlk gün miqra (dini bildiri için toplanılacak günü) olacak ve hiçbir melaha avoda (kazanç getiren iş) yapmayacaksınız.

36- 7 gün boyunca Yahwe’ye ateşte yakılan sunu sunacaksınız. 8’inci gün ise sizin için miqra (dini bildiri için toplanma günü) olacak ve Yahwe’ye ateşte yakılan bir sunu sunacaksınız. Bu miqra (dini bildiri için toplanma) olacak. Hiçbir melaha avoda (kazanç getiren iş)  yapmayacaksınız.

37- Bunlar, Yahwe için ola (yakılan) kurbanları ve minhalar (tahıl sunuları) ve şelamim (paylaşım) kurbanları ve nesehlerden (şarap sunusu), her gün, günün gününe Yahwe için yakılan sunu olarak takdim etmek için Yahwe için mukaddes miqralar (dini bildiri için toplanma günler) olarak ilan edeceğiniz bayramlardır.

38-  Yahwe’nin şabat  (dinlenme için belirlemiş olduğu) günleri,  Yahwe için verdiğiniz tüm hediyelerin ve adakların ve gönüllü sunuların dışındadır. 

39- 7’nci ayın 15’inci gününde, memlekette ürünü topladığınız dönemde de 7 gün boyunca Yahwe için haccedeceksiniz (bayram olarak kutlayacaksınız). İlk gün şabat (bir dinlenme günü) olacak, 8’inci gün de şabat olacak. 

40- İlk günde de kendiniz için hoş ağacın meyvesinden, hurma dalından, örgülü ağaç dallarından ve dere söğütlerinin (kavakların) dalından getirecek ve Yüceniz Olan Yahwe’nin huzurunda 7 gün sevineceksiniz. 

41- Bunu da yılda 7 gün boyunca Yahwe için haccedeceksiniz. Bu, nesilleriniz boyunca, yaşadığınız her yerde ebedi bir kuraldır. Ve onu 7’nci ayda kutlayacaksınız. 

42- 7 gün boyunca da çardaklarda oturacaksınız.  İsrail’de doğanların hepsi de çardaklarda oturacak. 

43- Tüm nesilleriniz de İsrailoğullarını Mısır diyarından çıkardığım zaman onları çardaklarda oturttuğumu bilecek. Ben Yüceniz Olan Yahwe’yim.’”

44- Musa da Yahwe’nin tayin ettiği bayramları İsrailoğullarına bildirdi.

 

24. Bap

            Menora (7 kollu şamdan)

24:1- Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki:

2- “İsrailoğullarına emret; aydınlatma için kandil devamlı yansın diye sana ezilmiş zeytinden berrak zeytinyağı getirsinler. 

3- Harun da onu düzenli olarak, Yaklaşma Çadırındaki Şehadetin (Tanıklık Sandığının) perdesinin dışarı bakan tarafında, Yahwe’nin huzurunda akşamdan sabaha kadar (yanacak şekilde) düzenleyecek. (Bu), tüm nesilleriniz için (geçerli olan) ebedi bir kural olacak.

4- (Harun) kandilleri de sürekli olarak Yahwe’nin huzurundaki saf (altın) Menoranın (7 kollu şamdanın) üzerinde (yanık) tutacak.

5-  Ve ince un alacaksın ve 12 tane halka ekmek pişireceksin. Her bir halka ekmek de 2/10 efa (4,4 lt) ölçüsünde undan yapılacak. 

6-  Ekmekleri de Yahwe’nin huzurundaki saf altın olan masanın üzerine, her birinde üst üste 6 tane olmak üzere, iki dizi halinde koysun. 

7-  Her bir sıranın üzerine de safı akgünlük (veya kenevir otu) koy ki, ekmek üzerinde Yahwe için ateşte yakılan bir zikir (hatırlatma) sunusu olsun.

8-  Ekmekler de her zaman Yahwe’nin huzurunda dizili duracak ve her şabat (cumartesi) günü değiştirilecek. Bu, Benimle İsrailoğulları arasında ebedi bir ahit (işareti) olacak.

9-  Ekmekler de Harun ve oğullarına ait olacak ve onları mukaddes (kutsal) bir yerde yiyecekler. Yahwe’ye ateşte yakılan sunulardan olan bu ekmekler kohen için de mukaddestir ve ebedi olarak bir hak (kural) olacak.”

10- İsrailli bir kadının oğlu, o Mısırlı bir adamın oğluydu. İsrailoğulları arasından çıktı. Bu İsrailli kadının oğlu, İsrailli bir adamın ile kampta kavgaya tutuştu. 

11-  İsrailli kadının oğlu İsmi telaffuz etti ve (O’na) lanet okudu. Onu Musa’ya getirdiler. (Bu adamın) annesinin adı da Dan kabilesinden Dibri’nin kızı Şelomit idi. 

12-  Yahwe’nin (onun hakkındaki) emri kendilerine bildirilinceye kadar da onu hapsettiler.

13-  Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki: 

14-  “Lanet eden erkeği kampın dışına çıkarın ve ettiği laneti duyan herkes de elini onun başına koysun ve tüm topluluk onu recmetsin (taşlasın).

