Sure, Medine döneminde inmiştir ve nüzul sırasına göre 107.
suredir. Boşanmayla ilgili düzenlemeleri içerdiğinden bu adı almıştır. Sure, “Tahrim”
(yasaklamak, men etmek) adını da 1’inci ayette geçen “tuharrimu” (haram
kılıyorsun) kelimesinden almaktadır. Sure 12 ayettir.
Rahmânir-Râhiym
(Merhamet eden
Merhametli) Allah’ın Adıyla
1. Ey Nebi! eşlerini razı etmek için Allah’ın
sana helâl kıldığı şeyi neden haram kılıyorsun?ı Allah da Gafur (günahları örten ve bağışlayan) ve Rahim (merhamet
eden) olandır.
1 “حَرَام” (haram) sözcüğü, “yasak” veya “men
edilmiş” anlamına gelir ve genellikle Allah’ın yasakladığı bir fiil, davranış
ya da nesneyi ifade eder. Aynı kökten türeyen “حَرَّمَ” (harrama) fiili
ise, “bir şeyi yasaklamak,” “bir yerden veya nesneden birilerini mahrum
bırakmak,” “bir durumu birilerine engellemek” ya da “bir şeyi dokunulmaz kılmak”
anlamlarında kullanılır. Helal
ve haram kılma yetkisi de yalnızca Allah’a aittir. Benzer mesajlar: 7:32-33; 9:29;
18:26.
Kur’an
yerine hadis, sünnet ve mezheplere uyan geleneksel İslamcılar, Muhammed’in
hatasız olduğuna inanırlar. Bu ayet bize, onun da diğer elçiler gibi gerçekten
de hata yapabilen bir insan olduğunu öğretir (18:110, 33:37, 40:66, 80:1).
2. Allah, (doğru
olmayan) yeminlerinizi çözmeyi farz kılmıştır.ı Sizin
Mevlânız2 (Efendiniz, gözeticiniz) Allah’tır. Ve O, Alimul-Hâkîm’dir (Her şeyi bilip, Lehte ve aleyhte hak ile ve
hikmet ile hüküm verendir).
ı Yüce Allah, 2:224 ve 225 ayetlerinde
buyuruyor ki: “Allah adını anarak ettiğiniz yeminleri, iyilik
yapmak, takvalı olmak ve insanların arasını düzeltmenize engel kılmayın. Allah,
her şeyi işitendir, her şeyi Bilendir.
Allah, yeminlerinizdeki boş sözlerden ötürü sizi sorumlu tutmaz, Ancak
kalplerinizin kazandıklarından (niyete göre) sizi sorumlu tutar. Allah,
günahları örten ve bağışlayandır, Halim’dir.” Benzer mesaj: 5:89.
2 Mevla ifadesi, Kur’an’daki bağlamından
çıkarılarak başka anlamlarda kullanılmaktadır. İlgili açıklama 2:120’de yer
alır.
3. Hani Nebi, eşlerinden
birine gizlice bir söz söylemişti. (Eşi)
o sözü yaydığı zaman da Allah, onu (Nebiyi) haberdar etti. O da (hanımına)
bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Ona bildirdiği zaman da (hanımı)
“Bunu sana kim bildirdi?” diye sordu. O da dedi ki: “Habir olan Alim (her
şeyden haberdar olan Alim) bana bildirdi.”
4. (Ey Nebi
hanımları!) İkiniz de Allah’a tevbe ederseniz... çünkü kalpleriniz
kaymıştı. Ona (Nebi’ye) karşı birbirinize arka çıkarsanız…
Şüphesiz ki Allah, kendisi onun Mevlâsıdır; Cebrail de salih
(iyi ve erdemli) müminler
de... Melekler de (onun) bunun ardından ona arka çıkarlar.
Bu ifade ile Muhammed’e huzursuzluk
çıkaran iki eşi ve onları destekleyen diğerleri kastedilmektedir. Bir sonraki
ayette geçen künne çoğul zamiri bunun delilidir.
5. Eğer o sizi boşarsa, onun Rabbi, belki de sizden hayırlı
olan; gönülden boyun eğen (adanan),
tevbe eden, kulluk (hizmet) eden, yolculuk eden (yoldaşı olan), seyyibe1
ve ebkar2 olan müslim, mümin kadınlarla (sizi) değiştirir.
