Sure, Medine
döneminde inmiştir ve nüzul sırasına göre 106. suredir. Adını,
4’üncü ayette geçen “hucurât” (odalar) kelimesinden alır. Sure 18 ayettir.
Rahmânir-Râhiym
(Merhamet eden
Merhametli) Allah’ın Adıyla
1. Ey
iman edenler! Allah’ın ve Nebinin önüne geçmeyin,1 Allah’a karşı da takvalı2 olun. Şüphesiz
ki Allah, Semi’dir, Alim’dir
(İşitendir, Bilendir).
1 “Allah’ın
ve Nebinin önüne geçirmeyin!” Bu buyruk 33:36’da belirtildiği gibi Yüce Allah’ın
ve Nebinin verdiği hükme alternatif aramamak gerektiğini bildirmektedir. Buna
göre bu ayet “Kendi söz, düşünce, hareket ve tercihlerinizi Allah’ın ve Nebisinin
hükmünün önüne geçirmeyin” şeklindeki bir anlamı yansıtmaktadır.
2 “وَقَى”
(vekâ) sözcüğü, “korumak”, “muhafaza etmek” anlamına gelen bir fiil köküdür. Bu
kökten türeyen birçok kelime, korunma ve sakınma anlamlarıyla ilişkilidir. “تقوى”
(takvâ) kelimesi de aynı kökten gelir ve "Allah'a karşı gelmekten
sakınmak", "kendini koruma altına almak" anlamında kullanılır.
ı “صَوْتِ” (savt)
sözcüğü, “ses, vesvese, ses çıkarmak, bağırmak” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da
8 kez geçer: 17:64; 20:108; 31:19 (3 kez); 49:2 (2 kez); 49:3.
2 “جَهْرِ” (cehr) sözcüğü, “yüksek
sesle söylemek, açığa vurmak, duyurarak yapmak, ses yükseltmek” anlamlarına
gelir. Bu ifade Kur’an’da 16 kez geçer: 2:55; 4:148, 153; 6:3, 47; 7:205;
13:10; 16:75; 17:110; 20:7; 21:110; 49:2 (2 kez); 67:13; 71:8; 87:7.
3 Ne zaman “Nebi” kelimesi Muhammed’e
atıfta bulunsa, ölümünden sonra değil, sürekli olarak onun yaşadığı anı
kasteder. Yoksa o vefat etmiş olduğu için sesimizi Muhammed’in sesinin üzerine
yükseltmemiz mümkün değildir. Ayrıca 33:56’ya bakınız.
3. Allah’ın
Resulünün yanında seslerini kısanlar, Allah’ın kalplerini takva ile imtihan
ettiği kimselerdir. Onlar
için bağışlanma ve âzîm (muazzam)
bir ecir (karşılık) vardır.
Resul’e
saygı göstermek, yabancıların ve ziyaretçilerin Allah’ın mesajına gelmelerine
yardımcı olur.
4. Odaların
arkasından sana seslenenlerin çoğu aklını kullanmaz.
5. Şayet
sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, kendileri için hayırlı olurdu. Allah
da Gafur’dur, Rahim’dir (günahları örten ve bağışlayandır; merhamet
edendir).
6. Ey
iman edenler! Bir fasık size bir haber getirirse o zaman onu araştırın. (Yoksa)
cahilce bir topluluğa kötülük edersiniz, böylece yaptığınıza pişman olarak
sabahlarsınız1.2
1 "صَبَاح"
(sabah), günün doğumuyla başlayan ve sabahın genel zaman dilimini ifade eden
geniş bir terimdir. "صَبَاح" (sabah) kelimesi, Kur’an’da 41
kez geçer: 3:103; 5:30, 31, 52, 53, 102; 6:96; 7:78, 91; 11:67, 81 (2 kez), 94;
15:66, 83; 18:40, 41, 42, 45; 22:63; 23:40; 26:157; 28:10, 18, 82; 29:37;
30:17; 37:137, 177; 41:23; 46:25; 49:6, 54:38; 61:14; 67:30; 68:17, 20, 21;
74:34; 81:18; 100:3.
2 Yüce
Allah, 17:36’ncı ayette de şöyle buyuruyor: “hakkında bilgin olmayan şeyin
(araştırmadan) peşine düşme! Şüphesiz ki işitme ve görme ve fuad (gönül), hepsi
ondan sorumludur.”
7. Ve
bilin ki Allah’ın resulü aranızdadır. O, birçok işte size
uysaydı sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah size imanı sevdirdi ve onu
kalplerinizde süsledi. Küfrü, fasıklığı ve isyanı da size çirkin gösterdi. Raşidler
işte bunlardır.
