“صوم” (sâvm), kelimesi temelde “yemek yeme, içme, konuşma ya da yürüme türünden bir fiili yapmaktan uzak durmak, kendini tutmak” anlamına gelmektedir. Siyâm da “savm etmek” yani savm fillini yapmak demektir.
Tevrat’ta da “צ֔וֹם”
(tsowm) şeklinde geçmektedir. “תענית” (ta’anit) Sözcüğü de ‘hem nefsi kırmak;
nefsin/egonun isteklerini dizginlemek.’ hem de ‘oruç tutmak’ anlamında
kullanıldığını görüyoruz.
Türkçede kullanılmakta olan oruç kelimesi ise Farsça “rûz” lafzının Türkçeleşmiş halidir. Türkmencesi ise orazdır. Gitmekten, yürümekten, ya da yemden kendini tutan, geri duran ata denir.
Üç Kitapta da Oruç Emredilmektedir
“Ey iman edenler! Sizden öncekilere yazıldığı gibi, takvalı
olasınız (emir ve yasaklara uyup sakınasınız) diye siyam (oruç tutmak) size de
yazıldı (emredildi)…” (Kur’an, Bakara 183)
“Bu sizin için
sürekli bir yasa olacak: Yedinci ayın onuncu gününde nefisinizin (egonuzun) isteklerini dizginleyeceksiniz (oruç tutacaksınız).
Hepiniz bir iş yapmayacaksınız, aranızda yaşayan yabancılar da… (iş
yapmayacaklar)” (Levililer, 16:29)
“Yahwe,
Musa'ya dedi ki: ‘Yedinci ayın onuncu günü kefaret (günahların bağışlanma) günüdür. Sizin için kutsal bir bayram olacak.
Nefsinizi kırın (egonuzun isteklerini dizginleyin; oruç tutun) ve Yahwe
adına yakılan kurbanlar (fısıh kurbanları) getirin...’” (Levililer,
23:26-28, 32)
“Siz oruç
tuttuğunuz zaman, başınıza yağ sürüp yüzünüzü yıkayın (temiz ve bakımlı görünün). Öyle ki, insanlara değil, gizlide olan
Babanıza (Rabbiniz olan Allah’a) oruçlu görünesiniz. Gizlilik içinde
yapılanı gören Babanız sizi ödüllendirecektir.” (Matta, 6:17,18)
Oruç Tutarken Uyulması Gereken
Hususlar İle İlgili Ayetler
Tevrat’a
Yer Alan Hususlar:
“Nefsinizi kırın (egonuzun isteklerini dizginleyin; oruç tutun) ve Yahwe adına yakılan
kurbanlar (fısıh kurbanları) getirin. O gün hiçbir
iş yapmayın. Çünkü o, Yüceniz (ilahınız) Yahwe’nin huzurunda sizin
için kefaret olacak olan kefaret günüdür. O gün nefsini kırmayan (oruç
tutmayan) kişi halkından kesilip atılacak (koparılacak). O gün
herhangi bir iş yapanı halkından koparacağım.
Hiçbir iş yapmayın; (bu), nesiller boyunca yaşadığınız her yerde
ebedi olacak yasadır. O, sizin için Şabat’tır; dinlenme (işten el çekme)
günü olacak. Nefsinizi kırın (oruç tutun). Ayın dokuzuncu
gününün akşamından (ertesi) akşama kadar Şabat'ınızı uygulayın.”
(Levililer, 23:26-32)
“Her gün Bana danışıyorlarmış, yollarımı öğrenmekten de zevk duyuyorlarmış.
Ve Yüceleri Olan’ın (Yahwe’nin) hukukunu terk
etmeyen bir ulusmuş gibi doğrulukla hareket ediyorlarmış. Benden de adil
hükümler istiyorlarmış. Yücelere (başka ilahlara, tanrılara)
yaklaşmaktan da zevk alıyorlarmış. Görmedin mi “Neden oruç tuttuk ki?
Neden nefsimizin isteklerini dizginlediğimizi fark etmiyorsun ki?” (diyorlar). (Sen de de ki:) “Oruç
gününüzde işte keyfinize bakıyor, işçilerinize de zulmediyorsunuz (onlara nefes
aldırmıyorsunuz). İşte, çekişmek ve kavga etmek ve kötülüğün yumruğuyla
vurmak için oruç tutuyorsunuz. Sesinizi yükseklere (Yahwe’ye)
duyurmak için bugün böyle mi oruç tutuyorsunuz?
