ÖLÜM
Ölüm çoğu insan için
büyük bir gizemdir. Kuran öğrencileri için öyle değil. Ölümün tıpkı uyumak gibi
olduğunu öğreniyoruz; rüyalarla tamamlanan.
“Geceleyin sizi vefat ettiren ve gün içindeki en küçük
eylemlerinizi dahi bilen O’dur. Yaşam süreniz tamamlanıncaya dek siz her sabah
yeniden diriltir, sonra nihai dönüşünüz O’nadır. O zaman size yapmış olduğunuz
her şeyi haber verecektir.” (6/60)
“(Kabirdeyken, sürekli bir kâbus gibi) Cehennem
onlara gece gündüz gösterilecek ve Diriliş Günü’nde: “Firavun’un halkını en
kötü azabın içine alın.” (40/46)
Ölüm ve diriliş arasındaki süre bir gecelik uyku gibi geçer.
“Issız bir kasabadan geçen ve ‘ALLAH, ölümünden sonra
bunu nasıl diriltebilir?’ diye merak eden kişinin üzerine düşün. ALLAH ardından
yüz yıl boyunca onu ölüme koydu, sonra da onu diriltti. ‘Burada ne kadar
kaldın?’ dedi. ‘Bir gün veya günün bir parçası kadar buradaydım’ dedi. O ise
‘Hayır! Sen yüz yıldır buradaydın. Hatta yiyeceğine ve içeceğine bir baksana;
bozulmamış. Eşeğine bak, biz seni böylelikle insanlar için bir ders kıldık.
Şimdi, kemikleri nasıl inşa ettiğimize, sonra da onları nasıl etle örttüğümüze
dikkat et’ dedi. Olanları fark ettiğinde dedi ki “Artık Allah’ın Her Şeye Gücü
Yeten olduğunu biliyorum.” (2/259)
“Hepsini toplayacağı gün, sanki bu dünyada gündüzün
tanışmayla geçen bir saati kadar geçirdiklerini hissedecekler. Kaybedenler,
gerçekten de ALLAH ile buluşmayı inkâr edenlerdir ve yanlış yola sapmayı tercih
edenlerdir.” (10/45)
“Allah’ın yanına yerleştirdikleri putlara gelince,
onlar hiçbir şey yaratamazlar; onların kendileri yaratılmıştır. Onlar
ölüdürler, diri değildirler ve nasıl ya da ne zaman diriltilecekleri konusunda
hiçbir fikirleri de yoktur.” (16/20,21)
“Mağara halkı (ashab-ı kehf) ve
onlarla ilişkili rakamları sana başka ne için anlattığımızı sanıyorsun ki?
Onlar bizim şaşılacak işaretlerimizdendir. Gençler mağaraya sığındıklarında
şöyle dediler, ‘Rabbimiz! Bize rahmetini yağdır ve işlerimizi rehberliğinle
nimetlendir.’ Sonra, önceden belirlenmiş bir sayıdaki yıl için mağarada onların
kulaklarını mühürledik.” (18/9-11) “Onları
dirilttiğimizde, birbirlerine ‘Ne zamandır buradaydınız?’ diye sordular. ‘Bir
gün ya da günün bir parçası kadar buradaydık’ diye cevap verdiler. “Burada ne
kadar kaldığımızı en iyi Rabbiniz bilir, şimdi içimizden birini bu parayla
şehre gönderelim. Gidip bize en temiz yiyeceği getirsin ve bazı şeyler satın
alsın. Göze batmamaya çalışsın ve dikkat çekmesin.” (18/19) “Onlar
mağaralarında üç yüz yıl kalıp dokuz artırdılar.” (18/25)
“Saat’in (Kıyametin) gerçekleştiği gün,
suçlular (bu dünyada) sadece bir saat geçirdiklerine yemin edeceklerdir. İşte
bu kadar yanılıyorlardı.” (30/55).
Ölüm anında herkes
kendi kaderini bilir; Cennet ya da Cehennem. İnkârcılar için ölüm korkunç bir
olaydır; melekler onların ruhlarını koparıp çıkarırlarken yüzlerine ve
arkalarına vururlar.
“Melekler onları vefat ettirdiğinde inkâr edenleri bir
görebilseydin! Onların yüzlerine ve arka taraflarına vuracaklar: ‘Tadın
Cehennem azabını. Bu, ellerinizin önden gönderdiklerinin bir sonucudur. ALLAH kullara asla
haksızlık yapan değildir.’” (8/50,51)
“Melekler onları vefat ettirdiğinde onlar için nasıl
olacak? Onların yüzlerine ve arka taraflarına vuracaklar. Bunun nedeni onların Allah’ı
kızdıran şeye uymaları ve O’nu hoşnut eden şeylerden nefret etmeleriydi. Sonuç
olarak, O onların işlerini boşa çıkardı.” (47/27,28)
“(İnkârcıların ruhlarını) şiddetle koparan (melekler)
ve (imanlıların ruhlarını) neşe içinde nazikçe alanlar.” (79/1,2).
Kuran sürekli olarak
iki ölümden bahseder; ilk ölüm, Allah’ın mutlak otoritesi konusunda bir duruş
sergilemekte başarısız olduğumuz zaman gerçekleşti (Ek 7). Bu ilk ölüm biz bu
dünyaya doğana dek sürdü. İkinci ölüm ise bu dünyadaki hayatımızı sonlandırır.
“Sizler ölüyken size hayat veren, sonra sizi öldüren,
ardından sizi hayata döndüren, sonra eninde sonunda Kendisine döneceğiniz Allah’ı
nasıl inkâr edebilirsiniz?” (2/28)
“Size hayat bahşeden, sonra da sizi vefat ettiren
O’dur, ardından sizi hayata geri döndürür. Şüphesiz, insanoğlu nankördür.” (22/66)
“Onlar da diyecekler ki ‘Rabbimiz! Bizi iki kez ölüme
koydun* ve bize iki hayat verdin; artık günahlarımızı itiraf ettik. Herhangi
bir çıkış yolu var mı?’” (40/11)
Doğru olan imanlılar, tecrübe ettiğimiz ilk ölüm haricinde ölüm
tatmazlarken (44/56), inkârcılar ise ayetlerde belirtildiği gibi iki ölümden
geçerler.
Doğrular Gerçekte Ölmezler; Onlar Direkt Cennete Giderler
“İman edip doğruluğa çalışanlara, akan nehirleri olan
bahçelere sahip olacaklarının müjdesini ver. Oradaki ürünlerden rızıklar
sunulduğunda “Bu bize geçmişte verilendir” diyecekler. Kendilerine benzer
rızıklar verilecek ve orada tertemiz eşlere sahip olacaklardır. Sonsuza dek
orada kalacaklar.” (2/25)
“Allah uğrunda
öldürülenlerin ölü olduğunu sanmayın; onlar Rablerinin katında diri olup
rızıklandırılmaktadırlar.” (3/169)
“Allah uğrunda
öldürülenlere “Onlar ölüdürler” DEMEYİN. Çünkü onlar diridirler fakat siz
algılamazsınız.” (2/154)
Ey iman edenler! Sizi
hayatta tutan şeye davet ettiğinde Allah’a ve elçiye yanıt verin. (8/24)
“Allah uğrunda göç edip sonra öldürülenler veya
ölenler var ya, Allah kesinlikle onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır.” (22/58)
“Orada ilk ölümün ötesinde ölüm tatmazlar ve Allah
onları Cehennem azabından korur.” (44/56)
“Ona ‘Cennete gir’
denildi. O da dedi ki ‘Keşke (yeryüzündeki) halkım bilseydi Rabbimin beni
bağışladığını ve beni onurlu kıldığını.’” (36/26-27)
DİRİLİŞ GÜNÜ
Boruya üflenir, bunun üzerine Allah tarafından
korunanlar hariç göklerde ve yerde bulunan herkes baygın düşecektir. Sonra ona
ikinci bir kez üflenecek, bunun üzerine onlar ayaklanacaklar. (39/68)
İnsanların ve cinlerin tüm nesilleri bu dünya üzerinde diriltileceklerdir;
yaklaşık 150 milyar kişi. Fakat toprağa bağlı olmayacağız. Allah bize tırtıl
örneğiyle öğretir; kozada (mezarda) bir pupaya dönüşür, daha sonra kozadan
havalanan bir kelebek olarak çıkar. Benzer şekilde, biz burada yeryüzünde
yaşıyoruz ve Diriliş Günü’nde mezardan çıktığımız zaman toprağa bağlı
olmayacağız; tıpkı kelebek gibi.
