55. RAHMAN SÛRESİ

Sure, Medine döneminde inmiştir ve nüzul sırasına göre 97. suredir. Adını ilk ayette geçen “Râhmân” kelimesinden almaktadır. Sure 78 ayettir.

 

Rahmânir-Râhiym (Merhamet eden Merhametli) Allah’ın Adıyla

1. Râhmân1 olan (Allah)

1 “اَلرَّحْمٰنُ” (Er-Rahmân), Allah'ın güzel isimlerinden (Esmaü'l-Hüsna’dan) biridir ve alemlerdeki canlı-cansız bütün varlıklar için “Sonsuz merhamet sahibi olan” ve “Her şeyi kuşatan sınırsız rahmet sahibi” gibi anlamlara gelir.  

2. Kur’an’ı1 öğretti.

ı “قرا” (karae), okumak, çağırmak ve bildirmek anlamlarına gelir. İbranice’de de “קָרָ֣א” (kara) fiili, “çağırmak”, “seslenmek” veya “okumak” gibi anlamlara gelir.  Bu nedenle “ikra” sözcüğünün “oku”, “çağır” ve “bildir”; “Kur’an” sözcüğünün de “Çağrı”, “Bildiri” ve “Okunan” gibi anlamlara geldiği kanaati oluşmaktadır. 

3. İnsanı1 yarattı.

1 “اِنْسَانَ” (insan) sözcüğünün, kök olarak “unutmak” anlamına gelen “n-s-y” (ن-س-ي) kökünden türediği düşünülmektedir Bu bağlamda, “اِنْسَانَ” (insan) kelimesinin insanın unutkanlık özelliğine atıf yaptığı ve “unutkan varlık” anlamına geldiği belirtilmektedir. İnsan sözcüğü Kur’an’da 65 kez geçer.

4. Ona beyanı1 öğretti.

            1 “بَيَانَ” sözcüğü, fiil olarak “Açıklamak”, “ifade etmek”, “açıkça bildirmek”, “açıkça ortaya koymak”, “göstermek” ve “netleştirmek” anlamlarına gelir.

5. Güneş ve Ay bir hesaba göredir.1

1 Benzer mesajlar: 6:96; 10:5; 17:12; 55:5.

6. Ve yıldızlar ve ağaçlar secde ederler.

Boyun eğer, kendileri için konan yasalara uygun olarak varlıklarını sürdürürler.

7. Ve semayı yükseltti ve mizanı1 yerleştirdi2.

            1 “الْم۪يزَانَ” (el-mizan) sözcüğü, “ölçü”, “denge”, “adalet terazisi” gibi anlamlara gelir.

            2 “وَضَعَ” (vede’a) sözcüğü “koydu”, “yerleştirdi” ve “belirledi” gibi anlamlara gelir.

8. Sakın ölçüde haddi aşmayın1.

            1 “طغى” (tağâ) sözcüğü, “haddi aşmak”, “zulmetmek”, “azmak”, “taşkınlık çıkarmak”, “isyan etmek” anlamlarına gelir.

9. Ve tartıyı adaletle1 ayakta tutun ve ölçüde zarara uğratmayın.

            1 “بِالْقِسْطِ” (bil-kıst) sözcüğü “adaletle”, “hakkaniyetle”, “eşitlikle” anlamlarına gelir.

10. Ve yeri canlılar1 için belirledi.

            1 “الأنام” (el-enâm) sözcüğü, yaratılmış tüm varlıkları, insanları ve diğer bütün canlıları kapsar.

11. Orada meyveler ve salkımlı hurma ağaçları var.

12. Ve yapraklı1 taneler ve reyhan (hoş kokulu bitkiler) var.

1 “عَصْفٍ” (aṣfin) sözcüğü, “savrulmuş, dağılmış” veya “saman, tahıl başaklarının kabuğu, yapraklar” anlamlarına gelir. Bu sözcük, türevleriyle birlikte Kur’an’da 6 yerde geçer: 10:22; 14:18; 21:81; 55:12; 77:2; 105:5.