İstediğim oruç böyle midir? İnsanın sadece nefsini kırdığı (egonun
isteklerini dizginlediği) bir gün müdür? (Oruç), sadece saz gibi (kamış
gibi) başını eğmek, çul (giymek) ve (ayaklara) kül yaymak için
midir? Buna da oruç, Yahwe için de makbul bir gün mü diyorsunuz? İstediğim
oruç, zulmün zincirlerini çözmek (zulme karşı gelmek) ve (sizi boyunduruk altına sokan) ağır yüklerinizi
kaldırmak ve mazlumları (ezilenleri) özgürlüğüne
kavuşturmaktır. (Oruç),
tüm ağır yükleri çözmeniz değil midir? (Oruç), Yemeğinizi aç olanlarla
paylaşmak, evsiz yoksulları evinize almak, gördüğünüz çıplakları
giydirmek ve yakınlarınızdan yardımınızı esirgememek değil
midir? (Bunları yaparsanız) o
zaman ışığınız şafak gibi patlayacak ve çabucak şifa bulacak, doğruluğunuz da
önünüze gelecek. Yahwe’nin ihtişamı da ardınızda muhafız olacak. Ve o zaman dua
edeceksin, Yahwe de cevap verecek. Feryat ettiğinde de ‘İşte buradayım’
diyecek. Aranızdaki ağır yükleri, parmağınla (başkalarını)
işaret etmeyi (suçlamayı), kötü (niyetli) sözleri
de kaldırırsan, kendi canının çektiğini de açlara yedirirsen,
sıkıntı çekenlerin de ruhunu tatmin edersen; o zaman ışığın karanlıkta
parlayacak ve karanlığın öğlen gibi ışıyacak. Yahwe de her zaman sana
kılavuzluk edecek, kuraklıkta da ruhunu tatmin edecek. Ve iyi sulanmış bir bahçe gibi ve tükenmez bir
su kaynağı gibi olacaksın. Senden olanlar (soyun) da harabe olmuş
kalıntıları yeniden inşa edecek ve (harap kalmış) asırlık temelleri
yükseltecekler. Sen de ‘gedikleri onaran’ ve ‘orada oturulsun diye sokakları
onaran’ olarak adlandırılacaksın. Şabat günü de ayağını çeker ve Kutsal günümde
canının istediğini yapmazsan ve Şabat gününe sevinç veren ve onurlu bir gün,
Yahwe’nin de kutsalı dersen ve istediğin gibi davranmak ve keyfine bakmak ve
boş konuşmak yerine o günü yüceltirsen; O zaman Yücen Yahwe ile sevinç
bulursun. Ben de yeryüzünde seni (şanını) sürdüreceğim. Baban Yakup’un
mirasını da sana yedireceğim. Çünkü Yahwe’nin ağzı bunu söyledi. (Tevrat, İşaya
58:2-14)
“Her Şeye Gücü Kadir olan Yahwe dedi ki: Tüm halkına ve kohenlere (din adamlarına) de ki: ‘Bu
yetmiş yılın beşinci ve yedinci aylarında oruç tutup yas tuttuğunuz zaman,
gerçekten Benim için mi oruç tuttunuz? Yiyip içerken de bunu sadece kendiniz için yapmıyor muydunuz?” … ‘Her Şeye
Gücü Kadir olan Yahwe dedi ki: Adaletle yargılayın (yönetin). Birbirinize de
merhamet ve şefkat gösterin.
Dul kadına da yetime de yabancıya
da fakire de zulmetmeyin, kalbinizde birbirinize karşı kötülük de
beslemeyin. Ama buna aldırmadılar ve omuzlarını
silktiler (sırtlarını döndüler) ve duymamak için kulaklarını tıkadılar. Yüreklerini taş gibi sertleştirdiler ve her şeye kadir olan Yahwe’nin Ruhu
ile önceki nebilerle onlara gönderdiği hükümleri ve sözleri duymayı
reddettiler. Ve Yahwe’nin ordularıyla (onlara) büyük bir gazap geldi.
Ve öyle oldu. Orduların Yahwe’si dedi ki: ‘Seslendiğimde duymadıkları gibi bana
dua ettiklerinde onları duymayacağım. Ve bir kasırga gibi, yabancı oldukları uzak uluslara onları dağıttım.
Toprakları da o kadar ıssızlaştı ki, kimse içinden bile geçmedi. Ve hoş
topraklarını çöle çevirdiler.” (Tevrat, Zekeriya 7:4-5,9)
İncil’de
Yer Alan Hususlar:
“Oruç
tuttuğunuz zaman, ikiyüzlüler gibi surat asmayın. Onlar oruç tuttuklarını
insanlara belli etmek için kendilerine perişan bir görünüm verirler. Size
doğrusunu söyleyeyim, onlar ödüllerini almışlardır. Siz oruç tuttuğunuz
zaman, başınıza yağ sürüp yüzünüzü yıkayın. Öyle ki, insanlara
değil, gizlide olan Babanıza (Rabbinize) oruçlu görünün. Gizlilik içinde yapılanı gören Babanız sizi ödüllendirecektir.” (Matta, 6:16-18)
“Kendi
doğruluklarına güvenip başkalarına tepeden bakan bazı kişilere İsa şu
benzetmeyi anlattı: “Biri Ferisi, öbürü vergi görevlisi iki kişi dua etmek
üzere tapınağa çıktı. Ferisi ayakta kendi kendine şöyle dua etti: ‘Tanrım, öbür
insanlara; soygunculara, hak yiyenlere, zina edenlere ya da şu vergi
görevlisine benzemediğim için sana şükrederim. Haftada iki gün oruç tutuyor,
bütün kazancımın ondalığını (gelirimin onda birini
zekat olarak) veriyorum.’ Vergi görevlisi ise uzakta durdu, gözlerini göğe
kaldırmak bile istemiyordu, ancak göğsünü döverek, ‘Tanrım, ben günahkâra
merhamet et’ diyordu. Size şunu söyleyeyim, Ferisi değil, bu adam aklanmış
olarak evine döndü. Çünkü kendini yücelten herkes alçaltılacak, kendini
alçaltan ise yüceltilecektir.” (Luka,
18:9-14)
Kur’an’da
Yer Alan Hususlar:
“ (Oruç) sayılı günlerdedir. İçinizden hasta veya yolcu
olanlar sayısınca başka günlerde tutarlar. Gücü
yeten kimseler de fidye (bedel; fıtır sadakası) olarak bir
miskini (muhtacı) doyuracak. Kim bir hayır işlerse, bu
(işlediği hayır) kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz, oruç tutmanız
sizin için daha hayırlıdır.”
