82. İNFİTÂR SÛRESİ

            Sure, Mekke döneminde inmiştir ve nüzul sırasına göre 82. suredir.  Sure, ilk ayette geçen “İnfetarat” (yarılıp ortaya çıktı) kelimesinden adını almaktadır. Sure 19 ayettir.

 

Rahmânir-Râhiym Allah’ın Adıyla

1. Gök yarılıp ortaya çıktığında1,

1 “Yarılmak, kabuğu yarılıp ortaya çıkmak, yaratılıp ortaya çıkmak” gibi anlamlara gelen fatr sözcüğü, Kur’an’da türevleriyle (fetara, fâtır, fıtrat, infitar) birlikte 20 kez geçer: 6:14, 79; 11:51; 12:101; 14:10; 17:51; 19:90; 20:72; 21:56; 30:30 (2 kez); 35:1; 36:22; 39:46; 42:5, 11; 43:27; 67:3; 73:18; 82:1

2. Ve gezegenler1 saçıldığında2,

1 Yıldızlar Kur’an’da ‘necm’, gezegenler ise 'كَوْكَب' (kevkeb) terimiyle bildirilmiştir. Yıldızlar, ışıma kaynakları olan füzyon enerjisiyle ışık üretirler; etkendirler. Gezegenler ise yıldızlardan gelen ışığı yansıtırlar ve ışık üretemezler; edilgendirler. Güneşin çevresinde dönen gökcisimleri gezegen olarak tanımlanır. Dünyamız da bir gezegendir. Gezegen terimi, 6:76, 24:35, 37:6 ve 82:2 ayetlerinde de bildirilmiştir. Binlerce yıl öncesi çıplak gözle yapılan gözlemler sonucunda, dünyaya yakın olan beş gezegenin varlığı biliniyordu. Teleskobun icat edilmesinden sonra, on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllarda altı gezegen daha keşfedildi.

2 “مَّنثُورً” (menşûrân), “saçılmış”, dağılmış, “teşhir edilmiş” demektir. Bu sözcük Kur’an’da 3 yerde geçer: 25:23; 76:19; 82:2.

3. Ve denizler fışkırdığında1,

1 “فَجَّرَ” (feccere) kelimesi "fışkırtmak" anlamına gelir. Bu sözcük, Kur’an’da 11 kez geçer: 2:60, 74; 17:90, 91 (2 kez); 18:33; 36:34; 54:12; 76:6 (2 kez); 82:3.

4. Ve kabirler saçılıp dağıldığında1,

            1 “عْثِرَتْ” (bu'sirat) kelimesi “ba'sara” kökünden gelir ve genellikle “altüst edilmek, saçılıp dağılmak, açığa çıkarmak” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da 2 kez geçer: 82:4; 100:9.

5. Nefis (can, benlik), takdim ettiklerini de geride ne bıraktığını da öğrenecektir.

6. Ey insan! Kerim1 (saygın ve cömert) olan Rabbine karşı seni aldatıp yanıltan2 nedir?

                1 Bu kelime “saygın”, “cömert olmak”, “şerefli olmak”, “onurlu” olmak” anlamına gelen “كَرَمَ” (kereme) fiil kökünden türetilmiştir. Bu kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 47 kez geçer: 4:31; 8:4, 74; 12:21, 31; 17:23, 62, 70; 21:26; 22:18, 50; 23:116; 24:26; 25:72; 26:7, 58; 27:29, 40; 31:10; 33:31, 44; 34:4; 36:11, 27; 37:42; 44:17, 26, 49; 49:13; 51:24; 55:27, 78; 56:44, 77; 57:11, 18; 69:40; 70:35; 80:13, 16; 81:19; 82:6, 11; 89:15 (2 kez), 17; 96:3.

            2 “غَرَّ” (ğârra) sözcüğü “aldatmak, yanıltmak, kandırmak” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da 21 ayette 27 kez geçer: 3:24, 185, 196; 4:120; 6:70, 112, 130; 7:22, 51; 8:49; 17:64; 31:33 (3 kez); 33:12; 35:5 (3 kez), 40; 40:4; 45:35; 57:14 (3 kez), 20; 67:20; 82:6.

7. O ki, seni yarattı, ardından tesviye etti.1 Böylece seni ölçülü hâle getirdi2.

            1 “سَوَآ” (seve’e) sözcüğü, anlam açısından geniş bir kullanıma sahip bir kelimedir ve bağlama göre “tesviye etti, düzenledi, son şeklini verdi” anlamlarına geldiği gibi “düzeltti, eşitledi, denk hale getirdi, aynı yaptı” anlamlarına da gelmektedir.

