Sure, Mekke döneminde inmiştir ve nüzul sırasına göre 76.
suredir. Adını, ilk ayette geçen ve Sina dağına işaret eden “Tur” (dağ) kelimesinden
alır. Sure 49 ayettir.
Rahmânir-Râhiym
(Merhamet eden
Merhametli) Allah’ın Adıyla.
1. Veı
Tur’a2 (andolsun)!
ı “وَ”
(ve) bağlacı (harf-i atıf), Kur’an’da bağlaç olarak veya yemin için kullanılan
bir ifadedir. Bu nedenle, bu ayetteki ‘وَ’ (ve) bağlacı, bağlamına göre
cümleye yemin anlamı kazandırarak “andolsun” şeklinde tercüme edilebilir. Bu bağlaç,
ayetin vurgulamak istediği hakikate dikkat çekmek için yemin anlamı taşır. Bu
ayet, 43:2’de de tekrarlanmaktadır.
2 Tur,
dağ demektir. Ayetteki Tur’dan kasıt ise, Allah’ın Musa’yı nebilik verdirdiği
Sina Dağı’dır. “Tur” sözcüğü ile ilgili
açıklama 2:63 ayetinde yer alır.
2-
Ve yazılı Kitaba,
ı “مَسْطُوراً” (mesṭûrân) sözcüğü, “yazılı, kaydedilmiş,
kayıtlı” anlamına gelir. Türkçede kullanılan satır (yazı) sözcüğü de bundan
türemiştir. Bu ifade Kur’an’da 5 kez geçer: 17:58; 33:6; 52:2; 54:53; 68:1.
3. Parşömendeı
neşredilmiş.2
ı “رَقٍّ”
(rakkin) sözcüğü, “Parşömen, ince deri üzerine yazı yazılan malzeme”
anlamına gelir. Eski zamanlarda yazı yazmak için kullanılan ince ve düz deriyi
ifade eder. Aynı zamanda kıymetli bir belge veya yazılı metin anlamında da
kullanılır. Bu ayetlerde de ceylan derisinden yapılmış parşömen kağıdı üzerine
yazılı Tevrat kastedilmektedir. Bu ifade Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir.
2 “Açılmış,
yayılmış, gözler önüne serilmiş, teşhir edilmiş” anlamına gelen “نَشَرَ”
(neşere) kökünden türemiş bu tür ifadeler Kur’an’da 21 kez geçer: 17:13; 18:16;
21:21; 25:3, 40, 47; 30:20; 33:53; 35:9; 42:28; 43:11; 44:35; 52:3; 54:7;
62:10; 67:15; 74:52; 77:3 (2 kez); 80:22; 81:10.
4. Ve
Beyt-i Mamur’a,
Beyti
Mamur’dan (İnşa Edilmiş Evden) kasıt, Kabe veya Süleyman Nebi’nin inşa ettiği
Kudüs’teki Beyt-i Makdis olabilir.
5. Ve
yükseltilmiş tavana (göğe),
6. Ve
kaynatılmış denize,
‘Mescur” kelimesinin anlamı tam
olarak bilinmemektedir. Buna; ateşle dolu, dolgun ve kabarık gibi anlamlar
verilmiştir.
7. Rabbinin
(zalimlere vadettiği) azabı mutlaka gerçekleşecektir.
8. Ona
uzaklaştıracak hiçbir güç yoktur.
9. O
gün gök sarsıldıkça çalkalanır.
10.
Ve dağlar yürütülerek silinir.
11.
İşte o gün, yalanlayanlara veyl olsun!ı
ı Veyl,
kelimesi Arapça’da “وَ-يْ-ل” (ve-ye-le) kökünden türemiş
bir kelimedir. Bu kelime, sözlük itibariyle “azap, sıkıntı, keder, acı,
felaket, hüzün, yazık, eyvah ve küçük düşürme” anlamlarına gelir. “Veyl olsun”
ifadesi de “Azap olsun! Yazıklar olsun! Vay haline! ve Helak olsun!” anlamlarına
gelir. Bu sözcük Kur’an’da 39 kez geçer: 2:79 (2 kez); 5:31; 11:72; 14:2;
18:49; 19:37; 20:61; 21:14, 18, 46, 97; 25:28; 28:80; 36:52; 37:20; 38:27;
39:22; 41:6; 43;65; 45:7; 46:17, 51:60; 52:11; 68:31; 77:15, 19, 24, 28, 34, 37,
40, 45, 47, 49; 83:1, 10; 104:1; 107:4.
12.
Onlar ki, batıl şeylerde oyalanıp dururlar.
13. O
gün, Cehennem ateşine sürüklenirler.
14. “İşte
yalanlayıp durduğunuz ateş budur!
