Kur'an'a Göre Tevrat, Zebur ve İncil

            Yüce Allah, kitaplara iman ile ilgili olarak Kur’an’da şöyle buyurmaktadır:

“Onlar (takva sahipleri), sana indirilene (Kur’an’a) ve senden önce indirilene (Tevrat, Zebur ve İncil’e) iman ederler (inanır, güvenirler)…” (Bakara, 2:4)

       “Birr (iyilik, takvalı olmak, erdem, doğruluk), yüzlerinizi doğu ve batı tarafına (Kabe’ye veya başka yöne) çevirmeniz değildir. Birr, kişinin Allah’a ve ahiret gününe ve meleklere ve kitaba (Tevrat, Zebur, İncil, Kur'an) ve nebilere iman etmesidir (inanması, güvenmesidir) …” (Bakara, 2:177)

“Resul, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, müminler de... Hepsi Allah’a ve meleklerine ve kitaplarına ve resullerine iman ettiler ve dediler ki: “Biz, O’nun resullerinden hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. (Çağrını) İşittik ve itaat ettik. Rabbimiz, bizi bağışla, dönüşümüz Sanadır.” (Bakara, 2:285)

“Ey iman edenler iman ediniz: Allah’a da Resulüne de Resulüne indirdiği Kitaba da daha öncekilere indirilmiş Kitaba da… Kim Allah’ı ve meleklerini ve kitaplarını ve resullerini ve ahiret gününü inkâr ederse muhakkak ki derin bir delaletle sapıtmıştır.” (Nisa, 4:136)

         Yukarıdaki Ayetleri okuduğumuzda Yüce Allah’ın, Kur’an dışında başka kitaplara da iman etmemizi, yani inanmamızı ve güvenmemizi emrettiğini görüyoruz. Kur’an’ı incelediğimizde de Yüce Allah’ın Tevrat, Zebur ve İncil’den söz ettiğini ve onları övdüğünü görüyoruz.

Yüce Allah’ın Tevrat, Zebur ve İncil ile ilgili olarak neler söylediğine bakalım;

* Yüce Allah’ın Tevrat ile ilgili olarak söyledikleri:

1. Tevrat, Allah’ın Kelamıdır:

“Onların (Yahudilerin) size inanacaklarını mı umuyorsunuz! Onlardan bir grup, Kelamullah’ı (Allah’ın kelamını, Allah’ın Sözleri olan Tevrat’ı) işitip anladıktan sonra bilerek tahrif ederler.” (Bakara, 2:75)

“Allah, Musa’ya kelimelerle (ayetlerle) konuştu.” (4:164)

2. Tevrat, Allah’ın Kitabıdır:

“Onlara, Allah’tan, yanlarındakini (Tevrat’ı) tasdik eden (doğrulayan) bir resul gelince, Kitap verilenlerden bir grup, sanki hiç bilmiyorlarmış gibi Allah’ın kitabını arkalarına atıverdiler.” (Bakara, 2:101)

Kitaptan kendilerine bir pay verilenleri (Yahudileri) görmedin mi? Aralarında, Allah’ın Kitabına göre hüküm vermesi için çağrıldıktan sonra onların bir kısmı (verilen hükümden razı olmayıp) (vahye) yüz çevirip dönüyor. (Ali İmran, 3:23)

3. Tevrat, hidayettir (kılavuzdur) ve nurdur (ışıktır):

İçinde hidayet (rehberlik) ve nur (ışık) bulunan Tevrat’ı Biz indirdik. (5:44)

De ki: “Musa’nın insanlar için bir nur ve hidayet (kılavuz) olarak getirdiği kitabı kim indirdi?” (6:91)

De ki: Doğru söyleyenlerdenseniz, Allah’ın katından, o ikisinden (Tevrat ve Kur’an’dan) daha iyi hidayet eden (kılavuzluk eden) bir kitap getirin de ben de ona uyayım.” (28:49)

“Rabbinin ayetleri kendisine zikredildikten (hatırlatıldıktan) sonra onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir ki? Biz mücrimlerden (azılı suçlulardan) intikam alıcılarız. Musa’ya da Kitabı Biz verdik. Onunla karşılaştığın için kuşku etme. Onu da İsrailoğulları için bir hidayet (kılavuz) kıldık.” (Secde, 32:23)

4. Tevrat, zikirdir (hatırlatandır, öğüttür):

“Senden önce de ricallerden (adamlardan) başkasını resul (elçi) olarak göndermedik; onlara bildiriyorduk. Bilmiyorsanız zikir (Tevrat) ehline sorun.” (Nahl, 16:43) (Aynı mesaj: Enbiya, 21:7)

“Zikirden (Tevrat’tan) sonra Zebur’da da yeryüzüne salih kullarımızın varis olacağını yazdık.” (Enbiya, 21:105)

5. Tevrat, furkandır (hak ile batılı ayırandır):

Musa ile Harun’a da takva sahipleri (erdemliler) için bir nur (ışık) ve bir zikir (öğüt) olan Furkan’ı (doğru ile yanlışı iyi ile kötüyü birbirinden ayıran Tevrat’ı) verdik.” (Enbiya, 21:48)

Hidayete erersiniz diye Musa’ya, Kitabı ve furkânı (doğru ile yanlışı iyi ile kötüyü birbirinden ayıran Tevrat’ı) vermiştik.” (Bakara, 2:43)

6. Tevrat, bir imamdır (rehberdir) ve bir rahmettir:

Ondan (Kur’an’dan) önce de Musa’nın Kitabı bir imam (rehber, önder) ve bir rahmet. (Ahkaf, 46:12)

Kitap ehlinden bir grup dedi ki: “Müminlere indirilmiş olana, günün başında iman edin, sonunda da inkâr edin. Sizin dininize uyanlardan başkasına da iman etmeyin ki belki onlar (müminler inançlarından) dönerler.” De ki: “Hidayet (rehber), Allah’ın hidayetidir. Size verilmiş olanın (Tevrat’ın) mislinin (benzerinin) birine (Resul’e) verilmesinden veya Rabbinizin huzurunda aleyhinize kanıt getireceklerinden dolayı mı (böyle söylüyorsunuz)?” (Ali İmran, 3:72, 73)

6. Tevrat, Kur’an’ın mislidir (benzeridir):

“De ki: “Hiç düşündünüz mü, ya bu (Kur’an) Allah katından ise ve siz de onu inkâr ettiyseniz? İsrailoğullarından bir tanık da onun (Tevrat’ın) bir misline (benzerine) tanık olup iman ettiği hâlde siz büyüklük taslamışsanız!” (Ahkaf, 46:10)

