İslami kaynakları incelediğimizde; bir çok kavram ve terimin inanç veya siyasi fikirlerden dolayı ayetteki anlamı dışında başka bir manada kullanıldığını bu yanlışlığın dinin esas kaynağı olan Kur'an ayetlerin tercüme ve açıklamalarına dahi yansıtılarak, İslam’ın temel esaslarının dahi tahrif edilmeye çalışıldığını görmekteyiz.
Buna
örnek olarak, Kur'an-ı Kerim’de geçen “halil”, “veli”, “vali”, “evliyâ”, “mevlâ” ve “tevellî” sözcüklerini ele alacağız.
Bunların, Kur'an'da kullanılan anlamları dışında nasıl kullanılmakta oldukları,
bu tahrifatın Kur'an ve (mütercimler vasıtasıyla) tefsir çevirilerine nasıl
yansıtılmış olduğu görülecektir. Böylece hem ayet hem de açıklamasının gerçek
anlamından nasıl saptırılmış olduğu daha iyi anlaşılmış olacaktır.
Kur’an-ı
Kerim’de “HÂLİL”
Kur’an-ı
Kerim’de geçen “خليل =hâlil” kelimesinin Arapça lügat anlamı “sevgili,
arkadaş” demektir.
“Halil”
yani “arkadaş” sözcüğü Kur’an-ı Kerim’de 4 ayette geçmektedir. Bu ayetler
sırasıyla şunlardır:
1-
“… Allah, İbrahim'i hâlil (arkadaş) edinmişti.” (Nisa
4/125)
2- “Ve eğer
sana vahyettiğimizden (Kur'an'dan) başkasını bize iftira etmen için
neredeyse seni fitneye düşüreceklerdi ve işte o takdirde seni hâlil
(arkadaş) edinirlerdi.” (İsra 17/73)
3- “Vah bana, ne olurdu falanı kendime hâlil (arkadaş)
edinmeseydim!” (Furkan 25/28)
4- “O gün hâlillerin (el-ehilla=arkadaşların) bir kısmı
diğerlerine düşmandır; muttakiler dışında.” (Zuhruf 43/67)
Not: Halil kelimesi
her ne kadar birçok mealde dost olarak tercüme ediliyorsa da; sözlüklere
bakıldığında, dost kelimesinin Arapça karşılığının صديق (sâdiyk) olduğu
görülmektedir.
Kur’an-ı
Kerim’de “VELİ ve EVLİYA”
Veli (وَلِي); terim olarak “yer, bağıllık (varlığı başka
bir şeyin varlığına bağlı olma), arkadaşlık, yardım
ve inanç yönünden tam bir yakınlık” anlamına
gelmektedir.1 Veli sözcüğünün çoğulu da “evliya=
أَوْلِيَا” dır.
Hukukçulara
göre: Hukuk
ıstılahında ise, veli kavramı; velayeti haiz olan yani, başkasının hakkında
sözünü geçirmeye salahiyeti bulunan şahıs demektir.2
Müfessirlere
göre:
Fahreddin er-Râzî bu kelimenin ıstılahı yönden manasını şu şekilde tarif eder:
“Veli, insanın menfaati ve elde etmek istediği amaç doğrultusunda
işlerinin yolunda gitmesine vesile olabilecek şeyleri üstlenen kimse demektir.”3
Ayrıca; el-Veli ve el-Vâli isimleri esmâ-i hüsnâ’da geçen
Allah’ın isimlerindendir. Bunlar; Allah hakkında, “bütün
varlıkların hükümranı ve onların üzerinde mutasarrıf olan” anlamına gelir. Öyle
anlaşılıyor ki, vilâye: İdare, kudret ve icraatı çağrıştırmaktadır; Kendisinde
bunları toplamayana vâlî vasfı verilemez. Bazı âlimlere göre “vâlî”, veli
demektir; yani “idareye mâlik olandır. Bundan dolayı yetimi tekeffül eden
kimseye “yetimin velisi, emîre de ‘vâli’ denmiştir. Hattâbî ise, vâlî vasfında
tasarruf ve hâkimiyet kavramından başka “devamlı surette nimet veren”
manasını da görmektedir.4
Kur'an'ı
dikkatle incelediğimizde 113 ayette geçen "veli" teriminin şu
anlamlarda kullanıldığını görürüz:
I- Bir kimse, ergin olmayan, aklı kemale
ermemiş, hukuki olarak aciz bırakılmış (mustazaf) hür ve kölenin koruma,
barınma ve bakımını üstlenen; bu konularda yetki ve tasarruf sahibi kişiye
“veli” denilmektedir. Veli sözcüğünün bu anlamda
kullanıldığı ayetler sırasıyla şunlardır:
1-
“Eğer borçlu aklı ermez, aciz veya kendi söyleyip yazdıramayacak durumda
birisi ise, velisi, onu adaletli bir şekilde yazdırsın.” (Bakara 2/282)
2- “Size ne oluyor da Allah yolunda ve "Rabbimiz!
Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar ve bize tarafından bir veli ver ve
bize katından bir yardımcı ver!" diyen mustazaf (zayıf
düşürülmüş) erkekler ve kadınlar ve çocuklar için savaşmıyorsunuz!”