15-  İsrailoğullarına da de ki: ‘Kim Yüce Olana lanet ederse, günahının vebalini taşıyacak. 

16- Yahwe’nin ismine saygısızlık eden herkes mutlaka öldürülecek. Tüm halk da o kişiyi recmedecek (taşlayacak). İster ger (yerleşik yabancı) ister yerli (İsrailli) olsun kim (Yahwe’nin) İsmi’ne saygısızlık ederse öldürülecek.

            Öldüren, yaralayan, sakatlayan kişiye verilecek cezalar

17- Herhangi bir insanın canına kıyan (onu öldüren) kişi mutlaka öldürülecektir. 

18- Bir başkasının hayvanın canına kıyan da ödeme yapmalıdır. Cana karşılık can.

19-  Bir kişi akranını (başkasını) sakatlarsa, kendisine de aynısı yapılacak. 

20-  Kırığa kırık, göze göz, dişe diş; akranında (başkasında) hangi sakatlığa yol açmışsa, kendisine de aynısı yapılacak. 

21-  Bir hayvanı yaralayan, ödeme yapacak; bir insanı öldüren öldürülecek.

22-  Hepiniz için hüküm birdir. Ger (yerleşik yabancı) için de yerli (Yahudi) için de aynı hüküm geçerli olacak. Zira Ben, Yüceniz Olan (ilahınız) Yahwe’yim.’”

23-  Musa da bunları İsrailoğullarına bildirdi. Onlar da lanet eden kişiyi kampı dışına çıkardılar ve recmettiler. İsrailoğulları, Yahwe’nin Musa’ya emrettiği gibi yaptılar.

 

25. Bap

            6 yıl ekilen toprağın 7’nci yıl nadasa bırakılması

25:1- Ve Yahwe, Sina Dağında Musa’ya dedi ki: 

2- “İsrailoğullarıyla konuş ve onlara de ki: ‘Size vermekte olduğum topraklara diyara geldiğinizde, toprak Yahwe için şabat yılı olacak (nadasa/dinlenmeye bırakılacak).

            Şabat yılı’na Yahudiler “şemita” demektedirler. Şabat yılında toprak (arazi, bağ, bahçe) serbest bırakılır; arazi sahibi onu ekmez ve biçmez, isteyen herkes yetişen üründen yiyebilir.

3- 6 yıl tarlanı ekebilir, 6 yıl da bağını budayabilir ve memleketin ürününü toplayabilirsin. 

4-  7’nci yıl ise yer (toprak) için bir şabat yılı (toprağın serbest bırakılma yılı) olacak; Yahwe için bir şabat. Tarlanı ekmeyeceksin, bağını da budamayacaksın. 

5- Hasadın dökülen tanelerinden de yetişmiş olanı biçmeyeceksin, budanmamış asmanın üzümlerini de toplamayacaksın. Bu, topraklar için bir şemita (toprağın serbest bırakılma yılı) olacak. 

6- Şabat yılında toprakta yetişen ürün, senin için de kulların (erkek hizmetkarların) için de âmâtın (kadın hizmetkarların) için de kiraladığın kişi için de ve aranızda yaşayan gerler (yerleşik yabancılar) için de (yiyecek olacak)

7- Hayvanların için de memleketteki yaban hayvanları için de yiyecek olacak. Toprağın verdiği bütün ürün yiyecek olacak.

            Yovel’de (Jübile Yılında) yapılacaklar

8- Kendine de 7 şabat yılı sayacaksın; 7 kere 7 yıl. Bu 7 şabat yılının toplamı 49 yıl olacak. 

9-  Ve 7’nci ayın 10’unda kesik şofar (trompet) sesi duyuracaksın. Şofarı da tüm memlekette de Kefaret Gününde duyurmalısınız.

10- 50’nci yılı da kutsayacaksın, tüm memleket halkı için de özgürlük ilan edeceksin. Sizin için Yovel (Jübile Yılı) olacak; herkes mülkünü geri alacak ve ailesinin yanına geri dönecek. 

11-  50’nci yıl sizin için Yovel (Jübile Yılı) olacak. Tohum ekmeyeceksiniz, dökülen tanelerden yetişeni de biçmeyeceksiniz, budanmamış asmanın üzümünü de toplamayacaksınız. 

12- Çünkü Yoveldir (Jübile Yılıdır). Sizin için mukaddes (kutsal) olacak. Toprağın verdiği ürünü yiyebilirsiniz.

13- Yovelde (Jübile Yılında) herkes kendi mülküne geri dönecek. 

14- Ve eğer akranına (bir başkasına) (bir şey) satarsan ya da ondan satın alırsan; kimse kardeşini aldatmasın.

            Satıcı da alıcı da diğerini aldatmayacak. Piyasa şartlarından habersiz bir satıcı malın çok altında bir değerde satar da alıcı malın gerçek değerini bilmesine rağmen sesini çıkarmazsa aldatmış demektir. Bu ayet bu tür aldatıcılığı yasaklamaktadır. (Sforno, s.617)

15-  Akranından (bir başkasından) bir tarla satın alırken Yovelden (Jübile Yılından) sonraki yıllara göre (gerçek değerinde) alacaksın. O da sana ürün alınacak yıl sayısına göre satacak. 