(Bakara, 2:184)
“… sizden kim o aya erişirse onda oruç tutsun. Kim hasta veya
yolcu olursa, sayısınca diğer günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık
ister. Sayıyı tamamlamanız ve sizi
hidayete erdirmesine karşılık Allah’ı yüceltesiniz ve şükredesiniz diye sizin
için zorluk istemez.” (Bakara, 2:185)
“Siyam (oruç tutma)
gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar sizin elbisenizdir,
siz de onların elbisesiniz. Allah, nefislerinizi (birbirinizi) kandırıp
durduğunuzu bildi ve tevbenizi kabul etti ve size mağfiret etti. Artık onlara
yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazdığı (takdir ettiği) şeyleri isteyin.
Fecrin (tan yerinin) beyaz ipliği, siyah iplikten ayırt
edilinceye kadar da yiyin ve için. Sonra da geceye kadar siyamı (orucu)
tamamlayın ve mescitlerde ibadete (itikafa)
çekilmişken onlara (eşlerinize cinsel münasebet için)
yaklaşmayın! İşte bunlar, Allah’ın hudutlarıdır, onlara (sınıra)
yaklaşmayın! Allah takva sahibi olmaları için ayetlerini insanlara işte böyle
açıklıyor.” (Bakara, 2:187)
FARZ OLAN ORUÇLAR
1-
Kur’an’a göre farz olan oruç:
Kur’an’da, Müslümanların Ramazan ayında oruç tutulması
emredilmektedir: “(Oruç) sayılı günlerdedir…. Ramazan ayı,
insanlara hidayet (rehber) olan, hidayete erdiren (kılavuzluk eden) ve furkan (doğruyu ile yanlışı
birbirinden ayıran) beyyineler (apaçık bilgiler) içeren Kur’an’ın
indirildiği aydır. O halde sizden kim o aya erişirse onda oruç tutsun.” (Kur’an,
Bakara 184, 185)
2-
Tevrat’a göre farz olan oruçlar:
“Yahwe, Musa'ya dedi ki: ‘Yedinci ayın
onuncu günü kefaret (günahların bağışlanma) günüdür. Kutsal bir bayram
yapacak, ancak nefsinizi dizginleyeceksiniz (oruç tutacaksınız). …”
(Levililer, 23:26) Yahudiler, Yedinci ayın onuncu
gününde oruç tutmanın farz olduğunu kabul ederler.
Ancak aşağıda yer alan pasuklarda belirtilen
oruçların da farz olduğu kanaati oluşmaktadır:
“Her Şeye
kadir olan Yahwe emretti: “Dördüncü,
beşinci, yedinci ve onuncu ayların oruçları Yahuda’nın evi (halkı) için sevinç, mutlu ve coşkulu bayramlar olacak. Bu nedenle hakkı
(gerçeği) ve selameti (esenliği) sevin.” (Tevrat, Zekeriya
8:19)
“Tüm halkına
ve kohenlere (din adamlarına) de ki: ' Bu
yetmiş yılın beşinci ve yedinci aylarında oruç tutup yas tuttuğunuz zaman…”
(Tevrat, Zekeriya 7:5)
Yahudilerin oruçlarını ve zamanlarını
belirtmeden önce bilinmesi gereken önemli bir husus da İbranilerinin Resmi ve
Dini olarak iki tane takvim kullanmalarıdır.
Tevrat’a belirtilen takvim kamerî
esaslı 12 aydan oluşmaktadır, ancak tarımsal faaliyetlerin planlanması amacıyla
Güneş esaslı 12 aydan oluşan “Resmi Takvime” dönüştürmüşler.
İbrani kameri takvimindeki
ayların Tevrat’a göre sıralanışı şöyledir: 1. Nisan (Ester 3:7), 2. İyar, 3. Sivan (Ester 8:9), 4.
Tamuz, 5. Av, 6. İlul, 7. Tişri, 8. Bul (1. Krallar 6:38), 9. Kislev (Zekeriya
7:1), 10. Tevet, 11. Şevat (Zekeriya 1:7), 12. Adar (Ester 3:7,13)
Yukarıdaki
Pasuklardan da anlaşıldığı üzere Tevrat’ta 4 oruçtan söz edilmektedir:
ı- Dördüncü ay orucu: Takvime göre 4’üncü ay Tamuz ayıdır. 2. Krallar, 25:3,4 ve Yeremya, 39:2 pasukları göz önünde
bulundurulduğunda, söz konusu oruç günün Tamuz ayının 9’uncu günü olduğu
kanaati oluşmaktadır.
