Rahmânir-Râhiym
(Merhamet eden
Merhametli) Allah’ın Adıyla
1. Râhmân1
olan (Allah)
1 “اَلرَّحْمٰنُ”
(Er-Rahmân), Allah'ın güzel isimlerinden (Esmaü'l-Hüsna’dan) biridir ve
alemlerdeki canlı-cansız bütün varlıklar için “Sonsuz merhamet sahibi olan” ve “Her
şeyi kuşatan sınırsız rahmet sahibi” gibi anlamlara gelir.
2.
Kur’an’ı1 öğretti.
ı “قرا” (karae), okumak, çağırmak ve bildirmek anlamlarına
gelir. İbranice’de de “קָרָ֣א” (kara) fiili, “çağırmak”, “seslenmek”
veya “okumak” gibi anlamlara gelir. Bu
nedenle “ikra” sözcüğünün “oku”, “çağır” ve “bildir”; “Kur’an”
sözcüğünün de “Çağrı”, “Bildiri” ve “Okunan” gibi anlamlara geldiği kanaati
oluşmaktadır.
3. İnsanı1
yarattı.
1 “اِنْسَانَ”
(insan) sözcüğünün, kök olarak “unutmak” anlamına gelen “n-s-y” (ن-س-ي)
kökünden türediği düşünülmektedir Bu bağlamda, “اِنْسَانَ” (insan)
kelimesinin insanın unutkanlık özelliğine atıf yaptığı ve “unutkan varlık”
anlamına geldiği belirtilmektedir. İnsan sözcüğü Kur’an’da 65 kez geçer.
4. Ona
beyanı1 öğretti.
1
“بَيَانَ” sözcüğü, fiil olarak “Açıklamak”, “ifade etmek”, “açıkça
bildirmek”, “açıkça ortaya koymak”, “göstermek” ve “netleştirmek” anlamlarına
gelir.
5. Güneş
ve Ay bir hesaba göredir.1
1 Benzer
mesajlar: 6:96; 10:5; 17:12; 55:5.
6. Ve yıldızlar ve ağaçlar secde ederler.
Boyun
eğer, kendileri için konan yasalara uygun olarak varlıklarını sürdürürler.
7. Ve
semayı yükseltti ve mizanı1 yerleştirdi2.
1 “الْم۪يزَانَ”
(el-mizan) sözcüğü, “ölçü”, “denge”, “adalet terazisi” gibi anlamlara
gelir.
2 “وَضَعَ”
(vede’a) sözcüğü “koydu”, “yerleştirdi” ve “belirledi” gibi anlamlara gelir.
8. Sakın
ölçüde haddi aşmayın1.
1 “طغى” (tağâ) sözcüğü, “haddi aşmak”, “zulmetmek”,
“azmak”, “taşkınlık çıkarmak”, “isyan etmek” anlamlarına gelir.
9.
Ve tartıyı adaletle1 ayakta tutun ve ölçüde
zarara uğratmayın.
1 “بِالْقِسْطِ”
(bil-kıst) sözcüğü “adaletle”, “hakkaniyetle”, “eşitlikle” anlamlarına gelir.
10. Ve
yeri canlılar1 için belirledi.
1 “الأنام”
(el-enâm) sözcüğü, yaratılmış tüm varlıkları, insanları ve diğer bütün
canlıları kapsar.
11. Orada
meyveler ve salkımlı hurma ağaçları var.
12.
Ve yapraklı1 taneler ve reyhan (hoş kokulu bitkiler)
var.
1 “عَصْفٍ”
(aṣfin) sözcüğü, “savrulmuş, dağılmış” veya “saman, tahıl başaklarının kabuğu,
yapraklar” anlamlarına gelir. Bu sözcük, türevleriyle birlikte Kur’an’da
6 yerde geçer: 10:22; 14:18; 21:81; 55:12; 77:2; 105:5.