16- (Ürün) alış yılı arttıkça bedeli artıracak; (ürün) alış yılı azaldıkça da bedeli azaltacak. Çünkü o, alacağın ürün sayısının miktarına göre sana satmaktadır. 

17- Sizden hiç biriniz (alış verişte) akranlar (muhatabını) rencide etmesin (hakaret etmesin). Yüceniz Olana (ilahınıza) karşı da takvalıı olun. Çünkü Ben Yüceniz Olan Yahwe ’yim. 

            ı תִּ֣ירְאִ֔” (tira) kelimesi, “saygı duymak, dikkat etmek, korkmak ve utanmak” gibi anlamlara gelmektedir. Bu sözcüğün Arapça karşılığı da  “تَّقْوٰ” "takva" sözcüğüdür. “Allah’a karşı takvalı olmak” da kısaca “Allah’ın rızasını kazanmak için emirlerini yerine getirmek, yasaklarından da kaçınmak” şeklinde tarif edilebilir.

18- Kurallarımla amel edecek (onlara uyacak), hükümlerimi de muhafaza edeceksiniz ve onları uygulayacaksınız. (Bu sayede) memlekette güvenlik içinde oturacaksınız. 

19- Memleket de ürününü verecek ve doyasıya yiyeceksiniz ve orada güvenlik içinde yaşayacaksınız.

            Yüce Yahwe, kendi emir ve yasaklarına uymaları durumunda hem refah ve güven içinde yaşayacaklarını hem de  İsrailoğullarını Kenan diyarından çıkarmayacağını belirtmektedir.

20- ‘Ekip biçmeyeceğimiz bu 7’nci yılda biz ne yiyeceğiz?' diyecek olursanız;

21- 6’ncı yıl üzerinize bereket yağdıracağım ve toprak 3 yıllık ürün verecek. 

22- 8’inci yıl da tohum ekeceksiniz ve 9’uncu yıla kadar eski üründen yiyeceksiniz. 9’uncu yıl ürün çıkıncaya kadar da eski ürünü yiyeceksiniz.

            Satılan arazilerin (tarla, bağ, bahçe vb) toprağın kurtarılması hususu

23- “Ülke (toprak) temelli satılamaz. Çünkü Ülke (bu topraklar) Bana aittir. Siz de yanımda birer ger (yerleşik yabancı) ve misafirsiniz.

24- Üzerinde tutunduğunuz (sahip olduğunuz) toprakların tümünde de toprağa kurtarılma imkanı sağlayacaksınız.

            Satılmış bir arazinin Yovel’de (Jübile yılı olan 50’nci yılda) hiçbir para ya da  fiyat olmaksızın sahibine geri dönmesi Tora’nın emirlerinden biridir (25:13). Buna, arazideki ev de dahildir (25:31). Ancak şehirde satılan ev bir yıl içerisinde geri alınmak istenmezse, ev artık temelli olarak yeni alıcıya ait olur (25:29,30)

25- Eğer kardeşin yoksul düşer ve toprağından satmak zorunda kalırsa, o zaman kendisine yakın bir kurtarıcısı (akrabası) gelir ve (kardeşinin sattığını) kurtarabilir.

            Bir kimse yoksulluk nedeniyle toprağının bir kısmını satmak zorunda kalmışsa, söz konusu mülkü kurtarmak en yakın akrabanın ya da orijinalinin tam anlamıyla belirttiği gibi "kendisine en yakın olan kurtarıcının" görevidir. "Kurtarıcı" ifadesi İbranicede, en yakın akraba olduğu için sadece ailenin mirasını kurtarmakla kalmayıp, aynı zamanda erkek kardeşinin çocuksuz dul kadınıyla evlenmek (Rut, 3:13) ve akrabasının kanının öcünü almak zorunda kalan (Sayılar, 35:19-28; Yasanın Tekrarı 19:6-12) kişi olduğu yönünde görüşler vardır.

26- Eğer kişinin kurtaracak kimsesi yoksa, ancak kendisi onu kurtarabilir duruma gelirse,

27- Satıştan sonraki yıllarda topraktan elde edilen ürünün değerini hesaplayacak ve (bu değeri düşüp) kalan miktarı sattığı kişiye ödeyecek ve böylece mülküne dönecektir.

28-  Ve eğer onu (mülkünü) kurtarabilecek gücü bulamazsa, sattığı (mülk) Yovele (jübile yılına) kadar alıcısının elinde kalacaktır. Yovelde (mülk yeni sahibinin elinden) çıkacak ve (o kişi) mülküne dönebilecek.

            Şehirlerdeki evlerin ve arazilerin alım-satımı

29- Bir kişi surla çevrili bir şehirde ev satarsa, satıştan bir yıl sonrasına kadar onu kurtarabilir (geri satın alabilir); geri satın alma hakkı bir yıl geçerli olacak. 

30- Ancak surla çevrili şehirdeki ev bir yıl içinde geri satın alınmazsa, temelli olarak nesilden nesle satın alanın kendi mülkü olacak. Yovelde (Jübile Yılında) de elinden çıkmayacak. 