“İşte o, insanların kelebek yığınları gibi ortaya
çıkacakları gündür.” (101/4)
Allah meleklerle
beraber bizim evrenimize gelirken yeryüzü O’nun ışığı ile parlayacaktır. Bizim
evrenimiz Şeytan için geçici bir egemenlik alanı olduğundan Allah’ın fiziksel
varlığına dayanamaz. Her Şeye Kadir Olan yaklaştıkça yıldızlar birbirine
çarpacak ve yeryüzü ayaklarımızın altında paramparça olacaktır. Bu dehşetler
imanlıları endişelendirmeyecektir.
İlgili Ayetler:
“Doğrusu yer parçalandığında, tamamen parçalandığında
ve Rabbin sıra sıra dizilmiş meleklerle birlikte geldiğinde.” (89/22)
“O zaman yeryüzü Rabbinin ışığı ile parlayacak.” (39/69)
Musa, tayin ettiğimiz vakitte gelip Rabbi kendisiyle
konuştuğu zaman dedi ki “Rabbim! Sana bakmama ve Seni görmeme izin ver.” O da
“Beni göremezsin. Şu dağa bak; eğer yerinde durursa o zaman Beni görebilirsin”
dedi. Sonra Rabbi Kendisini dağa gösterdi ve onu paramparça etti. Musa baygın
düştü. Kendine geldiğinde dedi ki “Sana yücelik olsun. Sana tövbe ediyorum ve
ben imanlıların en emin olanıyım.” (7/143)
“Nitekim yıldızlar söndürüldüğünde. Gökyüzü
açıldığında. Dağlar patlayıp dağıldığında. Elçiler toplandığında. İşte bu,
kararlaştırılmış gündür. Karar Günü’dür. Ne Karar Günü ama!” (77/8-14)
“Güneş yuvarlandığında. Yıldızlar birbirleriyle
çarpıştırıldığında. Dağlar silinip yok edildiğinde. Üreme durdurulduğunda.
Yabani hayvanlar toplandığında. Okyanuslar ateşe verildiğinde. Ruhlar
bedenlerine kavuşturulduğunda. Diri diri gömülen kız çocuğuna sorulduğunda:
‘Hangi suçtan ötürü öldürüldü?’ Kayıtlar bilinir hale getirildiğinde. Gök
ortadan kaldırıldığında. Cehennem tutuşturulduğunda. Cennet sunulduğunda. Her
ruh getirdiği her şeyi bilecektir.” (81/1-14)
Kayıt ilan
edilecek, peygamberler ve tanıklar getirilecektir. Herkes en ufak bir haksızlık
olmadan adilce yargılanacaktır.
“Boruya bir kez üflendiğinde, yeryüzü ve dağlar alıp
götürülecek ve parçalanacaktır; tamamen parçalanmış olacak. İşte bu, kaçınılmaz
olayın gerçekleşeceği gündür. Gök yarılıp parçalara ayrılacaktır.” (69/13-16)
“Onlar onun hışırtısını da duymayacaklar. Sonsuza dek
arzuladıkları her şeyi elde edebilecekleri bir yurttan keyif alacaklar. O en
büyük korku onları endişelendirmeyecek ve melekler onları sevinçle
karşılayacaklar: ‘Bu, size söz verilen gününüzdür.’” (21/102,103)
CENNET VE CEHENNEM
Cennet ve Cehennemin gerçekte nasıl olduğu kavrayışımızın çok ötesindedir.
Bu nedenle alegoriye ihtiyaç vardır.
Kuran boyunca Cennet
ve Cehennem tarifleri alegoriktir. Ve Kuran bu tariflerin bağımsız ifadeler
olarak ortaya çıktığını, genel bir konu içinde yer almadığını bizlere
söyler. 2/24-26, 13/35 ve 47/15’e bakınız. Bu ayetlerde “Mesel” (alegori)
kelimesi kullanılmıştır. Dilbilimsel olarak, bu ayetlerdeki “Mesel” kelimesi
kaldırılabilir ve hala muhteşem cümlelere sahibizdir. Fakat o kelime oradadır
çünkü Cennet ve Cehennem tarifleri alegoriktir.
Birisi, örneğin
çikolatayı hiç tatmamış bir kişiye çikolatanın tadını nasıl tanımlayabilir?
Zorunlu olarak alegori kullanılacaktır. Kişi, çikolatanın tadının nasıl
olduğunu bilmek için onu gerçekten tatmayı beklemek zorundadır.
Çikolatanın tadını tarif etmek için kullandığımız alegori her ne olursa olsun
asla orijinaline yaklaşamaz.
Âdem ve Havva’dan beri Cennet hâlihazırda mevcuttur, ki masumiyet
günleri süresince oraya yerleştirildiler.
“Dedik ki ‘Ey Âdem! Eşinle birlikte Cennette yaşa ve
oradan canınızın istediği kadar bolca yiyin ancak şu ağaca yaklaşmayın, yoksa
günah işlemiş olursunuz.’” (2/35)
55’nci sure olan Rahman Suresinden de öğreniyoruz ki iki tane “Üst Cennet”
- biri insanlar için, biri cinler için - ve iki tane “Alt Cennet” - biri
insanlar için, biri cinler için - vardır.
ÜST CENNET
Yüce Allah’ın gelişi
üzerine, tüm insanlar ve cinler büyüme ve gelişme derecelerine göre otomatik
olarak sınıflandırılacaklardır. Yalnızca Allah’a tapınarak, Ahirete iman ederek
ve doğru bir hayat sürerek ruhlarını beslemiş olanlar Allah’a yakın kalmak için
yeterince güçlü olacaklardır; en yüksek kademelerde bulunacaklardır.
“Rablerinin haşmetine derin saygı
duyanlar için iki bahçe (biri cinler için, biri de insanlar
için).” (55/46)
“Rızıklarla dolu. (İkisinde de çeşit
çeşit ağaçlar, nimetler)” (55/48)
“Onların (ikisinin de) içinde akmakta olan iki pınar vardır.” (55/50)
“Onlarda (ikisinde de) her
meyveden iki çeşit vardır.” (55/52)
“Atlasla kaplanmış mobilyalara
yaslanırlarken, (iki bahçede de) meyveler ulaşılabilirdir.” (55/54)
“Güzel eşlerine asla hiçbir insan veya
cin tarafından dokunulmamıştır.” (55/56)
“Onlar yakut ve mercan gibidirler.” (55/58)
“İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir
şey midir?” (55/60)
“Orada hiçbir şekilde aç yahut açıkta
kalmaman garanti edilmiştir. Orada ne susuzluk çekeceksin ne de sıcaktan zarar
göreceksin.” (20/118,119)
“Cennetle ve ipekle ödüllendirir. Orada lüks
mobilyalarda rahat ederler. Ne Güneş’in ısısından ne de bir soğuktan
etkilenirler. Orada üzerlerini gölge kaplar ve meyveler ulaşılabilir noktaya
getirilir. Onlara gümüş kaplar ve şeffaf bardaklarda içecekler servis edilir.
Gümüşten yapılmış olsa da şeffaf bardaklar; onlar haklı olarak tüm bunları hak
ettiler. Lezzetli tatların oluşturduğu içeceklerin tadını çıkarırlar.
“Selsebil” olarak bilinen oradaki bir kaynaktan. Kendilerine ölümsüz hizmetçiler servis
yapacaktır. Onları gördüğünde, saçılmış inciler gibi gözükürler. Nereye baksan
saadet ve mükemmel bir hâkimiyet göreceksin. Üzerlerinde yeşil kadifeden
elbiseler, atlas ve gümüş ziynetler olacaktır. Rableri onları saf içeceklerle
rızıklandıracaktır. İşte bu sizi gözleyen ödüldür çünkü gayretleriniz takdir
edilmiştir.” (76/5-22)
“… Bahçeler ve asmalar. Muhteşem eşler.
Lezzetli içecekler. Onlar, onun içinde asla herhangi bir saçmalık veya yalan
işitmeyecekler...” (78/31-36)
“Bahçelerin ve pınarların keyfini çıkararak. Kadife ve
atlas kumaş giyerek; birbirlerine yakın şekilde. Onlara harika eşler
bahşederiz. Orada her tür meyvenin tadını çıkarırlar, mükemmel bir esenlik
içinde. Orada—ilk ölümün ötesinde—ölüm tatmazlar ve O, onları Cehennem
azabından korumuştur. İşte Rabbinden gelen nimet böyledir. İşte büyük zafer
böyledir.” (44/51-55)
Kur’an ayetlerini
incelediğimizde bu üst Cennetlere esenlik yurdu (dârusselâm) dendiğini
görüyoruz.
