Sure, Mekke
döneminde inmiştir ve nüzul sırasına göre 15. suredir. Adını, ilk ayette geçen
ve 'çokluk' anlamına gelen 'Kevser' kelimesinden alır. Sure 3 ayettir.
Râhmânir-Râhîm
(Merhamet eden Merhametli) Allah’ın Adıyla
1. Şüphesiz
ki Biz1 sana Kevser’i2
verdik.
1 Birçok ayette, 'Biz' ve 'Biziz' çoğul
zamirlerinin kullanıldığını görüyoruz. Kur’an’daki bu “Biz/Biziz” zamirlerinin
çokluğu değil; “yüceliği”, “gücü”, “büyüklüğü” ifade ettiği yönünde görüşler
vardır.
Ancak Tevrat’ı incelediğimizde, ilk ayette Yüce
Allah'ın “Başlangıçta elohim (yüce melekler) gökleri ve yeri yarattı.”
(Başlangıç, 1:1) dediğini görüyoruz. Bu pasukta geçen “elohim” sözcüğünün “yüceler”
anlamına geldiğini; bu yücelerin de Kur’an’da da sözü edilen “mele-i âla” yani
yüce melekler (Saffat, 37/8; Sad, 38/69) olduğunu ve Yüce Allah’ın birçok işi
onlara emrederek yaptırdığını ve genellikle de o işin son aşamasında müdahale
ettiğini görüyoruz.
Örneğin; “Ve yüce melekler dediler ki: ‘Kendi
suretimizde, kendimize benzer adam (insan) yaratalım. Ve denizdeki balıklara ve
gökteki kuşlara ve canlılara ve debelenenlere (dabbelere) ve yeryüzünün tümüne
egemen olsun.’ Ve yüceler, adamı
(insanı) kendi suretinde yarattılar; onu yücelerin suretinde yarattılar. Onları
da erkek ve dişi olarak yarattılar.” (Başlangıç, 1:26, 27) ifadelerinden,
meleklerin insanı kendi suretlerinde; birçok yeteneğe sahip dişi ve erkek
şeklinde yarattıklarını görüyoruz.
Şu pasuktan da bu yaratma işine karar verdiğini
ve burnuna da nefsinden üfleyerek onu yaşayan bir varlığa dönüştürenin de Yüce
Allah’ın olduğunu görüyoruz: “Ve Yücelerin Yahve’si, adamı (insanı) yerin
toprağından yarattı ve burnuna yaşam nefesini üfledi. Adam da yaşayan bir ruh
(canlı varlık) oldu.” (Başlangıç, 2:7)
2 Kevser,
sözcük olarak “çokluk” demektir. Bu çokluk, “sayısal” şeyler için olabileceği
gibi; değerli olma, önemli olma gibi şeyler için de olabilir.
2.
Öyleyse, Rabbine salat1 et (O’na
yönel; dua et, kulluk et, destek ol) ve zorlukları göğüsle2.
1 “صَّلٰوةَ” (salât)
kelimesi, Sami dillerindeki “ṣ-l-ṭ” kökünden türemiş olup, Süryanice “ṣlotha”
(ܨܠܘܬܐ) kelimesiyle bağlantılıdır. Bu kök, “bir şeyi hedef almak, bir yöne
yönelmek” anlamına gelir. Süryanice’de “ṣlotha”, Allah’a yönelme ve dua etme
anlamında kullanılmıştır.
Bu yönelme, hem fiziksel hem de metaforik anlam taşır. Örneğin, “Allah’a
yönelmek”, kişinin ruhsal anlamda O’na yakınlaşmasını ifade eder. Kur’an’da
“salât” kelimesi, bağlama göre farklı şekillerde anlam kazanır. Bunlardan
bazıları şunlardır:
1- Allah’ın salat etmesi (yönelmesi): Müminlere ve Nebiye
yardım etmek ve desteklemek anlamındadır. Bkz: 2:157;
33:43, 56.
2- Müminlerin, Allah’a salat etmesi (yönelmesi): Allah’a dua
ve kulluk (hizmet) etmek anlamındadır. Bkz: 2:43,
83, 110, 238, 239; 4:101, 162; 5:12, 58; 7:205; 8:35; 11:114; 17:78; 20:14;
24:58; 11:87; 107:4.
3- Meleklerin salat etmesi (yönelmesi): Müminlere ve Nebiye
yardım etmek, desteklemek ve onlar için dua etmek anlamındadır. Bkz: 2:157;
33:43, 56.
4- Nebi’nin, Müminlere salat etmesi (yönelmesi): Onlara
destek olması, onlarla dayanışma içinde olması ve onlar için dua etmesi
anlamındadır. Bkz: 9:103; 33:43.
5- Müminlerin, Nebiye salat etmesi (yönelmesi): Ona destek olmak ve
onunla dayanışma içinde olmak anlamındadır. Bkz:
9:99; 33:56
6- Müminlerin, müminlere salat etmesi (yönelmesi): Müminlere destek
olmak, onlarla dayanışma içinde olmak (75:31,
32; 5:58; 107:4) ve onlar ile ölüleri dua etmek (5:106; 9:84,) anlamındadır.
7- Göklerdeki ve yeryüzündeki bütün varlıkların salat etmesi
(yönelmesi): Allah’a dua ve kulluk (hizmet) etmek anlamındadır. Bkz: 24:41
Bu nedenle, salât yalnızca ritüelistik bir ibadet (örneğin namaz)
anlamına gelmez. Kelimenin temel anlamı “yönelmek” olsa da bu tanım onun zengin
bağlamsal ve kavramsal anlamlarını tam olarak yansıtmaz.
Sonuç olarak, salât, fiziksel ve ruhsal
anlamda bir hedefe veya kişiye yönelme eylemi olup, dua, kulluk (hizmet),
destek veya bağlılık gibi çok yönlü anlamlar içerir.
Kur’an’da “salat” kelimesi 4674 kez geçer ve bu sayı 19’un tam
246 katıdır.
2 “وَانْحَرْ”
(venhar) sözcüğü, doğrudan “boğazla, kes” anlamına
gelebileceği gibi bağlama göre “zorlukları göğüslemek, fedakarlık
yapmak ve sabır göstermek” gibi mecazi anlamlarda da
kullanılabilir.
3. Şüphesiz
ki sana buğzeden1 sonu ebter2 olandır.
1 “شَانِئَكَ”
(şāni’eke) sözcüğü, “Sana buğzeden, senden nefret eden, düşmanlık eden” anlamlarına
gelir.
2 “الْاَبْتَرُ”
(el-ebter) sözcüğü, “Köksüz, soyu kesik, etkisiz, değersiz” anlamlarına
gelir.