7. Tevrat, her şeyi açıklayan bir hidayet ve rahmettir:

“Sonra Musa’ya, ahsen (en iyi, en güzel) şekilde tamamlanmış, her şeyi ayrıntılı açıklayan, hidayet (kılavuz) ve rahmet olarak Kitabı verdik ki Rableriyle buluşacaklarına iman etsinler.” (En'am, 6:154)

8. İncil, içinde hidayet ve nur bulunan Tevrat’ı tasdik eder:

      “Ona, içinde hidayet ve nur bulunan yanlarındaki Tevrat’ı da tasdik edici (doğrulayıcı), muttakiler (erdemliler) için hidayet ve öğüt olan İncil’i verdik.” (Maide, 5:46)

 

* Yüce Allah’ın, Zebur ile ilgili olarak söyledikleri:

“Davud'a da Zebur'u verdik.” (Nisa, 4:163; İsra, 17:55)

“Zikirden sonra Zebur’da da yeryüzüne salih kullarımızın varis olacağını yazdık.” (Enbiya, 21:105)

Kuran’da Zebur’dan sadece bu üç ayette söz edilmektedir. Kanaatimize göre Kuran, Tevrat’ı tasdik ederken, Zebur’u da tasdik etmektedir. Çünkü Tevrat lafzı, Tevrat’ta da İncil’de de Kuran’da da genel olarak Zebur’u da dâhil edecek şekilde kullanılmaktadır.

 

* Yüce Allah’ın, İncil ile ilgili olarak söyledikleri:

1. İncil, hidayettir (kılavuzdur) ve nurdur (ışıktır):

“… Meryem oğlu İsa’yı gönderdik.  Ona, içinde hidayet ve nur bulunan, yanlarındaki Tevrat’ı da tasdik edici, … İncil’i verdik.” (Maide, 5:46)

2. İncil, muttakiler için bir hidayettir ve öğüttür:

“… Meryem oğlu İsa’yı gönderdik.  Ona, …. muttakiler (erdemliler) için hidayet ve öğüt olan İncil’i verdik.” (Maide, 5:46)

 

* Yüce Allah, Kur’an dışında Tevrat ve İncil için de Allah’ın Kelimeleri ifadesini kullanmaktadır: 

Meryem oğlu İsa Mesih, Allah’ın Resulüdür. O’nun, Meryem’e ulaştırdığı kelimesidir ve O’ndan bir ruhtur.” (Nisa, 4:171)

            “Müşriklerden biri senden güvence dilerse; Allah’ın kelimelerini (ayetlerini) işitinceye (duyup anlayıncaya) kadar ona güvence ver.” (Tevbe, 9:6)

“O (Elçi), Allah’a ve kelimelerine (ayetlerine) iman ediyor. O’na uyun ki hidayete eresiniz.” (Araf :158)

(Meryem) Rabbinin kelimelerini (ayetlerini) ve kitaplarını da tasdik etti. Gönülden de itaat edenlerdendi.” (Tahrim, 66:12)

“Rabbinin kelimesi (ayetleri) sıdk ve adalet bakımından tamdır. O’nun kelimesini değiştirebilecek de yoktur.” (En’am, 6:115)

* Yüce Allah, Kur’an gibi Tevrat, Zebur ve İncil’e de iman etmemizi emretmektedir: 

“De ki: “Ey kitap ehli! Allah’a, bize indirilene ve daha önce indirilene iman ediyoruz  diye mi bizden nefret ediyorsunuz? Oysa çoğunuz fasıksınız.” (Maide, 5:59)

* Yüce Allah, kelimelerinin (ayetlerinin) değiştirilemeyeceğini de belirtmektedir:

“Rabbinin kelimesi sıdk ve adalet bakımından tamdır. O’nun kelimesini değiştirebilecek de yoktur.” (6:115)

“Rabbinin Kitabı’ndan sana vahyedileni de tilavet et! Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur.” (18:27)

O (Elçi), Allah’a ve kelimelerine (sözlerine, ayetlerine) iman ediyor. O’na uyun ki hidayete eresiniz.” (7:158)

“Allah’ın kelimelerini değiştirebilecek yoktur.” (6:34)

“Allah’ın kelimelerinde değişme yoktur.” (10:64)

 

Peki, Yahudilerin Allah’ın kelimelerini tahrif etmekte olduklarını beyan eden aşağıdaki ayetler ile ne kastediliyor?

“Onların (Yahudilerin) size inanacaklarını mı umuyorsunuz! Onlardan bir grup, Allah’ın kelamını (Allah’ın sözü olan Tevrat’ı) işitip anladıktan sonra bilerek tahrif ederler.” (Bakara, 2:75)  

 “Yahudilerin bir kısmı kelimeleri tahrif ederler.” (Nisa, 4:46)

“… Kendilerine zikredilenden (Tevrat’tan) pay almayı unutarak kelimeleri tahrif ettiler.”  (Maide, 5:13)

“Yahudilerden de yalana kulak verenler vardır, sana gelmeyenlere kulak verirler ve kelimeleri tahrif ederek “Size bu verilirse alın, verilmezse sakının!” derler. (Maide, 5:41)

“Tahrif” sözcüğü Kur’an’da 4 yerde geçmektedir. Yukarıdaki ayetlerden de anlaşılacağı gibi 4 ayette de Yahudiler için kullanıldığını, dolayısıyla da İncil ve Zebur’un kelimelerin tahrif edildiğine dair bir hususun Kur’an’da yer almadığını da görmüş oluyoruz.

Ayrıca hem Tevrat hem de İncil ve Zebur için ‘kaybolmuş, asıl, esas, hakiki, gizli, değiştirilmiş veya değiştirilmemiş’ gibi tabirlerin ayetlerde geçmediğini görmekteyiz.

O zaman “tahrif” ne anlama gelmektedir?

Tahrif, Arapçada “h-r-f” kökünden gelir. Arapçada harf kelimesi, uç, taraf, kenar demektir. “Harfu’s-seyf”, kılıcın kenarı, ağzı anlamına gelir.