ıRüşd, doğru yolu bulup kararlılıkla benimsemek demektir. “Râşid”
de doğru yolda olan demektir. Rüşd ile ilgili açıklama 2:186 ayetinde yer alır.
8. (Bu), Allah’tan bir lütuf ve nimettir. Allah da Alim’dir, Hakîm’dir (Her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir).
9. Müminlerden iki grup birbirleriyle savaşırlarsa, aralarını
düzeltin. İçlerinden biri haddi aşarsa (diğerine saldırırsa), haddi aşanlarla savaşın, ta ki Allah’ın
buyruğuna dönünceye kadar. Eğer böyle davranmaktan vazgeçerlerse artık adaletle
aralarını düzeltin ve hakkaniyetli olun. Allah, haktan (adaletten) yana
olanları sever.
Nebimiz Muhammed döneminde öyle bir
savaş vuku bulmamıştır. Ancak, Müslimler arasında vuku bulması durumunda, bu
ayet, böyle bir savaş ile ilgili yolu gösterir.
Bu emrin muhatabı, bu zulmü ortadan kaldırabilme imkanına sahip her Müslimdir.
10. Müminler şüphesiz ki kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin
arasını ıslah edin. Allah’a karşı da takvalı olun, umulur
ki size merhamet edilir.
11.
Ey iman edenler! Bir topluluk başka bir toplulukla alay etmesin. Alay
edilenler, alay edenlerden hayırlı olabilir. Kadınlar da diğer kadınlarla (alay etmesinler); onlar,
kendilerinden hayırlı olabilir. Nefislerinizde (birbirinizde) kusur aramayını
ve birbirinize kötü lakaplar takmayın. İmandan sonra sapkınlıkla
isimlendirilmek ne kötüdür ve kim tövbe etmezse (bu davranışlarından
vazgeçmezse), işte onlar zalimlerin ta kendileridir.
ı “Lemeze” fiilinden türeyen “la telmizu”;
yüzlerine karşı ayıplamayın, kusurlarını söylemeyin, küçük düşürmeye çalışmayın
anlamlarına gelir. “Lemeze” fiilinden türeyen sözcükler 9:58, 79; 49:11 ve
104:1 ayetlerinde de yer alır.
12. Ey iman edenler, zandan1
çokça sakının. Çünkü zannın bir kısmı ismdir (Allah’ın yasakladığı bir fiildir).2
Tecessüs de etmeyin,3 birbirinizin de gıybetini yapmayın.4
Sizden biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Bundan tiksindiniz
değil mi? Allah’a karşı takvalı olun. Şüphesiz ki Allah, Tevvabur-rahimdir
(istiğfar eden kuluna tekrar yönelip merhamet edendir).
1 Zan, bir
konu hakkında kesin bilgiye sahip olmadan, bilinçli olarak varsayımlarda
bulunmaktır. Şu ayetler, zannı çok güzel açıklamaktadır;
“Zan, hakkın (gerçeğin)
yerini tutmaz.” (10:36)
“Zan, haktan
(gerçekten) yana bir anlam ifade etmez.” (53:28)
Bir
kimsenin kesin bilgisi olmamakla birlikte başka biri hakkında iyi kanaat
beslemesine ve varsayımlarda bulunulmasına “hüsn-i zan”; kötü kanaat
beslenmesine ve varsayımlarda bulunulmasına da “sû-i zan” denilmektedir. Örnek
ayetler:
1- “İfk
Hadisesi” olarak bilinen olay ile ilgili ayette (Nur 24:12) müminlerin
birbirleri hakkında iyi zanda bulunmaları gerektiği bildirilmiştir.
2- Fetih
suresinin 6 ve 12’nci ayetlerinde; inkârcıların Resulullah ve müminlerin
akıbetime dair bozuk niyetleri ve beklentileri için “kötü zan” ifadesi
kullanılmıştır.
3- Hucurat
suresinin 10-12 ayetlerinde ise; müminlerin kardeş olduğuna vurgu yapılarak
kardeşlikle bağdaşmayan davranışlar çerçevesinde, “Zandan çokça sakının. Çünkü
zannın bir kısmı günahtır” buyurulmaktadır.
Yukarıdaki
ayetlerden anlaşılacağı üzere; özellikle suizan, yani kişiler hakkında kötü
varsayımlarda bulunmak yasaklanmış ve bir kimse hakkında -aksini ispatlayan bir
delil olmadıkça- hüsnüzanda iyi, güzel ve yapıcı varsayımlarda bulunmak
gerektiği belirtilmektedir.
