Sure, Mekke
döneminde inmiştir ve nüzul sırasına göre 28. suredir. Adını, ilk ayette geçen “Tin”
kelimesinden alır. Sure 8 ayettir.
Rahmânir-Râhiym (Merhamet eden Merhametli) Allah’ın Adıyla
1. Ve1 incire2 ve
zeytine3 (andolsun),
1 “وَ”
(ve) bağlacı (harf-i atıf), Kur’an’da bağlaç olarak veya yemin için kullanılan
bir ifadedir. Bu nedenle, bu ayetteki ‘وَ’ (ve) bağlacı, bağlamına göre
cümleye yemin anlamı kazandırarak “andolsun” şeklinde tercüme
edilebilir. Bu bağlaç, ayetin vurgulamak istediği hakikate dikkat çekmek için
yemin anlamı taşır.
2 “التّ۪ينِ”
(tiyn) sözcüğü, incir demektir. Bu sözcük, Kur’an’da yalnızca bu ayette
geçmektedir.
3 “زَيْتُونا”
(zeytûn) sözcüğü, “zeytin” ve “yağ elde edilen” anlamlarına gelir. Bu
sözcük Kur’an’da 6 kez geçer: 6:99, 141; 16:11; 24:35; 80:29 (2 kez); 95:1.
2. Ve
Tur-i Sinin’e1,
1
“Tur” sözcüğü Kur’an’da dağ anlamında kullanılmıştır. Tur
sözcüğü Kur’an’da 11 defa (2:63, 93; 4:154; 19:52; 20:80; 23:20; 28:29, 46;
52:1; 71:14; 95:2) geçmektedir. 23:20 ve 95:2 ayetleri göz önünde
bulundurulduğunda, Kur’an’daki “Tur” ifadesi ile Sina Dağı’ndan söz edildiğini
anlamaktayız.
“Sin”
yani “Sina”
isminin de Bâbil ay tanrısı Sin’den, dağın bulunduğu bölgenin Mısır sınırındaki
“Sin” veya “Sun” adlı beldeden veya “yanan çalılık” anlamındaki İbranice “seneh”
sözcüğünden geldiği şeklinde iki görüş vardır. Tevrat’ta Sina Dağı
(Çıkış, 19/11; Levililer, 7/38; Sayılar, 3/1; Yasanın Tekrarı, 33/2; Nehemya,
9/13), Yüce’nin dağı (Çıkış, 4/27; 18/5; Mezmurlar, 68/15), İbrânîce “kuruluk,
kuraklık” manasındaki “hrb” kökünden Horeb (Çıkış, 33/6), (Allah’ın) Horeb’deki
dağı (Çıkış, 3/1, 17/6; Yasanın Tekrarı, 1/6; 4/10; I. Krallar, 19/8;
Malaki, 4/4), Paran Dağı (Yasanın Tekrarı, 33/2; bk. FÂRÂN) ve sadece dağ
(Çıkış, 19/2, 3; 24/4) şeklinde ifade edilmiştir. Sina ve Horeb’in iki
farklı dağ veya aynı sırada iki tepe olduğu, birincisinin bölgeyi, ikincisinin
tepeyi tanımladığı ya da bu iki ismin tek bir dağ için kullanıldığı yolunda
görüşler de ileri sürülmüştür.
Tevrat ve Kur’an’da söz
edilmesine rağmen, Tur-i Sina’nın nerede olduğu hususunda kesin bir bilgiye
rastlanılmamaktadır. Bunun da nedeninin 7/143 ayetine göre söz konusu dağın
parçalanıp yok olmasından dolayı olduğu kanaatine varılmaktadır. Ancak 52/1 ve 95/2 ayetlerinden, Yüce Allah’ın
Tur’i Sina üzerine yemin etmekte olduğunu; 19:51-53 ayetlerinden, Musa ve Harun
Nebiye Tur-i Sina’da elçilik görevinin verildiğini; 7/143 ayetinden, Mûsâ’nın
Allah’ı görmek istemesi üzerine Yüce Allah’ın Tur-i Sina’ya tecelli ettiğini ve
dağın parçalanmış olduğunu; 19/52, 20/80, 28/29 ve 28:46 ayetlerinden, Yüce
Allah’ın, Mûsâ’ya Tur-i Sina’nın sağ tarafından seslendiğini; 2/63, 2:93, 4/154
ve 7/171 ayetlerinden, İsrailoğullarından söz almak için Tur-i Sina’nın bir
gölge gibi üzerlerine kaldırıldığını ve 23/20 ayetinden Tur-i Sina’da yetişen
bir ağacın methedildiğini görüyoruz.
