Tevrat, İncil ve Kur’an’da Kumar ve Şans Oyunları

          Kumar, Arapça aynı anlama gelen “"قمار” (kımar) sözcüğü ile eş kökenli bir sözcüktür. Bir parayı çoğaltmak amacıyla gerçekleşme ihtimali çok düşük olan bir talih oyununa koyarak riske atmaya kumar denir.

Tevrat ve İncil’de kumarın haram olduğunu belirten doğrudan bir ifade bulunmamaktadır.

 Kur’an’da ise şöyle bir konu yer almaktadır:

“Sana hamr (mayalanmış, alkollü içeceği) ve meysir’i soruyorlar. De ki: “İkisinde büyük bir ism (günah, haram) vardır. İnsanlar için bazı menfaatler (çıkarlar) de… Günahları ise çıkarından daha büyüktür...” (Bakara, 2:219)

Ey iman edenler! Hamr ve meysir ve dikili taşlar ve fal okları, şeytan işi olan birer ricstir (pisliktir). Onlardan kaçının ki felaha (kurtuluşa, ebedi saadete) eresiniz. Şeytan, hamr ve meysir ile ancak aranıza buğz (sevgisizlik, kin, nefret) ve düşmanlık sokmak, sizi de Allah’ın zikrinden (Tevrat, İncil ve Kur’an’dan) ve salâttan (iletişim duasından, destekten, dayanışmadan) alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?” (Mâide suresi 5:90, 91)

Bu ayetlerde yer alan “رِسِ يْ مَ” (meysir) sözcüğü “Kolaylık, hafiflik, bolluk ve zenginlik” anlamlarına gelmektedir ve “Kolaylaşmak, kolay olmak” anlamına gelen yesr kökünden türemektedir. Meysirin terim anlamı ise, hem çaba göstermeden bir malı kolayca ele geçirmeyi hem de maddî kazanç sağlamayı ifade ettiği için sözlük manasıyla paralellik göstermektedir.

Bir diğer görüşe göre ise meysir “bölüşmek” anlamına gelmektedir ve oyun için kesilen hayvan bölüştürüldüğünden oyu bu sözcükle adlandırılmıştır.

Arap toplumunda, kesildikten sonra eti paylara bölünen bir hayvandan (çoğunlukla dişi deve) pay kazanmak amacıyla torbadan ok çekerek oynanan bir oyundur.

Oyunda etin bölüştürülmesini yöneten kişiye yâsir yahut kaddâr, oynayanlara da eysâr adı verilir. Ezlam adı verilen ve üzerlerinde payın ismi yazılı 7 dolu ok ile eklam adı verilen 3 boş ok bir torbaya konur ve adil diye adlandırılan bir kişi tarafından torbadan çekilir. Üzerinde pay bulunan oklardan kendisine çıkan 7 kişi kendi oklarında yazan hisseleri alırlar. Boş olan okları çeken 3 kişi ise etten bir şey almaz ve boğazlanan hayvanın parasını öderler.

Meysir oyunun sonucu ile ilgili iki farklı görüş belirtilmektedir.

Birinci görüşe göre; Çekiliş sonucunda kendilerine etten bir hisse çıkan 7 kişi deveden kendilerine düşen payları kendilerine alıp götürür. Boş ok çeken diğer 3 kişi ise devenin parasını öder. Bu şekilde oynanıyor ise bunun açıkça bir kumar oyunu olduğu görülmektedir.

İkinci görüşe göre ise; Çekiliş sonucunda kendilerine etten bir hisse çıkan 7 kişi deveden kendilerine düşen paylarını yemez, orada bulunan fakirler ve konuklara yedirirlermiş. Yaptıkları bu iş ile de Araplar da iftihar ederlermiş.

Eğer bu ikinci görüş doğru ise, masum ve iyilik amaçlı yapılan bir eğlence imiş gibi görülen bu oyunun neden yasaklanmış olabileceği insanı ilk bakışta düşündürebilir. Ancak bu görüşün savunulduğu metinde yer alan “bu oyunun bir gelenek haline getirilmiş ve oyuna katılmayanlar toplum tarafından kınanır ve cimri olmakla itham edilirler” şeklindeki hususlar göz önünde bulundurulduğunda; gücü yetmeyen insanların da bu oyuna dahil olmaya zorlandıkları ve hatta borca sokuldukları anlaşılmaktadır. Bakara, 2:219 ayetinde yer alan “… (Bunlarda) İnsanlar için bazı menfaatler (çıkarlar) de… Günahları ise çıkarından daha büyüktür...” şeklindeki ifadeler bu görüşümüzü desteklemektedir.

Dolayısıyla Mâide suresi 91’inci ayetinde de belirtildiği gibi “meysir” diye adlandırılan oyun ile insanlar arasında sevgisizliğe, insanlardan nefret etmeye, onlara kin ve düşmanlık beslemeye neden olmaktadır. Ayrıca kişileri Allah’ın zikrinden (Tevrat, İncil ve Kur’an’dan) ve salâttan (iletişim duasından, destekten, dayanışmadan) alıkoymaktadır. Bu nedenle de meysir oyunu Bakara suresi 2:219 ayetiyle kınanmış, Mâide suresi 5:90-91 ayetleriyle kesin olarak yasaklanmıştır.

Ancak, meysirin özel bir kumar türünü mü yoksa bütün kumar çeşitlerini mi kapsadığı hususu gelenekçi din bilginleri arasında ihtilaflı bir konu olmuştur.