Benzer
mesajlar: 30:56; 36:63; 37:21; 44:50; 50:20; 51:14; 55:43; 67:27; 70:44; 83:17.
15. Bu
bir sihir miymiş? Yoksa görmüyor musunuz?
16. Ona
yaslanın! O halde sabredin (kararlılık
gösterin, zorluklara dayanmaya çaba gösterin) veya sabretmeyin
sizin için artık birdir. Sadece yapmış olduklarınız için cezalandırılacaksınız (yaptıklarınızın
karşılığını alacaksınız).”
17. Muttakiler1 ise
cennetlerde ve nimetler içindedirler.
1 “وَقَى”
(vekâ) sözcüğü, “korumak”, “muhafaza etmek” anlamına gelen bir fiil köküdür. Bu
kökten türeyen birçok kelime, korunma ve sakınma anlamlarıyla ilişkilidir. “تقوى”
(takvâ) kelimesi de aynı kökten gelir ve "Allah'a karşı gelmekten
sakınmak", "kendini koruma altına almak" anlamında kullanılır.
18. Rablerinin
kendilerine verdikleriyle sefa sürerler ve Rableri onları cehennem azabından
korumuştur1.
1 “وَقَى”
(vekâ) sözcüğü, “korumak”, “muhafaza etmek” anlamına gelen bir fiil köküdür. Bu
kökten türeyen birçok kelime, korunma ve sakınma anlamlarıyla ilişkilidir. “تقوى”
(takvâ) kelimesi de aynı kökten gelir ve "Allah'a karşı gelmekten
sakınmak", "kendini koruma altına almak" anlamında kullanılır.
19. “Yapmış
olduğunuza karşılık afiyetle yiyin ve için!”
Bu ayet, 77:43 ayetinde de tekrarlanmaktadır.
20. Sıra
sıra dizilmiş koltuklara yaslanırlar, onları güzel gözlü hurilerle evlendirdik.
Kur’an’da hurilerin cinsiyeti ile ilgili
bir açıklama yoktur. Ödüllendirmede ve cezalandırmada
cinsiyet ayırımcılığında ısrar etmek de Yüce Allah’a iftira etmektir. Huriler
ile ilgili ayrıntılı açıklama 44:54 ayetinde yer alır.
21. İman
edenleri de iman ederek kendilerine uyan çocukları da zürriyetlerine kattık1.2 Onların
yapıp ettiklerinden de hiçbir şey eksiltmeyiz. Herkes kendi kazandığına
karşılık rehindir.
1 “أَلْحَقْنَا” (elhakne),
sözcüğü, “kattık” veya “birleştirdik” anlamlarına gelir. “لَحِقَ” (laḥika)
fiilinden türetilmiştir ve bir şeyin ya da kişinin bir şeye eklenmesi veya
katılması anlamına gelir. Bu sözcük Kur’an’da 6 kez geçer: 3:170, 12:101;
26:83; 34:27; 52:21; 62:3.
2 Bu
cümle imanla ölenlerin cennette dünyadaki kendi aileleriyle birlikte olacağının
delilidir. Benzer mesajlar: 13:23; 40:8; 84:9.
22. Onlara,
canlarının çektiği meyvelerden ve etten bol bol veririz.
23. Orada
bir kadeh kapışırlar. Orada saçmalama da yoktur, ismı (Allah’ın yasakladığı fiiller) işlemek
de yoktur.
ı “İsm”, Allah’ın yasakladığı, insanı O’ndan
uzaklaştıran, ruhunu kirleten ve cehenneme götürebilecek her türlü söz, fiil ve
kötü düşünceye verilen isimdir. Benzer ayetler: 19:62, 37:47,
56:25, 78:35, 88:11.
24. Onlar
için saklanmış1 inci2 gibi delikanlı3 hizmetkârlar4 da (hizmet
için) etraflarında dolaşır dururlar.
1 “كِنَّ”
(kinne) sözcüğü, “saklamak”, “perdelemek” anlamlarına gelir. Bu söz
Kur’an’da 12 kez geçer: 2:235; 6:25; 16:81; 17:46; 18:57; 27:74; 28:69; 37:49;
41:5; 52:24; 56:23, 78.
2 “اللُّؤْلُؤُ۬”
(el-lu’lu) sözcüğü “inci” anlamına gelmektedir. Bu sözcük
Kur’an’da 6 kez geçer: 22:23; 35:33; 52:24; 55:22; 56:23; 76:19.
3 “غُلَامٍ” (ğulam) delikanlı demektir. Birçok çeviride bu
kelime çocuk şeklinde çevrilmekte oysa çocuk “صَبِي” (sabiy) demektir.
Sabi kelimesi de Kur’an’da 2 yerde geçer: 19:12, 29. Genç sözcüğünün Arapça
karşılığı da “feta” kelimesidir. Bu sözcük de Kur’an’da 9 yerde geçer: 12:30,
36, 62; 18:10, 13, 60, 62; 21:60; 24:33.