“Harf” sözcüğü Kur’an’da 2 yerde geçmektedir:

“İnsanlardan öyleleri de var ki, Allah’a harfte (kıyıda, kenarda, sınırda) kulluk (hizmet) eder. Kendisine bir hayır (iyilik, bolluk, refah) ulaşırsa, onunla mutlu olur. Başına bir fitne (sınav, darlık, sıkıntı) isabet ederse, hemen yüzüstü dönüverir (vazgeçer, yüz çevirir). O, dünyada da ahirette de hüsrandadır.” (Hac, 22:11)

Savaşmak için bir harfe (tarafa, kenara) çekilmek veya kendi grubuna katılmak amacı dışında, kim o gün arkasını dönerse; Allah’tan, gazabı üzerine çekmiştir. Onun varacağı yer Cehennemdir ve o, ne kötü bir varış yeridir.(Enfal, 8:16)

“Harf” kökünden gelen bir başka kelime olan “inhiraf”, bir “kenara çekilmek” ve “vaz geçmek” demektir. Aynı kökten gelen “tahrif” de “bir kenara çekmek” demektir.

Kelimeleri tahrif etmek de şu anlamlara gelmektedir:

1. Yorumlanması mümkün olan bir sözü bir tarafa çekmek. (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “ḥrf” md.),

2. Kelimenin anlamını benzer anlamlarla değiştirmek. (Lisânü’l-ʿArab, “ḥrf” md.).

Bu açıklamalardan da anlaşıldığı gibi Kitabın metninin değiştirildiğine dair bir anlam çıkmamaktadır.

Aynı şekilde sahih olduğu iddia edilen hadislerde de Tevrat ve İncil’in metninin değiştirildiğine dair bir beyan yer almamaktadır:

“Muhakkak ki onlar kitaplarını tahrif ettikleri gibi, nebilerine de iftira ediyorlar.” (Mecmau’z-Zevaid, h. no:7649)

Dikkat edilirse kitapların sözlerinin değiştirildiği değil, onun farklı şekilde yorumlanmasından söz edilmektedir.

Ebu Hureyre şöyle demiştir: Ehl-i Kitap (Yahudiler) Tevrat'ı İbranice metni ile okurlar ve onu Arap diliyle Müslümanlara tefsir ederlerdi. Bunun üzerine Resulullah sahabelerine şöyle buyurdu: “Deyin ki: “Bizler, Allah’a ve bize indirilene ve İbrahim’e ve İsmail’e ve İshak’a ve Yakub’a ve sonraki nesillere indirilene ve Musa’ya ve İsa’ya ve diğer nebilere Rablerinden verilenlere iman ettik (inandık ve güvendik). Onların arasından hiçbirini de ayırmayız. Ve Biz, O’na (Allah’a) teslim olanlarız.” (Bakara, 2:136) (Sahih-i Buhari, Kitabu’l İ’tisam, No:7362)

Bu hadiste de dikkat edilirse, Tevrat, İncil veya Zebur’un değiştirilmiş olduklarına ya da dair hiçbir husus yer almamaktadır; Yahudilerin Tevrat ayetlerine yaptıkları yorum eleştirilmektedir.

Kur’an ayetlerinde de Yahudilerin, Tevrat’ı sadece tahrif ettiklerinden söz edilmektedir. Ayrıca hem ayetlerde hem de hadislerde, Tevrat için “kaybolmuş” veya “değiştirilmiş” şeklinde bir ifadenin kullanılmamış olduğu görülmektedir.

Bazı kesimler, Elleriyle kitabı yazan, sonra da onu azıcık bir semen (kazanç, para) elde etmek için “Bunlar Allah’ın katındandır.” diyenlere yazıklar olsun!..” (Bakara, 2:79) ayetini Tevrat’ın değiştirildiğine delil olarak göstermektedir.

Oysa delil olarak gösterilen bu ayetten de sözü edilen kitabın Tevrat olmadığı, bununla Yahudilerin büyük bir çoğunluğunun Tevrat gibi değer verdiği bir tür tarih, hadis ve fıkıh kitapları olan Mişna ve Talmut kastedildiği açıkça anlaşılmaktadır.

Makrizî de Bakara Suresi 79 ayetini, Mişna metninde yapılan tebdil ve tahrif olarak yorumlamıştır. Ona göre Allah, Tevrat’ın tefsiri olan Mişna’yı tahrif etmeleri ve kendi sözlerini kattıkları Talmud’u yazıp “Bu Allah’tandır.” demeleri sebebiyle Yahudi ahbarı bu ayetle zemmetmiştir.

Aslında bu ayetle, Nebimizin vefatından yüzlerce yıl sonra yazılan hadis kitapları için “Bunlar Allah’ın katındandır.” diyen gelenekçi Müslümanlara bir gönderme yapıldığı da görülmektedir.

 

Tevrat, Zebur ve İncil’in tahrifi ile ilgili olarak din bilginlerinin görüşlerini de inceleyelim:

1. Büyük kısmı değiştirilmiş ve tahrif edilmiştir

Tevrat’ı sistemli bir şekilde tenkit eden ve tahrif konusunu geniş bir şekilde ele alan İslam alemindeki ilk kişi, Nebimizden 4 asır sonra yaşamış olan İbn Hazm’dır (ö. 1064). İbn Kayyim el-Cevziyye (ö. 1350) de bu görüşü savunanlardandır.

2. Kısmî bir değişme ve tahrif vardır

 Bu görüşte olan İbni Teymiye (ö. 1328), Kıbrıslı Rahip Pavlus’un Hristiyanlığın sahihliğini savunan bir risalesine cevap olarak yazdığı el-Cevabu’s-Sahih Limen Beddele Dine’l-Mesih isimli eserinde İncil’in yanında Tevrat’ın tahrifi ve neshi meselesinde de görüş belirtmiştir. Ona göre bu iki kitap, lafızları tağyir ve tebdil edilmiş olsa da Tanrı’nın hükümlerini ihtiva etmektedir.

İbn Teymiye, Samiri Tevrat’ı ile Yahudi Tevrat’ı arasında birçok farklılığı bulunduğunu, hatta On Emir’de bile bulunduğunu belirtmekte, fakat sahih olan Tevrat’ın Yahudi Tevrat’ı olduğunu söylemektedir.

3. Sadece manevi tahrifat vardır

Bu görüşü savunanlara göre ise; tahrifin Tevrat’ın metninde değil, tefsir ve tevilinde meydana geldiği görüşündedirler.

Bunlar, Kur’an’daki tahrif ile ilgili ayetleri “yorumda tahrif ve tebdil” olarak anlamış; Tevrat’ın, Allah’ın vahyettiği şekliyle günümüze kadar geldiğini savunmuş ve bu ilahi kitapları kutsamayı ve onlara saygı duymayı gerekli görmüşler.

Bu görüşü savunanlardan biri İbni Haldun’dur (ö. 1406). İbn Haldun, tahrif ve tebdilin Tevrat’ın metninde değil, yorumunda yani tevilde olduğu görüşündedir.