13. (Ey insanlar ve cinler), O halde Rabbinizin hangi nimetlerini1 yalanlayabilirsiniz?2

            1 “لَاء” (ālā') kelimesi, “nimetler” “ihsanlar” ve “lütuflar” gibi anlamına gelir. Bu kelime, Allah’ın kullarına sunduğu çeşitli nimetleri ve iyilikleri ifade etmek için kullanılmaktadır. Bu sözcük Kur’an’da 34 kez geçer: 7:69, 74; 53:55; 55:13, 16, 18, 21, 23, 25, 28, 30, 32, 34, 36, 38, 40, 42, 45, 47, 49, 51, 53, 55, 57, 59, 61, 63, 65, 67, 69, 71, 73, 75, 77.

İnsanın nasibi olan; yiyecek, güzellik, sağlık, huzur, mal, mülk, ilim, çoluk-çocuk, salih-saliha eş, kısaca mutlu bir hayata dahil olan her şey nimettir, rızıktır.

2 Bu ayet, bu surede 31 defa aynı sözcüklerle tekrarlanmaktadır: 13, 16, 18, 21, 23, 25, 28, 30, 32, 34, 36, 38, 40, 42, 45, 47, 49, 51, 53, 55, 57, 59, 61, 63, 65, 67, 69, 71, 73, 75 ve 77’nci ayet.

14. İnsanı, fahhar1 olan salsaldan2 yarattı.

1 “الفخار” (el-fahhâr) sözcüğü, “pişmiş”, “sertleşmiş toprak” veya “pişmiş kil” anlamlarına gelir. Bu sözcük Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.

            2 “صَلْصَال” (salsal) sözcüğü, “kuru çamur”,” pişmiş veya sertleşmiş balçık” anlamlarına gelir. Bu sözcük Kur’an’da 4 kez geçer: 15:26, 28, 33; 55:14.

“fehhar olan salsal” ifadesi de “ses çıkaracak kadar kupkuru olan ve pişmiş çömlek gibi sert bir balçık” anlamına gelmektedir.

İnsanın topraktan sonra da anne rahminde yaratılış süreci de 95:4 ayetinde yer alır.

15. Cinleri1 de ateşin alevlerinden yarattı.2

1 Cin kelimesi, “örtülü”, “saklı”, “görünmeyen” anlamlarına gelen cinnî kelimesinin çoğuludur. Kur’an’da defalarca cin ve insanların iki ayrı cins yaratık olduklarından söz edilmektedir. Yine Kur’an’da;

* 7:12, 15:26-27 ve 55:14-15’te insanın çamurdan yaratıldığı, oysa cinlerin dumansız ateşten yaratıldıkları açık bir şekilde bildirilmektedir.

* 15:27’te cinlerin insandan önce yaratılmış oldukları izah edilmektedir. Bunu, Kur’an’da 7 yerde geçen Adem ve İblis kıssası da teyit etmektedir. Ayrıca 18:50’de de İblisin cinlerden olduğu bildirilmiştir.

* 7:27 ayetinde cinlerin insanları gördüğü, ama insanların onları görmediği söylenmektedir.

* Cinler hızlı hareket edebildikleri, değişik şekillere dönüşebildikleri ve topraktan yaratılmış olan insanın görünmeden giremeyeceği yerlere, hiç hissettirmeden girebildikleri belirtilmektedir. Bu özellikler, ateşten yaratılmış bir varlık için mümkün olabilir. 27:38-40 ayetlerinde de başka bir ülkedeki kraliçenin tahtını göz açıp kapayıncaya dek getirebilecek araçlarla donatılmış oldukları anlatılan cinlerin, 72:8, 9 ayetlerinde olağanüstü yetenekleri oldukları bildirilmektedir.