Tevrat, İncil ve Kur’an’ı incelediğimizde, hangi yollarla mal-mülk elde edinilmesi gerektiği ile ilgili ayetleri incelediğimizde;

- Allah’ın, dünya malı için açgözlü olunmaması gerektiğini söylediğini görürüz:

“Her türlü açgözlülükten sakının.” (İncil, Luka 12:15)

“Havadan kazanılan para yok olur, Azar azar biriktirenin serveti çok olur.” (Tevrat, Özdeyişler 13:11)

- Çabuk ve kolay yoldan para kazanmayı hırs edinmenin, çoğu zaman insana elindekilerini dahi riske atmaya sevk ettiğinin belirtildiğini görürüz:

“Parayı seven paraya doymaz, Zenginliği seven kazancıyla yetinmez.” (Tevrat, Vaiz 5:10)

“Cimri servet peşinde koşar ve yoksulluğa uğrayacağını düşünmez.” (Tevrat, Özdeyişler 28:22)

- Çabuk ve kolay yoldan para kazanmanın yolu, çoğu zaman başkalarının kaybettiği parayı veya serveti kazanma esasına dayanır. Dolayısıyla bu tür yollara yönelenler, başkalarının para kaybetmesini ümit eder. Oysa Allah’ın bunu yasaklamış olduğunu ‘On Emir’ içinde de görürüz:

“Komşunun (başkasının) evine göz dikme! Komşunun (başkasının) karısına da kuluna (hizmetkarına) da hanım hizmetkarına da öküzüne de eşeğine de… Ona ait olan hiçbir şeye göz dikme!” (Tevrat, Çıkış 20:17).

- Para kazanma hırsının insanı kötülüklere sevk edeceğinin hatırlatıldığını görürüz:

“Hiç kimse iki efendiye kulluk (hizmetkarlık) edemez. Ya birinden nefret edip öbürünü sever ya da birine bağlanıp öbürünü hor görür. Sizler hem Allah’a hem de paraya kulluk edemezsiniz.” (İncil, Matta 6:24; Luka 16/13)

“Her türlü kötülüğün bir kökü de para sevgisidir. Kimileri zengin olma hevesiyle imandan saptılar, kendi kendilerine çok acı çektirdiler.” (İncil, 1.Timoteos 6:10)

- Bir iş yaparken uğur getirdiğine inanılan fal oklarını kullanmanın da şans getirdiğine inanılan putlara kulluk (hizmetkarlık) etmenin de yasaklandığını görürüz:

“… putlar adına kesilen hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız (haram kılındı). Bunlar sapkınlıktır.” (Kur’an, Maide 5:3)

“Ey iman edenler!… ve fal okları, şeytan işi olan bir pisliktir.” (Kur’an, Maide 5:90)

“Ama Yahwe’yi terk edenler ve kutsal dağımı unutanlar ve o yüce (şans getirdiğine inandığınız put) için bir sofra hazırlayanlar ve menaya (talih paylaştırdığını sandığınız yücenize) şarap sunanlar sizlersiniz. Ben de sizi kılıca kısmet edeceğim ve boğazlanmak için hepiniz eğileceksiniz. Çünkü çağırdığımda yanıt vermediniz, konuştuğumda da dinlemediniz. Gözümde kötü olanı yaptınız, hoşlanmadığımı seçtiniz.” (Tevrat, Yeşeya 65:11, 12).

- Bir karar alırken kura çekilmesine karşı çıkılmadığını; ancak kura sonucunun doğru olduğuna inanılmamasının, alınan kararın da yapılan işin de aslında Allah’ın o kişi için takdir etmiş olduğu karar olduğunu görürüz:

“İnsan kura atar, Ama her kararı Yahwe verir.” (Tevrat Özdeyişler 16:33)

- Alışveriş yoluyla da olsa bir başkasının malını; kandırarak, ikna ederek, korkutarak, tehdit ederek, kumar veya başka bir batıl (geçersiz, haksız) yolla almanın yasak olduğunu görürüz:

“Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret (alışveriş) yoluyla da olsa, birbirinizin mallarını batıl (geçersiz, haksız) yollarla yemeyin.” (Kur’an, Nisa 4:29)

- Allah’ın, meşru olmayan yollarla mal biriktirmeyi menetmekle kalmadığını; ana-babaya ve akrabalara ve yoksullara ve muhtaçlara maddi olarak destek olunmasını emrettiğini görürüz:

“Mallarınız ve evlatlarınız birer fitnedir (sınavdır). Büyük ecir (ödül) ise O’nun, Allah’ın yanındadır. O halde gücünüz yettiğince Allah’a karşı takvalı olun, (vahyi) dinleyin, itaat edin ve kendiniz için infak edin. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, felaha (kurtuluşa, saadete) erenler işte onlardır.” (Kur’an, Teğabün 64:15)

“Sana neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki: ‘hayır adına infak edeceğiniz her bir şey; ana-babaya, akrabaya (kardeşler de dahil), yetimlere, miskinlere ve yol oğlunadır. Her ne hayır yaparsanız Allah onu bilir.” (Kur’an, Bakara 2:215)

- Allah’ın, para sevgisinden uzak duran müminleri yüzüstü bırakmayacağını da görürüz:

“Yolunuz (düşünceniz ve yaşam tarzınız) para sevgisinden uzak (durmak) olsun. Sahip olduklarınızla yetinin. Çünkü o (Allah) dedi ki: “Seni asla terk etmeyeceğim, seni yüzüstü bırakmayacağım.” (İncil, İbraniler 13:5)