Bu orucun, Hicri takvime göre 10’uncu ay olan Şevval ayının
9’uncu günü olduğu kanaati oluşmaktadır.
ıı- Beşinci ay orucu: Bu oruç, Yahudi takvimine göre 5’inci
ay Şevat ayındadır. Ancak bu ayın hangi günü veya günleri oruç tutulduğuna dair
bir bilgiye ulaşılamamıştır.
Bu orucun, Hicri takvime göre 11’inci ayı olan Zilkade ayına
rast geldiği kanaati oluşmaktadır.
ııı- Yedinci ay orucu: Yedinci ay olan Tışri ayının 10’uncu
günü Yom Kippur, yani kefaret veya günahları bağışlatma
günüdür.
Bu orucun, Hicri takvimde 1’inci ayı olan Muharrem ayının onuncu
günü olan Aşura Günü olduğu kanaati oluşmaktadır.
ıv- Onuncu ay orucu: Bu oruç, 10’uncu ay olan Tevet
ayındadır. Hezekiel kitabında sürgündekilere şehrin düştüğü
haberi onuncu ayın beşinde ulaştığından (Hezekiel 33:21) 5 Tevet günü oruç
tutulmaktadır.
Bu orucun,
Hicri
takvime göre 4’üncü ay olan Rebiul Ahir ayının 5’inci günü olduğu kanaati
oluşmaktadır.
3-
İncil’e göre farz olan oruçlar:
“Oruç tuttuğunuz zaman … Babanıza (Allah’a) oruçlu görünün.”
(Matta, 6:16, 18)
“Epey vakit
kaybedilmişti ve yolculuk (yelken açmak) artık tehlikeli
olacaktı. Kefaret (oruç) günü de geçmişti. Pavlus da onları uyardı.”
(İncil, Elçilerin İşleri 27:9)
İncil’i incelediğimizde ne zaman
oruç tutulacağından söz edilmediğini görmekteyiz. Bu nedenle Hristiyan
inanışının temelini oluşturan ve kutsal kabul ettikleri Tevrat’ta belirtilen
günlerde onların da oruç tutmaları gerektiği kanaati oluşmaktadır.
DİĞER ORUÇLAR
1- Kefaret orucu:
İşlenen bir günahın, yapılan bir
yanlışın veya karşılaşılan bir kötülüğün ardından tevbenin kabul edilmesi için
tutulması gereken bir oruç çeşididir.
Kur’an’da
yer alan kefaret oruçları;
Birini öldüren, tevbesinin kabulü
için 2 ay oruç tutar: “Kim bir mümini hata
ile (kasıtlı olarak)
katlederse, Müslüman bir rakabeyi (Boyunduruk altında olan,
esir, tutsak, borç nedeniyle başkalarına hizmetkarlık yapmak zorunda bırakılan)
azat etmeli ve ailesine
diyet (bedel) vermelidir.
Ancak (ölenin varisleri) tasaddukta
bulunursa (katili bağışlarlarsa) o
zaman başka… Bunları bulamayan (durumu olmayan) kimse, tevbesinin Allah
tarafından kabul edilmesi için, aralıksız iki ay oruç tutmalıdır.” (Kur’an, Nisa 4:92)
Yeminini bozan 3 gün oruç tutar: “Allah, yeminlerinizdeki boş sözlerden ötürü sizi sorumlu tutmaz,
ancak akdettiğiniz (bir şarta bağladığınız)
yeminlerden sizi sorumlu tutar. Yemininizi bozarsanız kefareti, ailenize
yedirdiğiniz yemeğin ortalamasıyla on fakiri yedirmek veya onları giydirmek ya
da bir rakabeyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. Bulamayan (gücü yetmeyen) kişi
üç gün oruç tutmalı. İşte yemin ettiğinizde, yeminlerinizin kefareti budur.” (Kur’an, Maide 5:89)
Hac’ta ihramlı iken hayvan öldüren
iki adaletli kişinin vereceği karara göre oruç tutar: “Ey iman edenler! İhramlıyken (hac ibadeti esnasında) av hayvanı katletmeyin. Sizden kim
onu kasten katlederse cezası, sizden adil iki kişinin kararıyla; avlanılan hayvanın benzeri bir hediyeyi Kâbe’ye ulaştırmaktır ya da miskinleri doyurmak
kefaretidir ya da onun misli oruçtur ki kişi vebalini tatsın.” (Kur’an, Maide 5:95)
Hac yapması engellenen ya da ihramlıyken başını tıraş eden 10 gün oruç
tutar: Allah için haccı ve umreyi de tam yapın. (Herhangi
bir nedenle) engellenirseniz, hediyeden kolayınıza geleni (verin). Hediye yerine varıncaya kadar da başlarınızı
tıraş etmeyin. Sizden hasta olan ya da başından bir
rahatsızlığı olan varsa (ve
tıraş olursa), oruçtan veya sadakadan veya nusuktan (yapılması
gerekenlerden) fidye (bedel versin) .... (Hac ve umre
imkanı) bulamayan ise, hac günlerinde üç gün, (hac ve umre için yola
çıkan sizler) döndüğünüz zaman da yedi (gün) oruç tutar. Böylece
tamamı ondur (on gündür). (Kur’an, Bakara 2:196)
Karısına İslam’da yasak olan zıharı yapan (karısını annesine benzediğini
bahane edip onu boşayan) kişi, tevbesinin kabulü için 60 gün oruç tutar: “Kadınlarına zıhar
yapıp sonra da kararlarından dönenlerin, ilişkiye girmeden önce bir rakabeyi (bir boyunduruk
altında olan, esir, borç nedeniyle başkalarına hizmetkarlık yapmak zorunda
bırakılan birini) özgürlüğüne kavuşturması gerekir. İşte size vaaz edilen (yapılan
uyarı) budur ve Allah, yaptıklarınızdan Haberdardır.