* 15:16-18; 37:6-10; 67:5’te cinlerin uzaya çıkabildikleri ancak belli bir sınırdan öteye gidemedikleri açıklanır. O sınırdan öteye geçemezler ve Mele-i Aladaki konuşmaları dinlemek isterlerse orada durdurulurlar. Gizlice dinlemeye çalışırlarsa, yıldız ateşiyle kovulurlar. Böylece cinlerin, Allah’ın gaybını ve O’nun sırlarını bildiklerine dair Arap müşriklerin yanlış düşünceleri de reddedilmektedir. Bu düşünce 34:14 ayetinde de reddedilmiştir.

* 2:30-40 ve 18:50. ayetlerden Allah’ın, yeryüzünün halifeliğini insana verdiği anlaşılıyor.

* Kur’an’da, cinlerin de insanlar gibi irade sahibi yaratıklar oldukları bildirilmektedir. Onlara da irade verilmiştir. Onlar da itaat veya isyan etmek, inkâr veya iman etmek hususunda tıpkı insanın serbest olduğu gibi serbesttirler. İblis hadisesi ve bazı cinlerin iman etme hadiseleri bunun açık delilidir (46:29-32; 72:1-17).

* Kur’an’da onlarca yerde, iblisin, ta Adem’in yaratılışından beri insanı yoldan çıkartmaya azmettiği gerçeği açıklanmaktadır. O zamandan beri cinlerden şeytan olanlar insanları yoldan çıkarmaya çalışmaktadır. Ama insana musallat olarak ona zorla bir şeyi yaptırma gücüne sahip değillerdir. Fakat insanların kalbine vesvese verirler ve onları kötü yola teşvik ederek çirkin ve kötü şeyleri güzel gösterir, onları yoldan çıkarmaya çalışırlar. Mesela Bkz: 4:117-120; 7:11-17; 14:20; 15:30-42; 16:98-100; 17:65.

* Kur’an’da, cahiliye döneminde müşrik Arapların, cinleri Allah’ın ortağı sayarak onlara ibadet etmekte oldukları ve onları Allah’a nispet ettikleri bildirilmiştir. Bkz: 6:100; 34:40-41; 37:158.

            2 “مَرَجَ” (merece) sözcüğü, “Karıştırmak”, “birbirine salmak”, “serbest bırakmak” anlamlarına gelir. “Maricin min-narin” ifadesi de  ateşin karışık, karmaşık ve hareketli hâli ya da ateşin alevlenmesi gibi bir durumu ifade etmektedir. Bundan dolayı “Maricin min-narin” ifadesi, “Ateşin alevlerinden (karışık, hareketli hâlinden)” şeklinde çevrilebilir. Kur’an’da, “merece” kökünden türemiş 4 sözcük geçmektedir: 25:53; 50:5; 55:15, 19.

Yani, ilk insan nasıl çamurdan yaratıldıysa, ilk cin de ateşten yaratılmıştır. Cinlerin, insanlardan önce yaratıldığı da 15:27 ayetinde bildirilmiştir. Bu ayette bildirilen “ateşin alevlerinden” ifadesi büyük bir olasılıkla enerjiyi tanımlamaktadır.

16. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

17. İki doğunun1 da Rabbidir, iki batının2 da Rabbidir.

1 “شرق” (şark) sözcüğü, bağlama göre “doğmak” veya coğrafi yön olarak “doğu” anlamlarına gelir. Özellikle güneşin doğması ile ilişkilidir ve “ışık, aydınlanma, güneşin doğuşu” gibi kavramlarla bağlantılıdır. Kur’an’da bu kökten türemiş 16 sözcük geçmektedir: 2:115, 142, 258; 7:137; 15:73; 19:16; 24:25; 26:28, 60; 37:5; 38:18; 39:69; 43:38; 55:17; 70:40; 73:9.