(Nisa 4/75)
3- “… ve kim haksız
yere öldürülürse onun velisine elbette bir yetki verdik...” (İsra 17/33)
4- “Bunlar, Allah adına yemin ederek dediler ki:
"Ona ve ailesine gece baskın yapalım (hepsini öldürelim);
sonra da velilerine (Salih’e)
“Onların (ailesinin) yok edilişine şahit olmadık ve gerçekten
doğrulardanız” diyelim.” (Neml 27/49)
5- “Onları (evlatlıklarınızı)
babalarına nisbetle (babalarının adıyla) çağırın. Allah katında en
doğrusu budur. Eğer babalarını bilmiyorsanız, (bu takdirde) onlar, dinde
kardeşleriniz ve velayetini (koruyuculuğunu) aldığınızdır.” (Ahzab
33/5)
6- “… Allah'ın kitabına göre yakınlık sahibi olanlar, (vârislik bakımından) birbirlerine (diğer) müminler
ve muhacirlerden daha evladır. Ancak, velilerinize maruf üzere (vasiyet) yapmanız
başka…”
(Ahzab 33/6)
7- “Ve iyilik
ile kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel olanla sav!1
Bir de bakarsın ki seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sımsıcak (candan)
bir veli (yoldaş, arkadaş, gözetici) olur.” (Fussilet 41/34)
II- Bir bölgenin veya toplumun velayetini;
yani yönetim, koruma, yardım ve gözetimini üstlenen kişiye “veli veya vali”
denilmektedir. Veli/Vali
sözcüğünün bu anlamda kullanıldığı ayetler sırasıyla şunlardır:
1- “Ve onun (Mescid-i Haram’ın) velisi olmadıkları halde ve Mescid-i Haram'a
girmeye engel oldukları halde, Allah onlara neden azap etmesin! Oysa onun
evliyası (velileri, valileri) muttakilerdir...” (Enfal 8/34)
2- “Allah
bir topluma bir kötülük dilerse, artık onu geri döndürecek yoktur. Onların
O'ndan başka valileri de yoktur.” (Rad 13/11)
3- “Ve de
ki: "Hamd (Bütün övgüler), çocuk edinmeyen Allah'a özgüdür.
O'nun mülkte (egemenlikte) ortağı yoktur. O'nun acizlikten dolayı bir
veliye de ihtiyacı yoktur.” (İsra, 17/111)
4-
“Ve kendisine Allah'tan başka yardım eden bir topluluk da olmadı ve kendisini
de kurtaramadı. İşte orada velayet (yönetim, otorite), Hakk olan
Allah'ındır. O, mükafatı hayırlı olandır. Sonuç bakımından da en hayırlı
olandır ve akıbet olarak hayırlı olandır.” (Kehf 18/43,44)
5- “Doğrusu ben, benden sonra yerime geçecek yakınlarımdan
korktum ve eşim de kısırdır. Onun için bana katından bir veli
lütfet.” (Meryem 19/5)
6- “O Allah ki; gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı
günde yarattı. Sonra arşa istiva etti. Sizin O'ndan başka veliniz ve
şefaatçiniz yoktur. Hala öğüt almaz mısınız?” (Secde 32/4)
III- Velâyet kökünden
masdar ismi ve sıfat olan “mevlâ” kelimesi Kur’an’da “Rab, egemen (mâlik),
efendi, koruyucu, nimet veren” anlamlarında kullanılmış ve zât-ı ilâhiyyeye
nisbet edilmiştir. Yani ‘Mevlâ’ sözcüğü, Allah’ın zatı için söylenmiştir. Mevlâ
sözcüğünün geçtiği ayetler sırasıyla şunlardır:
1-
“Bizi esirge, Sen bizim mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı
bize yardım et” (Bakara 2/286)
2-
“Sizin mevlânız Allah'tır. O, yardım edenlerin en hayırlısıdır.” (Ali
İmran 3/150)
3-
“Sonra da gerçek mevlâları olan Allah'a döndürülürler.” (Enam 6/62)
4-
“Geri dönerlerse; bilin ki gerçekten Allah, sizin
mevlânızdır. O, ne güzel mevlâdır ve ne güzel yardımcıdır.” (Enfal 8/40)
5-
“O bizim mevlâmızdır. Ve müminler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler.”
(Tevbe 9/51)
6- “İşte orada, her nefis (can) işlemiş olduklarının hesabını verir ve gerçek
mevlâları olan Allah'a döndürülmüşlerdir ve uyduruyor oldukları şeyler ise
kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuştur.” (Yunus 10/30)
7-
“Ve Allah şu iki adamın meselesini örnek verir: Onlardan biri dilsizdir, hiçbir
şeye muktedir değildir ve o mevlâsına (efendisine) bir yüktür.