Allah kime rehberlik etmeyi irade
ederse, onun göğsünü Teslimiyet’e açık hale getirir… Bu, Rabbine olan dosdoğru
yoldur. Biz dikkate alan insanlar için vahiyleri açıkladık. Onlar yaptıklarına
bir ödül olarak Rableri katındaki esenlik yurdunu (dârusselâmı) hak ettiler; O onların
Sahibi ve Efendisidir. (6/125-127)
“Allah esenlik yurduna davet eder ve
irade ettiği kişiye dosdoğru bir yolda rehberlik eder.” (10/25)
Yine Kur’an ayetlerini incelediğimizde;
bu üst Cennetlerin içinde de Firdevs, Aden ve Naim cennetleri (bahçeleri)
olduğunu görüyoruz.
1- Firdevs Cennetleri (Bahçeleri)
Firdevs cennetleri (bahçeleri) ifadesi
Kur'an'da 2 yerde geçmektedir;
“İman edip doğru bir hayat sürenlere gelince,
onlar ikametgâhları olarak saadet dolu bir Cenneti (Firdevsi) hak ettiler. Sonsuza dek orada
kalırlar; onlar asla başka bir şeyle değiştirmek istemeyeceklerdir.” (18/107,108)
“Gerçekten de başarılı olanlar imanlılardır; ki
onlar, İletişim Duaları (Namaz) boyunca derin saygı içindedirler. Ve onlar boş
konuşmadan kaçınırlar. Ve onlar zorunlu bağışlarını (Zekâtlarını) verirler. Ve
iffetlerini korurlar. Sadece eşleri veya meşru olarak sahip oldukları ile
cinsel münasebetleri vardır; bunlar kınanacak değiller… Hem kendilerine
bırakılmış emanetler hem de yaptıkları herhangi bir anlaşma söz konusu
olduğunda, onlar güvenilir kimselerdir. Ve onlar İletişim Dualarını (Namazı)
düzenli olarak yerine getirirler. Böyleleridir mirasçı olanlar. Sonsuza dek
kalacakları Cenneti (Firdevsi)
miras alacaklardır.” (23/1-11)
Firdevs Cennetlerini Hak Eden Müminlerin Özellikleri
1- İman edip doğru bir hayat sürerler,
2- İletişim Duaları (Namaz) düzenli olarak yerine getirirler,
3- İletişim Duaları (Namaz) boyunca
derin saygı içindedirler,
4- Boş konuşmadan kaçınırlar,
5- Zorunlu bağışlarını (Zekâtlarını)
verirler,
6- İffetlerini korurlar,
7- Sadece eşleri veya meşru olarak sahip
oldukları ile cinsel münasebetleri vardır.
2- Aden Cennetleri
(Bahçeleri)
Aden
cennetleri (bahçeleri) ifadesi Kur'an'da 11 yerde geçmektedir;
“İman eden erkek ve kadınlar birbirlerinin
müttefikidirler. Onlar doğruluğu savunur ve kötülüğe engel olurlar, İletişim
Dualarını (Namazı) yerine getirir, zorunlu bağışı (Zekâtı) verirler, Allah’a ve
elçisine itaat ederler. Bunlara Allah’ın rahmeti yağdırılacaktır. ALLAH
Kudretlidir, Bilgeler Bilgesidir. ALLAH
iman eden erkeklere ve iman eden kadınlara içinde ebedi kalacakları, akan
nehirleri olan bahçelerin ve Aden bahçelerinde görkemli köşklerin sözünü verir.
Ancak Allah’ın nimetleri ve onayı daha da büyüktür…” (9/71-72)
“Rabbinin sana olan vahiylerinin gerçek olduğunu fark eden, kör
olanla bir midir? Sadece akıl sahipleri dikkate alacaktır. Onlar Allah’a
verdikleri sözü yerine getirenlerdir ve antlaşmayı ihlal etmeyenlerdir. Onlar Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi birleştirirler,
Rablerine derin saygı duyarlar ve kötü hesaptan korkarlar. Onlar Rablerini
aramakta kararlılıkla sebat ederler, İletişim Dualarını (Namazı) yerine
getirirler, kendilerine sağladığımız rızıklardan gizlice veya açık bir şekilde
harcarlar ve kötülüğe iyilikle karşılık verirler. Onlar en iyi meskeni hak
ettiler. Onlar, atalarının, eşlerinin ve evlatlarının arasından doğru olanlarla
birlikte Aden bahçelerine girerler. Melekler onlara her kapıdan gireceklerdir.
“Esenlik üzerinize olsun çünkü siz kararlı bir şekilde sebat ettiniz. Ne
sevindirici bir kader.” (13/19-24)
“Doğrulara gelince, onlara ‘Rabbinizden gelen bu
vahiyler hakkında ne düşünüyorsunuz’ diye sorulduğunda, onlar ‘Hayırlı’ derler.
Mutluluk ve Ahiret yurdu, doğru bir hayat sürenler için daha da
hayırlıdır. Doğrular için ne saadet dolu
bir mesken. İçinden ırmaklar akan Aden bahçeleri onlara ayrılmıştır. Orada
istedikleri her şeye sahiptirler. ALLAH doğruları böyle ödüllendirir.” (16/30-31)
“İman edip doğru bir hayat sürenlere gelince, biz
doğruluğa çalışanları asla karşılıksız bırakmayız. Onlar, içinden ırmaklar akan
Aden bahçelerini hak ettiler. Orada altın bileziklerle süslenecekler, yeşil
ipek ve kadifeden giysiler giyecekler ve rahat mobilyalar üzerine
yaslanacaklar. Ne harika bir ödül; ne harika bir mesken!” (18/30-31)
“Kendi başlarınayken bile O’na tapınanlar için En
Lütufkâr Olan tarafından söz verildiği üzere Aden bahçeleri onları gözlüyor.
Verdiği sözün kesinlikle yerine gelmesi gerekiyor. Orada hiçbir saçmalık
işitmeyecekler; sadece esenlik. Orada rızıklarını gece gündüz alırlar. İşte
Cennet böyledir; biz onu doğru kullarımızın arasında olanlara bahşederiz.” (19/61-63)
“O’na, doğru bir hayat sürmüş imanlılar olarak
gelenlere gelince, onlar yüksek derecelere erişirler. Altından
ırmaklar akan Aden bahçeleri sonsuza dek onların meskeni olacaktır. Kendilerini
arındıranların ödülü işte böyledir.” (20/75,76)
“Biz kutsal yazıyı kuşaktan kuşağa aktardık ve
kullarımız arasından seçtiklerimizin onu almasına izin verdik. Ardından,
onlardan bazıları ruhlarına kötülük ettiler, kimileri sadece zamanın bir
kısmında ona sarılmışken, diğerleri ise Allah’ın iradesine uygun olarak
doğruluğa çalışmaya istekliydiler; işte en büyük zafer budur. Onlar, altın
bilezikler ve incilerle süslenecekleri Aden bahçelerine girecekler ve oradaki
giysileri de ipekten olacaktır. Şöyle diyecekler, ‘Tüm endişelerimizi ortadan
kaldırdığı için Allah’a övgüler olsun. Rabbimiz Bağışlayandır, Takdir Edendir.
Bizi, lütfundan sonsuz saadet meskenine kabul etti. Burada asla ne sıkılırız ne
de yoruluruz.’” (35/32-35)
“Bu bir hatırlatmadır: doğrular mükemmel bir kaderi
hak ettiler. Aden bahçeleri kapılarını onlar için açacak. Orada rahatlık içindedirler,
kendilerine birçok çeşit meyve ve içecek verilecektir. Harika eşlere sahip
olacaklardır. Bu, sizin Hesap Günü’nde hak ettiğiniz şeydir. Bizim rızıklarımız
tükenmez.” (38/50-54)
“Rablerine
karşı takvalı (doğru) olanlara üst üste kurulmuş köşkler vardır. Bu Allah’ın
vaadidir ve Allah vadinden (sözünden) caymaz.” (39/20)
“Ey iman edenler! Sizi acı veren azaptan kurtaracak
bir ticareti size haber vereyim mi? Allah’a ve elçisine iman edin ve ALLAH
uğrunda paranızla ve hayatlarınızla çaba sarf edin. Bu sizin için en iyi
alışveriştir, bir bilseydiniz. Bunun karşılığında O da sizin günahlarınızı
bağışlar ve sizi akan nehirleri olan bahçelere, Aden bahçelerindeki güzel
köşklere kabul eder. İşte bu en büyük zaferdir. İlaveten, gerçekten sevdiğiniz
bir şey daha elde edersiniz: Allah’tan destek ve garantilenmiş galibiyet.