2 “غرب” (ğarb) sözcüğü, bağlama göre “uzaklaşmak”, “yabancı olmak”, “garip olmak”, veya coğrafi yön olarak “batı” anlamlarına gelir. Kur’an’da bu kökten türemiş 16 sözcük geçmektedir: 2:115, 142, 277, 258; 18:17, 86 (2 kez); 20:130; 24:35; 26:88; 28:44; 35:27; 50:39; 55:17; 70:40; 73:9.

Kur’an’da hem insanlara hem de cinlere hitap edildiğinde “iki doğunun ve iki batının Rabbi” veya “doğuların ve batıların Rabbi” ifadesi kullanılmaktadır. Benzer mesaj: 52:45.

18. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

19. İki denizi birbirine saldı1. (Onlar) birbiriyle buluşuyorlar.

1 “مَرَجَ” (merece) sözcüğü, “Karıştırmak”, “birbirine salmak”, “serbest bırakmak” anlamlarına gelir. Kur’an’da, bu kökten türemiş 4 sözcük geçmektedir: 25:53; 50:5; 55:15, 19.

20. Aralarında bir berzah1 vardır, birbirlerinin sınırını aşmazlar2.

            1 “بَرْزَخاً” (berzah) sözcüğü, “engel, sınır, geçişi engelleyen perde, geçiş dönemi” anlamlarına gelir. Bu sözcük, Kur’an’da 3 yerde geçer: 23:100; 25:53; 55:20.

2 “لَا يَبْغِيَانِۚ” (lâ yebğiyâni) ifadesi, “asla birbirlerine zarar vermezler, birbirlerine geçmezler, birbirinin sınırını aşmazlar” anlamlarına gelir.

Bu olgu, denizde ve karada pek çok yerde görülmekte; tatlı suyla acı su yan yana bulunmaktadır. Benzer mesajlar: 25:53; 27:61 ve 35:12

21. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

22. İkisinden de inci1 ve mercan2 çıkar.3

            1 “اللُّؤْلُؤُ۬” (el-lu’lu) sözcüğü “inci” anlamına gelmektedir. Bu sözcük Kur’an’da 6 kez geçer: 22:23; 35:33; 52:24; 55:22; 56:23; 76:19.

            2 “مَرْجَان” (mercân) sözcüğü Türkçede de “mercan” demektir. Bu sözcük Kur’an’da 2 kez geçer: 55:22, 58.

3 Bazıları, inci ve mercanın tuzlu suda bulunduğunu söyleyerek, bunların hem tuzlu hem de tatlı suda nasıl çıkabileceği şeklinde itirazda bulunuyorlar. Bu itiraza şu şekilde cevap verilebilir: Bilindiği gibi denizlerde hem tuzlu sular hem de tatlı sular toplanır. Dolayısıyla iki deniz ifadesiyle aynı husus kastedilmektedir. Şayet bunların (inci ve mercan) deniz altında tatlı su kaynağı olan yerlerde veya onların meydana geldiği yerlerde hem tatlı hem de tuzlu suyun bulunduğu keşfedilirse hiç şaşırmamalıdır. Nitekim Bahreyn ülkesi, bu inci ve mercanların çıktığı en eski kaynaklardan birisidir. Orada deniz altında tatlı su kaynakları olduğu bilinmektedir.

23. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

24. Denizde (akıp giden), uzun dağlar gibi1 inşa edilmiş gemiler de O’nundur.

1 “كَالْأَعْلَامِ” kel’alâm (dağlar gibi) ifadesi Kur’an’da 2 defa (42:32, 55:24) geçmektedir. Alem ifadesi “sembol, standart; bayrak, sancak; lider, imam; sınır, sınır taşı; uzun dağ” anlamlarına gelir. Çoğulu da “a’lâm” sözcüğüdür.

25. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

26. Onun üzerindeki herkes fanidir (ölümlüdür).

27. Ve yalnız celal1 ve ikram2 sahibi3 olan Rabbin baki kalacaktır.

1 Celal; azamet sahibi ve yüce, demektir.

                2 Bu kelime “saygın”, “cömert olmak”, “şerefli olmak”, “onurlu” olmak” anlamına gelen “كَرَمَ” (kereme) fiil kökünden türetilmiştir. Bu kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 47 kez geçer: 4:31; 8:4, 74; 12:21, 31; 17:23, 62, 70; 21:26; 22:18, 50; 23:116; 24:26; 25:72; 26:7, 58; 27:29, 40; 31:10; 33:31, 44; 34:4; 36:11, 27; 37:42; 44:17, 26, 49; 49:13; 51:24; 55:27, 78; 56:44, 77; 57:11, 18; 69:40; 70:35; 80:13, 16; 81:19; 82:6, 11; 89:15 (2 kez), 17; 96:3.

3 Yüce Allah’ın “Zü’l-celâl ve’l-ikrâm” ismi ise; azamet ve kerem sahibi, anlamına gelmektedir. Bu isim, Kur’an’da 2 kez geçer: 22:27,78.

28. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

29. Göklerde ve yerde olanlar O’ndan isterler. O, tüm gün yeni bir iştedir1.

            1 “شَأْنٌ” (şe’en) sözcüğü “durum, mesele, iş, konu” anlamlarına gelir. Bu sözcük Kur’an’da 4 kez geçer: 10:61; 24:62; 55:29; 80:37.

Bu alem her an Allah’ın emriyle değişmekte yeni şekiller almaktadır. Biri ölürken biri doğmakta, biri düşerken diğeri yükselmekte, biri hasta olurken öbürü sıhhat bulmakta, biri batarken bir başkası çıkmaktadır. Kainat, 16:8 ayetinde belirtildiği gibi, Yüce Allah’ın, her an yaratmaya devam ettiğinin apaçık delilidir.

30. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

31. Sizin için (vaktimizi) boşaltacağız1, ey iki ağırlık2 (yük)!3

            1 “فَرَغَ” (fereğ) sözcüğü “boşalmak”, “boşaltmak” ve “işi bitirmek” anlamlarına gelir. Bu sözcük Kur’an’da 5 kez geçer: 2:250; 7:126; 18:96; 28:10; 55:31; 94:7.

            2 “ثَقَلَانِ” (sekâlâni) ifadesi, “İki yük”, “iki ağır şey” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.

3 Bu ayette Yüce Allah’ın cinler ve insanların hesaba çekilmesi için zaman ayrılacağını kastettiği kanaati oluşmaktadır.

32. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

33. Ey cin ve insan topluluğu!1 Eğer göklerin ve yerin sınırlarından geçip gitmeye sultanınız (yetkiniz, otoriteniz) yetiyorsa, o zaman geçin gidin! (Allah’ın ikram edeceği) bir sultan olmadan geçemezsiniz!

            1 “مَعْشَرَ” (me’âşerâ) ifadesi, “topluluk”, “grup”, “cemiyet”, “ordu” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da 3 kez geçer: 6:128, 130; 5:33.

34. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

35. İkinizin üzerine dumansız bir ateşin alevi1 ve zehirli bir duman2 gönderilir. Böylece ikiniz yardım bulamazsınız.

1 “شُوَاظٌ” (şûvâzûn) sözcüğü, “yakıcı, dumansız bir alev” anlama gelmektedir. Bu ifade Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.

            2 “نُحَاسٌ” (nûhasun) sözcüğü, “Erimiş bakır” ya da “zehirli bir duman” anlamlarına geldiği belirtilmektedir. Bu ifade Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.

36. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

37. Gökyüzü yarıldığı zaman ve gül1 gibi (kızıl), erimiş yağ2 (veya sıvı metal) gibi olduğu zaman,

            1 “وَرْدَ” (verde), “gül” demektir. Bu ifade Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.