Onu nereye gönderse bir hayır (yarar) getiremez. Bu kişi ile adaleti
emreden ve müstakim (doğru) yolda olan ile eşit olur mu!” (Nahl
16/76)
9- “O, sizin Mevlânızdır. Allah Ne güzel
Mevlâdır ve ne güzel yardımcıdır!” (Hac 22/78)
10- “Allah
inananların mevlâsıdır. Kafirlerin ise hiçbir mevlâsı yoktur.” (Muhammed
47/11)
11- “Sizin
Mevlânız Allah’tır.” (Tahrim 66/2)
12- “onun
Mevlâsı Allah’tır ve Cebrail ve salih müminler ve melekler de bundan sonra de (onun)
destekçisidir.” (Tahrim 66/4)
"Mevlâ"
(egemen/koruyucu/efendi) kelimesi Kuran'da 18 kez geçmekte ve bunlardan 13
tanesi Allah için kullanılır (2/286; 3/150; 6/62; 8/40; 9/51; 10/30; 22/78;
47/11; 66/2, 4); geri kalan 5 tanesi de putperestlerin Allah'tan başka ilah
edindikleri için olumsuz anlamda bir yakıştırma kullanılmıştır (16/76; 22/13;
44/41; 57/15).
Kuran'da sadece
Allah için kullanılan Mevlâ kelimesi, Kur’an’a aykırı olduğu halde
tasavvufçular kendi önderlerine “Mevlâna” (Bizim dostumuz, egemenimiz, koruyucumuz)
ifadesini yakıştırmaktadır. Günümüzde de Hindistan ve Pakistan gibi ülkelerde,
tarikat mensubu bazı din adamları, kendilerini "Mevlâna" ünvanlıyla
anmayı adet haline getirmişlerdir.
IV- Bir
yerin hâkimi, yöneticisi, otorite sahibine “tevelli= "التولّي” denilmektedir.
Tevelli/Mütevelli
sözcüğünün geçtiği ayetler sırasıyla şunlardır:
1- “…
sizden kim onları (Yahudi
ve Hıristiyanları) kendine mütevelli (yol gösterici, yönetici, gözetici)
edinirse, muhakkak ki o onlardandır.” (Maide 5/51)
2- “Kim Allah'ı ve Resulünü ve iman edenleri
mütevelli (yönetici,
gözetici, yol gösterici) edinirse, onlar hizballahtır (Allah’ın
taraftarlarıdır). Galip gelecekler onlardır.” (Maide 5/56)
3- “Onlardan çoğunun, kâfir olanlarla mütevelli (gözeten,
yönetici, yoldaş, yol gösteren) olduğunu görürsün. Nefislerinin kendileri
için sunduğu şey ne kötüdür! Bu yüzden Allah onlara gazap etmiştir ve
onlar azap içinde ebedî kalıcıdırlar.” (Maide 5/80)
5- “Muhakkak ki benim velim Allah’tır. O kitabı indirdi
ve Salihlerin mütevellisidir.” (Araf 7/196)
6- “…Sizden kim
onları (Yahudi ve Hıristiyanları) mütevelli edinirse, işte onlar
zalimlerin ta kendileridir.” (Tevbe 9/23)
7- “Onun (şeytanın) hakimiyeti kendisini
mütevelli (veli, yönetici, yol gösterici) edinenler ve onu (Allah'a)
ortak koşanlar üzerindedir.” (Nahl 16/100)
8- “Onun (şeytanın) hakkında şöyle yazılmıştır:
"Kim onu mütevelli (veli, yönetici, gözetici, yol gösterici)
edinirse, bilsin ki (şeytan) onu saptırır ve alevli ateşin azabına
sürükler." (Hac 22/4)
9- “Allah
sizinle din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve
çıkarılmanız için onlara (düşmanlara) yardım edenleri mütevelli (yöneten, gözeten, yol gösteren) edinmenizi
yasaklar. Kim onları mütevelli edinirse işte onlar zalimlerin ta kendileridir.”
(Mümtehine 60/9)
10- “Ey iman
edenler! Kendilerine Allah'ın gazap ettiği bir topluluk ile mütevellilik (yöneticilik,
gözetici, yandaşlık, yol göstericilik) etmeyin.” (Mümtehine 60/13)
Allah’ın gazap
ettiği topluluklar:
Masum bir mümini kasten öldürenler (Nisa 4/93), savaştan kaçanlar (el-Enfâl
8/16) ve irtidad edenlerdir (Nahl 16/106).
V- Bir kimse, bir
başkasının gösterdiği yola binaen amel eder, onun koyduğu kurallara, kanunlara
ve adetlerine uyarsa, o şahsı "veli" yani “yoldaş, yandaş,
yol gösterici” edinmiş olur. Veli sözcüğünün bu anlamda
kullanıldığı ayetler sırasıyla şunlardır:
1-
“Allah, düşmanlarınızı daha iyi bilendir. Veli olarak Allah yeter ve
yardımcı olarak Allah yeter.”
(Nisa 4/45)
2- “…
ve kim Allah'ın yerine şeytanı veli edinirse, muhakkak ki elbette apaçık
hüsranla hüsrana uğramıştır.” (Nisa 4/118)
3- “Ve kim
Allah'ın yerine şeytanı veli edinirse, muhakkak ki elbette apaçık hüsranla
hüsrana uğramıştır.” (Nisa 4/119)
4- “Ve işte böylece işledikleri (günahlar)
nedeniyle zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmına yoldaş (veli)
yaparız.” (En’am 6/129)
5- “Allah'a ant olsun ki, Biz, kesinlikle senden önceki
toplumlara da Resuller gönderdik. Şeytan, onlara yaptıklarını süslü gösterdi.