Bulamayan (bir rakabe
bulamayan), birleşmeden önce art arda iki ay oruç tutmalıdır. Gücü yetmeyen,
altmış yoksulu (fakiri) doyurmalıdır. Bu (kolaylaştırma), Allah’a ve
resulüne iman etmeniz nedeniyledir. İşte bunlar, Allah’ın sınırlarıdır. Kâfirler için elem verici bir azap vardır.” (Kur’an, Mücadele 58:3,4)
Tevrat’ta yer alan kefaret
oruçları;
“Yahuda kralı
Yoşiya oğlu Yehoyakim’in dördüncü yılında (Nebi) Yeremya’ya Yahwe’den şu söz geldi: “Bir tomar al ve Yoşiya’nın
zamanından bugüne dek İsrail, Yahuda ve bütün milletler hakkında sana
söylediğim her sözü o tomara yaz. Belki
Yahuda evinden olanlar başlarına getirmeyi düşündüğüm bütün belaları duyunca
her biri kötü yolundan döner; Ben de suçlarını, günahlarını bağışlarım… Yahuda
kralı Yoşiya oğlu Yehoyakim de beşinci yılının dokuzuncu ayında, Yeruşalim
halkının hepsi ve Yahuda şehirlerinden Yeruşalim’e gelen herkes Yehova’nın
önünde oruç ilan etti.” (Tevrat, Yeremya 36:1-3, 9)
Pek çok günah işleyen İsrail kralı
Ahab, yaptıklarından pişman olup oruç tutmuş ve halkın arasında perişan bir
vaziyette gezmiştir: “Ahab bu sözleri duyunca
elbiselerini yırttı, çul giydi ve oruç tuttu. Çulun içinde yattı ve kederli bir
şekilde dolaştı. Sonra Tişbe’li İlya’ya (İlyas'a) Yahwe’nin sözü
geldi: “Ahab’ın Benim önümde nefsini (kendini) nasıl alçalttığını gördün
mü? Önümde kendini alçalttığı için, bu felaketi onun günlerinde (yaşamında)
getirmeyeceğim…” (1. Krallar 21:27-29)
Tevrat’ı yeniden yazan Ezra Nebi
zamanındaki Yahudiler, kendileri ve ataları için tevbe edip oruç tutarlar: “Aynı
ayın (7’nci ayın) yirmi dördüncü gününde İsrailoğulları oruçlu
olarak çula bürünmüş ve üstlerine toprak saçmış olarak bir araya geldiler.
İsrail soyundan olanlar tüm yabancılardan ayrıldılar ve kendi günahlarını ve
atalarının suçlarını itiraf ettiler. Ve yerlerinde ayağa kalktılar ve günün dörtte birinde Yüceleri Yahwe’nin
Tevrat’tan okudular. Dördüncüsünde de
Yüceleri Yahwe’ye tevbe edip secdeye kapandılar.” (Tevrat, Nehemya 9:1-3)
2- Bireysel olarak tutulan oruç:
“(Musa) Kırk gün kırk gece orada Yahwe’nin yanında kaldı. (Orada) ekmek yemedi, su da içmedi ve antlaşmanın şartlarını, ON EMİR’i Levhaların üzerine yazdı.” (Çıkış 34:28)
“İsa kırk gün kırk gece oruç tuttuktan sonra acıktı.” (İncil, Matta 4:2)
“… Ansızın bir melek ona dokunarak, “Kalk yemek ye” dedi. İlyas çevresine
bakınca yanı başında, kızgın taşların üstünde bir pideyle bir testi su gördü.