Hatta İçinde, Allah’ın hükmü (kısas hükmü) bulunan Tevrat yanlarında dururken seni nasıl hakem yapıyorlar? Sonra da ondan dönüyorlar. Onlar, iman ediyor değillerdir.” (Maide, 5:43) ayetini temel alarak, içinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat’ın lâfızlarının değişmediğini ileri sürmüştür.

Ehli kitabın elinde bulunan bu iki kitap (Tevrat ve İnciller), bir kısım lâfızları değiştirilmiş olsa da Allah’ın hükümlerini ihtiva etmektedir. Buhtunnasr’ın Beyt-i Makdis’i yıkmasından sonraki dönemde de İsa’nın ve Muhammed’in nebiliği dönemlerinde de daima Tevrat’ta Allah’ın hükmü var olmuştur. Muhammed Nebi dönemindeki Medine Yahudilerinin ellerindeki Tevrat’ın bazı lâfızlarının değiştirildiğine dair bir bilgi yoktur. Tevrat ve İncil nüshalarının çoğu birbiriyle aynıdır, ancak pek az lâfızda aralarında farklılık vardır. Çünkü bir kimsenin Tevrat’ın bütün nüshalarını toplaması ve tebdil etmesi mümkün değildir.

Nevevi (ö. 1277) de, sadece Kur’an’ı tahkir edip lâfızlarından şüphe edenlerin kâfir olmayacağını, aynı zamanda bu fiilleri Tevrat, İncil ve diğer ilâhî kitaplara karşı icra edenlerin de küfre düşeceğini söyler.

Ali b. Rabban et-Taberî, Câhız, İbn Kuteybe, Yakubî, Taberi, ve Mes’udî de bu görüştedirler.

Elmalılı Hamdi Yazır (ö. 1942) da Yahudilerin, bazı Tevrat ayetlerini, manalarını gizlemek ve onu yanlış bir şekilde yorumlamak suretiyle tahrif ettikleri görüşündedir.

Diyanet İşleri başkanlarından Süleyman Ateş de Tevrat’ın sahihliğini (aslına uygun olduğunu) ve geçerliliğini savunmuştur.

Ancak, din bilginlerin bu üç farklı görüşüne rağmen günümüz gelenekçi Müslümanların kahir çoğunluğu hiçbir delilleri olmadığı halde hem Tevrat hem Zebur hem de İncil’in değiştirilmiş olduğuna inanmaktadır.

 

 

Yüce Allah’ın, Tevrat ve İncil olarak söylediklerine tekrar dönelim:

* Yüce Allah, Tevrat’a uymayan Yahudileri kitap yüklü eşeğe benzetiyor:

“Tevrat’ı taşıma sorumluluğu verildiği halde onu taşımayanların misali, kitap taşıyan eşeğin misali gibidir. Allah’ın ayetlerini yalanlayanların misali ne kötüdür! Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.” (Cuma, 62:5)

* Yüce Allah, Yahudi ve Hristiyanlara kendi kitaplarına uymalarını emrediyor:

“Kitabı (Tevrat’ı) okuduğunuz hâlde, insanlara birr’i (iyiliği, takvalı ve adil olmayı) emrediyor da kendinizi unutuyor musunuz?” (2:44)

…. Yoksa siz Kitabın bir kısmına iman ediyor, bir kısmını da inkâr mı ediyorsunuz? Böyle davrananlarınızın cezası, dünya hayatında aşağılanmadır. Kıyamet günü de en şiddetli azaba uğratılırlar. Allah yapmakta olduklarınızdan da gafil değildir.(Bakara, 2:85)

“Kitaptan kendilerine bir pay verilenleri (Yahudileri) görmedin mi? Aralarında, Allah’ın Kitabına (Tevrat’a) göre hüküm vermesi için çağırıyorlar, sonra da onlardan bir topluluk (vahye) yüz çevirip dönüyor.” (3:23)

İçinde, Allah’ın hükmü (kısas hükmü) bulunan Tevrat yanlarında dururken seni nasıl hakem yapıyorlar? Sonra da ondan dönüyorlar. Onlar, iman ediyor değillerdir. (5:43)

“Yoksa aradıkları cahiliye yasaları mıdır? Yakinen iman etmiş bir topluluk için Allah’tan ahsen (daha güzel, daha iyi) hüküm veren kimdir?” (5:50)

“De ki: Ey Kitap ehli! Dininizde hak (gerçek) olanın ötesinde aşırıya gitmeyin. Öteden beri yolun doğrusundan sapmış ve çok kişiyi saptırmış olan sapık bir topluluğun hevalarına (arzu ve isteklerine) da uymayın!” (5:77)

* Yüce Allah, vahiy kitaplarına uymamaları nedeniyle Kitap Ehlini eleştiriyor:

“Yahudiler “Nasraniler, bir şey üzerinde değildirler.” dediler. Nasara da “Yahudiler, bir şey üzerinde değildirler.” dediler. Oysa onlar Kitabı (Tevrat’ı, İncil’i) okuyorlar. Bilgisizler de onların dediklerinin benzerini söylediler.” (Bakara, 2:113)

Allah’ın kendisine Kitap, hüküm ve nübüvvet verdiği bir beşerin, insanlara “Allah’ın yanı sıra bana da kulluk edin” demesi mümkün değildir. Bilakis, okuyor olduğunuz ve ders yaptığınız Kitap gereği rabbaniler (kendini Rabbe adayanlar) olun!” (3:79)

“Ey kitap ehli! Dininizde hak (gerçek) olanın ötesinde aşırıya gitmeyin. Allah hakkında da hak dışında bir şey söylemeyin…” (Nisa, 4:171)

“Onlar, Tevrat’ı, İncil’i ve Rablerinden kendilerine indirileni (Kur’an’ı) tam olarak ikame etselerdi (uygulasalardı), hem üstlerinden hem de ayaklarının altından (yerin ve göklerin nimetlerinden) yerlerdi…” (Maide, 5:66)

“De ki: “Ey Kitap ehli! Siz, Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbinizden size indirileni (Kur’an’ı) uygulayıncaya kadar (doğru) bir şey üzerinde değilsiniz…” (5:68)

* Yüce Allah, Muhammed Nebi’ye Yahudi ve Hristiyanlar hakkında onların kitaplarına göre hükmetmesini emrediyor:

“İncil ehli, Allah’ın onda indirdiği ile hükmetsinler.” (Maide, 5:47)

