Sure, Medine döneminde inmiştir ve nüzul sırasına göre 99.
suredir. Boşanmayla ilgili düzenlemeleri içerdiğinden bu adı almıştır. Sure 12
ayettir.
Rahmânir-Râhiym
(Merhamet eden
Merhametli) Allah’ın Adıyla
1. Ey
Nebi! Kadınları boşayacağınız zaman, iddet sürelerini gözeterek
boşayın ve iddetlerini (üç aylık bekleme sürelerini) kayıt altına alın1.
Rabbiniz Allah’a karşı takvalı olun2. Açıkça
fahşa2 (hayasızlık, ahlaksızlık) yapmadıkça onları (kadınları
iddet süresi içinde) evlerinden çıkarmayın, onlar da çıkmasınlar. Bunlar,
Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa, kesinlikle kendisine
haksızlık etmiş olur. Bilemezsin. Belki de Allah ardından bir emir (iş/oluş)
meydana getirir.
1 Bu
sözcük, “ح-ص-ي” (ḥ-s-y) kökünden türetilmiştir. Kök anlamı da “saymak”,
“hesaplamak”, “kayıt altına almak” gibi anlamlar taşır. Bu kökten türemiş
kelimeler Kur’an’da 11 kez geçer: 14:34; 16:18; 18:12, 49; 19:94; 36:12; 58:6;
65:1; 72:28; 73:20; 78:29.
2 “وَقَى”
(vekâ) sözcüğü, “korumak”, “muhafaza etmek” anlamına gelen bir fiil köküdür. Bu
kökten türeyen birçok kelime, korunma ve sakınma anlamlarıyla ilişkilidir. “تقوى”
(takvâ) kelimesi de aynı kökten gelir ve "Allah'a karşı gelmekten
sakınmak", "kendini koruma altına almak" anlamında kullanılır.
3 Fahşa ve türevleri (fahişe, fevahiş) ile ilgili
açıklama 2:169’da yer alır.
2. O
halde bekleme süreleri tamamlandığında, onları maruf ile (meşru olan yolla) tutun
veya maruf ile onlardan ayrılın1 ve sizden
adalet sahibi iki kişi tanık olsun. Tanıklığı, Allah için yerine getirin.2
Allah ve Ahir (ahiret) Gün ile iman eden kimselere edilen vaaz (verilen
öğüt, yapılan uyarı) işte budur. Kim Allah için takvalı olursa, (Allah)
ona bir çıkış yolu nasip eder.3
ı Bekleme
süresi bitinceye kadar, boşamaktan vazgeçip evliliği sürdürme hakkına
sahipsiniz. Fakat bekleme süresi dolduktan sonra pişman olup eşinizi geri almak
isterseniz, ancak onun rızasıyla ve yeniden nikah kıyıp evlilik bedeli olan
mehri ödeyerek onunla tekrar evlenebilirsiniz. Bu hüküm, birinci veya ikinci
boşamalar için geçerlidir. Eğer eşinizi üçüncü kez boşamışsanız, kadın bir
başkasıyla -formalite icabı değil, gerçek bir nikahla- evlenip boşanmadıkça,
onunla bir daha evlenemezsiniz (2:229-232).
2 Bu
cümle boşanmanın şahitler huzurunda gerçekleştirilmesi gerektiğini
göstermektedir. Şahitler kadın veya erkek olabilirler.
3 Bu
dört ayette (65:2-5), Yüce Allah’a güvenmenin insana kazandıracağı huzura
dikkat çekilmektedir. 7’nci ayette de belirtildiği gibi her zorluğun sonunda
elbette bir kolaylık yaratılacaktır. 94:5-6’da da verilen bilgi bu
istikamettedir.
3. Allah
da ona ummadığı yerden rızık verir. Kim Allah’a tevekkül ederse,1 artık
O (Allah) ona yeter. Allah, buyruğunu yerine getirir. Allah,
her şey için bir ölçü takdir etmiştir.
1 “Tevekkül”
ile ilgili açıklama 8:2 ayetinde yer alır.
4. Adetten1 ye’se
düşmüş2 olan kadınlarınızdan kuşku duyarsanız, onların iddetleri (bekleme
süreleri) üç aydır; adet olmayanlar3 da (öyledir).