31- Fakat surla çevrili olmayan yerleşim yerlerindeki evler, memleketin toprağı gibi sayılacak. (Bunun) hem kurtarılma (geri satın alma) hakkı vardır hem de Yovelde (Jübile Yılında satın alanın elinden) çıkacak.

            Levililerin evlerinin durumu

32- Levi şehirlerine (Levioğullarının yaşadığı şehirlere) gelince, Levililerin mülklerinin bulunduğu şehirlerdeki evleri ise ebedi kurtarma (Levililerin onları geri satın alma hakkı) olacak.

33- Eğer Levililerden biri, mülkünün bulunduğu şehirde sattığı evi kurtarmaz ise, Yovelde (Jübile Yılında satın alanın elinden) çıkacak. Çünkü Levi şehirlerindeki evler, onların (Levililerin) İsrailoğulları arasındaki mülkleridir. 

34- Şehirlerinin etrafındaki otlaklar da satılamaz. Çünkü bunlar da onların ebedi mülkleridir.

            Yardımlaşma

35- Ve eğer kardeşlerinden biri yoksul düşer ve senin yanında geçimini sağlayamazsa, gere (yerleşik yabancıya) ve misafire yaptığın gibi onu da destekleyeceksin ki seninle (aranızda) yaşayabilsin.

36- Ondan nesek (faizli) veya tarbit (artan/katlanan faiz) alma. Yücen Olana (ilahına) karşı takvalı ol (Yahwe’nin rızasını kazanmak için emirlerini yerine getir, yasaklarından da kaçın) ki kardeşin yanında yaşasın.

37- Ona kazancını nesek (faizli) olarak verme. Yiyeceğini de tarbit (artan/katlanan faiz) ile verme

38- Ben, size Kenan diyarını vermek ve ilahınız olmak için sizi Mısır diyarından çıkaran Yüceniz Olan (ilahınız) Yahwe’yim.

            Abd (kul, hizmetkar) olmak

39- Ve eğer yanında yaşayan kardeşlerinden biri yoksul düşer ve kendini sana satarsa, onu ebedlerin (kulların, hizmetkarların) işlerinde çalıştırma.

            Bu ayette de “ebed” (עבד) ifadesi geçmektedir. Tevrat’ta uygun görülen kulluk sistemi, Yaratılış Kitabının 9:21 ayetinde ayrıntılı olarak açıklamış ve bu kulların (hizmetkarların) vahiy yoluyla birçok haklarının koruma altına alındığından söz edilmiştir. Ayrıca bunun bilinen kölelik sistemiyle ilgisi olmadığı ele alınmıştır.

40- O, senin için o ücretli bir işçi, bir ger (aranızda yaşayan bir yabancı) gibi olacak. Yovele (Jübile Yılına) kadar sana hizmet edecek.

41- Ve yanından ayrılacak; o ve onunla beraber oğulları (ailesi) da aşiretine ve atalarının mülkiyetindeki topraklara geri dönecekler.

42- Çünkü onlar Benim, Mısır diyarından çıkardığım kullarımdır. Kullar gibi satılamazlar. 

43- Ona hor davranmayacak ve ezmeyeceksin ve Yücen Olana (İlahına, Yahwe’ye) karşı takvalı olacaksın.

            Bir Yahudi’nin Yahudi “kulu/hizmetkarı”: Tora, Yahudilere kendilerini başka bir Yahudi’ye kul (hizmetkar) olarak satma hakkı vermiş olmasına karşın, bu gerçek anlamda bir kölelik değildir. Yahudi kullar, toplumdaki sosyal veya dini konumlarını kaybetmezlerdi. Yahudi bir “kul/hizmetkar” daha çok, ücretli işçi sınıfındaydı ve hizmetleri karşılığında ya ihtiyacı olan bir parayı alırdı ya da hırsızlığından kaynaklanan bir borcu bu yolla ödenirdi. Onları normal bir ücretli hizmetkardan ayıran tek fark, hizmetlerini 6 yıl dolmadan terk etmelerinin mümkün olmamasıydı. Öte yandan efendileri onlara özenle davranmakla yükümlüydü. Birçok açıdan efendisi, Yahudi kölenin kendisiyle eş konumda olmasını sağlamalıydı. Bundan dolayı da Yahudiler, “Kul/hizmetkar satın alan, aslında kendine efendi satın almış olur” demişler. (Talmud – Kiduşin 20a).

44- Kullarını (erkek hizmetkarlar) âmâtlarını (kadın hizmetkarlar) da ancak çevrenizdeki uluslardan edinebilirsin. Onlardan kullar âmâtlar satın alabilirsin.

45- Aranızda yaşayan gerlerin (yabancıların) çocuklarından da. Onlardan ya da yanınızdayken memleketinizde sahip oldukları ailelerinden satın alabilirsiniz. Onlar da sizin malınız olabilir.

46- Onları, sizden sonraki çocuklarınıza miras olarak da bırakabilir, onları bir mülk olarak da miras alabilirsiniz. Onlar sizin kalıcı kullarınız (hizmetkarlarınız) olacaklar. Ancak  kardeşlerinize, İsrailoğullarına gelince, kardeşlerinizi acımasızca yönetmemelisiniz.