İmanlılara müjde ver.” (61/10-13)
“Onlardan tek istenen, dini mutlak şekilde yalnızca
O’na adayarak Allah’a tapmaları, iletişim dualarını (namazı) yerine
getirmeleri ve zorunlu bağışı (zekâtı) vermeleri idi. Mükemmel din işte
böyledir… İman edip doğru bir hayat sürmüş olanlar ise yaratılmışların en
iyileridir. Onların Rableri katındaki ödülleri, içinde ebedi kalacakları, akan
nehirleri olan Aden bahçeleridir. Allah onlardan hoşnuttur ve onlar da O’ndan
hoşnuttur. Rablerine derin saygı duyanların ödülü işte böyledir.” (98/5-8)
Doğrular; Kur’an’da muttakiler, takva ehli, erdemli
olanlar (76/5) şeklinde farklı isimlerle adlandırılmaktadırlar.
Aden Cennetlerini Hak Eden Doğruların (Muttakilerin, Erdemlilerin) Özellikleri
1- İman edip doğru bir hayat sürerler,
2- Doğru bir hayat sürerler,
3- Doğruluk (takva, erdemlilik) için çalışırlar,
4- Allah’ın iradesine uygun olarak doğruluk için çalışmaya istekliydiler,
5- Doğruluğu savunur ve kötülüğe engel olurlar,
6- Allah’a ve elçisine itaat ederler,
7- Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi birleştirirler,
8- Rablerine derin saygı duyarlar ve kötü hesaptan korkarlar,
9- Rablerini aramakta kararlılıkla sebat ederler,
10- Allah’ın kendilerine sağladığımız rızıklardan gizlice veya açık bir şekilde
harcarlar,
11- Kötülüğe iyilikle karşılık verirler,
12- Rablerinden gelen vahiyler hakkında ‘hayırlı’ düşünürler,
13- Birbirlerinin müttefiki olan mümin erkek ve kadınlardırlar,
14- Dini mutlak şekilde yalnızca O’na adayarak Allah’a taparlar,
15- Kendi başlarınayken bile Allah’a tapınanlar,
16- İletişim Dualarını (Namazı) yerine getirirler,
17- Zorunlu bağışı (Zekâtı) verirler,
18- Allah’a verdikleri sözü yerine getirirler ve antlaşmayı ihlal etmezler,
19- Allah uğrunda paralarıyla ve hayatlarıyla çaba sarfederler.
Ayrıca; Doğrular (muttakiler); En Lütufkâr Olan
Allah’a tapan, yeryüzünde alçakgönüllü olarak yürüyen ve cahiller kendilerine
laf attığında sadece barışı dillendiren, gecenin yalnızlığında Rableri üzerine
derin derin düşünen ve secdeye kapanan, verdikleri zaman savurganlık veya
cimrilik yapmayan; makul ölçüler içinde veren, Allah’ın yanında başka herhangi
bir tanrıya asla yalvarmayan, adaletin olağan seyri hariç kimseyi de öldürmeyen
ve zina da etmeyen (26/63-68); Allah'a ve ahiret gününe ve meleklere ve Kitaba
ve nebilere iman eden, yakınlarına ve
yetimlere ve miskinlere (yoksullara) ve yolda kalmışlara ve yardım isteyenlere
ve rikablara (boyunduruk altında olan; esir, köle, hacizli) sevdiği kendi malından
veren ve iletişim dualarını (namazlarını) kılan ve zekâtı veren ve verdikleri
sözü tutan ve zulümde, zorlukta ve şiddetli sıkıntıda (felaket, savaş vb) sabreden
(sebat eden) (2/177) kimselerdir.
Yüce Allah, Doğruların
Cennet’teki durumunu şöyle tasvir ediyor;
“Doğrulara gelince, onlar bahçelerin ve pınarların
tadını çıkaracaklardır. ‘Oraya girin, huzur ve güven içinde.’ Onların
kalplerinden bütün kıskançlığı kaldırırız. Tıpkı bir aile gibi, onlar yan yana
sedirlerde olacaklar. Orada hiçbir yorgunluk onlara ilişmez; oradan asla
çıkarılmayacaklar. Kullarıma şunu bildir, Ben Bağışlayıcıyım, En Merhametli
Olanım.” (15/45-49)
Melekler, İmanlılar İçin Dua Ederler
“Tahta hizmet edenler ve etrafındakilerin tümü,
Rablerini yüceltir ve O’na övgüler sunarlar ve O’na iman ederler. Ve onlar iman
edenler için bağışlanma dilerler: ‘Rabbimiz! Senin merhametin ve bilgin her
şeyi kuşatır. Tövbe edenleri ve Senin yolunu takip edenleri bağışla ve onları
Cehennem azabından koru. Rabbimiz! Onlar için ve ataları, eşleri ve evlatları
arasından doğru olanlar için söz verdiğin Aden bahçelerine onları kabul et. Sen
Kudretlisin, Bilgeler Bilgesisin ve onları günaha düşmekten koru. Günaha
düşmekten koruduğun kişi, o gün Senden bir rahmete erişmiştir. En büyük zafer
işte budur.’” (40/7-9)
Doğrular Gerçekte Ölmezler; Onlar Direkt Cennete Giderler
Ek 17’de detaylıca anlatıldığı gibi, doğrular gerçekte ölmezler. Onlar
direkt Âdem ile Havva’nın bir zamanlar yaşadığı aynı Cennete geçerler.
Söz
konusu bu dünya olduğunda peygamberler ölü olmasına rağmen, biliyoruz ki gerçek
kişiler olan ruhları şu an Âdem ve Havva’nın yaşadığı Aden Bahçesi’ndedir.
Muhtelif ayetler, bedenlerinden sıyrılıp bu dünyayı terk eden imanlıların ölü
olduğunu düşünmekten bizleri menediyor (2/154, 3/169, 4/69). Onlar dünyamıza
geri gelemeseler de (23/100), Cennette ‘diri’dirler.”
3- Naîm Cennetleri
(Bahçeleri)
İman eden ve yalnızca Allah’a tapınma/ibadet etme yoluyla
ruhlarını besleyenler Üst Cennet için mukadderdirler. Her elçinin çağdaş
takipçileri, değişmez bir şekilde gelenekçilerden ve bozulmuş dine mensup
olanlardan zulüm görürler. Böylece, kendileri için Üst Cennette ayrılmış özel bir
yere (Naîm Cennetlerine) sahiptirler. Bunların birçoğu ilk nesillerden;
birazı da sonraki nesillerdendir.
“Bir de elitlerin elitleri (sabikunes sabikun; takvada
yarışanlar, takvada en önde olanlar) vardır. Bunlar (Allah’a) en yakın
olacak kimselerdir. Saadet (Naîm; nimetler içinde refah, huzur, mutlu bir hayat
sürülen yer) bahçelerinde. Birçoğu ilk nesillerden. Birazı da sonraki
nesillerden. Lüks mobilyalar üzerinde. Her şeyden zevk alarak, onlar komşu
olacaklardır. Onlara ölümsüz hizmetçiler hizmet edecektir. Bardaklar, sürahiler
ve saf içeceklerle. Onlar asla bitmezler, usanmazlar da.
Tercih ettikleri meyveler. Arzu ettikleri kuş etleri. Güzel eşler. Korunmuş
inciler gibi. Çalışmalarına karşılık ödüller. Orada asla herhangi bir saçmalık
yahut günah sözler işitmezler. Tek söz: ‘Esenlik olsun, esenlik olsun.’” (56/10-26)
“İman edenler, göç edenler ve Allah uğrunda paraları
ve hayatları ile çaba sarf edenler Allah nazarında derece olarak çok daha
üstündürler. Kazananlar bunlardır. Rableri onlara müjde verir: Kendinden
rahmet, onay ve sonsuz saadet (naim) içinde keyif alacakları
bahçeler. Ebediyen orada kalırlar. Allah büyük bir mükâfata sahiptir.” (9/20-22)
“O gün tüm egemenlik Allah’a aittir ve onlar arasında
O hüküm verecektir. İman edip doğru bir hayat sürenlere gelince, onlar saadet (naim) bahçelerini
hak ettiler.” (22/56)
İbrahim: “… Beni
saadet (naim) dolu Cennetin vârislerinden biri yap.” (26/85)
“Sadece, mutlak şekilde yalnızca O’na adanmış olan Allah
kulları (kurtarılacaktır). Kendileri için özel olarak ayrılmış rızıkları hak
ettiler. Her çeşit meyveyi. Onlar onurlandırılacaklardır. Saadet bahçelerinde. Birbirine yakın
mobilyalar üzerinde. Onlara saf içeceklerin olduğu kâseler sunulacaktır.