13. (Ey
insanlar ve cinler), O halde Rabbinizin hangi nimetlerini1
yalanlayabilirsiniz?2
1 “لَاء”
(ālā') kelimesi, “nimetler” “ihsanlar” ve “lütuflar” gibi anlamına gelir. Bu
kelime, Allah’ın kullarına sunduğu çeşitli nimetleri ve iyilikleri ifade etmek
için kullanılmaktadır. Bu sözcük Kur’an’da 34 kez geçer: 7:69, 74; 53:55; 55:13,
16, 18, 21, 23, 25, 28, 30, 32, 34, 36, 38, 40, 42, 45, 47, 49, 51, 53, 55, 57,
59, 61, 63, 65, 67, 69, 71, 73, 75, 77.
İnsanın nasibi olan; yiyecek, güzellik, sağlık,
huzur, mal, mülk, ilim, çoluk-çocuk, salih-saliha eş, kısaca mutlu bir hayata
dahil olan her şey nimettir, rızıktır.
2 Bu
ayet, bu surede 31 defa aynı sözcüklerle tekrarlanmaktadır: 13, 16, 18, 21, 23,
25, 28, 30, 32, 34, 36, 38, 40, 42, 45, 47, 49, 51, 53, 55, 57, 59, 61, 63, 65,
67, 69, 71, 73, 75 ve 77’nci ayet.
14. İnsanı,
fahhar1
olan salsaldan2 yarattı.
1 “الفخار” (el-fahhâr) sözcüğü, “pişmiş”, “sertleşmiş
toprak” veya “pişmiş kil” anlamlarına gelir. Bu sözcük Kur’an’da yalnızca bu
ayette geçmektedir.
2 “صَلْصَال”
(salsal) sözcüğü, “kuru çamur”,” pişmiş veya sertleşmiş balçık” anlamlarına
gelir. Bu sözcük Kur’an’da 4 kez geçer: 15:26, 28, 33; 55:14.
“fehhar
olan salsal” ifadesi de “ses çıkaracak kadar kupkuru olan ve pişmiş çömlek gibi
sert bir balçık” anlamına gelmektedir.
İnsanın
topraktan sonra da anne rahminde yaratılış süreci de 95:4 ayetinde yer alır.
15. Cinleri1 de ateşin
alevlerinden yarattı.2
1 Cin
kelimesi, “örtülü”, “saklı”, “görünmeyen” anlamlarına gelen cinnî kelimesinin
çoğuludur. Kur’an’da defalarca cin ve insanların iki ayrı cins yaratık
olduklarından söz edilmektedir. Yine Kur’an’da;
*
7:12, 15:26-27 ve 55:14-15’te insanın çamurdan yaratıldığı, oysa cinlerin
dumansız ateşten yaratıldıkları açık bir şekilde bildirilmektedir.
*
15:27’te cinlerin insandan önce yaratılmış oldukları izah edilmektedir. Bunu,
Kur’an’da 7 yerde geçen Adem ve İblis kıssası da teyit etmektedir. Ayrıca
18:50’de de İblisin cinlerden olduğu bildirilmiştir.
*
7:27 ayetinde cinlerin insanları gördüğü, ama insanların onları görmediği
söylenmektedir.
*
Cinler hızlı hareket edebildikleri, değişik şekillere dönüşebildikleri ve
topraktan yaratılmış olan insanın görünmeden giremeyeceği yerlere, hiç
hissettirmeden girebildikleri belirtilmektedir. Bu özellikler, ateşten
yaratılmış bir varlık için mümkün olabilir. 27:38-40 ayetlerinde de başka bir
ülkedeki kraliçenin tahtını göz açıp kapayıncaya dek getirebilecek araçlarla
donatılmış oldukları anlatılan cinlerin, 72:8, 9 ayetlerinde olağanüstü
yetenekleri oldukları bildirilmektedir.