İşte o, bugün de onların velisidir. Onlar için acı veren bir azap vardır.” (Nahl 16/63)
Yukarıdaki
ayetler, Siyâk-Sibâk, (sözün maksadı- dil açısından bir ifadenin öncesi) ve
Kur'an bütünlüğü açılarından tahlil edildiğinde; Allah’ın emrine uymayan ve
Kur’an’dan yüz çeviren kafirlerin, şeytanı (saptıranları) “veli” yani yoldaş,
yandaş ve yol gösterici edindikleri görülmektedir.
VI- Kur'an’da ‘veli’ sözcüğünün çoğulu olan “evliya”
ifadesinin geçtiği ayetler şunlardır;
a- Evliya sözcüğünün “yoldaş, yandaş, yol gösterici”
anlamında kullanıldığı ayetler:
- Kafirlerin,
birbirlerinin ve şeytanın evliyası “yoldaşı, yandaşı, gözeticisi” olduğu, Kur’an’da
üç ayette belirtilmektedir;
“Şüphesiz o şeytan, ancak kendi evliyasından sizi korkutmaya çalışır.
Eğer mümin iseniz onlardan korkmayın, benden korkun.” (Ali İmran 3/175)
“Kâfir olanlar da birbirlerinin evliyasıdır (veliler).” (Enfal 8/73)
“..
şüphesiz ki zalimler birbirlerinin evliyasıdırlar...” (Casiye 45/19)
- Müminlerin
birbirlerinin evliyası “yoldaşı, yandaşı, gözeticisi” olduğu, Kur’an’da bir
ayette belirtilmektedir;
“Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin
evliyasıdır. (Birbirlerine) marufu emrederler (öğütler) ve
münkeri nehyederler (sakındırır) ve namazı ikame ederler ve zekâtı
verirler ve Allah'a ve Resulüne (elçisine) itaat ederler…” (Tevbe 9/71)
- Meleklerin,
müminlerin evliyası “yoldaşı, yandaşı, gözeticisi” olduğu da, Kur’an’da bir
ayette belirtilmektedir;
“Melekler şöyle
derler: “Biz, dünya hayatında ve ahirette sizin evliyanızız (yoldaş,
arkadaş, gözetici) ve orada sizin için canınızın çektiği her şey vardır ve
oradaki istediğiniz herşey sizindir.” (Fussilet 41/31)
b-Evliya sözcüğünün siyasi bağlamda “yönetme, koruma,
gözetme” anlamında kullanıldığı ayetler:
1- “…Kâfirlerin (inkâr edenlerin) evliyası
da Tağut'tur
(Tâğut, kulların, Allah'ın koyduğu hududu aşarak itaat ettiği, tabi olduğu
ve ibadet ettiği her şeydir.);
onları aydınlıktan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar ateş halkıdır. Onlar
orada kalıcıdır.” (Bakara 2/257)
2- “İman edenler Allah yolunda; kâfir kimseler ise Tağut
(azgın, kötülük ve sapıklık önderi) yolunda savaşırlar. O halde
şeytanın (sapkının) evliyasıyla (velileriyle) savaşın!” (Nisa 4/76)
3- “Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan müşriklerin
hiçbirini evliya (veliler) edinmeyin! … onlardan hiçbir veli ve yardımcı
edinmeyin!” (Nisa 4/89)
4- “Ey iman edenler! Yahudi ve Hıristiyanları evliya (veliler)
edinmeyin! Zira Onların bir kısmı, bir kısmının evliyasıdır...”
(Maide 5/51)
5- “Ey iman
edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi
evliya edinmeyin.” (Tevbe 9/23)
6- “Şeytanlar kendi evliyasına (velilerine)
sizinle mücadele etmelerini vahyederler, eğer onlara uyarsanız kuşkusuz siz de
müşriklerden olursunuz.” (Enam 6/121)
7- “Rabbinizden size indirilene (Kur'an'a)
uyun!1 O'ndan başkalarını evliya (veliler)
edinerek onlara tabi olmayın.” (A'raf 7/3)
8-
“Biz, şeytanları iman etmeyenlere evliya kıldık.”
(A'raf 7/27)
9-
“Onlar, Allah'tan başka şeytanları evliya (veliler) edindiler ve
kendilerini de hidayette sanıyorlar! (A'raf 7/30)
10-
“Onlar yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacak değillerdir; onların Allah'tan
başka evliyası (velileri) da yoktur. Azap onlar için katlanacaktır. (Çünkü)
onlar (gerçekleri) duymaya güç yetiremezlerdi ve göremezlerdi.”
(Hud 11/20)
11- “Zalimlere meyletmeyin (sempati göstermeyin,
onlardan yana olmayın). Yoksa size ateş dokunur ve Allah’tan başka ateş
size de dokunur ve sizin için Allah'tan başka evliya (veliler) yoktur.
Sonra size yardım da edilmez.” (Hud 11/113)
13-
“Ve Allah, kime hidayet etmişse, hidayete eren işte odur. Ve kimi
saptırırsa, onlar için, O'ndan başka evliya bulamazsın.” (İsra 17/97)
14- “Hani meleklere "Âdem’e secde edin!" demiştik.