47- Eğer aranızda yaşayan ger (yerleşik yabancı) veya geçici mukim (geçici ikamet eden yabancı) zenginleşir ve onun yanındaki (Yahudi) kardeşin de yoksullaşır ve kendisini o gere veya geçici mukimin ailesinden birine satarsa; 

48- Satıldıktan sonra kurtarılması (geri alınma) hakkını saklı tutar. Kardeşlerinden biri onu kurtarmalıdır. 

49- Amcası da amcasının oğlu da ailesinden kan bağı olan herhangi bir akrabası da onu kurtarabilir veya kendisi zenginleşirse kurtulabilir. 

50- Satın alındığı yıldan Yovele (Jübile Yılına) kadar olan yılları sayacak ve kendisini kurtaranla hesap görecek. Satış bedeli de o yılların karşılığı olacak; ücretli bir işçinin hizmet günleri gibi hesaplanacak. 

51- Eğer Yovele (Jübile Yılına) çok yıl varsa, kendisi için ödenen ücretin bu yıllara ait kısmını kurtarma ücreti olarak geri verecek. 

52- Yovele (Jübile Yılına) kadar olan yılların sayısı çok azsa, kurtarma bedelinin bu kalan yıllara ait olan kısmını hesaplayıp geri verecek. 

53- (Bu Yahudi kul), onun (sahibinin) yanında yıldan yıla tutulan ücretli bir işçi gibi olacaktır. (Sahibi), senin gözünün önünde, ona hor davranarak ve onu ezerek ona sahiplik yapamayacak.

54- Eğer bu usullerden biriyle fidyesi (bedeli) ödenip kurtarılmazsa; Yovelde (Jübile Yılında) o ve oğulları (ailesi kulluktan) çıkacak.

55- Çünkü İsrailoğulları Benim kulumdur. Onlar Mısır diyarından çıkarmış olduğum Benim kullarımdır. Ben, Yüceniz Olan Yahwe’yim.’”

 

26. Bap

26:1-  “‘Kendiniz için yüceler (eller, putlar) yapmayın. Kendiniz için heykel (oyma put) ve anıt (dikili taş) da yerleştirmeyin. Önünde eğilmek için memleketinizde figürlü bir taş da dikmeyin. Çünkü Ben Yüceniz Olan Yahwe’yim. 

2- Şabatlarımı gözeteceksiniz, mukaddes (kutsal) mekânıma karşı da takvalıı olacaksınız. Ben Yahwe’yim.

            ı תִּ֣ירְאִ֔” (tira) kelimesi, “saygı duymak, dikkat etmek, korkmak ve utanmak” gibi anlamlara gelmektedir. Bu sözcüğün Arapça karşılığı da  “تَّقْوٰ” "takva" sözcüğüdür. “Allah’a karşı takvalı olmak” da kısaca “Allah’ın rızasını kazanmak için emirlerini yerine getirmek, yasaklarından da kaçınmak” şeklinde tarif edilebilir.

3- Eğer kurallarıma tabi olur (uyar), emirlerimi gözetir ve onlara uyarsanız, 

4- Yağmurlarınızı zamanında veririm. Toprak da ürününü, ülkedeki ağaç da meyvesini verir.  

5- Harman da bağbozumuna yetişir, bağbozumu da ekim zamanına kadar sürer. Ekmeğinizi de doya doya yiyecek ve memleketinizde güvenle oturacaksınız.

6- Memlekete de selamet (barış ve huzur) getirim ve korkutan olmadan da yatacaksınız. Tehlikeli hayvanları da memleketten uzak tutacağım. Memleketinize kılıç da uğramayacak. 

7- Düşmanlarınızı da kovalayacaksınız ve önünüzde kılıçla yere serilecekler.

8- Sizden 5 (kişi) 100’ü; 100 (kişi) de 10.000’i kovalayacak ve düşmanlarınız önünüzde kılıçla yere serilecek.

9- Ve yüzümü size çevireceğim. Sizi verimli kılacak ve çoğaltacağım ve sizinle olan ahdimi yerine getireceğim. 

10- Ve eski, yıllanmış (ürünler) yiyeceksiniz; yenisine (yeni ürüne) yer açmak için de eskisini çıkaracaksınız. 

11- Mişkanımı (Yeruşalim’deki Beyt Makdis’i) da aranıza kuracağım, nefsim de sizden nefret etmeyecek. 

12- Ve aranızda bulunacağım ve sizin İlahınız (Yüceniz Olan) olacağım. Siz de Benim halkım olacaksınız. 

13- Ben, sizi Mısır’daki kulluktan (kölelikten) kurtaran ve oradan çıkaran Yüceniz Olan Yahwe’yim. Boyunduruğunuzu (esaretinizi) kırdım ve sizi başınız dik yürüttüm.

14- Ancak, eğer Beni dinlemez ve tüm bu emirlerime uymazsanız;  

15- Ve eğer kurallarımdan iğrenirseniz, nefsiniz de hükümlerimi reddeder ve emirlerimi yerine getirmeyip ahdimi bozarsanız, 

16- Ben de size şunu yapacağım: gözlere hasret (onlardaki umut ışığını söndüren) ve canlara ıstırap veren bir panik duygusu ve verem ve hummayı üzerinize salacağım. Boş yere de tohum ekeceksiniz; onu (ektiğinizi) düşmanlarınız yiyecek. 