*
15:16-18; 37:6-10; 67:5’te cinlerin uzaya çıkabildikleri ancak belli bir
sınırdan öteye gidemedikleri açıklanır. O sınırdan öteye geçemezler ve Mele-i
Aladaki konuşmaları dinlemek isterlerse orada durdurulurlar. Gizlice dinlemeye
çalışırlarsa, yıldız ateşiyle kovulurlar. Böylece cinlerin, Allah’ın gaybını ve
O’nun sırlarını bildiklerine dair Arap müşriklerin yanlış düşünceleri de
reddedilmektedir. Bu düşünce 34:14 ayetinde de reddedilmiştir.
*
2:30-40 ve 18:50. ayetlerden Allah’ın, yeryüzünün halifeliğini insana verdiği
anlaşılıyor.
*
Kur’an’da, cinlerin de insanlar gibi irade sahibi yaratıklar oldukları
bildirilmektedir. Onlara da irade verilmiştir. Onlar da itaat veya isyan etmek,
inkâr veya iman etmek hususunda tıpkı insanın serbest olduğu gibi
serbesttirler. İblis hadisesi ve bazı cinlerin iman etme hadiseleri bunun açık
delilidir (46:29-32; 72:1-17).
*
Kur’an’da onlarca yerde, iblisin, ta Adem’in yaratılışından beri insanı yoldan
çıkartmaya azmettiği gerçeği açıklanmaktadır. O zamandan beri cinlerden şeytan
olanlar insanları yoldan çıkarmaya çalışmaktadır. Ama insana musallat olarak
ona zorla bir şeyi yaptırma gücüne sahip değillerdir. Fakat insanların kalbine
vesvese verirler ve onları kötü yola teşvik ederek çirkin ve kötü şeyleri güzel
gösterir, onları yoldan çıkarmaya çalışırlar. Mesela Bkz: 4:117-120; 7:11-17;
14:20; 15:30-42; 16:98-100; 17:65.
* Kur’an’da,
cahiliye döneminde müşrik Arapların, cinleri Allah’ın ortağı sayarak onlara
ibadet etmekte oldukları ve onları Allah’a nispet ettikleri bildirilmiştir.
Bkz: 6:100; 34:40-41; 37:158.
2 “مَرَجَ”
(merece) sözcüğü, “Karıştırmak”, “birbirine salmak”, “serbest bırakmak” anlamlarına
gelir. “Maricin min-narin” ifadesi de
ateşin karışık, karmaşık ve hareketli hâli ya da ateşin alevlenmesi gibi
bir durumu ifade etmektedir. Bundan dolayı “Maricin min-narin” ifadesi, “Ateşin
alevlerinden (karışık, hareketli hâlinden)” şeklinde çevrilebilir. Kur’an’da, “merece”
kökünden türemiş 4 sözcük geçmektedir: 25:53; 50:5; 55:15, 19.
Yani,
ilk insan nasıl çamurdan yaratıldıysa, ilk cin de ateşten yaratılmıştır.
Cinlerin, insanlardan önce yaratıldığı da 15:27 ayetinde bildirilmiştir. Bu
ayette bildirilen “ateşin alevlerinden” ifadesi büyük bir olasılıkla
enerjiyi tanımlamaktadır.
16. O
halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
17. İki
doğunun1 da Rabbidir, iki batının2 da
Rabbidir.
1 “شرق” (şark) sözcüğü, bağlama göre “doğmak” veya coğrafi yön
olarak “doğu” anlamlarına gelir. Özellikle güneşin doğması ile ilişkilidir ve “ışık,
aydınlanma, güneşin doğuşu” gibi kavramlarla bağlantılıdır. Kur’an’da bu kökten
türemiş 16 sözcük geçmektedir: 2:115, 142, 258; 7:137; 15:73; 19:16; 24:25;
26:28, 60; 37:5; 38:18; 39:69; 43:38; 55:17; 70:40; 73:9.
2 “غرب” (ğarb) sözcüğü, bağlama göre “uzaklaşmak”, “yabancı olmak”,
“garip olmak”, veya coğrafi yön olarak “batı” anlamlarına gelir. Kur’an’da
bu kökten türemiş 16 sözcük geçmektedir: 2:115, 142, 277, 258; 18:17, 86 (2 kez);
20:130; 24:35; 26:88; 28:44; 35:27; 50:39; 55:17; 70:40; 73:9.