1 Kur’an’da sadece
bu ayette geçen “ثَيِّبَاتٍ” (seyyibat) sözcüğünün anlamı hakkında farklı
görüşler vardır. Bu kelimenin “iffetli”, “erdemli” veya “iyi” anlamına
gelebilir. Ahlaken dürüst ve kocasının ölümünden sonra uygunsuz herhangi bir
davranışta bulunmamış bir dul tanımlamak için kullanılabilir. Birçok Türkçe
mealde buna “dullar” anlamı verilmektedir. Oysa Arapça’da “dullar”,
“أَرْمَلَةٌ” (armalat) sözcüğü ile ifade edilmektedir. Kur’an’da da 2:228,
241 ayetlerinde “boşanmış kadınlar” için “مُطَلَّقَاتِ” (muttallâkat)
sözcüğünün kullanıldığını görüyoruz.
2 “اَبْكَار”
(ebkâr) kelimesi “bekr” sözcüğünün çoğuludur. Bu kelime “بكر” (b-k-r) kökünden türemiştir. Bu kök,
“yeni”, “taze”, “gün görmemiş”, “el değmemiş”, “temiz” “saf”, “ilk kez ortaya
çıkan” gibi anlamlara gelir. Bu
kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 12 kez geçer: 2:68; 3:41; 19:11, 62; 25:5;
33:42; 40:55; 48:9; 54:38; 56:36; 66:5; 76:25.
6. Ey
iman edenler! Nefislerinizi (birbirinizi) ve
yakınlarınızı, yakıtı insanlar ve taş olan ateşten koruyun1.2
Onun üzerinde sert ve güçlü melekler vardır, Allah’ın buyruğuna karşı gelmezler
ve kendilerine emredileni yaparlar.
1 “وَقَى”
(vekâ) sözcüğü, “korumak”, “muhafaza etmek” anlamına gelen bir fiil köküdür. Bu
kökten türeyen birçok kelime, korunma ve sakınma anlamlarıyla ilişkilidir. “تقوى”
(takvâ) kelimesi de aynı kökten gelir ve "Allah'a karşı gelmekten
sakınmak", "kendini koruma altına almak" anlamında kullanılır.
2 Benzer
mesaj: 2:24
7. “Ey
kâfirler! Bugün özür dilemeyin. Size yaptıklarınızın cezası (karşılığı)
verilecektir.”
ı “سَعْي” (sa’y), “çaba, gayret,
çalışma, koşmak, hızla hareket etme” anlamlarına gelir.
2 Bu
ayetle 57:12,13 ayetlerini birlikte mütalaa ettiğimizde, müminlerin önlerindeki
nurun, haşr meydanından cennete kadar beraberlerinde geleceği anlaşılmaktadır.
Haşr meydanında cehennem ehli karanlıklar içerisinde çırpınıp dururlarken,
müminler bu nur ile yollarında yürüyeceklerdir.
9. Ey Nebi, kafirlere (hakkı bildiği halde inkar edenlere, onun üstünü
bilerek örtenlere) ve münafıklara karşı cihad (mücadele) et ve onlara
karşı sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir, ne kötü bir varış
yeridir.
Bu ayet, 9:73 ayetinde de tekrarlanmaktadır.
Bu
ayetlerde kastedilenler, Müslimlerle fiili olarak savaş eden ve antlaşmaları
bozan, düşmanlarla da iş birliği yapan ve Müslim toplumu can evinden vurmaya
çalışan belirli nitelikteki kâfirler ve münafıklardır. Yoksa durduğu yerde
duran inançsızlarla ilgili herhangi bir durum söz konusu değildir. Kur’an’da
savaşla ilgili bütün ayetler, 2:190-193, 256, 4:89-91, 8:39-40, 9:2-5, 12, 36,
22:39 ve 60:8-9 ayetleri ışığında anlaşılmalıdır.
10. Allah,
kâfirlere misal (örnek)
vermektedir; Nuh’un hanımı ve Lut’un
hanımı. Bu ikisi, iki salih kulumuzun himayesi altında idiler ve onlara ihanet
ettiler.ı Ve Allah’a karşı hiçbir şey o ikisine fayda sağlamadı ve “Haydi,
girenlerle beraber ateşe girin!” denildi.2
ı Bu iki
kadının neden cehennemlik oldukları hakkında Kur’an’da net bir açıklama
bulunmamaktadır.