17- Ve size yüz vermeyeceğim, düşmanlarınızın karşısında da yenilgiye uğrayacaksınız. Sizden nefret edenler de sizi ayaklar altında çiğneyecek, sizi kovalayan olmadığı halde de kaçacaksınız.

18- Buna rağmen hâlâ Beni dinlemezseniz, günahlarınıza karşılık sizi 7 (kat ceza, felaket) ve daha fazlasıyla cezalandırırım. 

19- Gücünüzü de gururunuzu da kıracağım. Göklerinizi demir, toprağınızı da bakır gibi yapacağım. 

20- Gücünüz de heba olacak; toprağınız ürününü, ülkenin ağacı da meyvesini vermeyecek.

21-  Ve eğer Bana zıt gider de (emir ve yasaklarıma) kulak vermezseniz, günahlarınıza karşılık size 7 (kat ceza, felaket) ve daha fazlasını getireceğim. 

22- Aranıza da vahşi hayvanlar salacağım. Sizi çocuklarınızdan edecekler, hayvanlarınızı da parçalayacaklar. Sayınız azalacak, yollarınız da ıssız kalacak.

23-  Eğer bu uyarılara kulak vermez ve bana karşı gelmeye devam ederseniz

24-  Ben de size karşı savaşacağım. Günahlarınıza karşılık da size 7 (kat ceza, felaket) ve daha fazlasıyla vuracağım. 

25-  Üzerinize de ahdimin intikamını bir kılıç getireceğim. Şehirlerinize sığınacaksınız, aranıza salgın göndereceğim; düşman eline teslim edileceksiniz.

26-  Ekmeğinizi kestiğim zaman da 10 kadın ekmeğinizi tek bir fırında pişirecek, size de size tartıyla onu geri verecekler. Yiyeceksiniz, ancak doymayacaksınız.

27-  Ve eğer bu akıbetlere rağmen hala Beni dinlemezseniz ve Bana karşı kayıtsız kalırsanız;

28-  Size karşı kayıtsızlık gazabıyla davranacak ve günahlarınıza karşılık size 7 (kat ceza, felaket) ve daha fazlasıyla eziyet edeceğim.

29-  Ve (açlıktan) oğullarınızın etlerini yiyeceksiniz ve kızlarınızın etlerini yiyeceksiniz.

30- Yüksek yapılarınızı (kutsal saydığınız yerleri) da yıkacağım. Güneşinizi/putlarınızı da yok edeceğim. Leşlerinizi de putlarınızın cansız kalıntılarının üzerine sereceğim. Nefsim de sizden tiksinecek.

31- Şehirlerinizi harabe, mabetlerinizi de ıssız hale getireceğim. Güzel kokularınızı (yakılan kurbanlarınızı) da koklamayacağım.

32- Ülke ıssız hale gelecek. Üzerinde yerleşecek düşmanlarınız da (geldikleri vakit) şaşkına dönecek. 

33- Sizi ulusların arasına dağıtacağım ve kılıç çekip peşinize düşeceğim. Topraklarınız da ıssız, şehirleriniz de harabe olacak.

            Yahudi tarihinde Babil Kralı II. Nabukadnezar’ın (Buhtunnasır, MÖ 605–562) MÖ 597 yılında Kudüs'ü işgal ederek Yahuda Krallığını yıkması neticesinde İsrailoğullarının Mısır'a, Arap topraklarına kaçmaları ve Babillilerin onları Kenan diyarından Babil topraklarına sürmesi ve I. Beyti Makdis’in (Süleyman Mabedi’nin) yıkılmasıyla bu cezalandırmanın gerçekleştiği kabul edilmektedir.

34- O zaman da ülke, siz düşmanlarınızın ülkesindeyken ıssız kaldığı sürece Şabatlarını telafi edecek. O zaman da memleket dinlenecek ve Şabatlarını telafi edecek.

35- Issızlığının tüm günlerinde, siz onun üzerinde yaşarken Şabatlarınızda sahip olmadığı dinlenmeye sahip olacak.

36- Sizden geriye kalanlar da düşmanlarının topraklarında onların kalplerine (öyle bir) güvensizlik (duygusu) getireceğim.  Hışırdayan yaprağın sesi bile onları kovalayacak. Takip eden olmadığı halde kılıçtan kaçar gibi de kaçacak ve düşecekler.

37- Kimse kovalamadığı halde kılıçtan kaçarken tökezleyenler gibi de tökezleyip birbirlerinin üzerine yığılacak, düşmanlarınızın karşısında ayakta duracak gücünüz de olmayacak.  

38- Milletlerin arasında da yok olacaksınız; düşmanlarınızın ülkesi sizi tüketecek.

39- Kalanlarınız da düşmanlarınızın ülkelerinde günahları nedeniyle çürüyüp gidecek. Hem kendi hem de atalarının günahları nedeniyle onlar da eriyip gidecekler. 