Onlar da hemen secde ettiler. İblis hariç. Çünkü o cinlerdendi ve
Rabbinin emrinin dışına çıktı. Şimdi siz benden başka onu ve onun soyunu
mu evliya ediniyorsunuz? Oysa onlar sizin düşmanınızdır. Zalimler için bu
ne kötü bir değişimdir!” (Kehf 18/50)
15- “Ey Babacığım; doğrusu ben, bu gidişle sana
Rahmân’dan bir azap dokunacak diye korkuyorum. O zaman şeytanın velisi
olursun.”
(Meryem 19/45)
17- “Şunu
bil ki, Halis din yalnızca Allah'a aittir ve O'ndan başka evliya edinen
kimseler; "Onlara, Allah'a bizi yaklaştırmaları dışında (bir sebeple)
biz bunlara ibadet etmiyoruz" diyorlar.” (Zümer 39/3)
18- “Ve O'ndan başka evliya edinenleri Allah
gözetlemektedir. Sen onların üzerinde bir vekil değilsin.” (Şura 42/6)
19- “Ve kim Allah'ın
davetçisine uymazsa, bilsin ki kimse O'nu yeryüzünde elbette aciz bırakamaz ve
böylesi kişilerin O'ndan başka evliyası (velileri) da olamaz. İşte onlar
apaçık bir sapkınlığın içindedir.” (Ahkaf 46/32)
Yukarıdaki
ayetler, Siyâk-Sibâk, (sözün maksadı- dil açısından bir ifadenin öncesi) ve
Kur'an bütünlüğü açılarından tahlil edildiğinde; Allah’ın emrine uymayan ve
Kur’an’dan yüz çeviren kafirlerin, şeytanları (saptıranları) “veli/evliya” yani
yoldaş, yandaş, yol gösterici edindikleri görülmektedir.
"Veli"
ve velinin çoğulu olan "evliya" sözcüğüne "dost" olarak
anlam verilmektedir. Oysaki bu sözcük, etik anlamıyla dostluğu değil; siyasi
bağlamda yönetme, koruma, gözetilme anlamına gelmektedir.
Aşağıdaki ayetlerde ise müminlerin,
Allah'a ve Resulüne kayıtsız şartsız itaat ettikleri belirtilmektedir. Müminlerin
bu ortak özellikleri, onları kafirlerden ve münafıklardan ayırır; onları tek
bir toplum haline getirir ve onları, birbirinin arkadaşı,
yoldaşı, gözeteni, koruyucusu ve yol göstericisi kılar.
1- “Allah müminlerin velisidir; onları
karanlıklardan aydınlığa çıkarır…” (Bakara 2/257)
2- “Allah da
müminlerin velisidir (yoldaş, yandaş, yol gösterici).” (Ali
İmran 3/68)
3- “Hani!
İçinizden iki grup korkuya kapılıp, geri çekilmeye yeltenmişti. Halbuki Allah,
onların velisiydi (yoldaş, yandaş, yol gösterici)” (Ali İmran
3/122)
4- “Sizin
veliniz ancak Allah’tır ve Resulü (elçisi) ve
namaz kılan ve zekâtı veren rükû eden müminlerdir.” (Maide 5/51)
5- “Sizin
veliniz ancak Allah ve Resulü (elçisi) ve namaz kılan ve zekâtı
veren rükû eden müminlerdir.” (Maide
5/55)
6- “Şüphesiz onlar ki (muhacir), iman ettiler ve hicret
ettiler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad ettiler ve onlar
ki (ensar), muhacirleri barındırdılar ve yardım ettiler. İşte onlar
birbirlerinin velisidir. İman edip hicret etmeyenlere gelince, onlar hicret
edinceye kadar size onların velayeti ile ilgili bir şey (sorumluluk)
yoktur.” (Enfal 8/72)
8-
“…Allah da muttakîlerin velisidir.” (Casiye 45/19)
VII- Bazı ayetlerde de
Meleklerin, Allah’ı “veli ve evliya” edindikleri belirtilmektedir. Veli ve evliya sözcüklerinin
bu anlamda kullanıldığı ayetler sırasıyla şunlardır:
1- “(Melekler) dediler ki: "Sen
yücesin. Sen’den başka evliya edinmek bize yakışmaz. Fakat sen onlara (insanlara
ve cinlere) ve atalarına nimet verince zikrini (Kur’an’ı ve içindeki
öğütleri) unuttular ve helaki hak eden bir toplum oldular.” (Furkan 25/18)
2- “Melekler
dediler ki "Seni tenzih ederiz, Sen yücesin. Bizim velimiz onlar
değil, Sen'sin. Bilakis, onlar, cinlere kulluk ediyorlardı. Çoğu onlara
inanıyordu.” (Sebe 34/41)
VIII- Bir kimse, bir başkasının yüce
kerametleri dolayısıyla yardım ederek afetlerden ve musibetlerden
kurtaracağına, iş bulacağına, evlat vereceğine, kendisinin diğer ihtiyaçlarını
karşılayacağına veya kendisini öbür dünyada kurtaracağına inanırsa, o şahsı
"veli, evliya, mevla" edinmiş olur. Veli sözcüğünün bu
anlamda kullanıldığı ayetler sırasıyla şunlardır:
“Yoksa
kafirler, Benden ayrı olarak kullarımı kendilerine evliya (yandaşlar, koruyucular, yardımcılar) edineceklerini mi sandılar?” (Kehf 18/102)
“Zararı faydasından daha yakın (fazla) olana dua ediyorlar. O (yalvardıkları) ne
kötü mevlâ ve ne kötü bir yoldaştır!” (Hac 22/13)
“Arkalarından da cehennem vardır ve kazandıkları
şeyler de Allah'tan başka edindikleri evliya (veliler) da onlara hiçbir yarar sağlamaz. Ve onlar
için büyük azap vardır.” (Casiye 45/10)
IX-
“Veli”nin bir
anlamı da “bağıllık” yani “varlığı başka bir şeyin varlığına bağlı
olma durumu” demektir. İnsanları ve cinleri Allah yaratmıştır, dolayısıyla
onların varlığı Allah’a bağlıdır. Allah onlar hakkında dilediği hükmü verir. Veli ve türevi olan sözcüklerin bu
anlamda kullanıldığı ayetler sırasıyla şunlardır:
Dünya hayatı ile ilgili
ayetlerde;
1- “Göklerin ve yerin mülkünün (egemenliğinin)
Allah'ın olduğunu bilmez misin? Allah'tan başka size hiçbir veli ve yardımcı
yoktur.” (Bakara 2/107)
2-
(Musa) dedi ki: “… Sen bizim velimizsin;
bizi bağışla ve bize merhamet et!”