Tur-i Sina’nın
İsrailoğullarının üzerine kaldırılması hadisesi Tevrat’ta şöyle
anlatılmaktadır: “Sina Dağı tümüyle sis kaplıydı. Çünkü Yahve onun üzerine,
ateşin içinde indi. Ve onun (dağın) sisi bir fırının dumanı gibi yükseldi ve
dağın tümü şiddetle sarsıldı.” (Tevrat, Çıkış 19:18). “Ve insanların hepsi, gök
gürlemelerine de çakan şimşeklere de şofar (boru) sesine de dağın sisine de şahit
oldu. Ve insanlar buna tanık oldu ve titrediler ve uzakta durdular. Musa’ya da “Bizimle
sen konuş, dinleyelim. Ancak, yüce melekler bizimle konuşmasın, yoksa ölürüz!”
dediler.” (Tevrat, Çıkış 20:18-19).
4. Andolsun ki insanı ahsen (en güzel, en iyi) yapıda1
yarattık.
1 “تَقْو۪يمٍ” (takvim) sözcüğü, “biçim, düzenleme, dengeli şekil verme, doğru
yapı ve doğru biçimlendirme” anlamlarına gelir. ق-و-م (q-w-m) kökünden
türetilmiştir, bu kök de “dik durmak”, “doğruluk” ve “düzen” gibi anlamlar
içermektedir. “Takvim” sözcüğü günümüzde de zamanı düzenlemek, günleri
sıralamak anlamında kullanılmaktadır. Takvim sözcüğü Kur’an’da yalnızca bu
ayette geçmektedir.
Kur’an
ayetlerine göre insanın topraktan yaratılıp ardından anne rahminde gelişimi şu
şekilde anlatılmaktadır:
Râhmân, insanı
yarattı. (55/3)
O ki yarattı, düzene
koydu. (87/2)
İnsanı, topraktan (3/59; 22/5; 36/36; 40/67; 53/32) ve adi
(basit) bir sudan/sıvıdan (21/30; 24/45;25/54; 77/20) yarattı.
O ki yarattığı her
şeyi en güzel biçimde yaratmıştır. İnsanı yaratmaya çamurdan (tin) başladı. (32/7)
(Sonra o) çamurdan
(süzülen) bir öz elde etti. (23/12; 6/2)
(O öz ile de) yapışkan
bir çamur yaptı. (37/11)
(O çamuru) hamein
mesnun’a (belirli bir ölçü ve bileşene göre şekil verilmiş bir
balçığa) dönüştürdü. (15/26,28)
(Sonra ona) biçim
verdi. (7/11; 32/9; 38/72; 95/4)
(Sonra da kurutarak) salsal’a (ses
çıkaran kupkuru bir balçığa) dönüştürdü. (15/26,28;
23/12; 55/14)
(Sonra onu pişirerek) fehhar’a (çömlek
gibi sert bir şekle) dönüştürdü. (55/14)
(İnsanı bu şekilde) inşa
etti. (6/98)
(Yüce Allah, insanı) elleriyle
yarattı. (38/75)
(Ardından da) ona
ruhundan üfleyerek (15/29; 32/9; 38/72) (ve can vererek) bir
beşer/insan (6/2; 15/26, 28) yarattı.
5. Sonra onu aşağıların aşağısına döndürdük.
6. İman eden ve salihât (doğru,
yapıcı, erdemli fiiller) işleyen
kimseler hariç. Şüphesiz ki onlar için tükenmeyen1 bir ecir2
vardır.
1 “غَيْرُ مَمْنُونٍ” (ğayri memnûn)
ifadesi, “kesilmeyen, bitmeyen, tükenmeyen” anlamlarına gelir.
2 “أُجُورَ” (ecir) kelimesi, genellikle olumlu
bir anlam taşır ve bir hizmetin veya çabanın sonucunda verilen karşılık (ücret,
para, mal, ödül vb.) olarak değerlendirilir. Ecir kelimesi
türevleriyle birlikte Kur’an’da 108 kez geçer.
7. Öyleyse
din ile1 seni yalanlamaya iten nedir?2
1 “بِالدّ۪ينِ”
(bi'd-dîn) ifadesi, “din ile” anlamına geldiği gibi, bağlama göre “din
hakkında, din konusunda” gibi anlamlara da gelebilmektedir. Bu ifade
Kur'an'da 3 yerde geçer: 82:9; 95:7; 107:1.
Burada,
Dini din ile yalanlamaktan söz edilmektedir. Yani kişilerin şirk bulaştırmış
olduğu dinlerini ya da tahrif ettikleri Allah’ın ayetleri kullanarak, Allah’ın
göndermiş olduğu dini ve ayetleri yalanmaktan söz edilmektedir.
2 Bu
ayet, bir çok çeviride “O halde, dini sana yalanlatan nedir?” şeklinde
çevrilmektedir.
8.
Allah, Ahkemul-Hakimiyn (Hakimlerin
hakimi; hikmetle hüküm verenlerin) değil midir?