            2 “عَدَلَكَ” (âdâlek) sözcüğü, “seni adaletli yaptı”, “seni dengeli kıldı”, “sana bir denge ve düzen verdi”, “seni ölçülü hale getirdi” veya “seni düzgün bir şekle koydu” gibi anlamlara gelir.  

8. Hangi surette (şekilde) istediyse seni öyle düzenledi1.

            1 “ركب” (rekâbe) sözcüğü, “terkip etmek” yani bağlama göre “bindirmek, düzenlemek, bir araya getirmek, oluşturmak, tasarlamak, dizayn etmek, monte etmek” gibi anlamlar taşır. Kur’an’da, bu sözcükten türemiş 15 sözcük geçmektedir: 2:239; 6:99; 8:42; 11:41, 42; 16:8; 18:71; 29:65; 36:42, 72; 40:79; 43:12; 59:6; 82:8; 84:19.

9. Hayır! Aksine, din ile1 yalanlıyorsunuz!2

            1 “بِالدّ۪ينِ” (bi'd-dîn) ifadesi, “din ile” anlamına geldiği gibi, bağlama göre “din hakkında, din konusunda” gibi anlamlara da gelebilmektedir. Bu ifade Kur'an'da 3 yerde geçer: 82:9; 95:7; 107:1.

2 Burada, Dini din ile yalanlamaktan söz edilmektedir. Bu, insanların şirk bulaştırılmış veya tahrif edilmiş dini kullanarak Allah’ın göndermiş olduğu dini yalanlaması anlamına gelmektedir.

10. Ve şüphesiz ki üzerinizde hafızlar (gözeticiler, kaydediciler) vardır.

11. Kerim (saygın, onurlandırılmış) olan1 yazıcılar.2

            1 Bu kelime “saygın”, “cömert olmak”, “şerefli olmak”, “onurlu” olmak” anlamına gelen “كَرَمَ” (kereme) fiil kökünden türetilmiştir. Bu kökten türemiş kelimeler Kur’an’da 47 kez geçer: 4:31; 8:4, 74; 12:21, 31; 17:23, 62, 70; 21:26; 22:18, 50; 23:116; 24:26; 25:72; 26:7, 58; 27:29, 40; 31:10; 33:31, 44; 34:4; 36:11, 27; 37:42; 44:17, 26, 49; 49:13; 51:24; 55:27, 78; 56:44, 77; 57:11, 18; 69:40; 70:35; 80:13, 16; 81:19; 82:6, 11; 89:15 (2 kez), 17; 96:3.

2 Benzer mesajlar: 3:181; 4:81; 10:21; 17:13; 18:49; 19:79; 21:94; 36:12; 43:80; 45:29; 50:18; 54:53; 86:4.

12. Her ne yapıyorsanız bilirler.

Meleklerin tuttukları defterin ne kadar ayrıntılı yazılmış olduğu hususu 18:49 ayetinde anlatılmaktadır.

13. Şüphesiz ki ebrar1 (iyi, doğru ve erdemli olanlar) olanlar  gerçekten de2 nimet içindedirler.3

1 “Ebrar” sözcüğü ile ilgili açıklama 3:193’te yer alır.

2 “لَفِي” (lefi) ifadesi, “Gerçekten de bu, ... içindedir” şeklinde çevrilebilir. “لَ” (le) burada vurgulama yapmaktadır. Bu ifade Kur’an’da 10 kez geçer: 12:95; 15:72; 26:97, 196; 36:24; 51:8; 82:13, 14; 83:22; 87:18.

3 Bu ayet, 83:22 ayetinde de tekrarlanmaktadır. 

14. Şüphesiz ki facirler1 de şüphesiz ki yakıcı ateş içindedirler.

1 “فُجُورَ” (fücur) kelimesi, temel olarak “yarmak”, “açmak” anlamına gelen “فَجَرَ” (fe-ce-ra) kökünden türemiştir. “فُجُورَ” (fücur) kelimesi de metaforik olarak “sınırları aşmayı”, “ahlaki değerleri çiğnemeyi” ifade eder. Bunları yapanlara da facir denir. Bu kelime Kur’an’da 7 kez geçer: 38:28; 71:27; 75:5; 80:42; 82:14; 83:7; 91:8.

15. Din günü (o hesap gününde) ona yaslanırlar.

16. Ve onlar, onda yanıp yok olacak değillerdir.

17. Ve Din Günü nedir, nereden bileceksin?

18. Sonra Din Günü nedir, nereden bileceksin?

19. O gün bir nefis (benlik), (başka) bir nefsin bir şeyine malik olmaz (sahip çıkmaz). Ve o gün emir (buyruk, karar, hüküm) Allah’ındır.