Yiyip içtikten sonra yine uzandı. Yahwe’nin meleği ikinci kez geldi, ona
dokunarak, “Kalk yemeğini ye. Gideceğin yol çok uzun” dedi. İlyas kalktı, yiyip
içti. Yediklerinden aldığı güçle kırk gün kırk gece Yücelerinin (Yahwe’nin) Dağı Horev'e kadar
yürüdü.” (1. Krallar 19:5-8)
“Aşer kabilesinden Fanuel’in kızı, Anna adında bir kadın nebi vardı. Çok
yaşlı olan bu kadın, genç kızken evlenip kocasıyla yedi yıl yaşadıktan sonra
dul kalmış ve o güne dek, seksen dört yaşına kadar dul yaşamıştı. Anna mabetten
hiç ayrılmaz, oruç tutup dualar ederek gece gündüz kulluk (hizmet) ederdi.” (Luka,
2:36,37)
3- Bir işin hayırlı olarak sonuçlanması
için tutulan oruç:
“Pavlus ve Barnabas her kilisede onlar için ihtiyarlar tayin ettiler ve dua
ve oruçla onları güvendikleri Rab'be adadılar.” (İncil, Elçilerin İşleri 14:23)
4- Felaketlerden korunmak için tutulan
oruç:
Babilliler, M.Ö. 586
yılında Kudüs’ü işgal edip Birinci Mabed’i yıkarlar ve tüm Yahudileri Babil’e
sürerler. M.Ö. 539'da ise Persler, Babil İmparatorluğuna son verip topraklarına
egemen olurlar.
Pers Kralı Ahaşveroş (MÖ 486 - MÖ 465), varlıklı olan Agaklı Hammedata'nın
oğlu Haman'ı, kendisinden sonraki en yüksek göreve getirir. Haman’ın talebi
üzerine de Kral, saray kapısında çalışan herkesin her zaman Haman'a secde
etmesini emreder. Ancak, Mordekay adındaki Yahudi bir kapı görevlisi bunu
reddeder. Bunun üzerine Haman sinirlenir ve krala, Mordekay’ı ve kendisi gibi
ilahi kanunlara uyan tüm Yahudileri öldürmesi tavsiyesinde bulunur. Bunu
yapması durumunda da devlet hazinesine 10 bin talant gümüş (yaklaşık olarak 345
ton) bağışlayacağını vadeder. Kral da Pers imparatorluğundaki tüm Yahudilerin
öldürülmesi için bir kral fermanı yayınlamayı kabul eder:
“Mordekay da başına gelenleri ve Haman'ın Yahudileri yok etmek için kralın
hazinesine ödemeyi vaat ettiği parayı ona anlattı. Mordekay ayrıca Susa'da (Yahudilerin) yok edilmeleri
için çıkarılan yazılı kararnamenin bir kopyasını da ona verdi, böylece Ester'e
gösterip ona açıklasın ve krala gidip lütfunu dilemesini ve halkı adına ona
yalvarmasını emretsin. Ve Hatak geri geldi ve Ester'e
Mordekay'ın sözlerini anlattı.
Sonra Ester Hathach ile konuştu ve ona Mordekay için bir emir verdi:
‘Kralın tüm memurları ve hatta taşradaki insanlar bilir ki, kralın huzuruna
davet edilmeden iç avlusunda çıkan herkes, kral altın asasını uzatmadıkça
ölmeye mahkumdur. Ve kral otuz gündür kendisine gelmem için beni çağırmadı.’ Ve
Mordekay'a Ester'in sözlerini anlattılar. Ve (Mordekay) ona (Ester'e)
şu cevabı gönderdi: ‘Kralın sarayında olduğun için tüm Yahudilerden (uğrayacakları
ölümden) tek başına kurtulacağını sanma. Ama şu anda sessiz kalırsanız, o
zaman Yahudilere başka bir yerden genişleme ve kurtuluş doğacaktır; Ama sen ve
babanın evi yıkılacaksınız ve krallığa böyle bir zaman için gelip gelmediğinizi
kim bilebilir?’ Ester de Mordekay’a bu cevabı gönderdi: ‘Git ve Susa'nın
bütün Yahudilerini topla ve benim için oruç tut. Üç gün boyunca gece veya
gündüz bir şey yemeyin ve içmeyin. Ben de kızlarım da aynı şekilde oruç
tutacağız. Sonra da yasalara aykırı olmasına rağmen, meliki (kralı)
görmeye gideceğim ve eğer yok olursam (ölürsem) yok olurum.’ Bunun
üzerine Mordekay gitti ve Ester'in emrettiği gibi yaptı.” (Ester 4:7-16)
Ancak o güne kadar bir Yahudi olduğunu Kral'dan gizleyen ve sonradan da
Nebi (peygamber) olacak olan Kraliçe Ester, Yahudileri kurtarmak için bunu
krala açıklar ve Haman'ın sinsi planını krala anlatarak halkını bağışlaması
için ona yalvarır. Kral da Haman'ın ihanetine öfkelenir ve Yahudilerin
öldürülmesini değil, Haman'ın idam edilmesini emreder. Bu hadise Tevrat’ta,
Ester Kitabı’nın ilk 8 bölümünde ayrıntılı olarak anlatılmaktadır.
Yahudiler tarafından ‘Ester orucu’ olarak adlandırılan bu orucun “musibetlerden
kurtulmak” veya “bir korkuyu defetmek” için tutulabilecek bir oruç olduğu
kanaati oluşmaktadır.