Nuh Nebi’nin Karısı ile ilgili Görüşler: Kuranda; Nuh’un
bir oğlunun tufanda gemiye binmediği ve helak olduğu ve Nuh’un, bu oğlunun da
kurtulması için Allah’a yalvardığı, bunun üzerine Allah’ın “Ey Nuh! O, senin ailenden değildir. O, salih olmayan
(Allah’ın emirlerine aykırı) bir amel (iş) idi. Hakkında bilgin olmayan bir
şeyi de benden isteme. Cahillerden olmayasın diye seni
uyarıyorum.” şeklinde cevap verdiği görülmektedir (Hud 11:41-47)
Oysa
Tevrat’ta 5 yerde Nuh’un 3 oğlunun olduğu, isimlerinin de “Sam, Ham ve Yafet”
olduğu vurgulanmaktadır (Başlangıç, 5:32; 6:10, 13; 9:18,19). Bu üç oğlu ile üç
gelininin gemiye bindiği (Başlangıç, 7:13) ve üç oğlunun da gemiden sağ
indikleri bildirilmektedir. (Başlangıç,
9:18,19).
Bazı Kur’an
yorumcuları, bu çocuğun Nuh’un üvey oğlu olduğunu ve karısının eski
evliliğinden olduğu yönünde bir görüş ileri sürse de bazı Kur’an yorumcuları da
66/10 ayetinde yer alan “ihanet/hainlik” ifadesini delil göstererek, karısının
Nuh’a ihanet etmiş olduğunu ve çocuğun gayr-i meşru olduğunu iddia etmişler. (Razi, Mefâtîhu’l-Ğayb, XVII, 350-351; İbn Kesir, Tefsîr,
II, 448) En doğrusunu Allah bilir.
Lut Nebi’nin
Karısı ile İlgili Görüşler:
Tevrat,
Lut’un karısının, Lut ile birlikte melekler tarafından şehirden
çıkarıldığı halde sonradan neden helak edildiği Tevrat’ta da açıkça
belirtilmemektedir.
Bu nedenle de, melek tarafından söylenen Lut’a
arkasına bakmaması yönündeki emri Lut’un da yanındakilere söylediği, ancak
karısının onun bu emrine uymayarak ona ihanet etmiş olduğu (Başlangıç, 19:17,
26) kanaatine varıyoruz. En doğrusunu Allah bilir.
2 Bu
ayet mahşerde hiç kimsenin kafirlere faydasının olamayacağının açık
delillerinden birisidir.
11. Ve
Allah, iman eden kimselere firavunun hanımını darp etmektedir (örnek vermektedir). Demişti ki: “Rabbim,
yanında bana bir ev yap; cennette. Ve beni firavundan ve yaptıklarından kurtar.
Ve beni zalimler toplumundan kurtar!”
12. Mahremini1
koruyan2 İmran
kızı Meryem’i de
(örnek vermektedir).3 Biz,
ona ruhumuzdan4 üfledik. Ve Rabbinin kelimelerini
(ayetlerini, sözlerini) tasdik
etti; kitaplarını da.5 Ve kanitinden6
idi.
1 Bu
kelime,
“açıklık”, “boşluk” veya “yarık”
anlamlarına gelen “فَرْجٌ” (ferc) kökünden türemiştir.
“Ferc” kelimesi, Kur’an’da ayrıca bedenin açık ya da ayrık alanlarını belirtmek
ve insanların mahrem bölgeleriyle ilgili durumları ifade etmek için de
kullanılmıştır. Bu kökten türemiş
kelimeler Kur’an’da 9 kez geçer: 21:91; 23:5; 24:30, 31; 33:35; 50:6; 66:19;
70:29; 77:9.
2 “اَحْصَنَتْ”
(ahsenet) kelimesi, “korunak,” “sığınak” anlamına gelen “حصن” (h-sad-n)
kökünden türemiştir ve “korudu”, “sığınak yaptı” anlamına gelir. Bu kökten
türemiş kelimeler Kur’an’da 9 kez geçer: 4:24 (2 kez), 25 (4 kez); 5:5 (3 kez);
12:48; 21:80, 91; 24:4, 23, 33; 59:2, 14; 66:12.