2 “İsm”, Allah’ın yasakladığı, insanı O’ndan
uzaklaştıran, ruhunu kirleten ve cehenneme götürebilecek her türlü söz, fiil ve
kötü düşünceye verilen isimdir.
3 Tecessüs ise; bir kişinin gizlide kalması gereken
hâllerini ortaya çıkarma çabasıdır ki bütün bunlar Yüce Allah tarafından
şiddetle yasaklanmaktadır.
4 Gıybet; bir kişinin yüzüne söylenemeyecek (onun
hoşuna gitmeyecek) bir sözü arkasından söylemektir.
13. Ey insanlar! Şüphesiz ki Biz, sizi bir erkek ve bir dişiden
yarattık ve birbirinizle tanışasınız diye sizi şubelere (dallara)1 ve kabilelere (boylara)
ayırdık. Allah katında en kerim (saygın, onurlandırılmış)2 olanınız,
şüphesiz ki takvaca en üstün olanınızdır. Şüphesiz ki Allah, Alim’dir, Habir’dir
(her şeyden Haberdardır).
1 Bu
sözcük, “dal”, “kol”, “şube” anlamına gelen “ش-ع-ب”
(ş-ʿayn-b) kökünden türemiştir. Bu kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 2 kez
geçer: 49:13; 77:30.
2 Bu
kelime “saygın”, “cömert olmak”, “şerefli olmak”, “onurlu” olmak” anlamına
gelen “كَرَمَ” (kereme) fiil kökünden
türetilmiştir. Bu kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 47 kez geçer: 4:31;
8:4, 74; 12:21, 31; 17:23, 62, 70; 21:26; 22:18, 50; 23:116; 24:26; 25:72;
26:7, 58; 27:29, 40; 31:10; 33:31, 44; 34:4; 36:11, 27; 37:42; 44:17, 26, 49;
49:13; 51:24; 55:27, 78; 56:44, 77; 57:11, 18; 69:40; 70:35; 80:13, 16; 81:19;
82:6, 11; 89:15 (2 kez), 17; 96:3.
14. Araplar
“İman ettik (inandık ve güvendik).” dediler. (Onlara) de ki: “Siz
iman etmediniz, ancak eslemna (İslam olduk, teslim olduk) deyin. İman
henüz kalplerinize yerleşmedi. Allah’a ve resulüne itaat
ederseniz, (Allah) amellerinizden
hiçbirini eksiltmez.” Allah, Gafur’dur, Rahim’dir.
“Allah’a ve Resul’e itaat” ile ilgili açıklama 5:92
ayetinde yer alır. Yüce Allah’a ve resulüne itaatle ilgili mesajlar: 3:132; 4:59;
5:92; 8:1, 20, 46; 24:52, 54; 33:71; 47:33; 48:17; 58:13; 64:12.
15. Müminler
ancak o kimselerdir ki, Allah ve resulü ile iman ederler
(onların aracılığıyla inanıp ve güvenirler), sonra şüpheye düşmezler.
Allah yolunda da mallarıyla ve kendi canlarıyla cihad (mücadele)
ederler. Doğru
olanlar işte bunlardır.
16. De
ki: “Dininizi Allah’a mı öğretiyorsunuz?ı Allah göklerde olanı da
yerde olanı da bilir. Her şeyi bilen Allah’tır.”
ı Bu
ayet 10:18 ve 13:33 ayetleriyle birlikte okunmalıdır. Yüce Allah, hiç kimsenin
Allah adına hüküm koyamayacağını, kendi ürettiklerini -haşa- Allah’a
öğretemeyeceğini, bunun çok büyük bir günah ve haddini aşmak olduğunu
bildirmektedir. Allah adına konuşanlar Allah’ın kitabından konuşmak zorundadır.
Bunun dışında kendi görüşlerini dile getirenler de bunun kendi kanaatleri
olduğunu açıklıkla belirtmelidirler.
17. Onlar,
Müslim (Teslim Olan) olmalarını senin başına kakıyorlar. De ki: “İslamiyet’inizi
başıma kakmayın. Doğru sözlü iseniz, size imanı gösterdiği için Allah size
iyilikte bulunmaktadır.”
18. Göklerin
ve yerin gaybını (bilinmeyenini) şüphesiz
ki Allah bilir. Allah, yaptıklarınızı da
Görendir.
Gayb; İnsanoğlunun görmediği, bilemediği, akıl
erdiremediği, duyularıyla algılayamadığı şeyler ile gelecekte olacak şeyler,
geleceğe dair bilgilerdir.