“Biz sana bu kitabı (Kur’an’ı) hak (gerçek) olarak, yanlarındaki kitabı (Tevrat’ı, İncil’i) tasdik edici (doğrulayıcı) ve ona müheymin (güven sağlayıcı) olarak indirdik. O halde aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet. Sakın sana gelen hakkı (gerçeği) bırakıp onların hevalarına (arzu ve isteklerine) uyma…” (Maide, 5:48)

“Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet ve onların hevalarına (arzu ve isteklerine) uyma!” (Maide, 5:49)

* Yüce Allah, Tevrat ve İncil’de yer alan hükümler ile hükmetmeyenlere “fasık”, “zalim” ve “kafir” diyor:

İçinde hidayet ve nur bulunan Tevrat’ı Biz indirdik. Allah’ın kitabındakini gözetmekle görevlendirilen Nebiler ve ona şahit olan Rabbaniler (ruhbanlar) ve ahbar (din bilginleri) da Yahudilere onunla (Tevrat’la) hüküm verdiler. Artık insanlardan korkmayın, Benden korkun ve ayetlerimi, az bir bedel karşılığında değişmeyin (satmayın). Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.” (Maide, 5:44)

Ve orada onlara şöyle yazdık: “Cana can, göze göz, burna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara kısas.”…. Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir.(Maide, 5:45)

“İncil ehli, Allah’ın onda indirdiği ile hükmetsinler. Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fasıkların ta kendileridir.” (Maide, 5:47)

“Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet ve onların hevalarına (arzu ve isteklerine) uyma!..” (Maide, 5:49)

* Yüce Allah, Muhammed Nebi’ye kendisine indirilen vahiyden şüphe ediyorsa Tevrat ve İncil ehline sormasını emrediyor:

“Sana indirdiğimizden şüphe ediyorsan, senden önce Kitabı okuyanlara sor. Rabbinden sana gelen haktır (gerçektir). Sakın şüphe edenlerden olma ve sakın Allah’ın ayetlerini yalanlayanlardan olma. Yoksa hüsrana uğrayanlardan olursun.” (Yunus, 10:94, 95)

 “Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu (Kur’an’ı) kendi çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar. Onlardan bir fırka (grup), bilerek hak olanı gizlemektedir. Hak (gerçek), Rabbindendir.  Sakın şüphe edenlerden olma!” (2:146,147)

Senden önce de ricallerden (adamlardan) başkasını resul (elçi) olarak göndermedik; onlara da bildiriyorduk. Bilmiyorsanız zikir (Tevrat) ehline sorun.” (Nahl, 16:43) (Bu ayet aynı cümlelerle 21:7 ayetinde de tekrarlanmaktadır.)

* Yüce Allah, kendi adına yalan uyduran Yahudilere, iddialarını ispatlamaları için de Tevrat’ı getirip okumalarını emrediyor:

“De ki: Öyleyse Tevrat’ı getirin ve doğru sözlü iseniz onu okuyun!” (3:93)

* Yüce Allah, Kur’an’ın, Tevrat ve İncil için Musaddık ve müheymin olduğunu söylüyor:

a. Musaddık: "sa-de-ka" kökünden türemiştir. Arapçada sıdk, herhangi bir şeyin veya bir sözün kuvvetli olması anlamına gelir. Bu sebeple doğru söze, sıdk denir. Tasdik; haberin ve haber verenin doğruluğunu kabul etmektir. Dolayısıyla Kur’an, Tevrat’ın ve İncil’in doğruluğunu onaylamaktadır.

Oysa bazı çevirilerde, “tasdik” sözcüğüne düzelten veya düzelterek doğrulayan gibi anlamlar verilmektedir. Tasdik sözcüğüne bu şekilde yanlış bir anlam verenler, “Onlar din gününü tasdik ederler (hesap gününü doğrularlar).” (70:26) şeklindeki ayete de “Onlar din gününü düzeltirler” veya “Onlar din gününü düzelterek doğrularlar.” şeklinde yanlış bir anlam vermek zorunda kalırlar.

Tasdik ifadesi, Kur’an’da musaddikan (doğrulayıcı) ve musaddikun (doğrulayan) şeklinde toplam 19 defa geçmektedir. (2:41, 89, 91, 97, 101; 3:3, 39, 50, 81; 4:47; 5:46 (iki tane), 48; 6:92; 10:37; 12:111; 35:31; 46:12, 30; 61:6)

Musaddık tabirinin Tevrat ve İncil için kullanıldığı ayetler:

Ey İsrailoğulları... Sadece Benden korkun ve yanınızdakini (Tevrat’ı) tasdik edici (doğrulayıcı) olarak indirdiğime (Kur’an’a) iman edin.” (Bakara, 2:41)

“Ve onlara Allah katından, yanlarındakini tasdik edici (Tevrat’ı doğrulayıcı) bir kitap (Kur’an) gelince onu inkâr ettiler.” (Bakara, 2:89)

“Onlara “Allah’ın indirdiğine iman edin!” denildiğinde, “Bize indirilene iman ederiz.” derler. Ondan sonra geleni (yeni vahyi) de inkâr ederler. O (Kur’an), kendilerinde olanı tasdik eden (doğrulayan) haktır (gerçektir, hakikattir).” (Bakara, 2:91)

“De ki: “Kim Cebril’e düşmansa, Allah’ın izniyle onu (Kur’an’ı), yanlarındakileri (Tevrat ve İncil’i) tasdik edici (doğrulayıcı), müminler için de bir hidayet (rehber) ve bir müjde olarak senin kalbine indirmiştir.” (Bakara, 2:97)

“Onlara, Allah’tan, yanlarındakini (Tevrat’ı) tasdik eden (doğrulayan) bir resul gelince, Kitap verilenlerden bir grup, sanki hiç bilmiyorlarmış gibi Allah’ın kitabını arkalarına atıverdiler.” (Bakara, 2:101)

“Sana Kitabı, yanındakileri tasdik edici (doğrulayıcı) olarak hak (bir amaç) ile indirdi. Tevrat’ı ve İncil’i de indirdi.” (Ali İmran, 3:3)

(İsa) … ve önünüzdeki Tevrat’ı tasdik edici (doğrulayıcı) ve size haram kılınan bazı şeyleri helâl kılmak için Rabbinizden beyyineler (apaçık deliller, ayetler) getirdim. O hâlde Allah’a karşı takvalı olun ve bana itaat edin.” (Ali İmran, 3:50)

“Allah, nebilerden “Ben, size Kitap ve hüküm (doğru hüküm verme yeteneği) verdikten sonra yanınızda bulunanı (size verilen kitabı) tasdik eden (doğrulayan) bir resul geldiğinde ona mutlaka iman edecek ve ona yardım edeceksiniz…(Ali İmran, 3:81)