3 Bu,
İsa’nın doğumunun gayrimeşru bir ilişkinin sonucu olduğu iftirasını atan
Yahudilerin ithamına bir reddiyedir. Nitekim 4:15-16’da bu zalimlerin aynı
şekildeki ithamı, “bühtan’ı âzîm” diye nitelenmişti.
4 2:87 ayetinde yer alan “Meryem oğlu İsa’ya da
beyyineler verdik ve onu Rûhulkuds (Kutsal Ruh) ile destekledik.” Şeklindeki ifade ile İsa Nebi’nin Kutsal Ruh
(Rûhulkuds) ile desteklendiği belirtilmektedir.
Tevrat’ta da Ruh’tan
söz edilmektedir: “Yüce
meleklerin Ruhu da suların yüzü üzerinde geziniyordu.” (Başlangıç 1:2)
“Yahve
de bir bulutun içinde indi ve onunla konuştu ve (Musa’nın) üzerindeki Ruh’tan
arttırdı ve ihtiyar (ileri gelen, seçkin) 70 kişinin üzerine yerleştirdi. Ve öyle oldu. Ruh da üzerlerine çöker çökmez
(bu kişiler) nebilik ettiler ve devam etmediler. (Sayılar, 11:25)
Ruh’un ve Kutsal Ruh’un tam olarak ne olduğu
konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Bazı görüşlere göre bu ifade ile
Cebrail kastedilmiş olabilir. Ancak Ruh’un ve Kutsal Ruh’un, bilinen
meleklerden ayrı ve özel bir varlık olduğu da düşünülmektedir. “Ruh” ifadesi
Kur’an’da 19 yerde 20 kez geçer: 2:87, 253; 4:171; 5:110; 15:29; 16:2,
102; 17:85 (2 kez); 19:17; 26:193; 32:9; 38:72; 40:15; 42:52; 58:22; 66:12;
70:4; 78:38; 97:4.
5 Tasdik, haberin ve haber verenin doğruluğunu kabul etmek ve
doğrulamaktır. “Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını
tasdik etti.” İfadesinin bir Meryem için kullanılmış olması çok dikkat
çekicidir. Çünkü Allah’ın kelimelerini ve kitaplarını tasdik edenlerin, Kur’an’da
elçiler ve nebiler olduğu görülmektedir. Meryem ile ilgili dikkat çekici ikinci
husus da “Enbiya” yani nebiler suresinde de adının geçiyor ve orada da övülüyor
olmasıdır.
6 “لْقَانِت۪ينَ” (al-qānitīn):
“itaat edenler, gönülden boyun eğenler” anlamına
gelmektedir. ق-ن-ت (q-n-t)
kökünden türemiş olup, Allah’a gönülden bağlı olan, O’na itaat eden kişileri
ifade eder. Bu kelime çoğul yapıda kullanılmıştır.
Açıklama:
10, 11 ve 12’nci ayetlere üç tip kadın örnek verilmiştir.
Birincisi; Nuh’un
eşi ile Lut’un eşi. Onlar, elçi eşleri olmalarına rağmen, küfürlerinden ve
yaptıklarından dolayı cehennemlik oldular.
İkinci
olarak; Allah’ın en büyük düşmanlarından firavunun hanımı -adının
Asiye olduğu rivayet edilmektedir- örnek verilmiştir. O iman ederek, firavun ve
kavminin yaptıklarından kendisini ayırmıştır. Ve onlardan ayrı bir yol izlediğinden
dolayı, firavunun karısı olmasına rağmen iman etmiş ve Musa’ya iman ettiği için
işkence edilerek şehit edildiği belirtilmektedir. Allah da O’nu Cennetine layık
kılmıştır.
Üçüncü
örnek ise; Meryem’dir. Allah O’na en yüce makamı, kendisini en şiddetli
imtihana soktuğunda bile, Allah’ın emirlerine uyduğu için ihsan etmiştir.
Gerçekten de Meryem’in dışında yeryüzünde hiçbir kız böylesine zor bir imtihana
tabi tutulmamıştır.