Araf 7/155)
3- “Yeryüzünde onların (münafiıkların)
hiçbir velisi ve de yardımcısı yoktur.” (Tevbe 9/74)
4- “Muhakkak ki göklerin ve yerin mülkü (egemenliği) Allah'ındır. Diriltir ve öldürür ve sizin
Allah'tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur.” (Tevbe 9/116)
5- “… Göklerin ve yerin yaratıcısı sensin, dünyada ve ahirette
velimsin. Beni Müslüman olarak vefat ettir ve beni salihlerin arasına kat!” (Yusuf 12/101)
6- “Ve işte Biz onu doğru bir hüküm olarak Arapça
indirdik. Ve eğer sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan,
Allah'tan (gelecek azaba
karşı) senin için herhangi bir veli ve koruyucu olmayacaktır.” (Rad 13/37)
7- “Allah
kime hidayet ederse işte o, doğru yola ulaştırılmıştır ve kimi de saptırırsa (sapkınlığını
onaylarsa) artık ona rehberlik eden bir veli bulamazsın.” (Kehf
18/17)
8- “De ki:
"Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı (gizli
bilgisi) O'nundur. O, ne güzel Görendir, ne güzel İşitendir! Onların (insanların)
O'ndan başka bir velisi yoktur ve O kendi hükmüne kimseyi ortak etmez."
(Kehf 18/26)
10- “… Onlar (münafıklar)
kendileri için Allah'a rağmen hiçbir veli de yardımcı da bulamayacaklardır.”
(Ahzab 33/17)
11- “Yoksa
O'ndan başka veliler mi edindiler? Halbuki Allah -işte O- veli olandır. O,
ölüleri diriltir ve O, her şeye Kadir olandır.” (Şura 42/9)
12- “Ve (insanlar) umutlarını
kestikten sonra yağmuru indiren ve rahmetini yayan O’dur ve övgüye lâyık olan
veli O’dur.” (Şura 42/28)
13- “Ve siz, O'nu yeryüzünde aciz
bırakacak değilsiniz ve sizin Allah'tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur.” (Şura 42/31)
14- “Şayet Mekkeli kâfirler Hudeybiye’de
sizinle savaşacak olsalardı, elbette arkalarını dönüp kaçarlardı ve
kendilerine ne bir veli bulabilirlerdi ne de bir yardımcı.” (Fetih 48/22)
Cennetlikler ile ilgili ayetlerde;
15- “Rableri katında onlara esenlik yurdu (cennet)
vardır. Yapmış oldukları (güzel) amellerden dolayı O (Allah), onların
velisidir (koruyucu, destekleyici, yol gösterici).” (Enam 6/127)
Cehennemlikler ile ilgili ayetlerde;
16- “(Cennete giriş) sizin kuruntularınızla da
kitap ehlinin kuruntularıyla da değildir. Kim bir kötülük yaparsa ona
(yaptığının) karşılığı verilir ve kendisi için Allah'tan başka veli de
yardımcı da bulamaz.” (Nisa 4/123)
18- “Ve Rablerinin huzurunda hesaba çekilmek üzere toplanmaktan
korkanları onunla uyar, O'ndan başka onların ne bir velisi ne de bir şefaatçisi
vardır.” (En'am 6/51)
19-
“Dinlerini oyun ve eğlence edinen ve
dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak ve kazandıkları sebebiyle hiçbir
nefsin (mahşerde) felaket yaşamaması için
onunla (Kur'an'la) öğüt ver. O kimse için Allah'tan başka bir veli de
bir şefaatçi de olmaz.” (Maide 6/70)
20- “Orada ebedi
kalıcıdırlar. Orada bir veli ve de yardımcı bulamazlar.” (Ahzab
33/65)
21- “Şayet
Allah dileseydi onları tek bir ümmet yapardı. Fakat O, dilediği kimseyi (layık
olanı) rahmetine sokar ve zalimlere gelince, onların hiçbir velisi ve
yardımcısı yoktur.” (Şura 42/8)
22- “Ve
Allah kimi saptırırsa, ondan sonra artık onun hiçbir velisi yoktur ve azabı
gördüklerinde zalimlerin "Buradan dönüşün bir yolu var mı?"