Kur’an’da
hem insanlara hem de cinlere hitap edildiğinde “iki doğunun ve iki batının
Rabbi” veya “doğuların ve batıların Rabbi” ifadesi kullanılmaktadır. Benzer
mesaj: 52:45.
18. O
halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
19. İki
denizi birbirine saldı1. (Onlar)
birbiriyle buluşuyorlar.
1 “مَرَجَ”
(merece) sözcüğü, “Karıştırmak”, “birbirine salmak”, “serbest bırakmak” anlamlarına
gelir. Kur’an’da, bu kökten türemiş 4 sözcük geçmektedir: 25:53; 50:5;
55:15, 19.
20. Aralarında
bir berzah1 vardır, birbirlerinin sınırını aşmazlar2.
1 “بَرْزَخاً”
(berzah) sözcüğü, “engel, sınır, geçişi engelleyen perde, geçiş dönemi” anlamlarına
gelir. Bu sözcük, Kur’an’da 3 yerde geçer: 23:100; 25:53; 55:20.
2 “لَا يَبْغِيَانِۚ” (lâ yebğiyâni) ifadesi, “asla birbirlerine
zarar vermezler, birbirlerine geçmezler, birbirinin sınırını aşmazlar” anlamlarına
gelir.
Bu
olgu, denizde ve karada pek çok yerde görülmekte; tatlı suyla acı su yan yana bulunmaktadır.
Benzer mesajlar: 25:53; 27:61 ve 35:12
21. O
halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
22. İkisinden
de inci1 ve mercan2
çıkar.3
1 “اللُّؤْلُؤُ۬”
(el-lu’lu) sözcüğü “inci” anlamına gelmektedir. Bu sözcük
Kur’an’da 6 kez geçer: 22:23; 35:33; 52:24; 55:22; 56:23; 76:19.
2 “مَرْجَان”
(mercân) sözcüğü Türkçede de “mercan” demektir. Bu sözcük Kur’an’da 2 kez
geçer: 55:22, 58.
3 Bazıları,
inci ve mercanın tuzlu suda bulunduğunu söyleyerek, bunların hem tuzlu hem de
tatlı suda nasıl çıkabileceği şeklinde itirazda bulunuyorlar. Bu itiraza şu
şekilde cevap verilebilir: Bilindiği gibi denizlerde hem tuzlu sular hem de
tatlı sular toplanır. Dolayısıyla iki deniz ifadesiyle aynı husus kastedilmektedir.
Şayet bunların (inci ve mercan) deniz altında tatlı su kaynağı olan yerlerde
veya onların meydana geldiği yerlerde hem tatlı hem de tuzlu suyun bulunduğu
keşfedilirse hiç şaşırmamalıdır. Nitekim Bahreyn ülkesi, bu inci ve mercanların
çıktığı en eski kaynaklardan birisidir. Orada deniz altında tatlı su kaynakları
olduğu bilinmektedir.
23. O
halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
24. Denizde
(akıp giden), uzun dağlar gibi1 inşa edilmiş
gemiler de O’nundur.
1 “كَالْأَعْلَامِ”
kel’alâm (dağlar gibi) ifadesi Kur’an’da 2 defa (42:32, 55:24) geçmektedir.
Alem ifadesi “sembol, standart; bayrak, sancak; lider, imam; sınır, sınır taşı;
uzun dağ” anlamlarına gelir. Çoğulu da “a’lâm” sözcüğüdür.
25. O
halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
26. Onun
üzerindeki herkes fanidir (ölümlüdür).
27. Ve
yalnız celal1 ve ikram2
sahibi3 olan Rabbin baki kalacaktır.
1 Celal;
azamet sahibi ve yüce, demektir.