4 “Ğılman”
da delikanlı hizmetkar demektir. Kur’an’da bu hizmetkarların insana benzeyip
benzemediği veya cinsiyetleri hakkında herhangi bir bilgi verilmemiştir.
25. Ve dönüp
birbirlerini suçlayacaklar: (Aynı ayet: 37:27)
26. “Biz
ailemizin arasında iken endişe içindeydik.
Yani,
“Biz orada zevk ve sefaya kapılıp, kendi alemimize gömülüp gaflette
yaşamıyorduk. Bilakis Allah’ın bizi sorumlu tutacağı bir iş yapmayalım diye
daima içimizde korku taşırdık.”
İnsana
en çok günah işleten şeyin, kişinin çoluk çocuğunu rahat yaşatması ve onlara
iyi bir servet bırakması düşüncesidir.
Bu yüzden o haram kazanır, başkalarının hakkına tecavüz eder ve çeşitli
haram yollara sapar. Bundan dolayı cennet ehli aralarında şöyle diyecekler:
Akıbetimizin kötü olmasından bizi bilhassa kurtaran şey, çocuklarımızın
arasında yaşarken onların hayatını müreffeh yapmak, muhteşem bir istikbal
hazırlamak düşüncesinde olmayışımızdır. Bu düşünce onların uğruna ahiretimizi
mahvedecek dereceye ulaşan bir yolu seçmemize kadar bizi zorlamamıştı. Ve
çocuklarımızı da böylece azaba layık kılacak bir yola itmedik.
27.
Allah bize lütfetti ve iliklere işleyen azaptan bizi korudu.
28. Biz
daha önce O’na yalvarıyorduk. O Berr’dir (iyilik edendir), Rahim’dir (Merhamet eden).”
29. Öyleyse
öğüt ver. Rabbinin lütfuyla sen bir kahin değilsin, deli de değilsin.
Benzer mesajlar: 15:6; 23:70;
34:8; 37:36; 44:14; 68:51, 96:42.
30. “O bir
şairdir.ı Başına gelecek şüpheli bir durumuı gözlüyoruz.”
mu diyorlar?
ı Benzer
mesajlar: 21:5; 37:36; 69:41
2 “Reybel menün” Arapça bir deyimdir ve “güven duyulmayan,
kuşkulanılan, şüpheli bir durum” anlamlarına gelir.
31. De
ki: “Bekleyin, ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim.”
32. Rüyalarının
etkisiyle mi bunu söylüyorlar, yoksa onlar azgın bir
topluluk mudur?
33. Yoksa
“Onu kendisi uydurdu!” mu diyorlar? Hayır! Onlar iman etmezler.
Kureyşliler,
aslında Kur’an’ın Muhammed’in sözü olmadığını gayet iyi biliyorlar. Çünkü 40-45
yıldır, yaklaşık olarak 25 bin nüfuslu bir beldede her gün karşılaştıkları,
sohbet ettikleri, alış-veriş yaptıkları biridir. Onlar çıkar ve menfaatlerinden
dolayı gerçekten de iman etmek istemeyenlerdir. Bu yüzden de çeşitli, asılsız
bahaneler uyduruyorlar.
34.
Eğer doğru iseler onun (Kur’an’ın) benzeri bir söz getirsinler.
Bu
ayet tehaddî denen “meydan okuma” ayetlerinden biridir. Kur’an’ın bütünüyle
ilgili bir meydan okuma olmamış, sadece bazı bölümleriyle meydan okunmuştur.
Meydan okuma ayetleri, sırasına göre; yaklaşık 60-70 surelik meydan okuma
17:88, 52:34’te; on surelik meydan okuma 11:13’te; tek surelik meydan okuma ise
10:38 ve 2:23-24’tedir.
35.
Onlar, yokluktan mı yaratıldılar, yoksa yaratanlar onlar mı?
36. Yoksa
gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar kesin olarak iman etmezler.
37. Yoksa
Rabbinin hazineleri onlarda mıdır? Yoksa musaytırı onlar mıdır?
ı “مُصَيْطِرٍ”
(musaytır) sözcüğü “hakim olan, zorlayan, denetleyen” anlamlarına gelir. Bu
sözcük Kur’an’da 2 yerde geçer: 52:37; 88:22.
38.
Yoksa (ilahi sırları) dinleyebilecekleri bir merdivenleri mi var?
Öyleyse, içlerinden dinlemiş olanlar apaçık bir sultan (güçlü bir delil) getirsin.
39. Yoksa
kızlar O’nun, oğullar da sizin mi?
Benzer mesajlar: 16:57, 62; 37:151-153; 43:15-16;
53:21.