40- Ve (nihayet, kendi) günahlarını da atalarının Bana ettikleri ihanetleri nedeniyle (işlemiş oldukları) günahlarını da Bana karşı kayıtsız davranmış olduklarını da itiraf edecekler.

41- Ben de onlara karşı kayıtsız davrandığım ve onları getirdiğim düşmanlarının topraklarında eğer o kılıflı (sünnetsiz) kalpleri itaati öğrenir ve günahlarını telafi ederlerse;

42- O zaman Ben de Yakup’la olan ahdimi zikredeceğim (hatırda tutacağım). Hem İshak ile olan ahdimi hem de İbrahim ile olan ahdimi ve ülkeyi zikredeceğim (hatırda tutacağım).

43- Ülke de onlar tarafından terk edilmiş olacak. Onlarsız, ıssız iken de Şabatlarını telafi edecek. Onlar da günahlarının cezasını çekecekler. Çünkü ve çünkü hükümlerimden iğrendiler, nefisleri de kurallarımdan yüz çevirdi.

44- Yine de düşmanlarının ülkesindeyken onları tamamen yok etmeyeceğim ve onlarla olan antlaşmamı bozmak için onları kovmayacağım ve onlardan nefret etmeyeceğim. Çünkü Ben, onların Yücesi Olan (İlahları) Yahwe’yim.

45- Onların İlahı (Yüceleri Olan) olmak için ulusların gözleri önünde Mısır diyarından çıkarmış olduğum ilk nesil ile olan antlaşmayı da onlar adına zikredeceğim (hatırda tutacağım). Ben, onların Yücesi Olan (İlahları) Yahwe’yim.

46- Bunlar, Yahwe’nin, Sina Dağında Musa aracılığıyla, Kendisi ve İsrailoğulları arasında belirlediği Toralar ve hükümler ve kurallardır.

 

27. Bap

27:1- Ve Yahwe, Musa ile konuştu ve ona dedi ki: 

2- “İsrailoğullarıyla konuş ve onlara de ki, ‘Bir kimse adakta bulunur ve Yahwe’ye bir can adarsa, bunu kişiye verdiğiniz değere (kıymet, biçilen bedele) göre değerlendirilecektir.

3-  Eğer kişi, 20 yaşından 60 yaşına kadar olan bir erkek ise; o zaman değerleme kutsal mekân şekeliyle 50 şekel (1140 gram)  gümüş olacak. 

4- Eğer kadın ise; değerleme 30 (684 gram) şekel olacak. 

5- Eğer kişi, 5 yaşından 20 yaşına kadar olan bir erkek ise; değerleme 20 şekel (456 gram)  olacak. Kızlar için de 10 şekel (228 gram)  olacak.

6- Eğer 1 aylıktan 5 yaşına kadar olan erkek çocuk ise; değerleme 5 şekel (114 gram)  gümüş olacak. Kız çocuk için de 3 şekel (68,4 gram)  gümüş olacak.

7- Eğer kişi, 60 ve daha yukarı yaşta olan bir erkek ise; değerleme 15 şekel (342 gram)  olacak. Kadın için de 10 şekel (228 gram)  olacak. 

8- Fakat adakta bulunan kişi belirlenen bedeli ödeyemeyecek kadar yoksulsa, o zaman adadığı kişiyi kohenin huzuruna getirecek. Kohen de onun için bir bedel belirleyecek. Adağı adayanın gücüne göre bir değer (kıymet, bedel) söyleyecek.

9- Eğer kişinin adağı, Yahwe’ye kurban edilebilecek türden bir hayvan ise, Yahwe’ye verdiği şey qokeş (kutsal, Yahwe için adanmış) olarak ayrılacaktır. 

10- Onu başkasıyla değiştiremeyecek. Daha kötüsüyle de daha tayyibı (iyi, temiz, hoş, faydalı, sağlıklı) olanla da değiştirmeyecek. Bir hayvanı başka bir hayvanla değiştirecek olursa, her iki hayvan da mukaddes (Yahwe için adanmış) olarak ayrılacak. 

            “ט֖וֹב” (tôwb) sözcüğü İbranicede “iyi, temiz, hoş, faydalı ve sağlıklı” gibi anlamlara gelmektedir. Bu sözcüğün Arapça karşılığı da  “طيب” (tayyib) sözcüğüdür ve aynı anlamlara gelmektedir.

11- Eğer (adanan) tame (necis, murdar) bir hayvan ya da Yahwe’ye kurban olarak sunulamayan hayvanlardan ise, adağın sahibi hayvanı kohenin huzuruna getirecek. 

12- Kohen de ona tayyib (iyi, temiz, hoş, faydalı, sağlıklı) veya kötü durumuna göre bir değer belirler. Kohenin değerlemesi nasılsa (hayvanın bedeli) öyle olacak. 

13- Eğer (adak sahibi hayvanı adak olmaktan) kurtarmak isterse, belirlenen değerin üzerine beşinci payını (hayvanın ¼ değeri kadar bir pay) eklemelidir.

14- Bir kimse evini Yahwe için takdis ederse (Allah için adarsa), kohen evin durumunun tayyib (iyi, temiz, hoş, faydalı, sağlıklı)  veya kötü oluşuna göre bir değer biçecek. Kohenin değerlemesi nasılsa (evin değeri) öyle olacak.