İçenler için tertemiz ve lezzetli. Asla kirletmeyen ve asla bitkin bırakmayan.
Yanlarında harika refakatçiler olacaktır. Hassas yumurtalar gibi korunan.” (37/40-49)
Ayrıca; Kur’an’da “ebrar” olarak adlandırılan
takva ehli doğruların da bu Naîm cennetlerine gireceği belirtilmektedir.
“Keşke kutsal yazı halkı iman edip doğru bir hayat
sürseydi, biz o zaman onların günahlarını siler, onları saadet bahçelerine
kabul ederdik.” (5/65)
“Şüphesiz, takva ehli (doğrular,
erdemliler, ebrâr) saadeti (naîm cennetlerini) hak etmiştir.”
(82/13)
“Doğrular (Ebrar,
erdemliler, takva ehli) saadeti (Naîm cennetlerini) hak etmişlerdir.
Lüks mobilyalarda seyrederler. Yüzlerinde saadetin (Naimin) neşesini
fark edersin. İçecekleri, nektar ile tatlandırılacaktır. Onun çeşnisi misk
gibidir. Yarışanlar işte bunun için yarışmalıdırlar. İçine özel lezzetler
karıştırılacaktır. Bana yakın olanlar için ayrılmış bir kaynaktan.” (83/22-28)
ALT CENNET
Ruhlarını daha az
derecede geliştirenler ve aynı zamanda kırk yaşından önce ölenler Alt Cennete
doğru ineceklerdir. Büyüme ve gelişme derecelerinin izin verdiği ölçüde Allah’a
yakın olabilecekleri konuma gideceklerdir. Bunların birçoğu ilk nesillerden;
birçoğu da sonraki nesillerdendir.
İlgili ayetler:
“Onların altında da iki bahçe vardır (biri cinler
için, biri de insanlar için).” (55/62)
“Yan yanadırlar.” (55/64)
“İçlerinde pompalanan kaynaklar.” (55/66)
“Onlarda meyveler, hurmalar ve nar vardır.” (55/68)
“Onlarda güzel eşler vardır. (55/70)
“Çadırlara kapanmış.” (55/72)
“Asla ne bir insan dokunmuştur onlara ne de bir cin.” (55/74)
“Güzel bir manzara içinde, yeşil halılar üzerinde
rahattırlar.” (55/76)
“Gür meyve bahçelerinde. Güzel kokulu
meyveler. Uzamış gölge. Bol su. Birçok meyve. Asla bitmeyen; asla
yasaklanmayan. Lüks mobilyalar. Onlar için eşler yaratırız. Daha önce hiç
dokunulmamış. Mükemmel şekilde eşleştirilmiş. Sağ tarafta olanlar için. Birçoğu
ilk nesillerden. Birçoğu da sonraki nesillerden.” (56/27-40)
ALT CENNETE KARŞI ÜST CENNET
Üst Cennet ile
Alt Cennet arasında derin farklılıklar vardır.
Alegorik olarak; Üst Cennetteki su serbestçe akarken (55/50), Alt Cennetteki su dışarıya
pompalanmaya ihtiyaç duyar (55/66).
Üst Cennette her
türlü meyve bulunurken (55/52), Alt Cennetteki meyve çeşitliliği
kısıtlıdır (55/68).
Üst Cennette
tertemiz eşler kendi eşlerine kolayca katılırken (55/56), Alt Cennetin sakinleri eşlerini gidip
almak zorundadırlar (55/72).
Yine de, Alt
Cennet bile paçayı Cehennemden kurtarıp sonunda Alt Cennete girmek konusunda
yeterince şanslı olanlar için inanılmaz derecede harika bir ödüldür (3/185)
Alt Cennete gitmek büyük bir zaferdir. 40. yaş günlerine erişmeden önce bu
hayattan gidenler ve yeteri kadar ruhlarını geliştirmemiş olanlar Alt Cennete
gideceklerdir (46/15). Üst Cennet ise iman edip doğru bir
hayat sürenler ve ruhlarını yeteri kadar geliştirenler için ayrılmıştır.
Her kim Cehennemden güç bela
kurtulmayı başarır ve Cennete kabul edilirse, büyük bir zafer elde etmiştir. [3/185] |
KRİTİK YAŞ 40
Sorumluluk yaşı kaçtır? Eğer bir çocuk, Allah hakkında bir şey
duymadan dahi 12 yaşında ölürse, bu çocuk Cennete mi gider yoksa Cehenneme mi?
Ya çocuk 15 yaşındaysa veya 21 yahut 25? İnsanoğlu hangi yaşta inançlarından
sorumlu tutulur? Bu soru uzun bir süre tüm dinlerin araştırmacılarının kafasını
karıştırdı.
Kuran, sorumluluk yaşını 40 olarak belirlemektedir; bu yaştan
önce ölen herkes Cennete gider (46/15). Eğer kişi Allah’a iman etmiş ve ruhu
besleyip geliştirerek imandan faydalanmışsa (bkz. Ek 15) o, Üst Cennete gider.
Aksi takdirde kişi Alt Cennete gider.
Sizin bu bilgi
parçasına ilk tepkiniz itiraz etmek olacaktır: “Ya bu kişi gerçekten kötü,
şerir ve bir ateistse, eğer 40 yaşından önce ölmüşse Cennete mi gidecek?” Bunun
nedeni sizin çok acımasız olmanızdır, oysa Allah En Merhametli Olandır. Bizim
eğilimimiz “hepsini Cehenneme koymak” yönündedir.
Bu İlahi merhamete şiddetle itiraz eden insanlar bir sorumluluk
yaş limiti öneremezler. “Ya kişi gerçekten kötüyse?” gibi sorular sorarlar.
Cevap şöyledir, “Allah bu kişinin kötü olduğunu biliyor mu?” “Evet.” “Allah bu
kişinin Cennete gitmeyi hak etmediğini biliyor mu?” “Evet.” “O halde bu kişi 40
yaşından önce ölmeyecektir.” İşte bu kadar basit! Bu dünyada yaşamlarımıza son
veren yalnız Allah’tır. Kimin Cennete gitmeyi hak ettiğini, kimin Cehenneme
gitmeyi hak ettiğini tam olarak O bilir.
1989’un
başlarında, Theodore Robert Bundy adındaki bir adam, bir dizi kadını
öldürmekten idama çarptırıldı. Tüm ulus, onun tarihin en iğrenç suçlularından
biri olduğu konusunda hemfikirdi. Öyle ki onun idam cezasının infazı, idam
cezası karşıtlarının protesto etmediği ender durumlardan biriydi. Tam tersine,
birçok insan onun infazını bilfiil kutladı. Çok sayıda gazeteci, başyazı ve
politikacı, Ted Bundy’nin infazı için adaletin on bir yıl alması gerçeğinden
yakınıyordu. Bundy’nin mahkûmiyetinden sonra en fazla altı yıl içinde idam
edilmesi gerektiğini ifade ediyorlardı. Kuran’a göre bu, herhangi bir kişinin
Bundy’ye yapabileceği en büyük iyilik olurdu. İdam edildiğinde 42 yaşındaydı.
Beş yıl önce, 37 yaşındayken idam edilmiş olsaydı doğrudan Cennete gitmiş
olacaktı ve o bunu hak etmiyordu.
Şimdi anlaşılıyor ki Bundy, 40 yaşından önce ölen birinin
Cennete gideceğini doğrulamak için Allah’ın bize verdiği işaretlerden biriydi.
Bundy’nin adı, Theodore Robert Bundy 19 harften oluşuyor ve idamından bir gün
önce 19 kadını öldürdüğünü itiraf etti. Allah’tan, başka birçok işaret vardı. Bu önemli bilgi parçasını iletmek bana Allah’ın
Antlaşma Elçisi olarak verilen sorumluluklardan biridir. Bu benim şahsi fikrim
değildir.
Martin Luther King ve Malcolm X’in 40. yaş günlerinden sadece
birkaç ay önce öldürülmeleri dikkat çekicidir.
Kendilerini
Cehennemden korumaya yetecek ancak Alt Cennete girmeye yetmeyecek kadar
ruhlarını besleyen insanlar olacaktır. Onlar ne Cehennemdedirler ne de
Cennettedirler. Kendilerini Alt Cennete kabul etmesi için Allah’a
yalvaracaklardır (7/46-50). Allah onlara
acıyacak ve Araf’ı Alt Cennete katacaktır.
İlgili ayetler:
“Onları bir engel ayırır,
buna karşın Araf’ı, her bir tarafı görünüşlerinden tanıyan insanlar doldurur.