            2 “دهن” (dehn), “yağ demektir. Bu sözcük Kur’an’da 5 kez geçer: 23:30; 55:37; 56:81; 68:9 (2 kez).

38. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

39. İşte o gün, insanlara ve cinlere günahları1 sorulmaz.2

1 “ذَنْبٌ” (zenb) sözcüğü, “bir şeyin sonu” veya “arka tarafı” anlamlarına gelir. Deyimsel olarak, birinin sorumlu tutulabileceği ve karşılığında ceza ya da pişmanlık duyacağı eylemleri ifade eder ve "suç", "sorumluluk", "günah" gibi anlamlara gelebilir. Ancak dini bağlamda en yaygın çevirisi "günah" şeklindedir. Bu sözcük, türevleriyle birlikte Kur’an’da 38 yerde geçer: 3:11, 16, 31, 135 (2), 147, 193; 5:18, 49; 6:6; 7:100; 8:52, 54; 9:102; 12:29, 97; 14:10; 17:17; 25:58; 26:14; 28:78; 29:40; 33:71; 39:53; 40:3, 21, 55; 46:31; 47:19; 48:2; 51;59 (2); 55:39; 61:12; 67:11; 71:4; 81:9; 91:14.

2 Benzer mesajlar: 18:105; 28:78.

40. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

41. Mücrimler (azılı suçlular) simalarıyla tanınırlar. Bundan dolayı perçemlerinden1 ve ayaklarından yakalanırlar.2

                1 “نَّوَاصِي” (nevâsi) sözcüğü, “alnın önü” veya “saç kökü” anlamına gelir. Türkçe’deki “perçem” kelimesi de saçın ön kısmındaki, genellikle alınla hizalanan saç tutamları için kullanılır. Bu sözcük, Kur’an’da 4 kez geçer: 11:56; 55:41; 96:15, 16.

2 Bu cümle Arapça’da “yaka paça kıskıvrak yakalamak” anlamında bir deyimdir. 96:15,16 ayetlerde şöyle ifade ediliyor. “Hayır! Bundan vazgeçmezse (onu) perçeminden yakalarız; o yalancı, o günahkâr perçeminden!”

42. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

43. İşte bu, mücrimlerin (azılı suçluların) onunla yalanladıkları cehennemdir.1

1 Benzer mesajlar: 30:56; 36:63; 37:21; 44:50; 50:20; 51:14; 52:14; 67:27; 70:44; 83:17.

44. Onlar onunla kaynar su arasında tavaf ederler (dolaşır dururlar).1

1 Üst Cennet, Alt Cennet, Araf, Cehennem ve dayanılmayacak azap ile ilgili tüm bilgiler, Reşat Halife'nin Ek 5 ve 11'inde bulunmaktadır.

45. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

46. Rabbinin makamından korkanlar için de iki cennet1 vardır.

            1 “جَنَّة” (cennet), Arapça'da “bahçe” anlamına gelmektedir ve genellikle ahiret hayatındaki müminlere vaat edilen cennetleri tanımlamak için kullanılır. Bu iki üst cennetten biri cinler, diğeri ise insanlar içindir.

47. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

48. İkisi de dallara1 sahiptir.

1 “أَفْنَان” kelimesi, “dal”, “kol” anlamına gelen “فَنَن” (f-n-n) kökünden türemiştir ve “dallar” şubeler” “kollar” anlamına gelmektedir. Bu sözcük, Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.

49. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

50. İkisinde de akıp giden iki pınar vardır.

51. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

52. İkisinde de tüm meyvelerden iki çift (çeşit) vardır.

53. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

54. Astarları kalın ipekten döşeklere1 yaslanırlar. İki Cennet’in meyvesi (elleriyle koparabilecekleri kadar) yakındır.

            1 “فُرُش”           (furuş) sözcüğü “yataklar”, “döşekler” anlamına gelmektedir. Bu sözcük, Kur’an’da 5 kez geçer: 2:22; 6:142; 51:48; 55:54; 56:34.

55. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

56. Şüphesiz ki içinde daha önce kendilerine insan ve cin dokunmamış bakışlarını1 kısmış2 olanlar vardır.3

1 “لطَّرْفِ” (târfi), “bakışları, göz atışları, göz ucuyla bakmaları” gibi anlamlara gelebilmektedir. Kur’an’da aynı ifadeden türemiş 6 sözcük geçmektedir: 14:43; 27:40; 37:48; 38:52; 42:45; 55:56.

2 “قَاصِرَاتُ” sözcüğü, kısıtlayanlar, kısanlar, sabitleyenler, yönlendirenler.” gibi anlamlara gelebilmektedir.  “قَصْرِ” (kasr) kelimesi bağlama göre “köşk”, “saray”, “kale”, “büyük yapı”, “kısaltmak”, “sınırlamak” ve “hurmanın olgunlaşmış hali” gibi anlamlara gelir. Bu kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 15 kez geçer: 4:101; 7:74, 202; 22:45; 25:10; 37:48; 38:52; 48:27; 55:56, 72; 77:32.

 3 Kur’an çevirilerinde bu tür ifadelere, erkeklere yönelik cinselliği çağrıştıran bu anlamlar verilmektedir. Oysa Kur’an’da bunların cinsiyeti ile ilgili bir bilgi verilmediği gibi, cennetlik erkeklere has bir durumdan da söz edilmemektedir. Ayrıca ayetlerde geçen “Hur” sözcüğü de cinsiyet olarak, erkek ve kadın her iki cinsi de içine alan ortak bir anlama sahiptir. “Hur” sözcüğünün tekil formu, erkek için “أَحْوَرٌ” Ehver; dişi için de “حَوْرَاءٌ” Havra’dır. Bunların, kadın-erkek bütün cennetliklere cennet arkadaşı olarak ikram edilecektir. Bu tür ifadelerin, tefsir ve çevirilerde Cennet’te erkeklere ikram edilecek eşler şeklinde anlam verilmesi bir zihniyet sorunudur. Ödüllendirmede ve cezalandırmada cinsiyet ayırımcılığında ısrar etmek de Yüce Allah’a iftira etmektir. Benzer mesajlar: 37:48; 38:52; 52:20; 55:56, 72; 56:22.

57. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

58. Onlar (cennetteki eşleri) adeta yakut1 ve mercan2 gibidirler.

2 “يَاقُوتُ” (yâkût) sözcüğü Türkçede de “yakut” demektir. Bu sözcük Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.

2 “مَرْجَان” (mercân) sözcüğü Türkçede de “mercan” demektir. Bu sözcük Kur’an’da 2 kez geçer: 55:22, 58.

59. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

60. İhsanın (gerekenden daha güzeliyle karşılık vermenin) cezası (karşılığı) sadece ihsan değil midir!

61. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

62. Bu ikisinden başka iki cennet daha var.

63. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

64. İkisi de yemyeşildir.1

            1 “مُدْهَٓامَّ” (mûdhâmme) “koyu yeşil”, yemyeşil” veya “kararmış” anlamına gelir. Bu sözcük Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.

65. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

66. İkisinde de sürekli ve bol bol akan1 iki pınar var.

            1 “نضخ” (nâdhâ) sözcüğü, “sürekli akan” bolca akan” anlamına gelir. Bu sözcük Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.

67. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

68. İkisinde de meyveler ve hurma ve nar1 var.

            1 “رُمَّان” (rumman) sözcüğü, “nar” anlamına gelir. Bu sözcük Kur’an’da 3 kez geçer: 6:99, 141; 55:68.

69. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

70. İkisinde de hayrât1 ve hisân2 var.

            1 “خَيْرَاتٌ” (hayratûn) sözcüğü, “hayırlar; iyilikler, güzellikler” ve “hayırlılar; iyiler, güzeler” gibi anlamlara gelir.