15-  Eğer kişi kurtarmak isterse (evi adamaktan vazgeçerse), bu değerlemenin üzerine beşinci payını (evin ¼ değeri kadar bir pay) ekleyecek ve ev onun olacak.

16- Bir kimse sahip olduğu tarlanın bir kısmını Yahwe için takdis ederse (Allah için adarsa) değer, ekilecek tohumun miktarına göre belirlenecek. 1 omer (2,2 litre) arpa tohumu ekilebilen tarlanın değeri 50 şekel (1140 gram)  gümüş olacak. 

17- Eğer tarlasını Yovel (Jübile) yılından itibaren takdis ederse (Yahwe için adarsa), bedeli belirlenmiş değere göre ikame edilecek (yerine getirilecek)

18- Eğer tarlasını Yovel (Jübile) yılından sonra takdis ederse (Yahwe için adarsa), kohen gelecek Yovel (Jübile) yılına kadar geçecek yılların sayısına göre bedeli hesaplayacak ve tarlanın değeri belirlenmiş olan bedelden düşük olacaktır. 

19- Kişi tarlayı kurtarmak isterse (adamaktan vazgeçerse), bu değerlemenin üzerine beşinci payını (evin ¼ değeri kadar bir pay) ekleyecek ve tarla onun olacak. 

20- Eğer kişi tarlayı kurtarmaz ve tarla başka birine satılırsa, o artık geri satın alınamaz. 

21- Tarla Yovel (Jübile) yılında elden çıktığında, herem (vakfedilmiş) arazisi gibi Yahwe için mukaddes (Allah için adanmış) bir mülk olacak ve kohenin mülkiyetine geçecek.

            Tevrat'ta "herem arazisi" Yahwe için Mişkan’a (Beyt Makdis’e) verilmek üzere ayrılan, kohene teslim edilene kadar da kullanımı başkasına yasaklanan ve tasarruf hakkı da sadece kohene ait olan arazi anlamına gelmektedir. (Bk. İbn Ezra, III. 284; Kaplan, Torat Hayyim, III.648; Scherman, The Artscroll Tanach. s. 318.)

22- Eğer kişi, aile mirası olan tarlayı değil de satın aldığı bir tarlayı Yahwe için takdis ederse (Yahwe için adarsa)

23- Kohen Yovel (Jübile) yılına kadar geçecek yılların sayısına göre bedeli hesaplayacak. Kişi belirlenen bedeli o gün ödeyecek; bu Yahwe için ayrılmış olacak. 

24- Yovel (Jübile) yılında, tarla kimden satın alındıysa ona, mülkün asıl sahibine geri dönecektir.

25- Tüm bedeller kutsal mekân şekeliyle belirlenecek. 1 şekel, 20 gera (22,8 gram) olacak.

            1 şekelin, 22,8 gram ağırlığındaki yuvarlak gümüş paraya eşit denk geldiği belirtilmektedir.

26-  Ancak hiç kimse hayvanın behorunu takdis edemez (Yahwe için adayamaz). Çünkü behorlar zaten Yahwe’nindir. İster sığır olsun ister davar olsun; o Yahwe’ye aittir. 

Bir annenin doğurduğu ilk çocuk erkek ise behor unvanı alır. Kadının il doğurduğu çocuk kız ise, sonradan doğan ilk erkek çocuk behor olarak anılmamaktadır.

27- Fakat tame (necis) sayılan hayvanlardansa, belirlenen değere beşinci payını (evin ¼ değeri kadar bir pay) ekleyerek onu kurtarabilir. Eğer hayvanın sahibi onu kurtarmazsa, (kohen tarafından) belirlenen değere göre satılır.

28-  Ancak kişi insan, hayvan ya da ata toprağından sahip olduğu herhangi bir şeyi Yahwe için ayırmış olduğu bir herem satılamaz ve kurtarılamaz. Her herem, kodeştir (kutsaldır), Yahwe için mukaddestir (Allah için adanmıştır).

29- İnsandan kendisine herem (cezası) verilen heremli kişi de kurtarılamayacak; mutlaka öldürülecektir.

30- İster toprağın ürünü ister ağacın meyvesi olsun, topraktan gelen her şeyin ondalığı (1/10’u, zekat) da Yahwe’ye aittir. Bu Yahwe için kodeştir (kutsaldır)

31- Bir kimse ondalığını kurtarmak (geri almak) isterse, onun bedelinin üzerine beşinci payını (evin ¼ değeri kadar bir pay) ekleyip verecek.

32- Sığır ve davarların ondalığı, sopanın altından geçenlerin (her) onuncusu Yahwe için kodeştir (kutsaldır)

33- Tayyib (iyi, temiz, hoş, faydalı, sağlıklı) veya kötü olup olmadığına bakılmayacak ve başka hayvanla değiştirilmeyecek. Eğer yerine başkası konarsa hem o hem de yerini alan kodeş (kutsal) olur ve kurtarılamaz.

34- Bunlar, İsrailoğulları için Yahwe’nin, Musa’ya emretmiş olduğu emirlerdir.