Cennetin sakinlerine şöyle seslenecekler: ‘Esenlik üzerinize olsun.’ Onlar
kuruntuları yüzünden (Cennete) giremediler. Gözlerini Cehennemin sakinlerine
doğru çevirdiklerinde şöyle diyecekler, ‘Rabbimiz! Bizi bu kötü insanlarla
birlikte bulundurma.’ Araf’ın sakinleri, görünüşlerinden tanıdıkları insanlara
çağrıda bulunarak diyecekler ki ‘Ne sayıca çokluğunuz ne de kibriniz size
hiçbir şekilde fayda sağlamadı. ‘ALLAH asla onlara rahmet ile dokunmayacak diye
yemin ettiğiniz insanlar bunlar mı?’ (Araf’taki insanlara sonra şöyle
söylenecek,) ‘Cennete girin; sizin korkacağınız hiçbir şey yoktur,
üzülmeyeceksiniz de.’” (7/46-49)
CEHENNEM
“Cennet doğrulara sunulacaktır. Cehennem
ise doğru yoldan sapanlar için kurulacaktır.” (26/90,91)
“Kötü işler getirenlere gelince,
Cehenneme mecbur edileceklerdir. Yapmış olduklarınızın karşılığını almıyor
musunuz?” (27/90)
Bu Dünya, Allah’tan fiziksel uzaklığı nedeniyle sefaletle doludur çünkü
yedinci evrendedir (7/143). Ahirette, bizim yedinci evrenimizden daha da uzak
olacak olan sekizinci evren yaratılacaktır; “Cehennem” olarak
adlandırılacaktır.
Cehennem henüz yaratılmamıştır. Yargı
Günü’nde yaratılacaktır.
Zayıflıkları yüzünden
Allah’tan bucak bucak kaçanları barındırmak için yeni bir sekizinci evren
yaratılacak; onlar ruhlarını beslemek ve geliştirmek konusunda başarısız
oldular. Allah Cehenneme tek bir varlık koymaz; onlar ona kendi iradeleriyle
giderler.
“Boruya bir kez üflendiğinde, yeryüzü ve
dağlar alıp götürülecek ve parçalanacaktır; tamamen parçalanmış olacak. İşte
bu, kaçınılmaz olayın gerçekleşeceği gündür. Gök yarılıp parçalara
ayrılacaktır. Dört bir yanda melekler olacak ve Rabbinin egemenliği o zaman
sekiz (evreni) kapsayacaktır. O gün ifşa olacaksınız, hiçbir şeyiniz
gizlenemez.” (69/13-18)
“Doğrusu yer parçalandığında, tamamen parçalandığında
ve Rabbin sıra sıra dizilmiş meleklerle birlikte geldiğinde. O gün, Cehennem
meydana getirilecektir. O gün insanoğlu hatırlayacaktır—ne hatırlama ama—çok
geç olacak. Diyecek ki ‘Ah, keşke (ebedi) hayatım için hazırlansaydım.’ O gün
hiçbir azap O’nun azabından daha kötü olamazdı ve hiçbir hapsetme O’nun
hapsetmesi kadar etkili değildir.” (89/21-26).
Cehennem onların (inkarcıların) hepsini gözleyecek. Cehennemin yedi kapısı
olacak ve her bir kapı onlardan) belirli bir pay alacak.
“Ve Cehennem onların hepsini gözlüyor. “Onun yedi
kapısı olacaktır. Her bir kapı onlardan belirli bir pay alacaktır.” (15/43,44)
Ölüm anında herkes kendi kaderini bilir; Cennet ya da Cehennem.
İnkârcılar için ölüm korkunç bir olaydır; melekler onların ruhlarını koparıp
çıkarırlarken yüzlerine ve arkalarına vururlar.
İNKÂRCILAR
İnkârcılara gelince, onlar ölüm anında Cehennem için mukadder
olduklarını bilirler. Melekler onların yüzlerine ve arkalarına vururlar,
ruhlarını çıkarmalarını emrederler, sonra da “ruhlarını koparırlar”. Kuran
bizlere inkârcıların 2 ölümden geçeceğini öğretir. Onlar ölüme konulacaklardır;
yani Yargı Günü’ne kadar süren sürekli bir kâbus içinde, gece gündüz Cehennemi
gördükleri bir hiçlik haline. Cehennem henüz var olmamıştır (40/46, 89/23).
İlgili Ayetler:
“Melekler onları vefat ettirdiğinde inkâr edenleri bir
görebilseydin! Onların yüzlerine ve arka taraflarına vuracaklar: ‘Tadın
Cehennem azabını. Bu, ellerinizin önden gönderdiklerinin bir sonucudur. ALLAH kullara asla
haksızlık yapan değildir.’” (8/50,51)
“Melekler onları vefat ettirdiğinde onlar için nasıl
olacak? Onların yüzlerine ve arka taraflarına vuracaklar. Bunun nedeni onların Allah’ı
kızdıran şeye uymaları ve O’nu hoşnut eden şeylerden nefret etmeleriydi. Sonuç
olarak, O onların işlerini boşa çıkardı.” (47/27,28)
“(İnkârcıların ruhlarını) şiddetle koparan (melekler)
ve (imanlıların ruhlarını) neşe içinde nazikçe alanlar.” (79/1,2).
“Yalanlar uydurup onları Allah’a atfedenden veya
kendisine öyle bir esin verilmemişken ‘Ben ilahi vahiy aldım’ diyenden veya
‘Ben Allah’ın vahiylerinin aynısını yazabilirim’ diyenden daha fena kimdir? Keşke o haddi aşanları
ölüm anında görebilseydin! Melekler şöyle söyleyerek ellerini onlara uzatırlar:
‘Bırakın ruhlarınızı. ALLAH hakkında gerçek olmayan şeyler söylediğiniz ve
O’nun vahiylerini kabul etmeyecek kadar kibirli olduğunuz için bugün utanç
verici bir azaba uğradınız.’” (6/93)
“Sizler ölüyken size hayat veren, sonra sizi öldüren,
ardından sizi hayata döndüren, sonra eninde sonunda Kendisine döneceğiniz Allah’ı
nasıl inkâr edebilirsiniz?” (2/28)
“Onlar da diyecekler ki ‘Rabbimiz! Bizi iki kez ölüme
koydun* ve bize iki hayat verdin; artık günahlarımızı itiraf ettik. Herhangi
bir çıkış yolu var mı?’” (40/11)
“(Kabirdeyken, sürekli bir kâbus gibi) Cehennem
onlara gece gündüz gösterilecek ve Diriliş Günü’nde: “Firavun’un halkını en
kötü azabın içine alın.” (40/46)
“Doğrusu yer parçalandığında, tamamen parçalandığında
ve Rabbin sıra sıra dizilmiş meleklerle birlikte geldiğinde. O gün, Cehennem
meydana getirilecektir. O gün insanoğlu hatırlayacaktır—ne hatırlama ama—çok
geç olacak. Diyecek ki ‘Ah, keşke (ebedi) hayatım için hazırlansaydım.’ O gün
hiçbir azap O’nun azabından daha kötü olamazdı ve hiçbir hapsetme O’nun
hapsetmesi kadar etkili değildir.” (89/21-26).
İnsanların
çoğunluğu Allah’ın, onları günahtan kurtarma davetlerini göz ardı etmeyi
seçerek Cehenneme gitmekte “ısrar ediyorlar.” Allah tek bir insanı bile
Cehenneme koymayacaktır. Putperestliklerini kınayıp, YALNIZCA Allah’a adanarak
kendilerini günahtan kurtarmayı başaramayanlar ve Yaratıcımız tarafından
emredilen pratiklerle ruhlarını geliştiremeyenler, kendi iradeleriyle Cehenneme
koşacaklardır. Allah’ın enerjisinin fiziksel varlığına dayanamayacak kadar
zayıf olacaklardır.
“İrade
etmiş olsaydık, her bir ruha hidayetini verirdik fakat Cehennemi topluca cinler
ve insanlarla dolduracak olmam zaten önceden karar verilmiştir.” (32/13)
Cehenneme
gitmek için diretmiş olan insanlar kaçınılmaz olarak şöyle şikâyet edecekler: ‘Biz
bunun ne kadar kötü bir şey olduğunu bilmiş olsaydık farklı davranırdık.’
Cehennem dehşetlerinin sembolik olsa da en açık ve net terimlerle kendilerine
belirtildiği söylenecektir.
“Biz
insanı, kendisini test etmek için iki ebeveynden, sıvı bir karışımdan yarattık.