40. Yoksa
onlardan bir karşılık istiyorsun da ağır bir ecir (karşılık)
mı yükleniyorlar?
Burada zahiren muhatap elçi
ise de aslında onun muhalifleri olan asilerdir. Onlara dolaylı olarak “Allah’ın
resulü sizden bir karşılık mı istiyor ki bu kadar kızıyorsunuz” sorulmaktadır.
41.
Yoksa gayb (bilinmeyen) onların
yanlarında da onu mu yazıyorlar?
40
ve 41’inci ayetler, aynı sözcüklerle 68:46 ve 47 ayetlerinde de
tekrarlanmaktadır.
42.
Yoksa onlar bir planı mı kuruyorlar? Oysa o kâfirler bir plana
mahkum olacak.2
ı “كَيْد” (keyd) sözcüğü, Arapça’da genellikle “plan, komplo, hile
ve tuzak” anlamlarına gelir.
2 Benzer
mesajlar: 3:54; 6:123; 8:18, 30; 13:42; 14:46; 35:10, 43; 40:25; 86:15-16.
43. Yoksa
onlar için Allah’ın dışında ilah (En Yüce olan) mı var? Allah, Sûbhân’dır (her
türlü eksiklikten ve kusurdan münezzehtir -uzaktır- ve yücedir). Onların ortak
koştuklarından münezzehtir.
44. Gökten
düşen bir parça (kütle) görseler “üst üste yığılmış bulutlardır.” derler.
ı
“كِسْفًۭا” (kisfen)
sözcüğü, “bir parça, bir dilim, parça” anlamlarına gelir. Bu ifade Kur’an’da 5 kez
geçer: 17:92; 26:187; 30:48; 34:9; 52:44.
Kur’an’ın
bir çok yerinde onların bu inatçılıkları zikredilmiştir. Örneğin: 6:111’inci ayette
“eğer onlara melekleri indirseydik, ölüler onlara konuşsaydı ve her şeyi
toplayıp karşılarına getirseydik, Allah istemedikçe yine iman edecek
değillerdi.” buyurulmuştur. Yine 15:15’te de “Gözlerimiz perdelenmiştir, biz
büyülenmiş bir topluluğuz, derlerdi” buyurulmuştur. Benzer mesajlar: 6:7, 25,
109, 111; 7:146; 10:96-97; 15:13-15; 17:92- 93; 34:31; 36:10; 54:2.
45. Öyleyse
çarpılacakları günleriyle karşılaşıncaya kadar onlara aldırma.
46. O
gün yaptıkları planlar onlara fayda sağlamayacak, kendilerine yardım da
edilmeyecek.
47. Şüphesiz
ki zulmeden kimseler için de ayrı bir azap daha vardır. Ama şüphesiz ki onların
çoğu bunun bilincinde değildir.
48. Rabbinin
hükmüne sabret. Şüphesiz ki sen, Bizim gözlerimizle (korunmaktasın). Kalktığın zaman da Rabbinin hamdi ile tesbih et1.
1 Bu kelime, "yüzmek”, “uzaklaşmak” ve “yüceltmek"
gibi anlamlara gelen “س-ب-ح” (sīn-be-ḥe)
kökünden türemiştir.
“تَسْبِيح” (tesbih) ifadesi, yüceltmek veya tenzih
etmek (her türlü eksiklikten uzak tutmak) anlamına gelir.
“Allah’ı tesbih etmek” ise, “Allah’ın kusursuz, eşsiz ve her türlü
noksanlıktan uzak olduğunu bilerek O’nu yüceltmek ve O’na saygı göstermek”
demektir.
Allah’ı tesbih ederken
kullanılan “سُبْحَانَ اللّٰهُ”
(Sûbhânallah) ifadesi de, “Allah, her türlü eksiklikten ve kusurdan
münezzehtir (uzaktır) ve yücedir” anlamına gelir.
Kur'an'da, evrendeki tüm varlıkların (melekler,
dağlar, kuşlar, yıldızlar, vb.) da Allah’ı tesbih ettiği belirtilir: 13:13;
17:44; 24:41; 40:7; 41:38; 42:5; 55:6. Bu nedenle “tesbih etmeyi”, sadece
tesbih çekmeye indirgemek bidat ve hurafedir.
49. Gecenin
bir kısmında ve yıldızların batışının ardından O’nu tesbih et!
Güneşin
batışı ve doğuşu arasındaki kısım gecedir. Gecenin 3 bölümü vardır. Gece ile
gündüzün iç içe girdiği iki simetrik alaca karanlık bölüm ve tam karanlık orta
bölüm. Birinci bölümde akşam ve yatsı Yönelme duaları, yıldızların kaybolmaya
başladığı üçüncü bölümde de fecr Allah’a yönelme duası yapılır. Benzer Mesaj: 50:40