Hamile kadınların bekleme süresi ise doğum yapıncaya kadardır.4
Kim Allah için takvalı olursa, Allah ona işinde kolaylık sağlar.5
1 “مَح۪يضِ”
(mehiyd) sözcüğü, genellikle “adet dönemi” veya “adet kanaması” anlamına
gelir. Kadınların üreme döngüsüyle ilgili bir terimdi. Bu ifade Kur’an’da 4 kez
geçer: 2:222 (2 kez); 65:4 (2 kez).
2 “يَأْس”
(ye’s) sözcüğü, “umutsuzluk, ümitsizlik, karamsarlık” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da 13 kez geçer:
5:3; 11:9; 12:80, 87 (2 kez), 110; 13:31; 17:83; 29:23; 41:49; 60:13 (2 sefa);
65:4.
3 Bu ifadede geçen "لَمْ" (lem) sözcüğü,
"yapmadı" veya "olmadı" anlamına gelen ve kendisinden sonra
gelen muzâri (geniş zaman) fiilini geçmiş zaman olumsuz fiil yaparak
cezmeden bir olumsuzluk edatıdır. Arapçadaki "cezmetmek" terimi, bir
fiilin son harekesini (harekesiz/sükûn) yaparak değiştirmek anlamına gelir. Bu
ayette geçen "حَضْنَ" (hıdan) fiili, muzâri fiil olup
"adet görmek" (yani regl olmak) anlamına gelir. لَمْ edatı
burada geçmiş zaman olumsuzluğu ifade eder ve يَحِضْنَ fiilini olumsuz
hale getirir. Dolayısıyla ayetteki لَمْ يَحِضْنَ → "adet
görmediler" veya "regl olmadılar" ifadesi, normalde يَحِضْنَ
"adet görmek" demektir, ancak لَمْ (lem) bu fiili “adet
görmediler” veya "regl olmadılar" şeklinde çevirir.
Bazı çevirilerde “adet hali görmeyenler”
ifadesi, “henüz adet görmeyenler” şeklinde yanlış anlamlandırılmaktadır.
Maalesef, bu yanlış anlamı savunan ve henüz adet görmemiş ancak evli kız
çocuklarının boşanmasından söz ediliyormuş gibi bir sonuç çıkaran sapkın
fırkalar da bulunmaktadır. Oysa bu ifadenin çocuk yaşta olmakla hiçbir ilgisi
yoktur. “Adet görmeyenler” ifadesinden kasıt, biyolojik olarak “regl” olamamak
demektir.
Zira bazı kadınlar ya hiç regl olmamakta, ya
düzensiz (uzun aralıklarla) olmakta veya belli bir yaştan sonra menopoza
girdikleri için regl görmemekte ve doğurganlık özelliklerini yitirmektedirler.
"Lem" edatına "henüz" anlamını verenlerin
yanlışlığı, İhlas Suresi'nde deşifre olmaktadır. Çünkü “لَمْ يَلِدْ” ve “لَمْ يُولَدْ” yani
“Doğurmadı, doğurulmadı” ifadelerini, “henüz doğurmadı, henüz doğurulmadı”
şeklinde anlamlandırmak zorunda kaldıkları hâlde, bu yanlış iddialarını İhlas
Suresindeki ayette (112:3) dile getirmemektedirler.
4 Kocası
ölmüş kadınlara gelince, onlar 4 ay 10 gün beklerler (2:234). Kadın hamile iken
kocası ölmüşse, çocuğu doğurduğu anda bekleme süresini tamamlamış olur. Eşiyle
cinsel ilişkiye girmeden boşanmış kadınların -hamile olma ihtimalleri
bulunmadığından- bir başkasıyla evlenmek için bir iddet beklemelerine gerek
yoktur (33:49).
5 Ayet,
yeniden evlenmeden önce boşanan kadınların gebe olma ihtimallerinin iyice belli
olması gerektiğini hatırlatır. Çocuğun biyolojik babasının kimliği ve çocuğun
ondan alacağı miras ve destek kaybolmasın diye bu ayetteki hususlara uyulması
emredilmektedir.
5. Bu,
Allah’ın size indirdiği buyruğudur. Kim Allah için takva sahibi olursa, (Allah)
onun kötülüklerini küfreder (örter) ve ona âzîm (muazzam) bir ecir
(karşılık) verir.
Kocaları
ölmüş olan kadınlar, onların vasiyet ettiği bir yıllık nafakayla geçimlerini
sağlarlar (2:240).