dediklerini görürsün.” (Şura 42/44)
23- “Ve
Allah’tan başka kendilerine yardım edecek hiçbir velileri yoktur ve Allah kimi
delalette (sapkınlıkta) bırakırsa artık onun için hiçbir yol yoktur.” (Şura
42/46)
24- “O gün,
mevle mevleden (yakını, yakınından) bir şey savamaz ve onlara yardım
edilmez.” (Duhan 44/41)
25-
“Bugün artık sizden (münafıklardan) da kâfir olanlardan da fidye
kabul edilmez. Barınağınız ateştir. Sizin mevlânız odur. Ne kötü varış
yeridir!” (Hadid 57/15)
X- Yeryüzünde İslam’ın
yayılması için çalışan ve uğurda mücadele edenleri Allah, “evliyaallah” Allah’ın
yardımcıları ve yoldaşı olan velileri olarak nitelendirmektedir. Veli sözcüğünün bu
anlamda kullanıldığı ayetler sırasıyla şunlardır:
1- “İyi bilin ki, evliyaallah (Allah'ın
velileri) için bir korku yoktur, onlar asla üzülmeyeceklerdir. Onlar, iman eden ve takvâlı olanlardır.” (Yunus 10/62-63)
2- “Ey iman
edenler! Meryem oğlu İsa’nın, Havarilere dediği gibi sizler de Ensarullah
olun! İsa, havarilere "Kim Ensarullahtır?"
diye sordu. Havariler de "Biz Ensarullahız!" dediler.
İsrailoğulları'ndan bir grup iman etti, bir grup ise inkâr etti (küfrü
seçti). Biz de müminleri düşmanlarına karşı destekledik; Sonunda biz,
inananları düşmanlarına karşı desteklemiştik. Onlar da üstün geldiler” (Saff
61/14)
3- “De ki:
"Ey Yahudi olanlar! diğer insanlardan değil de yalnızca kendinizin
Allah'ın evliyası olduğunuzu sanıyorsanız haydi ölümü temenni edin, eğer
samimiyseniz!" (Cuma 62/6)
XI- Müminlere ve özelikle de İslami
yönetimlere veli (yönetici, gözetici, yoldaş, yandaş” edinilmesi Kur’an ayetleriyle
yasaklananlar da şunlardır:
1- “Ve onların milletine (dinlerine) tabi olmadıkça (uymadıkça) Yahudiler de
Hıristiyanlar da senden asla razı olmazlar. De ki: "Şüphesiz gerçek
hidayet, Allah’ın hidayettir." Sana gelen ilimden sonra onların arzularına
uyarsan eğer; bil ki Allah'tan başka hiçbir veli ve hiçbir yardımcı
yoktur.” (Bakara
2/120)
2- “Çünkü onlar müminlerden başka kafirleri evliya (veliler)
ediniyorlar. İzzeti onların yanında mı arıyorlar! Kuşkusuz, izzet, tamamıyla
Allah'a aittir.” (Nisa 4/139)
3- “Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kâfirleri evliya (veliler) edinmeyin! Bunu yaparak Allah'a,
aleyhinizde apaçık bir sultan (kanıt, delil, yetki, yetkili kılma) mı
vermek istiyorsunuz!” (Nisa 4/144)
4- “Ey
iman edenler, sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun
konusu edinenleri ve kâfirleri evliya (veliler) edinmeyin ve eğer
müminler iseniz Allah'a karşı takvalı olun!!” (Maide 5/57)
5- “Onlar Allah'a, Nebiye ve ona indirilene (Kur’an’a) iman etmiş olsalardı, onları (müşrikleri)
veli edinmezlerdi. Velakin onların çoğu fasıktır (Hak’tan sapanlardır).”
(Maide 5/81)
6- “Dinlerini oyun ve eğlence edinen ve dünya hayatının
aldattığı kimseleri bırak ve kazandıkları sebebiyle hiçbir nefsin (mahşerde)
felaket yaşamaması için onunla (Kur'an'la) öğüt ver. O kimse için
Allah'tan başka bir veli de bir şefaatçi de olmaz.” “(Maide 6/70)
7- “Zalimlere meyletmeyin (sempati göstermeyin, onlardan yana olmayın). Yoksa size ateş dokunur ve Allah’tan başka ateş size de dokunur
ve sizin için Allah'tan başka evliya yoktur. Sonra size yardım da edilmez.” (Hud 11/113)
8-
“Ey iman edenler! Benim düşmanımı ve sizin düşmanlarınızı (sakın) evliya
edinmeyin.”
(Mümtehine 60/1)
9- “Ey iman
edenler! Kendilerine Allah'ın gazap ettiği* bir topluluk ile
mütevellilik (yöneticilik, gözetici, yandaşlık, yol göstericilik)
etmeyin.” (Mümtehine 60/13)
*Allah’ın gazap
ettiği topluluklar:
Masum bir mümini kasten öldürenler (Nisa 4/93), savaştan kaçanlar (el-Enfâl
8/16) ve irtidad (İslam dininden çıkan) edenlerdir (Nahl 16/106).