Yahudiler de geleneksel olarak Haman’ın, Yahudilerin öldürülmesi için
belirlediği gün olan Adar’ın (6. Ayın) 13. Gününü (Ester 3:7,13) “Ester orucu”
olarak tutarlar. Adar ayının 13, 14 ve 15’inci günleri de Zafer Bayramı olarak
kutlanır. Bu bayramın da Ester’in kralla yapacağı görüşme için oruç tutulan üç
güne (Ester 4:16) denk geldiği belirtilmektedir.
Bu günün, hicrî takvime göre 12’nci ay olan Zilhicce ayının 13’üncü günü
olduğu kanaatindeyiz.
Önlerine gelen kavimleri yenip kılıçtan geçiren Benyaminoğulları ile
savaşmadan önce de tüm Yahudiler oruç tutmuşlar: “Bunun üzerine tüm
İsrailoğulları ve halkın tamamı, Beytel’e çıktılar ve orada Yahwe’nin huzurunda
oturup gün boyu ağladılar. Akşama kadar da oruç tuttular, Yehova adına ola (yakmalık) kurbanları
ve şelamim (paylaşılan) kurbanları sundular.” (Hâkimler 20:26)
Moablılar, komşu halklarla birlik olup Yehuda Krallığı'nın üzerine
yürüyünce Yehuda Kralı halka oruç tutmasını ilan eder: “… Yehoşafat’a şu
haber geldi: “Deniz bölgesinden, Edom’dan büyük bir kalabalık sana doğru
geliyor. Hatsatson-tamar’a, En-gedi’ye kadar gelmişler.” Bunun üzerine
Yehoşafat korkuya kapıldı ve Yehova’nın rehberliğini aramaya karar verdi; bütün
Yehuda’da oruç ilan etti.” (2. Tarihler 20:3)
“Sion’da şofar çalın ve kutsal dağımda savaş narası atın. Memlekette
yaşayan herkes telaşa düşsün, çünkü Yahwe’nin günü geliyor, hem de çok yakın!
Karanlık, zifiri karanlık bir gün; bulutlu, kapkara bir gün! Tan ışığının
dağların üzerine vurduğu vakit gibi. Büyük ve güçlü bir millet geliyor; böylesi
daha önce hiç var olmadı ve nesiller boyu bir daha da olmayacak. Önlerinde
yiyip bitiren bir ateş, artlarında kasıp kavuran bir alev var. Önlerindeki
topraklar Aden bahçesi gibi, fakat arkalarında ıssız bir çöl kalıyor.
Ellerinden kurtulan da yok.” … “Şimdi bütün yüreğinizle Bana dönün, oruç tutun,
ağlayıp feryat edin.” Yahwe’nin sözü. “Giysilerinizi değil, yüreklerinizi
parçalayın. Yüceniz olan Yahwe’ye dönün, çünkü O Rahim olan Rahmandır (Merhamet eden Merhametlidir),
çabuk öfkelenmez, vefalı sevgisi büyüktür; başınıza gelecek felaket O’nu
elbette üzer. Kim bilir, belki de Yüceniz olan Yahwe üzülür ve fikrinden
vazgeçer, felaketin ardında size bir nimet, O’na sunacağınız bir tahıl sunusu
ve bir dökme sunusu bırakır.” (Tevrat, Yoel 2:1-3, 12-14)
“Samuel, İsrail halkına dedi ki: “Eğer bütün yüreğinizle Yahwe’ye dönmeye
istekliyseniz, yabancı ilahları ve Aştoret'in putlarını aranızdan kaldırın.
Kendinizi Yahwe’ye adayıp yalnız O'na kulluk edin. Yahwe de sizi Filistlilerin
elinden kurtaracaktır.” Bunun üzerine İsrailliler Baal'ın ve Aştoret'in
putlarını atıp yalnızca Yahwe’ye kulluk etmeye başladılar.O zaman Samuel, “Bütün
İsrail halkını Mispa'da toplayın, ben de sizin için Yahwe’ye yakaracağım” dedi.
Mispa'da toplanan İsrailliler kuyudan su çekip Yahwe’nin huzurunda döktüler. O
gün oruç tuttular ve “Yahwe’ye karşı günah işledik” dediler. Samuel Mispa'da
İsrail halkına önderlik etti.” (Tevrat, 1. Samuel 7:3-6)
5- Bir kıtlığın bitmesi için tutulan oruç:
“Oruç ilan edin. Büyük bir toplantı düzenleyin. İhtiyarları ve memleketin
bütün halkını Yüceniz olan Yahwe’nin evinde toplayıp yardım için Yahwe’ye
yakarın.” (Tevrat, Yoel 1:14)
6- Tevbenin kabulü için tutulan oruç:
Yunus Nebi, Ninova halkını tevhide davet eder, ancak kimse kendisine
uymayınca, onlara Tanrı’nın Ninova’yı kırk gün sonra helak edeceği mesajını
iletir. Bu haberi alan Ninova halkı da oruç tutarak bağışlanma diler: “O
zaman Yunus’a ikinci kez Yahwe’nin sözü geldi: “Kalk, büyük şehir Ninova’ya
git, sana bildirdiğim duyuruyu yap.”
Bunun üzerine Yunus kalktı, Yahwe’nin söylediği gibi Ninova’ya gitti.