Böylece onu işiten ve gören yaptık. Ona iki yol gösterdik, ardından o ya
minnettardır ya da nankör. İnkârcılar için zincirler, prangalar ve alevli bir
Cehennem hazırladık.” (76/2-4)
“…
yakıtı insanlar ve taşlar olan Cehennem Ateşinden sakının; o, inkârcıları
gözlüyor.” (2/24) (Benzer mesaj: 21/98)
"Yazıklar
olsun her dedikoducuya, iftiracıya. Parayı istifler ve onu sayar durur. Sanki
parası onu ölümsüz yapacakmış gibi. Asla! O, Harap Edici’nin (Hümezenin)
içine atılacaktır. Harap Edici’nin ne olduğunu bilir misin? Allah’ın alevlenmiş
Cehennem Ateşidir. Onların içini dışını yakar. Onlar orada
hapsedileceklerdir.” (104/1-8)
“Doğrusu
onlar Saat’i (Diriliş Günü’nü) inkâr ettiler ve biz Saat’i inkâr edenler için
alevli bir Cehennem hazırladık. O onları uzaktan
gördüğünde, onlar onun öfkesini ve uğultusunu işiteceklerdir. Tümü
zincirlenmiş bir şekilde, dar bir yerden onun içine atıldıklarında
pişmanlıklarını beyan edecekler. O gün sadece tek bir pişmanlık beyan
etmeyeceksiniz; çok sayıda pişmanlık yüzünden acı çekeceksiniz.” (25/11-14)
“Bunaltıcı’dan
(Ğaşiyeden) haberdar mısın? O gün yüzler utanç içinde
olacaktır. Uğraşmış ve bitkin düşmüş. Alevli bir Cehennem Ateşinde acı çekmiş.
Kızgın bir kaynaktan içmiştir. Onların yararsız çeşitler dışında yiyecekleri
olmayacaktır. Asla beslemez, açlığı da tatmin etmez.” (88/1-7)
“Cehennem
kaçınılmazdır. Haddi aşanlar için; onların meskeni o olacaktır. İçinde çağlar
boyu kalacaklardır. Onun içinde asla ne serinlik tadarlar ne de bir içecek.
Sadece bir cehennem ve acı yiyecek. Adil bir karşılık. Hesaba çekileceklerini
hiç ummuyorlardı ve işaretlerimizi tamamen reddettiler.” (78/21-28)
“İnkâr
etmiş olanlar elçilerine dediler ki “Bizim dinimize dönmediğiniz takdirde sizi
yurdumuzdan kovacağız.” Rableri onlara şöyle esinledi: “Biz haddi aşanları
mutlaka yok edeceğiz ve onlardan sonra, onların toprağında sizi oturtacağız.
Bu, Benim haşmetime ve Benim vaadime derin saygı duyanların (ödülüdür).” Onlar
bir meydan okuma yayımladılar ve sonuç olarak her inatçı zorba kötü sonu
boyladı. Cehennem onu gözlüyor, ki orada tiksindirici bir sudan içecek. Ona
katlanamadığı halde onu yutuverecek, ölüm ona her yönden gelmesine rağmen o
asla ölmeyecektir. Onu bekleyen korkunç bir azaptır.” (14/16,17)
“Allah’ın
düşmanlarının horlanarak cehennem ateşine çağırılacakları gün gelecek. Oraya
vardıklarında, kendi işitmeleri, gözleri ve derileri yapmış oldukları her şeye
tanıklık edecektir.” (41/19,20)
“İşte Rableri hakkında
tartışan iki taraf. İnkâr edenlere gelince, kendileri için özel olarak dikilmiş
ateşten kıyafetleri olacak. Başları üstünden cehennem sıvısı dökülecek. Bu, derilerinin yanı
sıra içlerini de eritecek. Demir kaplara hapsedilecekler. Ne vakit böyle bir
perişanlıktan kurtulmaya çalışsalar, oraya zorla geri çevrilirler: ‘Tadın
yanmanın azabını.’” (22/19-22)
“Allah’ın
rehberlik ettiği kişi gerçekten hidayete ermiş kişidir ve O kimi saptırırsa sen
onun için asla herhangi bir sahip ve efendi bulamazsın. Biz Diriliş Günü’nde
onları yaka paça toplayacağız; kör, dilsiz ve sağır bir halde. Onların varış
yerleri Cehennemdir; o ne zaman soğusa, biz onların ateşini artıracağız.” (17/97)
“Rablerini
inkâr etmiş olanlar için Cehennem azabı. Ne sefil bir kader. Oraya
atıldıklarında, kaynayıp tüterken onun hiddetini işitirler. Neredeyse
öfkesinden patlar. İçine her ne zaman bir grup atılsa, onun gardiyanları onlara
‘Siz bir uyarıcı almadınız mı?’ diye sorar. Şöyle cevap verirler, “Evet
kesinlikle; bize bir uyarıcı geldi fakat biz inkâr ettik ve dedik ki ‘ALLAH
hiçbir şey vahyetmedi. Siz tamamen sapıtmışsınız.’ Ayrıca şöyle derler, ‘Eğer
dinleseydik yahut anlasaydık Cehennem sakinleri arasında olmazdık!’”
(67/6-10)
“O
gün vay haline inkârcıların, ki onlar umursamaz bir halde bocalayıp duruyorlar.
Onlar horlanarak Cehennemin içine sürülecekler. İşte, inkâr edip durduğunuz
Ateş budur. Bu, sihir midir yoksa siz mi görmüyorsunuz? Yanmanın ızdırabını
çekin. İster sabırlı ister sabırsız olun, sizin için aynı olacaktır. Bu, sadece
yaptığınız şeylerin karşılığıdır.” (52/11-16)
“Kaydı
sol eline verilen kişiye gelince o da şöyle diyecek, “Ah, keşke kaydımı hiç
almasaydım. “Keşke hesabımı hiç bilmeseydim. “Keşke ölümüm hiç bitmeseydi.
“Param bana yardım edemez. “Bütün gücüm gitmiş.” Tutun onu ve bağlayın.
Cehennemde yakın. Onu, yetmiş arşın uzunluğunda bir zincire vurun. Çünkü O, En
Büyük olan Allah’a iman etmedi. Yoksulu doyurmayı da savunmadı. Sonuç olarak,
onun burada hiçbir dostu yok. Hiçbir yiyeceği de, o acı karışım hariç.
Günahkârların yiyeceği olan.” (69/25-37)
“Tartıları
hafif basanlar ise ruhlarını zayi etmiş olanlardır; onlar Cehennemde sonsuza
dek kalırlar. Yüzlerini ateş saracaktır ve orada perişan bir şekilde kalırlar.”
(23/103,104)
“Kim
Rabbine suçlu olarak gelirse Cehennemi üzerine çeker, orada asla ne ölür ne de
hayatta kalır.” (20/74)
“Cehenneme
yaka paça toplananlar en kötü konumdadırlar; onlar doğru yoldan en uzakta
olanlardır.” (25/34)
“…Derileri
ne zaman yansa biz onlara yeni deriler vereceğiz. Böylece sürekli acı
çekecekler.” (4/56)
“…
Oradan hiçbir kaçış yolları olmayacaktır.” (18/53)
“Sola
ait olanlar solda olacaklar. Sefalet içinde ve cehennemde. Gölgeleri bile
sıcaktır. Hiç serin değildir, asla tahammül edilemez. Onlar daha önce
varlıklıydılar. Büyük küfürde ısrar ettiler. Dediler ki ‘Biz öldükten, toz ve
kemiklere dönüştükten sonra diriltileceğiz öyle mi? Atalarımız da dâhil mi?’ De
ki, ‘Önceki nesiller de sonraki nesiller de.
Önceden belirlenmiş bir gündeki buluşma için toplanacaklardır. Sonra
siz, ey inkârcı sapanlar! Zakkum ağaçlarından yiyeceksiniz. Karınlarınızı
onunla dolduracaksınız. Sonra onun üzerine cehennemî içeceklerden içeceksiniz.
Sonra da kumdan içecekler ilave edeceksiniz.’ Cehennem
onların yanacakları yerdir; ne berbat bir mesken! Orada tadacakları şey
cehennem içecekleri ve acı yiyecektir. Ve aynı türden çok daha fazlası.” (56/41-58)
“…
Zakkum ağacı mı? Biz onu haddi aşanlar için bir ceza kıldık. O, Cehennemin
bağrında yetişen bir ağaçtır. Onun çiçekleri şeytanların başları gibidir.
Karınları dolana kadar ondan yiyecekler. Sonra onun üstüne cehennemî bir içecek
ekleyecekler. Ardından Cehenneme geri dönecekler.”