2 Bu
kelime “saygın”, “cömert olmak”, “şerefli olmak”, “onurlu” olmak” anlamına
gelen “كَرَمَ” (kereme) fiil kökünden türetilmiştir. Bu
kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 47 kez geçer: 4:31; 8:4, 74; 12:21, 31;
17:23, 62, 70; 21:26; 22:18, 50; 23:116; 24:26; 25:72; 26:7, 58; 27:29, 40;
31:10; 33:31, 44; 34:4; 36:11, 27; 37:42; 44:17, 26, 49; 49:13; 51:24; 55:27,
78; 56:44, 77; 57:11, 18; 69:40; 70:35; 80:13, 16; 81:19; 82:6, 11; 89:15 (2
kez), 17; 96:3.
3 Yüce
Allah’ın “Zü’l-celâl ve’l-ikrâm” ismi ise; azamet ve kerem sahibi,
anlamına gelmektedir. Bu isim, Kur’an’da 2 kez geçer: 22:27,78.
28. O
halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
29. Göklerde
ve yerde olanlar O’ndan isterler. O, tüm gün yeni bir iştedir1.
1 “شَأْنٌ”
(şe’en) sözcüğü “durum, mesele, iş, konu” anlamlarına gelir. Bu sözcük
Kur’an’da 4 kez geçer: 10:61; 24:62; 55:29; 80:37.
Bu
alem her an Allah’ın emriyle değişmekte yeni şekiller almaktadır. Biri ölürken
biri doğmakta, biri düşerken diğeri yükselmekte, biri hasta olurken öbürü
sıhhat bulmakta, biri batarken bir başkası çıkmaktadır. Kainat, 16:8 ayetinde
belirtildiği gibi, Yüce Allah’ın, her an yaratmaya devam ettiğinin apaçık
delilidir.
30. O
halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
31. Sizin
için (vaktimizi) boşaltacağız1, ey iki ağırlık2
(yük)!3
1 “فَرَغَ” (fereğ)
sözcüğü “boşalmak”, “boşaltmak” ve “işi bitirmek” anlamlarına gelir. Bu sözcük
Kur’an’da 5 kez geçer: 2:250; 7:126; 18:96; 28:10; 55:31; 94:7.
2 “ثَقَلَانِ”
(sekâlâni) ifadesi, “İki yük”, “iki ağır şey” anlamlarına gelir. Bu
ifade Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.
3 Bu
ayette Yüce Allah’ın cinler ve insanların hesaba çekilmesi için zaman
ayrılacağını kastettiği kanaati oluşmaktadır.
32. O
halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
33. Ey
cin ve insan topluluğu!1
Eğer göklerin ve yerin sınırlarından geçip gitmeye sultanınız (yetkiniz,
otoriteniz) yetiyorsa, o zaman geçin gidin! (Allah’ın ikram edeceği) bir
sultan olmadan geçemezsiniz!
1 “مَعْشَرَ”
(me’âşerâ) ifadesi, “topluluk”, “grup”, “cemiyet”, “ordu” anlamlarına gelir.
Bu ifade Kur’an’da 3 kez geçer: 6:128, 130; 5:33.
34. O
halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
35. İkinizin
üzerine dumansız bir ateşin alevi1 ve
zehirli bir duman2 gönderilir. Böylece
ikiniz yardım bulamazsınız.
1 “شُوَاظٌ”
(şûvâzûn) sözcüğü, “yakıcı, dumansız bir alev” anlama gelmektedir. Bu ifade Kur’an’da
yalnızca bu ayette geçmektedir.
2 “نُحَاسٌ”
(nûhasun) sözcüğü, “Erimiş bakır” ya da “zehirli bir duman” anlamlarına
geldiği belirtilmektedir. Bu ifade Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.
36. O
halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
37. Gökyüzü
yarıldığı zaman ve gül1 gibi (kızıl),
erimiş yağ2 (veya sıvı metal) gibi olduğu zaman,
1 “وَرْدَ”
(verde), “gül” demektir. Bu ifade Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.
2 “دهن”
(dehn), “yağ demektir. Bu sözcük Kur’an’da 5 kez geçer: 23:30; 55:37; 56:81;
68:9 (2 kez).