“Ey kendilerine kitap verilenler! … yanınızdakini tasdik edici (doğrulayıcı) olarak indirdiğimiz şeye (Kur’an’a) iman edin. Allah’ın emri yerine getirilir.” (Nisa, 4:47)

“Biz, sana bu kitabı (Kur’an’ı) hak (gerçek) olarak, yanlarındaki kitabı (Tevrat’ı, İncil’i) tasdik edici (doğrulayıcı) ve ona müheymin (güven sağlayıcı) olarak indirdik.” (Maide, 5:48)

“Bu da hem yanlarındakini (kitapları) tasdik edici (doğrulayıcı) hem de şehrin merkezini ve çevresindekileri uyarman için gönderdiğimiz mübarek (kutlu, bereketli) bir kitaptır.” (En’am, 6:92)

“Bu Kur’an…. Ancak yanlarındakini tasdik eden (doğrulayan) ve Kitabı (yasaları) açıklayandır. Onda kuşku/belirsizlik yoktur, âlemlerin Rabbindendir.” (10:37)

“… (Bu Kur’an) uydurulabilecek bir hadis (söz) değildir. Bilakis, yanlarındakileri (Tevrat’ı, Zebur’u, İncil’i) tasdik eden (doğrulayan), her şeyi tafsil eden (detaylı olarak açıklayan), iman eden toplumlar için de bir hidâyet (kılavuz) ve rahmettir.” (12:111)

“Sana vahyettiğimiz bu Kitap, yanlarındakileri (Tevrat ve İncil’i) tasdik eden (doğrulayan) haktır (gerçektir).” (35:31)

“… Bu (Kur’an) da zalimleri uyarmak ve muhsinlere müjde olmak üzere Arap lisanıyla tasdik eden (doğrulayan) bir kitaptır.” (Ahkaf, 46:12)

(O cinler): “Ey kavmimiz! Biz, Musa’dan sonra indirilen, yanlarındakini (Tevrat’ı) tasdik edici (doğrulayıcı), hak (gerçek) olana ve müstakim olan yola eriştiren bir Kitap dinledik.” (Ahkaf, 46:30)

“Meryem oğlu İsa, “Ey İsrailoğulları! Ben size önümdeki Tevrat’ı tasdik edici (doğrulayıcı), benden sonra gelecek ve ismi Ahmed (övgüye daha layık) olan resulü de müjdeleyici olan Allah’ın resulüyüm.” dedi.” (61:6)

“İffetini koruyan İmran kızı Meryem’i de (örnek vermektedir). Biz, ona ruhumuzdan üfledik. Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını (Tevrat’ı) da tasdik etti (doğruladı). Gönülden itaat edenlerdendi.” (66:12)

b. Müheymin: Süryânîce “müheyminâ” kökenli olan bu sözcüğün anlamı; Güven veren, iman edilen (inanılan güvenilen), koruyup gözeten, kontrol eden gibi anlamlara gelmektedir. Bu ifade, Maide, 5:48’de de geçmektedir. Aynı sözcük İncil’de; Yuhanna 2:24, Romalılar 4:18, Marcos 16:16 ayetlerinde de “iman etmek, güvenmek” anlamlarında kullanılmıştır.

Müheymin sözcüğü, Kur’an’da bir ayette Allah’ın yüce isimlerinden birisi olarak (Haşr, 59:23), bir ayette de Kur’an’ın bir vasfı olarak (Maide, 5:48) iki yerde geçer. Allah’ın ismi olarak müheymin; görüp gözeten, her şeye şahit olan ve her şeyi koruyan anlamlarına gelir.

Müheymin tabirinin Tevrat ve İncil İçin kullanıldığı ayet:

“Biz sana bu kitabı (Kur’an’ı) hak (gerçek) olarak, (ehli kitabın) yanlarındaki kitabı (Tevrat’ı, İncil’i) tasdik edici (doğrulayıcı) ve ona müheymin olarak indirdik. (5:48)

Görüldüğü gibi Kur'an, müheymin vasfıyla kendinden önce gelen ilâhî kitapları korumaktadır. Kur’an’ın koruması da şu şekilde olur. Onda, kendinden önce gelen bütün ilâhî kitapların öğretileri vardır. Bu sebeple, Allah’tan inmiş ve tahrife uğramaksızın indiği şekliyle kalan Tevrat ve İncil ayetlerinin doğru ve gerçek oldukları ancak Kur’an’ın ışığında değerlendirilerek anlaşılabilir. Kur’an’a uyanlar gerçek, uymayanlar ise tahrif edilmiştir. Kur’an olmasaydı hangi Tevrat ayetinin gerçek, hangisinin tahrif edilmiş olduğunu bilemeyecektik. Tevrat ve İncil’in öğretilerinin kaybolmaması konusunda Kur'an, o ilâhî kitapları gözetir ve bu konuda onlara şahitlik eder.

 Musaddık ve müheymin” ifadelerinin geçtiği yukarıda ele aldığımız ayetlerden de anlaşılıyor ki; Yüce Allah’ın göndermiş olduğu ve hâlihazırda Yahudilerin ve Hıristiyanların ellerinde bulunan Tevrat, Zebur ve İncil’in bozulmamış, Kur’an’ın da onları tasdik etmektedir.

Sonuç olarak:

“Allah katında din İslâm’dır.” (Ali İmran, 3:97)

Nebiler ve elçiler, farklı şeriat ve yöntem ile tevhit akidesini (İslâm dininin temel kaidelerini) tebliğ ettiler.

Kitap ehlini, kendi vahiy kitaplarıyla amel etmeye ve onun hükümlerini uygulamaya çağıran ayetler, bizce bu doğrultuda anlaşılmalıdır.

Kur’an, içerdiği gerçekler yönüyle kendinden önceki vahiy kitaplarını da kapsamaktadır. Bu sebeple aslında Kur’an’ı kabul etmek, diğer ilâhî öğretileri de kabul etmek anlamına gelmektedir.

 Ayrıca Kur’an, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapları tasdik eder ve onlar hakkında güven verir ve onlar için müheymindir (Yani onları koruyup gözetir ve onları kontrolünde tutar).

Nahl, 16:101 ayetinde belirtildiği gibi Kur’an’ın nesh edici vasfı da vardır. Yani kendinden önceki kitaplardaki bazı hükümleri, Kur’an ayetlerinde yer alan yeni hükümlerle değiştirir.