(37/62-68)
“Elbette,
zakkum ağacı günahkâr olana yiyecek sağlayacak. Alkali çözelti gibi midelerde
kaynayacak. Cehennem içeceklerinin kaynaması gibi. Tutun onu ve Cehennemin
ortasına atın. Sonra başının üstüne Cehennemin azabını boşaltın. ‘Bunu tat; sen
çok güçlü, çok şerefliydin ya.’ Bu, şüphe edip durduğunuz şeydir.” (44/43-50)
“Cehennem
ateşinde olanlar, Cehennemin bekçilerine diyecekler ki ‘Rabbinize çağrıda
bulunun da bizim için bu azabı hiç değilse bir gün olsun hafifletsin.’ Onlar da
diyecekler ki ‘Size açık mesajlar ileten elçileriniz gelmedi mi?’ Onlar ‘Evet’
diyecekler. Onlar da, ‘O halde (dilediğiniz kadar) yalvarın; inkârcıların
yalvarışı daima boşunadır.’” (40/49,50)
“Doğrular
için söz verilen Cennetin alegorisi şudur: kirletilmemiş temiz sudan ırmakları,
taptaze sütten ırmakları, şaraptan ırmakları -içenler için lezzetli- ve süzme
baldan ırmakları vardır. Orada her türlü meyveye ve Rablerinden bağışlanmaya
sahiptirler. (Onlar mı daha iyidir) yoksa cehennem ateşinde sonsuza dek kalan
ve bağırsaklarını parçalayan cehennem suyunu içenler mi?”
(47/15)
“Bu,
Cehenneme “Yetti mi?” diye soracağımız gündür. O da diyecek ki “Bana daha
fazlasını verin.” (50/30)
Herkes
Cehennemi Görür
Yüce
Allah’ın, evrenimize fiziksel olarak gelişine kadar diriltilmiş olacağız. Allah’ın
yokluğu Cehennem demek olduğu için, bu da Cehennemin geçici bir tattırılması
olacaktır. Allah geldiği zaman (89/22) doğrular kurtarılacaktır.
“Her
birinizin onu görmesi gerekiyor; bu, Rabbinin değiştirilemez bir kararıdır.
Sonra, doğruları kurtaracağız ve haddi aşanları ise orada aşağılanmış bir
şekilde bırakacağız.” (19/71,72)
Cehennem Azabına Neden Olan Fiiller
Kur’an’da yer almakla birlikte büyük günahların
neler olduğu hakkında fazla bilgi verilmez (4/31; 18/49; 42/37; 53/32).
Ancak, Kur'an'da yer
alan; Allah’ı İnkar etmek (inkar etmek) (2/6-7, 104; 35/7; 42/26;
57/19-20; 58/4; 64/5), Allah’a ortak koşmak (putlara tapmak) (4/48;
13/34; 14/22), Elçisini, liderini/önderini, canlı-cansız varlıkları
putlaştırmak (2/165-167; 3/15,116,131; 6/22-31; 9/3,17; 10/28-30;
14/30;15/72,73; 16/86,87), ahireti ve hesap gününü inkar etmek (29/23), Allah’ın
ayetlerini inkar etmek, onları yalanlamak (2/90; 3/94; 6/21, 157; 7/37;
10/17; 29/23, 68; 39/32; 45/11; 57/19-20), Allah’a verdikleri söze sadık kalmamak (13/25;
6/152), Allah’ın ayetlerini alay konusu etmek (45/9; 6/68; 4/140), Allah’ın
ayetlerini gizlemek, ayetlerin anlamını tahrif etmek, onları geçersiz kılmaya
çalışmak (2/159, 174; 5/41, 34/5), Kur’an’daki hükümler ile hükmetmemek (5/44-47),
dini oyun ve eğlence edinmek (5/70; 31/6); Allah adına yalan uydurmak
veya O’na bir şeyler yakıştırmak (3/94; 6/21, 93; 7/37, 144; 10/17; 11/18;
16/62-63, 116-117; 18/15; 29/68; 39/32; 42/16,21; 61/7), Allah’ın verdiği
rızkı, Allah'a iftira ederek haram kılmak (6/140), iman ettikten sonra
dinden çıkmak (mürted olmak) (16/106), Allah’a ve elçisine karşı
savaşmak (5/33; 58/5), Allah’ın elçisine eziyet etmek (9/61), mescitlerinde
Allah'ın adının anılmasına engel olmak ve mescitlerin harap olması için
çalışmak (2/114), haksız yere insan öldürmek (5/32), yeryüzünde
fesat (bozgunculuk) çıkarmak (5/33; 34/10); küfürde yarışmak
(3/76; 5/41) iki yüzlülük (münafıklık, nifak) yapmak (2/8-10, 204-206; 4/145; 8/49-5; 9/67,68; 19/42-53, 64-68, 73, 80-87, 94-98, 101,
107-110 59/11-15), Allah’ın
yolundan sapmak, başkalarını saptırmak (31/6; 38/26; 58/16), insanları Allah’ın
yolundan alıkoymak için servet harcamak veya çaba sarfetmek (8/36,47; 3/99;
16/88; 7/86), içki içmek (2/219; 5/90) kumar oynamak (2/219;
5/90), fal bakmak, falcılık yapmak (5/3, 90), sihir
(büyü) yapmak (2/102; 10/77; 20/73; 113/4), tefecilik (riba) yapmak (2/275; 3/130; 4/161; 30/39), fuhuş
yapmak (16/90), fuhşiyatın (aşırılığın, hayasızlığın, kötülüğün) yayılmasını arzulamak (24/19), yetim malı yemek (4/2,6,10), insanlara
zulmetmek ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık etmek (42/42; 85/10), Allah’ın
koyduğu sınırlara uymamak (haddi aşmak) (5/94), haksız yollarla
insanların mallarını yemek (4/161), adil olmamak (adalette haddi
aşmak) (2/178; 5/78), Allah hakkında bilmediği şeyi söylemek
(7/33; 4/50), malların, paranın ve insanların serbest dolaşımına engel
olacak her türlü terör ve düzen bozucu faaliyet (zorbalık) yapmak
(7/85; 11/85; 26/183), namuslu kadınlara zina iftirası atmak (24/11, 23;
85/10), namuslu erkeklere iftira etmek (85/10), münkerden (vahye ve toplumsal değer yargılarına uygun olmayan;
yanlış, kötü, zararlı olandan) nehyetmemek (men etmemek,
engellememek) (5/79; 9/67), savaş meydanından kaçmak (13/16-19; 8/16;
33/16) gibi fiilleri işleyenlerin ahirette azaba uğratılacağı belirtilmektedir.
Yine de Yüce Allah, bir lütuf
olarak kullarına günahlardan tevbe etmeleri için son nefesine kadar fırsatlar
tanır.
“(Eğer ölünceye kadar
devam ettirilirse) ALLAH puta tapmayı bağışlamaz ve daha küçük suçları irade
ettiği kimse için bağışlar. Her kim Allah’ın yanında herhangi bir putu
ilahlaştırırsa derin bir sapıklıkla sapmıştır.” (4/116)
Bu nedenle insanoğlu, günahları
çok olsa da, Allah’tan ümidini kesmeden tevbe edip kendisini ıslah etmeye
çalışmalıdır: “Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım!
Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Şüphesiz ki Allah bütün günahları bağışlar.
Çünkü O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (39/53)
Cennet ve Cehennem Ebedidir
“Doğrular için ödül kat kat çoğaltılmış
olacaktır. Onların yüzleri asla bir yoksunluk veya utanç yaşamayacaktır. Bunlar
Cennetin sakinleridir; sonsuza dek orada kalırlar. Günah kazananlara gelince,
onların karşılığı günahları ile eşdeğerdir. Onların nasipleri aşağılanmadır ve Allah’tan
başka hiç kimse onları koruyamaz. Yüzleri karanlık geceden parçalarla kaplanmış
görünecek. Onlar Cehennemin sakinleri olacaktır; sonsuza dek orada kalırlar.” (10/26,27)
Kaynaklar:
1- Kuran Son Ahit'in Türkçe Tercümesi: http://teslimolan.org/kuran.php
2- Ek 05 - Cennet ve Cehennem: http://teslimolan.org/ek.php?ekid=5
3- Ek 07 - Biz Niçin Yaratıldık?: http://teslimolan.org/ek.php?ekid=7
4- Ek 11 - Diriliş Günü: http://teslimolan.org/ek.php?ekid=11
5- Ek 17 – Ölüm: http://teslimolan.org/ek.php?ekid=45
6- Ek 32 - Kritik Yaş 40: http://teslimolan.org/ek.php?ekid=63