38. O
halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
39. İşte
o gün, insanlara ve cinlere günahları1
sorulmaz.2
1 “ذَنْبٌ”
(zenb) sözcüğü, “bir şeyin sonu” veya “arka tarafı” anlamlarına gelir.
Deyimsel olarak, birinin sorumlu tutulabileceği ve karşılığında ceza ya da
pişmanlık duyacağı eylemleri ifade eder ve "suç",
"sorumluluk", "günah" gibi anlamlara gelebilir. Ancak dini
bağlamda en yaygın çevirisi "günah" şeklindedir. Bu sözcük,
türevleriyle birlikte Kur’an’da 38 yerde geçer: 3:11, 16, 31, 135 (2), 147,
193; 5:18, 49; 6:6; 7:100; 8:52, 54; 9:102; 12:29, 97; 14:10; 17:17; 25:58;
26:14; 28:78; 29:40; 33:71; 39:53; 40:3, 21, 55; 46:31; 47:19; 48:2; 51;59 (2);
55:39; 61:12; 67:11; 71:4; 81:9; 91:14.
2 Benzer
mesajlar: 18:105; 28:78.
40. O
halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
41. Mücrimler
(azılı suçlular) simalarıyla tanınırlar. Bundan dolayı perçemlerinden1
ve ayaklarından yakalanırlar.2
1 “نَّوَاصِي”
(nevâsi) sözcüğü, “alnın önü” veya “saç kökü” anlamına gelir. Türkçe’deki “perçem”
kelimesi de saçın ön kısmındaki, genellikle alınla hizalanan saç tutamları için
kullanılır. Bu sözcük, Kur’an’da 4 kez geçer: 11:56; 55:41; 96:15, 16.
2 Bu
cümle Arapça’da “yaka paça kıskıvrak yakalamak” anlamında bir deyimdir. 96:15,16
ayetlerde şöyle ifade ediliyor. “Hayır! Bundan vazgeçmezse (onu) perçeminden
yakalarız; o yalancı, o günahkâr perçeminden!”
42. O
halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
43. İşte
bu, mücrimlerin (azılı suçluların) onunla yalanladıkları cehennemdir.1
1 Benzer
mesajlar: 30:56; 36:63; 37:21; 44:50; 50:20; 51:14; 52:14; 67:27; 70:44; 83:17.
44. Onlar
onunla kaynar su arasında tavaf ederler (dolaşır dururlar).1
1 Üst
Cennet, Alt Cennet, Araf, Cehennem ve dayanılmayacak azap ile ilgili tüm
bilgiler, Reşat Halife'nin Ek 5 ve 11'inde bulunmaktadır.
45. O
halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
46. Rabbinin
makamından korkanlar için de
iki cennet1 vardır.
1 “جَنَّة” (cennet), Arapça'da “bahçe”
anlamına gelmektedir ve genellikle ahiret hayatındaki müminlere vaat edilen
cennetleri tanımlamak için kullanılır. Bu iki üst cennetten biri cinler, diğeri
ise insanlar içindir.
47. O
halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
48. İkisi
de dallara1 sahiptir.
1 “أَفْنَان” kelimesi, “dal”, “kol”
anlamına gelen “فَنَن” (f-n-n) kökünden türemiştir ve “dallar” şubeler” “kollar”
anlamına gelmektedir. Bu sözcük, Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.
49. O
halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
50. İkisinde
de akıp giden iki pınar vardır.
51. O
halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
52. İkisinde
de tüm meyvelerden iki çift (çeşit)
vardır.
53. O
halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
54. Astarları
kalın ipekten döşeklere1 yaslanırlar. İki Cennet’in meyvesi (elleriyle koparabilecekleri kadar)
yakındır.
1 “فُرُش” (furuş) sözcüğü “yataklar”, “döşekler”
anlamına gelmektedir. Bu sözcük, Kur’an’da 5 kez geçer: 2:22; 6:142; 51:48;
55:54; 56:34.