Örneğin; Kur’an, zina yapan  evli kadının ve onunla ilişkiye girenin recmedilmedi, dinden dönenlerin öldürülmesi, zıhar yolu ile boşanmayı ve putlara kurban kesenlerin öldürülmesi gibi birçok Tevrat hükmünü nesh etmiştir.

Ayrıca; Bakara, 2:113 ayetinde yer alan “Yahudiler, … Nasraniler… Kitabı (Tevrat’ı, İncil’i) okuyorlar. ifadesi ile Yunus, 10:94 ayetinde yer alan “Sana indirdiğimizden şüphe ediyorsan, senden önce Kitabı okuyanlara sor.” İfadesi de Tevrat ve İncil’in değişmediğini ve Nebimiz Muhammed’in zamanında hak olan Tevrat ve İncil’i okuduklarını ve bu iki kitabın da ehli kitabın ellerinde bulunduğunu göstermektedir. Kur’an’da, İncilin tahrif edildiğine veya değiştirildiğine dair hiçbir bilgi de yer almamaktadır.

“Zikri  Biz indirdik, onu koruyup gözeten de Biziz.” (Hicr, 15:9) ayetiyle de Yüce Allah’ın zikir ile sadece Kur’an’ı kastetmediğini Tevrat ve İncil’in de korunmuş olduğunu yukarıda ele alınan ayetlerden de görmekteyiz.

            Yukarıda açıklanan hususlar ve Yüce Allah’ın, “Allah’ın Kelamı”, “Furkan”, “hidayet”, “nur” ve “zikir” şeklinde övdüğü ve onlara uyulmasını emrettiği kitaplara inanmamanın, onları okumamanın ve Kur’an doğrultusunda onları tahriflerden arındırmaya çalışmamanın ve onları da birer kılavuz olarak görmemenin bir sorumluluğu olacaktır.

* Şimdi de Diğer Hak Kitapları Tanıyalım

1- TEVRAT (Eski Ahit)

            Tevrat, “öğreti” veya “talimat” demektedir ve aynı anlama gelen תּוֹרָה (Torah) kelimesinden gelmektedir.

Müslümanlar arasında, Musa Nebiye gönderilmiş kitabın Tevrat olduğu yönünde bir anlayış bulunmaktadır. Ancak Kur’an’da bunu destekleyen herhangi bir ifade bulunmamaktadır.

Çünkü Musa Nebiye verilen kitaptan söz edilen ayetlerde “el-kitap” ifadesi kullanılmaktadır. (Bkz: 2:53; 6:154; 17:2; 20:52; 21:48; 23:49; 25:35; 28:43; 32:23; 37:117; 40:53, 54; 41:45; 46:12)

Tevrat Kitabı’ndan Kur’an’da 16 ayette 18 defa söz edilmektedir (Ali İmran, 3:3, 48, 50, 65, 93; Maide, 5:43, 44, 46 (2), 66, 68, 110; Araf, 7:157; Tevbe, 9:111; Fetih, 48:29; Saff, 61:6 ve Cuma, 62:5).

Tevrat ile ilgili Kur’an ayetlerini incelediğimizde; İsrailoğullarının yanlarında bulunan kitaptan söz edildiğini, dolayısıyla da İsrailoğullarına gönderilmiş olan nebilere indirilmiş olan ayetlerin bütününü kapsayan bir kitaptan söz edilmekte olduğunu anlıyoruz. Hz Meryem ile ilgili şu ayette de bunun en büyük delillerindendir:

“İffetini koruyan İmran kızı Meryem’i de (örnek vermektedir). Biz, ona ruhumuzdan üfledik. Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını (Tevrat’ı) da tasdik etti (doğruladı). Gönülden itaat edenlerdendi.” (Tahrim, 66:12)

Tevrat dediğimiz kutsal kitaba Yahudiler “Tanah” demektedirler. Tanah; öğreti (doktrin), kılavuz, teori, hüküm, kanun ve din gibi anlamlar taşımaktadır.

Buna mukabil Hıristiyan Dünyası İncil’i “Yeni Ahit” Tevrat’ı da “Eski Ahit” şeklinde tanımlamaktadır.

Bu tanımlama ile de İsa Nebi’nin, kendisinden öncekileri teyit için geldiği, dolayısıyla Hıristiyanlığın da Yahudiliğin devamı olduğu ileri sürülmektedir. İncil’de yeteri kadar hukuki hükümlerin bulunmayışını da buna dayanak olarak göstermektedirler.

 Çoğu Hıristiyan din adamı da Eski Ahit olmaksızın, İsa’yı da İncil’i de anlamanın mümkün olmadığını, bu anlamda Eski Ahit’le Yeni Ahit’in birbirini tamamladığını belirtmektedir.

* Eski Ahit (Tanah) üç ana bölümden ve toplam 39 kitaptan oluşmaktadır:

I. Torah: Bu bölüm Ha-Sefer (Kitap), Sefer Moşe (Musa’nın Kitabı), Sefer Ha-Torah (Şeriat Kitabı) isimleriyle de anılır.

Torah 5 kitaptan oluşmaktadır; 1. Tekvin (Başlangıç, Yaratılış, Bereşit), 2. Çıkış (Mıdır’dan Çıkış, Şemol), 3. Levililer (Vayikra), 4. Sayılar (Çölde Sayım, Bemidbar), 5. Tesniye (Yasanın Tekrarı, Dıvarim).

II. Neviim (Nebiler Kitabı): 17 kitaptan oluşmaktadır; 6- Yeşu, 7- Hâkimler, 8- Put, 9, Samuel, 10- II. Samuel, 11- I. Krallar, 12- II. Krallar, 13- I. Tarihler, 14- II. Tarihler, 15- Ezra, 16- Nehemya, 17- Ester, 18- Eyub, 19- Mezmurlar, 20- Süleyman'ın Meselleri, 21-Vaiz, 22- Neşidelerin Neşidesi,

III. Ketuvim (Yazılar Kitabı): 17 kitaptan oluşmaktadır; 23- İşaya, 24- Yeremya, 25- Yeremyanın Mersiyeleri, 26- Hezekiel, 27- Daniel, 28- Hoşea, 29- Yoel, 30- Amos, 31-Obadya, 32- Yunus, 33- Mika, 34-Nahum, 35- Habakkuk, 36- Tsefenya, 37- Hağgay, 38- Zekarya, 39-Malaki.