Ninova’yı yürüyerek dolaşmak üç gün sürerdi; orası Tanrı’nın gözünde büyük bir
şehirdi. Nihayet Yunus şehre girip bir
günlük yol katetti, “Kırk gün kaldı, Ninova yıkılacak!” diyerek duyuru
yapıyordu. Bunun üzerine Ninova halkı Yüce Olan’a iman etmeye başladılar ve
oruç ilan ettiler ve en büyüğünden en küçüğüne kadar hepsi çula sarındı. Duyuru
Ninova kralına ulaştığında, kral tahtından kalktı, kraliyet giysisini çıkardı
ve çula sarınıp külde oturdu. Ardından kral, kendisinin ve yanındaki
yetkililerin buyruğu olarak Ninova’da şu ilanı yaptırdı: “Sığır ya da davar
olsun hiçbir hayvan, hiçbir insan ağzına bir şey koymayacak. Kimse bir şey
yemeyecek. Su bile içmeyecek. İnsanlar
da hayvanları da hepsi çula sarınsınlar ve var güçleriyle Yüce Olan’a
yakarsınlar, her biri kötü yolundan dönsün, zorbalıktan el çeksin. Kim bilir,
belki Yüce Olan’a fikrinden vazgeçer; bize acır ve öfkesinden döner de yok
olmayız.” Yüce Olan, onların yaptıklarını gördü, kötü yollarından dönmüşlerdi.
Böylece Yüce Olan başlarına getireceğini söylediği felaketten vazgeçti; onu
yapmadı.” (Tevrat, Yunus 3:1-10)
7- Şifa bulmak için tutulan oruç:
Davud Nebi, hasta
oğlunun iyileşmesi için dua eder ve oruç tutar. Ancak bebek yedinci gününde ölünce, sonraki
günlerde oruç tutmayı bırakır. Bu nedenle kendisini yadırgayanlara şöyle der:
“Çocuk yaşarken oruç
tutup ağladım. Çünkü, ‘Kim bilir, Yahwe bana lütfeder de çocuk yaşar diye
düşünüyordum. Ama çocuk öldü. Artık neden oruç tutayım? Onu geri getirebilir
miyim ki’ Ben onun yanına gideceğim, ama o bana geri dönmeyecek.” (Tevrat, 2. Samuel 12:22-23).
“Üç gün boyunca
gözleri görmeyen Saul hiçbir şey yiyip içmedi.” (İncil, Elçilerin İşleri 9:9)
“Antakya'daki
kilisede nebiler (peygamberler) ve
öğretmenler vardı: Barnaba ve Niger denilen Şimon ve Kireneli Lukius ve bölge
kralı Hirodes'le birlikte büyümüş olan Menahem ve Saul (Pavlus). Bunlar
Rab'be kulluk edip oruç tutarlarken Kutsal Ruh kendilerine şöyle dedi...”
(İncil, Elçilerin İşleri 13:1-2)
8- Yas nedeniyle tutulan oruç:
“Bütün yiğitler geceleyin yola koyularak Beytşean'a gittiler. Saul’un
cesedini ile oğullarının cesetlerini Beyt Şan surundan indirdiler ve Yabeş'e
vardıklarında orada yaktılar. Sonra kemiklerini aldılar ve Yabeş'teki ılgın
ağacının altına gömdüler ve yedi gün oruç tuttular.” (Tevrat, 1.Samuel 31:12,13)
9- Sükut (susma) orucu:
Kur’an’da Zekeriya’ya ve Meryem’e emredilen bir oruçtur:
“Dedi ki: “Rabbim (efendim), ben iyice
yaşlanmışken, üstelik karım da kısır iken benim nasıl bir genç oğlum olabilir
ki?”. (Melek) dedi ki: “Öyledir, Allah istediği şeyi yapar. (Zekeriya) dedi ki: “Efendim,
bana bir ayet (alâmet) göster.” (Melek) dedi ki: “Senin ayetin,
işaretlerden başka insanlarla üç gün konuşmamandır. Rabbini çokça zikret.
Yatsıda ve sabahın erken vakitlerinde de tesbih et.” (Ali İmran 3:40,41)
“Ey Zekeriya! Sana bir
delikanlı müjdeliyoruz, ismi Yahya’dır; daha önce kimseyi ona denk/adaş
yapmadık. “Efendim, karım kısırken ben de bu kadar yaşlı iken, benim nasıl genç
bir oğlum olabilir?” dedi. (Melek) “Öyledir” dedi. Rabbin, “O,
Benim için kolaydır, daha önce sen hiçbir şey değilken (yoktan) seni de
yaratmıştım.” dedi. “Efendim, bana bir ayet (alâmet) göster.”
dedi. (Melek) “Senin ayetin, işaretlerden başka insanlarla üç gece
konuşmamandır.” (Meryem 19:7-10)
“(Ey Meryem), artık
ye, iç ve gözün aydın olsun! Eğer beşerden (insanlardan) birini görürsen
de ki: “Ben, Rahman (merhametli olan)
için oruç (susma orucu) adadım ve bugün hiçbir insanla konuşmayacağım.” (Meryem 19:26)