2 “حِسَانٌ” (hisânûn) sözcüğü “güzellikler, hoşluklar” ve “güzel, hoş olanlar” gibi anlamlara gelir.

71. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

72. Çadırlarının1 içinde sınırlandırılmış2 huriler3.

            1 “خيم” (hâym) sözcüğü “çadır” demektir. Bu sözcük Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.

2 “مَقْصُورَاتٌ” (mâksûrâtûn) sözcüğü, “sınırlanmış”, “hapsedilmiş” anlamlarına gelir.  “قَصْرِ” (kasr) kelimesi bağlama göre “köşk”, “saray”, “kale”, “büyük yapı”, “kısaltmak”, “sınırlamak” ve “hurmanın olgunlaşmış hali” gibi anlamlara gelir. Bu kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 15 kez geçer: 4:101; 7:74, 202; 22:45; 25:10; 37:48; 38:52; 48:27; 55:56, 72; 77:32.

3 Huriler ile ilgili açıklama 54’üncü ayette yer alır.

73. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

74. Onlardan önce bunlara ne bir insan temas etmiş ne de cin.

75. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

76. Yeşil zarif döşeklerin1 ve çok değerli ve nâdir bir şeyin2 üzerine oturmuşlar3.

            1 “رَفْرَف” (râfrâf) sözcüğü, “yumuşak, ince kumaş”, “şilte, minder” veya “geniş ve zarif döşek” anlamlarına gelir.

            2 “عَبْقَرِىٍّ” (‘âbkariy) sözcüğü, “güzel kokulu, pamuk gibi olan” veya “çok değerli ve nadir bulunan bir şey” anlamlarına gelir.

3 “مُتَّكِـ۪ٔينَ” (mûttekiyn) sözcüğü, “yaslanmışlar” veya “oturmuşlar” anlamlarına gelir.

77. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

78. Celal1 ve ikram2 sahibi3 olan Rabbinin adı Tebarek’tir4.

1 Celal; azamet sahibi ve yüce, demektir.

                2 Bu kelime “saygın”, “cömert olmak”, “şerefli olmak”, “onurlu” olmak” anlamına gelen “كَرَمَ” (kereme) fiil kökünden türetilmiştir. Bu kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 47 kez geçer: 4:31; 8:4, 74; 12:21, 31; 17:23, 62, 70; 21:26; 22:18, 50; 23:116; 24:26; 25:72; 26:7, 58; 27:29, 40; 31:10; 33:31, 44; 34:4; 36:11, 27; 37:42; 44:17, 26, 49; 49:13; 51:24; 55:27, 78; 56:44, 77; 57:11, 18; 69:40; 70:35; 80:13, 16; 81:19; 82:6, 11; 89:15 (2 kez), 17; 96:3.

3 Yüce Allah’ın “Zü’l-celâl ve’l-ikrâm” ismi ise; azamet ve kerem sahibi, anlamına gelmektedir. Bu isim, Kur’an’da 2 kez geçer: 22:27,78.

4 Bereket, Sami dillerinde köken olarak bolluğu, artışı, sürekli hayrı ve kutsamayı ifade eder. Bu kavram, sadece maddi anlamda değil, aynı zamanda manevi bir lütuf olarak da değerlendirilir ve Allah’ın rahmetinin bir sembolü olarak görülür.

Bereket sözcüğünden türemiş olan “Tebâreke” kelimesi de Allah için kullanıldığı yerlerde; “Bereket kaynağı”, “bitmeyen hayır ve lütuf sahibi”, “Cömert” ve “Mukaddes (kutsal) olan” gibi anlamlarda kullanıldığı kanaatindeyiz. Tebâreke sözcüğü Kur’an’da 9 yerde geçer: 7:54; 23:14; 25:1, 10, 61; 40:64; 43:85; 55:78 ve 67:1