6. Oturduğunuz yerin bir bölümünde gücünüz yettiğince onları (boşadığınız
kadınları) oturtun. Onları sıkıntıya sokmak için zarar verecek bir şey
yapmayın. Eğer hamile iseler, doğum yapıncaya kadar onlara nafaka versin. Sonra
emzirirlerse ecirlerini (yaptıklarının
karşılığını) verin. Aranızda konuşarak maruf ile (vahye uygun, meşru şekilde) anlaşın.
Eğer bir zorlukla karşılaşırsanız, o zaman emzirme işini başkasına yaptırın.
7. Geniş
imkanı olan, varlığına göre nafaka ödesin. Durumu müsait olmayan da Allah ne
verdiyse ondan versin. Allah, bir kimseyi, kendisine verdiğinden fazlasıyla
sorumlu tutmaz.1 Allah, zorluğun ardından bir kolaylık yaratacaktır.2
1 Benzer
mesaj: 2:233, 286; 4:84; 5:48; 6:152, 165; 7:42; 23:62.
2 Bu
ifade bir Müslimin hayatındaki en büyük güven kaynaklarından birisidir. Benzer
mesajlar: 65:2-5; 94:5-6.
8. Nice
belde halkı, Rablerinin ve O’nun resullerinin buyruğuna başkaldırdı. Biz de
onları zorlu bir hesaba çektik ve onları korkunç bir azapla cezalandırdık.
9. Böylece
yaptıklarının vebalini tattılar, yaptıklarının sonu hüsran oldu.
10. Allah,
onlar için çetin bir azap hazırlamıştır. Ey ulü’l-elbab!
(duruşu sağlam olanlar)1 Allah’a karşı takvalı olun (Allah’ın emirlerine uyup,
yasaklarından kaçının). Allah, size zikri (hatırlatıcıyı, vahyi)
indirdi.
1 “أُو۬لُو”
(ûlū) kelimesi, “sahipleri, yapıcıları, ehli” anlamlarına gelir. “اُو۬لِي
الْاَلْبَابِ” الْأَمْرِ (ulü’l-elbab) da “sağlam
anlayış sahipleri” ve “sağlam duruşlu olanlar” anlamlarına gelir. “Onlar (her)
sözü dinler; en güzeline uyarlar. İşte onlar Allah’ın hidayete erdirdiği
kimselerdir. ulü’l-elbab işte onlardır.” (39:18) “ulü’l-elbab” ifadesi
Kur’an’da 16 kez geçer: 2:179, 197, 269; 3:7, 190; 5:100; 12:111; 13:19; 14:52;
38:29, 43; 39:9, 18, 21; 40:54; 65:10.
11. İman edip salihât (doğru,
yapıcı, erdemli fiiller) işleyenleri,
karanlıklardan aydınlığa çıkarmak içinı bir resul (elçi), Allah’ın apaçık ayetlerini size
tilavet ediyor (okuyup uyuyor). Kim
Allah ile iman eder (O’nun
aracılığıyla inanıp güvenir) ve salihât (doğru, erdemli fiiller) işlerse;
onu, içinde ebedî kalacakları, altlarından nehirler akan cennetlere
yerleştirecektir. Elbette ki Allah, onu en güzel şekilde rızıklandıracaktır.
ı Benzer
mesajlar: 2:257; 5:16; 14:1; 33:43; 57:9.
12. Allah,
yedi göğüı ve yerden de onların benzerini2 yarattı. Allah’ın
her şeye gücünün yettiğini bilin diye, buyruğu bunlar (gökler)
arasında iner.ı Allah’ın ilmi de her şeyi kuşatmıştır.
ı Yüce
Allah yedi gök (7 evren) yaratmıştır. İçinde yaşadığımız Dünya da
yedinci evrendedir. Ayrıca Yüce Allah, Dünyanın benzeri olan altı başka gezegen
daha yarattığını belirtmektedir. Buna rağmen sadece bizim gezegenimizde hayat
vardır. Böylelikle, Hesap Gününde, evrimcilere gezegende hayatın sırf belirli
koşullardan dolayı “evrimleşmediği” gösterilecektir.
2 İşte,
bir bilgi ayeti: Yerküre, yedi ayrı katmandan oluşur. Bu katmanlar, dünyanın
merkezinden dışarıya doğru: İç Çekirdek, Dış çekirdek, Alt Manto, Mezosfer, Üst
Manto, Astenosfer ve Litosferdir. Son iki katman, su ve kara olarak yerkabuğunu
oluştururlar. Bu bilgiler, bilim tarafından ancak son yüzyılda öğrenilmiştir.