55. O
halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
56. Şüphesiz
ki içinde daha önce kendilerine insan ve cin dokunmamış bakışlarını1
kısmış2 olanlar vardır.3
1 “لطَّرْفِ” (târfi), “bakışları, göz atışları, göz ucuyla
bakmaları” gibi anlamlara gelebilmektedir. Kur’an’da aynı ifadeden türemiş 6 sözcük
geçmektedir: 14:43; 27:40; 37:48; 38:52; 42:45; 55:56.
2 “قَاصِرَاتُ”
sözcüğü, “kısıtlayanlar, kısanlar, sabitleyenler,
yönlendirenler.” gibi anlamlara gelebilmektedir. “قَصْرِ” (kasr) kelimesi
bağlama göre “köşk”, “saray”, “kale”, “büyük yapı”, “kısaltmak”, “sınırlamak”
ve “hurmanın olgunlaşmış hali” gibi anlamlara gelir. Bu kökten türemiş
kelimeler Kur’an’da 15 kez geçer: 4:101; 7:74, 202; 22:45; 25:10; 37:48; 38:52;
48:27; 55:56, 72; 77:32.
3 Kur’an
çevirilerinde bu tür ifadelere, erkeklere yönelik cinselliği çağrıştıran bu
anlamlar verilmektedir. Oysa Kur’an’da bunların cinsiyeti ile ilgili bir bilgi
verilmediği gibi, cennetlik erkeklere has bir durumdan da söz edilmemektedir.
Ayrıca ayetlerde geçen “Hur” sözcüğü de cinsiyet olarak, erkek ve kadın her iki
cinsi de içine alan ortak bir anlama sahiptir. “Hur” sözcüğünün tekil formu,
erkek için “أَحْوَرٌ” Ehver; dişi için de “حَوْرَاءٌ” Havra’dır.
Bunların, kadın-erkek bütün cennetliklere cennet arkadaşı olarak ikram
edilecektir. Bu tür ifadelerin, tefsir ve çevirilerde Cennet’te erkeklere ikram
edilecek eşler şeklinde anlam verilmesi bir zihniyet sorunudur. Ödüllendirmede
ve cezalandırmada cinsiyet ayırımcılığında ısrar etmek de Yüce Allah’a iftira
etmektir. Benzer mesajlar: 37:48; 38:52; 52:20; 55:56, 72; 56:22.
57. O
halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
58. Onlar
(cennetteki eşleri) adeta yakut1 ve mercan2
gibidirler.
2 “يَاقُوتُ”
(yâkût) sözcüğü Türkçede de “yakut” demektir. Bu sözcük Kur’an’da yalnızca
bu ayette geçmektedir.
2 “مَرْجَان”
(mercân) sözcüğü Türkçede de “mercan” demektir. Bu sözcük Kur’an’da 2 kez
geçer: 55:22, 58.
59. O
halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
60.
İhsanın (gerekenden daha güzeliyle karşılık vermenin) cezası (karşılığı)
sadece ihsan değil midir!
61. O
halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
62. Bu
ikisinden başka iki cennet daha var.
63. O
halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
1 “مُدْهَٓامَّ” (mûdhâmme) “koyu yeşil”,
yemyeşil” veya “kararmış” anlamına gelir. Bu sözcük Kur’an’da yalnızca bu
ayette geçmektedir.
65. O
halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
66. İkisinde
de sürekli ve bol bol akan1 iki pınar var.
1 “نضخ”
(nâdhâ) sözcüğü, “sürekli akan” bolca akan” anlamına gelir. Bu sözcük Kur’an’da
yalnızca bu ayette geçmektedir.
67. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
68. İkisinde de meyveler ve hurma ve nar1 var.
1 “رُمَّان”
(rumman) sözcüğü, “nar” anlamına gelir. Bu sözcük Kur’an’da 3 kez geçer:
6:99, 141; 55:68.
69. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
70. İkisinde de hayrât1 ve hisân2 var.
1 “خَيْرَاتٌ”
(hayratûn) sözcüğü, “hayırlar; iyilikler, güzellikler” ve “hayırlılar; iyiler,
güzeler” gibi anlamlara gelir.