Yahudiler için Eski Ahit’in tüm kitapları kutsallık ifade etmesine karşın Torah (Tora) diye isimlendirilen ilk bölümün (esfâr-ı hamse: pantateuch) çok daha özel bir yeri vardır. Bu beş kitabın hepsinin Allah’ın vahyi olduğuna ve Musa’nın eliyle yazıldığına inanmak Yahudilere farzdır.

Diğer Bölümler ise İsrailoğullarına gönderilmiş olan diğer Nebilere verilen ayetlerden oluşmaktadır.

 

B- ZEBUR

Zebur: Zebûr ise (çoğulu zübur) “yazılı metin, kitap” gibi anlamlara gelmektedir.

Zebûr, Kur’an’da 3 ayette (4:163; 17:55; 21:105), Nebi Dâvûd’a nisbet edilmektedir. Çoğul şekli olan zûbur ise 6 ayette geçmektedir (Ali İmran, 3:184; Nahl, 16:44; Şuara, 26:196; Fatır, 35:25 ve Kamer, 54:43, 52)

 

İslam, Hıristiyanlık ve Yahudilik inançlarına göre kutsal bir kitaptır. Yahudilik ve Hristiyanlıkta Tevrat’a benzeyen bir önem ve değere sahiptir. İçeriği, İbranice yazılmış şiirsel bir yapıya sahip olup, 150 adet mezmurdan (sureden) oluşmaktadır.

Zebur Kitabı’nda yer alan mezmurlar, dini inançların yanı sıra insanların duygusal durumları, şükranları, haykırışları ve yakarışları gibi birçok konuyu ele almaktadır. Mezmurlar, genellikle Allah’a duyulan saygı ve hayranlığı ifade etmek, onun gücünü ve yüceliğini yüceltmek için yazılmıştır. Kitapta ayrıca, insanların kendi kişisel sorunlarıyla başa çıkmasına yardımcı olacak öğütler, dualar ve övgüler yer almaktadır. Zebur, insanların hayatlarında yaşadıkları deneyimlerle ilgili konuları ele alan, günlük yaşamdaki zorluklarla mücadele etmelerine yardımcı olan ve manevi açıdan ilham veren bir kaynak olarak kabul edilir. Mezmurların çoğunu Nebi Davut'un yazdığı, 72 ve 127'ci Mezmurun Süleyman Nebi tarafından yazıldığı belirtilmektedir.

 

C- İNCİL (Yeni Ahit)

İncil kelimesinin aslı “iyi haber, müjde” anlamında Yunanca euaggelion (euangelion) olup Latinceye evangelium, Fransızcaya évangile olarak geçmiştir. İngilizcedeki karşılığı ise gospel (müjde) dir. Euaggelion kelimesinin ya da Habeş dilindeki ismi olan wangel kanalıyla Arapçaya İncil olarak geçtiği ileri sürülmektedir. Hıristiyanlar, İncil’i “Yeni Ahit” (ahdi cedid) şeklinde tanımlamaktadırlar.

İncil Kitabı’ndan Kur’an’da 12 yerde söz edilmektedir (Ali İmran, 3:3, 48, 50, 65; Maide, 5:46, 47, 66, 68, 110; Araf, 7:157; Tevbe, 9:111; Fetih, 48:29; Hadid, 57:27).

İsa Nebi, İncil’i kendisi yazmamış, sadece tebliğ etmiş ve havarilerden (elçilerden) de onu yazıp tebliğ etmelerini istemiştir. 

Bugünkü İnciller farklı kişilerce, muhtelif yer ve zamanlarda, çeşitli cemaatlere hitaben yazılmıştır. Araştırmacılar, eski kilise yazarlarının verdikleri bilgilere ve İncillerin taşıdığı işaretlere dayanarak yapılan araştırmalar neticesinde, İncillerin 65-90 yılları (İsa’nın vefatından 30-60 yıl sonra) arasında yazıldığı kabul edilmektedir. Ayrıca İsa Nebi’nin söz ve öğretileri kendisi hayatta iken; ölümü ve sonrası ile ilgili bölümler ise kendisinin vefatından sonra, onun havarileri (Matta ve Yuhanna) ile diğer resuller (elçiler) tarafından yazıldığı görülmektedir.

İncil, Koine Grekçesi'yle (İ.S. ilk yüzyıldaki günlük konuşulan Grekçe diliyle) yazılmıştır.

Yeni Ahit (İncil) üç ana bölümden ve toplam 27 kitaptan oluşmaktadır:

1- Matta, Markos, Luka ve Yuhanna: İncil’in bu ilk dört kitabı İsa Mesih’in yeryüzündeki hayatı ve hizmetiyle ilgili biyografik kitaplardır.

2- Elçilerin İşleri, İsa Nebiden sonraki elçilerin yaptıklarını anlatırl

3- Pavlus’un Mektupları: Elçi olan Pavlus, 14 mektubun dördünü arkadaşlarına diğerlerini ise değişik cemaatlere yazar. Pavlus, Hristiyanlığın Yahudilikten ayrı müstakil bir din haline gelmesi konusunda en önemli rolü üstlenmiştir.

            1- Romalılara Mektup        

2- Korintlilere Birinci Mektup      

3- Korintlilere İkinci Mektup        

4- Galatyalılara Mektup     

5- Efeslilere Mektup

6- Filipililere Mektup          

7- Koloselilere Mektup       

8- Selaniklilere Birinci Mektup     

9- Selaniklilere İkinci Mektup       

10- İbranilere Mektup        

11- (Elçi) Timoteos'a Birinci Mektup       

12- (Elçi) Timoteos'a İkinci Mektup         

13- (Elçi) Titus'a Mektup   

14- (Elçi) Filimon'a Mektup

4- Genel (katolik) mektuplar

Yakup: Kudüs’teki mabedi yönetmesi için elçi olarak görevlendirilen Yakup, 94 yaşında işkence edilerek, dövülerek, taşlanarak ve başına sopa ile vurarak öldürülmüştür.

1. Petrus: İsa tarafından kendisine diğer havarilerin önderliği mevkii layık görülen Elçi Petrus (Matta 16:18, Yuhanna 21:15-16), 1. Petrus ve 2. Petrus kitaplarını kaleme almıştır. Elçileik vazifesi yaptığı Roma'da öldürülmüştür.

2. Petrus,

1. Yuhanna,

2. Yuhanna,

3. Yuhanna,

Yahuda,

5- Nebilik içeren kitap

Vahiy: Yuhanna, 1. Yuhanna, 2. Yuhanna, 3. Yuhanna ve Vahiy kitaplarını; İsa’nın seçtiği 12 elçiden biri olan Yuhanna’nın kaleme aldığı belirtilmektedir.