Bu ayetleri tahlil ettiğimizde;
1- Kafirleri (Nisa 4/139),
2- Ehli kitaptan (Yahudi, Hıristiyan ve Sabii5),
İslam’ı alay ve oyun konusu edinenleri (Maide 5:57),
3-
Müşrikleri (Maide 5/81),
4- Allah’ın ve müminlerin düşmanlarını
(Mümtehine 60/1),
5- Zalimleri (Hud 11/113),
6- Allah’ın
gazabına uğramış toplulukları (Bunlar; masum bir mümini kasten öldüren,
savaştan kaçan ve irtidad eden topluluklardır) (Mümtehine 60/13),
Siyasi açıdan veli ve evliya (yani yönetici, gözetici, yandaş,
yoldaş, koruyucu)
gerekenlerin sınıflar olduğunu
görüyoruz.
Ayetler dikkatlice incelendiğinde; Kafirler (Nisa 4/139),
müşrikler (Maide 5/81), zalimler (Hud 11/113) ve Allah’a ve müminlere düşmanlık edenlerin (Mümtehine 60/1) tamamını, siyasi anlamda
veli ve evliya (yani yönetici, gözetici, yandaş, yoldaş, koruyucu) edinmenin
yasaklandığı görülmektedir.
Ancak, bunları veli edinmemek; onlarla siyasi, sosyal ve
ticari ilişkileri kesmek anlamına gelmiyor. Kur’an’da, başka inançlara mensup
kişilerle sosyal ilişkiler ve ticaret gibi konularda ilişkiler kurmak
yasaklanmamaktadır.
Zira, Ali İmran suresi 3/28. ayetindeki “Müminler,
müminleri bırakıp kafirleri evliya edinmesin. Ve kim böyle yaparsa Allah ile
bir şeyi (ilişkisi) kalmaz. Ancak onlardan (gelebilecek tehlikeden)
korunmanız başkadır.” Şeklindeki ifade de siyasi ilişkiler için
müminlere yol göstermektedir.
Yahudi, Hristiyan ve Sabiiler gibi ehli kitaptan ise; sadece
İslam’ı alay ve oyun konusu edinenlerle (Maide 5:57) siyasi bağlamda veli ve
evliya (yani yönetici, gözetici, yandaş, yoldaş, koruyucu) edinmenin ve
ittifak kurmanın yasaklanmış olduğu görülmektedir.
Zira, Kur’an’da, müşrik olan Perslere karşı ehli kitap olan
Rumların desteklendiği ve galip geldiklerinde müminler de sevineceği (Rum
suresi 30/3-5) belirtilmiştir.
Yine Kur’an’da ehli kitap arasında Allah’a, ahiret gününe iman
eden müminler olduğu ve salih ameller işleyenlerin de olduğu (Bakara 2/62; Ali
İmran 3/110-115; Maide 5/69) belirtilmektedir. Ayrıca ehli kitabın yemeklerinin
yendiği ve onlardan olan kadınlara evlenilebildiği (Maide 5/5) de
belirtilmektedir.
Bütün bu ayetler, gayrimüslim insanlar ve toplumlarla olan
ilişkilerimizde bize temel ilkeleri göstermektedir.
İslami
kaynakları incelediğimizde; bir çok kavram ve terimin inanç veya siyasi
fikirlerden dolayı ayetteki anlamı dışında başka bir manada kullanıldığını,
Kur'an ve (mütercimler vasıtasıyla) tefsir çevirilerine dahi yansıtılarak,
İslam’ın temel esaslarının tahrif edilmeye çalışıldığını görmekteyiz.
Buna;
ayrıcalıklı oldukları zannedilen, manevi ve mistik güçleri olduğu iddia edilen
mutasavvıflar için de kullanılan ve tasavvuflar erbabı tarafından çeşitli anlam
kaymalarına sebebiyet verilen “veli”, “evliyâ”, “evliallah” “mevlâ” ve
“mevlana” terimlerini örnek verebiliriz. Oysa tarafsız bakan bir araştırmacı; yukarıda
mealleri bulunan Kur’an ayetlerinin hiçbirinde, bu terimlere mutasavvıfların
kullandıkları anlamlarda bir mana verilmemiş olduğunu kolaylıkla görebilmektedir.
Yararlanılan
Kaynaklar:
1
Kur’an’da
Veli Kavramı-İmdat BALKİS https/dergipark.org.trtrdownloadarticle-file1071156
2
Bilmen,
ÖmerNasuhi, Istılâhat-ı Fıkhiye Kamusu, İstanbul, 1981, 11/45
3
Fahreddin
er-Râzi, a.g.e. V/430. Mikdat Öccü, Kur’an’da Veli Ve Velayet, Suffe Yayınları,
İstanbul, Ocak 1997: 26-27.
4 “el-Veli”
isminin
anlamı ile ilgili bkz: https://islamansiklopedisi.org.tr/veli--esma-i-husna
5
Sabii
Dini ve Sabiiler ile ilgili bilgi: https://islamansiklopedisi.org.tr/sabiilik