2 “حِسَانٌ” (hisânûn) sözcüğü “güzellikler,
hoşluklar” ve “güzel, hoş olanlar” gibi anlamlara gelir.
71. O
halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
72. Çadırlarının1
içinde sınırlandırılmış2
huriler3.
1 “خيم”
(hâym) sözcüğü “çadır” demektir. Bu sözcük Kur’an’da yalnızca bu ayette
geçmektedir.
2 “مَقْصُورَاتٌ”
(mâksûrâtûn) sözcüğü, “sınırlanmış”, “hapsedilmiş” anlamlarına gelir. “قَصْرِ” (kasr) kelimesi
bağlama göre “köşk”, “saray”, “kale”, “büyük yapı”, “kısaltmak”, “sınırlamak”
ve “hurmanın olgunlaşmış hali” gibi anlamlara gelir. Bu kökten türemiş
kelimeler Kur’an’da 15 kez geçer: 4:101; 7:74, 202; 22:45; 25:10; 37:48; 38:52;
48:27; 55:56, 72; 77:32.
3 Huriler
ile ilgili açıklama 54’üncü ayette yer alır.
73. O
halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
74. Onlardan
önce bunlara ne bir insan temas etmiş ne de cin.
75. O
halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
76. Yeşil
zarif döşeklerin1 ve çok değerli ve nâdir bir şeyin2
üzerine oturmuşlar3.
1 “رَفْرَف”
(râfrâf) sözcüğü, “yumuşak, ince kumaş”, “şilte, minder” veya “geniş ve
zarif döşek” anlamlarına gelir.
2 “عَبْقَرِىٍّ”
(‘âbkariy) sözcüğü, “güzel kokulu, pamuk gibi olan” veya “çok değerli ve nadir
bulunan bir şey” anlamlarına gelir.
3 “مُتَّكِـ۪ٔينَ”
(mûttekiyn) sözcüğü, “yaslanmışlar” veya “oturmuşlar” anlamlarına gelir.
77. O
halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
78. Celal1 ve
ikram2 sahibi3 olan Rabbinin adı Tebarek’tir4.
1 Celal;
azamet sahibi ve yüce, demektir.
2 Bu
kelime “saygın”, “cömert olmak”, “şerefli olmak”, “onurlu” olmak” anlamına
gelen “كَرَمَ” (kereme) fiil kökünden türetilmiştir. Bu
kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 47 kez geçer: 4:31; 8:4, 74; 12:21, 31;
17:23, 62, 70; 21:26; 22:18, 50; 23:116; 24:26; 25:72; 26:7, 58; 27:29, 40;
31:10; 33:31, 44; 34:4; 36:11, 27; 37:42; 44:17, 26, 49; 49:13; 51:24; 55:27,
78; 56:44, 77; 57:11, 18; 69:40; 70:35; 80:13, 16; 81:19; 82:6, 11; 89:15 (2
kez), 17; 96:3.
3 Yüce
Allah’ın “Zü’l-celâl ve’l-ikrâm” ismi ise; azamet ve kerem sahibi,
anlamına gelmektedir. Bu isim, Kur’an’da 2 kez geçer: 22:27,78.
4 Bereket,
Sami dillerinde köken olarak bolluğu, artışı, sürekli hayrı ve kutsamayı ifade
eder. Bu kavram, sadece maddi anlamda değil, aynı zamanda manevi bir lütuf
olarak da değerlendirilir ve Allah’ın rahmetinin bir sembolü olarak görülür.
Bereket
sözcüğünden türemiş olan “Tebâreke” kelimesi de Allah için kullanıldığı
yerlerde; “Bereket kaynağı”, “bitmeyen hayır ve lütuf sahibi”, “Cömert” ve “Mukaddes
(kutsal) olan” gibi anlamlarda kullanıldığı kanaatindeyiz. Tebâreke
sözcüğü Kur’an’da 9 yerde geçer: 7:54; 23:14; 25:1, 10, 61; 40:64; 43:85; 55:78
ve 67:1